KALKIŞMAK gçz. f. Bir şeye, bir şey hayata geçirmeye kalkışmak, bir işi taşımış olduğu tüm güçlüklere rağmen hayata geçirmeye cesar...
KALKIŞMAK gçz. f. Bir şeye, bir şey hayata geçirmeye kalkışmak, bir işi taşımış olduğu tüm güçlüklere rağmen hayata geçirmeye cesaret etmek ya da uygunsuz, yersiz bir işe girişmek: Suçlu olmasına rağmen dava açmaya kalkışmış. Evladı dövmeye kalkıştı.
♦ kalkışılmak edilg. f. Kalkışmak eylemine mevzu olmak.
♦ kalkışılmak edilg. f. Kalkışmak eylemine mevzu olmak.
Kaynak: Büyük Larousse
kalkışmak
(-e durum ekiyle kullanılan eylem)
1 . Kabiliyet, imkân ve gücü aşan bir işe girişmek.
2 . Girişmek, adım atmak:
"Bunu haber alınca zavallı intihara kalkışmış."- A. Gündüz.
"Sonrasında polis uzun uzadıya araştırmaya, soruşturmaya kalkışır."- H. R. Gürpınar.
(-e durum ekiyle kullanılan eylem)
1 . Kabiliyet, imkân ve gücü aşan bir işe girişmek.
2 . Girişmek, adım atmak:
"Bunu haber alınca zavallı intihara kalkışmış."- A. Gündüz.
"Sonrasında polis uzun uzadıya araştırmaya, soruşturmaya kalkışır."- H. R. Gürpınar.
kalkışmak ingilizcesi
- to attempt, to try, to dare
YORUMLAR