1 Transeksüel Tanımı 3 Transseksüel Teriminin Zamanı Özet: “Transeksüel Nedir? Transeksüel Ne Anlamına gelir? Anlamı ve Sebepleri” başlı...
1 Transeksüel Tanımı
3 Transseksüel Teriminin Zamanı
Özet: “Transeksüel Nedir? Transeksüel Ne Anlamına gelir? Anlamı ve Sebepleri” başlıklı yazımızda Transeksüel nedir, Transeksüel ne anlamına gelir, Transeksüel kelimesinin tanımı, Transeksüelliğin sebepleri, Transeksüelliğin geçmişi benzer biçimde Transeksüel hakkında ayrıntılı detayları göreceksiniz.
Özet: “Transeksüel Nedir? Transeksüel Ne Anlamına gelir? Anlamı ve Sebepleri” başlıklı yazımızda Transeksüel nedir, Transeksüel ne anlamına gelir, Transeksüel kelimesinin tanımı, Transeksüelliğin sebepleri, Transeksüelliğin geçmişi benzer biçimde Transeksüel hakkında ayrıntılı detayları göreceksiniz.
Özet: “Transeksüel Nedir? Transeksüel Ne Anlamına gelir? Anlamı ve Sebepleri” başlıklı yazımızda Transeksüel nedir, Transeksüel ne anlamına gelir, Transeksüel kelimesinin tanımı, Transeksüelliğin sebepleri, Transeksüelliğin geçmişi benzer biçimde Transeksüel hakkında ayrıntılı detayları göreceksiniz.
Transeksüel Tanımı
Transseksüel; kendisini karşı cinse ait hisseden, karşı cinse benzeme isteği duyan ya da kendisini karşı cinsten biriymiş benzer biçimde hisseden kişilere verilen addır. Hem adam hem de hanım için geçerlidir. Doğrusu şahıs adam olması durumunda hanım olmayı isteyebilir, hanım olması durumunda adam olmayı isteyebilir. Fakat transseksüel, daha çok ruhsal eğilimler için belirleyici bir kelimedir.
Transseksüellik, kişinin davranışlarından çok iç dünyasında kendisini karşı cinsten birisi benzer biçimde görmesi ve hissetmesidir. Bu sebeple transseksüelleri dış görünüşlerinden edinmek söz mevzusu değildir. Çünkü kendilerini karşı cinsten hissettiklerini dış görünüşlerine devamlı yansıtmazlar.Travestilikten değişik olarak giyim, fizyolojik görünüm ile davranışlardan öte transseksüellerin büyük bir bölümü cinsiyet değişiklik yapma ameliyatı geçirerek toplumsal ve hukuki olarak karşı cinse geçerler.
Transseksüel bireyler aslen bedensel açıdan ya adam ya kadındırlar, fakat kendilerini, bulundukları cinsiyetten başka cinsiyete ait hissederler ve olabildiğince bu hissettikleri cinsiyetin özelliklerine bürünürler. Transseksüelliğin ne seviyede hastalık olarak değerlendirilmesi gerektiği, kesinlikle çok tartışılan bir mevzudur. Dünya Sıhhat Örgütü’nün (WHO) internasyonal hastalık sınıflama ölçütü ICD-10’a bakılırsa bir cinsiyet hastalık türü olarak tanımlanmaktadır.
Tanımı
Fizyolojik açıdan kadınsı özelliklere haiz, fakat eril cinsiyet kimliğinde olan bireyler, hanımdan adama transseksüel, doğrusu trans adam olarak nitelendirilmektedirler. Fizyolojik açıdan erkeksi özelliklere haiz, fakat dişil cinsiyet kimliğinde olan bireyler ise, trans hanım olarak tanımlanmaktadırlar. Transseksüel bireylerden bazıları, erkekten hanıma transseksüellik (MTF) ve hanımdan adama transseksüellik (FTM) kavramlarını reddetmektedir, çünkü onlara bakılırsa bu yeni kavram, onların aslolan, doğrusu yaratılıştaki cinsiyet kimliğine, cinsiyet belirleyici olarak uymamaktadır. Bununla beraber bu iki kavram, bedensel özelliklerin değişimini ve davranış değişikliklerini de ele aldığından, cinsiyet değişimine olanak sağlamaktadır.
Transseksüellere bakılırsa, onların aslolan cinsiyetleri (bedensel ve davranış değişimleri de dâhil) değiştirilemez olduğundan, eleştirmenlere bakılırsa de onları bu kavramlarla nitelendirmek doğru değildir. Eski tıp kaynakçalarında yer edinen, hissedilen cinsiyetin yerine, bedensel cinsiyetin ön planda tutulduğu transseksüel hanım (transkadın yerine geçen), ve transseksüel adam (transerkek yerine geçen) kavramları, büyük bölümü transseksüel tarafınca reddedilmiş ve günümüzde de kullanımdan kalkmıştır. Tıbben ya da hukuken cinsiyeti uygun hale getirilmiş transseksüel bireyler ise bundan böyle transseksüel olarak adlandırılmamaktadırlar. Bu bireyler için kullanılan kavramlar “transseksüel geçmişi olan adam” ve “transseksüel geçmişi olan hanım”dır ya da en basiti “hanım” ya da “adam” kavramlarıdır.
Cinsiyet rolünü değiştiren insan olgusu, Antik çağlardan bu zamana kadar bilinmektedir. 20.yy’ın başından itibaren, cinsiyet değişimine ilişkin tıbbi olanaklar doğduğundan, bu yy.dan ilkin transseksüellik ve transvestizm içinde fark yapılmamaktaydı. Daha doğrusu cinsiyet rahatsızlığının kati şekli ayırt edilmemekteydi. Bunun yanı sıra, malum cinsiyet kimliği rahatsızlığı vakalarına ilişkin ya da günümüzdeki cinsiyet görevi değişimleri için başka sebepler olup olmadığı soruları da, belge eksikliğinden dolayı açıklanamamaktaydı.
Alman Hekim ve Seks araştırmacısı Magnus Hirschfeld, 1910 senesinde ara sıra ya da tertipli olarak karşı cinsiyetin kılığına giren insanoğlu için, travestlik terimini kullanmıştır. Yalnız kılık giyside değildir, bununla birlikte bedensel mealde da kendini başka cinsiyete uydurmaya çalışan bireyler için ise Hirschfeld, 1923 senesinde –Seks aşamaları bülteninin son basımında-“ruhsal transseksüellik” terimini kullanmıştır. Bunun yanı sıra, transseksüelliği, transvestizmden değişik bir sapma olarak değildir, aksine ona gösterilen yoğun bir eğilim olarak nitelendirmektedir. Hirschfeld’in yayınları ve seks araştırma enstitüsü hakkında yoğun düşünce sahibi olan Harry Benjamin, 1953 senesinde Transvestizm ve Transseksüelizm adlı makalelerinde, “ruhsal transseksüellik” terimini kullanmış ve 1966 senesinde da Transseksüel Fenomeni adlı kitabıyla bu terimi, seksüel tıbba kazandırmıştır.
1949 senesinde gösterilen makalesinde, transseksüel psikopatisi terimini kullanan David O. Cauldwell gene bu yıllarda, bu kavramın öncüsü olarak görülmüştür. Cauldwell ve Benjamin’in çalışmalarında transseksüellik terimi günümüzdeki anlamıyla kullanılmıştır. 90’lı yıllarda da transseksüellik terimi, fizyolojik hastalıkların teşhisli ve statik el kitabı olan DSM-IV’den çıkarılmış, yerine cinsiyet kimliği rahatsızlığı terimi kullanılmaya başlanmıştır. Buna rağmen ICD-10’da (Dünya Sıhhat Örgütü’nün internasyonal hastalık sınıflama ölçütü) bu iki kavram hala anlamdaş olarak kullanılmaktadır. Transseksüellik F sınıfı altında (fizyolojik ve davranış hastalıkları) ve f64.O. noktasında yer edinen bir rahatsızlıktır.
1950’li yıllarda, ABD’daki transseksüeller, hormon tedavisi görebilmekteydiler. Bu yıllarda, bu yeni araştırma alanının öncüsü olan Harry Benjamin, bir sürü transseksüel bireyle ilgilenmekteydi. Benjamin büyük bölümü iş arkadaşının aksine, transseksüelliği fizyolojik bir hastalık olarak görmemekteydi. O, bireylerin bedensel cinsiyetlerinin, cinsiyet kimliklerinden uzaklaştığının farkındaydı.
1952 senesinde, basın ilk kez cerrahi yolla cinsiyetini değiştiren (adamdan-kadına) Amerikalı transseksüel Chrisitine Jongensen ilgili bir haber yapmıştı. Dini kesim, söz konusu operasyonları iyi karşılamayıp, hastanelere baskı yaptığından, transseksüel bireyler cerrahi operasyonlar için yurtdışına gitmek zorundaydı (öncelikli olarak Casablanka’daki Georges Burou ve Meksika’ya). Bununla birlikte ABD’da transseksüeller psikopati olarak görülüyor ve zorla hastaneye yatırılıp, elektroşok ya da antipati tedavisi uygulanıyordu. 1966 senesinde ise John Hopkins Baltimore’daki tıp merkezinde cinsiyet kimliği kliniği kurmuştu. Bu klinikte, cinsiyet değişimine dair lüzumlu önlemler de alınmaktaydı. 1969 yılından sonrasında da, Stonly Diber benzer biçimde bir sürü ünlü araştırmacının çalışmış olduğu daha başka uzmanlık klinikleri de açılmıştır.
Hamburg-Eppendorf’taki Hans Giese tarafınca 1950 senesinde kurulan Alman Toplumu Seks Araştırmaları Enstitüsündeki ya da Volkmar Sigusch tarafınca hayata geçirilen Seks Araştırmaları Internasyonal Enstitüdeki uzmanlara bakılırsa, transseksüellikte sebebi belirgin olmayan cinsiyet kimliği rahatsızlıklarından bahsedilir. Bu görüş, bilhassa Alman- Amerikalı psikolog Harry Benjamin‘in transcinsel sağlığı ustalaşmış dünya kuruluşundaki araştırmalarından yola çıkmaktadır.
Harry Benjamin transseksüelliği, interseksüelliğin hususi bir şekli olarak kabul etmesine karşın, 1970’lerde ortaya atılan kuram transseksüelliğin temelinde fizyolojik sebeplerin de bulunduğunu ortaya koymuştur. Bugüne dek aslen büyük bölümü insanı ilgilendiren hiçbir model geliştirilememiştir. Benjamin’den yola çıkarak meydana getirilen bir takım araştırmalar, prädisposlistiona işaret eden fizyolojik sebeplerin olduğu desteklemektedir. Mesela; tıp tedavisi el kitabının 2005-2006 yayınında, doğum öncesi gelişim aşamasında seksüel hormonların hem genital morfolojisi, hem de beynimiz fonksiyonunu etkilediği yazmaktadır. Bu hipotez de Zhou ve arkadaşları tarafınca gösterilen verilerle desteklenmektedir. Bu sebeple fizyolojik ve ruhsal sebeplerin bir arada ele alınmasına mümkün olduğunca ehemmiyet verilmektedir.
YORUMLAR