alazlamak TDK (-i), halk ağzında 1 . Bir şeyin yüzünü alevden geçirmek, aleve tutmak. 2 . Sızlatmak, yakmak, acı vermek: ...
alazlamak
TDK
(-i), halk ağzında
TDK
1 . Bir şeyin yüzünü alevden geçirmek, aleve tutmak.
2 . Sızlatmak, yakmak, acı vermek:
"İspirto tatlı bir hararetle midesini alazladı."- R. H. Karay.
2 . Sızlatmak, yakmak, acı vermek:
"İspirto tatlı bir hararetle midesini alazladı."- R. H. Karay.
ALAZLAMAK ya da YALAZLAMAK
g. f. 1. Bir şeyi alazlamak, onu aleve tutmak, tutuşturmak, yakmak: Sobayı alazlamak. *2. Yörs. Yarayı alazlamak, tedavi etmek amacıyla dağlamak.
*Ask. Top ya da tüfek namlu içini temizlemek için ağızotuyla yapılan kurusıkı atış. Bu yöntem, top ve tüfeklerde karabarut kullanılması döneminde uygulanırdı. Törenlerde yapılan 21 yada 101 pareliktop atışlarındaki sonuncu atışın, alazlamak yönteminden doğduğu sanılmaktadır.
*Mutf. Kuşları ve kümes hayvanlarını, tüylerini yolduktan sonra kalan kılları yok etmek için aleve tutmak. || Kızartılan bir parçayı, üzerine birkaç damla yağ akıtarak alevlemek.
Büyük L.
g. f. 1. Bir şeyi alazlamak, onu aleve tutmak, tutuşturmak, yakmak: Sobayı alazlamak. *2. Yörs. Yarayı alazlamak, tedavi etmek amacıyla dağlamak.
*Ask. Top ya da tüfek namlu içini temizlemek için ağızotuyla yapılan kurusıkı atış. Bu yöntem, top ve tüfeklerde karabarut kullanılması döneminde uygulanırdı. Törenlerde yapılan 21 yada 101 pareliktop atışlarındaki sonuncu atışın, alazlamak yönteminden doğduğu sanılmaktadır.
*Mutf. Kuşları ve kümes hayvanlarını, tüylerini yolduktan sonra kalan kılları yok etmek için aleve tutmak. || Kızartılan bir parçayı, üzerine birkaç damla yağ akıtarak alevlemek.
Büyük L.
YORUMLAR