KALIPLAMAK g. f. Bir şeyi kalıplamak, onu kalıba vurmak, kalıba geçirmek. ♦ kalıplanmak edilg. f. Kalıplamak eylemine mevzu olmak...
KALIPLAMAK g. f. Bir şeyi kalıplamak, onu kalıba vurmak, kalıba geçirmek.
♦ kalıplanmak edilg. f. Kalıplamak eylemine mevzu olmak: Eski ayakkabı kalıplanınca birazcık daha genişledi.
—Hidr. bağl. Kalıplanmış beton, bir kalıba dökülen ve sertleştikten sonrasında kalıbı çıkarılan beton. (Bu terim çoğu zaman kalıp söküldükten sonrasında yüzeyi sıvanmayan çıplak betonlar için kullanılır.)
♦ kalıplatmak ettirg. f. Bir şeyi kalıplatmak, onu kalıba vurdurmak: Şapkayı kalıplatmak.
♦ kalıplanmak edilg. f. Kalıplamak eylemine mevzu olmak: Eski ayakkabı kalıplanınca birazcık daha genişledi.
—Hidr. bağl. Kalıplanmış beton, bir kalıba dökülen ve sertleştikten sonrasında kalıbı çıkarılan beton. (Bu terim çoğu zaman kalıp söküldükten sonrasında yüzeyi sıvanmayan çıplak betonlar için kullanılır.)
♦ kalıplatmak ettirg. f. Bir şeyi kalıplatmak, onu kalıba vurdurmak: Şapkayı kalıplatmak.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR