KÂM a. (fara kâm). Esk. 1. Arzu, amaç, arzu, talep: “Gerçi cânândan dil-i şeydâ içün kâm isterem" (Fuzuli, XVI. yy.). 2. Zev...
KÂM a. (fara kâm). Esk.
1. Arzu, amaç, arzu, talep: “Gerçi cânândan dil-i şeydâ içün kâm isterem" (Fuzuli, XVI. yy.).
2. Zevk, tat.
3. Kâm almak, bir şeyden umduğunu, istediğini elde etmek: “Gülelim oynayalım kâm alalım dünyadan" (Nedim, XVIII. yy.).
4. Kâm-bin, zevk alan, mutlu: “Devlet ü izzetle her dem kâmbfn ol kâmbîn" (Vasfi, XVI. yy.). || Kâm-cû, emeline kavuşmak isteyen: "Sanatın dibacesinden bir varakı ruyi zemin / Dergehi ta'zimü tekrîminde âlem kâm-cû" (Fuzuli, XVI. yy.). || Kâm-güzar, isteğini elde edebilen. || Kâmkâr, isteğine kavuşmuş olan, mutlu: "Paşa efendimizin sâyesinde kâmkâr olmak bizlere ne devlettir" (Cevdet Paşa, XIX. yy.). || Kâm-na-kâm ya da kâm u na-kâm, ister istemez; normal olarak. || Kâm -perver, emel besleyici, talep duyan. || Kâm -reva, isteğine erişen, amacın ulaşan. || Kâm-ver, isteğine kavuşmuş, mutlu. || Kâm -yab, muradına erişen, isteğini elde etmiş, mutlu: "... en mesut bir yaşam ile kâm-yâb olmanızı temenni ederim" (İsmail Suphi, XIX. yy.).
—Esk. anat. Ağzın üst kısmı, damak.
Kaynak: Büyük Larousse
1. Arzu, amaç, arzu, talep: “Gerçi cânândan dil-i şeydâ içün kâm isterem" (Fuzuli, XVI. yy.).
2. Zevk, tat.
3. Kâm almak, bir şeyden umduğunu, istediğini elde etmek: “Gülelim oynayalım kâm alalım dünyadan" (Nedim, XVIII. yy.).
4. Kâm-bin, zevk alan, mutlu: “Devlet ü izzetle her dem kâmbfn ol kâmbîn" (Vasfi, XVI. yy.). || Kâm-cû, emeline kavuşmak isteyen: "Sanatın dibacesinden bir varakı ruyi zemin / Dergehi ta'zimü tekrîminde âlem kâm-cû" (Fuzuli, XVI. yy.). || Kâm-güzar, isteğini elde edebilen. || Kâmkâr, isteğine kavuşmuş olan, mutlu: "Paşa efendimizin sâyesinde kâmkâr olmak bizlere ne devlettir" (Cevdet Paşa, XIX. yy.). || Kâm-na-kâm ya da kâm u na-kâm, ister istemez; normal olarak. || Kâm -perver, emel besleyici, talep duyan. || Kâm -reva, isteğine erişen, amacın ulaşan. || Kâm-ver, isteğine kavuşmuş, mutlu. || Kâm -yab, muradına erişen, isteğini elde etmiş, mutlu: "... en mesut bir yaşam ile kâm-yâb olmanızı temenni ederim" (İsmail Suphi, XIX. yy.).
—Esk. anat. Ağzın üst kısmı, damak.
Kaynak: Büyük Larousse
Kam Nedir?
Kam Mili Nedir?
Kâm
- İstek. Arzu. Maksad. Murad. Arzu. Lezzet.
- Ağzın üstü. Damak.
- Koyun, sığır ağılı.
- Ağaç kilit.
YORUMLAR