ZİMMET, -ti a. (ar. zimmet). 1. Bir tecim kuruluşunun borçlarının tümü. 2. Bir memurun (para, kıymetli evrak, mal vb. mevzusunda) g...
ZİMMET, -ti a. (ar. zimmet).
1. Bir tecim kuruluşunun borçlarının tümü.
2. Bir memurun (para, kıymetli evrak, mal vb. mevzusunda) görevi gereği üstlendiği mesuliyet: Zimmetindeki mallan işten ayrılırken teslim etmek. Zimmetinde çok para var.
3. Bir kimsenin sorumluluğunu üstlendiği için ödemek zorunda olduğu para, borç: Ayrılan muhasebecinin epeyce zimmeti vardı.
4. Esk. Koruma zorunluluğu.
5. (Bir hesabı, birinin) zimmetine geçirmek, bir hesabı bir başkasının borcuna katmak, ona eklemek. ]| (Bir parayı, kendi) zimmetine geçirmek, kendisine emanet edilmiş bir malı ya da parayı kendisine mal etmek, kendisi için kullanmak.
—Cez. huk. Bir memurun kendisine emanet edilen ya da görevi gereği koruması ya da denetlemesi için kendisine verilen para, senet ya da malı zimmetine geçirmesi, kendine mal etmesi. (Bk. ansikl. böl.)
—ikt. tar. Zimmet kalemi, OsmanlI devletinde maliye teşkilatının Baş muhasebe kalemi'ne bağlı ve Devlet alacaklarını toplamakla görevli daireye verilen ad. (Bu kalemin kâtiplerine de “zimmet halifesi†denirdi.) || Zimmet pusulası, bir alacağın tutarını gösteren hesap pusulası.
—isi. huk. Ahd, eman, itimat, hak. || Akd -i zimmet, bir İslam devletine yurttaş olmayı kabul etme. || Ehl-i zimmet, müslü- manlar tarafınca kendilerine vatandaşlık hakkı tanınmış gayri müslimler.
—Muhs. Bir ticari işletmenin borçlarının tümü. j| Zimmet fişi, ticari kuruluşların ve bankaların muhasebe kayıtlarına geçmesi ihtiyaç duyulan bir borç işlemine ilişkin detayları-bilgileri ve borcun miktarını gösteren belge. (Bu fişler, borç işlemi kasa kanalıyla yapılıyorsa “kasa zimmet fişi", muhasebe kanalıyla yapılıyorsa “muhasebe zimmet fişi†adını alır.) || Zimmet ve matlup, etken ve eylemsiz ya da borç ve alacak. || Bir tutarı zimmetine mahsuben geçirmek, muhasebe kayıtlarında bu tutarın ödendiğini göstermek.
—ANSİKL. Cez. huk. Zimmet suçunun oluşması için lüzumlu unsurlar şunlardır: 1. failin işgören sıfatını taşıması; 2. memurun para ya da para niteliğindeki bir evrak ya da senedi ya da malı ele geçirmesi; 3. bu para, evrak, senet ya da malın memura emanet olarak verilmesi ya da görevi gereği bu tarz şeyleri koruması ya da denetimi altında bulundurması; 4. kabahat işleme kastının bulunması (Türk cez. k. md. 202). Zimmet suçu sadece bir işgören tarafınca işlenebilir. Suçun oluşması için memurun kabahat işleme kastının bulunması da şarttır. Zimmet suçunu işleyen şahıs altı yıldan on yıla kadar ağır hapis cezasıyla cezalandırılır ve doğan zararın iki misli kendisine ödetilir. Zarar hafifse bir yıl ağır hapisten adım atar. Suçtan doğan zarar yargılamadan ilkin tümüyle ödenirse, ceza yarıya kadar indirilir; zarar yargılamanın başlamasından sonrasında fakat karardan ilkin tümüyle ödenirse cezanın üçte biri indirilir (Türk cez. k. md. 202).
1. Bir tecim kuruluşunun borçlarının tümü.
2. Bir memurun (para, kıymetli evrak, mal vb. mevzusunda) görevi gereği üstlendiği mesuliyet: Zimmetindeki mallan işten ayrılırken teslim etmek. Zimmetinde çok para var.
3. Bir kimsenin sorumluluğunu üstlendiği için ödemek zorunda olduğu para, borç: Ayrılan muhasebecinin epeyce zimmeti vardı.
4. Esk. Koruma zorunluluğu.
5. (Bir hesabı, birinin) zimmetine geçirmek, bir hesabı bir başkasının borcuna katmak, ona eklemek. ]| (Bir parayı, kendi) zimmetine geçirmek, kendisine emanet edilmiş bir malı ya da parayı kendisine mal etmek, kendisi için kullanmak.
—Cez. huk. Bir memurun kendisine emanet edilen ya da görevi gereği koruması ya da denetlemesi için kendisine verilen para, senet ya da malı zimmetine geçirmesi, kendine mal etmesi. (Bk. ansikl. böl.)
—ikt. tar. Zimmet kalemi, OsmanlI devletinde maliye teşkilatının Baş muhasebe kalemi'ne bağlı ve Devlet alacaklarını toplamakla görevli daireye verilen ad. (Bu kalemin kâtiplerine de “zimmet halifesi†denirdi.) || Zimmet pusulası, bir alacağın tutarını gösteren hesap pusulası.
—isi. huk. Ahd, eman, itimat, hak. || Akd -i zimmet, bir İslam devletine yurttaş olmayı kabul etme. || Ehl-i zimmet, müslü- manlar tarafınca kendilerine vatandaşlık hakkı tanınmış gayri müslimler.
—Muhs. Bir ticari işletmenin borçlarının tümü. j| Zimmet fişi, ticari kuruluşların ve bankaların muhasebe kayıtlarına geçmesi ihtiyaç duyulan bir borç işlemine ilişkin detayları-bilgileri ve borcun miktarını gösteren belge. (Bu fişler, borç işlemi kasa kanalıyla yapılıyorsa “kasa zimmet fişi", muhasebe kanalıyla yapılıyorsa “muhasebe zimmet fişi†adını alır.) || Zimmet ve matlup, etken ve eylemsiz ya da borç ve alacak. || Bir tutarı zimmetine mahsuben geçirmek, muhasebe kayıtlarında bu tutarın ödendiğini göstermek.
—ANSİKL. Cez. huk. Zimmet suçunun oluşması için lüzumlu unsurlar şunlardır: 1. failin işgören sıfatını taşıması; 2. memurun para ya da para niteliğindeki bir evrak ya da senedi ya da malı ele geçirmesi; 3. bu para, evrak, senet ya da malın memura emanet olarak verilmesi ya da görevi gereği bu tarz şeyleri koruması ya da denetimi altında bulundurması; 4. kabahat işleme kastının bulunması (Türk cez. k. md. 202). Zimmet suçu sadece bir işgören tarafınca işlenebilir. Suçun oluşması için memurun kabahat işleme kastının bulunması da şarttır. Zimmet suçunu işleyen şahıs altı yıldan on yıla kadar ağır hapis cezasıyla cezalandırılır ve doğan zararın iki misli kendisine ödetilir. Zarar hafifse bir yıl ağır hapisten adım atar. Suçtan doğan zarar yargılamadan ilkin tümüyle ödenirse, ceza yarıya kadar indirilir; zarar yargılamanın başlamasından sonrasında fakat karardan ilkin tümüyle ödenirse cezanın üçte biri indirilir (Türk cez. k. md. 202).
Kaynak: Büyük Larousse
Vasıta zimmet sözleşmesi örneği var mıdır?
Rüyada Zimmet Görmek
zimmet ingilizcesi
1. accounting debit (as opposed to a credit).
2. (a) debt; the totality of debts (owed by a firm).
3. charge, responsibility, obligation, or duty.
-ine geçirmek
1. /ý, ýn/ to debit (an amount of money) against/to (someone´s) account.
2. /ý/ to debit (an amount of money) against/to (one´s own) account.
3. /ý/ to embezzle.
-inde olmak /ýn/
1. to be answerable for, be held accountable for (a specified amount of money): Nesligül´ün zimmetinde beþ yüz bin lira var. Nesligül´s answerable for five hundred thousand liras. Bu Nagant zimmetimdedir. I´m responsible for this Nagant revolver.
2. (for one person) to owe (another): Nevin´in zimmetinde yirmi bin lira alacaðým var. Nevin owes me twenty thousand liras.
- sütunu accounting debit column.
1. accounting debit (as opposed to a credit).
2. (a) debt; the totality of debts (owed by a firm).
3. charge, responsibility, obligation, or duty.
-ine geçirmek
1. /ý, ýn/ to debit (an amount of money) against/to (someone´s) account.
2. /ý/ to debit (an amount of money) against/to (one´s own) account.
3. /ý/ to embezzle.
-inde olmak /ýn/
1. to be answerable for, be held accountable for (a specified amount of money): Nesligül´ün zimmetinde beþ yüz bin lira var. Nesligül´s answerable for five hundred thousand liras. Bu Nagant zimmetimdedir. I´m responsible for this Nagant revolver.
2. (for one person) to owe (another): Nevin´in zimmetinde yirmi bin lira alacaðým var. Nevin owes me twenty thousand liras.
- sütunu accounting debit column.
YORUMLAR