Akupunktur Nedir? MsXLabs Büyük L. AKUPUNKTUR a (fr acupuncture' •den; lat. acus, iğne ve punctura, iğne bat- ması'ndan a...
Akupunktur Nedir?
MsXLabs Büyük L.
AKUPUNKTUR a (fr acupuncture' •den; lat. acus, iğne ve punctura, iğne bat- ması'ndan acupunctura). insanı bir tüm olarak ele alıp yakın ya da uzak çevresiyle uyumlu kılmak gayesi güden ve bu sebeple "nokta†denilen belli başlı ten bölgelerine saplanınca, vücudumuzu canlandırıcı, türlü güçlerin dolaşımını kolaylaştırma özelliğine haiz ince iğneler kullanan tıp dalı.
—ANSİKL. Çin düşüncesine bakılırsa insan, türlü güçlerin bir bileşimi, Aslolan, Temel, Tek ve Yaratıcı bir gücün türümü, ölümse bu güçlerin ayrışmasıdır. Çin hekimliğinin temel direği olan akupunktur, bununla birlikte moksabüsyonu, vücut eklemlerinin elle muayenesini, ilaç yapımını ve gövde eğitimi tekniklerini de ihtiva eder.
Akupunkturu açıkltoprak dalak-pankreas mide, et, ağız ayan en eski Sağdaki uç boylam rastgele seçilmiş, yalnız kitaplardan birisi Huangdi Neicing'dir (Sarı impa- rator'un gelenekçi klasik kitabı); i.Û. II. yy.'da yüzeydeki yollar gösterilmiştir
piyasaya sürülen ve bir bölümü ta i Ö. XIII. yy' a uzanan bu kitabın iki kısmından birisi Suvın (Ham ipek hakkında saptanan sorular), birisi de Lingşu'dur (Tinsel temel unsur). Bu tedavi yöntemini 1930'larda Avrupa'ya getiren batıklardan ilki Georges Soulie de Morant'dır. Ta o vakit dahi Morant pek çok akupunktur çeşidi bulunduğunu söylüyordu: başka ilim dallarından habersiz, yalnızca, ağrının olduğu yere iğne batırmayı örgören kolay ve ilkel akupunktur; hastayı ve etkileşimleri hesaba katmaksızın yalnız hastalığı göz önüne alıp örnek formüllerde yazılı noktaları göz önüne alan, az daha gelişmiş bir başka akupunktur; ve nihayet, tüm hastalıkların kaynağında bulunan dengesizlikleri araştıran gerçek akupunktur. Bu sonuncusu (çoğu zaman fizyolojinin ve anatominin bizlere öğrettiklerinden değişik olan) bölge ilişkilerine, güçlerin ve kanın organizmadaki dolaşımına dayanır.
Aslına bakarsak akupunktur, garp tıbbının, ona kendi ölçütlerini uygulayarak ya da kendi mantığına bakılırsa açıklamalar getirerek, onu bir destek hekimlik ya da bir uzmanlık dalı şeklinde görmesiyle yetinemez. Akupunktur hususi bir fizloyojiye dayanarak ve özgül tedavi araçlarına başvurarak kendine özgü teşhis yollarını kullanan tam ve apayrı bir hekimliktir.
Günümüzde akupunkturu, bilhassa onun ağrı-sancı dindirici tesirini çözmek amacıyla bir çok bilimsel çabalama yapılmaktadır. Bu emek harcamalar içinde nörolojik, nöroendokrinolojik ve elektrofizyolojik incelemeler vardır; ama bunların çözümlemesi yaklaşımı, somutlaştırılması çok zor bir enerjiler hekimliği olan ve benzetme ile bireşime dayalı zihinsel bir çıkış yöntemi kullanan akupunkturu anlamaya elverişli değildir.
Bu çalışmalara paralel olarak, bilhassa Çin'de akupunkturla anestezi gelişmektedir. Aslına bakarsak yapılmakta olan, anestezi değildir, kolay iğnelerle ya da elektrikle beraber iğnelerle sağlanan bir analjezi, şu demek oluyor ki ağrı-sancı gidermedir Vücudun belirgin noktalan (bir bölme tekniğine bakılırsa) uyarılarak bilinci ve beyindeki tanzim etme yetisi yerinde olan hastalara cerrahi müdahalede bulunabilmeye kafi bir analjezi şartları yaratılır. Bu şekilde bir yöntemin yararlan pek çoktur: uygulama alanının genişliği, hiçbir riskin, kan kaybının ve ameliyat sonrası hastalıkların olmaması, kısa sürede iyileşme ve tıbbi altyapı giderlerinin azlığı. Çin istatistikleri bu yöntemin etkinliği mevzusunda ne kadar iyimserlik vericiyse Garp da bu mevzuda o denli temkinlidir, garp vatanlarında hekimler, Çin'de kolayca uygulanmakta olan bu tür ameliyatlara pek hazırlıklı değildir. Hatta bazıları, doğulu hastaların bu tedaviye yatkın olduklarını ve ağrı-sancı yitirme tekniklerine gönüllü olarak katlandıklarını ileri sürerler. Kuşkusuz bu yöntemin iyi ve fena yanları zaman içinde anlaşılacak ve garp cerrahisinde de olurya yer alacaktır.
Akupunkturla analjezi hayvanlara uygulanmakta, ama akupunktur hemen hemen baytar hekimlikte kullanılmamaktadır.
AKUPUNKTUR DERGİSİ . CİLT 11 . SAYI 43 . YIL 2001
AKUPUNKTURUN TüRKİYE'DEKİ TARİHÇESİ
Baki DÖKME
Rumeli Cad. Efe Sk. 18/2 Osmanbey-İstanbul, Anestezi ve Canlandırma Uzmanı, İst Akupunktur Derneği Sekreteri.
GİRİŞ
Tarih bir milletin belleğini oluşturur. Tarihini iyi bilen milletler, geleceklerini onun üstüne yapı ederler ve hayatta fazla güçlük çekmezler. Tarih bir mekanda kayıtlı olmadığı takdirde unutulmaya mahkumdur. Onun için “Tarih yazının icadıyla başlar†sözü doğru bir tespittir. Her mevzunun olduğu şeklinde akupunkturun da bir tarihçesi var. Onun da unutulmaması için yazılı hale gelmesi gerekiyor. Bu durumu yazmak doğal ki tıp tarihçilerinin işi. Fakat onların akupunktur tarihçesini yazabilmeleri için kaynağa gereksinimleri var. Kaynaklardan birisini buraya almanın tıp tarihçisinin işini kolaylaştıracağını sanıyorum. Başka meslektaşlarımın da ça olarak bir takım bilgiler aktaracaklarını ümit ederim. Çünkü onlar da bu mevzuda bir çok vaka yaşadılar.İ.ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde uzmanlık icra eden bir meslektaşımdan aldığım mektuba yanıt olarak yazacaklarım, akupunkturun tarihçesinin bir kısmının kayda geçmesine vesile olacak diye düşünüyorum. Meslektaşımdan aldığım mektup şöyleki:“Merhaba, Ben Dr. Bahar Çakmak, Cerrahpaşa T. F. de Fizyolojik Tıp ve Rehabilitasyon kısmına asistanım. Akupunkturun Türkiye'ye iyi mi geldiğine, akupunkturun Türkiye'deki evveliyatına dair bilgilere ulaşmak için beni yönlendirir misiniz. İlginiz için teşekkürler. İyi günler..â€Akupunkturun Türkiye'deki gelişimi konusunu yazarken yaşadıklarımı anlatmayı uygun gördüm. Böylelikle, bunaltıcı olabilecek bir tarihçeyi zevkle okunması mümkün hale getirmeyi değerlendirdim.
TüRKİYE'DE AKUPUNKTUR
Akupunktur kelimesini hayatımda asla duymamıştım. İ. ü. Cerrahpaşa Tıp fakültesi'nin son sınıfında okuyordum ve bitirmeme az bir vakit kalmıştı. Anestezi kısmına yetişim yapıyorduk. O günkü hocamız Doç. Dr. Abdülkadir Erengül idi. Bir ara dostlar nereden duymuşlarsa duymuşlar, akupunkturun iyi mi tesir ettiğini sormuşlardı. Abdülkadir Bey “Ben de bilmiyorum, ama herhalde iğnenin ucundan morfin salgılanıyormuşâ€ diye cevapladı.Mevzu orad kapanmış oldu. 28 Kasım 1975' de fakülteden mezun oldum. 30 Kasım 1975'de Almanya'ya gittim. Nisan 1976'da Osterode Devlet Hastanesinde anestezi ihtisasına başladım. Burası çevre hastanesi olduğundan yakın yerlerdeki iki hastaneye daha bakıyordum. Bigün Endonezyalı dostum Dr. Sue'nin elinde ufak bir alet görmüştüm. tanımadığım bir aletti. Ne işe yaradığını sorduğumda “Akupunktoskop†dedi. Akupunktur kelimesini ikinci kez duymuştum. Dostum akupunktur kursuna gittiğini ve öğrenmeye çalıştığını söylemişti. Mevzuya olan ilgim tam olarak o vakit balamıştı ama bir fırsat bulup da akupunktur kursuna gidemedim. Anestezi öğrenmek suretiyle kalp ameliyatlarına katılmak suretiyle 1976 yılının Aralık ayında Giessen şehrine gönderilmiştim. Burada Prof. Dr. herget'in ağrı-sancı kliniği dikkatimi çekmişti. Burada bir taraftan akupunktur yapılıyor, bir taraftan da ozon tedavisi, kupa çekme tedavisi uygulanıyordu. 1 hafta süresince hem anesteziye, hem de ağrı-sancı polikliniğine gittim. Geriye kalan akupunktura olan ilgim iyice artmıştı. Kursları takip etmeye başladım. İlk gittiğim kurs Dr. Stux'un düzenlemiş olduğu kurstu. Orada Ceylon (Sri Lanka)'lu Prof. Dr. Jayasuria da ders anlatmıştı.SK meridyeni anlatılırken SK-30 noktası dikkatimi çekmişti ve ben ilk kez burada öğrendiğim bu noktayı Türkiye'den tanıyordum!.. Ne şekilde mi? Anlatayım
rtaokul yıllarımın başlangıcında Bük'te (Göksu Irmağı'nın kıyısındaki bahçemizin olduğu yerin ismi) güya kendi kendime spor yapıyordum.Takla attığım bir sırada belimde bir ağrı-sancı hissettim. Çünkü takla atmayı usulüyle yapamamıştım. O günden sonrasında belimde ve bir süre sonra sağ bacağımda şiddetli ağrı-sancı hissetmeye başlamıştım. Doğal ki bir iki gün içinde okul doktoru Pancar'a (Dr. Pancaroğlu'nun lakabı) gitmiştim. Pancar'ın verdiği ilaçlar maalesef ağrılarımı geçirmemişti. Sorun çekiyordum. Arkadaşlarımdan Çevik “Gel seni Çöp Ali'ye götüreyim. O, kengi (Siyataljinin Silifke'deki ismi) ocağıdır†dedi. Gittik. Çöp Ali (İnce biri olduğundan bu isim takılmış olsa gerek) yan yatmamı söylemiş oldu. Ağrıyan bacağım üstte kalmıştı. Çöp Ali ayak kafa parmağıyla sağ kalçamda bir noktaya bastırmıştı. Canımın çok yandığını hatırlıyorum. Herhalde ondan dolayı olsa gerek ki, ikinci tedaviye gitmedim. İşte bu kursta gördüüm SK-30 noktası, Çöp Ali'nin çöktüğü (şu demek oluyor ki akupressür yapmış olduğu) noktaydı. Kurs mevzusunda kaldığımız yerden devam edelim. Bir sürü kursa gittim. Fakat gittiğim kurslar içinde Alman Akupunktur Akademisi en derli toplu olanı geldi bana ve ona devam ettim. 1982 senesinde izinli olarak Türkiye'ye gelmiştim. O tarihte Ankara'da Dr. Yakup Buğra ile görüşmüştüm. Görüşme esnasında bir tek SK-30 ile ilgili tespitimden dolayı ona “Akupunkturun Türk icadı olabileceğiâ€ni söylemiştim. Yakup Bey, bunun mümkün olamayacağını söylemiş ve bir de sebep öne sürmüştü, ama şu anda o sebebi hatırlamıyorum; kendisinin de hatırlayabileceğini sanmıyorum. Ben ona “Buna karşın bir araştırmakta yarar var, siz oralısınız; olurya bir şeyler bulabilirsiniz†demiştim. Türkiye'ye dönüş tarihim yaklaşıyordu. Dönmeden ilkin Avusturya'da Viyana Ludwig Boltzmann Akupunktur Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Jochanes Bischko ile mektuplaşmıştım. Bischko “Akupunkturun Türk icadı olabileceği mevzusunda †duyumlar aldığını, ama elinde belge olmadığından kati konuşmasının mümkün olmadığını bildirmişti.Dönmeme yakın Alman Akupunktur Akademisi'nden oranın üyesi olup da Türkiye'ye kati dönüş icra eden Türk doktorlarının isimlerini almıştım. 1 ocak 1984 senesinde Türkiye'ye döndüm. Samsun 19 Mayıs üniversitesi Tıp Fakültesi'nde uzmanlık bitirme sınavım 23 Şubat 1984'de bitmişti. Bir süre Ankara'da kalmaya karar verdim. Ankara Nümune Hastanesi'nde Anestezi Başasistanı olarak emek vermeye ve bir operatör arkadaşımın muayenehanesinde akupunktur hayata geçirmeye başladım. Tarihin tam hatırlamıyorum, olurya Mart 1984 olabilir, Almanya'dan aldığım belgelerimi bir dilekçeye ilave ederek Sıhhat Bakanlığına götürdüm. Resmi olarak akupunktur yapabilmem için bakanlığın iznini istedim. Yetkili bana “Doktor bey, bizim o şekilde bir bölümümüz yok ki sana izin verelim. Sen belgelerini burada bırakma, kaybolup gitmesin†demişti. Bozulmadım doğal... Çünkü maratona yeni başlamıştım ve bu maratonun uzun süreceğini biliyordum. Aldım belgelerimi, çıktım dışarı. “Akupunktur†başlığıyla yazdığım bir yazıyı Tercüman gazetesine vermiştim. 30 Nisan 1984 günü sabahı telefonumun zili çaldı. Karşımdaki şahıs Dr. Yakup Buğra idi. Yakup Bey heyecanlı bir biçimde “Tebrik ederim†dedi.. “Tercüman'daki yazınızı okudum; çok heyecanlandım. Yazdığınız şeklinde akupunktur hakkaten Türk icadı. Bende bununla ilgili belgeler var, onları da Tercüman'da yayınlayalımâ€..Dr. Yakup Bey'den buları işittiğim için çok memnun olmuştum. Yazdıklarını belgeleriyle beraber Tercüman yayınladı. Bu yazıyı bir süre sonra Akupunktur Dergisi'nde de yayınladık. Nedense Ankara beni sarmamıştı, İstanbul'a dönmeye karar verdim. 27 Ağustos'ta İstanbuldaydım. Alman Akupunktur Akademisi'nden 3 kişinin adını almıştım. Biri sanırım Adana'da ydı ve şimdi onun ismini hatırlamıyorum. Bu aradaşımızla şimdiye kadar asla karşılaşmadım. Ya Türkiye'de akupunkturla asla ilgilenmedi, ya da tekrardan yurtdışına çıktı ve Türkiye'ye dönmedi. Başka iki kişiden birisi Anestezi uzmanı Dr. Faruk Türeci, birisi de Op. Dr. Mehmet Fuat Abut idi. Bu arkadaşlarımızla görüşmenin planlarını yaparken, bir taraftan da başka kimlerin akupunktur yaptığını araştırıyordum. Maksadım Türkiye'de akupunktur yapanları bir çatı altında toplamaktı. Dr. Türeci ve Dr. Abut'la görüştüm. Düşüncelerimi açtım. Bilhassa Dr. Mehmet bey bu mevzuda çok istekli ve girişkendi. Bununla birlikte İ.ü. Cerrahpaşa Tıp fakültesi Anestezi Anabilim Dalı'ndan Prof.Dr. Abdulkadir Erengül, Dr. Dirimsel Kocal, Dt. Bülent Topbaşı, Dr. umut Sakar, Dr. Mustafa Oruçoğlu, Dr. Ahmet Özdemir ile de görüşüp fikirlerimi onlara da açmıştım. Çoğumuz dernek kurmada hemfikirdik. Ayrıca Dr. Baha Çelik ile de telefon görüşmesi yaptık. Ona da düşüncelerimi açıkladığımda “Biz de bir dernek kuruyoruz†yanıtını almıştım. “Peki†demiştim. Hakikaten de her iki derneğin emekleri da aynı süreç içinde devam etti. Fakat müessese esnasında bir sorunla karşılaşmıştık.Her iki dernek de adını “Akupunktur Derneği†koymuştu. Dernekler masasındaki yetkililer aynı isimde iki dernek olamayacağını bildirince derneğin birinin ismi “İstanbul Akupunktur Derneği†oldu, ötekininki “Akupunktur Derneğiâ€Bu şekilde ben bir dernek kurmaya çalışırken iki tane derneğimiz olmuştu. Her iki derneğin kuruluşu da Mayıs 1987'de tamamlanmıştı. Her iki dernek te oluşumlarına büyük bir hızla başlamıştı.İstanbul Akupunktur Derneği bir basın toplantısı yapmıştı.
BASIN METNİ
Basın metni tıpkı şöyleydi: “Sayın Basın mensupları;Hepiniz hoş geldiniz. Türkiye'de bulunan akupunktur hekimleri bir araya gelmiş olarak ‘İstanbul Akupunktur Derneği'ni kurmuş bulunmaktayız.Dernek hemen aşağıdaki maksatlar için kurulmuştur:1. Akupunktur ile ilgili bilimsel mevzularda görüşme etmek, tartışmak ve yayınlamak,2. Akupunktur alanındaki emekleri teşvik etmek ve deneysel çalışmalara yardım etmek,3. Bu tıp dalı mensuplarının faaliyetlerini koordine etmek,4. Onları temsil etmek ve haklarını korumak,5. Bu tıp dalı mensupları içinde işbirliğini oluşturmak ve bu durumu geliştirmek,6.Gerektiğinde Sıhhat Bakanlığı'nın müsaadesi çerçeveside öğretici kurslar açmak,7. Her geçen gün güncel hale gelen akupunktur tedavisini milletimize daha iyi tanıtmak ve onun hizmetine sunmak.Yukardaki nedenle kurulmuş olan derneğimizin kurucuları ve geçici yönetim kurulu şu adlardan meydana gelmiştir:1. Prof. Dr. Abdülkadir Erengül: Başkan2. Dr. Mehmet Fuat Abut:İkinci Başkan3. Dr. Baki Dökme: Sekreter4. Dr. Faruk türeci: Muhassip5. Dr. Ahmet Öztürk: Yönetim kurulu üyesi6. Dr. Dirimsel Kocal: Kurucu üye7. Dr. Mustafa Oruçoğlu: Kurucu üye8. Dt. Bülent Topbaşı: Kurucu üye9. Dt. Hülya Topbaşı: Kurucu üye10. Dr. Bahattin Yükler11. Dr. umut SakarTeşekkür ederiz.â€Mayıs 1987 ‘de meydana getirilen genel kurulda şu adlar yönetimuna seçilmişlerdi:1. Dr. Abdülkadir Erengül: Başkan2. Dr. Mehmet Fuat Abut:İkinci Başkan3. Dr. Baki Dökme: Sekreter4. Dr. Dirimsel Kocal: İkinci Başkan5. Dt. Bülent Topbaşı: VeznedarBu 5 kişilik yönetim kurulu uzun seneler vazife yapmıştır.Akupunktur Derneği'nin kurucu yönetim kurulu şu adlardan oluşmuştu:1. Dr. Nüzhet Ziyal: Başkan2. Dr. Baha Çelik: İkinci Başkan3. Dr. Turgut Göksoy: Sekreter4. Dt. Ömer Engin (Veznedar)5. Dt. Şükran EnginHer iki dernek de değişik tarihlerde (Kimi zaman aynı günlerde) meslektaşlarımızın akupunkturu öğrenmeleri için kurslar açtı, seminerler düzenledi. Bu kurslarda hoca değişimi yapılmış oldu. Akupunktur Derneği'nin kurslarına Dr. Mehmet Abut ve Dr. Baki Dökme katıldı. İstanbul Akupunktur Derneği'nin kurslarına ise Dr. Nüzhet Ziyal ve Dr. Baha Çelik geldi.Kurslarda Klasik Çin akupunkturunun yanında Fransız-Alman ekolü Kulak akupunkturunun başlangıç basamağğı da öğretildi. Bir ara iki derneğin birleşmesi gündeme geldi. Yönetim kurulları bir kaç kez bir araya geldi. Fakat birleşme sağlanamadı. Ayrı ayrı çalışmanın daha iyi olacağı kanaatıyla toplantılara son verildi. Fakat bir takım emek harcamalar beraber yürütüldü. Örneğin 8-10 Aralık 1989 tarihlerinde meydana getirilen I. Ulusal Akupunktur Kongresi'inin organizesi iki dernek tarafınca gerçekleştirildi. Dernekler kuruluşlarından itibaren gösterim hayatına da atıldılar ve akupunktur dergisi yapmaya başladılar. İstanbul Akupunktur Derneği'nin çıkardığı “Akupunktur Dergisi†1988 yılından bu zamana kadar gösterim yaşamını devam ettirmektedir. İstanbul Akupunktur Derneği ICMART adlı bir kuruluşa üye olmuştur. Dünya genelinde teşkilatlı bulunan bu kuruluşun 6. toplantısı “6.İCMART Dünya Kongresi†adıyla İstanbul'da yapılmış olup, kongrenin ev sahipliğini İstanbul Akupunktur Derneği yapmıştır.Akupunktur Derneği de buna benzer bir kurultay gerçekleştirmiştir. İstanbul Akupunktur Derneği, Avusturya Ludwig Boltzmann Akupunktur Enstitüsü ile çalışmalarda bulunarak türlü seminerler ile yurt içinde de Tıp fakülteleriyle ortaklık içine girmiş ve türlü sempozyumlar gerçekleştirmiştir. Akupunktur Dergisi'nde şu anda yazdığım mevzuyla ilgili olarak 3 tane yazı çıkmıştır. Bu tür durumlar, Dr. Yakup Buğra, Dr. Cevat Yalın ve Dr. Baki Dökme'ye aittir. Dr. Yakup Buğra'nın yazısı akupunkturun zamanı derinliklerini, Dr. Cevat Yalın'ın yazısı Osmanlı sürecini, Dr. Baki Dökme'nin yazısı ise günümüzdeki durumunu içermektedir.“Acaba bizlerden ilkin Türkiye'de akupunktur icra eden hekim var mıydı?†şeklinde yaptığımız bir araştırmada hastalarımızdan öğrendik ki, evet varmış. Dr. Kayır Doy isminde bir meslektaşımız Nişantaşı'nda 1960'lı yıllarda akupunktur yapmış. Bu meslektaşımız muhtemelen Kafkas kökenli biri.Ondan ilkin ise doktorlar akupunkturu, şu demek oluyor ki kuru iğne tedavisini bıraktıkları için, “Ocak†mensubu olan halk hekimleri çökme (akupressür) tedavisi yapmaktaydılar. Bunun bu şekilde bulunduğunu yaptığımız bir araştırmayla öğrenmiş ve bu araştırmanın sonucunu Tercüman gazetesinde yazdığımız “Akupunktur†başlıklı yazıda ve başka yayınlarımızda kamuoyuna sunmuştuk.Her iki derneğin ve Sıhhat Bakanlığı'nın gayretleri sonucu bakanlığın bünyesinde bir komisyon kuruldu; “Akupunktur üst Komisyonuâ€.Nereden nereye gelmiştik. Komisyon kurulduğunda 1984 senesinde Sıhhat Bakanlığı'na verdiğim dilekçe ve aldığım yanıt gelmişti derhal. Komisyonun kuruluşunu büyük bir sevinçle karşılamıştım. Akupunktur Komisyonu'na her iki dernekten katılan ilk üyeler şunlardı:
AUPUNKTUR üST KOMİSYON üYELERİ
1. Prof. Dr Atilla Varol: Akupunktur Derneği'nden 2. Prof. Dr. Abdülkadir Erengül: İstanbul Akupunktur Derneği'nden 3. Dr. Mehmat Fuat Abut: İstanbul Akupunktur Derneği'nden 4. Dr. Dirimsel Kocal: İstanbul Akupunktur Derneği'nden 5. Dr. Baki Dökme: İstanbul Akupunktur Derneği'nden6. Dr. Dr. Nüzhet Ziyal: Akupunktur Derneği'nden.Şu günlerde değişmediyse Dr. Nüzhet Ziyal ve Dr. Mehmet Abut hala komisyon üyesi oalrak oluşumlarına devam ediyorlar.Akupunktur Komisyonu'nun emekleri sonucu Türkiye'de ilk kez “Akupunktur Yönetmeliği†hazırlandı ve akupunktur emekleri bu yönetmelikle disiplin altına alındı. Yönetmelik 20885 sayılı Resmi Gazete'nin, 3-5. sayfalarında 29.05.1991 tarihinde yayınlanmıştı. Akupunktur üst Komisyonu ortalama 3 yıl ilkin akupunktur öğreniminin Ankara Gazi üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapılmasını kararlaştırmıştır. Fakat hemen hemen bu çabalama başlamamıştır (Not: Mevzuyla ilgili olarak yazdığımız ‘TüRKİYE'DE AKUPUNKTURUN GELECEĞİ' başlıklı yazımızı okumanız tavsiye ederiz. Her iki derneğin geçekleştirdiği kurslardan ön diploma alan meslektaşlarımıza Akupunktur üst Komisyonu tarafınca “Akupunktur Yapabilir Sertifikası†verilmiştir. Bakanlık-Komisyon-Dernekler üçlüsünün ortak emek harcaması sonucu ortalama 75 civarında meslektaşımız sertifika almış, bir süre sonra bir kaç doktora daha sertifika verilmiştir. Dernek emekleri böylece devam ederken bir gelişme oldu. Dr. Mehmet Abut Bilimsel nitelikli Akupunktur Derneği'ni kurdu. Oluşumlarına orada devam etmektedir. AAD'nin kurucuları yönetim kurulu şu kişilerden oluşmuştu
r. Mehmet Abut: BaşkanDr. Nebahat Sivrikaya: 2. Reis Dr. Hakan Canatay: SekreterDr. Cengiz Pilgir: MuasipDr. Faik Selcen: VeznedarAyrıca Dr. Nüzhet Ziyal “Aurikuloterapi Derneği†isminde bir dernek daha kurmuştur.Şu anda 4 tane akupunktur derneği bulunmakta olup, dernek yetkilileri ara sıra bir araya gelmekte ve akupunktur mevzusunda düşünce alışverişinde bulunmaktadırlar. Derneklerin şimdiki yönetim kurulları hemen aşağıdaki kişilerden oluşmuştur:
DERNEK YÖNETİM KURULLARI
Aurikuloterapi Derneği
1. Dr. Nüzhet Ziyal: Reis 2. Dr. Baha Çelik: 2. Başkan3. Dr. Murat Topoğlu: Yazman 4. Dr. Azdağ Bağlas 5. Dr. Kaya Özkuş
Akupunktur Derneği
1. Dr. Nüzhet Ziyal: Reis 2. Dr. Kaya Özkuş: 2. Reis 3. Dr. Murat Topoğlu: Yazman 4. Dr. Baha Çelik 5. Dr. Azdağ Bağlas
Bilimsel nitelikli Akupunktur Derneği
1. Dr. Mehmet Fuat Abut: Reis 2. Dr. Meral Alagün: 2. Reis 3. Dr. Hakan Canatay: Yazman 4. Dr. Cengiz Pilgir: Muhasip 5. Dr. Faik Selcen: Veznedar
İstanbul Akupunktur Derneği
1. Dr. AbdülkadirErengül: Reis 2. Dr. İlhan Öztekin: 2. Reis 3. Dr. Gürbüz Onur Temuçin: 2. Reis 4. Dr. Nurmuhammet Uyguroğlu: Veznedar 5. Dr. Baki Dökme: Yazman
Bilimsel nitelikli Akupunktur Derneği ve İstanbul Akupunktur Derneği ICMART (International Council of Medical Acupuncture and Related Techniques) adlı internasyonal bir kuruluşun üyesidirler.
MsXLabs Büyük L.
—ANSİKL. Çin düşüncesine bakılırsa insan, türlü güçlerin bir bileşimi, Aslolan, Temel, Tek ve Yaratıcı bir gücün türümü, ölümse bu güçlerin ayrışmasıdır. Çin hekimliğinin temel direği olan akupunktur, bununla birlikte moksabüsyonu, vücut eklemlerinin elle muayenesini, ilaç yapımını ve gövde eğitimi tekniklerini de ihtiva eder.
Akupunkturu açıkltoprak dalak-pankreas mide, et, ağız ayan en eski Sağdaki uç boylam rastgele seçilmiş, yalnız kitaplardan birisi Huangdi Neicing'dir (Sarı impa- rator'un gelenekçi klasik kitabı); i.Û. II. yy.'da yüzeydeki yollar gösterilmiştir
piyasaya sürülen ve bir bölümü ta i Ö. XIII. yy' a uzanan bu kitabın iki kısmından birisi Suvın (Ham ipek hakkında saptanan sorular), birisi de Lingşu'dur (Tinsel temel unsur). Bu tedavi yöntemini 1930'larda Avrupa'ya getiren batıklardan ilki Georges Soulie de Morant'dır. Ta o vakit dahi Morant pek çok akupunktur çeşidi bulunduğunu söylüyordu: başka ilim dallarından habersiz, yalnızca, ağrının olduğu yere iğne batırmayı örgören kolay ve ilkel akupunktur; hastayı ve etkileşimleri hesaba katmaksızın yalnız hastalığı göz önüne alıp örnek formüllerde yazılı noktaları göz önüne alan, az daha gelişmiş bir başka akupunktur; ve nihayet, tüm hastalıkların kaynağında bulunan dengesizlikleri araştıran gerçek akupunktur. Bu sonuncusu (çoğu zaman fizyolojinin ve anatominin bizlere öğrettiklerinden değişik olan) bölge ilişkilerine, güçlerin ve kanın organizmadaki dolaşımına dayanır.
Aslına bakarsak akupunktur, garp tıbbının, ona kendi ölçütlerini uygulayarak ya da kendi mantığına bakılırsa açıklamalar getirerek, onu bir destek hekimlik ya da bir uzmanlık dalı şeklinde görmesiyle yetinemez. Akupunktur hususi bir fizloyojiye dayanarak ve özgül tedavi araçlarına başvurarak kendine özgü teşhis yollarını kullanan tam ve apayrı bir hekimliktir.
Günümüzde akupunkturu, bilhassa onun ağrı-sancı dindirici tesirini çözmek amacıyla bir çok bilimsel çabalama yapılmaktadır. Bu emek harcamalar içinde nörolojik, nöroendokrinolojik ve elektrofizyolojik incelemeler vardır; ama bunların çözümlemesi yaklaşımı, somutlaştırılması çok zor bir enerjiler hekimliği olan ve benzetme ile bireşime dayalı zihinsel bir çıkış yöntemi kullanan akupunkturu anlamaya elverişli değildir.
Bu çalışmalara paralel olarak, bilhassa Çin'de akupunkturla anestezi gelişmektedir. Aslına bakarsak yapılmakta olan, anestezi değildir, kolay iğnelerle ya da elektrikle beraber iğnelerle sağlanan bir analjezi, şu demek oluyor ki ağrı-sancı gidermedir Vücudun belirgin noktalan (bir bölme tekniğine bakılırsa) uyarılarak bilinci ve beyindeki tanzim etme yetisi yerinde olan hastalara cerrahi müdahalede bulunabilmeye kafi bir analjezi şartları yaratılır. Bu şekilde bir yöntemin yararlan pek çoktur: uygulama alanının genişliği, hiçbir riskin, kan kaybının ve ameliyat sonrası hastalıkların olmaması, kısa sürede iyileşme ve tıbbi altyapı giderlerinin azlığı. Çin istatistikleri bu yöntemin etkinliği mevzusunda ne kadar iyimserlik vericiyse Garp da bu mevzuda o denli temkinlidir, garp vatanlarında hekimler, Çin'de kolayca uygulanmakta olan bu tür ameliyatlara pek hazırlıklı değildir. Hatta bazıları, doğulu hastaların bu tedaviye yatkın olduklarını ve ağrı-sancı yitirme tekniklerine gönüllü olarak katlandıklarını ileri sürerler. Kuşkusuz bu yöntemin iyi ve fena yanları zaman içinde anlaşılacak ve garp cerrahisinde de olurya yer alacaktır.
Akupunkturla analjezi hayvanlara uygulanmakta, ama akupunktur hemen hemen baytar hekimlikte kullanılmamaktadır.
AKUPUNKTUR DERGİSİ . CİLT 11 . SAYI 43 . YIL 2001
AKUPUNKTURUN TüRKİYE'DEKİ TARİHÇESİ
Baki DÖKME
GİRİŞ
Tarih bir milletin belleğini oluşturur. Tarihini iyi bilen milletler, geleceklerini onun üstüne yapı ederler ve hayatta fazla güçlük çekmezler. Tarih bir mekanda kayıtlı olmadığı takdirde unutulmaya mahkumdur. Onun için “Tarih yazının icadıyla başlar†sözü doğru bir tespittir. Her mevzunun olduğu şeklinde akupunkturun da bir tarihçesi var. Onun da unutulmaması için yazılı hale gelmesi gerekiyor. Bu durumu yazmak doğal ki tıp tarihçilerinin işi. Fakat onların akupunktur tarihçesini yazabilmeleri için kaynağa gereksinimleri var. Kaynaklardan birisini buraya almanın tıp tarihçisinin işini kolaylaştıracağını sanıyorum. Başka meslektaşlarımın da ça olarak bir takım bilgiler aktaracaklarını ümit ederim. Çünkü onlar da bu mevzuda bir çok vaka yaşadılar.İ.ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde uzmanlık icra eden bir meslektaşımdan aldığım mektuba yanıt olarak yazacaklarım, akupunkturun tarihçesinin bir kısmının kayda geçmesine vesile olacak diye düşünüyorum. Meslektaşımdan aldığım mektup şöyleki:“Merhaba, Ben Dr. Bahar Çakmak, Cerrahpaşa T. F. de Fizyolojik Tıp ve Rehabilitasyon kısmına asistanım. Akupunkturun Türkiye'ye iyi mi geldiğine, akupunkturun Türkiye'deki evveliyatına dair bilgilere ulaşmak için beni yönlendirir misiniz. İlginiz için teşekkürler. İyi günler..â€Akupunkturun Türkiye'deki gelişimi konusunu yazarken yaşadıklarımı anlatmayı uygun gördüm. Böylelikle, bunaltıcı olabilecek bir tarihçeyi zevkle okunması mümkün hale getirmeyi değerlendirdim.
TüRKİYE'DE AKUPUNKTUR
Akupunktur kelimesini hayatımda asla duymamıştım. İ. ü. Cerrahpaşa Tıp fakültesi'nin son sınıfında okuyordum ve bitirmeme az bir vakit kalmıştı. Anestezi kısmına yetişim yapıyorduk. O günkü hocamız Doç. Dr. Abdülkadir Erengül idi. Bir ara dostlar nereden duymuşlarsa duymuşlar, akupunkturun iyi mi tesir ettiğini sormuşlardı. Abdülkadir Bey “Ben de bilmiyorum, ama herhalde iğnenin ucundan morfin salgılanıyormuşâ€ diye cevapladı.Mevzu orad kapanmış oldu. 28 Kasım 1975' de fakülteden mezun oldum. 30 Kasım 1975'de Almanya'ya gittim. Nisan 1976'da Osterode Devlet Hastanesinde anestezi ihtisasına başladım. Burası çevre hastanesi olduğundan yakın yerlerdeki iki hastaneye daha bakıyordum. Bigün Endonezyalı dostum Dr. Sue'nin elinde ufak bir alet görmüştüm. tanımadığım bir aletti. Ne işe yaradığını sorduğumda “Akupunktoskop†dedi. Akupunktur kelimesini ikinci kez duymuştum. Dostum akupunktur kursuna gittiğini ve öğrenmeye çalıştığını söylemişti. Mevzuya olan ilgim tam olarak o vakit balamıştı ama bir fırsat bulup da akupunktur kursuna gidemedim. Anestezi öğrenmek suretiyle kalp ameliyatlarına katılmak suretiyle 1976 yılının Aralık ayında Giessen şehrine gönderilmiştim. Burada Prof. Dr. herget'in ağrı-sancı kliniği dikkatimi çekmişti. Burada bir taraftan akupunktur yapılıyor, bir taraftan da ozon tedavisi, kupa çekme tedavisi uygulanıyordu. 1 hafta süresince hem anesteziye, hem de ağrı-sancı polikliniğine gittim. Geriye kalan akupunktura olan ilgim iyice artmıştı. Kursları takip etmeye başladım. İlk gittiğim kurs Dr. Stux'un düzenlemiş olduğu kurstu. Orada Ceylon (Sri Lanka)'lu Prof. Dr. Jayasuria da ders anlatmıştı.SK meridyeni anlatılırken SK-30 noktası dikkatimi çekmişti ve ben ilk kez burada öğrendiğim bu noktayı Türkiye'den tanıyordum!.. Ne şekilde mi? Anlatayım
BASIN METNİ
Basın metni tıpkı şöyleydi: “Sayın Basın mensupları;Hepiniz hoş geldiniz. Türkiye'de bulunan akupunktur hekimleri bir araya gelmiş olarak ‘İstanbul Akupunktur Derneği'ni kurmuş bulunmaktayız.Dernek hemen aşağıdaki maksatlar için kurulmuştur:1. Akupunktur ile ilgili bilimsel mevzularda görüşme etmek, tartışmak ve yayınlamak,2. Akupunktur alanındaki emekleri teşvik etmek ve deneysel çalışmalara yardım etmek,3. Bu tıp dalı mensuplarının faaliyetlerini koordine etmek,4. Onları temsil etmek ve haklarını korumak,5. Bu tıp dalı mensupları içinde işbirliğini oluşturmak ve bu durumu geliştirmek,6.Gerektiğinde Sıhhat Bakanlığı'nın müsaadesi çerçeveside öğretici kurslar açmak,7. Her geçen gün güncel hale gelen akupunktur tedavisini milletimize daha iyi tanıtmak ve onun hizmetine sunmak.Yukardaki nedenle kurulmuş olan derneğimizin kurucuları ve geçici yönetim kurulu şu adlardan meydana gelmiştir:1. Prof. Dr. Abdülkadir Erengül: Başkan2. Dr. Mehmet Fuat Abut:İkinci Başkan3. Dr. Baki Dökme: Sekreter4. Dr. Faruk türeci: Muhassip5. Dr. Ahmet Öztürk: Yönetim kurulu üyesi6. Dr. Dirimsel Kocal: Kurucu üye7. Dr. Mustafa Oruçoğlu: Kurucu üye8. Dt. Bülent Topbaşı: Kurucu üye9. Dt. Hülya Topbaşı: Kurucu üye10. Dr. Bahattin Yükler11. Dr. umut SakarTeşekkür ederiz.â€Mayıs 1987 ‘de meydana getirilen genel kurulda şu adlar yönetimuna seçilmişlerdi:1. Dr. Abdülkadir Erengül: Başkan2. Dr. Mehmet Fuat Abut:İkinci Başkan3. Dr. Baki Dökme: Sekreter4. Dr. Dirimsel Kocal: İkinci Başkan5. Dt. Bülent Topbaşı: VeznedarBu 5 kişilik yönetim kurulu uzun seneler vazife yapmıştır.Akupunktur Derneği'nin kurucu yönetim kurulu şu adlardan oluşmuştu:1. Dr. Nüzhet Ziyal: Başkan2. Dr. Baha Çelik: İkinci Başkan3. Dr. Turgut Göksoy: Sekreter4. Dt. Ömer Engin (Veznedar)5. Dt. Şükran EnginHer iki dernek de değişik tarihlerde (Kimi zaman aynı günlerde) meslektaşlarımızın akupunkturu öğrenmeleri için kurslar açtı, seminerler düzenledi. Bu kurslarda hoca değişimi yapılmış oldu. Akupunktur Derneği'nin kurslarına Dr. Mehmet Abut ve Dr. Baki Dökme katıldı. İstanbul Akupunktur Derneği'nin kurslarına ise Dr. Nüzhet Ziyal ve Dr. Baha Çelik geldi.Kurslarda Klasik Çin akupunkturunun yanında Fransız-Alman ekolü Kulak akupunkturunun başlangıç basamağğı da öğretildi. Bir ara iki derneğin birleşmesi gündeme geldi. Yönetim kurulları bir kaç kez bir araya geldi. Fakat birleşme sağlanamadı. Ayrı ayrı çalışmanın daha iyi olacağı kanaatıyla toplantılara son verildi. Fakat bir takım emek harcamalar beraber yürütüldü. Örneğin 8-10 Aralık 1989 tarihlerinde meydana getirilen I. Ulusal Akupunktur Kongresi'inin organizesi iki dernek tarafınca gerçekleştirildi. Dernekler kuruluşlarından itibaren gösterim hayatına da atıldılar ve akupunktur dergisi yapmaya başladılar. İstanbul Akupunktur Derneği'nin çıkardığı “Akupunktur Dergisi†1988 yılından bu zamana kadar gösterim yaşamını devam ettirmektedir. İstanbul Akupunktur Derneği ICMART adlı bir kuruluşa üye olmuştur. Dünya genelinde teşkilatlı bulunan bu kuruluşun 6. toplantısı “6.İCMART Dünya Kongresi†adıyla İstanbul'da yapılmış olup, kongrenin ev sahipliğini İstanbul Akupunktur Derneği yapmıştır.Akupunktur Derneği de buna benzer bir kurultay gerçekleştirmiştir. İstanbul Akupunktur Derneği, Avusturya Ludwig Boltzmann Akupunktur Enstitüsü ile çalışmalarda bulunarak türlü seminerler ile yurt içinde de Tıp fakülteleriyle ortaklık içine girmiş ve türlü sempozyumlar gerçekleştirmiştir. Akupunktur Dergisi'nde şu anda yazdığım mevzuyla ilgili olarak 3 tane yazı çıkmıştır. Bu tür durumlar, Dr. Yakup Buğra, Dr. Cevat Yalın ve Dr. Baki Dökme'ye aittir. Dr. Yakup Buğra'nın yazısı akupunkturun zamanı derinliklerini, Dr. Cevat Yalın'ın yazısı Osmanlı sürecini, Dr. Baki Dökme'nin yazısı ise günümüzdeki durumunu içermektedir.“Acaba bizlerden ilkin Türkiye'de akupunktur icra eden hekim var mıydı?†şeklinde yaptığımız bir araştırmada hastalarımızdan öğrendik ki, evet varmış. Dr. Kayır Doy isminde bir meslektaşımız Nişantaşı'nda 1960'lı yıllarda akupunktur yapmış. Bu meslektaşımız muhtemelen Kafkas kökenli biri.Ondan ilkin ise doktorlar akupunkturu, şu demek oluyor ki kuru iğne tedavisini bıraktıkları için, “Ocak†mensubu olan halk hekimleri çökme (akupressür) tedavisi yapmaktaydılar. Bunun bu şekilde bulunduğunu yaptığımız bir araştırmayla öğrenmiş ve bu araştırmanın sonucunu Tercüman gazetesinde yazdığımız “Akupunktur†başlıklı yazıda ve başka yayınlarımızda kamuoyuna sunmuştuk.Her iki derneğin ve Sıhhat Bakanlığı'nın gayretleri sonucu bakanlığın bünyesinde bir komisyon kuruldu; “Akupunktur üst Komisyonuâ€.Nereden nereye gelmiştik. Komisyon kurulduğunda 1984 senesinde Sıhhat Bakanlığı'na verdiğim dilekçe ve aldığım yanıt gelmişti derhal. Komisyonun kuruluşunu büyük bir sevinçle karşılamıştım. Akupunktur Komisyonu'na her iki dernekten katılan ilk üyeler şunlardı:
AUPUNKTUR üST KOMİSYON üYELERİ
1. Prof. Dr Atilla Varol: Akupunktur Derneği'nden 2. Prof. Dr. Abdülkadir Erengül: İstanbul Akupunktur Derneği'nden 3. Dr. Mehmat Fuat Abut: İstanbul Akupunktur Derneği'nden 4. Dr. Dirimsel Kocal: İstanbul Akupunktur Derneği'nden 5. Dr. Baki Dökme: İstanbul Akupunktur Derneği'nden6. Dr. Dr. Nüzhet Ziyal: Akupunktur Derneği'nden.Şu günlerde değişmediyse Dr. Nüzhet Ziyal ve Dr. Mehmet Abut hala komisyon üyesi oalrak oluşumlarına devam ediyorlar.Akupunktur Komisyonu'nun emekleri sonucu Türkiye'de ilk kez “Akupunktur Yönetmeliği†hazırlandı ve akupunktur emekleri bu yönetmelikle disiplin altına alındı. Yönetmelik 20885 sayılı Resmi Gazete'nin, 3-5. sayfalarında 29.05.1991 tarihinde yayınlanmıştı. Akupunktur üst Komisyonu ortalama 3 yıl ilkin akupunktur öğreniminin Ankara Gazi üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapılmasını kararlaştırmıştır. Fakat hemen hemen bu çabalama başlamamıştır (Not: Mevzuyla ilgili olarak yazdığımız ‘TüRKİYE'DE AKUPUNKTURUN GELECEĞİ' başlıklı yazımızı okumanız tavsiye ederiz. Her iki derneğin geçekleştirdiği kurslardan ön diploma alan meslektaşlarımıza Akupunktur üst Komisyonu tarafınca “Akupunktur Yapabilir Sertifikası†verilmiştir. Bakanlık-Komisyon-Dernekler üçlüsünün ortak emek harcaması sonucu ortalama 75 civarında meslektaşımız sertifika almış, bir süre sonra bir kaç doktora daha sertifika verilmiştir. Dernek emekleri böylece devam ederken bir gelişme oldu. Dr. Mehmet Abut Bilimsel nitelikli Akupunktur Derneği'ni kurdu. Oluşumlarına orada devam etmektedir. AAD'nin kurucuları yönetim kurulu şu kişilerden oluşmuştu
DERNEK YÖNETİM KURULLARI
Aurikuloterapi Derneği
1. Dr. Nüzhet Ziyal: Reis 2. Dr. Baha Çelik: 2. Başkan3. Dr. Murat Topoğlu: Yazman 4. Dr. Azdağ Bağlas 5. Dr. Kaya Özkuş
Akupunktur Derneği
1. Dr. Nüzhet Ziyal: Reis 2. Dr. Kaya Özkuş: 2. Reis 3. Dr. Murat Topoğlu: Yazman 4. Dr. Baha Çelik 5. Dr. Azdağ Bağlas
Bilimsel nitelikli Akupunktur Derneği
1. Dr. Mehmet Fuat Abut: Reis 2. Dr. Meral Alagün: 2. Reis 3. Dr. Hakan Canatay: Yazman 4. Dr. Cengiz Pilgir: Muhasip 5. Dr. Faik Selcen: Veznedar
İstanbul Akupunktur Derneği
1. Dr. AbdülkadirErengül: Reis 2. Dr. İlhan Öztekin: 2. Reis 3. Dr. Gürbüz Onur Temuçin: 2. Reis 4. Dr. Nurmuhammet Uyguroğlu: Veznedar 5. Dr. Baki Dökme: Yazman
Bilimsel nitelikli Akupunktur Derneği ve İstanbul Akupunktur Derneği ICMART (International Council of Medical Acupuncture and Related Techniques) adlı internasyonal bir kuruluşun üyesidirler.
Sigara İçme Yaygınlığı
Sigara kullanımı insan sağlığını direkt ve dolaylı olarak etkilemesi bakımından çok mühim bir çevresel sorundur. İnsan vücudundaki türlü organlarda sigara kalıcı ve insan yaşamını tehdit eden çok mühim bozukluklara neden olur. Şu anda eldeki veriler incelendiğinde, önümüzdeki 50 yıl içinde ihtimaller içinde ölüm sayısı 10 milyon civarında tahmin edilmektedir. Bu ürkütücü sayılara bakıldığında sigara kullanımının çok mühim bir halk sağlığı problemi olduğu ortaya çıkmaktadır.
Sigara tüketimi bütün ülkelerde her geçen gün çoğalmaktadır. Dünya sağlığı örgütü, 1970 - 1985 yılları içinde sigara tüketiminde senelik % 7.1'lik bir artış bulunduğunu bildirmektedir. Sigara tüketimi alınan önlemler yardımıyla Şimal ABD ve Avrupa'da azalma gösterirken, Asya, Latin ABD ve Afrika'da hızlıca çoğalmaktadır. Türkiye'de sigara tüketimi dünya averajının üstünde olup % 10 civarındadır.
1970- 1980 yılları içinde sigara üretimi artışı % 62.5'le Pakistan'a aittir. Bu da yoksulluk ile sigara tüketimi arasındaki ters ilişkiyi göstermektedir.
Türkiye'de 1988 senesinde meydana getirilen bir araştırmaya bakılırsa 15 yaş üstündeki nüfusta adamların % 62.8'i hanımefendilerin ise % 43.6'sının sigara içtiğini göstermektedir. Bu araştırmada sigara içme kriteri (ölçüsü) olarak paket taşıma alınmıştır. Buna mukabil Dünya Sıhhat Örgütü günde bir tek bir tane tertipli sigara içilmesini ‘sigara alışkanlığı' olarak kabul etmektedir. Bu ölçü alındığında devletimizde daha yoğun sigara içildiği ortaya çıkmaktadır. Bana ait şahsi görüşüm de bu istikamettedir.
Sigara dumanıyla kanser yapıcı maddeler akciğerlere göç eder. Bununla birlikte sigara dumanı içindeki bir takım maddeler solunum sistemini kaplayan dokuya zarar vererek balgamla bu zararı dokunan ve kanserojen maddelerin dışarıya atılmasını güçleştirirler. Bu şekilde vücut zararı dokunan maddeleri kolayca dışarıya atamaz. Zararı dokunan maddeler de vücutta birikerek türlü hastalıklara yol açarlar.
Sigara tüm kansere bağlı ölümlerin % 30'undan, akciğer kanserine bağlı ölümlerin ise % 90'ından mesuldür. Meydana getirilen araştırmalar ABD Birleşik Devletleri'nde her yıl 312.000 kişinin sigaranın yol açmış olduğu hastalıklardan öldüğünü göstermektedir.
Avrupa vatanlarında her yıl 400.000 şahıs sigaranın yol açmış olduğu kanserden ölmektedir. Bu rakama sigaranın yol açmış olduğu başka hastalıklar da eklendiğinde epey fazla insanoğlunun sigaranın zararlarından etkilendiği görülür.
Meydana getirilen araştırmalarda, 1950 - 1975 yılları içinde bütün ülkelerde sigaradan ölüm 10 milyon kişidir. 1975 - 2000 yılları içinde bu sayının 50 milyon olacağı düşünülmektedir. Aynı gidişatta içme devam etmiş olduğu sürece 2000 - 2025 yılları içinde sigaraya bağlı ölüm sayısı 120 milyon kişiye ulaşmaktadır.
Sigara içilmesi, yaşamın 10 - 15 yıl kısalmasına sebep olmaktadır. Böylesine trajik rakamlar olmasına rağmen sigaranın hala çok yaygın olarak kullanılmasını idrak etmek oldukça güç olsa gerektir.
devletimizde de her yıl 35.000 kişinin sigaraya bağlı hastalıklardan öldüğü hesaplanmaktadır. ülkemizdeki istatistiksel çalışmaların çok sıhhatli olmadığı akla geldiğinde, bu rakamın epey üstünde sigaraya bağlı ölümlerin meydana geldiği gerçeği ile karşı karşıya kalırız.
Doç. Dr. Baha Çelik
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı, Akupunkturist
Sigara kullanımı insan sağlığını direkt ve dolaylı olarak etkilemesi bakımından çok mühim bir çevresel sorundur. İnsan vücudundaki türlü organlarda sigara kalıcı ve insan yaşamını tehdit eden çok mühim bozukluklara neden olur. Şu anda eldeki veriler incelendiğinde, önümüzdeki 50 yıl içinde ihtimaller içinde ölüm sayısı 10 milyon civarında tahmin edilmektedir. Bu ürkütücü sayılara bakıldığında sigara kullanımının çok mühim bir halk sağlığı problemi olduğu ortaya çıkmaktadır.
Sigara tüketimi bütün ülkelerde her geçen gün çoğalmaktadır. Dünya sağlığı örgütü, 1970 - 1985 yılları içinde sigara tüketiminde senelik % 7.1'lik bir artış bulunduğunu bildirmektedir. Sigara tüketimi alınan önlemler yardımıyla Şimal ABD ve Avrupa'da azalma gösterirken, Asya, Latin ABD ve Afrika'da hızlıca çoğalmaktadır. Türkiye'de sigara tüketimi dünya averajının üstünde olup % 10 civarındadır.
Türkiye'de 1988 senesinde meydana getirilen bir araştırmaya bakılırsa 15 yaş üstündeki nüfusta adamların % 62.8'i hanımefendilerin ise % 43.6'sının sigara içtiğini göstermektedir. Bu araştırmada sigara içme kriteri (ölçüsü) olarak paket taşıma alınmıştır. Buna mukabil Dünya Sıhhat Örgütü günde bir tek bir tane tertipli sigara içilmesini ‘sigara alışkanlığı' olarak kabul etmektedir. Bu ölçü alındığında devletimizde daha yoğun sigara içildiği ortaya çıkmaktadır. Bana ait şahsi görüşüm de bu istikamettedir.
Sigara dumanıyla kanser yapıcı maddeler akciğerlere göç eder. Bununla birlikte sigara dumanı içindeki bir takım maddeler solunum sistemini kaplayan dokuya zarar vererek balgamla bu zararı dokunan ve kanserojen maddelerin dışarıya atılmasını güçleştirirler. Bu şekilde vücut zararı dokunan maddeleri kolayca dışarıya atamaz. Zararı dokunan maddeler de vücutta birikerek türlü hastalıklara yol açarlar.
Sigara tüm kansere bağlı ölümlerin % 30'undan, akciğer kanserine bağlı ölümlerin ise % 90'ından mesuldür. Meydana getirilen araştırmalar ABD Birleşik Devletleri'nde her yıl 312.000 kişinin sigaranın yol açmış olduğu hastalıklardan öldüğünü göstermektedir.
Avrupa vatanlarında her yıl 400.000 şahıs sigaranın yol açmış olduğu kanserden ölmektedir. Bu rakama sigaranın yol açmış olduğu başka hastalıklar da eklendiğinde epey fazla insanoğlunun sigaranın zararlarından etkilendiği görülür.
Meydana getirilen araştırmalarda, 1950 - 1975 yılları içinde bütün ülkelerde sigaradan ölüm 10 milyon kişidir. 1975 - 2000 yılları içinde bu sayının 50 milyon olacağı düşünülmektedir. Aynı gidişatta içme devam etmiş olduğu sürece 2000 - 2025 yılları içinde sigaraya bağlı ölüm sayısı 120 milyon kişiye ulaşmaktadır.
Sigara içilmesi, yaşamın 10 - 15 yıl kısalmasına sebep olmaktadır. Böylesine trajik rakamlar olmasına rağmen sigaranın hala çok yaygın olarak kullanılmasını idrak etmek oldukça güç olsa gerektir.
devletimizde de her yıl 35.000 kişinin sigaraya bağlı hastalıklardan öldüğü hesaplanmaktadır. ülkemizdeki istatistiksel çalışmaların çok sıhhatli olmadığı akla geldiğinde, bu rakamın epey üstünde sigaraya bağlı ölümlerin meydana geldiği gerçeği ile karşı karşıya kalırız.
Doç. Dr. Baha Çelik
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı, Akupunkturist
Akupunkturun Tarihçesi
Akupunktur tedavisinin başlangıcı insanlığın taş devrini yaşamış olduğu zamanlara dayanır. İlk akupunktur araçları yeşim taşlarını yontarak ve uçlarını sivrilterek meydana getirilen “bian†ismi verilen taştan iğnelerdir.
(Hanlar döneminde yazılmış olan “Karakterlerin Analitik Sözcüğü†isminde kitapta bianın tedavi maksadı ile kullanılan taş olarak nitelendirildiği görülmektedir.) Bir süre sonra bambu iğneler, bronz ve metal çağlarında ise metal iğneler yapılmıştır. Günümüzde ise altın, gümüş ve çelik iğneleri kullanmaktayız.
Zamanımıza kadar gelen ilk yazılı yapıt M.Ö.200 yıllarında Huangdi Neijing' in yazdığı Canon of Medicine (Sarı İmparatorun Dahili Tıp Kanunları) adlı kitaptır. Bu kitapta ilk tıbbi tecrübeler ve kuramsal bilgiler vardır. Huangdi Neijing'den günümüze kadar Çinlilerde ve Batılılarda sayısız gözlemler yapılmış ve bu tür şeyler sayısız kitaplarda toplanmıştır. 3. ve 4. Yüzyılda Tsinn ve Soe soyları , Orta Tang hanedanlığı zamanında Chen-Chang-Chi, 6.ve 10. Yüzyılda Soun-Se-Miao, Tchenn-Tsiuann mühim eserler yazdılar. 1027' de Wang Wei önderliğinde iki tane düzgüsel insan ebatlarında bronz heykel yapılmış oldu, akupunktur noktaları ve ondört kanal bu heykel üstünde işaretlendi.1068 senesinde akupunktur eğitimi veren ilk fakülte kuruldu.
17.yüzyıl başlarında ilk Hristiyan misyonerler bilhassa Cizvitler Akupunktur tedavisini Avrupa' ya taşıdı, 1950 yılından sonrasında akupunkturun bilimsel görüşle tanımı ve bilimsel kuramları hakkında yoğun emek harcamalar başladı. Dr. Paul Nogier şimdiki çağıl aurikulaterapinin (kulak akupunkturu) temel prensiplerini ortaya koydu.
1972 senesinde ABD Başkanı Nixon' un Çin gezisi esnasında geçirdiği apandisit krizinin akupunktur anestezisi ile opere edilmesinden sonrasında ABD ‘ den yoğun bir ilgi başladı.
ülkemize akupunkturun girişi Kafkas Dr. Kayir Doy ile olmuştur. Rusya' da tıp eğitiminden sonrasında Çin' e giden ve akupunktur eğitimi alan Dr. Doy dönüşte Fransa' ya yerleşmiştir. Akupunkturda başarıya ulaşmış uygulamaları ile üne kavuşmuştur. Fransa büyükelçimiz Dr. Doy' u Türkiye' ye davet etmiş ve 1960 senesinde İstanbul' da ilk akupunktur tedavi kliniği açılmıştır.
Günümüzde halkımızın ve hekimlerimizin Akupunktur tedavisine ilgisi giderek çoğalmaktadır. Gayemiz tüm bütün ülkelerde olduğu şeklinde devletimizde de Akupunktur eğitiminin üniversitelerde verilmesi, kürsülerinin açılması ve bilimsel çalışmaların üniversitelerde yapılmasıdır.
Akupunkturla Tedavi Edilen Hastalıklar
WHO (Dünya Sıhhat Örgütü) tarafınca onaylanan akupunkturla tedavi edilen hastalıklardan bazıları:
- Migren ve gerilim tipi kafa ağrıları-sancıları
- Trigeminal nevralji
- Fasial paralizi (yüz felci, erken teşhis, 3-6 ay içinde)
- Periferal neuropati
- Parezi ve inme
- Poliomyelitis sekeli (erken teşhis,3-6 ay içinde
- Neurojenik mesane disfonksiyonu
- Menier sendromu
- Nokturnal enürezis (gece işemeleri)
- İnterkostal neuralji
- Servikobrakial sendrom
- Omuz kireçlenmesi
- Tennis elbow
- Osteoartrit
- Siyatik
- Kardio-özafagial spazm
- Hıçkırık
- Akut ve kronik gastrit
- Gastrik hiperasidite
- Peptik ülser
- Akut ve kronik kolit
- Konstipasyon
- Diare
- Akut ve kronik farengit
- Akut ve kronik rinit
- Akut sinuzit
- Akut bronşit
- Bronşial asthma
- Gingivit
- Diş ağrısı-sancısı
- PMS (Menstrüel rahatsızlıklar)
- Spor yaralanmaları
- Ten hastalıkları
- Depresyon
- Fonksiyonel frijidite (cinsel soğukluk)
- Fonksiyonel impotans (iktidarsızlık)
- Stres
- Hormonal bozukluklar
- Diabet
- Guatr
- İnfertilite (kısırlık)
- Cushing sendromu
- Bağımlılık Tedavisi:
- Sigara bağımlılığı
- Alkol bağımlılığı
- Morfin bağımlılığı
- Yiyecek bağımlılığı ( OBEZİTE=ŞİŞMANLIK )
AKUPUNKTUR : İĞNELER ve SİNİRLER
Yrd.Doç.Dr. Ömer Said GÖNüLLü
Günümüzde en fazlaca konuştuğumuz konuların başlangıcında sıhhat sorunları geliyor ve bu tüm dünya için geçerli. İnsanlarda tabiî ve mütevazi olana dönme eğilimi, bileşik ürünlerden, kimyasal ilaçlardan bıkkınlık, hatta bunlara karsi güvensizlik görülüyor. Her ne kadar çağıl tip ve ecza biliminin gözardi edilemeyecek basarilari ortada ise de, seçenek tip sifali bitkilerle, ayurvedayla, biyoenerjiyle ve akupunkturla gene de gündemden düsmüyor;. Akupunkturun vücud üstünde gerçek bir tesiri oldugunu kabullenmekte gönülsüz olanlar için yüksek hızla gelişen teknolojinin ortaya koydugu bazi sasirtici deliller sözkonusu. Hersey yasanmis bir öyküyle basliyor.
Uzun yillardanberi ABD'de yasayan California üniversitesi'nden Koreli fizikçi Zang-Hee Cho 1993'de bir vesileyle ülkesine gittiginde birgün dostlariyla piknik yapmak için daglik bir yere çikar. Dolasirken bir ara yere yikilacak şeklinde olur. "Ayakkabilarim çok rahat degildi" diyor 62 yasindaki Cho, "yere düstüm. Fakat sanki bir uçus, dagdan asagiya atlama şeklinde birseydi. Ertesi gün California'ya dönmek suretiyle uçaga bindim ve 12 saatlik bir yolculugunun sonunda ayaga kalkmaya çalistim. Fakat basaramadim. Büyük bir agri vardi. Eninde sonunda aksayarak uçaktan çikabildim." Cho bir süre sonra arka kisminda agri hissedince bir çare arar. Akrabalari akupunkturu denemesini salik verirler. Cho bu fikre baslangiçta dudak bükerse de Ğçünkü egitimli bir insan olarak akupunktura inanmamaktadir- sonunda kontrol etmeye karar verir. Tecrübe etme oldukça sasirticidir ve akupunktur netice vermistir. Yaklasik on dakika sonrasında agrinin kayboldugunu hisseder. Cho'nun bu şekilde ummadigi sekilde rahatlamasi ustalaşmış merakini dürter. Radyolojide çalisan bir fizikçi olarak vücudun karmaşık iç isleyisini görüntüleme sekilleri gelistirir; icatlarindan birisi 1975'de gelistirdigi prototip bir PET (Positron Electron Transmission) tarayicidir. Cho'nun şaşkınlık ettigi husus, vücudun üstünde görünüste rastgele noktalara igne batirilmasinin insan sagligini nasil olup ta etkileyebildigidir ? Mevzuya daha yakindan egilmeye karar verir ve buldugu sonuçlar onu büsbütün hayrete düsürür. Birden fazla gönüllü ögrenciye igne batirip beynimiz görüntülerini alir. Kesfi coşku vericidir : meselâ akupunkturun temel bilgilerine bakılırsa görme duyusu ile ilgili oldugu söylenen bir akupunktur noktasini (aku-nokta) igneyle uyardiginda (stimülasyon), beynin görmeyi denetim eden kisminda bir faaliyetin basladigini PET teknigiyle izleyebilmektedir. Cho artik, "akupunkturun bir gerçekligi var" hükmünü vermistir.
Tarihçe
Akupunktur ve geleneksel Çin tibbinin diger formlari 4 bin yildan daha öncesine dayanmaktadir. Akupunkturun Ğve bir tüm olarak Çin tibbinin- nasil isledigi çok uzun vakit esrarini korudu, doğal ayrıca pek çok Batili hekim tarafindan da alay mevzusu edildi. Akupunkturun temel teorisi ilk kez M.Ö. 200'de Sari İmparator'a atfedilen bir metinde ortaya konmus. Kuram özetle insanlarda ve tabiatta "ki" olarak malum bir yaşam enerjisi ya da yaşam gücü oldugunu kabul etmektedir. Ki, istege bagli kas hareketinden kan akisina kadar tüm hareketlerin kaynagidir; vücudu dis etkilerden korur ve isisini üretir. Ki bedenin heryerinde cereyan eder ve organlara "boylam" olarak malum yogun bir kanallar sistemiyle ulasir. Eger bu yaşam gücünün akisi bozulursa, meydana gelen noksanlik ya da ki'nin durgunlugu bedendeki fonksiyonlarin bozulmasina, dolayisiyla hastaliklara yolaçar. İgnelerin meridyenler süresince belirgin noktalara batirildigi ve manipule edildigi akupunktur tedavisi ki'nin kendine özgü akisini tekrardan eski haline getirip vücudu sagligina tekrardan döndürür.
Avrupa'ya 17. yüzyildaki girisinden bu yana, akupunktur resmi tip tarafindan bir plasebo olarak kabul edildi. Şu demek oluyor ki kendi kendine telkinle, tortikolis şeklinde kendiliginden geçen rahatsizliklari tedavi edebilen bir yöntem. Plasebo tesiri bir ilaç ya da bir tedavinin etkinliginde % 30 civarinda rol oynuyor. Bati tibbi akupunkturun etkinligini bugüne dek bu sekilde açikliyordu.
Bir toplanti ve dönüm noktasi
Çok yakin zamanda ise, ABD'nin en üst düzey tip kurumu olan Ulusal Saglik Enstitüsü (National İnstitute of Health, NİH) akupunkturun en azindan bazi hastaliklar için bilimsel bir temeli oldugunu, dis, sirt, uzuv agrilari, mide bulantilari, migren, kramp ve artrit şeklinde iltihapli hastaliklar şeklinde bazi patolojiler için bir plasebodan daha iyi oldugunu kabul etti. Buna karsilik astim üstündeki tesirinin süpheli oldugu, kanser, kalp hastaliklari, AİDS ya da deli dana şeklinde agir organik hastaliklar üstünde hiçbir tesiri olmadigi açıklandı.
NİH uzmanlari bu sonuca bir mutabakat konferansinin ardindan vardilar. Mutabakat konferansi en üst düzeyde bir kamu seansi olup, bu toplanti sirasinda doktorlar ve arastirmacilar belirgin bir mevzuyu ahlâkî bakimdan hiçbir lekesi olmayan (bir bakima âkil adamlar heyeti şeklinde) bir uzmanlar jürisi önünde tartisirlar. Tartismalar bittiginde jüri baskani ve üyeleri bir netice rapor yazmak için kapali kapilar ardina çekilirler. Raporun sonuçlari resmi tavsiye degeri tasir (Fransa'da Hepatit C'nin yolaçtigi kamu sagligi probleminin ciddiyeti 1997 Ocak ayinda yapilan bu şekilde bir toplantiyla kabul görmüş oldu).
ABD'deki sözkonusu konuşma 1997 Kasim ayinda yapildi. Amaci baskan Richard Nixon'un 1972'de Çin'e yaptigi ve akupunkturun ABD'de atilim yapmasina yolaçan ziyaretinden bu zamana kadar binlerce amerikali doktorun uyguladigi ve milyonlarca hastanin basvurdugu bir teknik olan akupunktura son noktayi koymakti. Fakat bilhassa akupunkturun sarlatanliga mi, yoksa tibba mi dayandigini günyüzüne çikarmakti.
Bu durumu idrak etmek için NİH yetkilileri tibbin çesitli branslarina mensup (epidemiyoloji, farmakoloji, psikoloji, biyoloji, antropoloji, psikiyatri vd) dünya çapinda basarili on iki ilim adamindan olusan bir jüri teskil ettiler. Jüri baskani Maryland üniversitesi'nden Profesör David Ramsay'di. Müzakereciler ise uluslararasi akupunktur uzmanlari arasindan seçilmisti. Yayinlanmis tüm bilimsel çalismalar ve klinik incelemeler kili kirk yararcasina gözden geçirildi.
üç gün devam eden müzakerelerin sonunda jüri üyeleri iki mühim sual üstünde yogunlastilar : plasebo etkisine bakılırsa akupunkturun verimi nedir ? Akupunkturun biyolojik tesirleri nedir ve nasil islemektedir ? İlk probleminin cevabini jüri üyeleri netice raporlarinda, akupunkturun yukarida sayilan bazi hastaliklar için plasebodan daha üstün oldugu seklinde verdiler. İkinci sual için ise, akupunkturun, ignelerin gündeme getirdigi biyolojik ve fizyolojik mekanizmalarla açiklanabilecegini kabul ettiler. Sonuçta jüri bazi patolojilerin tedavisinde akupunkturun lehinde görüs bildirdi.
Bu konuşma yardımıyla akupunktura bilimsel bir açiklama artik getirilebilir. Çünkü geleneksel Çin yorumu evrensel ilim kriterlerini karsilamiyor. Örneğin 1988'de Toulouse üniversitesi (Fransa) Nörosirürji servis sefi Profesör Yves Lazorthes tarafindan yapilan çalismada meridyenlere karsilik gelen herhangi bir ag sisteminin mevcut olmadigi Teknesyum 99 radyoizotop seyircisi kullanilarak yayınlandı.
Aku-noktalar
Aku-nokta sayisinin ise vakit içinde arttigi görülüyor. Milattan ilkin ikinci yüzyilda 160, milattan sonrasında yedinci yüzyilda 349, 1981'de 747 olarak belirlenen aku-noktalarin 1500 civarinda oldugunu düsünenler de var. Aku-noktalarin derinligi de Pekin, Nankin ve Sangay okullarina bakılırsa degisiyor. Bazi tedavi sistemleri,metotları derinin elektrik direncinin aku-nokta seviyesinde azaldigini iddia ediyor. Aslinda vücudumuzun üstünde çok ufak elektrik direncine haiz binlerce nokta var.
Peki o halde akupunktur bazi durumlarda nasil netice aliyor ? Mutabakat konferansinda uzmanlar akupunkturun Çinliler tarafindan tanım edilen mekanizmalara bakılırsa degil de, Akupunktur uzmanlari yaklasik 1500 aku-nokta tanimlamaktadirlar. Bunlarin büyük kisminin ulasilmak istenen hedeflerle açik bir iliskisi yoktur. Örneğin ayakta isaret parmagina karsilik gelen parmak üstündeki bir nokta bas ve dis agrilarinin tedavisinde kullanilirken, dirsek yakinindaki bir nokta ise bagisiklik sistemini güçlendirmektedir. Bir sürü karmaşık fonksiyonun beyindeki etkilesimlerle denetim edildigini varsayan Bati tibbindan farkli olarak, geleneksel Çin tibbi, beynimiz ile çesitli organlar arasinda pek fazla baglanti olmadigina, bir aku-noktada yapilan uyarma islemiyle hedeflenen organa dogrudan bildiri gönderildigine inanir.
Akupunkturun bir diger temel kavrami, tabiatin heryerinde bulunan ve birbirlerini bütünleyen iki doğa kuvveti, yin ve yang arasindaki gerilimdir. Bu ikisi arasindaki denge bozuldugunda, kisi hastalanmaktadir. Yin sartlari ki'nin yoklugunu yansitmaktadir : solgun bir yüz, el ve ayak parmaklarinin sogumasi, nabzin yavaslamasi, depresyon. Yang sartlari ise ki' nin asiriligindan ileri gelir : kirmizi yüz, yüksek ates, hizli nabiz atisi, hareketlilik ve coşku.
Doktorlar ve ruhsatli çalisan akupunktur uygulayicilari her yil ABD'de 9-12 milyon arasinda akupunktur tedavisi yapiyor. Bunlarin büyük kismi agri kontrolü, ayrica nikotin, eroin ve kokain bagimliligini ortadan kaldirma amaçli. Akupunktur Bati'da ragbet gördügü için, arastirmacilar sirlarini kesfetmeye çalisiyorlar. Bu eski tip uygulamasinin nasil isledigini idrak etmek istiyorlar, bilhassa de, Batili arastirmacilar bir meridyeni inceden inceye incelem edemediginde ya da ki'nin akisini belirleyemediginde. Bu arastirmacilarin ölçebildigi sey, akupunkturun yol açtigi endorfin (hipofizin ara lobundan salgilanan ve aciya karsi morfin kadar etkili olan peptid grubu) akisidir. Toronto üniversitesi'nden sinir bilimci Bruce Pomeranz'a bakılırsa, geçen 20 yil zarfinda yapilan pek çok arastirma, aku-noktalara batirilan ignelerin kaslarin altindaki sinirleri uyardigini göstermistir. Arastirmacilar, bu uyarinin omurilikten yukariya, beynin limbik sistem olarak malum nisbeten daha kolay kismina, ayrica orta beyne ve hipofiz bezine impulslar gönderdigi düsüncesindeler. Bu sinyal gönderme bir sekilde endorfin ve monoamin salgilanmasina yolaçmaktadir ve bu kimyasal maddeler omurilikte ve beyinde agri sinyallerini bloke etmektedir. Netice :genellesmis bir "akupunktur analjezisi (agri duymazlik)".
Pomeranz, "endorfin açiklamasi artik kati" diyor. "...Binlerce yilda haritalanmis olan aku-noktalar muhtemelen sinirlerin yogunlastigi bölgeler olsa gerek. Fakat endorfin olayi akupunkturun diger basarilarindan birçogunu açiklayamiyor. Akupunktur kemoterapinin ve ilk gebelik periyodunun yolaçtigi tiksinti hissi, mide bulunmasi ve istifrayi büyük seviyede önlüyor, bu durumu gösteren çok sayida klinik tecrübesi var. Fakat bu endorfinden lanmiyor. Kimse bu sistemin nasil isledigini bilmiyor."
Görme mekanizmasi ve akupunktur
Endorfin süreci, Cho'nun görme problemlerinin geleneksel tedavisinde kullanilan aku-noktalari kesfederken elde ettigi bulgulari da açiklayamiyor. Cho tarafindan VA1, VA2, VA3 ve VA8 seklinde adlandirilan noktalar gözün yakininda degil ayagin üst kisminda ufak parmaktan ayak bilegine kadar olan kisimda bulunuyorlar. "VA" Cho'nun adlandirma sisteminde "görmeyle ilgili aku-nokta" (vision-related acupoint) anlamina geliyor. Ayni sekilde akupunkturcular sidik torbasi (urinary bladder) meridyeni üstünde bulunan noktalari sirayla BL67, BL66, BL65 ve BL60 seklinde belirtiyorlar. Bu noktalarin ignelerle uyarilmasinin gözleri, merkezi sinir sisteminden ziyade meridyenler sistemi yöntemiyle etkiledigine inaniyorlar.
Bu durumu kontrol etmek için Cho gönüllü ögrencileri bir fMRİ (functional magnetic resonance imaging) makinasina bagladi. Standard MRİ makinasi vücuttaki yapilarin statik kesitlerini alirken, fonksiyonel MRİ daha ileri giderek bu yapilarin nasil çalistigini göstermekte, örneğin kandaki oksijen miktarindaki dakikalik degisimleri ölçmektedir. Bu, çesitli dokular tarafindan kullanilan glükozun kabaca ölçülmesi anlamına gelir ki, bu da hangi dokularin etken oldugunu gösteren iyi bir belirteçdir. Tüm bu sonuçlar renkli fMRİ beynimiz aktivasyon haritasi seklinde görülebilmektedir.
Cho gönüllülerin gözlerini öncelikle geleneksel yollarla uyardi; gözlerinin önünde bir isik yakti. Ortaya çikan görüntüler, beklendigi şeklinde, beynin göz fonksiyonuyla ilgili oldugu malum kisminda, şu demek oluyor ki görme korteksinde aktivite artisi anlamina gelen bir renk yogunlasmasi (Fotoğraf 2) gösteriyordu. Cho bunun derhal ardindan bir akupunkturcunun yardimiyla VA1 noktasini uyardi. Sirayla tüm gönüllüler üstünde yapilan bu uyarmalara bagli olarak fMRİ görüntüsü üstünde beynin hep ayni bölgesi -görme korteksi- aydinlaniyordu.
Birinin ayagina batirilan igne ile, bir baskasinin gözleri önünde yakilan isigin beyinde ayni etkiyi yaptigini görmek hakkaten çok ilginçti. Ve bu, agri incelemelerinde görülmüs olan, ilkel limbik sistemin meydana getirdigi genel analjezik tesir degildi; bu, konusma, isitme, hafiza ve zeka şeklinde ileri fonksiyonlardan görevli bölge durumundaki beynimiz korteksinde olusan fonksiyona özgü bir yanıt idi. Dahasi, akupunktur uyarisinda görülen beynimiz aktivitesi nerdeyse isik yakilmasindaki kadar büyüktü.
"Hakkaten çok coşku verici" diyor Cho, "somut herhangi bir sey olabilecegini asla ummuyordum fakat akupunktur noktasinda yapilan uyari görme korteksinde çok açik sekilde aktivite baslatiyordu". Cho bir plasebo tesiri ihtimalini ortadan kaldirmak için ayak basparmaginda aku-nokta olmayan herhangi bir noktayi da uyardi. Görme korteksinde yanıt yoktu. Cho bir süre sonra, vakit içinde pek çok uyari sekli denedi : ignenin pozisyonunu bir an için degistirmek ya da isik yakip bir süre söndürmemek, sonrasında yine etmek şeklinde. Önceki şeklinde, fMRİ görüntüleri hem akupunktur hem de isik uyarilari için sasirtici seviyede benzerlik arzediyordu.
Ayak üstündeki görmeyle ilgili diger üç aku-nokta uyarildiginda sonuçlar gene tutarliydi : VA2 noktasi hariç, her aku-nokta tipki isik uyarisinin yaptigi şeklinde, fMRİ görüntüsü üstünde görme korteksi bölgesini aydinlanmis gösteriyordu. Fakat bu kez Cho baska bir seyin farkina vardi. Cevabin vakit içindeki siddet degisimini göstermek için aktivasyon verileri grafige döküldügünde Cho oniki gönüllü içinde iki farkli tepki oldugunu görmüş oldu. Akupunktur safhasi süresince bazi gönüllülerin beynimiz aktivitesinde artis, diger bazilarininkinde ise azalma görülüyordu. Bir baska deyisle akupunktur uygulamasi esnasinda bazilarinda beynimiz bölgesindeki oksijen tüketimi artiyor, bazilarinda azaliyordu.
"Bir mekanda bir hata yapmis olmaliydik diye düsündüm" diyor Cho. Fakat denemeleri pek çok kere yine etmesine ragmen, her defasinda ayni sonucu aliyordu. "Sonunda bir akupunkturcu sunu söylemiş oldu : 'Ah, evet ! Bu yin ve yang'". Cho ona bunun ne demek oldugunu sordu. Doğal ayrıca garip olan husus, akupunkturcunun kimin beynimiz aktivitesinde artis (yin), kiminkinde azalma (yang) olduguna dair verileri görmeden 12 kisinin 11'inde şartları oldugu şeklinde ortaya koymus olmasi idi. Cho, "bu durumu nasil açiklayacagimi hâlâ bilemiyorum" diyor.
Bir sürü bilimsel hazirlik raporu şeklinde, Cho'nun ufak arastirmasi da cevapladigindan epey fazla sual getiriyor. Fakat Cho akupunturun yeni fonksiyonel etkilerini göstermeye devam ediyor. Cho'nun ayni üniversiteden meslektasi Joie Jones "Klasik olarak akupunktur deneyim açisindan çok ileri bir noktada, çünkü insanoğlu binlerce yildan bu zamana kadar veri topluyor" diyor. "İnsanlar bir noktaya igne soktugunuz vakit, bunun vücudun bir baska tarafinda tesiri olacagini gösterdiler. Fakat tüm bunlarin beyinle olan iliskisi hiç bir zaman ortaya koyulmamisti. Bu çalismalarla bizler en azindan bazi akupunktur noktalari için etkilerin beynimiz üstünden gerçeklestigini göstermis bulunuyoruz." Fakat, bu bu şekilde olsa dahi, ayak üstünde belirgin bir noktanin uyarilmasi beynin görmeyi denetim eden kisminda nasil aktivite baslatiyor ? Her ne kadar bunun sinir sistemi üstünden isledigi kanisinda olsa da Cho, "hemen hemen açiklamasi yok" diyor. Pomeranz ise, "eger bunun gerçek oldugu ispatlanirsa, muhtemelen akupunkturun endorfin salgilanmasina sebep oldugu mekanizmanin aynisi degil" diyor : "bu endorfin vücudun herhangi bir yerinde fiber seklindeki belirgin tip sinirlerin uyarilmasiyla serbestlenmektedir. Fakat ayak parmaginizla görme sisteminiz arasinda belirgin bir iliskinin olmasi hakkaten acayip. Bu hakkaten akli hayrette birakan bir sey."
Kati açiklamasi olmamakla birlikte, akupunkturun klinik sonuçlari tibbin ilgisini çekiyor. Ulusal Saglik Enstitüsü (NİH)'nün düzenledigi ve bagimsiz uzmanlarin katildigi bir panelde, akupunkturun anesteziden ve kemoterapi ilaçlarindan ileri gelen mide bulantisinin tedavisinde hakkaten etkili oldugu sonucuna varildi. Ayni sekilde ameliyat sonrasindaki ya da diger agrilarin tedavisinde de yardimcidir. Bunun yanisira, ayni açık oturum Bati tibbinin üstün klinik özelliklerine olan genel inanisa ragmen, kronik agrilarin pek çok klasik tedavi seklinin akupunkturla ayni basari oranini gösterdigini -siklikla görülen zararli yan etkileriyle birlikte-kaydetmektedir.
Epey mühim akupunktur arastirmalarindan birisi, kronik agrilari olan hastalarin beynimiz görüntülerini kaydetmek için SPECT (tek foton emisyonuna dayanan bilgisayarli tomografi) teknigi kullandi. Pennsylvania üniversitesi Hastanesi Nükleer Tip kısımı baskani Abbas Alavi'nin gerçeklestirdigi bu çalisma, akupunktur uyarisina yanıt olarak endorfin salgiladigi sanilan beynimiz yapilarina -talamus, hipotalamus ve beynimiz kökü ?- kan akisini ölçtü. Agrisi olan hastalarin düzgüsel ölçüm görüntülerini, bunlara akupunktur tedavisi uygulandiktan sonrasında alinan görüntülerle karsilastiran Alavi talamus ve beynimiz kökünde artmis olan kan akisinin açik kanıtlarını buldu. Ayrica, tedavi edilen hastalarin artik daha az agri duydugu da ortaya kondu.
Cho şeklinde Alavi de, bu çalismayi yapmadan ilkin akupunktura ya da Çin tibbinin diger formlarina inanmiyordu : "Akupunkturun az-çok ruhsal oldugunu, objektif bir tesiri olmadigini düsünüyordum. Bu çalismayi da eglence olsun diye yaptim ve ortaya hiçbir sey çikmayacak saniyordum." Doğal ki hala pek çok süpheci var. Santa Clara Vadisi Tip Merkezi'nin Tibbî Onkoloji kısmının eski baskani ve hususi bir krulus olan Tip Sahtekarliklariyla Savaşım Millî Konseyi üyesi Wallace Sampson "Cho'nun makalesi hiçbir seyi ispatlamiyor. Bu kolay bir yalanci ilim vak'asi" diyor. Sampson, Cho'nun çalismasinin gerçek tesirleri ortaya koyamayacak kadar ufak oldugunu ve iyi denetim edilemedigini ileri sürüyor. NİH panelinin raporunu tenkid ediyor ve panelistler arasinda karsi görüste kimse olmadigini söylüyor.
Diger bazilari ise, her ne kadar hemen hemen tam anlayamiyor olsalar da,akupunktur ile ne yapabileceklerini ögrenmeyi tercih ediyorlar. Hiçbir sekilde bilinmeyen mekanizmalarin çalisabilecegine olasılık vermiyorlar. Pomeranz, "Hepimiz meridyenleri aradi fakat kimse herhangi bir sey bulamadi. Ki'yi ölçme girisimleri basarisizlikla sonuçlandi. Fakat bu, varolmadigi anlamina gelmez. Endorfin öyküsü büyük bir sürpriz oldu. Simdi yari tereddüt-yari şaşkınlık var" diyor.
Cho aku-noktalar ile beynimiz arasindaki baglantilari kesfetmek için fMRİ'yi ve diger görüntüleme sistemlerini kullanarak bilimsel siniri birazcık daha ileri götürebilecegi ümidini tasiyor. Ayrica, bir darbe sonrasinda görme bozuklugu çeken kisilerde akupunkturun görme korteksine kan akisini artirmada nasil kullanilabildigini arastirmayi planliyor. Diger arastirmacilarin yaptigi az sayida çalismada ise, akupunktur tedavilerinin darbe almis hastalarin hareket kabiliyetini artirmaya aslinda yardimci oldugu ortaya konmus bulunmakta. Cho, akupunktur görüntüleme çalismalarinin sinir bilimleri için yeni bir kapi açtigini söylüyor.
Netice itibariyle, akupunktur, reçetesi bir tek su ve sekerden olusan bir plasebo durumundaki homeopatiden çok farkli bir tedavi yöntemi ve çağıl ilim bundan sonrasında açiklayamadigi herhangi bir olgu karsisinda derhal dudak bükme rahatliginda olamayacak. Akupunktur iste bu şekilde bir tabuyu yikmasi itibariyle de mühim ve kendisiyle ilgilenilmeyi hakediyor.
Yrd.Doç.Dr. Ömer Said GÖNüLLü
Günümüzde en fazlaca konuştuğumuz konuların başlangıcında sıhhat sorunları geliyor ve bu tüm dünya için geçerli. İnsanlarda tabiî ve mütevazi olana dönme eğilimi, bileşik ürünlerden, kimyasal ilaçlardan bıkkınlık, hatta bunlara karsi güvensizlik görülüyor. Her ne kadar çağıl tip ve ecza biliminin gözardi edilemeyecek basarilari ortada ise de, seçenek tip sifali bitkilerle, ayurvedayla, biyoenerjiyle ve akupunkturla gene de gündemden düsmüyor;. Akupunkturun vücud üstünde gerçek bir tesiri oldugunu kabullenmekte gönülsüz olanlar için yüksek hızla gelişen teknolojinin ortaya koydugu bazi sasirtici deliller sözkonusu. Hersey yasanmis bir öyküyle basliyor.
Uzun yillardanberi ABD'de yasayan California üniversitesi'nden Koreli fizikçi Zang-Hee Cho 1993'de bir vesileyle ülkesine gittiginde birgün dostlariyla piknik yapmak için daglik bir yere çikar. Dolasirken bir ara yere yikilacak şeklinde olur. "Ayakkabilarim çok rahat degildi" diyor 62 yasindaki Cho, "yere düstüm. Fakat sanki bir uçus, dagdan asagiya atlama şeklinde birseydi. Ertesi gün California'ya dönmek suretiyle uçaga bindim ve 12 saatlik bir yolculugunun sonunda ayaga kalkmaya çalistim. Fakat basaramadim. Büyük bir agri vardi. Eninde sonunda aksayarak uçaktan çikabildim." Cho bir süre sonra arka kisminda agri hissedince bir çare arar. Akrabalari akupunkturu denemesini salik verirler. Cho bu fikre baslangiçta dudak bükerse de Ğçünkü egitimli bir insan olarak akupunktura inanmamaktadir- sonunda kontrol etmeye karar verir. Tecrübe etme oldukça sasirticidir ve akupunktur netice vermistir. Yaklasik on dakika sonrasında agrinin kayboldugunu hisseder. Cho'nun bu şekilde ummadigi sekilde rahatlamasi ustalaşmış merakini dürter. Radyolojide çalisan bir fizikçi olarak vücudun karmaşık iç isleyisini görüntüleme sekilleri gelistirir; icatlarindan birisi 1975'de gelistirdigi prototip bir PET (Positron Electron Transmission) tarayicidir. Cho'nun şaşkınlık ettigi husus, vücudun üstünde görünüste rastgele noktalara igne batirilmasinin insan sagligini nasil olup ta etkileyebildigidir ? Mevzuya daha yakindan egilmeye karar verir ve buldugu sonuçlar onu büsbütün hayrete düsürür. Birden fazla gönüllü ögrenciye igne batirip beynimiz görüntülerini alir. Kesfi coşku vericidir : meselâ akupunkturun temel bilgilerine bakılırsa görme duyusu ile ilgili oldugu söylenen bir akupunktur noktasini (aku-nokta) igneyle uyardiginda (stimülasyon), beynin görmeyi denetim eden kisminda bir faaliyetin basladigini PET teknigiyle izleyebilmektedir. Cho artik, "akupunkturun bir gerçekligi var" hükmünü vermistir.
Tarihçe
Akupunktur ve geleneksel Çin tibbinin diger formlari 4 bin yildan daha öncesine dayanmaktadir. Akupunkturun Ğve bir tüm olarak Çin tibbinin- nasil isledigi çok uzun vakit esrarini korudu, doğal ayrıca pek çok Batili hekim tarafindan da alay mevzusu edildi. Akupunkturun temel teorisi ilk kez M.Ö. 200'de Sari İmparator'a atfedilen bir metinde ortaya konmus. Kuram özetle insanlarda ve tabiatta "ki" olarak malum bir yaşam enerjisi ya da yaşam gücü oldugunu kabul etmektedir. Ki, istege bagli kas hareketinden kan akisina kadar tüm hareketlerin kaynagidir; vücudu dis etkilerden korur ve isisini üretir. Ki bedenin heryerinde cereyan eder ve organlara "boylam" olarak malum yogun bir kanallar sistemiyle ulasir. Eger bu yaşam gücünün akisi bozulursa, meydana gelen noksanlik ya da ki'nin durgunlugu bedendeki fonksiyonlarin bozulmasina, dolayisiyla hastaliklara yolaçar. İgnelerin meridyenler süresince belirgin noktalara batirildigi ve manipule edildigi akupunktur tedavisi ki'nin kendine özgü akisini tekrardan eski haline getirip vücudu sagligina tekrardan döndürür.
Avrupa'ya 17. yüzyildaki girisinden bu yana, akupunktur resmi tip tarafindan bir plasebo olarak kabul edildi. Şu demek oluyor ki kendi kendine telkinle, tortikolis şeklinde kendiliginden geçen rahatsizliklari tedavi edebilen bir yöntem. Plasebo tesiri bir ilaç ya da bir tedavinin etkinliginde % 30 civarinda rol oynuyor. Bati tibbi akupunkturun etkinligini bugüne dek bu sekilde açikliyordu.
Bir toplanti ve dönüm noktasi
Çok yakin zamanda ise, ABD'nin en üst düzey tip kurumu olan Ulusal Saglik Enstitüsü (National İnstitute of Health, NİH) akupunkturun en azindan bazi hastaliklar için bilimsel bir temeli oldugunu, dis, sirt, uzuv agrilari, mide bulantilari, migren, kramp ve artrit şeklinde iltihapli hastaliklar şeklinde bazi patolojiler için bir plasebodan daha iyi oldugunu kabul etti. Buna karsilik astim üstündeki tesirinin süpheli oldugu, kanser, kalp hastaliklari, AİDS ya da deli dana şeklinde agir organik hastaliklar üstünde hiçbir tesiri olmadigi açıklandı.
NİH uzmanlari bu sonuca bir mutabakat konferansinin ardindan vardilar. Mutabakat konferansi en üst düzeyde bir kamu seansi olup, bu toplanti sirasinda doktorlar ve arastirmacilar belirgin bir mevzuyu ahlâkî bakimdan hiçbir lekesi olmayan (bir bakima âkil adamlar heyeti şeklinde) bir uzmanlar jürisi önünde tartisirlar. Tartismalar bittiginde jüri baskani ve üyeleri bir netice rapor yazmak için kapali kapilar ardina çekilirler. Raporun sonuçlari resmi tavsiye degeri tasir (Fransa'da Hepatit C'nin yolaçtigi kamu sagligi probleminin ciddiyeti 1997 Ocak ayinda yapilan bu şekilde bir toplantiyla kabul görmüş oldu).
ABD'deki sözkonusu konuşma 1997 Kasim ayinda yapildi. Amaci baskan Richard Nixon'un 1972'de Çin'e yaptigi ve akupunkturun ABD'de atilim yapmasina yolaçan ziyaretinden bu zamana kadar binlerce amerikali doktorun uyguladigi ve milyonlarca hastanin basvurdugu bir teknik olan akupunktura son noktayi koymakti. Fakat bilhassa akupunkturun sarlatanliga mi, yoksa tibba mi dayandigini günyüzüne çikarmakti.
Bu durumu idrak etmek için NİH yetkilileri tibbin çesitli branslarina mensup (epidemiyoloji, farmakoloji, psikoloji, biyoloji, antropoloji, psikiyatri vd) dünya çapinda basarili on iki ilim adamindan olusan bir jüri teskil ettiler. Jüri baskani Maryland üniversitesi'nden Profesör David Ramsay'di. Müzakereciler ise uluslararasi akupunktur uzmanlari arasindan seçilmisti. Yayinlanmis tüm bilimsel çalismalar ve klinik incelemeler kili kirk yararcasina gözden geçirildi.
üç gün devam eden müzakerelerin sonunda jüri üyeleri iki mühim sual üstünde yogunlastilar : plasebo etkisine bakılırsa akupunkturun verimi nedir ? Akupunkturun biyolojik tesirleri nedir ve nasil islemektedir ? İlk probleminin cevabini jüri üyeleri netice raporlarinda, akupunkturun yukarida sayilan bazi hastaliklar için plasebodan daha üstün oldugu seklinde verdiler. İkinci sual için ise, akupunkturun, ignelerin gündeme getirdigi biyolojik ve fizyolojik mekanizmalarla açiklanabilecegini kabul ettiler. Sonuçta jüri bazi patolojilerin tedavisinde akupunkturun lehinde görüs bildirdi.
Bu konuşma yardımıyla akupunktura bilimsel bir açiklama artik getirilebilir. Çünkü geleneksel Çin yorumu evrensel ilim kriterlerini karsilamiyor. Örneğin 1988'de Toulouse üniversitesi (Fransa) Nörosirürji servis sefi Profesör Yves Lazorthes tarafindan yapilan çalismada meridyenlere karsilik gelen herhangi bir ag sisteminin mevcut olmadigi Teknesyum 99 radyoizotop seyircisi kullanilarak yayınlandı.
Aku-noktalar
Aku-nokta sayisinin ise vakit içinde arttigi görülüyor. Milattan ilkin ikinci yüzyilda 160, milattan sonrasında yedinci yüzyilda 349, 1981'de 747 olarak belirlenen aku-noktalarin 1500 civarinda oldugunu düsünenler de var. Aku-noktalarin derinligi de Pekin, Nankin ve Sangay okullarina bakılırsa degisiyor. Bazi tedavi sistemleri,metotları derinin elektrik direncinin aku-nokta seviyesinde azaldigini iddia ediyor. Aslinda vücudumuzun üstünde çok ufak elektrik direncine haiz binlerce nokta var.
Peki o halde akupunktur bazi durumlarda nasil netice aliyor ? Mutabakat konferansinda uzmanlar akupunkturun Çinliler tarafindan tanım edilen mekanizmalara bakılırsa degil de, Akupunktur uzmanlari yaklasik 1500 aku-nokta tanimlamaktadirlar. Bunlarin büyük kisminin ulasilmak istenen hedeflerle açik bir iliskisi yoktur. Örneğin ayakta isaret parmagina karsilik gelen parmak üstündeki bir nokta bas ve dis agrilarinin tedavisinde kullanilirken, dirsek yakinindaki bir nokta ise bagisiklik sistemini güçlendirmektedir. Bir sürü karmaşık fonksiyonun beyindeki etkilesimlerle denetim edildigini varsayan Bati tibbindan farkli olarak, geleneksel Çin tibbi, beynimiz ile çesitli organlar arasinda pek fazla baglanti olmadigina, bir aku-noktada yapilan uyarma islemiyle hedeflenen organa dogrudan bildiri gönderildigine inanir.
Akupunkturun bir diger temel kavrami, tabiatin heryerinde bulunan ve birbirlerini bütünleyen iki doğa kuvveti, yin ve yang arasindaki gerilimdir. Bu ikisi arasindaki denge bozuldugunda, kisi hastalanmaktadir. Yin sartlari ki'nin yoklugunu yansitmaktadir : solgun bir yüz, el ve ayak parmaklarinin sogumasi, nabzin yavaslamasi, depresyon. Yang sartlari ise ki' nin asiriligindan ileri gelir : kirmizi yüz, yüksek ates, hizli nabiz atisi, hareketlilik ve coşku.
Doktorlar ve ruhsatli çalisan akupunktur uygulayicilari her yil ABD'de 9-12 milyon arasinda akupunktur tedavisi yapiyor. Bunlarin büyük kismi agri kontrolü, ayrica nikotin, eroin ve kokain bagimliligini ortadan kaldirma amaçli. Akupunktur Bati'da ragbet gördügü için, arastirmacilar sirlarini kesfetmeye çalisiyorlar. Bu eski tip uygulamasinin nasil isledigini idrak etmek istiyorlar, bilhassa de, Batili arastirmacilar bir meridyeni inceden inceye incelem edemediginde ya da ki'nin akisini belirleyemediginde. Bu arastirmacilarin ölçebildigi sey, akupunkturun yol açtigi endorfin (hipofizin ara lobundan salgilanan ve aciya karsi morfin kadar etkili olan peptid grubu) akisidir. Toronto üniversitesi'nden sinir bilimci Bruce Pomeranz'a bakılırsa, geçen 20 yil zarfinda yapilan pek çok arastirma, aku-noktalara batirilan ignelerin kaslarin altindaki sinirleri uyardigini göstermistir. Arastirmacilar, bu uyarinin omurilikten yukariya, beynin limbik sistem olarak malum nisbeten daha kolay kismina, ayrica orta beyne ve hipofiz bezine impulslar gönderdigi düsüncesindeler. Bu sinyal gönderme bir sekilde endorfin ve monoamin salgilanmasina yolaçmaktadir ve bu kimyasal maddeler omurilikte ve beyinde agri sinyallerini bloke etmektedir. Netice :genellesmis bir "akupunktur analjezisi (agri duymazlik)".
Pomeranz, "endorfin açiklamasi artik kati" diyor. "...Binlerce yilda haritalanmis olan aku-noktalar muhtemelen sinirlerin yogunlastigi bölgeler olsa gerek. Fakat endorfin olayi akupunkturun diger basarilarindan birçogunu açiklayamiyor. Akupunktur kemoterapinin ve ilk gebelik periyodunun yolaçtigi tiksinti hissi, mide bulunmasi ve istifrayi büyük seviyede önlüyor, bu durumu gösteren çok sayida klinik tecrübesi var. Fakat bu endorfinden lanmiyor. Kimse bu sistemin nasil isledigini bilmiyor."
Görme mekanizmasi ve akupunktur
Endorfin süreci, Cho'nun görme problemlerinin geleneksel tedavisinde kullanilan aku-noktalari kesfederken elde ettigi bulgulari da açiklayamiyor. Cho tarafindan VA1, VA2, VA3 ve VA8 seklinde adlandirilan noktalar gözün yakininda degil ayagin üst kisminda ufak parmaktan ayak bilegine kadar olan kisimda bulunuyorlar. "VA" Cho'nun adlandirma sisteminde "görmeyle ilgili aku-nokta" (vision-related acupoint) anlamina geliyor. Ayni sekilde akupunkturcular sidik torbasi (urinary bladder) meridyeni üstünde bulunan noktalari sirayla BL67, BL66, BL65 ve BL60 seklinde belirtiyorlar. Bu noktalarin ignelerle uyarilmasinin gözleri, merkezi sinir sisteminden ziyade meridyenler sistemi yöntemiyle etkiledigine inaniyorlar.
Bu durumu kontrol etmek için Cho gönüllü ögrencileri bir fMRİ (functional magnetic resonance imaging) makinasina bagladi. Standard MRİ makinasi vücuttaki yapilarin statik kesitlerini alirken, fonksiyonel MRİ daha ileri giderek bu yapilarin nasil çalistigini göstermekte, örneğin kandaki oksijen miktarindaki dakikalik degisimleri ölçmektedir. Bu, çesitli dokular tarafindan kullanilan glükozun kabaca ölçülmesi anlamına gelir ki, bu da hangi dokularin etken oldugunu gösteren iyi bir belirteçdir. Tüm bu sonuçlar renkli fMRİ beynimiz aktivasyon haritasi seklinde görülebilmektedir.
Cho gönüllülerin gözlerini öncelikle geleneksel yollarla uyardi; gözlerinin önünde bir isik yakti. Ortaya çikan görüntüler, beklendigi şeklinde, beynin göz fonksiyonuyla ilgili oldugu malum kisminda, şu demek oluyor ki görme korteksinde aktivite artisi anlamina gelen bir renk yogunlasmasi (Fotoğraf 2) gösteriyordu. Cho bunun derhal ardindan bir akupunkturcunun yardimiyla VA1 noktasini uyardi. Sirayla tüm gönüllüler üstünde yapilan bu uyarmalara bagli olarak fMRİ görüntüsü üstünde beynin hep ayni bölgesi -görme korteksi- aydinlaniyordu.
Birinin ayagina batirilan igne ile, bir baskasinin gözleri önünde yakilan isigin beyinde ayni etkiyi yaptigini görmek hakkaten çok ilginçti. Ve bu, agri incelemelerinde görülmüs olan, ilkel limbik sistemin meydana getirdigi genel analjezik tesir degildi; bu, konusma, isitme, hafiza ve zeka şeklinde ileri fonksiyonlardan görevli bölge durumundaki beynimiz korteksinde olusan fonksiyona özgü bir yanıt idi. Dahasi, akupunktur uyarisinda görülen beynimiz aktivitesi nerdeyse isik yakilmasindaki kadar büyüktü.
"Hakkaten çok coşku verici" diyor Cho, "somut herhangi bir sey olabilecegini asla ummuyordum fakat akupunktur noktasinda yapilan uyari görme korteksinde çok açik sekilde aktivite baslatiyordu". Cho bir plasebo tesiri ihtimalini ortadan kaldirmak için ayak basparmaginda aku-nokta olmayan herhangi bir noktayi da uyardi. Görme korteksinde yanıt yoktu. Cho bir süre sonra, vakit içinde pek çok uyari sekli denedi : ignenin pozisyonunu bir an için degistirmek ya da isik yakip bir süre söndürmemek, sonrasında yine etmek şeklinde. Önceki şeklinde, fMRİ görüntüleri hem akupunktur hem de isik uyarilari için sasirtici seviyede benzerlik arzediyordu.
Ayak üstündeki görmeyle ilgili diger üç aku-nokta uyarildiginda sonuçlar gene tutarliydi : VA2 noktasi hariç, her aku-nokta tipki isik uyarisinin yaptigi şeklinde, fMRİ görüntüsü üstünde görme korteksi bölgesini aydinlanmis gösteriyordu. Fakat bu kez Cho baska bir seyin farkina vardi. Cevabin vakit içindeki siddet degisimini göstermek için aktivasyon verileri grafige döküldügünde Cho oniki gönüllü içinde iki farkli tepki oldugunu görmüş oldu. Akupunktur safhasi süresince bazi gönüllülerin beynimiz aktivitesinde artis, diger bazilarininkinde ise azalma görülüyordu. Bir baska deyisle akupunktur uygulamasi esnasinda bazilarinda beynimiz bölgesindeki oksijen tüketimi artiyor, bazilarinda azaliyordu.
"Bir mekanda bir hata yapmis olmaliydik diye düsündüm" diyor Cho. Fakat denemeleri pek çok kere yine etmesine ragmen, her defasinda ayni sonucu aliyordu. "Sonunda bir akupunkturcu sunu söylemiş oldu : 'Ah, evet ! Bu yin ve yang'". Cho ona bunun ne demek oldugunu sordu. Doğal ayrıca garip olan husus, akupunkturcunun kimin beynimiz aktivitesinde artis (yin), kiminkinde azalma (yang) olduguna dair verileri görmeden 12 kisinin 11'inde şartları oldugu şeklinde ortaya koymus olmasi idi. Cho, "bu durumu nasil açiklayacagimi hâlâ bilemiyorum" diyor.
Bir sürü bilimsel hazirlik raporu şeklinde, Cho'nun ufak arastirmasi da cevapladigindan epey fazla sual getiriyor. Fakat Cho akupunturun yeni fonksiyonel etkilerini göstermeye devam ediyor. Cho'nun ayni üniversiteden meslektasi Joie Jones "Klasik olarak akupunktur deneyim açisindan çok ileri bir noktada, çünkü insanoğlu binlerce yildan bu zamana kadar veri topluyor" diyor. "İnsanlar bir noktaya igne soktugunuz vakit, bunun vücudun bir baska tarafinda tesiri olacagini gösterdiler. Fakat tüm bunlarin beyinle olan iliskisi hiç bir zaman ortaya koyulmamisti. Bu çalismalarla bizler en azindan bazi akupunktur noktalari için etkilerin beynimiz üstünden gerçeklestigini göstermis bulunuyoruz." Fakat, bu bu şekilde olsa dahi, ayak üstünde belirgin bir noktanin uyarilmasi beynin görmeyi denetim eden kisminda nasil aktivite baslatiyor ? Her ne kadar bunun sinir sistemi üstünden isledigi kanisinda olsa da Cho, "hemen hemen açiklamasi yok" diyor. Pomeranz ise, "eger bunun gerçek oldugu ispatlanirsa, muhtemelen akupunkturun endorfin salgilanmasina sebep oldugu mekanizmanin aynisi degil" diyor : "bu endorfin vücudun herhangi bir yerinde fiber seklindeki belirgin tip sinirlerin uyarilmasiyla serbestlenmektedir. Fakat ayak parmaginizla görme sisteminiz arasinda belirgin bir iliskinin olmasi hakkaten acayip. Bu hakkaten akli hayrette birakan bir sey."
Kati açiklamasi olmamakla birlikte, akupunkturun klinik sonuçlari tibbin ilgisini çekiyor. Ulusal Saglik Enstitüsü (NİH)'nün düzenledigi ve bagimsiz uzmanlarin katildigi bir panelde, akupunkturun anesteziden ve kemoterapi ilaçlarindan ileri gelen mide bulantisinin tedavisinde hakkaten etkili oldugu sonucuna varildi. Ayni sekilde ameliyat sonrasindaki ya da diger agrilarin tedavisinde de yardimcidir. Bunun yanisira, ayni açık oturum Bati tibbinin üstün klinik özelliklerine olan genel inanisa ragmen, kronik agrilarin pek çok klasik tedavi seklinin akupunkturla ayni basari oranini gösterdigini -siklikla görülen zararli yan etkileriyle birlikte-kaydetmektedir.
Epey mühim akupunktur arastirmalarindan birisi, kronik agrilari olan hastalarin beynimiz görüntülerini kaydetmek için SPECT (tek foton emisyonuna dayanan bilgisayarli tomografi) teknigi kullandi. Pennsylvania üniversitesi Hastanesi Nükleer Tip kısımı baskani Abbas Alavi'nin gerçeklestirdigi bu çalisma, akupunktur uyarisina yanıt olarak endorfin salgiladigi sanilan beynimiz yapilarina -talamus, hipotalamus ve beynimiz kökü ?- kan akisini ölçtü. Agrisi olan hastalarin düzgüsel ölçüm görüntülerini, bunlara akupunktur tedavisi uygulandiktan sonrasında alinan görüntülerle karsilastiran Alavi talamus ve beynimiz kökünde artmis olan kan akisinin açik kanıtlarını buldu. Ayrica, tedavi edilen hastalarin artik daha az agri duydugu da ortaya kondu.
Cho şeklinde Alavi de, bu çalismayi yapmadan ilkin akupunktura ya da Çin tibbinin diger formlarina inanmiyordu : "Akupunkturun az-çok ruhsal oldugunu, objektif bir tesiri olmadigini düsünüyordum. Bu çalismayi da eglence olsun diye yaptim ve ortaya hiçbir sey çikmayacak saniyordum." Doğal ki hala pek çok süpheci var. Santa Clara Vadisi Tip Merkezi'nin Tibbî Onkoloji kısmının eski baskani ve hususi bir krulus olan Tip Sahtekarliklariyla Savaşım Millî Konseyi üyesi Wallace Sampson "Cho'nun makalesi hiçbir seyi ispatlamiyor. Bu kolay bir yalanci ilim vak'asi" diyor. Sampson, Cho'nun çalismasinin gerçek tesirleri ortaya koyamayacak kadar ufak oldugunu ve iyi denetim edilemedigini ileri sürüyor. NİH panelinin raporunu tenkid ediyor ve panelistler arasinda karsi görüste kimse olmadigini söylüyor.
Diger bazilari ise, her ne kadar hemen hemen tam anlayamiyor olsalar da,akupunktur ile ne yapabileceklerini ögrenmeyi tercih ediyorlar. Hiçbir sekilde bilinmeyen mekanizmalarin çalisabilecegine olasılık vermiyorlar. Pomeranz, "Hepimiz meridyenleri aradi fakat kimse herhangi bir sey bulamadi. Ki'yi ölçme girisimleri basarisizlikla sonuçlandi. Fakat bu, varolmadigi anlamina gelmez. Endorfin öyküsü büyük bir sürpriz oldu. Simdi yari tereddüt-yari şaşkınlık var" diyor.
Cho aku-noktalar ile beynimiz arasindaki baglantilari kesfetmek için fMRİ'yi ve diger görüntüleme sistemlerini kullanarak bilimsel siniri birazcık daha ileri götürebilecegi ümidini tasiyor. Ayrica, bir darbe sonrasinda görme bozuklugu çeken kisilerde akupunkturun görme korteksine kan akisini artirmada nasil kullanilabildigini arastirmayi planliyor. Diger arastirmacilarin yaptigi az sayida çalismada ise, akupunktur tedavilerinin darbe almis hastalarin hareket kabiliyetini artirmaya aslinda yardimci oldugu ortaya konmus bulunmakta. Cho, akupunktur görüntüleme çalismalarinin sinir bilimleri için yeni bir kapi açtigini söylüyor.
Netice itibariyle, akupunktur, reçetesi bir tek su ve sekerden olusan bir plasebo durumundaki homeopatiden çok farkli bir tedavi yöntemi ve çağıl ilim bundan sonrasında açiklayamadigi herhangi bir olgu karsisinda derhal dudak bükme rahatliginda olamayacak. Akupunktur iste bu şekilde bir tabuyu yikmasi itibariyle de mühim ve kendisiyle ilgilenilmeyi hakediyor.
Akupunktur
4000 yıldan bu zamana kadar Çin'de pek çok hastalığın tedavisinde ve vücuttaki ağrıların giderilmesinde kullanılan eski bir hekimlik yöntemi.
Vücudun belirgin noktalarına, altından ya da gümüşten ince iğnelerin batırılmasına dayanır. Eskiden, akupunkturun, karşıt güçler olarak tanımlanan "yin" ve "yang" arasındaki dengesizliği giderdiğine inanılırdı. Günümüzde de akupunkturun iyi mi bir fizyolojik temele dayandığı kati olarak bilinmemektedir. Çin'de hâlâ yaygınlığını korumuş olan akupunktur, bir anestezi yöntemi olarak Garp'da da kullanılmaktadır.
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi MsXLabs
Akupunktur nedir?
Acus-Punctura (iğne-batırmak), insan vücudunun bir takım noktalarının iğne kullanmak suretiyle uyarılmasını elde eden bir tedavi yöntemidir. Akupunktur iğneleri üzüntü vermeyen, iğne uçlu ve keskin olmayan hususi iğnelerdir. Akupunktur tedavisi yan tesiri olmayan ve üzüntü vermeyen etkili bir tedavidir. Değişik hastalıklar için değişik akupunktur stilleri vardır ve akupunktur tedavisi tamamen deneyimli ve uzman doktorlar tarafınca yapılması gerekir.
Türkiye'de 1991 senesinde Sıhhat Bakanlığı tarafınca çıkarılan akupunktur yönetmeliği uyarınca kafi görülen doktorlara akupunktur uygulama ruhsatı verilmekte ve bu tedavi yöntemi yasal olarak hastalık tedavisinde uygulanmaktadır.
Hangi hastalıkların tedavisinde uygulanır?
Emarelere (semptomlara) karşı değildir, hastalığın sebebine karşı bir tedavi metodu olduğundan ameliyat gerektirmeyen hastalıkların çoğunda akupunktur tedavisi uygulanabilir.
- Sigara, alkol ve madde bağımlılığı şeklinde alışkanlıkların tedavisi
- Fazla yeme ve zayıflama tedavisi
- Sinüzit, larinjit, az işitme, kulak çınlaması vb. solunum yolu hastalıklarında
- Ritim bozukluğu, yüksek gerilim, hipotansiyon, nefes darlığı şeklinde kardiyolojik rahatsızlıklar
- Aşırı kiloluluk, hipofizer yetmezlik, diabet, hipertiroidi şeklinde Endokrin bozukluklar
- Karın ve yüz germe, selülit tedavisi, karın ve göbekteki yağların tedavisi şeklinde güzel duyu uygulamalarda
- Hanımefendilere özgü hastalıklar: Tane sorunları, vajinismus, tane öncesi sıkıntılar ve doğum sonrası sıkıntılar ve depresyon
- Stres, depresyon, uyku sorunları, yüz felci, kas hastalıkları
- Bir takım sinirsel hastalıklarda
- Migren, başağrısı, horlama, kekemelik, vertigo
- Depuitren hastalığı
- Romatizma ağrıları-sancıları
- Boyun ve bel ağrıları-sancıları, fıtık, diz ve dirsek ağrıları-sancıları
- Sindirim sistemini ilgilendiren hastalıklar - Bulantı ve kusma, mide ülseri, gaz ve karın şişme sorunları, hemoroid, ishal, diş ağrısı-sancısı, kabızlık
- Cinsel bozukluklar ve geceleri altına kaçırma problemi.
Acus-Punctura (iğne-batırmak), insan vücudunun bir takım noktalarının iğne kullanmak suretiyle uyarılmasını elde eden bir tedavi yöntemidir. Akupunktur iğneleri üzüntü vermeyen, iğne uçlu ve keskin olmayan hususi iğnelerdir. Akupunktur tedavisi yan tesiri olmayan ve üzüntü vermeyen etkili bir tedavidir. Değişik hastalıklar için değişik akupunktur stilleri vardır ve akupunktur tedavisi tamamen deneyimli ve uzman doktorlar tarafınca yapılması gerekir.
Türkiye'de 1991 senesinde Sıhhat Bakanlığı tarafınca çıkarılan akupunktur yönetmeliği uyarınca kafi görülen doktorlara akupunktur uygulama ruhsatı verilmekte ve bu tedavi yöntemi yasal olarak hastalık tedavisinde uygulanmaktadır.
Hangi hastalıkların tedavisinde uygulanır?
Emarelere (semptomlara) karşı değildir, hastalığın sebebine karşı bir tedavi metodu olduğundan ameliyat gerektirmeyen hastalıkların çoğunda akupunktur tedavisi uygulanabilir.
- Sigara, alkol ve madde bağımlılığı şeklinde alışkanlıkların tedavisi
- Fazla yeme ve zayıflama tedavisi
- Sinüzit, larinjit, az işitme, kulak çınlaması vb. solunum yolu hastalıklarında
- Ritim bozukluğu, yüksek gerilim, hipotansiyon, nefes darlığı şeklinde kardiyolojik rahatsızlıklar
- Aşırı kiloluluk, hipofizer yetmezlik, diabet, hipertiroidi şeklinde Endokrin bozukluklar
- Karın ve yüz germe, selülit tedavisi, karın ve göbekteki yağların tedavisi şeklinde güzel duyu uygulamalarda
- Hanımefendilere özgü hastalıklar: Tane sorunları, vajinismus, tane öncesi sıkıntılar ve doğum sonrası sıkıntılar ve depresyon
- Stres, depresyon, uyku sorunları, yüz felci, kas hastalıkları
- Bir takım sinirsel hastalıklarda
- Migren, başağrısı, horlama, kekemelik, vertigo
- Depuitren hastalığı
- Romatizma ağrıları-sancıları
- Boyun ve bel ağrıları-sancıları, fıtık, diz ve dirsek ağrıları-sancıları
- Sindirim sistemini ilgilendiren hastalıklar - Bulantı ve kusma, mide ülseri, gaz ve karın şişme sorunları, hemoroid, ishal, diş ağrısı-sancısı, kabızlık
- Cinsel bozukluklar ve geceleri altına kaçırma problemi.
Akapunktur ve Sigara Bırakma
Akupunktur ile sigara iyi mi bırakılabilir?
Yapmanız ihtiyaç duyulan tek şey sigarayı bırakmaya karar vermektir. Bu, insanoğlunun yaşamında alabileceği en mühim kararlardan biridir. Bu sonucu verdikten sonrasında, akupunktur, size sigarayı bırakmanızda büyük kolaylık elde edecektir.
İnsanlarda serotonin ve endorfin ismi verilen iki madde vardır. Bu tür durumlar beyinde vardır ve rahatlık, hoşluk, keyif ve refah şeklinde hisleri ile ilgilidirler. Normalde insanlarda kahkaha atınca, mutlu bir haber alınca ya da çikolata ya da güzel bir tatlı yiyince, bir yeriniz acıyınca serotonin ve endorfin düzeyi yükselir. Fakat sigara içenlerde serotonin - endorfin salgılama işini sigara üstlendiğinden vücut otonomisini yitirmiştir. Hani keyiflenince de, dertlenince de sigara içilir ya, işte, açıklaması budur.
Sigarayı bırakanlarda ilk hafta beynimiz serotonin salgılama işini gerçekleştiremediğinden vücut oldukça zor anlamış olur yaşar. Beynimiz ama 72 saat sonrasında eski görevini hayata geçirmeye başlar.
Bu 72 saatlik süre içinde, hastanın yoksunluk emareleri önlenirse, sigarayı bırakması çok kolaylaşır. Akupunktur ile tedavi, kişinin sigara içmemekten dolayı oluşabilecek şikayetleri ortadan kaldırır. Bu şekilde sigara içmemeye karar vermiş olan şahıs, bu durumu asla zorluk çekmeden başarır; çünkü, akupunktur tedavisi kafayı tekrardan sigaraya gerek hissetmeden serotonin ve endorfin salgılaması için uyarır ve bundan sonrasında da beynimiz eski otonomisini kazanır.
Akupunktur ile kaç seansta sigara bırakılabilir?
üç gün üst üste 20 dk.lık 3 seans tedavi uygulanır. Toplam 1 saat devam eden bir tedavidir. Bu şekilde 72 saatlik en zor geçen dönemde vücut denetim altındadır. Bir süre sonra hastanın bağımlılık derecesiyle bağlantılı olarak ek seanslar yapılabilir, ama çoğu zaman buna gerek kalmaz. Tedavi süresince tek bir sigara dahi içilmemesi ve nikotin preparatları kullanılmaması gerekir. Ters halde, başladığımız noktaya geri döneriz.
Akupunktur tedavisi ile sigarayı bırakmada başarı oranı nedir?
%90 - 95 şeklinde yüksek bir başarı oranı vardır.
Akupunktur ile sigara iyi mi bırakılabilir?
Yapmanız ihtiyaç duyulan tek şey sigarayı bırakmaya karar vermektir. Bu, insanoğlunun yaşamında alabileceği en mühim kararlardan biridir. Bu sonucu verdikten sonrasında, akupunktur, size sigarayı bırakmanızda büyük kolaylık elde edecektir.
İnsanlarda serotonin ve endorfin ismi verilen iki madde vardır. Bu tür durumlar beyinde vardır ve rahatlık, hoşluk, keyif ve refah şeklinde hisleri ile ilgilidirler. Normalde insanlarda kahkaha atınca, mutlu bir haber alınca ya da çikolata ya da güzel bir tatlı yiyince, bir yeriniz acıyınca serotonin ve endorfin düzeyi yükselir. Fakat sigara içenlerde serotonin - endorfin salgılama işini sigara üstlendiğinden vücut otonomisini yitirmiştir. Hani keyiflenince de, dertlenince de sigara içilir ya, işte, açıklaması budur.
Sigarayı bırakanlarda ilk hafta beynimiz serotonin salgılama işini gerçekleştiremediğinden vücut oldukça zor anlamış olur yaşar. Beynimiz ama 72 saat sonrasında eski görevini hayata geçirmeye başlar.
Bu 72 saatlik süre içinde, hastanın yoksunluk emareleri önlenirse, sigarayı bırakması çok kolaylaşır. Akupunktur ile tedavi, kişinin sigara içmemekten dolayı oluşabilecek şikayetleri ortadan kaldırır. Bu şekilde sigara içmemeye karar vermiş olan şahıs, bu durumu asla zorluk çekmeden başarır; çünkü, akupunktur tedavisi kafayı tekrardan sigaraya gerek hissetmeden serotonin ve endorfin salgılaması için uyarır ve bundan sonrasında da beynimiz eski otonomisini kazanır.
Akupunktur ile kaç seansta sigara bırakılabilir?
üç gün üst üste 20 dk.lık 3 seans tedavi uygulanır. Toplam 1 saat devam eden bir tedavidir. Bu şekilde 72 saatlik en zor geçen dönemde vücut denetim altındadır. Bir süre sonra hastanın bağımlılık derecesiyle bağlantılı olarak ek seanslar yapılabilir, ama çoğu zaman buna gerek kalmaz. Tedavi süresince tek bir sigara dahi içilmemesi ve nikotin preparatları kullanılmaması gerekir. Ters halde, başladığımız noktaya geri döneriz.
Akupunktur tedavisi ile sigarayı bırakmada başarı oranı nedir?
%90 - 95 şeklinde yüksek bir başarı oranı vardır.
Sigara Alışkanlığı ve Akupunktur
Sigara içimi, bir tek içeni değildir etrafta bulunanları da tutsak alan günümüzün en mühim problemlerinden birisidir. Niye etraftakileri de tutsak alıyor? Dumana engel olabilir misiniz?
Hepiniz hatırlarsınız, eskiden şehirler arası otobüslere binip uzun bir seyahat yaptığınızda, otobüs mola verince inip yiyecek yenilirdi. Yemekten sonrasında otobüse döndüğünüzde iki dakika sonrasında tüm sigara içen yolcular sözleşmiş şeklinde hep beraber sigaralarını yakar içmeyen yolcuları sanki nefes alamaz duruma getirirlerdi.
Devletin almış olduğu son tedbirlerle bu sıkıntılardan kurtulmamıza karşın hem içenler hem etrafta bulunanlar nikotin ve katran zehirlenmesine hala güçlü bir biçimde maruz kalıyorlar. Bulunuşunun kolay oluşu, halk tarafınca uyuşturucu olarak kabul edilmeyişi! Bir takım kesimlerde içene imtiyaz verdiğinin düşünülmesi şeklinde anlam ifade etmeyen sebeplere bağlı olarak sigara tüketimi azalacağına hızlıca artmaya devam ediyor.
Sigarayı zorlama ve polisiye tedbirlerle hiç kimseye bıraktıramazsınız, zararları hakkında geniş kitleleri bilinçlendirip yeni kuşaklara örnek olacak davranışlar içine girersek belli başlı bir yol alabiliriz.
Sigara içen bir babanın ya da annenin çocuğuna ‘sakın sigara içme gencecik ciğerlerini yakarsın' şeklindeki sözleri ne kadar inandırıcı olabilir ki? Tersine çocuk annem ya da babam fena olsa niye sigara içsinler ki diye bir düşünceye saplanır. Bu da büyüklerin inandırıcılıklarına büyük bir darbe indirir.
Çok sayıda insan doktorlarına sigaradan iyi mi kurtulurum diye müracaat eder. Bunların bir kısımı sigarayı bırakacaklarına kesinlikle kendileri de inanmaz. Gittikleri doktoru bir müdafa aracı olarak kullanırlar.
Sigara vücutta kalıcı bozukluklar yapmadan ondan kurtulmak gerekir. Bundan ötürü de bir an ilkin yanınızdaki sigara paketini buruşturup atın ve onu sonsuza kadar unutun. Bakın görmüş olacaksınız yemeklerin tadı ne kadar güzel. Bahar aylarında kokmaya başlamış olan hanımelinin, güllerin ve gardenyaların unuttuğunuz o güzelim kokularını ciğerlerinize iyice çekin. Nefesinizi derin derin içinize bin bir güzel kokularla çekerken bundan sonra öksürmediğinizi merdiven çıkarken ya da hızla yürürken ayaklarınızın kimi zaman yere basmadığını görmüş olacaksınız.
Daha önceleri yürüyerek gitmeye yüreklilik edemediğiniz mesafeleri ne kadar kolayca kat ettiğinizi gördükçe kendinizle gurur duyacak ve sigarayı bıraktığınız zamanı ömrünüz süresince ikinci doğuş olarak hatırlayacaksınız.
Hafta sonları ormana koşmaya gittiğinizde koşu yolunda sigara içerek sizden daha önde olan bir kişinin içtiği sigaranın kokusunu metrelerce mesafeden alacak ve soluduğunuz havanın temizliğinin ne kadar mühim bulunduğunu somut olarak görmüş olacaksınız.
Kıymetli kullanıcı, elindeki sigaranın göğe doğru yükselen o mavi dumanı yüzünü yalayarak geçiyor ve sen hala parmaklarında onu sıkı sıkıya tutuyor musun? Ben sigaraya son kez baktığını ve kor halindeki ucu kül tablasına doğru bastırdığını görüyorum. Kurtuluşunun bu ilk adımını sonsuza kadar sürdürecek gücün sende bulunduğunu biliyorum.
Zorlandığında sana destek olacak mevzunun uzmanlarının bulunduğunu asla aklından çıkarma ve çekinmeden müracaat et.
Sigaranın Kısa Tarihçesi
İlk kez Küba'da ‘Kristof Kolomb' tarafınca 1542 senesinde yerlilerin tütün içtiği görülmüştür.
Avrupa'dan ilk sigara içicileri Kolomb ve gemicileri olmuştur. 1557 senesinde Papaz ‘Andre Thevet Rio' tütün tohumunu Avrupa'ya getirmiştir. 1565 senesinde Sir John Hawkins ve Sir Walter Raeigh tütünü Avrupa ülkelerine tanıtmıştır.
Türklerin tütünle tanışmaları 1601 yılına rastlar. Bu tarihte İstanbul'a gelen İngiliz gemiciler yanlarında getirdikleri tütünü Türk gemicilerine vermişler ve böylece devletimizde sigara içilmeye adım atmıştır. Kısa sürede imparatorlukta tütün kullanımı yaygın hale geldi.
Lüle taşından meydana getirilen pipolar ve uzun çubuklar bir tür filtre olarak kabul edilebilirler ve ilk kullanım Türklere aittir.
Tütünün içinde bulunan ve insana keyif veren madde ‘nikotin'dir. Nikotin ilk kez 1828 senesinde ‘Reiman' tarafınca bulunmuştur.
Türkler tütünü sararak ve içe çekerek içmişlerdir. İngilizler de ilk kez Kırım savaşı sıralarında tütünü içlerine çekerek içmeyi Türklerden öğrenmişlerdir.
Bütün ülkelerde ilk kez 1867 senesinde ‘James Buchanan' tarafınca sigara sanayii kurulmuştur.
Birinci Dünya Savaşına kadar sigara üretimi yılda 18 milyon iken savaşla beraber 47 milyona ulaşmıştır. İnsanlar birbirlerini top ve tüfekle öldürürken bu tarihten itibaren kimsenin yardımına gereksinim hissetmeden yavaş yavaş ve kendi kendilerini öldürmeye başlamışlardır.
Akupunktur
Akupunktur şark tedavi sistemlerinden-,metotlarından biridir. Vücudun belli başlı bölümlerine akupunktura hususi olan iğneler batırılarak tedavi yapılır. İğnelerin amaca yönelik bir biçimde batırılması gerekmektedir, bu yüzden bu işlem ustalaşmış kişiler tarafınca yapılmalıdır.
Akupunktur iğneleri on iki tanesi belirgin bir organa bağlı olan meridyenlerin bir kısmının arasına batırılır. Akupunkturun tedavi yöntemi, hastalığın membaı olan organları edinmek ve chi'nin bu bölümde süratli bir biçimde ilerlemesine destek olmaktır.
"chi" şark tıbbında insan zihnini ve vücudunu doyuran yaşamsal bir güç olarak tanımlanabilir. Sıhhatli bir insanda chi'nin vücutta rahatça dolaşabildiği söylenirken, chi rahatça dolaşamadığında ise organların birinde tıkanma olduğu düşünülmektedir. Hastalıkların ortaya çıkması da chi'ye bağlanmaktadır.
Akupuktur çağıl tıbbın uyguladığı tedavinin yanında ek olarak uygulanabilir. Bununla beraber çağıl tıbbın yan etkilerini tedavi etmek amacıyla da kullanılabilir.
Akupınktur yöntemiyle tedavi olmak istiyorsanız bir süre Akupunktur Tedavi Merkezlerin'nde tedavi gören kişileri izlemeli, tedavi olmuş kişilerle söyleşi etmelisiniz..
Akupunktur tedavisi icra eden uzmanın eğitimi hakkında bilgi edinmeye gayret edin. Uzman olmadığına inandığınız kişilere vücudunuzu teslim etmeyin.
Uzman kişinin kullandığı iğnelerin kesinlikle tek kullanımlık olması ya da her hastadan sonrasında sterilize edilmesi gerekmektedir. Bu, hastanın sağlığı açısından büyük ehemmiyet taşımaktadır.
Uygulaması
İyi bir akupunktur uzmanı hastalık emarelerini göstermeden onu yok edebilir. Bu durumu başarabilmek için vücuttaki enerjinin dengesizliğini kavramak gerekmektedir. Akupunkturun en mühim yönü de budur.
Akupunktur kesinlikle uzmanlar tarafınca uygulanmalıdır. Tedaviyi meydana getirecek olan kişinin enerji dengesizliğinin geldiği yeri çok iyi bilmelidir ki tedavi gerçekleşsin. Bu durumu ama kafi eğitimi aldıktan ve lüzumlu deneyimi kazandıktan sonrasında yapabilir.
Akupunktur uzmanı olan şahıs sizin sıhhat geçmişiniz hakkında ayrıntılı öğrenmek ister. Bunun yanı sıra hayatınızı iyi mi yönlendirdiğinizi, duygusal geçmişinizi de öğrenecetir. Sizi tamamen gözlemlemekte, oturuşunuzu kalkışınızı incelemektedir. Terapiye başlamadan once ortalama bir saat sizinle söyleşi eder. Bu şekilde enerji dengesizliğinin nedenini öğrenmeye çalışır.
Tedaviye başlamadan once uzman size neleri yanlış yaptığınızı, düzeltmeniz gerekenleri anlatacak ve size uygun bir tedavi şekli önerecektir.
Akupunktur tedavisine başlamadan ilkin uzmanınız size uygulama mevzusunda bilgide verecektir. Akupunktur iğneleri süratli bir biçimde batırılarak hızlıca çekilir. Bu en fazlaca kullanılan yöntemdir. Ama hastaların bir kısmında uzmanın hastanın vücudunu çizmesi de kafi olabilmektedir.
Belirlenen bölgelerin lüzumlu seviyede uyarılabilmesi için kimi zaman iğneler yavaşca çevrilir. Uyarma sistemlerinden-,metotlarından birisi de iğne başlarının "moxa" ile ovulması ve bir süre sonra yakılmasıdır. Böyle iğne üstünde taşımış olduğu ısıyı lüzumlu mıntıkaya iletecektir. Iğnelerin elekrik elde eden bir alete bağlanması ve böylece vücuda oldukça az seviyede elektrik akıtması da elektro akupunktur olarak bilinmekte ve bir takım uzmanlar tarafınca kullanılmaktadır.
Akupunkturun iğneli tedavi uygulaması insanların bir bölümüne ürkütücü gelebilir. Vücudun her yerinde uygulanabildiği de düşünülünce bu davranışlar kabul edilebilir. Fakat uygulama esnasında düşünüldüğü kadar üzüntü yoktur. Bir tek iğnelerin batırılma aşamasında bir duyarlılık olabilir. Akupunktur tedavisi görmüş olan kişiler uygulamanın acısız ve çok etkili bulunduğunu savunmaktadırlar. Tedavi esnasında hasta chi'nin vücudundaki akışını da hissedebilir.
Akupunkturun ağrı-sancı kesici tesiri kimi doktorlar tarafınca ameliyatlarda anestezi yerine kullanılmasını sağlamaktadır. Akupunkturun ağrı-sancı kesici etkisinden yararlanabilmek için akupunktur bölgelerinin uyarılır ve beynimiz, acıyı azaltan endorfin salgılamaya başlar. Akupunkturun yan etkisinini olmaması bir sürü hasta üstünde ameliyatlarda kullanılma şansı vermektedir. Bu yöntem en fazlaca Çin'de uygulanır.
Seansın arkasından kendinizi oldukça mutlu ve rahat hissedeceksinizdir. Seanslar devam ettikçe fizyolojik fonksiyonlarınızdaki gelişimleri kısa süre içinde fark edebilirsiniz.
Sigara içimi, bir tek içeni değildir etrafta bulunanları da tutsak alan günümüzün en mühim problemlerinden birisidir. Niye etraftakileri de tutsak alıyor? Dumana engel olabilir misiniz?
Hepiniz hatırlarsınız, eskiden şehirler arası otobüslere binip uzun bir seyahat yaptığınızda, otobüs mola verince inip yiyecek yenilirdi. Yemekten sonrasında otobüse döndüğünüzde iki dakika sonrasında tüm sigara içen yolcular sözleşmiş şeklinde hep beraber sigaralarını yakar içmeyen yolcuları sanki nefes alamaz duruma getirirlerdi.
Devletin almış olduğu son tedbirlerle bu sıkıntılardan kurtulmamıza karşın hem içenler hem etrafta bulunanlar nikotin ve katran zehirlenmesine hala güçlü bir biçimde maruz kalıyorlar. Bulunuşunun kolay oluşu, halk tarafınca uyuşturucu olarak kabul edilmeyişi! Bir takım kesimlerde içene imtiyaz verdiğinin düşünülmesi şeklinde anlam ifade etmeyen sebeplere bağlı olarak sigara tüketimi azalacağına hızlıca artmaya devam ediyor.
Sigarayı zorlama ve polisiye tedbirlerle hiç kimseye bıraktıramazsınız, zararları hakkında geniş kitleleri bilinçlendirip yeni kuşaklara örnek olacak davranışlar içine girersek belli başlı bir yol alabiliriz.
Sigara içen bir babanın ya da annenin çocuğuna ‘sakın sigara içme gencecik ciğerlerini yakarsın' şeklindeki sözleri ne kadar inandırıcı olabilir ki? Tersine çocuk annem ya da babam fena olsa niye sigara içsinler ki diye bir düşünceye saplanır. Bu da büyüklerin inandırıcılıklarına büyük bir darbe indirir.
Çok sayıda insan doktorlarına sigaradan iyi mi kurtulurum diye müracaat eder. Bunların bir kısımı sigarayı bırakacaklarına kesinlikle kendileri de inanmaz. Gittikleri doktoru bir müdafa aracı olarak kullanırlar.
Sigara vücutta kalıcı bozukluklar yapmadan ondan kurtulmak gerekir. Bundan ötürü de bir an ilkin yanınızdaki sigara paketini buruşturup atın ve onu sonsuza kadar unutun. Bakın görmüş olacaksınız yemeklerin tadı ne kadar güzel. Bahar aylarında kokmaya başlamış olan hanımelinin, güllerin ve gardenyaların unuttuğunuz o güzelim kokularını ciğerlerinize iyice çekin. Nefesinizi derin derin içinize bin bir güzel kokularla çekerken bundan sonra öksürmediğinizi merdiven çıkarken ya da hızla yürürken ayaklarınızın kimi zaman yere basmadığını görmüş olacaksınız.
Daha önceleri yürüyerek gitmeye yüreklilik edemediğiniz mesafeleri ne kadar kolayca kat ettiğinizi gördükçe kendinizle gurur duyacak ve sigarayı bıraktığınız zamanı ömrünüz süresince ikinci doğuş olarak hatırlayacaksınız.
Hafta sonları ormana koşmaya gittiğinizde koşu yolunda sigara içerek sizden daha önde olan bir kişinin içtiği sigaranın kokusunu metrelerce mesafeden alacak ve soluduğunuz havanın temizliğinin ne kadar mühim bulunduğunu somut olarak görmüş olacaksınız.
Kıymetli kullanıcı, elindeki sigaranın göğe doğru yükselen o mavi dumanı yüzünü yalayarak geçiyor ve sen hala parmaklarında onu sıkı sıkıya tutuyor musun? Ben sigaraya son kez baktığını ve kor halindeki ucu kül tablasına doğru bastırdığını görüyorum. Kurtuluşunun bu ilk adımını sonsuza kadar sürdürecek gücün sende bulunduğunu biliyorum.
Zorlandığında sana destek olacak mevzunun uzmanlarının bulunduğunu asla aklından çıkarma ve çekinmeden müracaat et.
Sigaranın Kısa Tarihçesi
İlk kez Küba'da ‘Kristof Kolomb' tarafınca 1542 senesinde yerlilerin tütün içtiği görülmüştür.
Avrupa'dan ilk sigara içicileri Kolomb ve gemicileri olmuştur. 1557 senesinde Papaz ‘Andre Thevet Rio' tütün tohumunu Avrupa'ya getirmiştir. 1565 senesinde Sir John Hawkins ve Sir Walter Raeigh tütünü Avrupa ülkelerine tanıtmıştır.
Türklerin tütünle tanışmaları 1601 yılına rastlar. Bu tarihte İstanbul'a gelen İngiliz gemiciler yanlarında getirdikleri tütünü Türk gemicilerine vermişler ve böylece devletimizde sigara içilmeye adım atmıştır. Kısa sürede imparatorlukta tütün kullanımı yaygın hale geldi.
Lüle taşından meydana getirilen pipolar ve uzun çubuklar bir tür filtre olarak kabul edilebilirler ve ilk kullanım Türklere aittir.
Tütünün içinde bulunan ve insana keyif veren madde ‘nikotin'dir. Nikotin ilk kez 1828 senesinde ‘Reiman' tarafınca bulunmuştur.
Türkler tütünü sararak ve içe çekerek içmişlerdir. İngilizler de ilk kez Kırım savaşı sıralarında tütünü içlerine çekerek içmeyi Türklerden öğrenmişlerdir.
Bütün ülkelerde ilk kez 1867 senesinde ‘James Buchanan' tarafınca sigara sanayii kurulmuştur.
Birinci Dünya Savaşına kadar sigara üretimi yılda 18 milyon iken savaşla beraber 47 milyona ulaşmıştır. İnsanlar birbirlerini top ve tüfekle öldürürken bu tarihten itibaren kimsenin yardımına gereksinim hissetmeden yavaş yavaş ve kendi kendilerini öldürmeye başlamışlardır.
Akupunktur
Akupunktur şark tedavi sistemlerinden-,metotlarından biridir. Vücudun belli başlı bölümlerine akupunktura hususi olan iğneler batırılarak tedavi yapılır. İğnelerin amaca yönelik bir biçimde batırılması gerekmektedir, bu yüzden bu işlem ustalaşmış kişiler tarafınca yapılmalıdır.
Akupunktur iğneleri on iki tanesi belirgin bir organa bağlı olan meridyenlerin bir kısmının arasına batırılır. Akupunkturun tedavi yöntemi, hastalığın membaı olan organları edinmek ve chi'nin bu bölümde süratli bir biçimde ilerlemesine destek olmaktır.
"chi" şark tıbbında insan zihnini ve vücudunu doyuran yaşamsal bir güç olarak tanımlanabilir. Sıhhatli bir insanda chi'nin vücutta rahatça dolaşabildiği söylenirken, chi rahatça dolaşamadığında ise organların birinde tıkanma olduğu düşünülmektedir. Hastalıkların ortaya çıkması da chi'ye bağlanmaktadır.
Akupuktur çağıl tıbbın uyguladığı tedavinin yanında ek olarak uygulanabilir. Bununla beraber çağıl tıbbın yan etkilerini tedavi etmek amacıyla da kullanılabilir.
Akupınktur yöntemiyle tedavi olmak istiyorsanız bir süre Akupunktur Tedavi Merkezlerin'nde tedavi gören kişileri izlemeli, tedavi olmuş kişilerle söyleşi etmelisiniz..
Akupunktur tedavisi icra eden uzmanın eğitimi hakkında bilgi edinmeye gayret edin. Uzman olmadığına inandığınız kişilere vücudunuzu teslim etmeyin.
Uzman kişinin kullandığı iğnelerin kesinlikle tek kullanımlık olması ya da her hastadan sonrasında sterilize edilmesi gerekmektedir. Bu, hastanın sağlığı açısından büyük ehemmiyet taşımaktadır.
Uygulaması
İyi bir akupunktur uzmanı hastalık emarelerini göstermeden onu yok edebilir. Bu durumu başarabilmek için vücuttaki enerjinin dengesizliğini kavramak gerekmektedir. Akupunkturun en mühim yönü de budur.
Akupunktur kesinlikle uzmanlar tarafınca uygulanmalıdır. Tedaviyi meydana getirecek olan kişinin enerji dengesizliğinin geldiği yeri çok iyi bilmelidir ki tedavi gerçekleşsin. Bu durumu ama kafi eğitimi aldıktan ve lüzumlu deneyimi kazandıktan sonrasında yapabilir.
Akupunktur uzmanı olan şahıs sizin sıhhat geçmişiniz hakkında ayrıntılı öğrenmek ister. Bunun yanı sıra hayatınızı iyi mi yönlendirdiğinizi, duygusal geçmişinizi de öğrenecetir. Sizi tamamen gözlemlemekte, oturuşunuzu kalkışınızı incelemektedir. Terapiye başlamadan once ortalama bir saat sizinle söyleşi eder. Bu şekilde enerji dengesizliğinin nedenini öğrenmeye çalışır.
Tedaviye başlamadan once uzman size neleri yanlış yaptığınızı, düzeltmeniz gerekenleri anlatacak ve size uygun bir tedavi şekli önerecektir.
Akupunktur tedavisine başlamadan ilkin uzmanınız size uygulama mevzusunda bilgide verecektir. Akupunktur iğneleri süratli bir biçimde batırılarak hızlıca çekilir. Bu en fazlaca kullanılan yöntemdir. Ama hastaların bir kısmında uzmanın hastanın vücudunu çizmesi de kafi olabilmektedir.
Belirlenen bölgelerin lüzumlu seviyede uyarılabilmesi için kimi zaman iğneler yavaşca çevrilir. Uyarma sistemlerinden-,metotlarından birisi de iğne başlarının "moxa" ile ovulması ve bir süre sonra yakılmasıdır. Böyle iğne üstünde taşımış olduğu ısıyı lüzumlu mıntıkaya iletecektir. Iğnelerin elekrik elde eden bir alete bağlanması ve böylece vücuda oldukça az seviyede elektrik akıtması da elektro akupunktur olarak bilinmekte ve bir takım uzmanlar tarafınca kullanılmaktadır.
Akupunkturun iğneli tedavi uygulaması insanların bir bölümüne ürkütücü gelebilir. Vücudun her yerinde uygulanabildiği de düşünülünce bu davranışlar kabul edilebilir. Fakat uygulama esnasında düşünüldüğü kadar üzüntü yoktur. Bir tek iğnelerin batırılma aşamasında bir duyarlılık olabilir. Akupunktur tedavisi görmüş olan kişiler uygulamanın acısız ve çok etkili bulunduğunu savunmaktadırlar. Tedavi esnasında hasta chi'nin vücudundaki akışını da hissedebilir.
Akupunkturun ağrı-sancı kesici tesiri kimi doktorlar tarafınca ameliyatlarda anestezi yerine kullanılmasını sağlamaktadır. Akupunkturun ağrı-sancı kesici etkisinden yararlanabilmek için akupunktur bölgelerinin uyarılır ve beynimiz, acıyı azaltan endorfin salgılamaya başlar. Akupunkturun yan etkisinini olmaması bir sürü hasta üstünde ameliyatlarda kullanılma şansı vermektedir. Bu yöntem en fazlaca Çin'de uygulanır.
Seansın arkasından kendinizi oldukça mutlu ve rahat hissedeceksinizdir. Seanslar devam ettikçe fizyolojik fonksiyonlarınızdaki gelişimleri kısa süre içinde fark edebilirsiniz.
Sigara Bırakmada Akupunktur'un Yararları
Akupunktur kendine özgü iğneler kullanılarak meydana getirilen bir tedavi metodudur. Akupunktur binlerce yıldan bu zamana kadar kullanılan bir tedavi yöntemidir. İlk kez Çinliler tarafınca kullanılmış ve dünyaya oradan yayılmıştır.
Vücuttaki belli başlı noktalara iğnelerin batırılması ile tedavi yapılır. Altın, gümüş, çelik iğneler kullanılır. Son yıllarda daha çok paslanmaz çelik iğneler kullanılmaktadır. Bununla birlikte kulakta ortalama 1 hafta kalabilen ufak kalıcı iğneler de kullanılmaktadır.
Akupunktur'un samimi hiçbir yan tesiri yoktur. İğnelerin temiz olması gereklidir. Kirli iğnelerle tedavi yapılması insan sağılığı açısından son aşama tehlikelidir.
Akupunktur Tedavisiyle Sigara Bırakma
Sigarayı bırakmak son aşama zor bir iştir. İnsanlar hiçbir tıbbi yardım almadan da sigarayı bırakabilirler. Bu son aşama zor ve sıkıntılı bir çözümdür. Daha öncede bahsedilmiş olduğu suretiyle sigara içme isteği ortaya çıkar. Eğer sigara içilerek lüzumlu nikotin alınmazsa, sorun, sinirlilik, depresyon, isteksizlik ve buna benzer emareler ortaya çıkar.
Akupunktur, nabız ve başka tıbbi kontrolleri meydana getirilen hasta haftada iki ya da üç gün tedaviye çağrılır. Sigarayı bırakmak için toplam 6 seans kafi olmaktadır.
İğneler kulağa ve vücudun hekim tarafınca belirlenen yerlerine batırılır. Bir tedavi süresi averaj 20 - 25 dakika içinde değişmektedir.
Tedavi süresince hastaya bolca sıvı gıdalar alması ve açık havada adım atması tavsiye edilir.
Tedavi olan hastaların sigara içme arzuları büyük seviyede ortadan kalkar. Sigara içtiklerinde ya da sigara içilen ortama girdiklerinde fena bir tat ve mide bulantısı ortaya çıkar. Bir takım durumlarda kusmalar meydana gelebilir.
Hastalar kendilerini çok iyi hissederler. Ruhsal sıkıntılar ortaya çıkmaz. Akupunktur tedavisiyle kendilerini diri hissederler, zihinleri berraktır ve konsantrasyon sorunları yoktur.
Her hastada bu şekilde iyi sonuçlar alınmaz. Etkilenmeyen hastalar da çıkar. Tedaviden faydalanan devasa yükseklikte oranda hasta yanında bu tip hastalarında bulunması çok naüreldir.
Sigara alışkanlığı kimi zaman o denli fena bağımlılık yapmıştır ki, bir takım hastalarda samimi dolaşım bozuklukları ortaya çıksa dahi sigarayı bırakamazlar. Önceki yıllarda sigara bundan ötürü el ve ayak parmakları kesilen bir hastaya sigarayı bırakma tedavisi uyguladım. Hasta 6 ay sigara içmedikten sonrasında yine sigaraya başladı. Bir süre sonra bacağı kesilen hasta gene sigara içmeye devam etti. Bacağını ya da başka uzuvlarını sigaraya feda eden bir kişiye yapabileceğimiz yardım da kısıtlıdır. Bu söylediğim vakada ileri derecede kişilik kusuru bulunuyordu. Bu şekilde örnekler yok denecek kadar azdır.
Akupunktur, sigara bırakmada kullanılan tedavi sistemlerinden-,metotlarından bir tek bir tanesidir. Ucuzluğu, yan tesirinin olmayışı ve epey etkin oluşu tercih sebebidir.
Akupunktur kendine özgü iğneler kullanılarak meydana getirilen bir tedavi metodudur. Akupunktur binlerce yıldan bu zamana kadar kullanılan bir tedavi yöntemidir. İlk kez Çinliler tarafınca kullanılmış ve dünyaya oradan yayılmıştır.
Vücuttaki belli başlı noktalara iğnelerin batırılması ile tedavi yapılır. Altın, gümüş, çelik iğneler kullanılır. Son yıllarda daha çok paslanmaz çelik iğneler kullanılmaktadır. Bununla birlikte kulakta ortalama 1 hafta kalabilen ufak kalıcı iğneler de kullanılmaktadır.
Akupunktur'un samimi hiçbir yan tesiri yoktur. İğnelerin temiz olması gereklidir. Kirli iğnelerle tedavi yapılması insan sağılığı açısından son aşama tehlikelidir.
Akupunktur Tedavisiyle Sigara Bırakma
Sigarayı bırakmak son aşama zor bir iştir. İnsanlar hiçbir tıbbi yardım almadan da sigarayı bırakabilirler. Bu son aşama zor ve sıkıntılı bir çözümdür. Daha öncede bahsedilmiş olduğu suretiyle sigara içme isteği ortaya çıkar. Eğer sigara içilerek lüzumlu nikotin alınmazsa, sorun, sinirlilik, depresyon, isteksizlik ve buna benzer emareler ortaya çıkar.
Akupunktur, nabız ve başka tıbbi kontrolleri meydana getirilen hasta haftada iki ya da üç gün tedaviye çağrılır. Sigarayı bırakmak için toplam 6 seans kafi olmaktadır.
İğneler kulağa ve vücudun hekim tarafınca belirlenen yerlerine batırılır. Bir tedavi süresi averaj 20 - 25 dakika içinde değişmektedir.
Tedavi süresince hastaya bolca sıvı gıdalar alması ve açık havada adım atması tavsiye edilir.
Tedavi olan hastaların sigara içme arzuları büyük seviyede ortadan kalkar. Sigara içtiklerinde ya da sigara içilen ortama girdiklerinde fena bir tat ve mide bulantısı ortaya çıkar. Bir takım durumlarda kusmalar meydana gelebilir.
Hastalar kendilerini çok iyi hissederler. Ruhsal sıkıntılar ortaya çıkmaz. Akupunktur tedavisiyle kendilerini diri hissederler, zihinleri berraktır ve konsantrasyon sorunları yoktur.
Her hastada bu şekilde iyi sonuçlar alınmaz. Etkilenmeyen hastalar da çıkar. Tedaviden faydalanan devasa yükseklikte oranda hasta yanında bu tip hastalarında bulunması çok naüreldir.
Sigara alışkanlığı kimi zaman o denli fena bağımlılık yapmıştır ki, bir takım hastalarda samimi dolaşım bozuklukları ortaya çıksa dahi sigarayı bırakamazlar. Önceki yıllarda sigara bundan ötürü el ve ayak parmakları kesilen bir hastaya sigarayı bırakma tedavisi uyguladım. Hasta 6 ay sigara içmedikten sonrasında yine sigaraya başladı. Bir süre sonra bacağı kesilen hasta gene sigara içmeye devam etti. Bacağını ya da başka uzuvlarını sigaraya feda eden bir kişiye yapabileceğimiz yardım da kısıtlıdır. Bu söylediğim vakada ileri derecede kişilik kusuru bulunuyordu. Bu şekilde örnekler yok denecek kadar azdır.
Akupunktur, sigara bırakmada kullanılan tedavi sistemlerinden-,metotlarından bir tek bir tanesidir. Ucuzluğu, yan tesirinin olmayışı ve epey etkin oluşu tercih sebebidir.
Kaynak:msxlabs.org
YORUMLAR