YOKLAMAK g. f, 1. Bir şeyi, bir kimseyi yoklamak, durumunu, olup olmadığını, üzerinde, içinde bir şey bulunup bulunmadığını vb. anl...
YOKLAMAK g. f,
1. Bir şeyi, bir kimseyi yoklamak, durumunu, olup olmadığını, üzerinde, içinde bir şey bulunup bulunmadığını vb. anlamak için elle dokunmak ya da bakarak gözden geçirmek, incelemek; kontrol etmek: Yumuşak olup olmadıklarını anlamak için domatesleri yoklamak. Karanlıkta bir ses duyunca silahını yokladı. Gümrük memuru bütün bavulları yokluyor. Polis evin her tarafını yokladı ama aradığını bulamadı.
2. Bir kimseyi yoklamak, bilgisini, duygularını, niyetini vb. anlamaya çalışmak: Bir sürü soru sorup aklı sıra beni yokluyordu. Şöyle bir yokla bakalım, niyetleri nedir?
3. Bir kimseyi yoklamak, hal hatır sormak amacıyla o kimseyi aramak, onu görmeye gitmek: Hastanedeki bir yakınını yoklamak.
4. Bir hastalıktan, sancıdan vb. söz ederken, ara ara ancak hafifçe etkisini göstermek: Kışın romatizmalarım arada bir yokluyor.
*Ger. day. Sesötesi titreşimler ya da çekiç darbeleri uygulayarak bir parçanın içinde, çatlak vb. gibi bir iç hata bulunup bulunmadığını anlamak.
* yoklanmak edilg. f.
1. Bir kimseden, bir şeyden söz ederken, ellenmek, gözden geçirilmek; kontrol edilmek.
2. Bir kimseden söz ederken, durumu, düşünceleri, niyeti vb anlaşılmaya çalışılmak ya da ziyaret edilmek.
* yoklatmak ettirg. f. Yoklanmasını sağlamak.
1. Bir şeyi, bir kimseyi yoklamak, durumunu, olup olmadığını, üzerinde, içinde bir şey bulunup bulunmadığını vb. anlamak için elle dokunmak ya da bakarak gözden geçirmek, incelemek; kontrol etmek: Yumuşak olup olmadıklarını anlamak için domatesleri yoklamak. Karanlıkta bir ses duyunca silahını yokladı. Gümrük memuru bütün bavulları yokluyor. Polis evin her tarafını yokladı ama aradığını bulamadı.
2. Bir kimseyi yoklamak, bilgisini, duygularını, niyetini vb. anlamaya çalışmak: Bir sürü soru sorup aklı sıra beni yokluyordu. Şöyle bir yokla bakalım, niyetleri nedir?
3. Bir kimseyi yoklamak, hal hatır sormak amacıyla o kimseyi aramak, onu görmeye gitmek: Hastanedeki bir yakınını yoklamak.
4. Bir hastalıktan, sancıdan vb. söz ederken, ara ara ancak hafifçe etkisini göstermek: Kışın romatizmalarım arada bir yokluyor.
*Ger. day. Sesötesi titreşimler ya da çekiç darbeleri uygulayarak bir parçanın içinde, çatlak vb. gibi bir iç hata bulunup bulunmadığını anlamak.
* yoklanmak edilg. f.
1. Bir kimseden, bir şeyden söz ederken, ellenmek, gözden geçirilmek; kontrol edilmek.
2. Bir kimseden söz ederken, durumu, düşünceleri, niyeti vb anlaşılmaya çalışılmak ya da ziyaret edilmek.
* yoklatmak ettirg. f. Yoklanmasını sağlamak.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR