İpek böceği nasıl yetiştirilir? İpekböcekçiliğinin tarihçesi, gelişimi, nerede yapılır, özellikleri nelerdir? İpekböcekçiliği Hakkında Bilgi...
İpek böceği nasıl yetiştirilir? İpekböcekçiliğinin tarihçesi, gelişimi, nerede yapılır, özellikleri nelerdir? İpekböcekçiliği Hakkında Bilgi
İpekböcekçiliği
İpekböcekçiliği; ipekböceği yetiştirme ve ipekböceğinden koza elde etme işidir. Yaklaşık 5 bin yıl önce Çin’de evcilleştirilen dut ipekböceği (Bombyx mori), ipekten yapılan ürünlerin artan değeriyle birlikte önem kazanmıştır. Yüzyıllar boyunca büyük bir sır olarak saklanan ipekböcekçiliğinin Avrupa’ ya ulaşması İÖ 6. yüzyıla rastlar. Bugün dut ipekböceğinin kozalarından elde edilen ipek, dünya toplam ipek üretiminin yüzde 95’ini oluşturmakta ve ipek denince akla genellikle “dut ipeği” gelmektedir. Ama tasar ipeği ve muga ipeği gibi bazı ticari ipek çeşitlerinin sağlandığı kelebek türleri de vardır.
Dut ipekböceklerinin evcilleştirilme sürecinde birçok soy elde edilmiş, bunlar arasında ikiden çok soyun çaprazlanmasıyla polihibrit denen melez soylar geliştirilmiştir.
İpekböceği yumurtası çok küçüktür; 2 bin kadar yumurtanın ağırlığı ancak 1 gr’yi bulur. Beyaz koza veren soyların yumurtaları açık sarı, san koza veren soyların yumurtaları açık yeşildir. Tohum adıyla tanınan bu yumurtalar genellikle standart kutulara konur. Her kutuda ortalama 20 bin yumurta vardır. Uygun sıcaklık altında 11-14 gün içinde gelişerek yumurtadan çıkan tırtıllar dört kez deri değiştirir ve bu dönemleri dışında sürekli dut yaprağıyla beslenirler. Bir kutu ipekböceğine yedirilen dut yaprağı 500 kg’yi aşar; bu nedenle dut ağaçları ipekböcekçiliğinde özel bir önem taşır. Yaklaşık 24-28 günde gelişmesini tamamlayan tırtıllar çalı ya da ağaç dalları gibi uygun bağlantı noktaları arasında salgıladıkları tutunma iplikleriyle kendilerini askıya alır ve koza örmeye başlar. Askıdaki ipekböceğinin 2,5-5 cm’lik gergin ipliklerle hazırladığı kalıba koza pamuğu denir. Bu katmanın altında kesintisiz iplikten oluşmuş orta katman yer alır. İç katman ya da tava dibi denen ve böceği çevreleyen bölüm ile koza pamuğundan ipek çekiminde yararlanılamaz. İpeğin bazen sarı ya da yeşilimsi sarı olan rengi kaynar suyla yapılan yumuşatma işleminde kaybolur.
Yaş kozaların ağırlığı 1,5 gr dolayındadır. Kozadan çekilebilen ipek oranı yılda bir ya da iki kuşak veren soylarda yüzde 70-80’dir. Bir kozadan çekilebilen ipeğin soylara göre değişen ağırlığı 150-550 mg, uzunluğu 300-1.400 m’dir.
Kozasını 48-72 saatte ören ve koza içinde pupa evresine giren böcek boğma denen işlemle öldürülmezse 8-14 gün sonra kozayı delerek erişkin halde dışarı çıkar. İpek ipliklerinin zarar görmemesi için uygulanan boğma işleminde en çok buhar ya da kuru sıcak hava kullanılır. Türkiye’nin kırsal kesimlerinde bu işlem kozalar güneşe bırakılarak, ayrıca ekmek fırınlarına ya da basit ocaklara konarak da yapılmaktadır.
Genellikle ipekböceği ve dut tohumlarının gizlice kaçırılmasıyla Çin’in tekelinden çıkan ipekböcekçiliği Kore ye Japonya’da, daha sonra Hindistan ve İran’da gelişti. Kozadan ipek ipliklerini çekmede kullanılan basit el mancınıkları yerine sürekli gelişen makinelerin kullanılması, üretimi artıran önemli etkenlerden biri oldu. Ama ipekböcekçiliğinde köklü devrim, II. Dünya Savaşı sonrasında önce Japonya’da, ardından İtalya’da hastalıklara dayanıklı, yüksek verimli ve yaşam çevrimleri kısa yeni polihibrit ipekböceği soylarının yetiştirilmesiyle sağlandı.
Anadolu’ya ilk kez İS 552’de Bizans döneminde giren ipekböcekçiliği Marmara Bölgesi’nde yayılmaya başladı. İpek dokumacılığının geliştiği Bursa ve Edirne zamanla önde gelen kozacılık merkezleri durumuna geldi. Osmanlı döneminde de sürdürülen ipekböcekçiliği 1840’tan sonra basit el mancınıkları yerine buharla işleyen filatür (kozadan ipek çekme) tesislerinin kurulmaya başlamasıyla hızla gelişti. Ama Fransa’da ortaya çıkan karataban hastalığı (bak. Nosema) 1860’tan sonra önemli zararlara ve üretimde gerilemeye neden oldu. 1888’de Bursa’da bilimsel ipekböcekçiliğini ve has-talıksız tohum elde etmeyi öğreten Harir Darültalimi adlı bir okul açıldı. Yetiştiricilik ve üretime önemli katkıları olan bu okul 1921’de yeni düzenlemelerle İpekböcekçiliği Mektebi’ne dönüştürüldü. Ayrıca Edirne, Diyarbakır, Antalya ve Denizli’de benzer okullar açıldı.
1926’da ipekböcekçiliği Tarım Bakanlığı’ na bağlandı. 1930-33 arasında üretime olumlu etkileri olan İpekböceği Enstitüsü, ipekböcekçiliği istasyonları ve tohumların soğuk havada korunmasını sağlayan bir kışlak kuruldu. Daha sonra iç ve dış pazarlardaki rekabete, toplumsal ve ekonomik etkenlere ve koza fiyatlarının düzensizliğine bağlı olarak üretimde önemli dalgalanmalar görüldü. 1954’te başlatılan polihibrit oluşturacak saf soyları geliştirme çalışmaları 1963’ten sonra uygulama alanına kondu. 1980’lerde ipeğin tamamına yakın bölümü polihibritlerden sağlanmaktaydı.
İpekböcekçiliğinin temel öğelerinden biri olan dut tohumu ve dut fidanlarının üretimi Türkiye’de genellikle tarımla uğraşan küçük aile işletmelerinde yapılmaktadır.
Türkiye’de 45 il ve bu illere bağlı yaklaşık 2 bin köyde ipekböcekçiliği yapılmaktadır. Yaş koza üretiminin yüzde 90’ını sağlayan iller sırasıyla Bursa (toplam üretimin yaklaşık üçte biri), Bilecik, Sakarya, Balıkesir, Eskişehir, Diyarbakır, Antalya, İzmir ve Ankara’dır.
YORUMLAR