MüSADERE a. (ar. müşâdere). Esk. 1. Cez. huk. Bir kişinin göç eder ya da taşınmaz malının devlet tarafınca zorla elinden alınması. (...
MüSADERE a. (ar. müşâdere). Esk.
1. Cez. huk. Bir kişinin göç eder ya da taşınmaz malının devlet tarafınca zorla elinden alınması. (Eşanl. ZORALIM.) [Bk. ansikl. böl.]
2. Kur. tar. Osmanlı imparatorlu- ğu'nda devletin, devlet adamlarının göç eder ya da taşınm'az mallarına elkoyabilme hakkı ve yöntemi. (Bk. ansikl. böl.)
3. Müsadere etmek, yasak bir şeye yasal olarak elkoymak.
—Ask. denize. ELKOYMA'nın eşanlamlısı.
—ANSİKL. Cez. huk. Müsadere, kimi süre bir ceza, kimi süre da zabıta önlemi niteliğini taşır. Bir ceza mahkûmiyetiyle beraber suçta kullanılan (tabanca, bıçak, vb.) ya da suçun işlenmesinden doğan (düzmece para, uyuşturucu madde yapımı vb.) mallara devletçe elkonulması durumunda, sözkonusu müsadere, ceza niteliğindedir
Bu şekilde müsaderenin şu özellikleri vardır:
1. eşya fakat suça karışmış olanlara aitse alınabilir;
2. eşyanın müsaderesine karar verilebilmesi için işlenen suçtan dolayı bir mahkûmiyet kararının bulunması gerekir. Zabıta önlemi niteliğindeki müsadere ise yapılması, kullanılması, taşınması, bulundurulması ve satılması kabahat olan eşyaya devletçe elkonulmasıdır.
Zabıta önlemi niteliğindeki müsaderenin özellikleri de şunlardır:
1. sahibi kim olursa olsun eşyaya elkonulur;
2. bu eşyanın müsaderesi için bir ceza mahkûmiyetine gerek kalmamıştır. 1982 Anayasası'na nazaran, süreli ya da müddetsiz yayınların kabahat soruşturması ya da koğuşturması sebebiyle zapt ve müsaderesinde genel hükümler uygulanır (md. 28). Anayasa, bu kuralı koyduktan sonrasında basın araçlarının korunması için ayrı bir tanzim etme getirmiştir: "yasaya uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan matbaa ve eklentileri (devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, Cumhuriyet'in temel ilkeleri ve ulusal güvenliğe karşı işlenmiş bir suçtan mahkûm olma haricinde) kabahat aleti olduğu sebebi öne sürülerek zapt ve müsadere edilemez (md. 30).â€
—Kur. tar. İslam hukukuna nazaran bir kölenin efendisi, kölesinin haiz olduğu her şeyin sahibiydi; ölen bir kölenin geride bıraktığı tüm mal varlığının mirasçısı da o kölenin efendisiydi. Bu ilkeden hareketle Osmanlı imparatorluğu'nda devşirmeler, bir tür devlet kölesi sayıldıklarından, ölümleri, öldürülmeleri ya da görevden uzaklaştırılmaları durumunda, haiz oldukları her şeye, göç eder ya da taşınmaz mal olarak muhalefat ismi altında devlet hâzinesi adına elkonulurdu. Bu yöntem, devşirme olmayan devlet adamlarına da uygulandı.
Müsadereye bilhassa büyük savaşlar, parasal buhranlar esnasında çokça başvurularak gömü açığının giderilmesine çalışıldı. 1684'te Trablusşam valisi Haşan Paşa'nın 50 milyon, sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın 225 milyon; 1686' da vezir Kara İbrahim Paşa'nın 172 milyon, 1688'de Yusuf Ağa ile Ali Ağa'nın 115 milyon akçe tutan mal varlıklarına müsadere yöntemiyle elkonuldu. Gene aynı dönemde Çelebi Mehmet Paşa'nın 20 milyon, eski sadrazamlardan Bekri Mustafa Paşa' nın 55 milyon akçe tutan mal varlıkları bu yöntemle devlet hâzinesine aktarıldı. Edirne vakası'nda (1703) idam edilen Feyzullah Efendi'nin de ortalama 50 milyon akçe tutan mal varlığı müsadere edildi.
1710-1718 arası Türk-Rus, Türk-Venedik, Türk-Avusturya savaşları esnasında hac emiri Nasuh Paşa'nın, Eflak voyvodası Konstantin'in, sadrazam Şehit Ali Paşa' nın 50'şer milyon akçe tutan mal varlıklarına da elkonuldu. Patrona Halil ayaklanmasından (1730) sonrasında Damat İbrahim Paşa'nın 120 247 320 akçe tutarındaki mal varlığı, 1750'de de Rakka valisi Pir Mustafa Paşa'nın 50 milyon akçelik mal varlığı müsadere edildi.
Osmanlı imparatorluğu'nda müsadere yöntemi, osmanlı hanedanı haricinde bazı kuvvetli ailelerin ortaya çıkmasını, yönetici zümrenin bir derslik olarak sürekliliğini, toplumda servet birikimini önledi.
Müsadere yöntemi ve uygulamasına Mahmut II, Vakai hayriye'den iki ay sonrasında çıkardığı bir fermanla son verdi (1826). Fakat bu dönemden sonrasında varlıklarını ve servetlerini günümüze kadar sürdürebilen osmanlı devlet adamları aileleri ortaya çıkmaya başladı.
1. Cez. huk. Bir kişinin göç eder ya da taşınmaz malının devlet tarafınca zorla elinden alınması. (Eşanl. ZORALIM.) [Bk. ansikl. böl.]
2. Kur. tar. Osmanlı imparatorlu- ğu'nda devletin, devlet adamlarının göç eder ya da taşınm'az mallarına elkoyabilme hakkı ve yöntemi. (Bk. ansikl. böl.)
3. Müsadere etmek, yasak bir şeye yasal olarak elkoymak.
—Ask. denize. ELKOYMA'nın eşanlamlısı.
—ANSİKL. Cez. huk. Müsadere, kimi süre bir ceza, kimi süre da zabıta önlemi niteliğini taşır. Bir ceza mahkûmiyetiyle beraber suçta kullanılan (tabanca, bıçak, vb.) ya da suçun işlenmesinden doğan (düzmece para, uyuşturucu madde yapımı vb.) mallara devletçe elkonulması durumunda, sözkonusu müsadere, ceza niteliğindedir
Bu şekilde müsaderenin şu özellikleri vardır:
1. eşya fakat suça karışmış olanlara aitse alınabilir;
2. eşyanın müsaderesine karar verilebilmesi için işlenen suçtan dolayı bir mahkûmiyet kararının bulunması gerekir. Zabıta önlemi niteliğindeki müsadere ise yapılması, kullanılması, taşınması, bulundurulması ve satılması kabahat olan eşyaya devletçe elkonulmasıdır.
Zabıta önlemi niteliğindeki müsaderenin özellikleri de şunlardır:
1. sahibi kim olursa olsun eşyaya elkonulur;
2. bu eşyanın müsaderesi için bir ceza mahkûmiyetine gerek kalmamıştır. 1982 Anayasası'na nazaran, süreli ya da müddetsiz yayınların kabahat soruşturması ya da koğuşturması sebebiyle zapt ve müsaderesinde genel hükümler uygulanır (md. 28). Anayasa, bu kuralı koyduktan sonrasında basın araçlarının korunması için ayrı bir tanzim etme getirmiştir: "yasaya uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan matbaa ve eklentileri (devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, Cumhuriyet'in temel ilkeleri ve ulusal güvenliğe karşı işlenmiş bir suçtan mahkûm olma haricinde) kabahat aleti olduğu sebebi öne sürülerek zapt ve müsadere edilemez (md. 30).â€
—Kur. tar. İslam hukukuna nazaran bir kölenin efendisi, kölesinin haiz olduğu her şeyin sahibiydi; ölen bir kölenin geride bıraktığı tüm mal varlığının mirasçısı da o kölenin efendisiydi. Bu ilkeden hareketle Osmanlı imparatorluğu'nda devşirmeler, bir tür devlet kölesi sayıldıklarından, ölümleri, öldürülmeleri ya da görevden uzaklaştırılmaları durumunda, haiz oldukları her şeye, göç eder ya da taşınmaz mal olarak muhalefat ismi altında devlet hâzinesi adına elkonulurdu. Bu yöntem, devşirme olmayan devlet adamlarına da uygulandı.
Müsadereye bilhassa büyük savaşlar, parasal buhranlar esnasında çokça başvurularak gömü açığının giderilmesine çalışıldı. 1684'te Trablusşam valisi Haşan Paşa'nın 50 milyon, sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın 225 milyon; 1686' da vezir Kara İbrahim Paşa'nın 172 milyon, 1688'de Yusuf Ağa ile Ali Ağa'nın 115 milyon akçe tutan mal varlıklarına müsadere yöntemiyle elkonuldu. Gene aynı dönemde Çelebi Mehmet Paşa'nın 20 milyon, eski sadrazamlardan Bekri Mustafa Paşa' nın 55 milyon akçe tutan mal varlıkları bu yöntemle devlet hâzinesine aktarıldı. Edirne vakası'nda (1703) idam edilen Feyzullah Efendi'nin de ortalama 50 milyon akçe tutan mal varlığı müsadere edildi.
1710-1718 arası Türk-Rus, Türk-Venedik, Türk-Avusturya savaşları esnasında hac emiri Nasuh Paşa'nın, Eflak voyvodası Konstantin'in, sadrazam Şehit Ali Paşa' nın 50'şer milyon akçe tutan mal varlıklarına da elkonuldu. Patrona Halil ayaklanmasından (1730) sonrasında Damat İbrahim Paşa'nın 120 247 320 akçe tutarındaki mal varlığı, 1750'de de Rakka valisi Pir Mustafa Paşa'nın 50 milyon akçelik mal varlığı müsadere edildi.
Osmanlı imparatorluğu'nda müsadere yöntemi, osmanlı hanedanı haricinde bazı kuvvetli ailelerin ortaya çıkmasını, yönetici zümrenin bir derslik olarak sürekliliğini, toplumda servet birikimini önledi.
Müsadere yöntemi ve uygulamasına Mahmut II, Vakai hayriye'den iki ay sonrasında çıkardığı bir fermanla son verdi (1826). Fakat bu dönemden sonrasında varlıklarını ve servetlerini günümüze kadar sürdürebilen osmanlı devlet adamları aileleri ortaya çıkmaya başladı.
Kaynak: Büyük Larousse
müsadere
isim (müsa:dere) Arapça müsadere
1 . İşlenen bir kabahat karşılığı olarak, suçlunun malının bütünü ya da bir kısımı üstündeki sahipliğine son verilmesi ve bu sahipliğin bir başka kuruluşa devredilmesi.
2 . eskimiş Tanzimat'tan ilkin herhangi bir kişiye ait mallara, padişah adına el konulması.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
müsadere etmek
isim (müsa:dere) Arapça müsadere
1 . İşlenen bir kabahat karşılığı olarak, suçlunun malının bütünü ya da bir kısımı üstündeki sahipliğine son verilmesi ve bu sahipliğin bir başka kuruluşa devredilmesi.
2 . eskimiş Tanzimat'tan ilkin herhangi bir kişiye ait mallara, padişah adına el konulması.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
müsadere etmek
müsadere ingilizcesi
- confiscation, seizure, annexation
YORUMLAR