YEMLEME a. 1. Yemlemek eylemi. 2. Bir kimseyi aldatıp kandırmaya, elde etmeye yönelik şekilde davranma: Bu tür ziyafetlerle onu yem...
YEMLEME a.
1. Yemlemek eylemi.
2. Bir kimseyi aldatıp kandırmaya, elde etmeye yönelik şekilde davranma: Bu tür ziyafetlerle onu yemlemeye çalışıyordu.
—Balıkç. Oltaya yem takma eylemi. || Balıkları bir araya toplayıp avlamak amacıyla belli bir atana yem saçma. || Beslemek amacıyla akvaryumdaki balıklara yem verme.
—Esk. sil. Eskiden ağızdan doldurmak alev ateş silahlara konulmuş olan barut: ağız otu. || Yemleme haznesi, bir yazım hakkı (toz melinit) taşıyan ve ateşleme fitili ile patlayıcı içinde aracı görevi icra eden çift cidarlı hazne.
1. Yemlemek eylemi.
2. Bir kimseyi aldatıp kandırmaya, elde etmeye yönelik şekilde davranma: Bu tür ziyafetlerle onu yemlemeye çalışıyordu.
—Balıkç. Oltaya yem takma eylemi. || Balıkları bir araya toplayıp avlamak amacıyla belli bir atana yem saçma. || Beslemek amacıyla akvaryumdaki balıklara yem verme.
—Esk. sil. Eskiden ağızdan doldurmak alev ateş silahlara konulmuş olan barut: ağız otu. || Yemleme haznesi, bir yazım hakkı (toz melinit) taşıyan ve ateşleme fitili ile patlayıcı içinde aracı görevi icra eden çift cidarlı hazne.
Kaynak: Büyük Larousse
YEMLEMEK g. f.
1. Bir hayvanı yemlemek, ona yem vermek, onu beslemek: Ahırdaki inekleri, öküzleri, atları yemle mek.
2. Tkz. Bir kimseyi yemlemek, o kimseyi elde etmek için kandıracak şekilde hareket etmek.
3. Esk. Topları yemle mek, onlara ağız otu koymak.
—Balıkç. Oltayı, iğneyi yemlemek, oltaya iğneye yem takmak. || Balığı yemlemek, akarsuyun ya da gölün belli bir yerine yemler atarak balıkları buraya toplamaya
çalışmak.
—Balığa sahici ya da yalancı bir yem atmak.
♦ yemlenmek edilg. f.
1. Yemlemek eylemine mevzu olmak
2. Tkz. Para harcamadan başkasının sırtından idame.
1. Bir hayvanı yemlemek, ona yem vermek, onu beslemek: Ahırdaki inekleri, öküzleri, atları yemle mek.
2. Tkz. Bir kimseyi yemlemek, o kimseyi elde etmek için kandıracak şekilde hareket etmek.
3. Esk. Topları yemle mek, onlara ağız otu koymak.
—Balıkç. Oltayı, iğneyi yemlemek, oltaya iğneye yem takmak. || Balığı yemlemek, akarsuyun ya da gölün belli bir yerine yemler atarak balıkları buraya toplamaya
çalışmak.
—Balığa sahici ya da yalancı bir yem atmak.
♦ yemlenmek edilg. f.
1. Yemlemek eylemine mevzu olmak
2. Tkz. Para harcamadan başkasının sırtından idame.
Kaynak: Büyük Larousse
yemleme
isim
1 . Yemlemek işi.
2 . Tuzağa ya da oltaya takılan yem.
3 . mecaz Bir kimseyi elde edecek, kandıracak şekilde davranma:
"Hacı Ömer, beni bir kere de bir söz rüşveti ile yemlemeye çalıştı."- R. N. Güntekin.
4 . eskimiş Ağızotu.
isim
1 . Yemlemek işi.
2 . Tuzağa ya da oltaya takılan yem.
3 . mecaz Bir kimseyi elde edecek, kandıracak şekilde davranma:
"Hacı Ömer, beni bir kere de bir söz rüşveti ile yemlemeye çalıştı."- R. N. Güntekin.
4 . eskimiş Ağızotu.
yemleme ingilizcesi
1. feeding (an animal) (with dry feed).
2. baiting (a hook or trap); putting bait down in (a place).
3. priming (a gun).
4. making (someone) an empty promise.
5. priming, primer (for a gun).
6. bait.
7. empty promise.
1. feeding (an animal) (with dry feed).
2. baiting (a hook or trap); putting bait down in (a place).
3. priming (a gun).
4. making (someone) an empty promise.
5. priming, primer (for a gun).
6. bait.
7. empty promise.
yemlemek
(-i durum ekiyle kullanılan eylem)
1 . Hayvana yem vermek, beslemek.
2 . mecaz Bir kimseyi elde edecek, kandıracak şekilde hareket etmek:
"Harcadığım zamana ve çabaya karşılık elime tek kuruş geçmediği benzer biçimde, Kâmil Beyi yemleyebilmek için bir yığın da harcamaya girmiştim."- S. Dölek.
3 . Yem takmak:
"Paraketelerimizi yemledik, çeki seviye verdik..."- Halikarnas Balıkçısı.
4 . eskimiş Toplara ağızotu koymak.
(-i durum ekiyle kullanılan eylem)
1 . Hayvana yem vermek, beslemek.
2 . mecaz Bir kimseyi elde edecek, kandıracak şekilde hareket etmek:
"Harcadığım zamana ve çabaya karşılık elime tek kuruş geçmediği benzer biçimde, Kâmil Beyi yemleyebilmek için bir yığın da harcamaya girmiştim."- S. Dölek.
3 . Yem takmak:
"Paraketelerimizi yemledik, çeki seviye verdik..."- Halikarnas Balıkçısı.
4 . eskimiş Toplara ağızotu koymak.
yemlemek ingilizcesi
1. to feed (an animal) (with dry feed).
2. to bait (a hook or trap); to put bait down in (a place).
3. to prime (a gun).
4. to make (someone) an empty promise.
1. to feed (an animal) (with dry feed).
2. to bait (a hook or trap); to put bait down in (a place).
3. to prime (a gun).
4. to make (someone) an empty promise.
yemlenmek
(nesne almayan eylem)
1 . Yemlemek işi yapılmak.
2 . teklifsiz konuşmada Para harcamadan bir başkasından idame:
"Fakat aslolan tasarladığı şey yalnız ziyafetlerde yemlenmek."- R. H. Karay.
(nesne almayan eylem)
1 . Yemlemek işi yapılmak.
2 . teklifsiz konuşmada Para harcamadan bir başkasından idame:
"Fakat aslolan tasarladığı şey yalnız ziyafetlerde yemlenmek."- R. H. Karay.
YORUMLAR