KAMAŞMAK gçz. f. 1. Gözleri kamaşmak, kuvvetli bir ışık ya da parlaklık sebebiyle rahatça bakamaz elmak: Güneşten gözlerim kamaştı; ...
KAMAŞMAK gçz. f.
1. Gözleri kamaşmak, kuvvetli bir ışık ya da parlaklık sebebiyle rahatça bakamaz elmak: Güneşten gözlerim kamaştı; bir şeyin üstün nitelikleri karşısında fanatik kalmak: Bu güzellik karşısında hepimizin gözleri kamaştı. 2. Dişleri kamaşmak, ekşi bir şey sebebiyle, dişetlerinde rahatsız edici bir uyuşma olmak; Erik yemekten dişlerim kamaştı.
kamaştırmak ettirg. f.
1. Bir kimsenin gözlerini kamaştırmak, bir şeyden söz ederken, bir kimsenin üzerine görüşünü bozacak güçlülükte ışık yollamak; bir ışık kaynağından söz ederken, çok büyük bir parlaklıkla birinin görüşünü bozmak: Otomobilin farları gözlerimi kamaştırdı, yolu göremedim. Güneş gözlerimi kamaştırdı, bir kimsede büyük bir hayranlık uyandırmak: Dün gece güzelliğiyle her insanın gözlerini kamaştırdı.
2. Dişleri kamaştırmak, ekşi bir şeyden söz ederken, dişetlerinde rahatsız edici bir duyuma niçin olmak.
1. Gözleri kamaşmak, kuvvetli bir ışık ya da parlaklık sebebiyle rahatça bakamaz elmak: Güneşten gözlerim kamaştı; bir şeyin üstün nitelikleri karşısında fanatik kalmak: Bu güzellik karşısında hepimizin gözleri kamaştı. 2. Dişleri kamaşmak, ekşi bir şey sebebiyle, dişetlerinde rahatsız edici bir uyuşma olmak; Erik yemekten dişlerim kamaştı.
1. Bir kimsenin gözlerini kamaştırmak, bir şeyden söz ederken, bir kimsenin üzerine görüşünü bozacak güçlülükte ışık yollamak; bir ışık kaynağından söz ederken, çok büyük bir parlaklıkla birinin görüşünü bozmak: Otomobilin farları gözlerimi kamaştırdı, yolu göremedim. Güneş gözlerimi kamaştırdı, bir kimsede büyük bir hayranlık uyandırmak: Dün gece güzelliğiyle her insanın gözlerini kamaştırdı.
2. Dişleri kamaştırmak, ekşi bir şeyden söz ederken, dişetlerinde rahatsız edici bir duyuma niçin olmak.
Kaynak: Büyük Larousse
kamaşmak
(nesne almayan eylem)
1 . (göz) Kuvvetli bir ışık sebebiyle bakamaz olmak:
"Işıktan gözlerimiz kamaşıyor."- R. H. Karay.
2 . (diş) Ekşi bir şey sebebiyle uyuşup tedirginlik vermek.
(nesne almayan eylem)
1 . (göz) Kuvvetli bir ışık sebebiyle bakamaz olmak:
"Işıktan gözlerimiz kamaşıyor."- R. H. Karay.
2 . (diş) Ekşi bir şey sebebiyle uyuşup tedirginlik vermek.
kamaşmak ingilizcesi
- (göz) to be dazzled; (diþ) to be set on edge
YORUMLAR