Dede Korkut Nedir

DEDE KORKUT HAYATI Dede Korkutun 570-632 yılları içinde, Hz. Muhammed (S.A.V) zamanında yaşamış olduğu rivayet edilmiştir. Oğuzların Kayı ya...


DEDE KORKUT HAYATI
Dede Korkutun 570-632 yılları içinde, Hz. Muhammed (S.A.V) zamanında yaşamış olduğu rivayet edilmiştir. Oğuzların Kayı ya da Bayat boylarından geldiği, hem geçmişten ve hem de gelecekten haber veren, "kerem sahibi bir evliya" olduğu rivayet edilmektedir. "Ozanların Piri" ya da "Ozanların Başı" olarak da malum Dede Korkutun, (manen) Hz. Muhammed´in hayır duasını almış olduğu ve Oğuzlara İslâm dinini öğrettiği de bu rivayetlerle günümüze kadar ulaşmıştır.
Öte taraftan Dede Korkut, tüm Türk kavimlerinin atasıdır ve dâhisidir. Türk destanlarında ve halk hikâyelerinde, Dede Korkut adına ve onun mucizevî sözlerine rastlamak daima mümkündür. Türk hükümdarlarının akıl hocası ve veziri olduğu malum Dede Korkut, tüm Türklüğün yegâne temsilcilerinden ve bugün de yaşatılmaya çalışılan atalarındandır. Destan özellikli bir çok halk kahramanının mücadeleleri anlatılan Dede Korkut hikâyelerinde; güzel ve hikmetli sözler, Türklerin evveliyatına ait rivayetler, han ve beyler hakkında methiyeler, Türk töresine ait bir çok mevzular işlenerek, iyilere övgü kötülere eleştiri vardır.
"Dede Korkut Kitabında (Dede Korkut ala Lisan-i Taife-i Oğuz han Oğuzların Diliyle Dede Korkut Kitabı) 12 destan özellikli hikâye yer alır ve bu kitap, İslâm öncesi ve sonrasında Türklerin yaşayışını, dilini, tarihini, edebiyatını ve kültürünü ihtiva eder. Akıcı ve halkın kullandığı Türkçe ile yazılmış olan bu kitap; gerçek bir şaheserdir. Kitapta, "Dede" ve "Ata" olarak geçen ve "Korkut Ata" olarak da malum Dede Korkut, Türkmen, Kazak, Özbek ve Karakalpak boyları içinde bu adlarla bilinmektedir. Türk dünyasının bilge atası olan Dede Korkut ve onun hikâyelerinde; Türk toplumunun savaşları ve barışları ile beraber, aile ve eğitim yapısıyla üstün ahlâk ve karakter sağlamlığına dikkati çeker. Türk milletiyle özdeşleşmiş olan doğruluk, sözünde durmak, mukaddes değerler uğruna ölmek şeklinde türlü karakterler, hikâyelerin ana temasıdır. Dede Korkut hikâyelerindeki tüm kahramanların aile, cemaat ve insan sevgisini ön planda tutması, millet olarak ahlâk ve yaşam anlayışımızı göstermesi bakımından önemlidir.
Kahramanların büyük bölümü gençtir ve ne olursa olsun bir yiğitlik gösterdikten sonrasında isim verilir. Pek çoğumuz biliriz, Dirse Han oğlu bir boğayı öldürünce Dede Korkut o gencin ismini "Boğaç" koyar ve onu şan, onur, mal ve aşama ile ödüllendirir. Dikkat edilirse, hikâyelerde, gençliğe son aşama ehemmiyet verilmekte, onların, ailesine, milletine ve devletine bağlı, yürekli ve çalışkan olmalarına işaret edilmektedir. Cenk, av, toy vb. eğlencelere Hz. Peygambere salâvat getirilerek başlanması da Türk Kavimleri'nin dinî yönden şuurlu bulunduğunu ve devlet millet birliğinin sağlam temellere dayandığını göstermektedir.
Dede Korkut hikâyelerinde bilhassa göçebe Oğuz Türklerinin doğa şartlarına karşı dirençleri, düşmanlarına karşı devamlı üstünlüğü ve birlik şuurundan doğan kuvvetlilikleri dikkati çeker. Korkut Ata olarak saygı gören Dede Korkutun hikâyeleri yaşlı ve bilginlere büyük kıymet verildiğini de göstermesi açısından, son aşama önemlidir. , doğum, din ve ölüm düşüncesi, hayatin her hemen kendisini gösterir. Bugün Dede Korkut ve onun hikâyelerinden ve destanlarımızdan alacağımız mühim dersler vardır. Fertler içinde saygı, sevgi, karşılıklı hoşgörü ve mertlik bunların başlangıcında gelmektedir. Dede Korkut aslına bakarsak büyük bir vatanseverdir ve milletinin sonsuza dek kuvvetli ve mutlu yaşamasını gerçekleştirme mücadelesi içindedir. Hikâyelerindeki örnek şahsiyetler olan Mamur Han, Kazan Han, Bamsı Beyrek, Boğaç Han, Selcen Hatun, Seğrek ve ötekileri toplumda olması ihtiyaç duyulan ideal insan karakterlerini temsil ederler. Bu insanoğlu, milleti ve vatanı için ölümü göze alan ve tüm zorlukların üstesinden gelebilen kahramanlardır.
Dede Korkut, tüm Türk kavimlerinin fert fert kahraman olmasını istek etmiş olmalı ki, hikâyelerinde zayıflığa, çaresizliğe ve ümitsizliğe yer vermemiştir. Rivayetlere nazaran Onun ölümü dahi evliyalığını, bilge kişiliğini göstermektedir: Türlü Türk boylarının kanaatine nazaran o, rüyasında mezarının hazırlandığını görmüş ve gittiği her yerde öleceği ona rüyasında bildirilmiştir. Seyhun Irmağı'nın Aral Gölü'ne döküldüğü yerin civarlarında, ırmağın üstüne hırkasını sererek orada ruhunu 'a teslim etmiştir. Bugün bir çok yerde onun mezarının olduğu söylenmektedir. Tıpkı Yunus Emre ve Karaca oğlan şeklinde milletimiz, onun mezarına da haiz çıkarak kahramanlarını kendi içinde görmek istemektedir. Türk ve dünya edebiyatının şaheserleri arasına giren ve türlü tarihî filmlere de mevzu olan Dede Korkut Hikâyeleri, insani ve yaşamış olduğu dünyayı tüm özellikleriyle ele almıştır.
Bayburt ili; Türklerin Anadolu’da yerleştikleri en eski yerleşim yerlerindendir. Sosyologlar Bayburt’u gerek Selçuklular, gerekse Osmanlılar döneminde ikinci dereceden mühim bir kültür merkezi olarak nitelendirmektedirler . Bayburt, ünlü sınırlarımızın dışına taşan bir çok ilim ve sanat adamı yetiştirmiştir. Türk dünyasının ortak kültür hazinelerinin en büyüklerinden birisi olan Dede Korkut’ uda bunlardan biride saymak mümkündür. Dede Korkut, tüm Türk dünyasında kabul görmüş - Zamanı ve Efsanevi - ortak ulularımızın en önemlilerindendir.
Prof. Dr. M. Fuat KÖPRÜLÜ, Dede Korkut için; ”Terazinin bir Kefesine Türk Edebiyatının tümünü, başka kefesine de Dede Korkut’ u koysanız gene de Dede Korkut ağır basar” demektedir.

Dede Korkut hikâyeleri Bayburt’ta canlılığını korumaktadır. Türkiye Türkçesinde anlatılan hikâyelerden Beğ Böğrek (Bamsi Beyrek) in en fazlaca varyantı Bayburt’ ta tespit edilmiştir. Hikâyelerde Bayburt , ”Parasarın Bayburt Hisarı” adıyla geçmektedir. Beğ Böyrek’ in mezarı Bayburt Kalesindeki ”Zindan”’ ın tam karşısındaki Duduzar Tepesindedir. Dede Korkut’ un mezarı Masat Köyündedir. Bu bilgiler, Orhan Şžaik GÖKYAY’ ın Dede Korkut çalışmasında mevcut olduğu şeklinde, halk içinde da dilden dile anlatılarak günümüze kadar ulaşmıştır. Valiliğimiz; ilimize toplumsal, kültürel, bilimsel, sportif, ticari ve ekonomik canlılık kazandırmak amacıyla bir şölen düzenlemeyi planlamış, şölene Orta Asya’ dan Anadolu’ya göçen Alp Erenlerden birisi olan ve tüm Türk lehçelerinde ve coğrafyalarında tanınan, hikâyeleri dildin dile anlatılan bu yüce büyüğün ismini vermeyi uygun bulmuş ve 1995 yılından itibaren ”Dede Korkut Kültür - Sanat Şžöleni’ni düzenlemeye adım atmıştır. Şžölen Türk dünyasında büyük yankı bulmuş; Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Balkar - Karaçay, Dağıstan, Kazakistan ve bağımsızlığını duyuru eden başka Türk Cumhuriyetlerinden çok sayıda katılım gerçeklemiştir. Türk Cumhuriyetlerinden ilimize gelen ilim adamları Dede Korkut’ la ilgili tebliğler sunmuşlar, kendi coğrafyalarındaki izlerin etkisinden söz etmişlerdir. Dede Korkut’ un bizim olmasıyla birlikte kendi edebiyatlarının da en büyük değere ve Türk dünyasının coğrafyalar üstü ortak ve en büyük kişiliği olarak nitelemiş ve sahiplenmişlerdir. Dede Korkut, Türk dünyasının ortak birleştirici ve en büyük kişilerinden birisi olarak Bayburt Dede Korkut Kültür - Sanat Şžöleninde anılmaya başladıktan sonradır ki; UNESCO 1999 yılını Dede Korkut’ un 1300. yılı olarak kabul etmiştir. İlimizde 16 - 22 Temmuz 2001 tarihleri içinde 7.’ Si düzenlenen dede Korkut Kültür - Sanat Şžölenlerinde Dede Korkut, geriye kalan yalnız Bayburt ve Türk Dünyası ile sınırı olan kalmamış, tüm dünyanın ortak kıymeti olarak internasyonal bir kalite kazanmıştır.

Dede Korkutun yaygınlıkla malum hikâyeleri;
-Dirse Han Oğlu Boğaç Han
-Salur Kazanın Evinin Yağmalanması
-Kam Büre Beg Oğlu Bamsi Beyrek
-Kazan Beg Oğlu Uraz Beg'in Esir Olması
-Duha Koca Oğlu Deli Dumrul
-Kanlı Koca Oğlu Kan Turali
-Kadılık Koca Oğlu Yegenek
-Basatın Tepegöz'ü Öldürmesi
-Begel Oğlu Emren
-Usun Koca Oğlu Seğrek
-Salur Kazanın Esir Olması
-Dış Oğuzun iç Oguz'a Asi Olması

Dede Korkutun yaşamı ve onun hikâyeleri, geçmişten geleceğe uzanan mücadelede varlığımızın, birliğimizin ve dirliğimizin ne kadar mühim bulunduğunu ortaya koymakta, kahramanlık ruhumuzu coşkun bir üslupla dile getirmekte ve geleceğe umut ve sevgiyle bakmamızı sağlamaktadır.


KİŞžİLİÄžİ
Dede Korkut’un destanların ilk anlatıcısı olduğu tahmin edilmektedir. Hikâyelerde veli bir şahıs olarak ortaya çıkar. Oğuzlar mühim meseleleri ona danışırlar. Keramet sahibi olduğuna inanılır. Gelecekten haberler verdiği söylenir. Ozan ve kamdır. Kopuz çalıp, hikmetli sözler söyler. Kopuzuna da kendine duyulduğu şeklinde saygı duyulur. Oğuzname’de, Dede Korkut’un 295 yıl yaşamış olduğu ve Hz. Muhammed’e elçi olarak göndermiş olduğu anlatılmaktadır. Oğuz Han’a vezirlik yapmış olduğu da düşünülmektedir.
Korkut kelimesinin “kork-” eylem kökünden türemiş olma ihtimalinin yanı sıra Arapça kökenli olup elçi manasına gelmesi de mümkündür. Her iki ihtimalde de ‘Korkut’ kelimesinin bir lakap, bir unvan olduğu görülmektedir. “Dede” kelimesinin ise ecdat manasında kullanıldığı tahmin edilmektedir. Fakat destanlarda daha çok halk içinde büyük saygı ve kutsallık kazanmış halk bilgini anlamında kullanılmıştır.
Dede Korkut’un gerçek adı, yaşamı, yaşamış olduğu çağ ve coğrafyayı kati olarak aydınlatmak eldeki kaynaklar ve rivayet ile mümkün değildir. Destanlardan çıkarılabildiği kadarıyla ise Dede Korkut’un kişiliği iki şekildedir; 1- Mukaddes Kişiliği, 2- Bilge Kişiliği. Başka kaynaklarda devlet adamı benliğinin de bulunmuş olduğu belirtilmektedir. Dede Korkut'un çok kişilikli olarak karşımıza çıkması değişik vakit, hatta değişik mekânda yaşamış benzer şahsiyetlerin destanlarda tek isim altında toplanmış olabileceğini düşündürüyor fakat bu kişiliklerin halkın eklentisi olma ihtimali de vardır

Dede Korkut'un Mukaddes Kişiliği
Destanlarda Dede Korkut keramet sahibi biridir. Doğaüstü bir tinsel güce haizdir. Destanlarda şu şeklinde kerametleri görülmüştür;
1- Gelecekten Haber Verme: “ Korkut Ata söylemiş oldu: Ahir zamanda hanlık yeniden Kayı’ya geçecek. Kimse ellerinden alamayacak, ahir vakit olup kıyamet kopuncaya kadar. “ (Mukaddime)
Destanda geçen örnekte de belirtildiği şeklinde Dede Korkut gelecekten haberler verirdi. Bu haberleri geçmişte yaşamış olduğu deneyimlere dayanarak söylerdi.
2- Halkın Onun Sözünü Tutması: “ Korkut Ata Oğuz kavminin müşkülünü hallederdi. Her ne iş olsa Korkut Ata’ya danışmadan yapmazlardı. Her ne ki buyursa kabul ederlerdi. Sözünü tutup tamam ederlerdi. “ (Mukaddime) Hanlardan çobana kadar hepimiz onun sözüne güvenirdi, ona danışırlardı.
3- Duasının Katında Kabul Olması: “… Ne derse olurdu. Gaipten haber söylerdi. Hak Taâla onun gönlüne esin ederdi. “ (Mukaddime) ,
“… Dede Korkut dedi: (Kılıç) Çalarsan elin kurusun dedi. Hak Taâla’nın emri ile Deli Karçar’ın eli yukarıda asılı kaldı. Zira Dede Korkut keramet sahibi idi, dileği kabul olundu. “ (Kam Püre’nin Oğlu Bamsı Beyrek Destanı)

Birinci örnekte geçen “Ne derse olurdu.” Cümlesi hem halkın onun sözünü dinlediği hem de duasının kabul edildiği anlamındadır. İkinci örnekte de duasının kabul olduğu belirtilmiştir.

Dede Korkut’taki bu kerametlerin iki kaynaktan gelmiş olabileceği düşünülmektedir;
1- İslam Tasavvufu
2- Şžamanist İnanç

Dede Korkut’un destanlarda İslam tasavvufuna uymayan davranışları bu ihtimali zayıflatıyor. Mutasavvıflardaki kâmil insan olma hedefi, çile çekme, dergâh… Şeklinde unsurlar Dede Korkut’ta görülmüyor. Ermişlerinkine çok benzeyen olağan üstü vakalar yaşaması da yazıya geçirilene kadar uğramış olduğu değişimler olabilir, çünkü Türklerin İslam'ı hemen hemen kabul etmiş olduğu ve değişiklik içinde olduğu 15-16. yy.larda yazıya geçirilmiştir.
Dede Korkut’un mukaddes benliğinin Şžamanist yaşantıdan gelmiş olabileceğini kabul edebiliriz. Ozan oluşu Şžamanistlerin hususi durumunu hatırlatmaktadır. Bununla birlikte kerametlerini gizlememesi de mukaddes benliğinin şaman inancından geldiğini güçlendirmektedir.

Dede Korkut'un Bilge Kişiliği
Dede Korkut bayağı insanlardan, devlet adamlarına kadar her insanın saydığı ve danıştığı bilgedir, nasihat vericidir. Bilgeliği eğitici, öğretici ve eleştiri edicidir. Onun bu kişiliği tarih ve cemiyet yaşantısından gelmektedir. Geçmiş Alplerin başından geçen vakaları anlatır ve nasihat verir.

Dede Korkut'un Soyu
Dede Korkut’un soyu hakkında kati bir bilgi elde edilememekle beraber, mukaddimede Bayat Boyu’ndan olduğu geçiyor. Bununla birlikte bir takım kaynaklar Kara Hoca’nın oğlu bulunduğunu anlatmaktadır. Ebulgazi de Kayı boyundan bulunduğunu yazmıştır. Karmış Han’ın oğlu demiştir. Bir takım rivayetler İshak Peygamberin soyundan bulunduğunu söyler. Bir başka rivayete nazaran de Hıristiyan Aziz Kirkor’dur.

Destanlar
Kitapta daha evvel de gösterdiğimiz şeklinde on iki tane destan vardır. Bu destanların her birisi bir boy için söylenilmiştir. Bu destanlarda boyların hanlarının başından geçen vakalar, isim koyma, canavarlarla savaşma şeklinde kısımlar yer almıştır.

Hikâyelerin dili oldukça sadedir. 15.-16. yy.da yazıya geçirildiği halde arı bir Türkçeye haizdir. Az oranda Arapça kökenli kelime de vardır. Orhan Şžaik Gökyay ve Muharrem Ergin’in Latin harfleri ile yayınladıkları kitaplar ilköğretim öğrencilerinin kavrayabileceği kadar mütevazi ve kolay tümce yapısına haizdir. Hikâyeler genellikle manzum ve uyumlu bir biçimde anlatılır. Manzumların bir bölümü kafiyeli olmasa da kulağa hoş gelen bir söyleyiş seçimi vardır. Kitapta ortalama 8.000 tane değişik sözcük ve deyim geçer. Cümleler kısa ve yalındır.

Dede Korkut Destanlarının Genel İç Yapısı
Destanlar olağan üstü olayların yoğunluğundan sıyrılmış ve günlük, mütevazi vakalar da mevzu olmuştur. Destan niteliğine tüm Oğuzları etkilemesiyle ulaşmıştır. Hikâyeler kolay görünen vakalarla başlamış ama tüm Oğuzların etkilenmesiyle neticelenmiştir.
Hikâyelerde dersler verilmiş, halk bilgilendirilmek istenmiştir. Destanlaşmış tarih vakaları anlatılmıştır. Oğuzların dini inançları belirtilmiştir, mesela Alpler kâfirlerle harbe gitmeden evvel arı sudan abdest alıp, iki rekât namaz kıldıkları belirtilmiştir. Halkın tutumsal şartları da anlatılmıştır. Oğuzların daha çok hayvancılıkla geçindiği neredeyse her hikâyede görülmektedir. Yalnız, Oğuzlarda üstünlük zenginlikle, mal mülkle olmaz. Oğuzlarda üstülük yiğitlikle olur. Adam gençlerin isim alabilmesi için bir yiğitlik göstermesi gerekir. Yiğitlik gösteren delikanlıya Dede Korkut isim verir. Verdiği adlar çoğu zaman delikanlının gösterdiği yiğitlikle alakalıdır. Örneğin Boğaç Han’a ‘Boğaç’ adı boğayı boğduğu için verilmiştir. Oğuzlar işlerini kendileri yapamazsa ufak düşerler. Üstünlüklerini kaybetmemek için yardım kabul etmezler. Kazan Han’ın hikâyesinde de bu şekilde olmuş, Kazan Han çobanı, yardımını engellemek için, ağaca bağlamıştır.
Hikâyelerde hanım da söz sahibidir. Hanım da hanlık edebilir. Hanım evlenirken kuvvetli, yiğit birisini arar. Gerektiğinde hanım da savaşır fakat kadının savaşması erkeği ufak düşürür.

Destanlarda yoğunlukla ideal Oğuz Alp'inin iyi mi olması gerektiği anlatılıyorsa da Alplerin başına gelen olaylardan her insana hisse düşüyor. Büyüklüğün ve güçlülüğün erdem ve hünere bağlı olduğu her fırsatta belirtilmiş. Düşmana karşı savaşmak da yiğitliğin, büyüklüğün göstergesidir. Verilen dersler bu kadarla da kalmıyor. Bunların bir bölümü direkt devlete ve yöneticilere bir bölümü de millete verilmek istenen derslerdir.

1- Devlete Verilen Öğütler;
Destanlarda genel bir ilke şeklinde Oğuz birliğini devam ettirme fikri işlenmiştir. Bu birliği devam ettirebilmek için devlete ve devlet adamlarına;
Ekonomik güce haiz olma,
Hüner ve erdem sahibi olma,
Emir olmanın gereği anlatılmıştır.
Destanlarda vurgulanan bu unsurlar sanırız dünya döndüğü sürece devam edecektir.

Bununla birlikte Alplere de şöyleki öğütler veriliyor;
Ok atmada ve yay çekmede hünerli olmak
Düşman ile muharebede üstün gelmek
Ülkesine sahiplenmek
Varlıklı ve eli açık olmak ( ‘Aç doyurmak, yoksul donatmak‘ şeklinde geçen halka karşı merhametli ve eli bol olmak ) Asil olmak ve soyunu ufak düşürmemek.

2- Halka Verilen Öğütler;
Destanlarda halka Alpler kadar yer verilmese de. Hem çoban şeklinde kahramanlarla hem de örnek Alplerle halka da bağzı dersler verilmiş;
Devlete sadık olmak,
Misafirperver olmak,
Dedikodu yapmamak,
Dürüst olmak,
Korkak olmamak,
Çocuğunu iyi yetiştirmek,
Üzerine düşen görevi yerine getirmek,
Eşine sadık olmak,
Ana babaya saygı etmek...
Bu tür durumlar bana ait çıkarabildiklerim. Daha doğrusu yalnız aklımda kalanlar. Sanırım bir tek hikâyeyi enine boyuna incelesek bu tür şeyler şeklinde onlarca nasihat ve ders çıkar. (Bu şeklinde bir incelemeyi yakında yapmayı düşünüyorum, yardımlarınıza talibim!)

Bir takım öğütler de var ki, pek büyük bölümü atasözleri şeklinde kalıplaşmıştır;
Ecel vakti ermeyince can çıkmaz.
Çıkan can geri gelmez.
Yığılı malın mülkün olsa da nasibinden fazlasını yiyemezsin.
Kara eşekbaşına gem vursan katır olmaz, hizmetçiye elbise giydirsen hanım olmaz.
Ve bu tür şeyler şeklinde pek büyük bölümü direkt olarak mukaddimede verilmiş. Bir o denli da hikâyelerin manzum ve secili kısımlarında mevcuttur.


Dede Korkut Destanlarında Yer Alan Eski Türk Gelenekleri
Isim Koyma: Oğuz Türklerinde bir gencin isim alabilmesi için bir yiğitlik göstermesi gerekiyordu. Bu yiğitliği gösterdikten sonrasında Dede Korkut'u çağırırlardı. Dede Korkut da dua edip gence yiğitliğiyle ilgili bir isim verirdi; "... Bunun ismi boz aygırlı Bamsı Beyrek olsun, ismini ben verdim yaşını versin."
Toy etme ( Toplantı yapmış olup karar verme) : Oğuzlar önemli mevzularda karar vermek için toplantı yaparlardı; " Kudretli Oğuz beylerini hep çağırdılar evlerine getirdiler. Ağır misafirlik eylediler.
Düğün: Halen devam eden bir geleneğimiz olan düğünlerde ziyafet verilir şenlik yapılırdı.
Kız İsteme: Kız babasından ya da abisinden istenirdi. Kız istemeğe büyük ve saygı duyulan kişiler giderdi. Dede Korkut Deli Karçar'dan kız kardeşini Bamsı Beyrek'e şöyleki istemiştir; "Tanrını buyruğu ile peygamberin kavli ile aydan arı, güneşten güzel kız kardeşin Banu Çiçek'i Bamsı Beyrek'e istemeğe gelmişim."
Başlık Alma: Kız vermeye karşılık kızın ailesi başlık isterlerdi. Kitapta kız kardeşini vermek istemediği için çok fazla oranda başlık isteyen Deli Karçar anlatılmıştır.
" Deli Karçar der: Dede, kız kardeşim yoluna ben ne istersem verir misin? Dede der: Verelim dedi, görelim ne istersin? Deli Karçar der: Bin adam deve getirin dişi deve görmemiş olsun, bin de aygır getirin ki asla kısrakla çiftleşmemiş olsun, bin de koyun görmemiş koç getirin, bin de pire getirin bana dedi. Eğer bu söylediğim şeyleri getirirseniz pek ala veririm"
Sövüş Etme: Konuk İçin Hayvan Kesme. Oğuzlar bir konuk geldiği vakit onun için bir hayvan kesip ikram ederlerdi.
Rüya Yorma: Rüyalarında gördükleri acayip durumları Dede Korkut'a yorumlatıp mana çıkarırlardı


DEDE KORKUT MİRASI
19. yüzyılın başlarında Dresden’de bulunmuş olan Dede Korkut yazması, “Kitâb-ı Dedem Korkud Alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzân” ismini taşır; “Oğuz boyunun diliyle Dedem Korkud Kitabı” anlamına gelir. 20. yüzyılın ortalarında Vatikan’da bulunmuş olan yazmanın ismi ise “Hikâyet-i Oğuznâme, Kazan Beğ ve Gayrı”dır; “Oğuzname hikâyesi, Kazan Bey ve diğerleri” anlamına gelir. Dresden nüshası bir giriş ve 12 destanî hikâyeden oluşur. Vatikan nüshasında ise girişle beraber yalnız 6 destanî hikâye vardır. Bu nüshadaki giriş ve destanî hikâyeler, Dresden nüshasında bulunanlardan değişik değildir. O hâlde Dede Korkut mirasından yazma olarak elimizde bir giriş ve 12 destanî hikâye mevcuttur. Destanî hikâyelerin her birisi Dresden nüshasında “boy” olarak adlandırılmaktadır; bu bakımdan ben de yazımda bu hususi terimi kullanacağım.

Birisi noksan de olsa iki yazma hâlinde elimize ulaşan 12 boyun, 15. yüzyılda Şark ve Cenup-Şark Anadolu ile Azerbaycan coğrafyasına egemen olan Akkoyunlular zamanında son şeklini almış olduğu ve Osmanlıların Anadolu’nun Şark ve Cenup-Doğusuna egemen olduğu 16. yüzyılda yazıya geçirildiği düşüncesindeyim. Oğuzların tarihini yazan ve Dede Korkut kitabını Oğuz Türklerinin millî destanı kabul eden Türk tarihçisi Faruk Sümer; yazmalarda geçen alay, gönder şeklinde yalnız Osmanlılara ait askerî terimlerden dolayı eldeki yazmaların 16. yüzyıldan ilkin yazıya geçirilmiş olamayacağı fikrindedir. Boyların coğrafyası Şark ve Cenup-Şark Anadolu ile Azerbaycan sahasıdır ve bu bölge 16. yüzyılda Osmanlıların eline geçmiştir. Esasen eserin giriş kısmının başlangıcında yer edinen “Korkut Ata ayıtdı: ağır zamanda o anlık girü kayıya dege, kimsene ellerinden almaya, â0ır vakit olup kıyâmat kopınça. Bu didügi Osman neslidür, işde sürilüp gideyorır.” ifadeleri, eserin Osmanlılar zamanında ve Osmanlı toprağında istinsah edildiği mevzusunda bence herhangi bir şüpheye yer bırakmıyor. Ama Dede Korkut coğrafyası, Osmanlılardan ilkin Akkoyunluların elindeydi ve bence boyların elimizdeki nüshalarda görülen son şekli alması Akkoyunlular zamanında, kısaca 15. yüzyılın ikinci yarısında olmuştur. Akkoyunlular kendilerini Oğuzların Mamur boyundan kabul ediyorlardı ve bundan dolayı, etken bir kahraman olmadığı hâlde Mamur Han eserde en saygın mevkie çıkarılmıştı.

Dede Korkut kitabının 15. yüzyılda, Akkoyunlular zamanında almış olduğu son şekli, bugüne ulaşan iki yazmaya dayanarak şöyleki anlatabiliriz.

Giriş bir yana bırakılırsa kitap, mevzuları bakımından birbirlerinden bağımsız, “boy” ismi verilen 12 destanî hikâyeden oluşur. 12 boyun her birisi, bir ya da iki kahraman üstüne kurulmuştur; ama gerek bir boyun esas kahramanları, gerek destek kahramanları, başka boylarda da geçer ve bir boydaki destek kahraman başka boyda esas kahraman olabilir. Bu şekilde esas kahramanın üstüne kurulmuş bulunan vak’a itibarıyla bağımsız olan boylar, ortak kahramanlarla birbirine bağlanmış olur. Kahramanların başı Salur Kazandır ve dört boy, Salur Kazan ya da oğlu Uruz üstüne kurulmuştur. Başka kahramanlar Salur Kazan’ın beyleri ve arkadaşlarıdır. Mamur Han ise Salur’un da bağlı olduğu hükümdardır; fakat vakalara etken olarak karışmaz. 12 boydan 9’unda Salur Kazan ve arkadaşları geçer; 3 boyda ise onları göremeyiz. Fakat 12 boyun hepsinde de Dede Korkut vardır. Dede Korkut’un boylardaki esas işlevi kopuz çalarak boy boylaması, soy soylamasıdır. Boyların anlatılmasına boy boylamak, boylar içindeki manzum kısımlara soy, soyları kopuz eşliğinde belirgin bir melodiyle okumaya ise soy soylamak denir. Dede Korkut her boyun sonunda boy boylar, soy soylar; kahramanlara dua eder ve kimi zaman onlara isim verir. Dede Korkut’un boyda, müşkül işleri çözmek için ortaya çıkmış olduğu da olur. Şžu hâlde Dede Korkut, 12 boyu birbirine bağlayan ve boyları düzenleyip gösteren ortak kahramandır. Başta yer edinen giriş kısımı de eserin bütünlük kazanmasında rol oynar.

Özetlemek gerekirse anlatmaya çalıştığım bu son şekil öyleki bir “form”dur ki hem her boy, bağımsız bir yapıt şeklinde tek başına ele alınabilir; hem de 12 boy bir bütünlük içinde tek bir yapıt kabul edilebilir.

“Dede Korkut mirası” derken ben, bir taraftan bu “son biçim”in oluştuğu zamandan daha sonraki yüzyıllara kalan mirası kastediyorum; bir taraftan da bu “son biçim”in daha önceki dönemlerden kalan bir miras bulunduğunu düşünüyorum.

Ilkin birinci noktaya bakalım: Sonraki yüzyıllara Dede Korkut’tan kalan miras nedir? Burada şunu belirtmeliyim ki sonraki yüzyıllara kalan miras, ne olursa olsun yukarıda tarif ettiğim “son biçim”den çıkmış olmayabilir. Başka Türk coğrafyalarında daha önceki dönemlerden kalmış rivayetler de mevcuttur.

Dede Korkut ve eserdeki beylerle ilgili rivayetler, daha sonraki bir takım yazılı kaynaklarda da ufak parçalar ya da atıflar hâlinde görülür. 3. Murat zamanında Bayburtlu Osman’ın yazdığı “Tevârîh-i Cedîd-i Mir’ât-ı Cihan”da, 1597’de yazılan Şžerefnâme’de, 17. yüzyıla ait Evliya Çelebi seyahatnamesinde, Ebülgazi Bahadır Han tarafınca 1660’ta yazılan Şžecere-i Terâkime’de, 1672’de yazılan Arapça Müneccimbaşı tarihinde, gene 17. yüzyılda Buharalı Hafız Derviş Ali Çengi tarafınca yazılan Tuhfetü’s-Sürûr adlı Farsça eserde, bir takım Bektaşî velâyet-namelerinde ve Kul Ata adlı Azeri şairin Leyla Mecnun mesnevisinde kimi zaman birer ikişer cümlelik, kimi zaman yarım sayfaya varan uzunlukta Dede Korkut ve beyleriyle ilgili rivayetler vardır. Şžecere-i Terakime’de ise Dede Korkut kahramanları ve bilhassa Salur Kazan’la ilgili rivayetler epey hacimlidir.

20. yüzyıl sözlü geleneğinde Dede Korkut boylarının en diri olarak yaşamış olduğu yer Türkmenistan’dır. Yüzyılın ortalarında Ata Rahmanov’un derlediği metinler el yazmaları hâlinde Türkmenistan’ın Kol Yazmaları Enstitüsü’nde saklanmaktadır. Bununla birlikte Nurmırat Esenmıradov’un derlediği iki metin de vardır. Bu metinler 1980’lerin sonundan itibaren Türkmenistan’da yayımlanmaya adım atmıştır.

Ata Rahmanov’un derlemelerinden anlaşıldığına nazaran Dede Korkut kitabındaki 12 boydan 7’si Türkmenistan sözlü geleneğinde 20. yüzyıla kadar ulaşmıştır. Bu tür durumlar Iza berilediren Nesilsiz (Dirse Han oğlu Boğaç Han boyu), Makav (Deli Dumrul boyu), Yekegöz (Basat’ın Tepegöz’ü öldürmüş olduğu boy), Töreli Bey (Kan Turalı boyu), Bamsım Birek (Bamsı Beyrek boyu), Salır (Salur Kazan’ı oğlu Uruz’un tutsaklıktan çıkardığı boy), Imra (Begil oğlu Emren boyu) adlı hikâyelerdir. Bu hikâyelerde farklılıklar olsa da Dede Korkut yazmalarındaki boyların mevzuları temel olarak korunmuştur; hatta kahramanların isimleri da ufak değişimlerle aynı kalmıştır.

Ata Rahmanov’un derlediği üç hikâye ile Nurmırat Esenmıradov’un derlediği iki hikâye Dede Korkut kitabında yoktur. Bu tür durumlar İgdir, Dışoğuzların Gever Hanlıkına Karşı Köreşi, Oğuzların Melâllaşmakı, Tekemuhammet, Salır Gazan ve İtemcek Hekâyası’dır. Dede Korkut kitabındaki 12 boy, bu 5 hikâye ile 17’ye çıkmaktadır.

Dede Korkut kitabındaki üç boy, Azerbaycan, Anadolu ve Balkanlar coğrafyasında, sözlü gelenekte masallaşmış olarak yaşamaya devam etmektedir.

Bunlardan biride en yaygını Bamsı Beyrek boyunun Bey Böyrek adıyla söylenen masallaşmış biçimidir. Bu masalın Azerbaycan’dan; Anadolu’nun Trabzon, Bayburt, Erzurum, Erzincan, Urfa, Kilis, Kahraman Maraş, Sivas, Yozgat, Amasya, Sinop, Bartın, Zonguldak, Kırşehir, Kayseri, Konya, Osmaniye, Afyon, Eskişehir, Kütahya, İstanbul şehirlerinden derlenmiş varyantları vardır. Masalın 1791’de yazıya geçirilmiş noksan bir varyantı ise Türk Dil Kurumu Kütüphanesinde saklanmaktadır. Aynı masalın 1730-31 tarihindeki tam bir nüshası ise Mısır’da bulunmuştur.

Masallaşmış olan ikinci boy Tepegöz boyudur. Bu masalın da Azerbaycan’dan; Iğdır, Posof, Bayburt, Erzurum, Siirt, Yozgat, Kastamonu, Çorum, Çankırı, Ankara, Konya, Aydın, İstanbul, Kırklareli şehirlerinden ve Dobruca’dan derlenmiş varyantları vardır.

Üçüncü olarak Deli Dumrul boyunun masallaşmış varyantları Tokat, Konya, Antalya, Bolvadin ve Üsküp’ten derlenmiştir.

Ferruh Arsunar’ın 1962’de Gaziantep’ten yapmış olduğu bir derleme ise çok ilgi çekicidir. Salur Kazan’ın evinin yağmalandığı boyun bir özeti şeklinde olan hikâyede kahramanlar birbirine karışmış olmakla birlikte, Türkmenistan’daki rivayetlerde olduğu şeklinde temel mevzu aynıdır.

Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan’da sözlü gelenekten derlenen bir rivayet ise direkt doğruya Dede Korkut’un kendisiyle ilgilidir. Bu rivayetlere nazaran Korkut Ata, Azrail’den kaçmak ve ölümden kurtulmak ister; nereye giderse kabrinin kazıldığını görür ve sonunda ölür.

Özbeklerde Alpamış, Kazak ve Karakalpaklarda Alpamıs, Başkurtlarda Alpamışa, Tatarlarda Alıpmemşen ve Altay Türklerinde Alıp Mamaş olarak yaşayan destan; bir sürü araştırıcıya nazaran Dede Korkut kitabındaki Bamsı Beyrek boyu ile ilgilidir. Bu nedenle bu destanı da Dede Korkut mirası olarak düşünebiliriz. Bu şekilde Dede Korkut mirasının Balkanlardan Altaylara kadar uzanan Türk dünyasında yayılmış bulunduğunu görüyoruz.

Dede Korkut kitabının daha önceki dönemlerden kalan bir miras olduğu mevzusuna ulaşınca:

Bilinmiş olduğu suretiyle 14. yüzyılın başlangıcında yazılan Câmiü’t-Tevârîh’teki “Târîh-i Oğuzân ve Türkân” kısımı Oğuz destanıyla ilgili en geniş rivayetlerin yer almış olduğu bir kaynaktır. İşte bu kaynakta Dede Korkut’tan akıllı, bilgili, keramet sahibi ve hakkında bir çok hikâye anlatılan bir kişi olarak bahsedilmekte, bununla birlikte Tuman Han’a isim verdiği belirtilmektedir. Memlûk tarihçisi Aybeg ed- Devâdârî’nin gene 14. yüzyılın başlarına ait Dürerü’t- Tican adlı eserinde Türklerin elden ele dolaştırdıkları iki kitap olduğu, bu kitaplardan birinin Oğuzname ismini taşımış olduğu kaydedilir. Oğuzname hakkında verilen kısa bilgilere nazaran bu kitap Oğuzların başlangıçlarını, ilk hükümdarlarını ve onun adının Oğuz bulunduğunu anlatır; içinde şaşırtıcı ve hayret verici hikâyeler vardır. Bu hikâyelerden biri olarak Tepegöz hikâyesinin özeti de Devâdârî’nin eserinde verilir.

Gerek Devâdârî’nin, gerek Reşideddin’in kayıtları bizlere, 14. yüzyılın başlangıcında Dede Korkut’la ilgili rivayetlerin yaygın bulunduğunu, hatta Devâdârî’ye nazaran bunların Oğuzname adlı bir kitapta toplandığını ve bu kitabın Türk boyları içinde elden ele dolaştığını gösteriyor. Bu durumda 15. yüzyılda son biçimini alan, 16. yüzyılda yazıya geçirilen, 20. yüzyılda da sözlü gelenekte yaşayan Dede Korkut boylarının en geç 13. yüzyılda kitap hâline gelen bir Oğuzname’de toplandığını ve Dede Korkut hikâyelerinin aslına bakarsak Oğuz Kağan Destanından kalan bir miras bulunduğunu söyleyebiliriz.

Bu miras geriye kalan uygar san’at eserlerinde; şiirde, tiyatroda, beyaz perdede yaşamaya devam etmektedir. Şimal ve Cenup Azerbaycan ile Türkiye’de Dede Korkut’tan meydana gelen şiirler, poemalar, tiyatrolar yazılmış; filmler ve çizgi filmler çevrilmiştir. Asla şüphesiz Dede Korkut mirası tüm Türk dünyasında yarınki nesilleri de beslemeye devam edecektir.

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Dede Korkut Nedir
Dede Korkut Nedir
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/08/dede-korkut-nedir.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/08/dede-korkut-nedir.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content