Atatürk Türk Beşleri'ni neden yurtdışına göndermiştir? Atatürk, her türlü yenilik ve ilerlemede öncü olma görevini üstlenen ...
Atatürk Türk Beşleri'ni neden yurtdışına göndermiştir?
Atatürk, her türlü yenilik ve ilerlemede öncü olma görevini üstlenen bir liderdi. Atatürk, yeni müzik kurumlarımızın açılmasında da öncülük etmeyi sürdürmüştür. Onun sayesinde Osmanlı zamanından kalma mevcut müzik aletlerini iyileştirmiş, modernleştirmiş ve gelişmiştir. Bunların yanı sıra, kapatılan kurumların yerine çağdaş uygarlık seviyesine uygun ve ulusal müzik anlayışımıza yakışır yeni müzik kurumları açılmıştır.
Atatürk döneminde, çağdaş Türk müziğinin geliştirilmesi için ''Türk Beşleri'' diye adlandırılan kişilerden oluşan ve müziğimizin bugünkü çağdaş seviyeye ulaşmasında büyük emeği geçen sanatçılardan Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Ahmet Adnan Saygun, Necil kazım Akses Devlet bursu ile müzik eğitimi için yurt dışına gönderilmişlerdir.
Ankara'da Musiki Muallim Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa'ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı. Avrupa'daki eğitimini tamamlayan genç sanatçılar, yurda döndükten sonra hem çağdaş anlamda müzik eserleri bestelemiş hem de çeşitli müzik okullarında öğretmenlik yapmışlardır.
Kaynak:
Sebep: İç başlık
Türk Beşleri
Atatürk'ün yurtdışına gönderdiği kişiler kimlerdir?
Türk Beşleri'nin çalışmaları nelerdir?
Türk Beşleri
Temel Britannica
Türk Beşleri, Necil Kâzım Akses, Hasan Ferit Alnar, Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey ve Ahmet Adnan Saygun'a bazı yazarlar tarafından verilen grup adıdır. Rus Beşleri'ne benzetilen bu beş Türk besteci gerçekte, Fransız Altıları gibi, ortak bir estetik anlayış çevresinde bir araya gelen müzikçiler değildi. Rus Beşleri gibi onlar da ulusal lardan yararlanmaya öncelik vermişlerdi. Ama, Rus besteciler bu tutumlarıyla bir tepkiyi temsil ederken, Türk Beşleri diye adlandırılarak ortak bir çizgiye çekilmek istenen besteciler, yeni kurulan cumhuriyet rejiminin resmi müÂzik politikasını gerçekleştirmeye girişmişlerdi. Beş besteci bazı ortak özellikler taşımakla birlikte, gerek kişiliklerinden, gerek müzik öğrenimi aldıkları çevrelerden lanan üslup farklılıkları da göstermişlerdir.
Daha ilkokuldayken keman ve viyolonsel öğrenmeÂye başlayan Necil Kâzım Akses lise öğrenimi sırasında Cemal Reşit Rey'den armoni dersleÂri aldı. Devlet bursuyla Viyana Devlet Müzik ve Görsel Sanatlar Akademisi'nde viyolonsel ve kompozisyon (bestecilik) öğrenimi gördü. Daha sonra Prag Devlet Konservatuvarı'nda Joseph Suk'un da öğrencisi oldu. Ayrıca Âlois Haba'dan, çeyrek ve Vfe ton dizisi müziğinin kuramsal temellerini öğrendi. TürÂkiye'ye dönünce, Ankara Devlet Konservatuvarı'nın kuruluşuyla ilgili çalışmalarda Paul Hindemith ile işbirliği yaptı. Bu okul öğreniÂme başlayınca da kompozisyon dersleri verÂmeye başladı. Bir ara konservatuvarın müÂdürlüğünü de üstlendi. Daha sonra Güzel Sanatlar genel müdürlüğü, Bern ve Bonn kültür ataşelikleri, Ankara Devlet Opera ve Balesi genel müdürlüğü gibi görevlerde buÂlundu. 1971'de kendisine "devlet sanatçısı" unvanı verildi. Halen Hacettepe üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda kompozisyon proÂfesörüdür.
Çiftetelli (orkesÂtra için senfonik dans, 1934), Minyatürler (piyano için, 1936), Ankara Kalesi (senfonik şiir, 1942), Birinci Senfoni (1966), Itri'nin Neva Kâr'ı üzerine Scherzo (büyük orkestra için, 1970), Senfonik Destan (1973), Viyola Konçertosu (1977), İkinci Senfoni (1978), üçüncü Senfoni (1979-80), Dördüncü Senfoni (1983), Atatürk Diyor ki (1988).
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın şef yardımcılığına getirilen Alnar bir yandan da Ankara Devlet Konservatuvarı'nda ders verÂdi. Orkestranın şefi Ernst Praetorius 1946'da ölünce Alnar onun yerini aldı. 1952-55 arasınÂda Viyana'da kaldı ve çeşitli orkestraları yönetti. Yurda döndükten sonra bir süre Devlet Opera ve Balesi genel müdürlüğünde bulundu. Sonra yeniden Viyana'ya gitti. 1964'te Ankara' ya döndü ve zaman zaman Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nı yönetti.
Türk Beşleri içinde, klasik Türk müziğini en yakından tanıyan besteci olan Alnar, çoksesli yapıtlarında bu tan çok geniş ölçüde yararlandı.
Başlıca yapıtları
Türk Süiti (büyük orkestra için, 1930), İstanbul Süiti (büyük orkestra için, 1937-38), Viyolonsel Konçertosu (1943) ve Kanun Konçertosu'dur (1951; 1958'de üzerinde bazı değişiklikler yaptı).
Daha çok çalgı ya da çalgılar için besteler yapan Ulvi Cemal Erkin, geleneksel müzik birikimimizle modern beste tekniklerini birÂleştirmeyi amaçlamış; klasik Türk müziği ezgilerinden olduğu gibi ritimlerinden de büÂyük ölçüde yararlanmıştır.
Başlıca yapıtları
Piyano Konçertosu (1942), Köçekçeler (süit, 1943), Birinci Senfoni (1944-46), İkinci Senfoni (1948-51), Keloğlan (bale, 1950), Sinfonietta (yaylı çalgılar orkestrası için, 1951) ve Konsertan SenfonVdu (piyano ve orkestra için, 1966).
Gençlik yapıtlarında halk ezgilerinden, daÂha sonrakilerde ise klasik Türk müziği motif ve melodilerinden yararlanan besteci, Gabriel Faure'nin izlenimci anlayışıyla geleneksel maÂkam müziğimizi kaynaştırmıştır.
Başlıca yapıtları
Sultan Cem (opera, 1923), Zeybek (opera, 1926), Bebek Efsanesi (senfoÂnik şiir, 1928), Köyde Bir Facia (opera, 1929), Birinci Senfoni (1941), Çelebi (opera, 1943), Piyano Konçertosu (1946), Çağnlış (senfonik şiir, 1950), Konsertan Parçalar (viyolonsel ve orkestra için, 1952), Fatih (senfonik şiir, 1953), Sazların Sohbeti (oda orkestrası için, 1957), Eski Bir İstanbul Türküsü üzerine Çeşitlemeler (piyano ve orkestra için, 1961) ve İkinci SenfonVâir (iki yaylı çalgılar orkestrası için, 1963). üç Saat (1932), Lüküs Hayat (1933), Deli Dolu (1934), Saz-Caz (1935), Maskara (1936) ve Hava-Cıva (1937) Cemal Reşit Rey'in operetleri; Adalar (1934), AlaÂbanda (1941) ve Aldırma (1942) ise revüleÂridir.
Türk Beşleri içinde, Türk halk müziğini en yakından tanıyan besteci olan Saygun yapıtlaÂrında bu tan hem ritim, hem de ezgi bakımından geniş ölçüde yararlanmıştır.
En tanınmış yapıtı Yunus Emre Oratoryosu (1946) olan Saygun'un öbür yapıtları arasında Özsoy (ya da Feridun; opera, 1934), Taşbe-bek (opera, 1934), Bir Orman Masalı (süit, 1939-43), Kerem (opera, 1947-52), Birinci Piyano Konçertosu (1952-58), Birinci Senfoni (1953), İkinci Senfoni (1958), üçüncü Senfoni (1960), Gılgamış (opera, 1962-83), Keman Konçertosu (1967), Köroğlu (opera, 1973), Dördüncü Senfoni (1976), Viyola Konçertosu (1977), Beşinci Senfoni (1984), İkinci Piyano Konçertosu (1985) ve Viyolonsel Konçertosu (1987) sayılabilir.
^ yazıyı inceleyiniz.
Temel Britannica
Türk Beşleri, Necil Kâzım Akses, Hasan Ferit Alnar, Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey ve Ahmet Adnan Saygun'a bazı yazarlar tarafından verilen grup adıdır. Rus Beşleri'ne benzetilen bu beş Türk besteci gerçekte, Fransız Altıları gibi, ortak bir estetik anlayış çevresinde bir araya gelen müzikçiler değildi. Rus Beşleri gibi onlar da ulusal lardan yararlanmaya öncelik vermişlerdi. Ama, Rus besteciler bu tutumlarıyla bir tepkiyi temsil ederken, Türk Beşleri diye adlandırılarak ortak bir çizgiye çekilmek istenen besteciler, yeni kurulan cumhuriyet rejiminin resmi müÂzik politikasını gerçekleştirmeye girişmişlerdi. Beş besteci bazı ortak özellikler taşımakla birlikte, gerek kişiliklerinden, gerek müzik öğrenimi aldıkları çevrelerden lanan üslup farklılıkları da göstermişlerdir.
(1908-99)
Daha ilkokuldayken keman ve viyolonsel öğrenmeÂye başlayan Necil Kâzım Akses lise öğrenimi sırasında Cemal Reşit Rey'den armoni dersleÂri aldı. Devlet bursuyla Viyana Devlet Müzik ve Görsel Sanatlar Akademisi'nde viyolonsel ve kompozisyon (bestecilik) öğrenimi gördü. Daha sonra Prag Devlet Konservatuvarı'nda Joseph Suk'un da öğrencisi oldu. Ayrıca Âlois Haba'dan, çeyrek ve Vfe ton dizisi müziğinin kuramsal temellerini öğrendi. TürÂkiye'ye dönünce, Ankara Devlet Konservatuvarı'nın kuruluşuyla ilgili çalışmalarda Paul Hindemith ile işbirliği yaptı. Bu okul öğreniÂme başlayınca da kompozisyon dersleri verÂmeye başladı. Bir ara konservatuvarın müÂdürlüğünü de üstlendi. Daha sonra Güzel Sanatlar genel müdürlüğü, Bern ve Bonn kültür ataşelikleri, Ankara Devlet Opera ve Balesi genel müdürlüğü gibi görevlerde buÂlundu. 1971'de kendisine "devlet sanatçısı" unvanı verildi. Halen Hacettepe üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda kompozisyon proÂfesörüdür.
Türk Beşleri'nin öteki üyeleri gibi geleneksel müzik birikimimize dayanarak bestelediği yapıtlarıyla, çoksesli müziğin Türkiye'de yerÂleşmesine katkıda bulundu. Gençlik yapıtlaÂrında daha çok halk ezgilerinden yararlanırÂken, olgunluk döneminde özellikle klasik Türk müziğinden yararlandı.
Başlıca yapıtlarıÇiftetelli (orkesÂtra için senfonik dans, 1934), Minyatürler (piyano için, 1936), Ankara Kalesi (senfonik şiir, 1942), Birinci Senfoni (1966), Itri'nin Neva Kâr'ı üzerine Scherzo (büyük orkestra için, 1970), Senfonik Destan (1973), Viyola Konçertosu (1977), İkinci Senfoni (1978), üçüncü Senfoni (1979-80), Dördüncü Senfoni (1983), Atatürk Diyor ki (1988).
Çok küçük yaşta kanun öğrenmeye başlayan Hasan Ferit Alnar 12 yaşındayken bir kanun virtüözü sayılıyordu. Darüttalim-i Musiki adlı dernekÂteki çalışmalara kanunuyla katıldığı yıllarda, özel olarak armoni, kontrpuan ve füg dersleri aldı. Müzik uğruna mimarlık öğrenimini yarıÂda bırakarak Viyana'ya gitti ve konservatu-varda Joseph Marx'ın sınıfında kompozisyon öğrenimi gördü. Viyana Devlet Müzik ve Görsel sanatlar Akademisi'nde ise orkestra şefliği derslerini izledi. Türkiye'ye dönünce İstanbul Belediye Konservatuvarı'nda (buÂgünkü İstanbul üniversitesi Devlet Konserva-tuvan) müzik tarihi öğretmenliğine ve Şehir Tiyatroları orkestra şefliğine atandı. 1936'da
(1906-78)
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın şef yardımcılığına getirilen Alnar bir yandan da Ankara Devlet Konservatuvarı'nda ders verÂdi. Orkestranın şefi Ernst Praetorius 1946'da ölünce Alnar onun yerini aldı. 1952-55 arasınÂda Viyana'da kaldı ve çeşitli orkestraları yönetti. Yurda döndükten sonra bir süre Devlet Opera ve Balesi genel müdürlüğünde bulundu. Sonra yeniden Viyana'ya gitti. 1964'te Ankara' ya döndü ve zaman zaman Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nı yönetti.
Türk Beşleri içinde, klasik Türk müziğini en yakından tanıyan besteci olan Alnar, çoksesli yapıtlarında bu tan çok geniş ölçüde yararlandı.
Başlıca yapıtları
Türk Süiti (büyük orkestra için, 1930), İstanbul Süiti (büyük orkestra için, 1937-38), Viyolonsel Konçertosu (1943) ve Kanun Konçertosu'dur (1951; 1958'de üzerinde bazı değişiklikler yaptı).
(1906-72)Daha çocukken piyano öğrenmeye başlayan Ulvi Cemal ErÂkin Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra devlet bursuyla Fransa'ya gönderildi. Paris Konservatuvarı'nda ve Müzik Öğretmen Okulu'nda (École normale de musique) öğreÂnim gördü. Erkin 1930'da Türkiye'ye döndü ve Cumhuriyet döneminde kurulmuş ilk yükÂsek dereceli müzik okulu olan Ankara Musiki Muallim Mektebi'nde piyano ve armoni dersÂleri vermeye başladı. 1936'da Ankara Devlet Konservatuvarı açılınca bu okulun öğretim kadrosuna katıldı ve 1949-51 arasında bu kuÂrumun müdürlüğünü üstlendi. Daha sonra, ölümüne kadar piyano yüksek bölümünde öğÂretmenlik ve bölüm başkanlığı yaptı. 1971'de "devlet sanatçısı" unvanını aldı.
Daha çok çalgı ya da çalgılar için besteler yapan Ulvi Cemal Erkin, geleneksel müzik birikimimizle modern beste tekniklerini birÂleştirmeyi amaçlamış; klasik Türk müziği ezgilerinden olduğu gibi ritimlerinden de büÂyük ölçüde yararlanmıştır.
Başlıca yapıtları
Piyano Konçertosu (1942), Köçekçeler (süit, 1943), Birinci Senfoni (1944-46), İkinci Senfoni (1948-51), Keloğlan (bale, 1950), Sinfonietta (yaylı çalgılar orkestrası için, 1951) ve Konsertan SenfonVdu (piyano ve orkestra için, 1966).
Cemal Reşit Rey çok küçük yaştayken piyano öğrenmeye başladı. İlk bestesini yaptığında yedi yaşınÂdaydı. Ertesi yıl ailesi Paris'e yerleşince, Galatasaray Lisesi'nde başladığı ortaöğreniÂmini Buffon Lisesi'nde sürdürdü. Bu arada ünlü piyanist Marguerite Long'dan ders aldı. Ailesi Cenevre'ye taşındı; Cemal Reşit de hem Saint-Antoine Koleji'nde, hem de Cenevre Konservatuvan'nda öğrenimini sürdürdü. AiÂle 192ü'de Paris'e dönünce müzik öğrenimini Paris Konservatuvan'nda tamamladı. Ayrıca Gabriel Faure'den müzik estetiği, Henri DuÂfosse'tan orkestra şefliği dersleri aldı. Ekim 1923'te Türkiye'ye döndü ve bugünkü İstanÂbul üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nın çekirdeğini oluşturan Darülelhan'da piyano ve kompozisyon öğretmenliğine başladı. Okulun öğrencileri ile öğretmenlerinin yer aldığı bir yaylı çalgılar orkestrası kurdu ve yönetti. Cumhuriyet'in ilanının 10. yılı için Onuncu Yıl Marşı'm besteledi. İki yıl AnkaÂra'da kaldıktan sonra 1940'ta İstanbul'a dönÂdü. Yaylı çalgılar orkestrası 1945'te İstanbul Şehir Orkestrası'na dönüştürüldü ve şefliği Cemal Reşit'e verildi. 1949'dan başlayarak Güney Avrupa, Balkan ve Ortadoğu ülkeleÂrinde, "konuk şef" olarak konserler yönetti. Yaşamını çoksesli müziğin Türkiye'de yerleÂşip gelişmesine adayan Cemal Reşit, geniş kitlelerin kulağını çoksesliliğe alıştumak amacıyla, revüler ve ağabeyi Ekrem Reşit Rey'in librettoları üzerine birçok operet besteledi. 1982'de "devlet sanatçısı" unvanını aldı.
(1904-85)
Gençlik yapıtlarında halk ezgilerinden, daÂha sonrakilerde ise klasik Türk müziği motif ve melodilerinden yararlanan besteci, Gabriel Faure'nin izlenimci anlayışıyla geleneksel maÂkam müziğimizi kaynaştırmıştır.
Başlıca yapıtları
Sultan Cem (opera, 1923), Zeybek (opera, 1926), Bebek Efsanesi (senfoÂnik şiir, 1928), Köyde Bir Facia (opera, 1929), Birinci Senfoni (1941), Çelebi (opera, 1943), Piyano Konçertosu (1946), Çağnlış (senfonik şiir, 1950), Konsertan Parçalar (viyolonsel ve orkestra için, 1952), Fatih (senfonik şiir, 1953), Sazların Sohbeti (oda orkestrası için, 1957), Eski Bir İstanbul Türküsü üzerine Çeşitlemeler (piyano ve orkestra için, 1961) ve İkinci SenfonVâir (iki yaylı çalgılar orkestrası için, 1963). üç Saat (1932), Lüküs Hayat (1933), Deli Dolu (1934), Saz-Caz (1935), Maskara (1936) ve Hava-Cıva (1937) Cemal Reşit Rey'in operetleri; Adalar (1934), AlaÂbanda (1941) ve Aldırma (1942) ise revüleÂridir.
(1907-91)Ahmet Adnan Saygun ilk müzik derslerini aldığı İsmail Zühtü Bey'in önerisiyle piyano öğrenÂmeye başladı. Kısa bir süre Hüseyin Saadettin Arel'den armoni dersleri aldı. Daha sonra kendi kendine kontrpuan çalıştı. Saygun 1925'te ilkokul müzik öğretmenliğine atandı; 1926'da ise bir sınavda başarı göstererek lise müzik öğretmenliğine yükseldi. 1928'de devÂlet bursuyla gönderildiği Paris'te dönemin ünlü öğretmenlerinden Vincent d'Indy ve Eugène Borrel'in öğrencisi oldu. 1931'de Türkiye'ye dönünce Ankara Musiki Muallim Mektebi'nde armoni ve kontrpuan dersleri vermeye başladı. 1936'da İstanbul Belediye Konservatuvarı'na geçti. O yıl Türkiye'ye gelen Béla Bartök ile birlikte Anadolu'da bir inceleme gezisine çıktı. Saygun 1946'da AnÂkara Devlet Konservatuvarı'nın kompozisyon ve modal müzik bölümlerinin başkanlığına getirildi. Kendisine 1971'de "devlet sanatçısı" unvanı verildi. 1973'ten sonra derslerini İstanÂbul Devlet Konservaturvarı'nda (bugünkü Mimar Sinan üniversitesi Devlet Konservatuvarı) sürdürdü. Konservatuvarların da YükÂseköğretim Kurulu'na (YÖK) bağlanması üzerine 1985'te "profesör" unvanını aldı.
Türk Beşleri içinde, Türk halk müziğini en yakından tanıyan besteci olan Saygun yapıtlaÂrında bu tan hem ritim, hem de ezgi bakımından geniş ölçüde yararlanmıştır.
En tanınmış yapıtı Yunus Emre Oratoryosu (1946) olan Saygun'un öbür yapıtları arasında Özsoy (ya da Feridun; opera, 1934), Taşbe-bek (opera, 1934), Bir Orman Masalı (süit, 1939-43), Kerem (opera, 1947-52), Birinci Piyano Konçertosu (1952-58), Birinci Senfoni (1953), İkinci Senfoni (1958), üçüncü Senfoni (1960), Gılgamış (opera, 1962-83), Keman Konçertosu (1967), Köroğlu (opera, 1973), Dördüncü Senfoni (1976), Viyola Konçertosu (1977), Beşinci Senfoni (1984), İkinci Piyano Konçertosu (1985) ve Viyolonsel Konçertosu (1987) sayılabilir.
^ yazıyı inceleyiniz.
Sebep: Düzenlendi.
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Atatürk döneminde, çağdaş Türk müziğinin geliştirilmesi için ''Türk Beşleri'' diye adlandırılan kişilerden oluşan ve müziğimizin bugünkü çağdaş seviyeye ulaşmasında büyük emeği geçen sanatçılardan Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Ahmet Adnan Saygun, Necil kazım Akses Devlet bursu ile müzik eğitimi için yurt dışına gönderilmişlerdir.
Ankara'da Musiki Muallim Mektebinin kurulmasından sonra Avrupa'ya başka öğrenciler de gönderilmeye başlandı. Avrupa'daki eğitimini tamamlayan genç sanatçılar, yurda döndükten sonra hem çağdaş anlamda müzik eserleri bestelemiş hem de çeşitli müzik okullarında öğretmenlik yapmışlardır.
Kaynak:
Türk Beşleri
Atatürk'ün yurtdışına gönderdiği kişiler kimlerdir?
Türk Beşleri'nin çalışmaları nelerdir?
YORUMLAR