Hangi türden olursa olsun, anksiyeteyle karşılaşıldığında, Horney şu üç probleminin yanıtlanmasını önerir: 1. Tehlikede olan nedir? 2. Tehli...
Hangi türden olursa olsun, anksiyeteyle karşılaşıldığında, Horney şu üç probleminin yanıtlanmasını önerir:
1. Tehlikede olan nedir?
2. Tehlikenin membaı nedir?
3. Tehlikeye karşı kişiyi çaresiz kılan nedir?
Horney, anksiyete yaratan en mühim iç etmenin düşmanlık duygusu bulunduğunu vurgulamıştır. Horney’e nazaran, “çaresizlik duygusu†devamlı anksiyeteye birlikte rol alır.(Geçtan.239-240)
Horney’e nazaran sevildiğini ve kabul edildiğini hisseden sıhhatli bir çocuk, ilişki ve yardım aradığında kolayca başka insanlara yaklaşır. Kendi isteklerini kabul ettirmek amacıyla ebeveynlerine yada başka büyüklere karşı çıkabilir. İstediği süre insanlardan uzaklaşıp kendisiyle kafa başa kalabilir, ama yalnızlık duymaz. Çocuk kendi kendine yetebileceğini ve başka insanlarla yine beraber olmak istediğinde onları bıraktığı yerde bulabileceğini bilir.
Nevrotik çocuk, kendisini reddedilmiş ya da reddedilebilir hissettiğinden, davranışlarını güvenlik sağlama amacına nazaran düzenler. Davranışlarının yalnızca yönü değildir, niteliği de değişiyor. Yetersizlik hislerinin altında ezildiğinden, devamlı bir korunma uğraşı içindedir. Kendisine doyum sağlamak için değildir, mecburi olduğundan eyleme geçer. Bundan dolayı, kendisine de başka insanlara da güvenemez ve yardım alamaz.
Sıhhatli gelişmiş insan, Horney’in tanımladığı üç davranış biçiminin her birisini, içinde bulunmuş olduğu koşullara nazaran seçerek kullanır. İnsan, gerektiğinde, başkalarına ait isteklerini kabul edebilmeli, savaşabilmeli ve yalnız kalabilmelidir. Bu üç davranış türü birbirini tamamlar ve uyumlu bir tüm oluşturur. Oysa, nevrotik şahıs, bu üç davranıştan birisini devamlı olarak benimser ve bu durumu bir yaşam şekline dönüştürür(Geçtan.240-241).
Anksiyete teriminin anlaşılmasına en mühim katkılardan birisini Horney yapmıştır. Horney yazılarında korku ve anksiyeteyi sık sık eş mealde kullanarak iki kavram arasındaki yakınlığı belirtmeye çalışmıştır. Hakkaten, her ikisi de tehlikeye karşı geliştirilmiş duygusal tepkilerdir. Her iki duyguya da titreme, terleme, ölüm korkusu yaratabilecek kadar süratli kalp atışları benzer biçimde bedensel emareler eşlik ederse de aralarında mühim bir farklılık mevcuttur.
Korku, bir insanoğlunun karşılaşmış olduğu tehlikeyle orantılı bir duygudur. Anksiyete ise, durumla orantısız, hatta pek çok kez imgesel bir tehlikeye karşı geliştirilen bir tepki söz mevzusudur. Bir anne sivilce çıkaran ya da nezle olan çocuğunun öleceği korkusuna kapılıyorsa yada çok iyi farkında olduğumuz bir mevzuyu tartışırken korku duyuyorsak bu tür şeyler anksiyetedir. Eğer çocuk mühim bir hastalık geçirmekteyse annenin yaşamış olduğu gerçek bir korkudur. Ne var ki, korkuyu yaratan tehlikenin açık ve nesnel olmasına karşılık, anksiyeteyi yaratan çekince gizli saklı ve özneldir. Anksiyetenin yoğunluğu, içinde bulunulan durumun “şahıs için taşımış olduğu önemle†orantılıdır ve şahıs bu duyguyu yaratan gerçek sebeplerin bilincinde değildir(Geçtan.244-245).
Horney bununla birlikte, “korku ve anksiyete ayrımını yaparken gösterilen tepkinin, içinde bulunulan durumla orantılı olup olmadığı belli başlı bir kültürde mevcud bilgi ve inançlara da bağlı olduğunuâ€(Geçtan.244) vurgular. Bu bilgi ve inançlar, bir duygunun ya da tutumun temelsiz bulunduğunu açıkça ortaya koysa dahi, nevrotik insan gene de davranışlarını haklı gösterecek bir gerekçe bulur. Kalp sıkışması ve nefes alma güçlüğü çeken birisine bunun ruhsal olduğu, korkulacak bir şeyin olmadığı söylense de, hemen bir çok gün ilkin benzer şikâyetleri olan bir tanıdığının birdenbire ölümünü örnek gösterir.(Geçtan.244)
Averaj insan anksiyetenin yaşamındaki öneminin pek az farkındadır. Hırs, kızgınlık, şüphe benzer biçimde hisleri pek çok kez o denli süratli gelip geçer ki, insanoğlunun şuur düzeyine dahi çıkmaz ya da unutulurlar. Anksiyete insanoğlunun yaşayabileceği en katlanılmaz duygulardan birisidir. Bu duygulardan en önemlisi çaresizlik duygusudur. Bilhassa güç kazanma, yükselme ve çevreye egemen olma kavramlarına çok ehemmiyet veren kişilerde bu his daha da yoğun yaşanır. Anksiyetenin bir başka özelliği de, mantık dışı oluşudur. İnsan mantık dışı düşüncelerinin, korkularının ve savunmaya yönelik davranışlarının tutsağı durumuna gelir. Davranışlarının yerinde ve kusursuz olduğuna inanmaya emek harcayarak, kendisinde bir bozukluk olduğu ve değişmesi gerektiği görüşlerini tümden reddeder.(Geçtan.246-247)
YORUMLAR