Ahlak Nedir?

AHLAK, -kı a. (ar. hulk'un çoğl. terbiye) 1. Mutlak olarak iyi olduğu kabul edilen ya da belli bir yaşam anlayışından lanan da...


Ad: ahlak55.jpg


AHLAK, -kı a. (ar. hulk'un çoğl. terbiye)
1. Mutlak olarak iyi olduğu kabul edilen ya da belli bir yaşam anlayışından lanan davranış kuralları topluluğu: Katı bir terbiye anlayışı.




2. iyinin ve kötünün bilimi: etik ilkeler tarafınca yönlendirilmeleri bakımından ele alınan insan davranışlarının kuramı. (Bk. ansikl. böl.)

3.
Bir kimsenin iyi niteliklerini ya da kişiliğini belirten tutum ve davranışlar bütünü; alışkanlık: Ahlakı bozulmak. Yüzü güzel fakat ahlakı nasıldır bilemem.

Esk. Terbiye-ı fazıla, erdemli davranışlar, iyi terbiye.
  • Terbiye-ı hamide, övülecek huylar, övülmeye kıymet terbiye.
  • Terbiye-ı basene, güzel huylar.
Fels. Terbiye yasası. Kant'a gore, mutluluğa ulaşmayı elde eden yasa. (Kant, şöyleki der: “Mutluluğa layık olmanın yolunu göstermekten başka bir nedene dayanmayan yasaya [eğer böyle bir şey varsa], terbiye yasası ya da töreler yasası diyorum" [Pratik aklın eleştirisi, 2, 2]).

Huk.
  • Terbiye kuralları, devletin yaptırım gücünden yoksun olsalar da cemiyet hayatında düzenleyici etkinlikleri olan kurallar. (Terbiye kuralları, bir toplumda süre içinde gelişen ve insan davranışlarını iyi ya da fena diye niteleyen kurallardır.)
  • Terbiye ve adap, türk hukuk sisteminin aynı, anlamda fakat, ayrı ayrı kullandığı iki sözcük.
  • Terbiye ve adaba aykırı işlemler, terbiye kuralının, uyulması mecburi kalite kazanmış ilkelerine aykırı işlemler.(Türk hukuk sisteminde ahlaka [adaba] aykırı işlemler geçersizdir [Borçlar k. md. 19,20]; bir'işlemin ahlaka aykırı olup olmadığı tarafların sübjektif düşüncelerine gore değil, objektif ölçülere gore yapılır.)
  • Terbiye zabıtası -ZABİTA.
isl. Kuran ve hadislere dayanan İslam ahlakı beş ana temeli ihtiva eder:
  1. insanoğlunun Tanrı'a karşı görevleri (kulluk);
  2. insanoğlunun kendisine karşı görevleri;
  3. insanoğlunun ailesine karşı görevleri;
  4. insanoğlunun ülkesi ve ulusuna karşı görevleri;
  5. insanoğlunun tüm insanlara karşı görevleri.
Kuran'ın çeşitli surelerinde (Bakara, Enam, Yunus, Hud, İbrahim, Kehf, Nahl, İsra, Taha, Enbiya, Rum, Secde, Fatır, Furkan, Enfal vb.) çok sayıda ayet, direkt ahlakla ilgilidir.


Hz. Muhammet, hadislerinde onur, cesaret, doğruluk, konukseverlik, sabır şeklinde eski kabile yaşamında mevcud ahlaksal kavram ve değerlere, Tanrı ve kıyamet korkusu, iyilik, sevecenlik, içtenlik, acıma ve müminler içinde kardeşlik şeklinde öğeleri işleyip ilave ederek İslam ahlakına ayrı bir özellik kazandırdı.


ibn ül-Mukaffa'nın Kelile ve Dimne çevirisiyle İran, ishak bin Huneyn'in Aristoteles çevirileriyle de yunan görüşleri bir bireşim niteliğindeki İslam ahlakının oluşmasında etkin 'rol oynadı. Yunan terbiye görüşünün İslam dünyasında daha da yaygınlaşmasınıysa ibn Miskeveyh'in Tezhib ül-ahlak adlı eseri sağlamış oldu. Nitekim ondan sonrasında gelen ve eserleri geniş ün icra eden Nasrettin-i Tusi ve Celalettin Devva ni, ibn Miskeveyh'ten yararlandılar, ibn Miskeveyh'in bu kitabı Ahlakı olgunlaştırma adıyla türkçeye de çevrildi. Terbiye mevzusunda yapıt veren İslam yazarlar içinde el Maverdi, Haris i Muhasibi, Abdullah bin Kutsal, Kınalızade Ali ve Yakub el-Kindi'nin adları belirtilebilir.

Tanrıbil.
  • Ahlaksal erdemler, toplumda kişinin kendisine ya da başkalarına karşı iyi davranma eğilimleri. (Çoğu zaman, dört ana erdemde toplanırlar: hakkaniyet, ileri- görüşlülük, ılımlılık ve güç. Bunlara, ana erdemler de denir.)
  • Tanrıbilimsel terbiye, tanrıbilimin, insan davranışının kurallarını inceleyen mevzusu.
ANSİKL. Fels. Platon, sofistlere karşı, ahlakın bir önyargılar topluluğu olmadığını ve insan davranışlarını düzenleyen yargının, bir sanıya indirgenemeyeceği- ni, fakat hepimiz için geçerli bir nedene dayandığını temellendirmek istedi. Platon' un bulup ortaya çıkarmak istediği şey, bu temeldi, kısaca bu değerler bilimiydi.


Sistemli ilk ahiak öğretisi, Aristoteles' le beraber ortaya çıktı. Bu filozofa gore hepimiz iyiye ulaşmak ister; iyinin doğası ve ona ulaştıran araçlar üstünde düşünür: “Bütün edimlerimiz, yalnız kendisi için istediğimiz bir erek taşıyorsa (tüm diğeri şeyler yalnızca onun için istenmişse) ve seçişlerimiz bir başka şeyle hiçbir süre belirlenmemişse (...) bu ereğin iyiden, kısaca en yüce iyiden başka bir şey olamayacağı apaçıktır" (Nikhomakhos ahlakı, 1, 2, 1094). Mutluluk da tıpkı böyledir. Çün kü mutluluğu, “her süre kendisi için seçeriz ve hiçbir süre bir başka şey için seçmeyiz" (ay. y). Fakat Aristoteles'e gore bu yüce iyi, belli bir etkinlik, kısaca aklın etkinliğiyle belirlenmiş insan davranışı sonucunda elde edilir.


Descartes'a gore, "ruhun hoşnutluğu" demek olan yüce iyiye ulaşmamızı enge- leyen şey, tutkulardır. Bundan dolayı Des- cartes, günlük yaşamda eylemde buluna bilmek için yargıları askıya alır ve bir "geçici ahlak†benimser. Bu terbiye, doğruluğun (hakikatin) ve bilimin bulunacağı ana kadar yaşamın yönlendirilmesi için geçici olarak lüzumlu ve ergonomik kurallardan oluşmuştur. “Şimdilik, bir ahiak oluşturuyordum kendime ve bu terbiye, üç ya da dört kuralı kapsıyordu [...] Bunların birincisi, ülkemin yasalarına ve törelerine uymaktı [...]†(Yöntem üstüne konuşma, 3). Descartes'ın ikinci kuralı, en sağlam görüşleri ve aklın yönlendirdiği görüşleri izlemekti. üçüncüsü, yerleşmiş kurallara saygı duymak için bireysel istekleri yenmekti: "Yazgıdan çok kendimi yenmeye, dünyanın düzeninden çok isteklerimi değiştirmeye çalışmaktı†(ay.y.).


Kant'a gore, tüm bu ahlakların kusuru, çıkar gözetmez olmamalarıdır. Hakkaten de kişi, iyiliği, dünyadaki ya da diğer dünyadaki mutluluk umuduyla yapmaktadır daima. Oysa Kant'a gore ahlaksal kıymet, “iyiliği, eğilim sonucu değil de ödev olarak†yapmakta aranmalıdır (Terbiye metafiziğinin temellendirilmesi, 1). Kant'ın ahlakı, insanlarda ortak bir kalite bulunmuş olduğu düşüncesine dayanır. Bu kalite, yasaya uyması ihtiyaç duyulan iyi istençtir (iradedir). Fakat iyi istenci, yasanın bu yasa evrensel olarak geçerlidir - yalın bir ortaya konuşu belirleyebilir sadece. Yasanın ve aklın yargısının böylesine biçimci bir anlayışla ele alınması, kantçı ahlakın, deneyimin öğrettiklerine dayandırılamaması sonucunu doğurur. "Ahlakı, örneklerden çıkarsamak ona yapılabilecek en fena hizmettir. Şundan dolayı bana tavsiye edilen her mesela, örneksiz bir örnek, kısaca bir model olmaya layık bulunduğunun bilinmesi için, daha evvelde, ahlaklılık ilkelerine gore yargılanması gerekir ve bu örnek ilk ağızda hiçbir süre ahlaklılık terimini sunamaz bize†(ay.y., 2).


Demek ki terbiye, deneyimlerin ya da çıkar gözetmenin tüm etkilerinin haricinde, sadece önselin (a priori' nin), sadece aklın ilkelerinin üstünde te- mellendirilebilir. Bundan dolayı istencin özerk olması ve evrensel istence saygıdan dolayı ve bu saygı içinde ahlaksal olarak eylemde bulunması gerekir. "Bir evrensel yasa olabilecek kurala gore eylemde bulunmak gerekir yalnızca; kısaca istencin kendini, kendi kuralıyla bir evrensel yasa kurucusu olarak görebildiği kurala gore" (ay.y., 2). Kant ahlakı "koşulsuz (kategorik) buyruklarâ€a dayanır ve bu da şöyleki dile getirilir: "Bir genel yasa ha line gelebilecek kurala gore eyle" (ay.y., 2)


Kantçı ahlakın biçimciliği ve sertliği Hegel'in eleştirilerine uğradı. Hegel'e gore, insan etkinliğinin merkezinde somut ola rak bulunan canlı bir terbiye (Sittlichkeit) vardır (bu terbiye, Enzyklopâdie'de, nesnel tin ile öznel tin arasına yerleştirilmiştir). Fakat Hegel bu görüşüyle, Kant'ı reddetmiş olmaz ve şöyleki der: "istencin bilgisi, kantçı felsefe yardımıyla kuvvetli bir temel ve çıkış noktası bulabilmiştir sadece ve bu da, istencin sonsuz özerkliği düşüncesi yardımıyla gerçekleştirilebilmiştir (Philosophie des Rechts, 135). Fakat Hegel'e gore, kantçı terbiye, her ahlakın temeli olmakla beraber, bütünsellikten uzaktır. Hegel ahlakın, gerçek olarak sadece devlet içinde düşünülebileceğini ileri sürer. “Nitekim Platon, kendinde ve kendiiçin adaletin ne işe yaradığını, onun tüm doğasını tinin egemenliğine bağımlı kılmasına karşın sadece nesnel biçimi içinde, kısaca ahlaksal (sittlich) yaşam olarak devletin kurulmasıyla açıklayabileceğini gösterdi ve böylece, gerçek bilgeliğe haiz bulunduğunu kanıtladı (Enzyklopâdie, 3). Böylece, siyaseti düşünmeden ahlakı düşünmek olanaksız duruma girdi.


Ahlakı, bireylerin cemiyet içindeki dav ranışlarını ve yaşamını belirleyen kuralların topluluğu olarak gören Marx ve Engels de ahlakı, siyasetten ayırmadılar. Onlara gore bu kurallar, toplumun ekonomik gelişim düzeyine ve sınıflar arası ilişkilere bağlıdır ve terbiye, toplumsal grubun maddesel (ekonomik) yaşam koşullarının sonucudur.Paracı üretim tarzına bağlı insan sömürüsü, özgürlükle ve özgürlük içinde elit olma özlemiyle maddesel yaşamın gerekimlerini karşılamak özlemi içinde ferdin parçalanmamasını isteyen bir evrensel ahlakın temeliyle çelişme içine düşer. Bundan dolayı, ekonomi- politik ile terbiye içinde sadece bir çelişik bağıntı, bir yabancılaşma bağıntısı bulunabilir.

Nietzsche ise, ahlakın üç eksen çevresinde incelenmesi icap ettiğini ileri sürer:
1 ° Kaide koyucu terbiye, kısaca bazı şeylerin iyi bazı şeylerin fena bulunduğunu ileri devam eden tavır. Bu anlamda ahlaktan yoksun bir insan, kısaca ahlakdışı bir insan yoktur. Şundan dolayı ahlakı bir yana bırakmak, yaşamı bir yana bırakmakla aynı kapıya çıkacaktır (Nietzsche, burada, terbiye diyince "bir insanoğlunun yaşam koşullarıyla ilişkili bir kıymet yargıları sistemi"ni anlamış olur):
Geleneksel anlamda terbiye, kısaca 1 ° anlamın hususi bir tipi olan terbiye. Nietzsche'ye gore bu terbiye, yaşamı sürdürmenin tatlarından yüz çevirmiş çileci düşüncelere, “tepkiye" dayanır ve dolayısıyla, "yaşamdan gizlice öç almak niyetindeki yoz kişilerin mizacının sonucu olan bir ahlaktır ve bu niyet, başarıya da ulaşır'' (Ecce homo).
Değerlerin yeni tablosu, kısaca Nietzsche'nin eski ahlakın yerine koymak istediği yeni değerlendirmeler sistemi. Bu, yaşamı yüce kıymet olarak benimseyecek "aristokratik†ahlaktır. Bu anlamda "her eylemimiz,eski biçimine başkaldırmış bir ahlaklılıktan başka şey değildir†(Willezur Macht).

Terbiye, Aristoteles'in ahlaka ilişkin üç ki tabının ortak adı: Eudemos ahlakinin (Ethike Eudhemia) [Eudemos tarafından yayımlandığı için böyle adlandırılmıştır],




Sebep: sayfa düzeni






  • Din ve terbiye nedir?


  • Terbiye ve Terbiye Felsefesi


  • Güzel terbiye nedir?



Terbiye kelimesi hulk'un çoğulu olup huylar, seciyeler anlamına gelir. İngilizcede moral, morality bu anlamda kullanılır ve terbiye bilimine ethics, etik denir.


Tüm dinlerin temeli ahlaka dayanır. İslam ahlakı, 'İslam güzel ahlaktan ibarettir' hadisinde ifade edilmiştir. İslam ilimleri içinde terbiye bilimsel ayrı bir daldır.





Ahlâk, kelimenin en dar anlamıyla, neyin doğru ya da yanlış sayıldığı (sayılması gerektiği) ile ilgilenir. Terim çoğu zaman kültürel, dini, seküler ve felsefi topluluklar tarafınca, insanların (öznel olarak) çeşitli davranışlarının yanlış ya da doğru oluşunu belirleyen bir yargı ve ilkeler sistemi terimi ve/ya da inancı için kullanılır.









Terbiye hakkında ansiklopedik bilgiAhlak (Ar. Törebilim) Belli bir toplumun belli bir döneminde bireysel ve toplumsal davranış kurallarını saptayan ve inceleyen bilim...


Bir insanoğlunun yaradılışı gereği gerçekleştirdiği davarnış'ı dilegetiren Arapça hulk sözcüğünün çoğulu olan terbiye terimi, alışkanlık, seciye, mizaç anlamlarını çoğul olarak kapsar. Lügatımızda kişisel terbiye olarak aktöre, toplumsal terbiye olarak töre ve bilim olarak lt;ı>törebilim terimleriyle karşılanmıştır. Bu bakımdan bilim ve felsefe olarak törebilim terimi Fransızcadaki éthique ve morale terimlerinin her ikisini de karşılar. Ethique karşılığı olarak kuramsal törebilim (Os. Nazari Terbiye, Fr. Morale théorique), morale karşılığı olarak kılgın törebilim (Os. Ameli terbiye, Fr. Morale pratique) deyimleri de kullanılmıştır. Morale karşılığı olarak terbiye ve éthique karlşılığı olarak Hami-Sami Dil Ailesi'nin Sami koluna mensup bir lisan. Arap Yarımadası ve Şimal Afrika'da halkın çoğunluğunca, Türkiye ve İran'da ise Arap azınlıklarca kullanılmaktadır.

...Tümünü okumak için bağlantıya tıklayınız.terbiye felsefesi ya da Terbiye Felsefesinin mevzusu insanoğlunun hareketleri, yapmış olup etmeleridir. İnsanın yalnızca iradeli hareketleri terbiye felsefesinin mevzusudur. Etik: İnsanın ahlaksal davranışları ile ilgili sorunları ele alan felsefe dalıdır.

...Tümünü okumak için bağlantıya tıklayınız.Türkçe yazımıyla Türkçe, öteki Türk dilleriyle beraber Altay dil ailesinin bir kolunu oluşturur. Bu ailenin öteki üyeleri Moğolca, Mançu-Tunguzca ve Korecedir. Japoncanın Altay dil ailesinin bir üyesi olup olmadığı mevzusu tartışılmaktadır.

...Tümünü okumak için bağlantıya tıklayınız.etik diyenler de vardır.


Eski düşünürler tüm bu anlamlarda Yunanca ethik deyimini kullanırlardı. Yunaca éthé deyimi, Terbiye ve ahlaklılığın olgusal ve tarihsel olarak yaşa­nan bir şey olduğu, tek tek her ferdin şu ya da bu seviyede şekillendirdiği somut bir ahlâki yaşamı bulunmuş olduğu, bu yaşam içinde ci­simleşen ahlâki değerler, peşinden koşulan ideallerini söz mevzusu olduğu kabulleri üze­rinde, ahlâk adını verilen söz mevzusu tarih­sel olguya yönelen felsefe disiplini; ahlâkın eylemin pratiği olduğu yerde, eylemin teori­sini oluşturan felsefe türü.

...Tümünü okumak için bağlantıya tıklayınız.töre (Os. Örf ve adetler, Fr. Les moeurs) anlamını dile getiriyordu. Sonrasında felsefesel-bilimsel terbiye anlamında éthique ve kılgın-toplumsal terbiye anlamında lt;ı>morale deyimleri kullanılmaya başlandığı şeklinde Lévy-Bruhl tarafınca science des moeurs (Os. Örf ve adat bilimsel) ortaya atıldı. Törebilim'den ayırmak için törebilim olarak karşılayabileceğimiz bu yeni bilim, bizzat Lévy-Bruhl'ün de söylediği şeklinde, ahlakı da kapsamaktadır. Gerçekte Arapça lt;ı>terbiye deyimi, tümüyle, moeurs deyiminin karşılığıdır ve bir lt;ı>toplumda anane, görenek, aktöre ve alışkılarca belirlenmiş toplumsal kurallar'ı dilegetirir


Terbiye
Dini Kavramlar Sözlüğü

Sözlükte "alışkanlık, seciye, doğa, mizaç, karakter" şeklinde anlamlara gelen hulk ya da huluk kelimesinin çoğuludur. İnsanın fiziki yapısı için çoğunlukla halk, manevî yapısı için ise hulk kelimesi kullanılmaktadır. Bir terim olarak ise "insanoğlunun iyi ya da fena olarak nitelendirilmesine sebep olan manevî vasıfları, huyları ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu iradeli davranışlarının bütününe" verilen addır. Ek olarak bu mevzuları inceleyen bilim dalına da ahlâk adı verilir. İslâm ahlâkının membaı Kur'ân ve sünnettir. Hz. Âişe, bir sual münasebetiyle Hz. Peygamber'in ahlâkının Kur'ân ahlâkı bulunduğunu belirtmiştir (Müslim, Müsafirîn, 139). Bu iki dinî ve dünyevî yaşamın genel çerçevesini çizmiş, amelî kurallarını ortaya koymuş, başta fıkıhçı ve hadisçiler olmak suretiyle kelamcılar, mutasavvıflar ve filozoflar tarafınca geliştirilen ahlâk anlayışının temellerini oluşturmuştur. Tanrı insanı en güzel bir halde (kıvamda) yaratmış (Tîn, 95/4), ona kendi ruhundan üflemiştir (Hicr, 15/29). Bu sebepledir ki, Allâh'ın talimatıyla melekler, insanlığın atası olan Hz. Âdem (a.s.) karşısında saygı ile eğilmişlerdir. Sadece insanoğlunun bu üstün ruhî cephesi yanında bir de bedeni cephesi vardır. İnsan, ahlâkî bakımdan çift kutuplu bir varlık özelliği taşımaktadır. Tanrı insan nefsine "fücurunu da takvasının da" esin etmiş, kısaca iyilik de, fenalık de hayata geçirmeye yatkın bir kabiliyet ve istidatla yaratmıştır (Şems, 91/9-10). (M.C.)


Ad: ahlak44.jpg

Terbiye

, insanların cemiyet içindeki davranışlarını ve birbirleriyle ilişkilerini düzenlemek amacıyla başvurulan kurallar dizgesi, başka insanların davranışlarını pozitif ya da negatif halde yargılamakta kullanılan ölçütler bütünü. Tarih süresince her insan topluluğunda belirli bir terbiye dizgesinin bulunmuş olduğu ve bu dizgelerin toplumdan topluma, aynı cemiyet içinde de çağdan çağa değişim gösterdiği gözlenmiştir. Nesnel ya da toplumsal terbiye, insanoğlunun toplumun diğeri bireylerine karşı ödevlerini ihtiva eder. Bu kurallar yazılı olmadığı için biçimsel bakımdan hukuktan değişik olmakla beraber, gene de terbiye ile hukukun örtüştüğü, hatta özdeşleştiği durumlar vardır. Toplumsal yaşama egemen olan hukuk kurallarıyla nesnel terbiye içinde sıkı bir bağ vardır. Toplumun genel terbiye görüşlerine ve toplumsal vicdana uygun düşmeyen hukuk düzenlemeleri, kendilerinden beklenen terbiye zabıtası toplumsal işlevi yerine getiremeyeceğinden uzun ömürlü olması imkansız. Terbiye ve hukuk kuralları arasındaki özdeşlik kimi alanlarda çok belirgindir.


Mesela adam öldürme, hırsızlık, sahtecilik, dolandırıcılık, rüşvet alma ve verme şeklinde ahlakça fena sayılan eylemler, hukuk kurallarının da yasakladığı ve kabahat sayarak yaptırıma bağladığı eylemlerdir. Kimi durumlarda eylemde bulunmamak da terbiye bakımından fena sayıldığı şeklinde hukukun da yasakladığı bir fiil niteliğine bürünür. Mesela terkedilmiş, desteğe muhtaç bir çocuk kabul eden kişinin, onunla ilgilenmesi terbiye açısından bir ödevdir ve bundan kaçınmak ahlaka aykırı sayılır; terkedilmiş minik bir evladı bulup da yetkili kamu görevlilerine bildirmemek, birçok ülkenin ceza yasasında kabahat sayılmıştır.


Uygar hukukta da bireyler yardım edilmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan kan hısımlarına yardım etmekle yükümlüdürler. Hukuk ile terbiye arasındaki ilişki, kimi zaman hukukun terbiye kurallarına dayanması biçiminde ortaya çıkar. Bu durumda terbiye kuralları, hukuk düzeninin ayrılmaz bir öğesi olur. Mesela, kimse özgürlüğünü başkasına devredemediği şeklinde, yasaya ya da genel terbiye ve adaba aykırı olarak sınırlayamaz. Bundan başka, topluma karşı mühim ödevler içeren mesleklere (mesela hekimliğe) ilişkin düzenlemelerde de ödev etiğinin (deontoloji) bir hukuk kuralı haline geldiği görülür.

Ad: ahlak22.jpg
Buna karşılık terbiye, yazılı olmaması ve kaide koyucunun ve taşıyıcının devlet birimleri değil bireyler olmasıyla hukuktan ayrılır. Ek olarak hukuk bireylerin yalnızca eylemlerine yönelirken, terbiye, yeme-içme kurallarından cinsiyet ilişkilerinin düzenlenmesine kadar uzanan bir yaşam alanında, insanların beraber bulunmuş olduğu derhal her durum için kurallar barındırır. Hukuka aykırı davranışlara karşı yaptırım olarak “ceza†uygulanır, fakat ahlaka aykırı davranışlar “kınama†ve giderek “toplum dışına itme†biçiminde tepki görür. Terbiye kuralları, bireylere, ilkin “yetiştirme†sürecinde ana-babaların ve aileleri vesilesiyle, yapmaları ve yapmamaları ihtiyaç duyulan davranışların öğretilmesiyle aktarılır ve uygulanır. Sonrasında ferdin çevresindeki çeşitli cemiyet kesimleriyle bu aktarma ve uygulama sürdürülür. Ahlakın temel dayanağı, bireylerde geliştirilen ve “kötü†davranışla uyandırılan “utanma†duygusudur.


Terbiye, tarih içinde yer yer dinlere bağlı olarak ortaya çıkmış ve her din, belirli bir yaşama biçimi öngören bir terbiye anlayışı barındırmıştır. Bununla beraber terbiye kuralları dinsel kurallardan ayrılır. Terbiye, temelde insanların kendi aralarındaki ilişkileri mevzu edinirken, dinler insanların “kutsal†sayılan ve inanç mevzusu olan doğaötesi güçlerle ilişkileriyle ilgilidir. Ahlaka aykırı bir davranış “ayıpâ€, dine aykırı bir davranış ise “günah†olarak nitelenir. Terbiye, fikir tarihinde çeşitli açılardan bilgi mevzusu edinilmiştir. Ahlaklı olmanın temelinde hangi ilkelerin bulunmuş olduğu ya da bulunması gerektiği ve hangi davranış türlerinin “ahlaklı†(“iyiâ€), hangilerinin “ahlakdışı†(“kötüâ€) olduğu şeklinde sorular Eski Yunan'dan başlayarak, felsefenin etik adlı branşının mevzusu olmuştur. Ahlakı bütünsel bir olgu olarak ele alan düşünürler ise mevzuyu cemiyet eleştirilerinde işlemişlerdir. Ek olarak bireylerin terbiye bakımından cemiyet karşısındaki durumu ve belirli bir terbiye dizgesinin ilgili cemiyet için taşımış olduğu anlam şeklinde mevzular ele alınmıştır. Bir yaşam biçimi ya da bir cemiyet modeli olarak bütünsel terbiye dizgeleri öneren düşünürler de olmuştur. Spinoza'nın Etika'sı birincilere, Platon'un Devlet'ı ile çeşitli ütopya tasarımları (Thomas More, Campanella, Francis Bacon) İkincilere örnektir. Rönesans ve Aydınlanma'yla süregelen gelişme içinde, büyük seviyede Hıristiyanlığa bağlı Batı terbiye dizgelerinde mühim değişimler olmuş, katı kurallardan uzaklaşılarak “özgürlükçü†ve “usçu†bir terbiye anlayışına yönelinmiştir.


Bu süreçte en mühim yeri Kant'ın terbiye çözümlemesi meblağ. Aynı süreç içinde genel olarak “ahlaklılık†terimi sorgulanmış, Nietzsche ve ondan etkilenen varoluşçuluk akımının temsilcileri, yaşadıkları toplumları eleştirerek ahlaktan bağımsız, özgür bir yaşam biçimi önermişlerdir. 20. yüzyılda terbiye daha çok ferdin cemiyet karşısındaki durumu açısından ele alınmıştır. Bir taraftan oluşan teknolojik uygarlık ile refah toplumu ve bunlara bağlı hukuk devleti anlayışı, öte taraftan bilginin yaygınlaşması, ferdin genel olarak cemiyet ve terbiye yargıları karşısındaki durumunu güçlendirmiştir. Fakat bazı modern düşünürler, bilhassa Foucault, bunun görünürdeki durum bulunduğunu, aslında toplumda yaygın ahlakın kişi üstündeki egemenliğini (“iktidarınıâ€) dolaylı yollardan güçlendirerek sürdürdüğünü savunmuşlardır. Günümüz felsefesinde, genel olarak “iyi- kötü†kavramları ve belirgin terbiye kuralları dil içinde oynadığı rol açısından ele alınırken, ahlakın niteliği toplum-birey ilişkileri çerçevesinde münakaşa mevzusu olmayı sürdürmektedir.

Kaynak: Ana Britannica









İnsandaki manevi kıymet ve davranışlara verilen addır. Felsefenin başlıca kollarından biridir. Mevzusu «iyi» ve «kötü» kavramları ile alakalı kıymet hükümleridir. Bazı kurallar ortaya koyar, ne şeklinde hareketlerin etik sayılabileceği konusunu inceler. Terbiye felsefesinde başlıca iki görüş çarpışır. Hürriyetçiler ve Deterministler. 19. yüzyılda Amerikalı felsefeci VVilliam James ile Fransız filozofu Henri Bergson etik davranışlarda hürriyeti esas aldılar. Onlara gore yaşam asla kayıt ve şartlara bağlı bir seviye değildir. Devamlı bir yeniliğe gereksinim vardır. Buna karşılık Deterministler (Gerekirciler) ise, çeşitli sorumlulukların manevi tesiri yüzünden davranışlarımızda asla hür olmadığımızı ileri sürerler.






  • Din ve terbiye nedir?


  • Terbiye ve Terbiye Felsefesi


  • Güzel terbiye nedir?


 

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Ahlak Nedir?
Ahlak Nedir?
http://www.muhteva.com/wp-content/uploads/2017/04/58434d1479765266-ahlak-nedir-ahlak55.jpg
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/ahlak-nedir.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/ahlak-nedir.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content