Zehra – Nabizade Nazım Nedir

Mühim : Nabizade Nazım'ın Zahra Romanı edebiyatımızdaki ilk ruhsal roman denemesidir. Mevzu: Vaka 1880 senesinde İstanbul’ da geçer. T...

Mühim : Nabizade Nazım'ın Zahra Romanı edebiyatımızdaki ilk ruhsal roman denemesidir.


Mevzu: Vaka 1880 senesinde İstanbul’ da geçer. Tüccar Şževket Efendi kızı Zehra’yı katibi Suphi ile evlendirir. Suphi’ nin anası , Sırrıcemal isminde bir cariyeyi eve getirir. Zehra’ nın kıskançlıkları adım atar , bu kıskançlıklardan bıkan Suphi, Zehra’ yı boşar ve Sırrıcemal’ le evlenir. Zehra intikam almak için Ürani adlı çok güzel bir rum kızını Suphi’ yi baştan çıkarmak için görevlendirir. Suphi bu tuzağa düşer , günlerini Ürani ile geçirir, ona adeta tapar. Sırrıcemal çocuğunu düşürür ve intihar eder.Zehra bu sefer mağazadaki yeni yazman Muhsin’ le evlenir. Suphi beş parasız kalıp tulumbacı olur, Ürani kendisine başka bir paralı aşık bulur. Ürani’ yi öldürür ve Trablusgarb’ a sürülür. İkinci kocasıyla da mutlu olamayan Zehra kocasının ölümünden sonrasında tek başına kalır. Bigün Mahmutpaşa yokuşundan inerken yol ortasında yoksul bir kadının öldüğünü görür. Bu hanım Suphi’ nin annesidir. Duruma çok üzülen Zehra hastalanır ve vicdan azabı içinde ölür. (İntihar etmesine inancı engel olur.) ……………..

Roman Kahramanları: Suphi, Zehra, Sırrıcemal, Ürani, Münire(Suphi’nin anası), Şževket(Zehra’nın babası), Muhsin(Suphi’nin çalışanı, Zehra’nın ikinci kocası)

Karakter Tahlilleri

Şževket’in babası, Zehra’nın anası yok….Edebiyatımızda ortaya çıkan ekollerin birçoğu batı kaynaklıdır. Türk yazarlarının büyük bir kısmının eserlerinde, Batılı meslektaşlarının tesirini görmek mümkündür. Sekiz uzun öykü yazan Nabizade Nazım, “Zehra” [1] , romanında kıskançlık konusunu ele almaktadır. Yapıt ölümünden sonrasında arkadaşı Mahmud Sadık tarafınca Servet-i Fünûn mecmuasında tefrika edilmiştir. (nr. 254, 11 Kanun-ı Sâni 1311/23 Ocak 1896 vd.) Kıskançlık mevzusu, Namık Kemal’in “İntibah”ında duygusal anlayışla; Halit Ziya’nın “Ferdi ve Şžürekası”nda gerçekçi bir tarzda ele alınmıştır. Gene Hüseyin Rahmi’nin romanlarında kıskançlık meselesine temas edildiğini görülmektedir. Nabizade Nazım “Zehra” romanında ise, kıskançlık meselesi natüralist bir anlayışla kaleme alınmıştır.

Doğacılık, müşahade metoduna deneyim unsurlarını da katan bir yazınsal ekoldür. Realizm pozitivizmin sanat ve edebiyata aksetmiş halidir. Doğacılık, realizmi takip etmiş ve ondan çevrenin ruh üstündeki tesiri şeklinde bazı görüşleri almış olmakla beraber, realizmde kapalı bir halde bulunan determinizm, natüralist anlayışta yaygın hale getirilmiştir. Müşahade metodundan başka deneyim metodunu da romana uyguladığı için realizmden ayrılır.

Romanın başlangıcında iki aile vardır. Bunlardan ilki, karısını yitirmiş, kızıyla birlikte oturan tüccar Şževket Efendi’nin ailesi, diğeri ise, babasını birkaç yıl evvel yitirmiş olan ve anası Münire Hanım’la beraber oturan Suphi’nin ailesidir.

Şževket Efendi, yanında çalışan dürüstlüğünü, mertliğini ve çalışkanlığını takdir etmiş olduğu katibi Suphi ile kızı Zehra’yı evlendirmeyi düşünür. “Suphi oldukça kibarane büyümüş, genç, güzel bir delikanlıdır. Pederi birkaç yıl evvel vefat etmiş ise de validesi Münire Hanım hemen hemen sağdır.”(s. 13) Hemen sonra, Suphi’nin de bu şekilde bir evliliğe yatkın ve hazır bulunduğunu anlayınca bu iki genci birbiriyle evlendirir. Kendilerine ayrı bir ev açar. “Zehra Hanım Suphi Bey nikahlanmıştı. Vukuatın şu kalıba dökülmesi iki gencin suret-i maişetlerine bir takavvül-i külli getirmiş idi. Artık bundan sonrasında birbirleri için, birbirlerinin muhabbeti ile, birbirlerinin ümidi ile yaşamaya başlamışlardı.” (s.36) Libade civarında minimini bir köşk tutulmuştu. Burası, “ bir zemin katı üstünde tek bir kattan ibaret ahşap bina olup beş oda, geniş bin sofa, bir avlu, iki minik oda, bir mutfaktan ibaretti .” (s.40)

Şževket Efendi, “tıpkı Suphi şeklinde iyi yetişmiş çalışkan, hemen hemen otuz beş yaşlarında bir adam olup sermayesini artıra artıra senede otuz kırk bin lira kıymetinde iş görmek derecelerine kadar mahza (bir tek) sây ü tedbiri yardımıyla vâsıl olmuştur.” (s. 14) Şževket Efendi’nin tek arzusu kızını mutlu etmek, onu mutlu edecek bir eş bulmaktır. Yanında çalmış olduğu Suphi bu bakımdan biçilmiş bir kaftandır. Sadece evlilik beklenildiği şekilde mutlu bir halde gelişmez.

Suphi ve Zehra’nın eşiyle olan evliliği oldukça mutlu bir halde başÂ­lamış, gelişen vakalar bu mutluluğun üstünde kara bulutların dolaşmasına sebep olmuştur. Zehra’da ortaya çıkan aşırı kıs­kançlık aile içindeki huzuru negatif yönde etkilemiştir. Yeni oluşturulan bu ailede sık sık kıskançlığa dayalı tartışmalar görülmeye adım atar. Zehra , “çocukluğundan beri oldukça kıskanç idi. Hele kendisinden iki yıl sonrasında doğan Bedri’yi o aşama kıskanırdı ki birkaç kereler çocuğa âdeta bağırmak, kafasını ezmek şeklinde vahşetlere kadar cüreti görülmüştü.” (s. 15) Onun bu yapısı eşiyle olan evliliği üstünde de etkili olmuş, kocasını her şeyden kıskanmaya ve kıskançlığı da bir vehim haline dönünce, ara sıra aile içi çatışmaların yaşanmasına vesile olmuştur.

Suphi ve Zehra’nın evliliğinde mühim olaylardan biri de eve alınan cariye Sırrıcemal’dir. Münire Hanım, bu cariyeyi gelininin rahatını düşünerek almıştır. Sadece, “Sırrıcemal bir timsal-i cemal idi. Kafkas neslinin hüsn ü an ile en ziyade meşhur olan şubesi efradından bulunduğunu yek-nazarda en müşkilpesent gönüllere bile teslim ve onay ettirecek biridir.” (s.50) Bu durumun bilincinde olan Zehra kocasını bu cariyeden kıskanmaya adım atar. İçten içe Sırrıcemal’e karşı düşmanlığını ortaya koyar. Sonunda korkmuş olduğu başına gelir ve Suphi Sırrıcemal’e gönlünü kaptırır.

Suphi’nin Sırrıcemal’le evlenerek ayrılması, ailede parçalanmaya sebep olur. Bu parçalanmada karı-kocanın birbirine olan sevgi azlığının yanında, Zehra’nın aşırı kıskançlığı ve Suphi’nin zaaflarına gem vuramaması mühim bir etken olmuştur. Bu iki özellik (kıskançlık ve zaaf) romanın sonuna kadar kahramanlarımızda belirgin bir halde kendini hissettirir.

Suphi tıpkı Zehra ile evliliğinde olduğu şeklinde, Sırrıcemal’le de önceleri çok mutludur. Sadece, Zehra’nın intikam maksadıyla önüne sürdüğü Ürani oltasına tutulmaktan kendini kurtaramaz . Ürani, Zehra tarafınca Suphi’yi mahvetmek ve Sırrıcemal’den koparmak için tutulmuştur. Fakat, Suphi’nin bundan haberi bile yoktur. “Sanki Suphi artık Sırrıcemal’i de , Zehra’ yı da unutmuş gitmiş idi. Urani’nin şüphelerine karşı muhabbetini kasemlerle temine çalışmakta idi.” (s.112)

Ailenin huzurunu ve mutluluğunu elde eden temel öğelerin başlangıcında göstermelik sevgi ifadeleri gelmekte iken, zaman içinde bunun yetmediği ve daha başka davranış biçimlerine gerekseme duyulduğu ortaya çıkar. Suphi, ekonomik sebeplerle evlendirilmiş olduğu Zehra’yla ondan sonra karakterlerinin uyuşmadığını anlamış olur. Sırrıcemal’e yönelmesinin altında bu sebep de yatmaktadır o, kendisine sadık bir eş ve sevecen bir yaşam arkadaşı istemektedir. Bunların hepsi Sırrıcemal’de vardır.

Suphi’nin ikinci kez kurduğu bu aile, kendisinde varolan zaaf yüzünden yıkılma noktasına gelir. Zehra’nın bulmuş olduğu Marika isminde bir bayan, “Beyoğlu’nda tanımış olduğu kadınlardan birisini Suphi’ye musallat edecek, çekip tuzağa düşürecek, onu sefahate alıştırıp hem Sırrıcemal’den ayıracak, hem başına dünyayı haram eyleyecek idi.” (s.130) Zehra’nın yapmış olduğu bu plân neticesinde Suphi Ürani’nin tuzağına düşer. Durumu öğrenen Sırrıcemal kendisini evin önündeki kuyuya atarak intihar edecer.

Ailenin yıkılmasında evlilik bağlarının zayıf olmasının büyük tesiri vardır. Bilhassa, karı-koca içinde ortaya çıkan karşılıklı güvensizlik yıkımlarda büyük rol oynamaktadır. Romanda ele alınan ailenin yıkılmasında en büyük etken Zehra’nın aşırı aşama kıskançlığıdır. Suphi, bu kıskançlık karşısında herhangi bir önlem almak yerine Zehra’nın, ondan sonra da Sırrıcemal’in kıskançlık duygularını depreştirecek davranışlar yapmaktan geri durmaz. Suphi, evini ve dükkanını terk etmiş olduğu ve Ürani ile gönül eğlendirdiği için, dükkanında çalışan Muhsin’in ihanetine uğrar. Ilkin, dükkanı kendi zimmetine geçiren Muhsin, ondan sonra da Zehra’nın Suphi’yi kıskandırmak için yapmış olduğu evlilik teklifini kabul eder. Böylece, Suphi’ye iki yönlü bir darbe vurmuş olur.

Romanda toplumsal ve ruhsal çatışmalar oldukça fazladır. Bunda, kahramanların eğitim ve aile terbiyeleri mühim derecede rol oynar. Zehra’nın evlenmeden önceki ruhsal yapısı evlendikten sonrasında nispi bir değişikliğe uğrasa bile aile hayatında negatif etkilere sebep olur. Toplumsal statü bakımından Suphi’ye uygun olmayan Zehra, ruhsal yapısı itibariyle de uygun değildir. Bu durumu evvel kestiren Şževket Bey, kızının yapmış olduğu evlilikten ve bu evliliğin geleceğinden endişelidir. Ona gore, “Bu tabiatta olanlar -bahasus hanım iseler- ileride oldukça faci (acıklı) vukuata sebep olacaklar” dır. (s.15)

Osmanlı cemaat yaşamının bir geçiş periyodunu yansıtmakla birlikte Zehra romanında devrin aile yapısının belli bir kesiti yansıtılmak istenmiştir. Zehra’nın hususi olarak seçilmesinde, bu tip bayanların ailenin mutluluğunun ve huzurunun bozulmasında ne kadar etkili oldukları belirtilmek istenmiş olabilir. Ek olarak, Suphi şeklinde kocaların karısına ve yuvasına sadık olma yerine gönlünü her görmüş olduğu güzele kaptırması da ailenin huzursuzluğunda mühim derecede rol oynar. Suphi’nin anası Münire Hanım, bir kaynanadan ve anneden beklenen tavırları gösteremez. Oğlunun yuvasının yıkılmaması için bir faaliyette bulunmaz. Hatta, Sırrıcemal şeklinde birini cariye olarak eve getirmekle, kim bilir dolaylı olarak bu ailenin yıkılmasında rol oynamıştır.

Netice olarak; Zehra romanında kıskançlıkların, ihanetlerin ve intikamların görüldüğü bir aile faciası sergilenir. Teknik bakımdan çok başarıya ulaşmış olmasa bile, devrin aile yapısı hakkında azca da olsa okuyucuya belli bir düşünce vermesi bakımından roman başarıya ulaşmış sayılabilir.

Nabizade Nazım (1862?-1893)

Babasının genç yaşta ölümünden sonrasında ninesinin yanına sığınan Ahmed Nazım’ın özyaşamsal öyküsel yapıtı Yadigarlarım’dan anlaşıldığına gore, babasının içkici ve ruh hastası bir adam olmasından, annesini de minik yaşta yitirmesinden dolayı çocukluğu ve ilk gençliği pek de mutlu geçmemiştir.Ninesinin yanındayken Tophane Mahalle Mektebi’ni bitirerek Salıpazarı’ndaki Fevziye Rüştiyesi’ne kaydolduysa da ,ondan sonra Beşiktaş Askeri Rüştiyesi ilk kısmına girdi.İdadi(lise) öğrenimini bu okulda tamamladıktan sonrasında yüksek öğrenimini Mühendishane-i Berri-i Hümayun’da (kara askeri mühendis okulu)yapmış oldu ve 1884 te topçu mülazım-ı sanisi (topçu üsteğmen) olarak mezun oldu;Mekteb-i Harbiye-i Şžahane’ye (genel kurmay okulu) girdi.bu okulu da, 1886 da Erkan-ı Harbiye yüzbaşısı olarak tamamlamış oldu. Başarı göstermiş bir talebe olması dolayısıyla bitirdiği okulda öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı;”yüksek cebir”,”istihkam”ve”topoğrafya”dersleri verdi.”Bulgu ve araştırma” yapmak suretiyle Suriye’de göreve getirildi.1890 da İstanbul’a döndü.Bir arkadaşının aracı olmasıyla daha ilkin görüp sevilmiş olduğu kızla evliliğe ilk adımını attı.Fakat mutluluğa evlilik yaşamında da kavuşmadı;evlendikten kısa bir süre sonrasında kemik veremi hastalığına yakalandı.Haydarpaşa Hastenesi’nde iki yıl kadar tedavi gördüyse de iyileşemdi; 6 Ağustos 1893′te öldü ve Üsküdar ‘da Miskinler Tekkesi yakınındaki mezarlıkta toprağa verildi.

Nabizade Nazım’ın ilk yazısı 1880 de Zaman gazetesinde A.Nazım imzasıyla piyasaya sürülen Tutsaklık başlıklı denemesidir.Nabizade,1880-1890 yılları arsında çok verimli bir yazın adamı konumundadir.Daha çok Coşumcu(Romantizm) etkisinde bırakır taşıyan şiirlerini bilimsel mevzuları işleyen makalelerini,öykülerini Gömü-i Evrak,Mir’at-i Aem ,Rehber-i Fünun,Afak,Berk,Görünüm şeklinde dergilerle Tercüman-Hakikat,Servet,Mürüvvet şeklinde gazetelerde yayımlamıştır.1891′de çıkmaya başlamış olan ve o sırada bir bilim dergisi durumunda olan Servet-i Fünun dergisinin de ilk yazarlarındandır.1896 da Tevfik Fikret’in “edebi” tönetimine geçen bu mecmua,adını 1896-1901 içinde oluşan yazınsal döneme de adını veren dergidir.

Yapıtları:

• Heves Ettim(şiir,1885)
• Minimini-yahut-Gene Heves(şiir,1886)
• Yadigarlarım(anı-öykü,1886)
• Zavallı Kız(öykü.1890)
• Bir Hatıra(öykü,1890)
• Karabibik(ilk köy romanı,1891)
• Sevda(öykü,1891)
• Mini Mini Mektepli(okuma ve yazma parçaları,1891)
• Hala Güzel(öykü,1891)
• Haspa (öykü,1891)
• Seyyie-i Tesamüh(-hoşgörünün kötülüğü-uzun öykü,1892)
• Esatir(mitoloji,1892)
• Aynalar(fizik kitabı,1892)
• Zehra(ilk ruhsal roman denemesi,1896)

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Zehra – Nabizade Nazım Nedir
Zehra – Nabizade Nazım Nedir
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/06/zehra-nabizade-nazm-nedir.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/06/zehra-nabizade-nazm-nedir.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content