Kahve deyince duracaksınız; kırk yıl hatırı olan başka şey var mı şu alemde. Şukufe'nin çocukluğunda kahve, padişaha özel, ayrı bir cezv...
Kahve deyince duracaksınız; kırk yıl hatırı olan başka şey var mı şu alemde. Şukufe'nin çocukluğunda kahve, padişaha özel, ayrı bir cezvede pişirilir, bir bardak suyla ikram edilirmiş. Padişah hazretleri, içmeden önce fincanın üzerindeki köpüğe parmağını değdirir, o kahveli parmağını da su dolu bardağa sokarmış. Su mavi renk alıyorsa fena; zehirli demekmiş zira. Su neden azizmiş, düşünün tekrar…
O günlerden kalma bu alışkanlık, gel zaman git zaman sızıvermiş hayatımıza. Yıllardır kahvenin yanında, hafif soğuk olması kaydıyla hep su getirilir. Çoğunluk bilmez; aslında o su, kahveden önce ağız çalkalamak içindir, kahveden sonra içmek için değil. Sevdiğin şeyin tadı, mümkün olduğunca çok kalmalıdır insanın ağzında. Hem mazinin güzel insanları, o bardaktaki suyun tamamını da içmezmiş. Azlığın, yetinişin insanıymış onlar.
YORUMLAR