LAFIZ, -fzı a. (ar. lalç). Esk. 1. Söz 2. Sözcük. 3. Lafz-belafz, sözcük sözcük. || Lafızdan ibaret, anlam ifade etmeyen, anlamdan ...
LAFIZ, -fzı a. (ar. lalç). Esk.
1. Söz
2. Sözcük.
3. Lafz-belafz, sözcük sözcük. || Lafızdan ibaret, anlam ifade etmeyen, anlamdan yoksun.
4. Lafz-ı murad, anlamına bakılmaksızın söylenişi sebebiyle dikkate alınan söz. || Lafz-ı vahit, tek bir söz.
—Ed. insan ağzından çıkan anlam ifade etmeyen seslerle anlamlı sözcüklerin tümüne belagat- çilerin verdiği ad. (Bk. ansikl. böl.) || Lafız sanatları, sözle ilgili edebiyat sanatları (cinas, seci, telmih, akis vb.). [Bunlar anlamla ilgili sanatlardan (tevriye, tenasüp, leffü neşir, tezat vb.) ayrı bir öbek oluştururlar.] || Lafz-ı saygın, anlamlı söz. (Sözcükler ve bağlaçlar olmak suretiyle ikiye ayrılır.) || Lafz-ı mühmel, insan ağzından çıkan anlam ifade etmeyen ses.
—Huk. Yazılı bir hukuk kuralının ya da bir belgedeki metnin sözcük bakımından anlamı. (Karşıt anlamı metnin "ruhu"dur. Türk med. k.'nun 1. maddesi yasa lafzıyla ya da ruhuyla [sözüyle ya da özüyle], değindiği tüm mevzulara uygulanır, kuralını koymuştur.)
—İsi. huk. Lafz-ı olası, iki ya da daha çok anlama gelen söz. (Hangi anlama geldiği deliller, karinelerle belirlenir.) || Lafz -ı müfesser, bir kuşkuya ya da yoruma gerek bırakmayacak derecede anlamı açık söz. || Lafz-ı ortaklaşa, birçok anlama gelen söz. || Lafz-ı zahir, düşünmeye gerek kalmadan anlamı açıkça anlaşılan söz.
—ANSİKL. Ed. Belagatçiler, eski edebiyatta lafzın ne şeklinde nitelikler taşıması gerektiği mevzusunda belirli kurallar koymuşlardı. Buna gore, edebiyat yapıtında lafzın lafız ile lafzın vezin ile, lafzın mana ile uyuşma içinde bulunması gerekiyordu.
1. Söz
2. Sözcük.
3. Lafz-belafz, sözcük sözcük. || Lafızdan ibaret, anlam ifade etmeyen, anlamdan yoksun.
4. Lafz-ı murad, anlamına bakılmaksızın söylenişi sebebiyle dikkate alınan söz. || Lafz-ı vahit, tek bir söz.
—Ed. insan ağzından çıkan anlam ifade etmeyen seslerle anlamlı sözcüklerin tümüne belagat- çilerin verdiği ad. (Bk. ansikl. böl.) || Lafız sanatları, sözle ilgili edebiyat sanatları (cinas, seci, telmih, akis vb.). [Bunlar anlamla ilgili sanatlardan (tevriye, tenasüp, leffü neşir, tezat vb.) ayrı bir öbek oluştururlar.] || Lafz-ı saygın, anlamlı söz. (Sözcükler ve bağlaçlar olmak suretiyle ikiye ayrılır.) || Lafz-ı mühmel, insan ağzından çıkan anlam ifade etmeyen ses.
—Huk. Yazılı bir hukuk kuralının ya da bir belgedeki metnin sözcük bakımından anlamı. (Karşıt anlamı metnin "ruhu"dur. Türk med. k.'nun 1. maddesi yasa lafzıyla ya da ruhuyla [sözüyle ya da özüyle], değindiği tüm mevzulara uygulanır, kuralını koymuştur.)
—İsi. huk. Lafz-ı olası, iki ya da daha çok anlama gelen söz. (Hangi anlama geldiği deliller, karinelerle belirlenir.) || Lafz -ı müfesser, bir kuşkuya ya da yoruma gerek bırakmayacak derecede anlamı açık söz. || Lafz-ı ortaklaşa, birçok anlama gelen söz. || Lafz-ı zahir, düşünmeye gerek kalmadan anlamı açıkça anlaşılan söz.
—ANSİKL. Ed. Belagatçiler, eski edebiyatta lafzın ne şeklinde nitelikler taşıması gerektiği mevzusunda belirli kurallar koymuşlardı. Buna gore, edebiyat yapıtında lafzın lafız ile lafzın vezin ile, lafzın mana ile uyuşma içinde bulunması gerekiyordu.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR