Su Nedir?

su isim 1 . (kaide dışı olarak, isim tamlamalarında belirten durumunda iken suyun ve belirtilen durumunda iken suyu biçimini alır)...

su
Ad: su.jpg


isim





1 . (kaide dışı olarak, isim tamlamalarında belirten durumunda iken suyun ve belirtilen durumunda iken suyu biçimini alır). Hidrojenle oksijenden oluşan, oda sıcaklığında sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde:

"Dere suyu tekmil balçık. Halk kuyu suyu içmek mecburiyetinde..."- R. N. Güntekin.

"Yiyecek yerken içtiğim iki şişe su, bir ter seli hâlinde ensemden boynuma doğru akıyordu."- E. Bener.

2 . Bu sıvıdan oluşan kitle, deniz, akarsu:

"Koltuğuna oturdu, Haliç'in bulanık sularına daldı."- F. R. Atay.

3 . Meyve, sebze şeklinde şeylerin sıkılmasıyla elde edilmiş sıvı.

4 . Bazı kokulu yaprak ya da çiçekler imbikten çekilerek elde edilmiş kokulu sıvı.

5 . Yemeğin sulu kısmı:

"Kim bilir iki bardak turşu suyu içecek."- S. F. Abasıyanık.

6 . Yıkamak sözü ile bir su yıkamak, iki su yıkamak biçiminde kullanılarak "kez" anlamına gelir.

7 . Demir araçları ateşte kızdırdıktan sonrasında, suya daldırılarak sağlanılan sertlik.

8 . mecaz Yön, taraf, cihat, yan.

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller

su almak

su basmak

su çarpmak

su çekmek

sudan yanıt

sudan çıkmış balığa dönmek

sudan geçirmek

sudan ucuz

suda pişmiş

su dökmek

su dökünmek

su etmek

su gelmek

su şeklinde akmak

su şeklinde aziz ol!

su şeklinde bilmek (ya da okumak)

su şeklinde ezberlemek

(bir kimse ya da bir şey) su şeklinde gitmek

su şeklinde (olmak)

su şeklinde terlemek

su gösterdi

su götürür yeri olmamak

su içinde

su içinde kalmak

su iktiza etmek

su kaçırmak

su kapmak

su katılmamış

su kesmek (ya da su kesilmek)

su koyuvermek

su koyvermek

su küçüğün, söz büyüğün

sular kararmak

(birine) su serpilmek

su uyur, düşman uyumaz

su vermek

su (ya da söz) götürmez

suya düşmek

suya göstermek

suya götürüp susuz getirir

su yapmak

suya sabuna dokunmamak

suya salmak

suyu baştan (ya da başından) kesmek

suyu çıkmak

suyu getiren de bir, testiyi kıran da

suyu görünce teyemmüm bozulur

suyu ısınmak (ya da kaynamak)

suyu kesilmiş değirmene dönmek

(bıçak, çakı) suyu kesiyor

(bir yerin) suyu mu çıktı?

suyuna gitmek

suyun akıntısına gitmek

suyuna tirit

suyun başı

suyunca gitmek

(bir şey) suyu nereden geliyor?

(yemeğin) suyunu almak

suyunu çekmek

(tavşanın) suyunun suyu

suyu seli kalmamak

suyu (ya da çayı) görmeden paçaları sıvamak

(ağaçlara) su yürümek

su (yüzü) görmemiş

su yüzüne çıkmak

Birleşik Sözler

su akrebi

su altı

su askıları

su aygırı

su aygırıgiller

su baldıranı

su bardağı

su basıncı

su baskını

su basmanı

su bidonu

su bilimci

su bilimi

su biti

su bitkileri

su bombası

su borusu

su boyası

su böceği

su böreği

su cenderesi

su çıkrığı

suçiçeği

su çulluğu

su damarı

su değirmeni

su deposu

su dolabı

su düzeyi

su hattı

su ısıtıcısı

suibriği

su kabağı

su kabı

su kamışı

su kamışıgiller

su karanfili

su kayağı

su kaybı

su keleri

su kemeri

su kesesi

su kesimi

su keteni

su kireci

su korkusu

su küre

su mantarları

su mercimeği

su mermeri

su muhallebisi

su nanesi

suoku

suölçer

su örümceği

su perisi

su piresi

su rezenesi

su saati

su samuru

su sarımsağı

su sarnıcı

su sayacı

su seviyesi

su sığırı

su sineği

su tabakası

su tankeri

su tası

su taşkını

su tavuğu

su tası

su tedavisi

su terazisi

su teresi

su testisi

su topu

su tulumbası

su türbini

su ürünleri

su yatağı

su yelvesi

su yılanı

su yılanları

su yolcu

suyolu

su yolu

su yoncası

su yosunları

su yosunu

su yuvarı

su

isim
  • bakınız sutaşı.







Su Gazı Nedir?





Kızgın kok üstünde art arda su buharı ve hava geçirilerek elde edilmiş, hidrojen ve karbon monoksitten oluşan gaz. Mavi bir alevle yanan gaz yakıt olarak kullanılır.


SU,-yua.

1. Düzgüsel ısı ve tazyik altında sıvı halde bulunan, her molekülü bir oksijen ile iki hidrojen (ağır ya da hafifçe) atomundan oluşan renksiz, kokusuz, tatsız madde. (Bk. ansikl. böl.) 2. Yeryüzünün ortalama üçte ikisini kaplayan, bileşiminde çözelti ya da asıltı durumunda çeşitli maddeler (tuzlar, gazlar, mikroorganizmalar vb.) bulunan sıvı (yağmur suyu deniz suyu, suyu, musluk suyu vb.).

3. Deniz, dere, göller vb.: Onu suya attılar. Gemiyi suya indirmek.

4. Büyük su hacmi (su baskını, denizin kabarması vb.): Sular yavaş yavaş çekiliyor. Su seviyesi düştü. Yöre sular altında kaldı.

5. Haşlama suyu ya da bir yemeğin sulu kısmı: Taze fasulyeyi haşladıktan sonrasında suyunu dökmeyiniz. Et suyu. Yemeğin suyuna ekmek batırmak.

6. Kimi meyvelerin etenesinde kimi sebzelerin etli kısmında bulunan ve sıkarak, tazyik uygulayarak elde edilmiş sıvı: Yemeğe birazcık limon suyu katmak. Portakal suyu içmek. Bu portakalların suyu kalmamış. Domates suyu.

7. Organik sıvı; serozite: Derideki kabarcık su topladı.

8. Bir tamlayanla, kimi alkollü sıvılara ya da damıtma, demlendirme kanalıyla elde edilmiş sıvılara verilen ad: Gülsuyu.

9. Bir şeyin kenarına koşut olarak meydana getirilen süs.

10. Su almak, bir şeyin içine bir yerinden su girmek: Eskimiş ayakkabıları su alıyordu; sandal, vapur, tekne vb. sözkonusuysa, dibinden içine su girmek. || Su baskını, yağmurların yağması, karların erimesi şeklinde nedenlerle suların yataklarından taşarak ortalığı kaplaması. || (Bir yeri) su basmak, (bir yer) sular altında kalmak, sulardan söz ederken, her tarafa yayılmak, orayı kaplamak: Fırtına sonucu mahzeni su bastı. || (Yüzüne) su çarpmak, yüzünü suyla yıkamak. || Su çekmek, bir şey sözkonusuysa, içine su almak; kuyu, depo vb. derin bir yerden tulumba, kova şeklinde bir aygıtla su çıkarmak. || Su değirmeni, su gücüyle çalışan değirmen. || Su dökmek, işemek, (tkz.) || Su dökünmek, azca bir suyla şöyleki bir yıkanmak. || Su şeklinde, aşırı seviyede ıslak: Sırtımdaki çamaşırlar terden su şeklinde olmuştu. || Su şeklinde akmak, sözkonusu zamansa, hızla, ayrımına varmadan geçmek; para, yiyecek, içecekse, çok bolca bulunmak: Sofrada şarap su şeklinde aktı. || Su şeklinde aziz ol, su getirenlere söylenen iyi istek sözü. || Su şeklinde bilmek, okumak, hiçbir yanlış ve duraksama yapmadan okumayı ya da anlatmayı öğrenmiş olmak: Dersini su şeklinde biliyordu. || Su şeklinde ezberlemek, bir şeyi yanlışsız ve süratli şekilde okuyacak seviyede iyi ezberlemek. || Su şeklinde gitmek, para sözkonusuysa, bol miktarda harcamak. || Su şeklinde saymak, asla takılma dan, kolayca, atlamaksızın sırasıyla söylemek. || Su şeklinde terlemek, çok terlemek. || Su görmemiş, asla yıkanmamış kirli yüz, el vb. için kullanılır. || Su götürmez, yadsınamaz, çürütülemez; gün şeklinde ortada, apaçık: Suçluluğunun su götürmez bir kanıtı. || Su götürür yeri olmamak, başka bir şekilde açıklanabilecek bir yanı ya da başka türlü bir yoruma elverişli bir yönü bulunmamak. || Su içinde, bir şeyin değe-^ rinden, fiyatından söz ederken, “kolaylıkla, en azından†anlamında kullanılır: Su içinde üç yüz bin eder. || Su içinde kalmak, tere batmak, her yeri ter içinde kalmak; her tarafa su sıçramak, çok ıslanmak: Banyo su içinde kalmış. || Su iktiza etmek, gusül gerekmek. || Su kaçırmak, içindeki suyu sızdırmak; uygunsuz söz ve davranışlarla birinin canını sıkmak, başını ağrıtmak (arg.). || Su kaldırmak, pirinç, bulgur vb.'den söz ederken, pişme esnasında çok su çekmek. || Su katılmamış, katılmadık, gerçek, emsalsiz durumunu olduğu şeklinde sakınan, katışıksız, bozulmamış olan: Adam su katılmamış bir erzurumlu. || Su kapmak, sözkonusu yaraysa, iyice azmak, mikrop kapmak. || Su kesmek, kesilmek, aşırı seviyede sulanmak. || Su koyuvermek, sözkonusu meyve, et, sebze şeklinde yarı katı nesnelerse herhangi bir nedenle suyunu bırakmak; bir kimseyse, sözünden caymak, cıvıtmak (arg.). || (İçine, gönlüne) su serpilmek, sıkıntılarından kurtulmak, ferahlamak. || Su vermek, bitkileri sulamak; hayvanların su içmesini sağlamak; susamış birine içmesi için su getirmek; çeliğin sertlik derecesini çoğaltmak için kızgınken suya batırmak. || Say. sıf. + su yıkamak, çamaşırdan söz ederken, belirtilen sayıda sudan geçirmek, yıkamak: üç su yıkadım, gene de temiz olmadı. || Su yürümek, ağaçlardan söz ederken, ilkbahara doğru tomurcuklanmaya adım atmak. || Su yüzü görmemiş, çok kirli, asla yıkanmamış. || Su yüzüne çıkmak, bir süre açığa vurulmamış, belli edilmemiş, bir tutum ya da fikir artık belli olmak, gizlenmemek: Siyasal düşünceleri hele bir su yüzüne çıksın, bak iyi mi ilgi toplayacak. || Suda pişmiş, haşlanmış. || Sudan yanıt, sudan bahane, inandırıcı olmaktan uzak, üstünkörü, baştan savma yanıt. || Sudan çıkmış balığa dönmek, ne yapacağını, ne edeceğini kestirememek, çok şaşırmak. || Sudan geçirmek, çamaşırdan söz ederken şöyleki bir yıkamak, suya batırıp çıkarmak; sabunlu çamaşırı durulamak. || Sudan ucuz, parasız sayılacak kadar ucuz. || Sular kararmak, akşam karanlığı adım atmak. || Suya düşmek, sonuçsuz kalmak: Onca güzel tasarı suya düştü. Parayı o işe yatırınca seyahat planımız da suya düştü. || Suya göstermek, bir şeyi suya tutarak hafifçe yıkamak. || (Birini) suya götürüp susuz getirmek, bir kimseden çok akıllı olmak, onu aldatabilecek kadar kurnaz olmak: O mu? Senin gibileri suya götürüp susuz getirir. || Suya sabuna dokunmamak, kendine zarar gelmeyecek yolda hareket etmek: Suya sabuna dokunmazsan, emekli oluncaya kadar burada kalırsın. II Suya salmak, boşu boşuna harcamak, j Suyu baştan kesmek, bir işi ya da problemi temelinden çözmeye çalışmak, ayrıntılarla uğraşmaya gerek duymamak. || Suyu bulandırmak, iyi ve yolunda giden bir işi karıştırmak. || Suyu çekilmiş değirmene dönmek, ortalıkta gürültü, patırtı kalmamak; işe yaramaz bir duruma düşmek. || Suyu görmeden paçaları sıvamak, gereğinden ilkin, ortada hiçbir emare yokken hazırlanmaya adım atmak. || (Birinin) suyu ısınmak, bir kimsenin bir görevden ya da işbaşından uzaklaştırılması yakın olmak, fena sonuna doğru yaklaşmak (tkz ). || Suyu kesiyor, bıçağın, çakının vb. aşırı seviyede kör bulunduğunu belirtmek için alay yollu söylenir. || (Bir yerin) suyu mu çıktı?, "o yerin ne eksiği, beğenilmeyecek nesi var ki kalmak istemiyorsun†anlamında kullanılır. || (Bir işin) suyu nereden geliyor?, bir işin yapılması ya da yürütülmesi için harcanan paranın membaı hakkında duyulan kuşkuyu belirtmek için söylenir || Suyu seli kalmamak, sulu yiyecekler söz konusuysa, suyu iyice çekilmiş olmak. || Suyun akıntısına gitmek, tutum ve davranışını olayların gelişimine, akışına bakılırsa ayarlamak. || Suyun başı, suyun çıkmış olduğu yer; çok yarar ve kazanç sağlayacak yer; bir işte son olarak sonucu verebilecek ve onu bitirecek kimse || (Birinin) suyuna, suyunca gitmek, tutum ve davranışlarını onun eğilimine isteğine uydurmak: Onun suyunca git, kolay anlaşırsınız. || Suyuna pirinç haşlanmaz, ona güvenilmez anlamında kullanılır. || Suyuna tirit bolca, olanaklardan çok sınırı olan şekilde ya da kalıntılarından yararlanma durumu. || (Yemeğin) suyunu almak, kaynatılan yiyeceğin suyunu ayırmak. || Suyunu çekmek, sözkonusu yemekse, kaynaya kaynaya suyu kalmamak; para ya da harcanmakta olan bir şeyse, tükenmek: Paramız da suyunu çekti. || Suyunun suyu, bir şeyle ilgisi, yakınlığı oldukça uzak olan şey.


—Anorg. kim. Kimi sulu çözeltiler (brom- lu su, borik asitli su, klorlu su vb.) ile kimi sıvılara (javel suyu, kral suyu vb.) verilen ad. || Ağır su, formülü D2Ö olan kimyasal bileşik; bu formülde D, döteryumu, kısaca atom hacmi 2 olan hidrojeni (ağır hidrojen) gösterir. (Naturel ya da düzgüsel sularda her 6 700 hafifçe su molekülüne karşılık ortalama 1 ağır su molekülü bulunur.) [Bk. ansikl. böl.] || Damıtık su DAMITIK. || Oksijenli su, H202 formülünde antiseptik, renk giderici ya da ağartma etkeni olarak kullanılan sulu hidrojen peroksit çözeltisi. (Bk. ansikl. böl.)


—Ask. Su şişirmesi, düşman harekâtına ya da ilerlemesine engel olmak amacıyla, muharebe alanı içinde bulunan dere, çay ve nehirlerin belirli yerlerinden kapatılarak bir bölüm arazinin sular altında bırakılması. (Su şişirmesi, düşmanın rahat ve tertipli hareketini önleyerek ilerleyişini zorlaştırır.)


—Bağc. Suya boğma, filokserayı yok etmek için bağlarda uygulanan savaşım yöntemi. (Bk. ansikl. böl.)


—Bayınd. Su tutma, bir barajın peşinde su biriktirmeye başlama.


—Biyol. Coşkun su canlıları, çok süratli akan sularda yaşayan bitkiler ve hayvanlar. (Bk. ansikl. böl.)


—Bot. Su biriktiren bitkiler, helmece varlıklı hücre ve dokuları, kurak dönemlerde kullanmak için büyük oranda su tutabilen bitkiler. || Su bitkisi, devamlı olarak sulu bir ortamda yaşayan nebat. Kısmen ya da tamamen su içinde olabileceği şeklinde dibe yapışık ya da yüzeyde serbestçe yüzer durumda da olabilir. || Su salatası - PİSTİA.


—Camc. Su camı -CAM.


—Ciltç. ve Süslem. sant. Şemse ciltlerin ve yazı levhalarının çevrelerine, seramiklere meydana getirilen ince, uzun süsleme. (Ciltlere ve yazı levhalarına yapılanların kesme' ya da parça su ve yekpare' su şeklinde türleri vardır.)


—Denizbil. Ara suyu, bir okyanus cephesi süresince karışım (bilhassa kutuplardaki akıntı sapmaları) sonucu meydana gelen deniz suyu. (Kökenlerine bakılırsa Arktika ara suyu ya da Antarktika ara suyu diye adlandırılan ara suları, 1 000 - 2 000 m arasındaki derinliklere kadar inerler.) || Deniz suyu, dünya denizlerini ve okyanus havzalarını kaplayan sukürenin (hidrosfer) temel bileşeni (% 97,5). [Bk. ansikl. böl.] || Derinlik suyu, ara suların birbirine karışmasından doğan ve 2 000 - 4 000 m arasındaki derinliklerde doluşan deniz suyu. || Kırmızı su ya da kızıl su, kimi plankton türlerinin (Peridinia, bakteriler) hızla artması sonucu kırmızımsı bir renk almış olduğu sanılan deniz suyu. (Kırmızı suların ortaya çıkması, deniz organizmaları içinde ölüm oranının büyük seviyede yükselmesiyle bağlantılıdır.) || Dip suyu, kutuplar yakınındaki bölgelerde yüzeyde oluşan ve derin deniz çukurlarına kadar dalan soğuk ve yoğun deniz suyu. (Antarktika dip suyu, VVeddell ve Ross denizlerindeki yüzer buz platformları yakınındaki dalışların en iyi beslediği dip suyudur ve Şimal yarıküre'deki orta enlemlere kadar yayılır. Arktika dip suyunun hacmi daha azca, yayılma alanı daha küçüktür.) || Düzgüsel su, görece iletkenlik ölçümü kanalıyla tuzluluk oranı saptanmasında klor kapsama oranı ölçü olarak kullanılan deniz suyu. || Okyanus suyu, karasal etkilerden kurtulmuş deniz suyu (tuzluluk oranı %o 30-40'tır). || ölü su, üst üste gelen değişik yoğunlukta iki su tabakasının sınırında oluşan iç dalga; minik teknelerin hızının yavaşlamasına niçin olur. || Örnek su, derinliklerde, derine inmeden edinmiş olduğu ter- mohalin özelliklerini sakınan okyanus suyu. (Bir T-S. çizelgesinde örnek su bir noktayla belirtilir.)


—Denize. Su almak, bir gemiden söz ederken, içine su girmek.


—Gemiye içme suyu ikmali yapmak. || Su altı, bir geminin, su kesiminin altında kalan kısmı. || Su arıtma aygıtı, bir gemide, deniz suyunu, bilhassa mürettebatın su gereksinimini karşılamak için arıtmada kullanılan ve buharla ısıtılan aygıt. || Su damıtma aygıtı, deniz suyunu, bilhassa vapur içinde damıtmada kullanılan aygıt. || Su gemisi, gemilerin tatlısu gereksinimlerini karşılamak ya da tatlısu bulunmayan adalara su taşımak için kullanılan sarnıçlı vapur. (SU TANKERİ de denir.) || Su hattı, SU KESİM‘i'nin eşanlamlısı. || Su jeti, bir türbin yardımıyla suyu geminin kıçına doğru püskürten itme sistemi. (Bu jetin sıvı ortam üstüne yapmış olduğu tesir, geminin ilerlemesini elde eden bir itme kuvveti oluşturur.) [Eşanl. HİDRO- JET.] || Su üstü, bir geminin, su yüzeyinin üstünde kalan kısmı. || Su yapmak, bir gemiden söz ederken, herhangi bir nedenle oluşturulan bir delikten su almak. || Suyu düz, bir geminin başlangıcında ve kıçında çekmiş olduğu suların eşit olması. || Suyu suyuna, bir geminin seyrettiği yerde, sadece yüzebilmesine kafi gelecek kadar su olması. || Derin su, gemilerin geçmesine uygun derinlikteki mevki. || Dümen suyu, seyir halindeki bir geminin kıç tarafında, pervane suyu ile baş sularının oluşturduğu geçici iz. || Sığ su, gemilerin geçmesine kafi olmayan derinlik.


—Deric. Suya basma, ham deriye, korunması esnasında yitirdiği suyu tekrardan kazanmasını sağlamaya yönelik ilk su verme işlemi. (Bk. ansikl. böl.)


—Eczc. Çözücüsü su ya da alkol olabilen sıvı preparat. || Aromatik damıtık su, damıtma sonucu bitkilerin uçucu etken maddelerini içeren su. (Kolayca bozuldukları için, bu preparatlar serin ve ışık olmayan bir yerde, kapakları her yıl yenilenen dolu şişelerde saklanmalıdırlar.) || Enjeksiyonluk damıtık su ya da apirojen su, ateş yapıcı (pirojen) maddelerden arındırılmış damıtık su.


—Ekmekç. Su kaldırma, un sözkonusuysa, en uygun oranda suyla karıştırılma. (Unların su kaldırma kapasitesi, randımanına, bileşimindeki maddelere bakılırsa değişim gösterir. Bu miktar, deneyimle ya da farinograf denilen aletle belirlenir. Una kaldırabildiğinden fazla ya da azca su konması, hamurun lüzumlu kıvama ve olgunluğa gelmesini engeller.)


—El sant. Kenar süsü.


—Fişekç. Su yok etme, dumansız barutların yapımında, bir çok kez bir pres yardımıyla, nitroselüloza işleyen suyun yerine alkol koymaya dayanan işlem.


—Gizbil. Su falı, bir tas içindeki okunmuş suya bakıp gelecekten ve gaipten haber vererek bakılan fal. || Suya bakma, (falcı sözkonusuysa) okunmuş suya bakarak gelecekten ve gaipten haber verme.


—Hidr. bağl. Suyunu alma, taze beton suyunun bir bölümünü santrifûjlemeyle, sıkıştırarak ya da vakum uygulayarak yok etme.


—Hidrol. Su basması, TAŞKlN'ın eşanlamlısı. || Su örtüsü, suyun depolanmasına ve dolaşmasına elverişli arazilerin tümü. || Yeraltı su tablası, kayaç boşluklarını doldurarak bunların arasından ağır ağır hareket eden ve alttaki geçirimsiz bir oluşuğun üstünde yer edinen yeraltı su hacmi. (Bk. ansikl. böl.)


—Huk. (Bk. ansikl. böl.)


—Isıbil. Su borusu, su ya da su ve buğu karışımının gezdiği kazan borusu. || Dolaşım suyu, ısı almak, mesela bir buharı yoğuşturmak için bir zarf, bir serpantin, bir boru demeti içinde dolaştınlan su. || Yoğuşturma suyu, bir ısıl makineden geçen buharı yoğuşturmak için karışımlı bir kon- dansör içine püskürtülen su. (Yüzeysel bir kondansörde, yoğuşturma için kullanılan suya daha çok dolaşım suyu adı verilir. Kimi süre yûğuşturulmuş suya da yoğuşturma suyu denmesi karışıklığa neden olur.)


—içit. san. Su katma, süte, şaraba hile amacıyla su eklenmesi. (Şaraba su katılıp katılmadığı, çoğunlukla alkol ve asit oranlarıyla bazı kurallara dayanılarak ortaya çıkarılır.) || Meyve suyu, bazı meyve ve sebzelerin etli kısmında bulunan ve buradan presleme, santrifüjleme şeklinde yollarla elde edilmiş sıvı; bu organik ürünlerden meydana getirilen içecek. (Bk. ansikl. böl.)


—Iklimbil. Su bilançosu, suyun, buharlaşmayı, yağışları ve akışı, ara sıra da süblimleşmeyi kapsayan genel çevrimi. (Deniz,yüzeyinden, yağışlarla düşen miktardaki daha çok su buharlaşır. Aradaki fatka eşdeğer miktardaki suyun ırmak [kıtalarda yağışların buharlaşmadan fazla olmasıyla beslenir] akışı biçiminde denize dönmesiyle denge tekrardan sağlanır. Karadaki belirli bir yerde akış bilançosu [su bilançosu], yıl ölçeğinde P=D+ETR+Ar formülüyle gösterilir; bu formülde P yağışları, D akıtılmış suyu, ETR buharlaşmış suyu, Ar toprakta depolanmış suyu gösterir. Akarsu bilançosu akıtılmış suyu kapsamadığından P=ETR+Ar formülü elde edilir.)


—Inş. Bir kesme taşın yüzlerini işlemeden ilkin, yapılacak işin sınırlarını belirlemek ve işe kılavuzluk etmek için kalemle ayrıtlar süresince oluşturulan şerit. (Eşanl. FATURA, ZIH.)


—isi. (Bk. ansikl. böl.) || Mukayyet sular, nebat sularıylş tat, koku ve renk özelliklerinden birini yitirmesi yüzünden organik niteliği bozulmuş sular. (Bu sularla aptes ve gusül aptesi alınmaz.) || Mutlak sular, yağmur, kar, deniz, ırmak, göl, suyu şeklinde organik sular. (Bk. ansikl. böl.)


—Jeomorfol. Su-rüzgâr süreci, suların ve rüzgârların etkisiyle oluşan aşınım süreci.


—Kad. doğ. Amnios sıvısı. || Su kaybı, zarlar yırtıldıktan sonrasında amnios sıvısının akması. || Su kesesi, yumurtanın dölyatağı boyunun iç deliğine dayanan alt kutbu


—Kâğ. san. Su izi ya da su damgası — FİLİGRAN.


—Karb. kim. Amonyaklı su, taşkömürünün damıtılması sonunda oluşan, işlenmemiş kokhane gazının yoğuşturulması ya da yıkanmasıyla elde edilmiş, yapısında bileşik ya da özgür durumda amonyak bulunan su. (Amonyaklı su, çoğunlukla amonyum sülfat, derişik ya da seyreltik alkali çözeltiler elde etmek suretiyle işlenir.)


—Kim. Su giderici, ambalaj paketlerinin içini devamlı olarak daha azca nemli tutmaya yarayan ürün. (Mesela silis peltesi ya da silikajel, hususi olarak etkinleştirilmiş kil.)


—Suyun uzaklaştırılmasını elde eden madde, ortam ya da aygıt. || Su yok etme, su gidermek eylemi; bir bileşiğin yapısındaki suyu çekip alma vakası.


— Bir bileşikten bir ya da daha çok su molekülünün uzaklaştırılmasını elde eden tepkime. (Mesela etil alkolden su giderildiğinde etilen elde edilir.) || Su yumuşatıcısı, kimyasal bir yöntem ya da iyon değişiklik yapma kanalıyla suyun yumuşatılmasını elde eden aygıt. (B[t. ansikl. böl.)


—Kim. müh. Su giderici, su gidermek amacıyla kullanılan kule ya da bir başka aygıt.


—Kuyumc. Akar su - AKARSU.


—Mad. oc. Su kanalı, bir galeri tabanında oluşturulan su yolu.


—Marangl. Boyuna koşut biçilmiş bir ağaçta görülen açıklı, koyulu çizgiler. || Suyuna sokrasına, suları birbirine dik iki masif levhanın durumu. (Dönme ve kamburlaşmayı önlemek için kontrplak ve kont- ratablada levhalar bu şekilde düzenlenir)


—Mim. Su kemeri - SUKEMERİ.


—Mim. ve Süslem. sant. FRİZ'in eşanlamlısı.


—Mit. Su perisi - NAİASLAR.


—Mutf. Bazı yiyecek maddelerinin suda kaynatılmasıyla elde edilmiş yağlı sıvı: Et suyu. Tavuk suyu. || Su böreği -BÖREK. || Su muhallebisi - MUHALLEBİ.


—Müz. Su orgu, HYDRAULİS'in eşanlamlısı.


—Ormanc. Su sürgünü, ağaçlardaki yaşlı dalların budanmasından sonrasında buralarda çıkan genç sürgün. || Suya atma, akıntıyla gitmelerini sağlamak için yakacak odunları akarsuya atma işlemi.


—Parf. Gül suyu - GüLSUYU. || Hela suyu, belirli bir parfümden elde edilmiş, kokulu bileşeninin derişim derecesi, özü- tünkiyle aynı parfümden hazırlanmış kolonyanın derişim derecesi içinde yer edinen alkollü preparat.


—Patol. Su kaybı, organik dokuların (hücre, doku ya da tüm organizma) su yitirmesi. (Bk. ansikl. böl.)


—Petr. san. Su örtüsü, bir petrol yatağının tabanında bulunan, çoğu zaman tuzlu su emmiş, yerbilimsel katman, oluşum. || Özgür su, hidrokarbonların birikmesi haricinde, hazne kayacın tüm gözeneklerini dolduran su. || Yatak suyu, bir hidrokarbon yatağında bulunan, çoğu zaman tuzlu su.


—Petrokim. Su yok etme, ham petrolün suyunu çıkarma. (Su yok etme, arıtma işleminde mühim bir rol oynar, zira yaratı miktardaki su, kimi katalizörleri bozmaya ve çok sayıda tepkini korozyona uğratmaya yeterlidir.)


—Sey. oy. Suyu tükenmeyen kap, hokkabazın, içinde hacminden fazla sıvı olduğu izlenimi vermek için kullandığı kap.


—Spor. Su balesi, yüzücülerin bir gosteri ya da hususi bir spor dalını oluşturan sanat içerikli hareketleri. (Senkronik yüzme de denir.) || Su engeli, atletizmde 3 000 m engelli koşuda, 3,66 m genişliğinde ve 0,76 m derinliğindeki engel (kendinden ilkin gelen 0,914 m'lik durağan(durgun) engelin derhal di- bindedir). || Su sporları, su içinde ya da üstünde meydana getirilen tüm sporlar (yüzme, dalma, atlama, kayak, sörf, sutopu, kano, kürek, yelken vb.).


—Su işler. Akıntı sulan, yağmur, akaçlama ve yol yıkama suları. || Atık sular, içlerinde kimi endüstri (bira fabrikası, damıtımevi, nişasta sanayisi, yağ sanayisi vb.) atık ve artıkları bulunan sular. || Kullanılmış sular, ev ve endüstri sularının tümü. (Birinciler kirli suları [mutfak, çamaşır, banyo vb. suları] ve pissuları [W.-C. suları] kapsar; İkinciler çok çeşitlidir: yıkama suları, içlerinde organik artıklar [tarım-besin sanayisi] ya da kimi süre zehirli olan kimyasal maddeler [ecza sanayisi, yüzey işlemleri] bulunan sular; kimileri bilhassa katı cisimlerle yüklüdür: konserve, kâğıt hamur harcını fabrikaları, tabakhane vb. atıkları.)


—Su ür. üret. Su ürünleri üretimi, ticari amaçla su hayvanları ve su bitkileri yetiştirme işlemi. (Bk. ansik. böl. Huk. ve Su ür. üret.)


—Şeker san. Su tabancası, pancarları minik kanalcıklara indirmeye ve bir su akımıyla sürüklemeye yarayan, yönlendirilebilir, geniş kesitli su hortumu ağızlığı.


—Ziraat. Su altında bırakma, sulanacak araziyi bir su tabakasıyla örtme suya boğma tekniği. || Su tutma, toprağın bünye sinde su alıkonması. (Tutulan su miktarı toprağın bileşimine ve yapısına göre değişiklik gösterir. Bu suyun bir kısmı bitkilerin köklerine giderek onları beslemeye yarar.) || Suya boğulma, boşluklarındaki havanın yeri suyla dolmuş olan toprağın durumu. (Suya boğulmuş toprak, bitkiler için de boğucudur ve bunlar birkaç gün içinde ölür.)


—Teknol. Su bıçağı, çeşitli malzemeleri kesmek için kullanılan devasa yükseklikte basınçlı, minik kesitli su huzmesi. (Kullanılan basınçlar 4 000 bar dolayındadır. Kullanım yarleri iki ayrı sınıfta tophanabilir: fabrikalar ve arazi [madenler ve binalar ve inşaat işleri], Fabrikalarda su bıçağı ile karma malzemeler, inşaat malzemeleri, karton, kumaş, gıda maddeleri vb. kesilir. Madenlerin kesilmesini sağlayacak olan 7 000 ile 8 000 bar'lık basınçlara erişmek için araştırmalar sürdürülmektedir.) || Su yok etme, kimi maddelerden, bilhassa kullanılmış suların işlenmesinde ortaya çıkan çamurlardan olabildiğince fazla su çıkarmaya yarayan tekniklerin tümü.


—Tekst. Eskiden, boyama işleminden ilkin dikilen iplikler yardımıyla kumaş kenarı süresince oluşturulan ince çizgi. (Boya, bu ipliklerin altında kalan bölüme geçmiyor, bu da, dokumanın ve boyanın standardını kanıtlamayı sağlıyordu. Günümüzde, su, değişik renkte atkı ve çözgü iplikleri kullanarak gerçekleştirilmektedir.) || Masa örtülerinde, bir kenardan diğerine uzanan değişik renkli çizgiler. || Su tutma oranı, sıkma işleminden sonrasında bir tekstil maddesinin tuttuğu sıvı oranı. (Kuru tekstil maddesinin ağırlığının yüzdesi olarak anlatılır.)


—Tıbbi hidrol. Kaplıca (ılıca) suları, erimiş halde mineral maddeler içeren ve bundan dolayı tedavi amacıyla kullanılabilen sular. (Bk. ansikl. böl.)


—Tıp. Su bloku, sağlıkla ilgili birçok aygıtın suyla beslenmesini ve bu tarz şeyleri besleyen suların kullanıldıktan sonrasında boşaltılmasını elde eden hazır kanal ve boru düzeneği. || Suda boğulma, solunum sistemine ve akciğerlere su dolması yüzünden boğulma. (Bk. ansikl. böl.)


—Yerbil. Su jeokimyası, çeşitli jeolojik vakalar esnasında, okyanuslarda, göllerde, akarsulardaki elementlerin bolluk ve davranışının incelenmesi. (Naturel sularda, çözelti halinde çeşitli mineraller vardır [kalsit, dolomi, alçıtaşı vb.]; bunlar, sadece özgür halde bulunan iyonlar halinde azca ya da çok ayrışmıştır [Na+, K+, Ca++, Mg++ vb.] ya da birleşme-ayrışma tepkimelerinde ortaya çıkar [H+, OH-, karbonatlar vb.].) || Sudan çıkma, bir bölgenin, bir arazinin su düzeyi üstünde yükselmesi. || Gözenek suyu, kayaç gözeneklerinde bulunan su.


—Yumş. bil. Tatlıtuzlu su, tuzlusu ile tatlı- su karışımı.


—Zool. Su akciğeri, bazı denizhıyarların- da suyun anüs ya da rektum kanalıyla girmiş olduğu, sonrasında almaşık olarak atılmış olduğu hususi organlara verjlen ad. (Bu organların işlevi çift yönlüdür: solunum ve boşaltım. De- nizhıyarının duruşunda da görevi vardır. Su çıkış deliği, süngerlerde suyun dışarı atılmış olduğu delik. (Kolay süngerlerde, birçok su giriş deliğinden giren su, kamçılı odacıklara ulaşır; burada gıda parçacıklarını bırakır ve tek bir delikten ("su çıkış deliği†ya da oskulum) metabolizma artıkları ve gametlerle yüklenmiş olarak dışarı atılır; birleşik süngerlerde birçok su çıkış deliği bulunur ve bunların her biri bir kolay süngere karşılık gelir.) [Eşan. OSKULUM.] || Su giriş deliği, süngerlerde suyun ve avların girmiş olduğu delik. (Su giriş delikleri, büyük, çok azca, hatta tek olabilen su çıkış deliklerinin [oskulum] tersine minik ve sayıca çoktur. Ağız ödevi gören bu delikler hayvanlar âleminde, bir ağzın varlığı vejçek hücreli avların sindirimi bakımından, süngerleri sınıflandırmada temel alınır.) || Su kanalları sistemi, tüm derisidikenlilere özgü hareket sistemi. (Sıvı dolu kirpikli kanal ve keseciklerden oluşur; çoğu zaman medrepor levhası denen delikli bir levha vasıtasıyla dışarıya bağlanır. Su buradan içeri girebilir; ambulakrum borucuklarının dikilgen dokusu bu hareket organlarını şişirir ve hayvan su kanallan sistemindeki suyu geri itmiş olduğu süre bu organlar çalışmaya adım atar)


—ANSİKL. Antikçağ'da bir element olarak kabul edilen su, hidrojen ve oksijenden oluşan bir bileşiktir. Nitekim Cavendish, hidrojeni oksijen içinde yakarak suyun oluştuğunu kanıtlamış, böylece suyun bireşimini gerçekleştiren ilk bilim adamı olmuştur (1781).

Lavoisier, Laplace ve Meusnier'nin emek harcamaları, Carlisle - Nicholson (suyun elektrolitik olarak çözümlenmesi, 1800), Gay -Lussac ile Humboldt (ödiyometrik bireşim, 1805) ve nihayet Dumas'nın çalışmalarıyla tamamlanmış ve suyun kimyasal bileşimi ortaya konmuştur.

suyun fizyolojik ve kimyasal özellikleri
Her su molekülü iki atom hidrojen ile bir atom oksijenden oluşur ve formülü H2O'dur.

* Fizyolojik özellikleri. Su, tatsız kokusuz bir sıvıdır; ince katman durumunda saydam görünür, sadece derinliğinin artmasına bağlı olarak yeşilimsi-mavi bir renk alır. Fizyolojik özelliklerinde çeşitli sapmalar izlenir; mesela 4 °C'ta özgül kütle bakımından en yüksek değere ulaşır; bu sıcaklıkta suyun özgül hacmi 1 g/cm3'tûr Bilhassa yüksek olan özgül ısısı, 35 °C'a doğru en minik değere düşer; 14,5-15,5 °C arasındaki özgül ısısının kıymeti, kalorinin tanımlanmasında kullanılır. Su katı, sıvı ya da gaz halindeki bileşiklerin çoğunu çözer. Suyun sıcaklığı arttıkça genel olarak katiların çözünürlüğü artar, buna rağmen gazlarınki azalır.

Su, gaz ya da katı hale kolayca geçen bir bileşiktir; Celsius ölçeğine bakılırsa düzgüsel atmosfer basıncı altında (760 mm cıva basıncı) 0 °C'ta donar, 100 °C'ta kaynar. Su buharı, havaya bakılırsa yoğunluğu 5/8 olan renksiz bir gazdır. Katı su, kısaca buz heksagonal kristallerden oluşur; su donduğunda hacmi % 10 oranında artar; buzun yoğunluğu 0,92'dir. Devasa yükseklikte tazyik altında sudan daha yoğun olan buzlar üretilebilmektedir. Suyun özgül ısısı şeklinde erime ve buharlaşma gizli saklı ısıları da bilhassa çok yüksektir; bundan dolayı suyun varlığı yeryüzündeki ani ısı değişmelerini engellemiş olan bir etkendir.


* Kimyasal özellikleri. Özgür bir su molekülü, iki hidrojen atomuna bağlı bir oksijen atomundan oluşur ve üçgen biçimindedir. iki bağın içinde 104,5°'lik bir açı vardır. O—H bağının uzaklığı 0,96 Â'dür. Molekülün dipol momentinin görece yüksek olması (1,85 debye) ve oksijen atomunun büyük oranda kutuplanabilmesi, suyun kolayca birleşen bir madde bulunduğunu gösterir: su, dielektrik değişmezi yüksek olan polar (kutuplu) bir çözücüdür. Elektrolitler ile hidrofil gruplar taşıyan bileşikler (etanol...) için iyi bir çözücü, hidrokarbonlar şeklinde polar olmayan bileşikler için fena bir çözücüdür.

Elementlerinin büyük bir ısı çıkışıyla birleşmesi sonunda oluşan su, emin bir bileşiktir: buharı sadece 1 300 °C'a doğru ayrışmaya adım atar. Bununla beraber, elementlerinden herhangi birine ilgi gösteren maddelerle ayrışabilir Fluor klor ya da brom hidrojeni bağlayarak, oksijeni açığa çıkarır; klorlu suyun yükseltgen özelliği bundan lanır. Buna karşılık fosfor, karbon ve silisyum oksijenle birleşerek hidrojeni açığa çıkarır. Kızıl dereceye dek ısıtılmış kok üstünden su buharı geçirildiğinde, temel olarak hidrojen ve karbon- monoksitten meydana gelen ve yakıt olarak kullanılan su gazı elde edilir.

Su, oksidin, elementlerin dönemli sınıflandırılmasındaki konunuma ve yükselt- genme derecesine bakılırsa oksitlerle bileşerek hidroksoasitleri, hidroksobazları ya da amfoter hidroksitleri verir; mesela:

Na2Ö+H20 - 2NaOH(Na+,OH-),

S03 +H20 - H2S04(H + ,HS0-4), ZnÖ+H20 - Zn(0H)2(Zn+20H-- ya da 2H* ,ZnO- 2).

Brtfnsted'e bakılırsa asit proton verebilen, baz ise tersine proton alabilen bir bileşiktir, Su molekülü bu tanıma bakılırsa amfoter bir moleküldür: H20, OH' çiftine karşı asit; H + , H,0 ya da daha iyisi H30 + , H20 çiftine “karşı baz özellikleri gösterir. Hıdronyum iyonu (H30+), su içinde bulunabilen en güçlü asit, hidroksit iyonu (OH-), ise su içinde bulunabilen en güçlü bazdır. Buna bakılırsa HCI, HN03, HCI04 şeklinde H30 + 'dan daha güçlü bir asit suda çözündüğünde tüm protonlarını su moleküllerine verir ve nicel olarak Cl~, N03, CIO^; şeklinde eşlenik bazlara dönüşür:

HCI+H20 - H3O++Cİ-.

Suyun 25 “C'taki yükseltgen ve indirgen özellikleri şu iki elektrokimyasal tepkimeyle açıklanır:

2H30+ +2e~ ;± H2 + H20; (1)

suyun indirgenmesine denk düşen bu tepkimede elektrokimyasal potansiyel E, (volt) = -0,059 pH bağıntısıyla;

suyun yükseltgenmesine denk düşen

02+4H30+ +4e" fi 6H20 (2) tepkimesinde,

E2 (volt)=1,23-0,059 pH bağıntısıyla tanımlanır.

Suyu yükseltgemekte kullanılan maddelerin yükseltgeme potansiyeli E1'irr üstünde, indirgemekte kullanılan indirgen maddelerin potansiyeli E2'nin altında olmalıdır. (YüKSEUGEME-İNDİRGEME potansiyeli.) Öte taraftan suyu elektrikle ayrıştırabilmek için elektrotlar arasına 1,23 volttan daha yüksek, kısaca E, ve E,'nin arasındaki farka eşit bir potansiyel farkı uygulamak gerekir.

Katı haldeki iyonsal bir çok bileşikte çoğu zaman kristalleşme suyu denen su molekülleri bulunur. Suyun bağlanması ya iyon-dipol tipi bağlarla (bu durumda BaCL, 2H20 şeklinde hidratların düşük enerjiyle bağlandığı kristaller sözkonusudur) ya da eşkonum tipi bağlarla [bu durumda ise Cr(H20)|+ gibi sulu kompleksler oluşur] gerçekleşir Hidratlı iyonlar bilhassa bağ enerjilerinin yüksek oluşuyla komplekslerden ayrılır. Öte taraftan kompleksler de suyla kristalleşebilir: mesela akuopen- tamin kobalt III sülfat, eşkonumlu sudan tamamen değişik 3 su molekülüyle kristalleşir:

[CO(NH3)6H20]2(S04)3, 3H20.


* Suyun organik durumu. Deniz ve dere sularının buharlaşması su buharını, su buharının yoğuşması da bulutları meydana getirir. Bulutlar suyu, yağmur, dolu ya da kar biçiminde yeryüzüne geri bırakır. Yağmur ve kar suları, ya dere ve ırmaklarda toplanır (sel suları) ya da ve yeraltı sularını (sızıntı suyu) oluşturur. Yeraltı suları kayalar üstüne tesir ederek bunların çözünebilen bileşenlerini çözer ve mineraller bakımından zenginleşir. Bu suların bileşiminde bilhassa kalsiyum iyonları bulunur. Çözünmüş olarak bulunan tuz oranına bakılırsa bu sulara yumuşak (tuz oranı litre başına 0,6 g'dan daha azca) ya da sert sular denir. Madensuyu terimi, bilhassa tıbbi tedavide, yararlı olabilecek düzeyde tuz içeren sular için kullanılır.

Yağmur suyu, neredeyse asla çözünmüş tuz içermediğinden görece daha arıdır. Sadece tam arı bir su elde etmek için organik suyun damıtılması yoluna gidilir. Bilhassa eczacılıkta damıtık su kullanılır. Damıtık suyun bulunamadığı yerlerde iyon değiştiricilerle yumuşatılmış sulardan (permutit suyu) yararlanılır; kimyada, akümülatörlerin bakımında, buğu kazanlarında ya da ısı değiştiricilerde bu sular kullanılır.


• Ağır su. Ağır su, D20 formülünde oksijen ve döteryumdan oluşan suya benzer bir bileşiktir. Renksiz, kokusuz, tatsız bir sıvıdır; yoğunluğu sudan daha yüksek olduğundan (1,106) ağır su denmiştir. 3,8 °C'ta donar, 101,4 °C'ta kaynar. Kırılma indisi, düzgüsel suyunkinden daha küçüktür. Tuzlar, ağır suda çoğu zaman daha azca çözünür. Döteryum soğukta, sodyumun ya da kızıl derecede demirin etkimesiyle ağır sudan ayrılabilir.

Ağır suyun elektrolizi, hafifçe sudan daha yavaş gerçekleşir; bundan dolayı ağır suya bilhassa elektroliz banyolarının artıklarında derişmiş olarak rastlanır. Kusursuz bir nötron yavaşlatıcısıdır, bu amaçla ağır sulu reaktörler denen reaktörlerde (Candu) kullanılır. Nükleer kullanımlar için ağır suyun düzgüsel su içindeki oranı % 99,75 olmalıdır. (ZENGİNLEŞTİRME) Düzgüsel sudan PWR ve BWR reaktörlerinde yavaşlatıcı ve ısı taşıyıcı akışkan olarak yararlanılır.


* Oksijenli su. Thenard'ın 1818'de bulmuş olduğu oksijenli su, hidrojen peroksidin (H,0,) sulu bir çözeltisidir. Arı nidrojen peroksit şurup kıvamında, 1,46 yoğunluğunda, nitrik asit kokusunda, metal tadında, -1 °C'ta donan, azca uçucu renksiz bir sıvıdır. Suda her oranda çözünür. Piyasada % 2 ya da 3'lük oksijenli su (10 ya da 12 hacimli de denir; zira kendi hacminin 10-12 katı oksijeni açığa çıkarabilir) ya da kimi süre perhidrol denen 100-150 hacimlik daha derişik çözeltiler halinde bulunur.

Ortamın asidik ya da bazik oluşuna bağlı olarak hidroıen peroksit (H202), azca ya da çok belirgin yükseltgen ya da indirgen özellikler gösterir; sadece hidrojen peroksidin daha çok yükseltgen özelliğinden yararlanılır (2H202 -» 2H20+02). Bu özelliğinden dofayı tıpta antiseptik; ipek, pamuk, tüy, fildişi şeklinde kimi maddelerin ağartılmasında renk giderici; koyu renkli saçlarda renk açıcı olarak kullanılır. Ek olarak kurşun kökenli boyaların seneler sonrasında sülfürlenmesine bağlı olarak kararan eski tabloların onarımında işe yarar. Oksijenli su eskiden Thenard yöntemine bakılırsa ha- zırlanırdı; bu yöntemde baryum peroksit, sülfürik asit, fosforik asit vb. şeklinde bir asit üstüne tesir ettirilirdi. Oksijenli su üretebilmek için ya pertuzlar suyla tepkimeye sokulur ya da derişik sülfürik asit elektrikle ayrıştırılır Sadece günümüzde sanayide daha çok antrakinon yönteminden yararlanılmaktadır. Oksijenli su, düşük ısı ve tazyik altında derişikleştirilebilir.

su ve toprak
Su, gerek bitkilerin beslenmesi, gerekse toprakta bulunan katilar üstündeki tesirleri bakımından (çözünebilen cisimlerin taşınması, fizyolojik özelliklerin gelişmesi vb.) toprak için çok mühim bir maddedir.

Suyun tutulması ve dolaşımı bir topraktan öbürüne toprağın dokusu (kil, humus, limon, kum oranı) ve gözeneklilikle geçirgenliği belirleyen yapısına bağlı olarak değişmiş olur. Dolaşım olanaklarına bakılırsa iki tür su vardır; minik gözeneklerde sıkıca tutulan kılcal su ve yerçekimiyle aşağıya inen özgür su. Özgür su, bir sızma ya da akaçlama suyu türüdür Toprakta bulunan suyun yalnızca bir kısmı kökler tarafınca emilir: devamlı kuruma noktası' nda, toprak bitkiye su vermez. Köklere verebileceği stoklanmış su miktarına toprağın yararlı biriki'i denir: bu biriki, köklerin ulaşmış olduğu belli bir toprak derinliğinde, alan kapasi- fes/'yle (kurumuş toprağın tuttuğu miktar) kuruma noktasında toprakta kalan miktar arasındaki farka eşittir. Bu su rezervi kullanıldıkça, bitkinin suya yetişmesi zorlaşır. Kolayca yararlanılabilen biriki, yararlı rezervin üçte ikisidir.

su ve canlı organizmalar
• Bitkiler. Bitkilerde ortalama su oranı % 60 (odun dokusu) ile °/o 80 (yapraklar) içinde değişmiş olur; fakat bu oran, çok olgun meyvelerde (domates, üzüm) % 951 bulurken, yağlı tohumlarda (yerfıstığı) % 5'e kadar düşer. Sitoplazmada su (% 70), neredeyse tüm gerçek ya da koloidal çözeltilerin ve çözelti halinde taşınan nebat besinlerinin ve metabolizma ürünlerinin dağılma fazıdır; dolayısıyla metabolizma tepkimelerinin tümü sulu ortamda gerçekleşir. Su kaybı tüm biyolojik mekanizmaları yavaşlattığı, hatta durdurduğu için (geçici ya da devamlı solma) nebat sadece bolca su alabildiği süre büyüyebilir. Su bolca olduğu süre hücreler (bilhassa kofullar) şişer: turgor denen bu olgu odunsu olmayan dokularda sertliği sağlar; buna karşılık, hücreler su kaybettikleri süre (plazmoliz), aynı dokular pörsür.

Bitkilerin morfolojisi, yararlanabildikleri su miktarıyla sıkı sıkıya ilgilidir. Mesela, kurak ya da çorak bölgelerde, yaprakların yüzeyinin küçüldüğü (dikenler) ve ömrünün kısaldığı (kurak mevsimde dökülme) görülür; buna karşılık, saplar kalınca ve etli (su depolama; hacme bakılırsa yüzey azalması) ya da ince ve bodur olur. Bu ortamlarda, dış dokular azca ya da çok geçirimsizleşir, sert dokular artar Tersine, nemli ortamda ya da suda yaşayan bitkilerde destek dokusu son aşama azalır, üstderi incelir ve daha ileri durumlarda, damar dokusu yok olur. Hatta, aynı bitkide, yapraklar çok değişik biçimler alabilir (heterofili).

Bitkilerin yeryüzündeki dağılımı, suyun değişik biçimlerdeki varlığıyla sıkı sıkıya ilintilidir. Yağmur, bolca ya da azca oluşuyla, yağış süresi ve şiddetiyle bitkileri etkisinde bırakır; sis dağların belirli düzeylerinde, son aşama hususi bir flora oluşmasına niçin olur. Fakat sıvı durumdaki su da yoğunluğu ve hareketliliğiyle (durgun sular, akarsular, kayalık kıyılar süresince uzanan dalgalı ya da sakin sular), sıcaklığı ve derinliğiyle (çeşitli ışınların değişik oranda süzülmesi), azca ya da çok tuzluluğuyla (mesela haliçlerde), asitliğiyle, organik madde miktarıyla (oligotrof, ötrof göller) ve çeşitli gaz içerikleriyle (oksijen, kükürtlü hidrojen, karbondioksit vb.) bitkileri etkisinde bırakır; ek olarak, gelgitin mühim olduğu haliçlerde, taranın su altında kalma süresi de nebat örtüsünün dağılımında rol oynar Atmosferdeki su buharı, su dışındaki bitkilerin yaşamında mühim rol oynayan etmenlerden biridir; zira terleme ve fotosentez işlevlerini, dolayısıyla tüm biyolojik mekanizmaları etkisinde bırakır. Katı durumdaki su (kar), çok soğuk dönemlerde, örttüğü bitkileri bir seviyede korur ve karla örtülmeseler yaşayamayacakları çetin iklim koşullarına dayanmalarını sağlar; buz bitkiler için kesinlikle elverişsiz bir ortamdır: büyük soğuklar, iç çözeltileri dondurarak, dokularda travmalara neden olur; buzun içinde hiçbir üstün yapılı nebat yaşamaz; yalnız birkaç ilkel yapılı organizma (bakteriler, birhücreli suyosunları) buzda yaşabilir (renkli buzlar).


* Hayvansal organizmalar. Suyun yetersiz olduğu durumlarda, bitkilerinkine benzer uyarlanmalara uğrar:

—bu işleve uygun sindirim kanalını kullanarak, hatta bazı sürüngenlerde deriden yararlanarak, hızla ve çok oranda su emme;

—bu suyun iç haznelerde (devegillerde kan ve lenf) biriktirilmesi;

—suyun vücuttan çıkmasını önleyici engeller: vücut yüzeyinin küçüklüğü, buharlaşmayı önleyecek geçirimsiz bir örtü, bağa, kabuk ya da başka bir engel bulunması;

—yaşamsal işlevlerin neredeyse durmasıyla vücudun kurumasına fizyolojik uyum sağlama: yosunlar içinde yaşayan havyanlarda (ipsisolucanlar, tekerlek- likurtlar, tardigratlar vb.) görülen anhidrobiyoz.


• Erişkin insanda. Erişkin insanda vücut ağırlığının ortalama olarak % 701 sudur Su çeşitli dokulara değişik oranlarda dağılmıştır: iskeletteki su oranı % 10 iken, tükürük ve terde °/o 99,51 bulur, iç ortamın büyük bir kısmını su oluşturur ve dokuların beslenmesi için lüzumlu maddeleri ve idrarla dışarı atılacak atıkları taşır. Suyun bir kısmı da, hücre protoplazmasını oluşturan koloitlere bağlıdır ve çeşitli hücre metabolizması süreçlerine, enzim tepkimelerine katılır, iyonlaşma olaylarının gerçekleşmesini sağlar. Su vücut sıcaklığının ayarlanmasında da mühim rol oynar, insan vücudundan idrarla (ortalama 1 200 mİ), akciğer kanalıyla (500 mİ) ve deri kanalıyla (300 mİ) atılır.

dünyada su
Su yeryüzünde en yaygın (1 360 milyon km3) öğedir. Her yıl kullanılan su hacmi, tüm maden cevherleri üretiminden 375 kat yüksektir. Dünyada, toprak yüzeyinde de, yeraltında da susuz kesimler son aşama enderdir. Ne var ki, yeryüzündeki suyun aşağı yukarı tümü ya tuzluludur (% 95,5) ya da buzul takkeleriyle buzulların (% 2,2) içindedir. Dolayısıyla, kullanılabilecek su oranı % 2,3 tür ve bunun aşağı yukarı tümü toprakta ve toprak altında (130 000 km3'ü göl ve bataklıklarda, 13 000 - 15 000 km3'ü atmosferde, 4 000 km3'ü akarsularda) bulunur. Su, yenilene- bilen bir tır: okyanuslardan buharlaşır, sonrasında yağmur biçiminde tekrardan düşer (kıtalarda yılda 100 000 km3) ve ırmaklar vasıtasıyla okyanuslara doğru akar. Bir kısmı de, yeraltı su örtülerine süzülür.

Tatlısu, yağış oranına büyük seviyede bağımlı olduğundan, yeryüzünde son aşama eşitsiz bir şekilde dağılmıştır. Tatlısu- yun en bolca olduğu kıta Asya'dır; onu sırasıyla Cenup ABD, Afrika, Şimal ABD, Avrupa ve Avustralya izler. Kullanılmaya elverişli tatlısuyun, su baskınları dönemleri haricinde, akarsuların serbestçe taşımış olduğu suyun üçte birinden birazcık azca olduğu (kısaca yılda 12 000 km3) hesaplanmaktadır; buna ek olarak, hazne barajlarla akışı düzenleme emek harcamaları yardımıyla eklenen 2 000 km3'lük kısmı de katmak gerekir Toplam 14 000 km3 bu tatlısuyun, 4 000'er km3'ü Asya ve Cenup ABD' da, 2 400 km3'ü Şimal ABD'da, 1 300 km3'ü Avrupa'da, 1 000 km3'ü Afrika'da, 500 km3'ü Avustralya'dadır. Şahıs başına düşen tatlısu dağılımıysa, bunun aşağı yukarı tam tersidir: tüketimde birinci sırayı Avustralya alır (şahıs başına yılda 27 500 m3); onu çok yakından Cenup ABD (21 000 m3), çok geriden de Şimal ABD (7 500 m3), Afrika (5 500 m3), Avrupa (2 100 m3) ve Asya (2 000 m3) izler. Görüldüğü şeklinde, en kalabalık ve tatlısu bakımından en varlıklı bölgeler, bununla birlikte da, kuramsal olarak şahıs başına minimum su düşen bölgelerdir. Aslındaysa, her kişinin kullanabileceği su hacmi, bu gölgesel eşitsizlikleri sadece bir seviyede yansıtır. Bu hacim, minimum gelişmiş on kadar ülkede son aşama düşüktür (yılda 1 000 m3'ün altında). Bu ortalama değerlerse, yıl süresince büyük değişimler izah edebilir.

Yeni su örtüleri bulunması, malum su ları hacminin artırılmasını sağlar; o güne kadar debileri mevzusunda tahminde bulunulmuş akarsuların debi ölçümünün yapılması suyun daha iyi dağıtılması için lüzumlu kati bilgiler sağlar. Kullanılmaya elverişli hacim, kuşkusuz, ırmakların akışının düzenlenmesiyle artarsa da birçok başka niçin etkisiyle azalır. Çevre kirlenmesi kıta sularını çeşitli ölçülerde etkisinde bırakır ve kimi süre kentleşmenin ve sanayileşmenin gelişmesini frenleyebilir (öte taraftan çevre kirlenmesi kentleşme ve sanayileşmenin neticelerinden biridir). Akışın fizyolojik koşulları, çok büyük bölgelerde, bilhassa ağaçların yoğun şekilde yok edilmiş olduğu yerlerde, bozulmakta ve ların değişkenliğini artırmaktadır. Kimi tropikal bölgelerde çölleşme hızla yayılmaktadır. Sahil bölgesinde korkulu kuraklıklar ortaya çıkmıştır.

Yeref ya da bölgesel tatlısu açığının gerçek sebebi, tutumsal gelişme ve nüfus patlamasından doğan muhteşem gereksinim artışıdır, insanoğlu suyu giderek daha çeşitli amaçlarla kullanmış ve suya bağımlılığı artmıştır. Fransa'da kullanılan su miktarı yılda 27 milyar m3'ü bulmaktadır.

Bu kullanımda bazı gereksinimler ağır basmaktadır: en büyük su kullanımı, biyolojik gereksinimler (içme ve yiyecek pişirme suyu) ve evimizdeki günlük kullanımlar (temizlik) sebebiyle gerçekleşir. Avrupa'da bu gereksinimler için kullanılan su miktarı günde şahıs başına ortalama 150 litreyi bulmaktadır. Diğer gereksinimlere görece oranlarıysa, Avrupa'da % 10-25, ABD'de % 10'dur. Bununla beraber büyük kentlerde, büyük miktarlarda (Paris yerleşme alanında yılda 248 milyon m3) su kullanılmaktadır. Sanayinin su gereksinimi, gelişmiş ülkelerde kuşkusuz yüksektir (ABD'de şahıs başına günde 9 500 litre, Japonya'da 4 500 litre). Fransa ve ABD' de suyun ortalama % 50'si, Rusya'da % 40'ı, Almanya'da % 72'si, Büyük Britanya'da % 65'i, Polonya'da % 70'i ve Çek Cumhuriyeti'nde % 80'i sanayide kullanılmaktadır. Bu oran, azca gelişmiş ülkelerde (% 10'dan azca) ya da Bulgaristan, Japonya şeklinde gelişmiş, fakat tarımın çok büyük oranda suya gereksindiği ülkelerde (% 20) son aşama düşüktür. Uzun süre hareket ettirici bir güç elde eden (değirmenler) su, günümüzde nükleer ve termik santrallarda soğutucu olarak kullanılmaktadır (bu amaçla Fransa'da yılda 12 milyar m3 su tüketilmektedir). Tüm bu gereksinimleri sonucunda, dünyada kullanılan toplamsuyun%20

Bu hacmin çok büyük bir oranı tekrardan kaynağa döner. ABD'de, tan çekilen suyun % 89'unun, sanayide kullanıldıktan sonrasında kaynağa döndüğü hesaplanmıştır. Geri kalan % 80 oranında kullanılabilir Su hacmiyse (kısaca yılda 1 400 milyar m3) tarımda kullanılmaktadır Fakat bitkiler bu hacmin tümünden yararlanamaz. En iyimser tahminlerle bu suyun % 20'si yitip gider (bir çok da taşınma esnasında suyun yeraltına süzülmesi sebebiyle). Geri kalanıysa, kısmen tarımda kullanılır. Sulamadan sonrasında, suyun ortalama dörtte biri toprak altına süzülerek yeraltı su örtülerine katılır. Ne var ki, sulama çalışmalarının su gereksinimi (en yüksek oranlar arasındadır) her geçen gün artmaktadır.

Suyun yeryüzünde görünüşteki bolluğu, geçmiş dönemlerde, tükenmez bir olduğu izlenimi uyandırmıştı. Hem de da en ucuza mal olan tı. Kırsal kesimlerin büyük bölümünde su bedavaydı. Birçok ülkede günümüzde de böyledir. Dolayısıyla insanoğlu organik olarak, suyu israf etmeye başladı. Sulamada gereğinden bolca, çoğunlukla toprakların suya aşırı doymasına ve ikincil tuzlaşmaya yol açacak derecede çok su kullanılıyordu. Kentlere su veren boru ağlanndan kaçaklar muhteşem boyutlardaydı (Paris'te kullanılan su hacminin yarısı). Günümüzdeyse, su maden cevherleriyle eşit değerde bir tutumsal gelir membaı sayılmaktadır. Dolayısıyla kullanımının akılcı şekilde yönetilmesi gerekmektedir Bu bilinçlenmeye, yeryüzünün birçok noktasında suyun mühim seviyede azalması ve 1970'li yılların ortalarından bu yana enerji maliyetinin artması yol açmıştır. Yüzeydeki ya da yeraltındaki bir su kaynağının, akla esriğince işletilmesinin su bilançosunda açıklara yol açmış olduğu ve bu açıkların başka yerlerde de meydana geldiği ve yılda birçok kez ortaya çıkma eğilimi gösterdiği anlaşılmıştır Scekonusu açıkların sebebi, çevre kirlenmesine de bağlanabilir Fakat sebebi ne olursa olsun, su açıkları, kentleşmeyi ve iktisadın gelişmesini negatif yönde etkisinde bırakır. Suyun azca bulunan bir kıymet özelliği kazanılmış olduğu her yerde, her geçen gün artmakta olan istemi karşılayabilmek için, büyük giderlerle uzaklardan su getirilmesi (çoğunlukla havzadan havzaya aktarımlar yapılarak gerçekleştirilir) gerekir. Enerji fiyatlarının giderek artması, su fiyatlarının da artmasına niçin olmaktadır. Sulama, suyun çeşitli kullanımları içinde, sözkonu- su fiyat artışından (çok büyük enerji harcayan tekniklerin gelişmesini frenleyebilir; hidroelektrik tesisleri kurma tasarımlarını durdurabilir; sulu tarımın bırakılıp kuru tarıma geçilmesiyle bölgelerin ziraat iktisadında değişikliğe yol açabilir) en fazlaca etkilenecek kullanımdır. Sanayiye yönelik ziraat alanındaysa, kazanç, maliyet çözümlemesi yapılacak seçimlere yön vermeyi elde edecektir.

Su problemininin evrimiyle ilgili tüm incelemeler, aynı kötümser sonuçlara ulaşmaktadır. 1990-2000 yılları aralığında, yer yüzünde toplam su kullanımı minimum % 200-300 oranında artacaktır. Su membaı daha düzensizleşecektir. Enerji fiyatını ödeyemeyeceklerinden pekçok yoksul ülke, su larından yararlanamayacaktır. üstelik en yüksek nüfus yoğunlukları da sözkonusu ülkelerdedir. Probleminin daha da ciddileşmesinden kaçınmak için suyun dünya ölçeğinde ve akılcı yöntemlerle dağıtılmasını sağlamak ve problemi çözümleyebilmek için tavsiye edilen çözümlerin sayısını azaltmak, tek çaredir.

Kaynak: Büyük Larousse





kent suyunun temizlenmesi
Kent suyu içilebilir olmalı, kısaca bileşiminde zehirleyici ya da hastalık yapıcı hiçbir madde bulunmaması icap ettiğini öngören normlara uygun olmalı, bununla birlikte hoş bir içimi olmalıdır. Uygulamada içme suyunda en fazlaca şu üç özellik üstünde durulmaktadır:

1. hastalık yapıcı mikrop ve parazit organizmaların bulunmaması;

2. bulanıklık ve tat;

3. zehirleyici ya da istenmeyen maddelerin olmaması.

Birinci koşulun yerine getirilmesi için, ' suyun işlenmesi esnasında olabilecek herhangi bir dış kirlenmeyi önlemek yeterli- dir; zira işleme esnasında tüm mikroplar ergonomik olarak ya etkisizleştirilir ya da yok edilir. Dolayısıyla kendileri zararı olan olmamasına rağmen daima hastalık yapıcı etkenlerle bir arada bulunan kimi mikroorganizmaların bulunmadığını saptamak yeterlidir. Bu amaçla çoğu zaman dışkı koli- formlarının olup olmadığına bakılır.

Diğeri iki koşulla ilgili zorunluluklar, günümüzde metre küp başına miligram düzeyindeki miktarları bile saptayabilen ölçme aygıtlarındaki ilerlemelere bağlı olarak her gün daha da artmaktadır 1978'de Avrupa konseyi'ne tavsiye edilen normlar minimum 65 parametreden oluşan 5 tablo halinde düzenlenmiştir: organoleptik etkenler, fizikokimyasal etkenler, biyolojik etkenler, mikrobiyolojik etkenler, zehirleyici ya da istenmeyen maddeler.

Su lardan, kuyulardan (yeraltı suyu) ya da kanal sistemleriyle nehirlerden (yerüstü suları) sağlanabilir Naturel suyun bileşiminde atmosferden ya da içinden geçmiş olduğu kayaçların çözünmesinden lanan çözünmüş gazlar, arazinin durumuna bağlı olarak her litrede birkaç miligram ile birkaç yüz miligram içinde çözünmüş maddeler (karbonatlar, klorürler, nitratlar, sülfatlar), bitkilerin ayrışmasından ileri gelen organik maddeler, koloidal asıltı durumunda kil tanecikleri, dağılımları suların kaynağına bakılırsa değişen bakteriler ile mikroorganizmalar bulunur Kim bilir içilebilirlik normlarının giderek ağırlaştırılması yüzünden gerek yeraltı, gerek yerüstü suları, bileşimleri bakımından artık güvenilir olmaktan çıkmıştır. Bu yüzden su, dağıtım şebekesine verilmeden ilkin bakteri çoğalmasını önleyici ürünlerle, kısaca suda daha evvel bulunan ya da sonradan kazara karışmış olan her çeşit mikrobun çoğalmasını önlemek suretiyle kimi maddelerle işlenir. Bu amaçla en fazlaca kullanılan maddeler klor gazı, sodyum hipoklorit (Javel suyu), klor dioksit ve ozondur. Bilhassa klor dioksit ile ozon, suya hiçbir fena tat vermez.

Bir suyun gerçek anlamda temizlenmesi, koloidal olsun ya da olmasın asıltı durumunda bulunan maddelerin uzaklaştırılmasını, kimi süre çok minik oranlarda bulunsa bile tehlikeli ya da rahatsız edici olarak kabul edilen ağır metaller, orga- noklorlu bileşikler, pestisitler, hidrokarbonlar şeklinde "kirleticilerin" giderilmesini amaçlar. Bu kirleticiler, yüzey sularının yanı sıra kimi süre sel sularıyla sürüklenerek karıştıkları yeraltı sularında da bulunur. Suların temizlenmesi işleminde en iri cisimleri uzaklaştırmak suretiyle ızgaralardan geçirilen su, çöktürme havuzlarına alınır. Ilkin asıltı durumundaki maddelerin koloidal hususi durumunu gidermek için suya tepkin bir madde hızla karıştırılarak katılır Sonrasında bu su ağır ağır karıştırılır; bu sırada oluşan yumakçıklar, asıltı durumundaki parçacıkları beraber sürükleyerek dibe çöker. Tepkin maddenin türü ve miktarı, labora- tuvarlarda meydana getirilen deneylerle belirlenir. Böylece yumaklaştırılan su, durultucula- ra gönderilerek tam bir çökme sağlanır Çok çeşitli durultucu tipleri vardır; bunların en yalını, çoğu zaman uygun uzunlukta dikdörtgen biçiminde havuzlardan oluşur. Balçık yataklı durultucularda, yumaklaştırılmış su, işleme esnasında yükselen su akımıyla asıltı halinde tutulan bir balçık katmanı içinden geçirilir; asıltı durumundaki parçacıklar, balçık katmanından geçerken tutulur. Son yıllarda geliştirilen durultucularda balçık yerine birkaç mikrometre çapında kum taneleri (mikroskopik kum) kullanılmaktadır; yumakları tutan bu kum katmanı, durulmayı kolaylaştırır. Sonrasında su, çoğu zaman kum katmanlı (yatak) filtrelerden geçirilir. Filtrenin çalışmasında tane boyutunun büyük bir önemi vardır. Tane boyutu, işlenecek suya bakılırsa seçilir. Tutulan maddeler, filtreyi tıkar; bu bakımdan periyodik olarak karşıakımla su ve basınçlı hava karışımı gönderilerek balçık birikintisi parçalanır; hemen sonra yalnız su gönderilerek parçacıklar balçık halinde uzaklaştırılır. Durultucu depolarına gönderilen bu çamurlar yer darlığı sözko- nusuysa gerektiğinde presli filtrelerden geçirildikten sonrasında boşaltılır. Kimi filtrelerde arıtma işlemine bağlı olarak etkin kömür, manganez kumu şeklinde hususi maddeler kullanılır, içme suyuna rengini, istenmeyen tadını ya da öteki kirleticileri gidermek için kimi süre tamamlayıcı bir iş: lem uygulanır. Bu hususi işlemler esnasında etkin kömür (filtrelerden geçirme ya da yu- maklaşma esnasında toz kömür püskürtme) ya da ozon kullanılır. Son olarak olarak sudaki kalsiyum karbonat-karbondioksit dengesine dikkat etmek gerekir. Kalsiyum karbonat oranı, borularda çok ince koruyucu bir filmin oluşmasını sağlamak suretiyle kafi düzeyde olmalıdır. Kalsiyum karbonat oranı devasa yükseklikte olduğunda (çok sert su) kireç bağlama ve tıkanma tehlikesi sözkonusudur, kafi düzeyde değilse (çok yumuşak su) su, aşındırıcı bir özellik kazanır ve dolayısıyla korozyon tehlikesi artar. Kimi durumlarda, mesela nitratların giderilmesi için biyolojik arıtma işlemlerine başvurulur.

Kimi sanayilerde kullanılan sular son aşama arı olmalıdır Nitekim buğu kazanlarında kullanılan besleme sularının özgül direnci birkaç bin ohm-metre düzeyindedir; oysa kent içme sularının özgül direnci 10-20 0-m'dir. Bunu sağlamak için sular, seri halinde yerleştirilmiş bir ya da daha çok iyon değiştirici aygıtlarda "tam bir mineral yok etme" işleminden geçirilir. Buna karşılık yıkama ve durulama sularının kabaca işlenmesi yeterlidir.


—Bağc. Bağların suya boğulması filokseranın yok edilmesini elde eden çok etkili bir yöntemdir. Bununla birlikte gerek kafi oranda (saatte 10 000 ila 90 000 m3) suyun getirilmesindeki güçlük, gerek arazinin organik eğimi, çok geçirgen olması ve nihayet bağ çubuklarının zarar görmesi olasılığı şeklinde nedenlerle bu yöntem sınırı olan olarak uygulanabilir. Toprağı suya boğma yöntemi yalnız bir ırmağa, bir dereye ya da bir sulama kanalına yakın olan bağlarda uygulanabilir. Bağlar bitkilerin dinlendirilmiş olduğu güz ve kış aylarında suya boğulur; toprak 30 günden 60 güne, hatta 90 güne varan uzun bir süre, devamlı olarak 20 ila 30 santimetre genişliğinde bir su tabakası ile örtülmelidir.


—Biyol. Coşkun suların durgunlaştığı bölgelerde, başka akarsulardaki aynı fauna ve flora yerleşebilir. Buna karşılık, akıntının süratli ve kuvvetli olduğu bölgelerde, kayalara ve çakıl taşlarına sıkıca yapışabilen türler yaşayabilir. Kayalar ve taşlar çoğunlukla suyosunları, karayosunları ve ci- ğeryosunlarıyla kaplıdır ve bunların oluşturduğu ağların içinde diyatomeler, rotatorlar, kabuklu minik hayvanlar yaşar; yumuşakçalar (ancylus) direkt doğruya taşa yapışık yaşarlar; kumlu ya da çamurlu diplerde planaryalar ve phryga- na larvaları sürünür, ayrıca öteki böcek larvalarıysa (ephemera vb.) suda serbestçe yüzer. Balıklar, bilhassa ılıman bölgelerde, alabalıkgillerdir: som, alabalık, salvelinus, koregen; bu balıklar akıntı yukarı çıkarak coşkun akarsularda yumurtlama yerlerini seçerler, çeşitli türleri avlarlar. Tüm bu canlılarda, suda erimiş oksijen gereksinimi büyüktür.


—Denizbil. Deniz suyu. Bileşimi. Deniz suyu, organik halde mevcud yalın cisimlerin aşağı yukarı tümünü kapsayan ve bileşenleri devamlı bir yenilenme çevrimi içinde bulunan kimyasal bir bileşiktir. Sözkonusu bileşiklerin başlıcaları şunlardır:

1. Çözünmüş tuzlar, deniz suyunun tuzluluk oranını belirler. Çözünmüş tuzların büyük bölümünün, iyon halinde bulunması ve katyonların anyonlardan birazcık fazla olması, deniz suyuna bir alkali özelliği verir (ortalama pH: 8,2);

2. Çözünmüş gazlar, hava-deniz yüzeyleri içinde değiştokuş edilen atmosfer gazları şeklinde gazlardır. Deniz suyunda azotun daha bolca olmasına karşılık, gazların en etkini, bilhassa yüzey tabakasında bulunan oksijendir (bu katman da çoğunlukla oksijen bakımından hafifçe bir aşırıdoyma görülür). Derinlerde, genel su da laşımıyla ilişkisiz çanaklarda, oksijen yenilenmesi olmaması anoksiye (öksinizm) niçin olur; bu durumda, sülfat iyonlarının bakteriler tarafınca daha kolay ve yalın hale getirilmesi sonucu önamli seviyede H2S oluşur. Azot ve oksijene oranla çözünme özelliği daha yüksek olan karbondioksit, deniz suyunda ısı, tazyik ve pH koşullarına bakılırsa değişen çeşitli biçimlerde bulunur.

3. Çözünmüş organik maddelere, deniz suyunda, canlı ya da ölü organizmaların açığa çıkardıkları özümleme ya da çözünme ürünleri biçiminde rastlanır.

4. Asıltı halde maddeler: mineral maddelerin (ırmakların, rüzgârların vb. getirmiş olduğu maddelerdir) oluşturduğu her boyutta çözünmez tanecikler, organik ya da anorganik döküntüler, plankton organizmaları bütünü.


• Özellikleri.

1. Deniz suyu hidroloji ve ısı bilançolarına bağlı olarak iklimle beraber değişen mühim sayılabilecek tuzluluğuyla tatlısudan aynlır ( TUZLULUK ORANI.)

2. Çok büyük miktarlarda güneş kökenli ışın ısısını en büyük derinliklere değin depo edip, yavaş ve farklılaşmış bir şekilde geri verebilen bir ısı düzenleyicisidir. Yarıküreler arasındaki bakışımsızlığın (Antarktika'nın soğutma tesiri sebebiyle cenup yarıküredeki su daha soğuktur) yanı sıra, diplerin yüzey şekilleri arasındaki farklılık (azca derin ya da çevre denizlerle bağlantısız denizlerde mevsimler arası ısı farkları daha fazladır) ve akıntıların ısı yayma güçleri arasındaki farklılık, yüzey sıcaklıkların kuşaklar halinde dağılımında, bozucu tesir yapar. Güneşin aydınlattığı ve ısıttığı yüzey tabakası, öfotik ve sıcaktır; derin, karanlık ve soğuk tabakadan, termoklin isminde olan ısısı çok değişik bir tabakayla ayrılır.

3. Deniz suyu yoğun bir sıvıdır: tuzluluk oranının arttığı ve sıcaklığı düşmüş olduğu seviyede, yoğunluğu artar (bir litre deniz suyunun ağırlığı ortalama 1,025 kilogram'dır). Bu özellik, bir su hacminin hareketini ve kökenini belirlemeyi elde eden (T-S çizelgesi, yoğunluk akıntısı) niteliyici bir özelliktir.

4. Deniz suyu, ışık ve ses yayılmasının hususi yasalara uyduğu bir ortamdır. Işığın derinlere işlemesini, güneş ışınımını tüketen ve yürüyerek ışıma ve yayınma vakaları etkisinde bırakır. Ses dalgaları, deniz suyunda, ışık dalgalarına oranla daha iyi yayılır: deniz suyu içinde ses hızı, karadaki ses hızından 5 kat fazladır. Ses yankılarına dayanarak yankıölçüm tekniği, bu özellikten yararlanılarak geliştirilmiştir.

5. Deniz suyu, yaşamın ortaya çıkması ve gelişmesi için lüzumlu biyokimyasal maddeler (besleyici tuzlar şeklinde) kapsayan, son aşama mühim bir maddedir. Sözkonusu mineral maddelerin daha azca ya da daha bolca oranda bulunması, deniz suyunun verimliliğini (ya da üretkenliğini), kısaca mineral maddelerden yola çıkarak sıcak tabakada ışılbireşim (fetosentez) kanalıyla canlı madde oluşumuna olanak verme kabiliyetini belirler.

Esasen kapsadığı klorür ağırlıklı mineral maddeler (% 32-38 oranında) sebebiyle, deniz suyundan tedavide de yararlanılır. Bu amaçla deniz suyu, hücre etkinliğini uyarıcı ve canlandırıcı etkilerinden dolayı, banyo, pansuman, püskürtme biçiminde ve iğneyle verilerek kullanılır. Bedene iğneyle verilecek deniz suyunun, açıklardan alınması, soğukta gözenekli mumlar üstünde süzülerek mikroptan arındırılması ve mikroplarından arındırılmış suyla karıştırılarak geçişme basıncının kan plasmasınınkiyle eşit düzeye getirilmesi gerekir.


• Kökeni. Deniz suyunun oluşumu, yerkabuğunun oluşumuna sıkı sıkıya bağlı sayılır: uzmanların bir çok, deniz suyunun kökenini bir ilk tufana değil, yüzeye yükselen magma gereçlerinin katılaşması esnasında açığa çıkan su buharına ve başka gazlara (sözgelimi, okyanus sırtları eteeninden çıkan sıcak su) dayandırır. Yerbilim zamanları süresince, sözkonusu yeni su üretiminin yarattığı problemler, tortulların ve kayaçların su tutması yardımıyla ortadan kalkmaktadır.


—Deric. Suya basma, derilerin belli aralıklarla değiştirilen suya batırılması biçiminde yapılır; böylece derinin üstündeki koruma maddeleri (tuz) ve kirler temizlenir. Bu işlem teknede, dolapta ya da pervane denilen aygıtta yapılır. İşlemin yapılış biçimi derileri koruma yöntemiyle (kuru deriler, kuru ve tuzlanmış deriler), derilerin yapısına göre değişiklik gösterir. İşlem eksiksiz ve olabildiğince süratli şekilde gerçekleştirilmelidir, zira deriler yeterince su aldıklarında tekrardan çürüyebilir. Bu yüzden işlem, olanak var ise, mekanik bir çalışmayla hızlandırılır: dolaplama, ön etleme, alkali maddelerin eklenmesi ve bazı durumlarda (kuru deriler için) suya her tür çürüme emaresinin önlenmesi için antiseptik maddelerin iştirak etmesi.


—Ed. Türkler'in Yaratılış destanı evrenin uçsuz bucaksız sularla kaplı bulunduğunu, Tanrı'nın hanımı bu sudan yarattığını anlatır. Oğuz Kağan da Gök, Dağ, Deniz adlı evlatlarının bir gölün ortasındaki ağacın kovuğunda bulur Göç destanında susuzluk Türkler'in yurtlarından ayrılmalarına neden olur. Dede Korkut kitabı' nda Salur Kazan, suya haber sorar ve onu över. Halk şiirinde tabiatın bir parçası olarak suyun geniş yeri vardır. Kuran'da "Yaşamı olan her şeyi sudan yarattık" denilir (Enbiya süresi). Evreni oluşturan dört öğenin biri sudur. Divan edebiyatında bu niteliklerinden başka, akıp gitmesi, parlaklığı, tadı vb. dolayısıyla türlü benzetmelere mevzu olur: akıp giden su bu yönüyle insan ömrüne benzetilir. Toprağın üstünde akmış olduğu için alçakgönüllülüğün simgesidir. Parmağından su akıtmak Hz. Peygamberin mucizesidir. Su üstünden yürüyüp gitmek Hızır'ın, velilerin kerametidir. Çeliğe su verildiği için kılıç, hançer şeklinde silahlar suyla beraber anılır. Sevgilinin omuzlarına dökülen saçları, parlak yanağı suya benzer. Suyla ateş bir arada bulunamayacağı halde sevgilinin yanağında bunların birleşmesi sihir, keramet sayılır. Sevgilinin ağzı, dudağı bengisu, kevser suyudur. Tadı dolayısıyla su, sevgiliye kavuşmadır. Akıp uzaklara gitmesi sevgilinin âşığa karşı davranışıdır. Suyun çağıldayarak akması ise sevgiliyi arayan âşığın durumudur. Servinin (Tanrı) ayağının dibinden akan su, tasavvufta kullar için şefaat dileyen Hz. Peygamberdir. Fuzuli'nin Su kasidesi Hz. peygamber'i suyun türlü niteliklerini mevzu edinerek över.


—Folk. Anadolu folklorunda suyun mühim bir yeri vardır. Temizliğin, iyiliğin simgesi sayılır. Anadolu'nun birçok yöresinde sular ve su ları üstüne çeşitli efsaneler anlatılır ve çoğu zaman su larının oluşumu doğaüstü bir güce bağlanır Bilhassa sıcak su ları, çoğunlukla yakınındaki bir yatırın kerameti olarak yorumlanır. Suyun üstünden geçen kişiyi büyü tutmayacağı; yeni bir eve taşınırken ayna, su ve mushaf götürmenin uğur getireceği; doğumu kolaylaştırmak için hamile kadının, kolay doğum yapmış birinin avucundan su içmesi gerektiği; gece ateşe su dökenin başına bir fenalık geleceği; güvey evine girerken gelinin etrafa su serpmesinin uğur getireceği, Anadolu' nun bazı yörelerinde bugün de yaşayan inanışlardır. Su, diğeri içecek ve yiyeceklerle beraber Tanrı'nın nimeti sayıldığından kimi yörelerde başı açıkken su içmek günah sayılır ve el başın üstüne konur. Suyun Anadolu folklorundaki en belirgin özelliği, maddi ve manevi kirleri temizlemesidir. Nitekim tinsel olarak kirlendiği varsayılan şahıs ya da eşyayı temizleme yollarından en etkilisi suyla kırklamadır.


—Hidrol. Yeraltı su tablası çoğu zaman geçirgen bir katmanın tabanında, geçirimsiz katmanın dokanağında yer alır; yüksekliği, sızan su miktarına kısaca mevsimlere ve ek olarak beslenme alanının genişliğine göre değişiklik gösterir. Yeraltı su tablaları devamlı değildir; suyla dolu boşluk ve çatlaklardan oluşan azca ya da çok sık bir ağ oluşturur. Yeraltı suyu, maden ocağı kuyuları ve tüneller açmak için meydana getirilen delme çalışmalarında karşılaşılan en büyük zorluklardan biridir ve bir çok kez mühim emek harcamaları gerektirir.

İki tür yeraltı su tablası ayırt edilir:

1. yüzeysel ya da özgür yeraltı su tablaları: bunlara su içeren geçirgen katmanlarla hava arasına hiçbir geçirimsiz katmanın girmediği yerlerde rastlanır; bu su tablaları düzgüsel kuyuları besler;

2. derin ya da tutuklu yeraltı suyu tablaları; bunlar geçirimsiz iki katman içinde yer alır. Bu tür su tablaları bir çanağın iki yanında yükseliyorsa, yükselen ve fışkıran sular sağlayabilirler (artezyen kuyuları).

Aynca, bir ırmağın sularının, kendi alüvyonları arasından sızması sonucu oluşan altakım su tablaları vardır; bunlar kenarda, yan akarsuların doğmasına yol açabilir. Karstik yeraltı su tablaları, kireçtaşla- rındaki hususi sızma koşullarına bağlı olarak meydana gelir. Bunlara, dağ eteklerinde birikinti konilerindeki yeraltı su tab- Iatarı'm da eklemek gerekir.


—Huk. Genel sular kısaca, denizler, göller, akarsular, yeraltı suları, asla hiç kimseye ilişkin olmayan arazilerden çıkan lar devletin yargı ve tasarrufu altındadır (Türk med. k. md. 641). Türkiye'de suların kullanımı ve işletmesiyle ilgili düzenlemeler, çeşitli yasalarda yer alır. 28 nisan 1926 tarih ve 831 sayılı Sular hakkında kanun'a bakılırsa, kent ve kasabalarla köylerde kamu gereksinimini karşılamak için su sağlanması ve yönetimi, belediyelere ve köy yaşlanmış meclislerine aittir. Bir belde halkının gereksinimini karşılayacak suların ları belediye sınırlan haricinde bulunsa bile su yollarının ve ların bakımı, onarılması, temizlenmesi ve suyun sıhhat koşullarına uygun hale getirilmesi belediyelerin ve köy yaşlanmış meclislerinin görevidir. 9 mayıs 1960 tarih ve 7478 sayılı Köy içme suları hakkında kanun'a bakılırsa, köylerin içme suyu gereksinimi, Devlet su işleri genel müdürlüğü'nce sağlanır. Devlet su işleri genel müdürlüğü genel suları ve hususi yasalarla köylere devir ve tahsis edilmiş ya da köylerin öteden beri kullandığı suları başka köylerin gereksinimlerine bakılırsa dağıtmaya ya da başka köylere tahsise yetkilidir. Suyun bir ya da birkaç köye ilişkin bulunduğunu gösteren buyrultu ve mahkeme kararlan Devlet su işleri'nin yetkilerine engel olmaz. 16 aralık 1960 tarih 167 sayılı "Yeraltı suları hakkında kanunâ€a bakılırsa, Bayındırlık ve iskân bakanlığı'nın teklifi üstüne Bakanlar kurulu kararıyla yeraltı suyu işletme alanları saptanır ve duyuru edilir İlan edilen bu işletme alanları haricinde her arazi sahibinin, topraklarında yeraltı suyu arama, suyu bulduktan sonrasında bunun kendi gereksinimine kafi gelecek kadarını kullanma hakkı vardır. Yeraltı işletme sahası olarak duyuru edilen yerlerde, belge alınarak açılması ihtiyaç duyulan kuyuların sayısı, bölgeleri, derinlikleri ve çekilecek su miktarı, Devlet su işleri genel müdürlüğü'nce belirlenir. Yeraltı suyu etüt ve araştırmaları için herhangi bir yerde Devlet su işleri kuyular açma hakkına haizdir. Bunun için kamulaştırma yapılmaz. Kuyulardan işletilebilenlerin intifa hakkı, gerçek ve tüzel kişilere devredilebilir ve kiralanabilir. Sadece arazi sahibine tercih hakkı tanınır. Yeraltı suyu arama belgesi bir yıl için verilir. Arama belgesine dayanarak arama yapmış olup su kabul eden şahıs, bir ay içinde Devlet su işleri genel müdürlüğü'n- den kullanma belgesi almak zorundadır.


*Su ürünleri üretimi. Denizlerde ve içsularda su ürünlerinin istihsali 22 mart 1971 tarih ve 1380 sayılı Su ürünleri kanunu hükümlerine bakılırsa yapılır. Yasaya bakılırsa, su ürünlerinin istihsali için ruhsat tezkeresi almak gerekir. Ruhsat tezkereleri, ilgili dairelerin görüşü alınarak valiliklerce verilir. Yalnızca spor maksadıyla, minik araçlarla su ürünleri istihsal edecek olanlar ruhsat tezkeresi almak zorunda değildir. Yasa, su ürünlerinin istihsal yer ve zamanıyla ilgili kimi sınırlamalar koymuş, bunlara aykırı davranışlar için çeşitli önlemler getirmiştir.


—içit san. Endüstri çapında üretilen meyve suları mayalanmamış ya da hemen hemen mayalanmaya başlamış sağlam ve olgun meyvelerden yapılır. Meyve suyu başlıca şu meyvelerden yapılır: vişne, şeftali, kayısı, çilek, elma, üzüm, portakal, mandalina, greypfrut (altıntop) ve domates. Bunlardan meyve suyu sıkma kanalıyla elde edilir. Çıkarılan meyve suyu bir ya da birkaç işlemden geçirilerek durultulur: eleme, tortu alma, enzimle işleme durultma, santrifüjleme, süzme. Meyve suyu bu işlemlerden sonrasında kapalı kaplarda pastörize edilir, soğukta, eylemsiz bir gaz ya da basınçlı karbondioksit altında saklanır. Meyve suyu satışa sunulmadan ilkin, ya ısı değiştiricide pastörize edilerek steril kaplara doldurulur ya da şişelere ve kutulara doldurularak, bunların içinde pastörize edilir. Meyve suyuna bazı maddeler de katılabilir: koruyucular, renk maddeleri, şeker. Sadece etiketleme esnasında, tüzük gereğince etiket üstüne, uygulanan işlemler ve ihtiva ettiği katkılara bakılırsa notlar konur: hiçbir işlem uygulanmamışsa "taze"; hiçbir katkı maddesi konmamışsa "saf" (sadece asitliği yüksekçe meyve sularının litresine konan 15 g şeker müstesna); eğer litreye 50-100 g şeker konmuş iseL o süre "şekerli" notu konur.

üretim merkezlerinden, tüketim merkezlerine gönderilirken, istenirse, taşıma giderlerinde tutum sağlamak için meyve suları vakumda koyulaştırılır ve tüketim merkezinde bu konsantrelere su ilave edildikten sonra meyve suları eski haline getirilir. Sadece o süre etiket üstüne "konsantreden elde olunmuştur" diye yazılır. Koyulaştırılmış (konsantre) bazı sular, evde kolaylıkla meyve suyuna dönüştürülmek suretiyle derin dondurulmuş olarak; bazı konsantreler ise toz haline getirilmiş olarak satışa sunulur.


—İsi. Suyun bir temizlik aracı olması, bilhassa gusül ve aptes şeklinde dinsel yönden farz kılınmış temizlik görevlerinin suyla yerine getirilmesi sebebiyle fıkıh kitaplarında sularla ilgili hususi bölümler açılmış, suların çeşitleri, temiz ve kirli suların özellikleri, suların kirlenme sebepleri, kirli suların temizlenme yolları şeklinde mevzular üstünde durulmuştur.


*Mutlak sular. Bunlar beş çeşittir:

1. temiz ve temizleyici, organik durumunu eksiksiz sakınan sular;

2. temiz ve temizleyici, sadece mekruh olan, ev kedisi şeklinde evcil hayvanlarla yırtıcı kuşların artığı olan sular;

3. temiz olan, sadece temizleyici olmayan sular, asla kirlenmemiş olsa bile aptes ya da gusülde kullanılmış sular;

4. temiz olmayan sular, içine pislik karışmış sular;

5. kuşkulu sular, eşeklerin ve katırların artığı olan sular (başka su bulunmaması durumunda bu suyla aptes alınabilir).


—Kim. Su yumuşatıcı maddeler, daha çok bulaşık makinelerinde kullanılır; bu amaçla hususi bir kaba bileşiminde sodyum bulunan bileşik minik reçine küreleri (bilyaları) doldurulur; reçine, sudaki kalsiyum iyonlarını kendisine bağlayarak sodyumu bırakır; böylece sodyum iyonları kalsiyum iyonlarıyla yer değiştirir. Kalsiyum iyonuna doyan reçine hemen sonra bir tuz karışımı içinde yenileştirilir.

Evlerde kullanılmak suretiyle tasarlanan minik boyutlu yumuşatıcı aygıtlar, direkt musluklara monte edilir. Büyük tesisler için su yumuşatma aygıtlarının kurulması gerekiyorsa, bu aygıtlardan sonraki boru donanımlarıyla ilgili kimi önlemlerin alınması zorunludur. (Mesela kurşun boruların kullanılmaması gerekir, zira kurşun tatlı suyla tepkimeye girerek çözünür ve dolayısıyla zehirleyici bir tesir gösterir.)


—Patol. Birçok patolojik durum prognozu ağırlaştıran bir su kaybıyla beraber gider (kanamalar, ağır ishaller, dinmeyen kusmalar, bulaşıcı hastalıklar, bilhassa kolera, zehirlenmeler vb.). Su kaybı, bazı ilaçların (idrar söktürücüler, dışkı yumuşatıcılar) etkisine ya da bir elektrolit (Na, K, Cl) metabolizması bozukluğuna da bağlı olabilir. Fizyolojik ya da glukozlu serumla su kaybının yerine konması çoğu zaman damla damla yöntemiyle (makat, deri altı ya da gerekirse, damar içi yolla) gerçekleştirilir.


—Su ür. üret. Su ürünlerinin üretimi, su havyanlarının ve bitkilerinin üreme çevriminin tamamı ya da bir bölümünü denetlemeyi öngörür. Bu denetleme türler bakımından olduğu şeklinde (döl verecek bireylerin seçimi, üretim, hastalıklara ve düşmanlara karşı savaşım, besleme) yetiştirme ya da kültür ortamı bakımından da yapılır: suni havuzlar, kafes ya da kapalı bölgeler, hatta kapalı su devreleri kurulması, çitleı; kazıklar girintili bölgeler hazırlanması. Denizde kıyıları bulunan Batı Avrupa devletlerinde su ürünleri üretimi çok eskiden beri yapılmaktadır. (Fransa, Portekiz vb). Atlas okyanusu kıyısındaki hususi üretim alanlarında istiridye ve midye, göllerde ve göletlerde alabalık, sazan, yayın- balıkları yetiştirilmektedir. Yakın geçmişte sombalığı, karides ve ıstakoz şeklinde kabuklular, barbunya, dilbalığı ve çeşitli deniz balıkları üretimi için de tecrübe etme çalışmalarına başlanmıştır. Su ürünleri üretimini geliştirmek için harcanan çabalar, su eko- sistemlerini ve çeşitli türleri iyi tanımayı amaçlamaktadır. Bilhassa, üretim koşullarında, üretime elverişli yavru elde edilmesi bir çok araştırmaya mevzu olmaktadır. Yavru ekme yöntemi su ürünleri üretiminin hususi bir biçimidir; bu yöntemde yavrular denetimsiz bir ortama, mesela deniz kıyısındaki bir bölgeye salınır, bunlar orada organik olarak büyür, sonrasında geleneksel yöntemlerle avlanır.

Tüm dünyada balıkçılıkla elde edilmiş toplam su ürünlerinin ortalama % 10'u üretim kanalıyla sağlanmaktadır; bu miktarın gelecek yıllarda mühim seviyede artacağı umulmaktadır.


—Tıbbi hidrol. Kaplıca suları. Bazı kaplıca sularının, fizyolojik ve kimyasal bileşimi insan organizmasında pozitif değişimlere niçin olabilir ve bu amaçla kullanılabilir.

Kaplıca sularının kimyasal bileşiminin bilinmesi eskiden beri çok mühim sayılmakla beraber, günümüzde (çoğu zaman yüksek sıcaklığa bağlı) radyoaktivite, asit-baz dengesi, osmolarlık şeklinde fizyolojik özelliklerden de bu suların sınıflandırılmasında tamamlayıcı olarak yararlanılmaktadır. Suyun fışkırdığı tan uzaklaşıldıkça bu veriler hızla değişmiş olur. Erimiş halde bulunan gazlar da buharlaşır. Bu vakalar, bazı suların lannda değerlendirilmelerinin yararını gösterir.

Kaynaktan çıkıştaki sıcaklığına bakılırsa sular hipertermal (çok sıcak), mezotermal (ılık) ya da hipolermal (soğuk) olarak sınıflandırılır. Sıcak sular yanardağ kökenlidir, ya lavların kayaları etkilemesinden ve onların yapısındaki suların salıverilmesinden ya da toprağa sızan yeraltı sularının sıcak kayalara değerek ısınmasından doğar. Sular, jeolojik katmanlardan geçerken eriyebilen madensel öğelerle yüklenir ve bunlar da suların bileşimini ve dolayısıyla özelliklerini belirler.

Çoğunlukla hipertermal sular sınıfına giren radyoaktif sular özelliklerini acele tozunan bir element olan radon (radyum yayınımı) kalıntılarına borçludur. Bu yüzden, çok zayıf ve tehlikesiz olan radyoaktiviteleri çıkışlarından azca sonrasında kaybolur.

Kaplıca suları ya da daha doğrusu maden suları (soğuk, sıcak) yeryüzüne çıkıncaya kadar toprak tabakalarından geçerken çeşitli tuzlar yüklenir. Birbirine çok yakın lardan çıkan sular içinde bile bu bakımdan büyük ayrılıklar bulunabilir.

Bu yüzden kaplıca sularını her insanın benimseyebileceği şekilde sınıflandırmak zor olsa gerek.

1. bikarbonatıı sular, esasta karbondioksite kısaca gazlı ve sodyumlu sulardır. içme ve banyo suyu olarak kullanılabilirler. Mide, bağırsak, karaciğer, safrakesesi üstünde yararlı tesir gösterirler;

2. sülfatlı sular, çok derinden gelen alkali, kükürtlü sulardır. Bileşiminde kükürtlü hidrojen, sülfat, karbondioksit, bor asidi, amonyak, sodyum ve silisyum bulunur. Bu sular karaciğer, safra yolları, böbrekler ve idrar yolları üstünde şifalı tesir gösterir (Edremit-Güre, Yalova-Termal, Mudurnu -Sariat kaplıcaları);

3 tuzlu sular, tortul arazi sularıdır. Bazıları derinden gelir ve çok sıcak olabilir. Mide-bağırsak sistemi üstünde etkili sulardır (İstanbul-Tuzla içmeleri, Çanakkale-Ezine, Kestanbolu kaplıcası);

4. karışık sular;

5. kükürtlü sular, bileşiminde bir litrede minimum 1 mg kükürt bulunan sulardır (Balıkesir-Bigadiç, Acısu; Edremit-Güre; Bursa kükürtlü hamamı). Bu sular bilhassa süreğen iltihaplı send- romların tedavisinde yararlı olur;

6. karbondioksitlıi (gazlı) sular litrede 0,25 ila 1 g karbondioksit içeren sulardır. İçme ve banyo olarak mühim tesirleri vardır (İnegöl -Çitli; Bolu kaplıcaları);

7. demirli sular, litresinde 5-10 mg demir bulunan sulardır (Çanakkale-Kestanbolu kaplıcası);

8. arsenikli sular, litrede 0,2-0,4 mg arsenik içeren sulardır. Karaciğer ve tiroit üstünde etkilidir (Balıkesir'de Bıgadiç-Asarköy kaplıcası);

9. iyotlu sular, litresinde minimum 1 mg iyot bulunan sulardır, damar sertliğine romatizmaya, kemik hastalıklarına, hanım hastalıklarına, üst solunum yollarındaki süreğen iltihaplara yararlı olabilir;

10. radyoaktif sular, içinde uranyum, radyum, toryum ve aktinyum şeklinde radyoaktif elementler ya da radon ve toron şeklinde radyoaktif uçucu (gaz) elementler bulunan sulardır.

Radyoaktif tuzlar çoğu zaman biyolojik tesir gösterecek oranda bulunmaz. Buna karşılık radyoaktif gazlar, mesela radon mühim seviyede bulunabilir ve biyolojik tesir gösterir. Radon kısa ömürlü olmakla beraber parçalanma süreci süresince güçlü alfa ışınları yayar ve bu yolla biyolojik tesir yapar. Radyoaktif sular içsalgı sistemi üstünde uyarıcı tesir gösterir Bu yüzden bu yüzer kafeslerde balık üretimi sulara gençleştirici sular denir.

Bu sular metabolizmayı hızlandırır, ürik asit atılışını artırır (Bursa-Karamustafa ve Vakıfbahçe; Balıkesir-Susurluk Kepekler; Gönen-Gerıçlik suyu; Çanakkale -Kestanbolu; Sındırgı-Emendere ları).


—Tıp. Suda boğulma, çoğu zaman başlangıçtaki istemli bir nefes tutma döneminden sonrasında bronş ve alveollerin suyla dolmasından ve olguların % 10-15'inde akciğerleri koruma amacıyla harekete geçen bir gırtlak spazmından ileri gelir, iki tipi vardır: tükenme ya da tedbirsizliğe bağlı birincil ve alerji, ısı farkı ya da travma sonucunda ortaya çıkan şuur kaybının niçin olduğu ikincil boğulma. Boğulmuş bir kimsenin tekrardan canlandırılmasında üst solunum yollarının açılması, tekrardan su yutmaması için yan çevrilmesi, oksijen verilmesi ve eğer gerekliyse yaşamsal işlevlerin dıştan kalp masajı ve suni solunumla tekrardan desteklenmesi ehemmiyet taşır.

Kaynak: Büyük Larousse


SU (TDK)


1 - Hidrojenle oksijenden oluşan, oda sıcaklığında sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde (H2O).

2 - Bu sıvıdan oluşan kitle, deniz, akarsu.

3 - Meyve, sebze şeklinde şeylerin sıkılmasıyla elde edilmiş sıvı.

4 - Canlıların içtiği sıvı.

5 - Kimi kokulu yaprak ya da çiçekler imbikten çekilerek elde edilmiş kokulu sıvı.

6 - Yemeğin sulu kısmı.

7 - Bir şeyin kenarına koşut olarak meydana getirilen süs.

8 - Yıkamak sözü ile bir su yıkamak, iki su yıkamak biçiminde kullanılarak "kez" anlamına gelir.

9 - Demir araçları ateşte kızdırdıktan sonrasında, suya daldırılarak sağlanılan sertlik.

10 - Yaradılış alışkanlık.


Su yolu
isim, mimarlık
  • Künk ya da demir boru ile yapılmış oluk.


Su Gazı Nedir?
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Kızgın kok üstünden art arda su buharı ve hava geçirilerek elde edilmiş, hidrojen ve karbon monoksitten oluşan gaz. Mavi bir alevle yanar. Yakıt olarak kullanılır. Kimi süre petrolden elde edilen hidrokarbonlarla zenginleştirilir.


Kızgın kömür üstünden su buharı geçirilerek elde edilen gaz. Su gazı % 50 CO ve % 50 H2 ihtiva eder. Kalorifik kıymeti 2800 kcal/m3'dür. Su gazının içinde % 0,3 civarında CO2 de bulunur.


Bir İçim Su

TDK , Türk Dil Kurumu

  • Çok güzel hoş
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü


Akar su pislik tutmaz

hareket, fena şeyleri de alır götürür.

Su testisi su yolunda kırılır

fena işlerle uğraşan kimse gene o işten zarar görür.

Su uyur, düşman uyumaz

insan düşmanına güvenmemelidir, ondan gelecek kötülüğe karşı hazırlıklı olmalıdır.

Taşıma su ile değirmen dönmez

bir işi yaparken yeteri kadar araç-gereç olmalıdır.


su ingilizcesi


1. water.

2. juice.

3. sap.

4. body of water; stream; river; lake; sea.

5. broth; gravy.

6. temper (of steel).

7. embroidery running pattern. (...)

-larında about, around: saat altı sularında around six o´clock. elli sularında about fifty years old.


- almak

1. to leak, admit water.

2. (for a boat) to leak, take in water.


-yunu almak /ın/ to drain the water from (cooked vegetables).

- arkı irrigation ditch.

-da balık satmak to make an empty promise.

- basmak /ı/ for water to flood (a place).

- baskını flood.


-yun başı

1. source, spring, fountain.

2. place from which one gains the greatest profits or benefits.

3. person who holds the greatest authority and bears the greatest responsibility.


-yu baştan/başından kesmek to tackle a sorun at its root.

- birikintisi puddle.

-da boğulmak to be drowned.

-ya boğulmak to be flooded with water.

- kısmı çizgisi geog. watershed, water parting.

-yu bulandırmak to throw a monkey wrench into something that´s going well.

- cenderesi hydraulic press.

- çarpmak /a/ to give (one´s face) a quick, splashy wash.


- çekmek

1. to draw water (from a well or cistern).

2. to absorb water.


-yunu çekmek

1. for the liquid in (something being cooked) to boil away.

2. (for money) to be spent, run out.


-yu çekilmiş değirmene dönmek

1. (for a place) to become as silent as a tomb, become like a morgue.

2. to become completely useless.


-dan çıkmıþ balığa dönmek to be in a daze, not to know what to do or which way to turn.

- değirmeni water mill.

- dökmek to urinate, pass water, make water.

- dökünmek to take a quick bath (by dousing oneself with water).


-ya düşmek

1. to fail, come to nothing.

2. to fall into the water.


- etmek/yapmak (for a ship) to leak, take in water.


-dan geçirmek /ı/

1. to wash (laundry) quickly and carelessly.

2. to rinse (laundry).


- şeklinde

1. like water.

2. easily, smoothly.

3. fluently.


- şeklinde akmak

1. (for time) to pass very quickly.

2. /a/ (for money) to be made by (a person or place) in great quantities.


- şeklinde aziz ol! Thank you very much indeed (for bringing me water to drink)!

- şeklinde bilmek /ı/ to know (something) perfectly, have (something) down pat.

- şeklinde ezberlemek /ı/ to memorize (something) perfectly.

- şeklinde gitmek (for money) to be spent like water.

- şeklinde okumak /ı/ to read quickly and faultlessly.

- şeklinde terlemek to sweat heavily.

-yuna/--yunca gitmek /ın/ not to go counter to (someone); not to cross (someone), to comply with (someone´s) wishes.

-yu görmeden paçaları sıvamak to count one´s chickens before they´re hatched.

- (yüzü) görmemiş very dirty (face, hands).

-ya göstermek /ı/ to give (something) a quick wash.

- götürmez indisputable.

- götürür yeri olmamak /ın/ for there to be nothing more to be said about (a matter).

-ya götürür, susuz getirir. colloq. He´s a master hoodwinker.

- içene yılan bile dokunmaz. proverb It´s wrong to attack a person while he´s drinking water, even if he is one´s enemy.

- içinde easily, at least.

- içinde kalmak to sweat heavily, sweat buckets.

- içmek şeklinde very easy, as easy as taking candy from a baby.


- kaçırmak

1. to leak.

2. slang to annoy, bother, give someone a headache.


- kaldırmak (for something being cooked) to absorb water.

- kapmak (for a wound) to get infected, fester.

-lar kararmak to get dark (in the evening).

- katılmamış real, in every sense of the word, through and through.

-yu kesilmiş değirmene dönmek (for a place) to get quiet, for all noise (in a place) to cease.

- kesimi naut. draft line; water line.

-yu kesiyor. It´s so blunt it won´t cut anything (said of a knife).

- kesmek to become very watery; to ooze a lot of water or juice.

- kireci hydraulic lime.

- korkusu hydrophobia, morbid dread of water.


- koyuvermek

1. (for something) to ooze a lot of water (while being cooked).

2. slang to become impudent, overstep the mark, spoil the fun by going too far.


- küçüğün, söz/sofra büyüğün. proverb At mealtime the children should be the ones who get water




 

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Su Nedir?
Su Nedir?
http://www.muhteva.com/wp-content/uploads/2017/04/48510d1462314827-su-nedir-su.jpg
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/06/su-nedir.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/06/su-nedir.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content