Söz isim (l ince okunması mümkün) Farsça lÂ¥f 1 . Söz, lakırtı: "Ben lafımı bitirmeden o atıldı."- . 2 . Sonuçsuz, ya...
Söz
isim (l ince okunması mümkün) Farsça lÂ¥f
1 . Söz, lakırtı:
2 . Sonuçsuz, yararı olmayan söz:
3 . Konuşma.
4 . Mevzu, mevzu, bahis:
5 . ünlem "O şekilde şey olması imkansız, bu sözün hiçbir kıymeti yok" anlamlarında hafifseme yollu kullanılan bir söz:
6 . mecaz Dedikodu.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
isim (l ince okunması mümkün) Farsça lÂ¥f
1 . Söz, lakırtı:
"Ben lafımı bitirmeden o atıldı."- .
2 . Sonuçsuz, yararı olmayan söz:
"Onun söyledikleri laftan ibaret."- .
3 . Konuşma.
4 . Mevzu, mevzu, bahis:
"Sözü değiştirdi."- .
5 . ünlem "O şekilde şey olması imkansız, bu sözün hiçbir kıymeti yok" anlamlarında hafifseme yollu kullanılan bir söz:
"Şunu yapacakmış, bunu yapacakmış, söz!"- .
6 . mecaz Dedikodu.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- söze boğmak
- söz açmak
- söze dalmak
- söze karışmak
- söz altında kalmamak
- söz anlamaz
- söz anlatmak
- söz aramızda
- söz atmak
- söze tutmak
- söz çıkarmak
- söz çıkmak
- söz dinlemek
- söz düşmemek
- söz etmek
- sözü ağzına tıkamak
- sözü ağzında bırakmak
- sözü ağzında gevelemek
- sözü ağzında kalmak
- sözü bağlamak
- sözü değişiklik yapmak
- sözü dolandırmak
- sözü döndürüp dolaştırmak
- sözü geçmek
- sözü kıçından dinlemek (ya da idrak etmek)
- sözü kısa kesmek
- sözü mı olur?
- lafını bilmek
- lafını etmek
- lafını kesmek
- lafını şaşırmak
- lafını (ya da lafınızı) balla kestim
- lafını yabana atmamak
- lafını yedirmek
- lafını yiyecek
- sözü sulandırmak
- sözü uzatmak
- söz işitmek
- söz kaynayıp gitmek
- söz sözü açar
- sözle peynir gemisi yürümez
- söz ola beri gele!
- söz olmak
- söz olsun âdet yerini bulsun
- söz oturtmak
- söz söylemiş oldu bal kabağı!
- lafta kalmak
- laftan idrak etmek
- söz taşımak
- söz torbaya girmez
- söz yakıştırmak
- söz yapmak
- söz yetiştirmek
- söz yok!
Birleşik Sözler
- söz cambazı
- söz ebesi
- söz kalabalığı
- söz salatası
- lafügüzaf (Boş söz)
- boş söz
- iri söz
- kuru söz
- çocuk sözü
LAF ve EAF dışındaki fermantasyon çeşitleri nedir?
Sevdiğinize söz atılsa ne yaparsınız?
Veciz sözlerle iyi mi söz atılır, örnek verir misiniz?
LAF a. (fars. lâf).
1. Bir düşünceyi, bir duyguyu anlatmak için söylenmiş sözcük, sözcükler dizisi; söz, lakırdı: Son lafınızı iyi anlayamadım. Sözlerine dikkat eü
2. Hiçbir geçerliliği olmayan, boş, yararsız bir düşünceyi ifade eden söz: Tüm bunlar söz. Söz üretmekten başka yaptığın bir şey yok.
3. Konuşma: Lafımı hemen hemen bitirmedim, lütfen birazcık daha bekleyin.
4. Bir konuşmanın mevzusu: Sözü değişiklik yapmak. Laftan söze geçmek.
5. (Bir şeyden) söz açmak, ondan söz etmeye adım atmak: Ilkin fiyatlardan söz açtı, sonrasında başka mevzulara geçti. || Söz açmazı, kavranması güç, ince anlamlı söz (arg.). || Söz, sözü ağzında kalmak, söyleyeceği sözü bitirmeye fırsat ya da zaman bulamamak: Onların içeri girmesiyle söz ağzımda kaldı, mevzuyu kapattık. || Söz, lakırdı, söz altında kalmamak, bir kimsenin kırıcı ve incitici sözlerini karşılıksız bırakmamak, söylediklerine aynı şekilde karşılık vermek. || Söz, laftan idrak etmek, anlayışlı olmak, söz dinlemek: Öte- ki şeklinde değildir, söz anlamış olur, güçlük çıkarmaz. || Söz anlamaz, bildiğinden şaşmayan, inatçı, aptal kimse için kullanılır. || Söz aramızda, "söylediğimi hiç kimseye söylemeyin, başkaları duymasın†anlamında söylenir. || Söz atmak, şuradan buradan konuşmak, söyleşmek: Gel bizlere, hem bir şeyler yer hem de birazcık söz atarız. || (Bir hiç kimseye) söz atmak, ona dokunacak, onu incitecek bir sözü işittirecek şekilde uzaktan söylemek: Devamlı söz attı, fakat ben oralı olmadım; bir kız ya da hanıma sözle sarkıntılık etmek: Yaşına başına bakmadan, sokaktan geçen genç kızlara söz atardı. || Söz cambazlığı, gerçekleri çarpıtmak için sözcük oyunlarına başvurma: Bırak söz cambazlığını da mevzuya gel. || Söz, lakırdı çıkarmak, gerçekdışı bir haber uydurarak bunu sağa sola yaymak: Gelmeyecekmişim diye bir söz çıkarmış. || Söz çıkmak, kati olmayan bir haber ağızdan ağıza dolaşmak: Bu şekilde bir söz çıktı, fakat kimse inanmadı. || Söz değil, bir şeyin mühim bulunduğunu vurgulamak için söylenir: Bir trilyon bu, söz değili || Söz, söz dinlemek, kendisine söylenen bir sözü ya da verilen bir öğüdü kabul edip ona uymak. || Söz dokundurmak, bir şeyi bir hiç kimseye dolaylı bir şekilde anlatmaya çalışmak. || (Bir hiç kimseye) söz, söz düşmemek, kendisinden daha kafi ya da yetkili kimseler varken kendisinin söz söylemesine gereklik duyulmamak; bir mevzuda söz söyleyenlerin çokluğu yüzünden konuşma sırası kendine gelmemek. || Söz ebesi - LAFEBESİ. || (Biriyle) söz etmek, bir kimse ile konuşmak. || (Bir şeyi) söz etmek, bir şey hakkında yerici, çekiştirici şekilde konuşmak: İyi düşünün, sonradan söz etmeyin. || Söz, söz işitmek, azarlanıp paylanmak, kendisine kızılmak: Senin yüzünden ben de söz işiteceğim. || Söz kalabalığı, boş, gereksiz söz: Söz kalabalığına getirip sözde bizi kandıracak. || Söz kaldırmamak, kendisine yöneltilen eleştiri ya da uyarı niteliğindeki laflara dayanamamak, tepki göstermek. || Söz kıtlığında asmalar budayayım, gereksiz, mevzuyla ilgisi bulunmayan, anlam ifade etmeyen sözler söylenmesi durumunda kullanılır. I| Söz körüğü, aşırı seviyede konuşan, çenesi düşük, geveze |{ Söz sözü açar, bir mevzu başka bir mevzuya, bir söz başka bir söze geçme olanağı yaratır anlamında söylenir. || Söz mı?, söylenilen bir sözün anlamsızlığını, saçmalığını belirtmek için kullanılır: Bunlar da söz mı, neyi kanıtlamak istiyorsun? Söz ota (poşet dola), söz ola beri gele, saçma ve anlam ifade etmeyen bir söz söylenmesi karşısında “bu da söz mı†anlamında kullanılır || Söz olmak, hoş karşılanmamak, dedikodu yapılmak: Herkesinki organik karşılanır, bizimkisi söz olur. || Söz olsun diye, bir amaç gözetmeden, salt bir şey söylemiş olmak için: O şekilde bir şey düşünmedim, söz olsun diye söyledim. || Söz söylemiş oldu balkabağı, mevzuyla hiçbir ilgisi bulunmayan bir söz söyleyen hiç kimseye “şu ahmağın söylediği söze bak†anlamında aşağılayıcı bir tonla söylenir. || Söz, lakırdı taşımak, kişileri birbirine düşürmek, aralarını açmak amacıyla bir kimsenin başka bir kimse aleyhinde söylediği sözü ona ulaştırmak: Bunun lafını ona, onunkini buna taşıyarak herkesi birbirine düşürdü. || Söz vurmak, övünmek, çalım satmak, dem vurmak (esk.). |J Söz, lakırdı yetiştirmek, kendisine söylenilen her söze karşılık vermek, hiçbir sözün altında kalmamak. || (Bir şeye) söz, söz, diyecek yok, bir şeyin hiçbir eksiği, kusuru, eleştirilecek bir yönü bulunmadığını belirtmek için kullanılır: Doğrusu evin manzarasına söz yok. || (Birini) söze boğmak, bir şeyi gürültüye getirerek geçiştirmek için karşısındakine söz söyleme fırsatı vermemek. || (Biriyle) söze dalmak, kendini konuşmanın akışına kaptırarak yapacağı bir işi unutmak. || Söze karışmak, başkaları konuşurken konuşmaya katılıp söz söylemek: Başta oturan yaşlı adam da söze karıştı. II Söze limon sıkmak, suluca davranışlarla konuşmanın akışını kesmek. || (Birini) söze, lakırdıya tutmak, sözü uzatarak bir kimseyi işinden alıkoymak, oyalamak: Sen bekçiyi söze tutarsın, ben de arka kapıdan girerim. || Söze yekûn tutmak, konuşmayı kesip bir sonuca bağlamak. || Sözü, lakırdıyı, sözü ağzına tıkamak, bir kimsenin konuşmasına tepki göstererek sözünü bitirmeden onu susturmak. || Sözü, lakırdıyı, sözü ağzında gevelemek, söylemek istediği bir şeyi bir türlü açık açık söyleyememek. || Sözü ağzından kaçırmak, gizli saklı tuttuğu, söylemek istemediği bir şeyi elinde olmayarak söyleyivermek. | Sözü, lakırdıyı, sözü çevirmek, konuşmanın akışının sakıncalı bir yön aldığının ayrımına varınca sözü değiştirerek başka bir mevzuya geçmek. || Sözü, lakırdıyı, sözü çiğnemek, gereksiz yere konuşmayı uzatarak yinelemelere düşmek. || (Bir şeyin) sözü mı, lakırdısı mı, sözü mü olur, bir şeyin ya da bir eylemin öneminden, değerinden söz edildiğinde "ondan daha mühim başka şeylerin bulunduğunu, onu anmaya bile sıranın gelmeyeceğini†belirtmek için söylenir. || Sözü, sözü uzatmak, mevzuyla ilgisi olmayan gereksiz ayrıntılara yönelmek: Sözü uzattıkça uzattı, dinleyenlerin de dikkati dağıldı. || Sözü, lafını yabana atmamak, söylenen sözü kıymetli ve geçerli bulmak: Lafını yabana atma, öyleki yapsaydık daha iyi kazanırdık. // Lafın gümrüğü olmaz ya, bir kimsenin sözüne karışanın, engel olanın bulunmadığını, istediği şeklinde konuştuğunu belirtmek için söylenir. || Lafını, lafınızı balla kestim, bir kimsenin sözünü kesmek durumunda "izin verin†anlamında söylenen nezaket sözü. || Lafını (sözünü) bilmek, ölçülü, tutarlı ve mantıklı konuşmak, hiç kimseye dokunmayan, sakıncasız sözler söylemek: Ona bakmayın, lafını bilmez, siz beni kulak verin. || Lafını, sözünü esirgememek, düşündüğünü açık açık söylemek, dobra dobra konuşmak. || (Bir şeyin) lafını, lakırdısını etmek, onun hakkında konuşmak. || Lafını kesmek, karşısındakinin konuşmasını bitirmesini beklemeden söze karışıp onu susmak zorunda bırakmak: Lafımı kesmeden sonuna kadar dinle. || Lafını şaşırmak, coşku, korku şeklinde nedenlerle ne söyleyeceğini bilmemek. || Lafta, laftan ibaret kalmak, üstünde konuşulmuş, düşünülüp tasarlanmış olmasına rağmen bir iş ya da problemi gerçekleştirememek, uygulamaya koyamamak: Bunlarda geçen sefer olduğu şeklinde gene lafta kalmasın. || Söz ü güzaf, anlam ifade etmeyen, boş, yersiz ve gereksiz söz.
ünl. Söylenen bir sözün önemsenmediğini belirtmek için kullanılan hafifseme sözü: Sınıfını geçecekmiş, takdirname alacakmış, söz!
1. Bir düşünceyi, bir duyguyu anlatmak için söylenmiş sözcük, sözcükler dizisi; söz, lakırdı: Son lafınızı iyi anlayamadım. Sözlerine dikkat eü
2. Hiçbir geçerliliği olmayan, boş, yararsız bir düşünceyi ifade eden söz: Tüm bunlar söz. Söz üretmekten başka yaptığın bir şey yok.
3. Konuşma: Lafımı hemen hemen bitirmedim, lütfen birazcık daha bekleyin.
4. Bir konuşmanın mevzusu: Sözü değişiklik yapmak. Laftan söze geçmek.
5. (Bir şeyden) söz açmak, ondan söz etmeye adım atmak: Ilkin fiyatlardan söz açtı, sonrasında başka mevzulara geçti. || Söz açmazı, kavranması güç, ince anlamlı söz (arg.). || Söz, sözü ağzında kalmak, söyleyeceği sözü bitirmeye fırsat ya da zaman bulamamak: Onların içeri girmesiyle söz ağzımda kaldı, mevzuyu kapattık. || Söz, lakırdı, söz altında kalmamak, bir kimsenin kırıcı ve incitici sözlerini karşılıksız bırakmamak, söylediklerine aynı şekilde karşılık vermek. || Söz, laftan idrak etmek, anlayışlı olmak, söz dinlemek: Öte- ki şeklinde değildir, söz anlamış olur, güçlük çıkarmaz. || Söz anlamaz, bildiğinden şaşmayan, inatçı, aptal kimse için kullanılır. || Söz aramızda, "söylediğimi hiç kimseye söylemeyin, başkaları duymasın†anlamında söylenir. || Söz atmak, şuradan buradan konuşmak, söyleşmek: Gel bizlere, hem bir şeyler yer hem de birazcık söz atarız. || (Bir hiç kimseye) söz atmak, ona dokunacak, onu incitecek bir sözü işittirecek şekilde uzaktan söylemek: Devamlı söz attı, fakat ben oralı olmadım; bir kız ya da hanıma sözle sarkıntılık etmek: Yaşına başına bakmadan, sokaktan geçen genç kızlara söz atardı. || Söz cambazlığı, gerçekleri çarpıtmak için sözcük oyunlarına başvurma: Bırak söz cambazlığını da mevzuya gel. || Söz, lakırdı çıkarmak, gerçekdışı bir haber uydurarak bunu sağa sola yaymak: Gelmeyecekmişim diye bir söz çıkarmış. || Söz çıkmak, kati olmayan bir haber ağızdan ağıza dolaşmak: Bu şekilde bir söz çıktı, fakat kimse inanmadı. || Söz değil, bir şeyin mühim bulunduğunu vurgulamak için söylenir: Bir trilyon bu, söz değili || Söz, söz dinlemek, kendisine söylenen bir sözü ya da verilen bir öğüdü kabul edip ona uymak. || Söz dokundurmak, bir şeyi bir hiç kimseye dolaylı bir şekilde anlatmaya çalışmak. || (Bir hiç kimseye) söz, söz düşmemek, kendisinden daha kafi ya da yetkili kimseler varken kendisinin söz söylemesine gereklik duyulmamak; bir mevzuda söz söyleyenlerin çokluğu yüzünden konuşma sırası kendine gelmemek. || Söz ebesi - LAFEBESİ. || (Biriyle) söz etmek, bir kimse ile konuşmak. || (Bir şeyi) söz etmek, bir şey hakkında yerici, çekiştirici şekilde konuşmak: İyi düşünün, sonradan söz etmeyin. || Söz, söz işitmek, azarlanıp paylanmak, kendisine kızılmak: Senin yüzünden ben de söz işiteceğim. || Söz kalabalığı, boş, gereksiz söz: Söz kalabalığına getirip sözde bizi kandıracak. || Söz kaldırmamak, kendisine yöneltilen eleştiri ya da uyarı niteliğindeki laflara dayanamamak, tepki göstermek. || Söz kıtlığında asmalar budayayım, gereksiz, mevzuyla ilgisi bulunmayan, anlam ifade etmeyen sözler söylenmesi durumunda kullanılır. I| Söz körüğü, aşırı seviyede konuşan, çenesi düşük, geveze |{ Söz sözü açar, bir mevzu başka bir mevzuya, bir söz başka bir söze geçme olanağı yaratır anlamında söylenir. || Söz mı?, söylenilen bir sözün anlamsızlığını, saçmalığını belirtmek için kullanılır: Bunlar da söz mı, neyi kanıtlamak istiyorsun? Söz ota (poşet dola), söz ola beri gele, saçma ve anlam ifade etmeyen bir söz söylenmesi karşısında “bu da söz mı†anlamında kullanılır || Söz olmak, hoş karşılanmamak, dedikodu yapılmak: Herkesinki organik karşılanır, bizimkisi söz olur. || Söz olsun diye, bir amaç gözetmeden, salt bir şey söylemiş olmak için: O şekilde bir şey düşünmedim, söz olsun diye söyledim. || Söz söylemiş oldu balkabağı, mevzuyla hiçbir ilgisi bulunmayan bir söz söyleyen hiç kimseye “şu ahmağın söylediği söze bak†anlamında aşağılayıcı bir tonla söylenir. || Söz, lakırdı taşımak, kişileri birbirine düşürmek, aralarını açmak amacıyla bir kimsenin başka bir kimse aleyhinde söylediği sözü ona ulaştırmak: Bunun lafını ona, onunkini buna taşıyarak herkesi birbirine düşürdü. || Söz vurmak, övünmek, çalım satmak, dem vurmak (esk.). |J Söz, lakırdı yetiştirmek, kendisine söylenilen her söze karşılık vermek, hiçbir sözün altında kalmamak. || (Bir şeye) söz, söz, diyecek yok, bir şeyin hiçbir eksiği, kusuru, eleştirilecek bir yönü bulunmadığını belirtmek için kullanılır: Doğrusu evin manzarasına söz yok. || (Birini) söze boğmak, bir şeyi gürültüye getirerek geçiştirmek için karşısındakine söz söyleme fırsatı vermemek. || (Biriyle) söze dalmak, kendini konuşmanın akışına kaptırarak yapacağı bir işi unutmak. || Söze karışmak, başkaları konuşurken konuşmaya katılıp söz söylemek: Başta oturan yaşlı adam da söze karıştı. II Söze limon sıkmak, suluca davranışlarla konuşmanın akışını kesmek. || (Birini) söze, lakırdıya tutmak, sözü uzatarak bir kimseyi işinden alıkoymak, oyalamak: Sen bekçiyi söze tutarsın, ben de arka kapıdan girerim. || Söze yekûn tutmak, konuşmayı kesip bir sonuca bağlamak. || Sözü, lakırdıyı, sözü ağzına tıkamak, bir kimsenin konuşmasına tepki göstererek sözünü bitirmeden onu susturmak. || Sözü, lakırdıyı, sözü ağzında gevelemek, söylemek istediği bir şeyi bir türlü açık açık söyleyememek. || Sözü ağzından kaçırmak, gizli saklı tuttuğu, söylemek istemediği bir şeyi elinde olmayarak söyleyivermek. | Sözü, lakırdıyı, sözü çevirmek, konuşmanın akışının sakıncalı bir yön aldığının ayrımına varınca sözü değiştirerek başka bir mevzuya geçmek. || Sözü, lakırdıyı, sözü çiğnemek, gereksiz yere konuşmayı uzatarak yinelemelere düşmek. || (Bir şeyin) sözü mı, lakırdısı mı, sözü mü olur, bir şeyin ya da bir eylemin öneminden, değerinden söz edildiğinde "ondan daha mühim başka şeylerin bulunduğunu, onu anmaya bile sıranın gelmeyeceğini†belirtmek için söylenir. || Sözü, sözü uzatmak, mevzuyla ilgisi olmayan gereksiz ayrıntılara yönelmek: Sözü uzattıkça uzattı, dinleyenlerin de dikkati dağıldı. || Sözü, lafını yabana atmamak, söylenen sözü kıymetli ve geçerli bulmak: Lafını yabana atma, öyleki yapsaydık daha iyi kazanırdık. // Lafın gümrüğü olmaz ya, bir kimsenin sözüne karışanın, engel olanın bulunmadığını, istediği şeklinde konuştuğunu belirtmek için söylenir. || Lafını, lafınızı balla kestim, bir kimsenin sözünü kesmek durumunda "izin verin†anlamında söylenen nezaket sözü. || Lafını (sözünü) bilmek, ölçülü, tutarlı ve mantıklı konuşmak, hiç kimseye dokunmayan, sakıncasız sözler söylemek: Ona bakmayın, lafını bilmez, siz beni kulak verin. || Lafını, sözünü esirgememek, düşündüğünü açık açık söylemek, dobra dobra konuşmak. || (Bir şeyin) lafını, lakırdısını etmek, onun hakkında konuşmak. || Lafını kesmek, karşısındakinin konuşmasını bitirmesini beklemeden söze karışıp onu susmak zorunda bırakmak: Lafımı kesmeden sonuna kadar dinle. || Lafını şaşırmak, coşku, korku şeklinde nedenlerle ne söyleyeceğini bilmemek. || Lafta, laftan ibaret kalmak, üstünde konuşulmuş, düşünülüp tasarlanmış olmasına rağmen bir iş ya da problemi gerçekleştirememek, uygulamaya koyamamak: Bunlarda geçen sefer olduğu şeklinde gene lafta kalmasın. || Söz ü güzaf, anlam ifade etmeyen, boş, yersiz ve gereksiz söz.
ünl. Söylenen bir sözün önemsenmediğini belirtmek için kullanılan hafifseme sözü: Sınıfını geçecekmiş, takdirname alacakmış, söz!
Kaynak: Büyük Larousse
söz ingilizcesi
1. remark; word.
2. expression, utterance, statement.
3. empty words, hot air, nothing but talk.
4. conversation, talk.
5. the subject of a conversation.
6. What nonsense!/That´s bull!
-ý aðzýnda gevelemek to talk around the subject; not to come out with what´s on one´s mind.
-ý aðzýndan kaçýrmak to let something slip, say something inadvertently, let the cat out of the bag.
-ý aðzýnda kalmak to be unable to finish what one was saying; (for someone) suddenly to go silent.
- altýnda kalmamak to give as good as one gets (in an argument).
-ý aðzýna týkamak /ýn/ to shut (someone) up.
- anlamaz
1. thickheaded; stupid.
2. obstinate, muleheaded.
- anlatmak /a/ to try to bring (someone) round (to one´s own point of view), try to make (someone) understand something.
- aramýzda .... colloq. This is just between you and me./Let´s keep this to ourselves./Entre nous.
- atmak
1. /a/ to make a rude remark about (someone) within his hearing.
2. /a/ to make an improper innuendo or suggestion to (a woman one doesn´t know), proposition.
3. to have a chat.
-ýnýzý balla kestim. colloq. Excuse me for interrupting you.
-ýný bilmek to think before one opens one´s mouth, be careful about what one says.
-a boðmak /ý/ to drown (a topic) in a flood of words.
-ý çevirmek/deðiþtirmek to change the subject.
- çýkmak for a rumor to start going around.
-ý çiðnemek to beat around the bush.
-a dalmak to become lost in conversation.
- deðil. colloq. It´s serious./This isn´t just idle talk.
- dinlemek to heed what one is told; to act on someone´s advice.
- dokundurmak /a/ to make wisecracks (about), make barbed remarks (about).
- düþmemek /a/
1. for there to be no need for (someone) to talk.
2. (for someone) not to get a chance to speak.
- etmek
1. /ý/ to gossip about (something).
2. /la/ to talk (with), chat (with).
-ýný etmek /ýn/ to talk about (something).
-ýn gümrüðünü vermek slang to start yakking again; to keep on yakking.
- iþitmek to get a dressing down.
- kaldýramamak not to be able to take a joke, not to be able to take it.
- kýtlýðýnda asmalar budayayým. colloq. You´re talking nonsense!
- körüðü windbag (person).
- lafý açar. colloq. One topic leads to another.
-ý mý olur? colloq. Don´t mention it!/It´s a pleasure! (said to someone for whom one özgü done or wishes to do a favor).
- ola. colloq. What hogwash!/It´s just so much hot air!
- olur. colloq. There´ll be gossip./It´ll set tongues wagging.
- olsun diye (saying something) just to make conversation, merely for the sake of saying it.
-la peynir gemisi yürümez. proverb Mere talk won´t get anything done.
- söylemiş oldu balkabaðý. colloq. You´re full of bull!
-ýný þaþýrmak to be at a loss for words.
- taþýmak to retail gossip.
-a tutmak /ý/ to engage (someone) in conversation (thus causing him to stop what he´d been doing).
-ý uzatmak to take a long time explaining something.
- ü güzaf see lafügüzaf.
- yetiþtirmek
1. to reply quickly and in kind, promptly to give as good as one gets.
2. /a/ (for a child) to talk back to, sass (an older person).
- yok. /a/ colloq. There´s nothing wrong with ...."
1. remark; word.
2. expression, utterance, statement.
3. empty words, hot air, nothing but talk.
4. conversation, talk.
5. the subject of a conversation.
6. What nonsense!/That´s bull!
-ý aðzýnda gevelemek to talk around the subject; not to come out with what´s on one´s mind.
-ý aðzýndan kaçýrmak to let something slip, say something inadvertently, let the cat out of the bag.
-ý aðzýnda kalmak to be unable to finish what one was saying; (for someone) suddenly to go silent.
- altýnda kalmamak to give as good as one gets (in an argument).
-ý aðzýna týkamak /ýn/ to shut (someone) up.
- anlamaz
1. thickheaded; stupid.
2. obstinate, muleheaded.
- anlatmak /a/ to try to bring (someone) round (to one´s own point of view), try to make (someone) understand something.
- aramýzda .... colloq. This is just between you and me./Let´s keep this to ourselves./Entre nous.
- atmak
1. /a/ to make a rude remark about (someone) within his hearing.
2. /a/ to make an improper innuendo or suggestion to (a woman one doesn´t know), proposition.
3. to have a chat.
-ýnýzý balla kestim. colloq. Excuse me for interrupting you.
-ýný bilmek to think before one opens one´s mouth, be careful about what one says.
-a boðmak /ý/ to drown (a topic) in a flood of words.
-ý çevirmek/deðiþtirmek to change the subject.
- çýkmak for a rumor to start going around.
-ý çiðnemek to beat around the bush.
-a dalmak to become lost in conversation.
- deðil. colloq. It´s serious./This isn´t just idle talk.
- dinlemek to heed what one is told; to act on someone´s advice.
- dokundurmak /a/ to make wisecracks (about), make barbed remarks (about).
- düþmemek /a/
1. for there to be no need for (someone) to talk.
2. (for someone) not to get a chance to speak.
- etmek
1. /ý/ to gossip about (something).
2. /la/ to talk (with), chat (with).
-ýný etmek /ýn/ to talk about (something).
-ýn gümrüðünü vermek slang to start yakking again; to keep on yakking.
- iþitmek to get a dressing down.
- kaldýramamak not to be able to take a joke, not to be able to take it.
- kýtlýðýnda asmalar budayayým. colloq. You´re talking nonsense!
- körüðü windbag (person).
- lafý açar. colloq. One topic leads to another.
-ý mý olur? colloq. Don´t mention it!/It´s a pleasure! (said to someone for whom one özgü done or wishes to do a favor).
- ola. colloq. What hogwash!/It´s just so much hot air!
- olur. colloq. There´ll be gossip./It´ll set tongues wagging.
- olsun diye (saying something) just to make conversation, merely for the sake of saying it.
-la peynir gemisi yürümez. proverb Mere talk won´t get anything done.
- söylemiş oldu balkabaðý. colloq. You´re full of bull!
-ýný þaþýrmak to be at a loss for words.
- taþýmak to retail gossip.
-a tutmak /ý/ to engage (someone) in conversation (thus causing him to stop what he´d been doing).
-ý uzatmak to take a long time explaining something.
- ü güzaf see lafügüzaf.
- yetiþtirmek
1. to reply quickly and in kind, promptly to give as good as one gets.
2. /a/ (for a child) to talk back to, sass (an older person).
- yok. /a/ colloq. There´s nothing wrong with ...."
LAF ve EAF dışındaki fermantasyon çeşitleri nedir?
Sevdiğinize söz atılsa ne yaparsınız?
Veciz sözlerle iyi mi söz atılır, örnek verir misiniz?
YORUMLAR