ZEMİN a. (fars. zemin). 1. Basılan, üstünde hareket edilen ya da bir şeyin oturmuş olduğu yatay yüzey; taban, döşeme, toprak, yer: ...
ZEMİN a. (fars. zemin).
1. Basılan, üstünde hareket edilen ya da bir şeyin oturmuş olduğu yatay yüzey; taban, döşeme, toprak, yer: Odanın zemini duvardan duvara halı kaplıydı. Otomobil ıslak zeminde patinaj yapmış oldu. Zemin tazla yumuşak olduğundan burada ev yapılamıyor.
2. Tablo, kumaş vb. şeklinde desenli nesnelerde, üstünde şekillerin, motiflerin belirdiği düzlem; fon: Pembe zemin üstüne beyaz çiçekli bir duvar kâğıdı
3. Bir mevzunun, bir eylemin dayandırıldığı esas, temel. Tartışmayı akılcı bir zemine oturtmak.
4. Niçin, mevzu: Bu durum ana kız içinde bir ihtilaf zemini oluşturdu. Bir öyküye zemin olan vaka.
5. Yürütülecek eyleme uygunluğu bakımından ele alınan koşullar belli bir etkiye, fikir akımına açık, duyarlı kimse ya da topluluk; ortam: Taraflar içinde bir antak kalma zemini yaratmak. Tasarılarını gerçekleştirebileceği bir zemin arıyor. Bu gençler yeni müritler arayan mezhepler için uygun bir zemin oluşturuyorlar
6. Zemin hazırlamak, niçin olmak; sonrasında gerçekleştirilecek bir şeye uygun ortam yaratmak. || Zemin katı, yerkatı. || Zemin ve zamana uygun, mevzuya ve içinde bulunulan koşullara uygun düşen söz için kullanılır. || (Herhangi bir) zeminde, herhangi bir mevzuda: Bu şekilde bir zeminde konuşacak, başka şeylere dokunmayacaksınız.
—Esk.
1. Yeryüzü, dünya: "Fürûğ-i nûr-ı ruhından münevver oldu zemin" (Vasfi, XVI. yy.).
2. Zemin-bus, yeri öpen; saygıyla eğilen. |j Zemin-dar, vali, egemen. || Zemin-gir, toprağa, yere yapışan; yatalak. Zeminkâr, konuşma esnasında çeşitli bahanelerle aslolan mevzuya girmekten kaçınan. || Zemin-kûb, ayağını yere vuran; çengi, dansöz, || Zemin-peyma ya da zemin -peymay, yer ölçen; çok seyahat eden. || Zemin-i mürde, boş, tenha yer. || Zemin-i üf- tade, boş bırakılan ekilmeyen toprak.
—Akışkan, mekan. Zemin tesiri, taşıma işlevi, esnek ya da rijit eteklerle (zemin ya da su yüzeyi bu eteklerin alt çeperini oluşturur) sınırı olan bir ya da birçok boşluk içine, vantilatörlerle üflenen düşük basınçlı havayla sağlanan tutunma sistemlerinin özelliği. (Bk. ansikl. böl.)
—Bayınd. Zemin mekaniği, genel mekanik biliminin, bayındırlık ve inşaat çalışmalarında tüm kütle ve altyapı sorunlarını inceleyen dalı.
—Dantele. Dantel zemin üstünde dantel motiflerinin yer almış olduğu ağlar ya da ilmikler bütünü.
—El sant. Halının bordürler içinde kalan orta kısmı. || Zemin halısı, bazı yörelerde taban halı'sı'na verilen ad. || Zemin odası, bazı yazma atölyelerinde yazmalara fon renginin basılmış olduğu oda.
—Sonbahar. sant. Bir nesnenin, bir motifin kabarık ya da renkli olarak ondan ayrıymış şeklinde durduğu yüzey.
—iklimbil. Zemin terselemesi -> TERSELEme.
—Matbaac. Bir dizgiye altlık oluşturan renk ya da fotoğraf. (Hisse senetleri, tahviller, banknotlar vb. çoğu zaman bir zemin üstüne (düz zemin, şasili zemin) basılır. || Sayfa bağlamada, sayfaları ayıran boşluklardan her biri. (Büyük zemin, dış marjı; minik zemin, iç marjı oluşturur.) || Yitik zemin, marjlara doğru taşan ve son şeklini almış baskı üstünde kâğıdın kenarına kadar yayılan fotoğraf.
—Mim. Zemin katı, bir yapının toprağa oturmuş olduğu düzeydeki ya da ondan azca yüksekteki kat.
—Müz Sözlü eserdeki ilk bölüm.
—Parac. üstünde baş resmi ve diğer motiflerin kabartma olarak yer almış olduğu bir madalyanın yş da paranın pürüzsüz yüzü.
—Spor. Zemin örtüsü, oyun ya da antrenman alanını (jimnastik, boks, judo vb.) örten değişik kalınlıkta kumaş ya da plastik yer örtüsü.
—Süslem. sant. Zemin doldurmak, motifleri çizilip tahrir çekilmiş ve altın sürülmüş bir tezhipte, araları uygun renklerle boyamak.
♦ sıf. Zemini oluşturana denir.
—Al. tak. Zemin testere, kıl testere.
—Tekst. Zemin doku ya da örgü, bir kumaşın alt dokusu ya da örgüsü. (Eşanl. fon.)
—ANSİKL. Akışkan, mekan. Zemin tesiri. Gerçek anlamıyla zemin tesiri, h kaçış yüksekliğinin, doğrusu zemin ile etek kenarı arasındaki uzaklığın, eteğin D temel boyutuna (çembersel bir etek sözkonusu olduğunda çapına) oranıyla belirtilir. Hava yaslıklı taşıtlar da denilen zemin etkili taşıtlar, tüketilen hava miktarının kıymeti, sadece hlD oranı °/o 1 'den düşükse ekonomik olur; bu da, fransız mühendis Bertin"i esnek etekler hayata geçirmeye yöneltmiştir. ( HAVAYASTIKLI TEKNE ve HAVAYASTIKLI TREN.)
Gösterim: 51
Boyut: 17.1 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
1. Basılan, üstünde hareket edilen ya da bir şeyin oturmuş olduğu yatay yüzey; taban, döşeme, toprak, yer: Odanın zemini duvardan duvara halı kaplıydı. Otomobil ıslak zeminde patinaj yapmış oldu. Zemin tazla yumuşak olduğundan burada ev yapılamıyor.
2. Tablo, kumaş vb. şeklinde desenli nesnelerde, üstünde şekillerin, motiflerin belirdiği düzlem; fon: Pembe zemin üstüne beyaz çiçekli bir duvar kâğıdı
3. Bir mevzunun, bir eylemin dayandırıldığı esas, temel. Tartışmayı akılcı bir zemine oturtmak.
4. Niçin, mevzu: Bu durum ana kız içinde bir ihtilaf zemini oluşturdu. Bir öyküye zemin olan vaka.
5. Yürütülecek eyleme uygunluğu bakımından ele alınan koşullar belli bir etkiye, fikir akımına açık, duyarlı kimse ya da topluluk; ortam: Taraflar içinde bir antak kalma zemini yaratmak. Tasarılarını gerçekleştirebileceği bir zemin arıyor. Bu gençler yeni müritler arayan mezhepler için uygun bir zemin oluşturuyorlar
6. Zemin hazırlamak, niçin olmak; sonrasında gerçekleştirilecek bir şeye uygun ortam yaratmak. || Zemin katı, yerkatı. || Zemin ve zamana uygun, mevzuya ve içinde bulunulan koşullara uygun düşen söz için kullanılır. || (Herhangi bir) zeminde, herhangi bir mevzuda: Bu şekilde bir zeminde konuşacak, başka şeylere dokunmayacaksınız.
—Esk.
1. Yeryüzü, dünya: "Fürûğ-i nûr-ı ruhından münevver oldu zemin" (Vasfi, XVI. yy.).
2. Zemin-bus, yeri öpen; saygıyla eğilen. |j Zemin-dar, vali, egemen. || Zemin-gir, toprağa, yere yapışan; yatalak. Zeminkâr, konuşma esnasında çeşitli bahanelerle aslolan mevzuya girmekten kaçınan. || Zemin-kûb, ayağını yere vuran; çengi, dansöz, || Zemin-peyma ya da zemin -peymay, yer ölçen; çok seyahat eden. || Zemin-i mürde, boş, tenha yer. || Zemin-i üf- tade, boş bırakılan ekilmeyen toprak.
—Akışkan, mekan. Zemin tesiri, taşıma işlevi, esnek ya da rijit eteklerle (zemin ya da su yüzeyi bu eteklerin alt çeperini oluşturur) sınırı olan bir ya da birçok boşluk içine, vantilatörlerle üflenen düşük basınçlı havayla sağlanan tutunma sistemlerinin özelliği. (Bk. ansikl. böl.)
—Bayınd. Zemin mekaniği, genel mekanik biliminin, bayındırlık ve inşaat çalışmalarında tüm kütle ve altyapı sorunlarını inceleyen dalı.
—Dantele. Dantel zemin üstünde dantel motiflerinin yer almış olduğu ağlar ya da ilmikler bütünü.
—El sant. Halının bordürler içinde kalan orta kısmı. || Zemin halısı, bazı yörelerde taban halı'sı'na verilen ad. || Zemin odası, bazı yazma atölyelerinde yazmalara fon renginin basılmış olduğu oda.
—Sonbahar. sant. Bir nesnenin, bir motifin kabarık ya da renkli olarak ondan ayrıymış şeklinde durduğu yüzey.
—iklimbil. Zemin terselemesi -> TERSELEme.
—Matbaac. Bir dizgiye altlık oluşturan renk ya da fotoğraf. (Hisse senetleri, tahviller, banknotlar vb. çoğu zaman bir zemin üstüne (düz zemin, şasili zemin) basılır. || Sayfa bağlamada, sayfaları ayıran boşluklardan her biri. (Büyük zemin, dış marjı; minik zemin, iç marjı oluşturur.) || Yitik zemin, marjlara doğru taşan ve son şeklini almış baskı üstünde kâğıdın kenarına kadar yayılan fotoğraf.
—Mim. Zemin katı, bir yapının toprağa oturmuş olduğu düzeydeki ya da ondan azca yüksekteki kat.
—Müz Sözlü eserdeki ilk bölüm.
—Parac. üstünde baş resmi ve diğer motiflerin kabartma olarak yer almış olduğu bir madalyanın yş da paranın pürüzsüz yüzü.
—Spor. Zemin örtüsü, oyun ya da antrenman alanını (jimnastik, boks, judo vb.) örten değişik kalınlıkta kumaş ya da plastik yer örtüsü.
—Süslem. sant. Zemin doldurmak, motifleri çizilip tahrir çekilmiş ve altın sürülmüş bir tezhipte, araları uygun renklerle boyamak.
♦ sıf. Zemini oluşturana denir.
—Al. tak. Zemin testere, kıl testere.
—Tekst. Zemin doku ya da örgü, bir kumaşın alt dokusu ya da örgüsü. (Eşanl. fon.)
—ANSİKL. Akışkan, mekan. Zemin tesiri. Gerçek anlamıyla zemin tesiri, h kaçış yüksekliğinin, doğrusu zemin ile etek kenarı arasındaki uzaklığın, eteğin D temel boyutuna (çembersel bir etek sözkonusu olduğunda çapına) oranıyla belirtilir. Hava yaslıklı taşıtlar da denilen zemin etkili taşıtlar, tüketilen hava miktarının kıymeti, sadece hlD oranı °/o 1 'den düşükse ekonomik olur; bu da, fransız mühendis Bertin"i esnek etekler hayata geçirmeye yöneltmiştir. ( HAVAYASTIKLI TEKNE ve HAVAYASTIKLI TREN.)
Boyut: 17.1 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
Kaynak: Büyük Larousse
Cep Telefonları için 300 Tane Zemin Resmi
Rüyada Zemin Kat Görmek
zemin
isim (-mi:ni) Farsça zemin
1 . Taban, döşeme, yer:
"Kırmızı bir zemin üstünde bir sürü insan, havada uçan beyaz bir kuşa bakıyorlardı."- M. Ş. Esendal.
2 . Kumaş, süslü kâğıt, halı, yer muşambası, tablo şeklinde desenli nesnelerde, biçimlerin üstünde yer almış olduğu renk.
3 . mecaz Temel, dayanak:
"Aslolan söyleşi zemini nadide yiyecek tarifi, köşk ve bahçe tanzimidir."- R. H. Karay.
4 . eskimiş Yeryüzü, dünya.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
(herhangi bir) zeminde
zemin hazırlamak
zemin ve zamana uygun
Birleşik Sözler
zemin kat
zemin katı
isim (-mi:ni) Farsça zemin
1 . Taban, döşeme, yer:
"Kırmızı bir zemin üstünde bir sürü insan, havada uçan beyaz bir kuşa bakıyorlardı."- M. Ş. Esendal.
2 . Kumaş, süslü kâğıt, halı, yer muşambası, tablo şeklinde desenli nesnelerde, biçimlerin üstünde yer almış olduğu renk.
3 . mecaz Temel, dayanak:
"Aslolan söyleşi zemini nadide yiyecek tarifi, köşk ve bahçe tanzimidir."- R. H. Karay.
4 . eskimiş Yeryüzü, dünya.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
(herhangi bir) zeminde
zemin hazırlamak
zemin ve zamana uygun
Birleşik Sözler
zemin kat
zemin katı
zemin ingilizcesi
1. ground, earth.
2. floor.
3. ground on which a building rests.
4. ground floor (of a multistory building).
5. ground, background: beyaz zemin üstüne mavi yollar blue stripes on a white ground. 6. basis, ground.
7. subject, topic: bu zeminde on this subject.
8. conditions, circumstances: Buna zemin hemen hemen uygun deðil. The conditions aren´t yet right for this.
- etüdü evaluation of the soil (of a site where construction is planned); soil survey.
- hazýrlamak /a/ to lay the groundwork (for).
- katý ground floor.
- mekaniði soil mechanics.
- suyu groundwater.
- ve zamana uygun suited to both the place and the time.
1. ground, earth.
2. floor.
3. ground on which a building rests.
4. ground floor (of a multistory building).
5. ground, background: beyaz zemin üstüne mavi yollar blue stripes on a white ground. 6. basis, ground.
7. subject, topic: bu zeminde on this subject.
8. conditions, circumstances: Buna zemin hemen hemen uygun deðil. The conditions aren´t yet right for this.
- etüdü evaluation of the soil (of a site where construction is planned); soil survey.
- hazýrlamak /a/ to lay the groundwork (for).
- katý ground floor.
- mekaniði soil mechanics.
- suyu groundwater.
- ve zamana uygun suited to both the place and the time.
Cep Telefonları için 300 Tane Zemin Resmi
Rüyada Zemin Kat Görmek
YORUMLAR