makbul -lü ödat Arapça ma®b°l 1 . Kabul edilen. 2 . Sevilen, hoş karşılanan: "Kahvenin dibekte dövüleni daima daha makbu...
makbul -lü
ödat Arapça ma®b°l
1 . Kabul edilen.2 . Sevilen, hoş karşılanan:
"Kahvenin dibekte dövüleni daima daha makbul ve içimi şöhretliydi."- S. Ayverdi.3 . Geçer, geçerli.
MAKBUL, -lü sıt. (ar. kabul 'den makbul).
1. Kabul edilen: Sizin uygun göreceğiniz her fiyat makbulümdür.
2. Herkesçe beğenilip tutulan, hoşa giden: Bursa havluları buralarda çok makbuldür.
3. Sevilen, kendisine güvenilen kimse için kullanılır (çoğu zaman negatif tümcelerde): Pek makbul bir adam değildir.
4. Makbul olmak, beğenilmek, aranılmak: Balığın çok kılçıklısı makbul olmuyor.
♦ a. Makbule geçmek, işe yaramak, çok beğenilmek, hoşa gitmek: Gönderdiğiniz para çok makbule geçti, borçları kapadık.
1. Kabul edilen: Sizin uygun göreceğiniz her fiyat makbulümdür.
2. Herkesçe beğenilip tutulan, hoşa giden: Bursa havluları buralarda çok makbuldür.
3. Sevilen, kendisine güvenilen kimse için kullanılır (çoğu zaman negatif tümcelerde): Pek makbul bir adam değildir.
4. Makbul olmak, beğenilmek, aranılmak: Balığın çok kılçıklısı makbul olmuyor.
♦ a. Makbule geçmek, işe yaramak, çok beğenilmek, hoşa gitmek: Gönderdiğiniz para çok makbule geçti, borçları kapadık.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR