mihail bakunin (1814-1876) bir soylunun oğlu olan ve iyi bir tahsil gören bakunin, bir süre subaylık yaptıktan sonrasında mesleğini erteleye...
mihail bakunin (1814-1876)
bir soylunun oğlu olan ve iyi bir tahsil gören bakunin, bir süre subaylık yaptıktan sonrasında mesleğini erteleyerek almanya ya gitti. orada hegelci solla tanıştı, diyalektik düşünceyi benimsedi. ama onun açısından çatışkının aşılması ne hegel şeklinde mukaddes devlet, ne de marx şeklinde proleterya diktatörlüğü olmadı. çatışkı aşılmaz olarak kaldı. kim bilir diyalektik fikir açısından en tutarlısı da buydu.
1842'de yayınladığı bir bildiride şu ünlü aforizma yer almaktaydı:
"yıkıcı tutku bununla birlikte yaratıcı bir dürtüdür." bu bildiri sebebiyle pasaportu elinden alınacak ve paris e gidecektir. (90)
paris'de marx ve proudhon'la tanışdi. 1848 devrimine katıldı ve ayaklanmaların tüm avrupa'ya yayılmasında önayak oldu. dresden'de, ünlü alman müzisyeni richard wagner'le birlikte bir ayaklanma düzenledi. yakalandı ve rusya'ya, ordan da sibirya'ya gönderildi. bakunin, kendisini bir sistemler mucidi değildir, bir fiil devrimcisi sayıyordu, "evvelinde saptanmış tarih yasalarım tanımayı reddediyordu. toplumsal değişikliğin, nesnel tarihsel koşulların yavaş yavaş belir -mesine bağlı olduğu görüştüm kabul etmiyor; tam tersine, bireylerin kendi yazgılarım biçimlendirdiklerine, yaşamlarının soyut sosyolojik formüllerden oluşan bir kuramlar sistemine sığdırılamıyacağını söylüyordu. (91) kropotkin'e nazaran de onun tesiri entellektüelliğinden ziyade ahlakçı kişiliğine bağlıydı. gene de frantz fanon; sömürgeci zorbaları yok etmek suretiyle ayağa kalkan aşağılanmış, mustazaf kitlelerden bahsederken, sanki bakunin'in kitaplarından alıntılar yapmaktadır.
marx, devrimin öncü enerjisini proleteryanın oluşturacağım söylerken bakunin buna karşı çıkar. ona nazaran hakikaten zincirlerinden başka yitirecek şeyleri olmayanlar "lümpen proleterya, köylüler, işsizler, yasadışılar" şeklinde, burjuva uygarlığının yozlaştırıcı etkilerinden en uzak, coşkun isyan içgüdüleri işe en kuvvetli kesimlerdir. bakunin'e nazaran gerçek devrimci güçler dipteki derinliklerde, uygarlaşmanın dışındaki halk yığınla-nndadır. bu zamana kadar taraftan marx, devrimin, proleteryanın en yoğun olduğu batılı ülkelerde çıkacağı kehanetinde bulunurken bakunin, ileri ülkelerdeki çürümeyi ve uygarlaşmanın yozlaştırıcı etkilerim görmüş oldu. "devrimci dürtünün, en kuvvetli şekilde insanların mülke, tertipli işe, tek bir dikili ağaca haiz olmadıkları yerlerde bulun duğunda ısrar etti." (92) nitekim fanon da umudunu yurtlarmdan koparılmış, yoksullaşmış, belirgin bir mekana ve işe bağlı olmayan lümpen proleteryaya, ilkel toplumsal gruplara bağlamıştır. o nedenle de çürümüş ve baskıcı garp uygarlığım bütünüyle yadsımaktadır.
amerikalı anarşist grup "kara panterler" de fanon'un ve bundan dolayı bakunin'in fîkirlerinden oldukça etkilenmişlerdir. herbert marcuse da, tek boyutlu insan'ında "lanetlenmiş ve dışlanmış, sömürülen ve baskı altında tutulan, işi olmayan ve yurtsuz" insanlara duyduğu umudu vurgulamıştır, iran'da gerçekleşen son zamanların en büyük devrimi de tabanım daha çok mustazaf olarak nitelenen devrimci yığınlardan oluşturmuş değildir mi? 68 kuşağı olarak nitelenen ve etkilerim hala sürdüren devrimci dalga da gene, proleterya içinden değildir, üniversitelerden yayılmıştır. yurdumuzda da devrimci fiil ve isyanların tabanı gene üniversiteler ya da doğulu köylüler ya da köylü kökenli lümpen proleterya ve aydınlardır. oysa ülkemiz proleteryası, mühim seviyede sömürüldükleri halde devrimci eylemler karşısında ilgisiz kalmışlardır. cenup amerikalı devrimci regis debray da çağıl başkaldırının el kitabı olan devrimde devrim mi? adlı kitabında aydınlarla mülksüz kitlelerin gerilla savaşlanndaki işbirliğinden söz ederken, işleri ve evleri bulunan proleteryanın dahi bir mealde burjuva oldukları ve kaybedecek şeyleri olduğundan kafi bir devrimci potansiyel sayılamıyacaklanm anlatmaktadır.
bakunin, tedricilik ve reformizmi yadsıdığı şeklinde liberalizmi ve parlementer demokrasiyi de bir aldatmaca olarak görür. isviçre ve abd şeklinde en özgür devletlerde dahi bir avuç kişinin uygarlığı, çoğunluğun alçaltılması üstüne temellenmektedir der. aynı seviyede bakunin marksizm! de eleştirir: "bay marx ve arkadaşları, kitleleri, yeni bir ayrıcalıklı bilimsel ve politik sınıfı oluşturacak devlet mühendislerinin direkt komutasındaki iki orduya (sınai ve tarımsal) bölecekler." (93) tüm kudreti devlette toplayacağından sosyalizmin, tüm hükmedenlerin en despotu, en kibirlisi, en aristokratı olan ilim adamlarının hakimiyetine yol açacağım söyler. en samimi bir demokratın dahi eline yetkiler geçtikten sonrasında müstebit olacağına inanmaktaydı. (94)
8 yıl cezaevinde, 4 yılda sibirya'da sürgünde kalan bakunin, 1861 senesinde maceralı bir yolculuktan sonrasında abd'ye, ordan da londra ya firar etti. burada, gene bir rus dervrimcisi olan ılımlı solcu alexandr herzen'le çatışmaya girdi. 1863 senesinde polonya'da başlamış olan ayaklanmayı desteklemek için bir vapur polonyalıyla beraber îsveç'e, ordan da îtalya'ya geçti, italya'da anarşist fikirlerim gerçekleşme ettireceği ilk gizli saklı örgütleri şekillendirdi. 1868'de cenevre'ye giderek orada ı. enternasyonal içinde etkinlik oluşturmak için toplumsal demokratik îttifak'ı kurdu. ı. enternasyonal içindeki mücadelesi 1872 senesinde marx'ın anarşistleri dışlayan galibiyeti ile bitmiş oldu.
bakunin, ı. enternasyonal'dan dışlandıktan sonrasında bilhassa rus, polonyalı, romen genç anarşistlerle ilişki kurarak devrimci örgütler oluşturmak için çalıştı. bu esnada tanıştığı ünlü rus anarşisti neçayev'le beraber, anarşistlerin el kitabı alacak "bir devrimcinin anahtar kitabı"nı hazırladı.
anahtar kitab'a nazaran: "devrimci mahkum olmuş bir insandır. şahsi çıkarları, işleri, duyguları, bağlılıkları, mülkü, hatta kendi adı dahi yoktur. ondaki herşey yalnızca ve yalnızca tek bir düşünceye ve tutkuya adanmıştır... devrimin zaferine yarayan herşey ahlakidir, engellemiş olan şeylerse ahlak dışı... her türlü şefkat emaresi, akrabalık, dostluk, sevgi, minnettarlık, hatta onur duyguları devrimci davaya duyulan soğuk tutkuyla tamamen söndürülmelidir. devrimci için yalnızca tek bir doyum, avunma ve luk sebebi vardır:
devrimin başarısı. gece gündüz tek bir düşünceyi, gayesi taşımalıdır: aman dinlemeyen yoketmek eylemi. son aşama soğukkanlı ve hiçbir tereddüt göstermeyen bu gaye uğruna çalışırken,kendini mahvetmeye, amacın gerçekleşmesini engellemiş olan herşeyi kendi elleriyle ortadan kaldırmaya hazır olmalıdır. (95)
anarşist fiil pratiklerim de içeren anahtar kitabı yanma alan neçayev, varolmayan bir devrimci örgütün rusya temsilcisi ölarak 1869'da rusya ya geçecek ve orada "devrimci beşler" tarzında örgütlenmeler .oluşturacaktı. dostoyevski'nin cinler adlı romanına mevzu olan işte bu örgütler ve neçayev in kendisini sorgulamaya kalkan teşkilat mensubu îvanov'u kendi elleriyle öldürmesiydi. katliam ortaya çıkınca neçayev yeniden kaçarak cenevre'ye, bakunin'in yanma dönecekti. ama neçayev'in jakobenizmi, makyavelist tavırları ve devrimi gerçekleştirmek için her türlü ahlak dişiliğim benimsemesi, katı merkezci örgütlenme yan-sılı olması bakunin'le ilişkilerim bozacaktı. (ki bu ilişkiler bakunin'in enternasyonel'den kovulmasında mühim etkenlerden birisi olmuştu). gerçi bakunin de devrimi gerçek leştirmek için bir diktatörlük kurmaktan söz eder, ama bu kollektif bir diktatörlüktür ve devrimin akabinde derhal dağıtılmalıdır. neçayev bir suç duyurusu sonucu tutuklanacak ve daha evvel, kendi liderliğine bir temel oluşturmak için kaçtığım uydurmuş olduğu peter paul kalesine kapatılacaktır. burada bir hücrede yaşamasına karşın dışardaki devrimcilere şifreli mesajlar gönderecek ve onları örgütlemeyi sürdürecek, 1882 'de otuzbeş yaşlarında işkence ve verem sonucu cezaevinde ölecektir. bakunin kendisini dahi kullanmaya kalkan bu "panter yavrusundanâ herşeye karşın sevgi ve saygıyle söz edecektir.
anahtar kitap, terörcü anarşistlerin el kitabı olacaktır. kara panterler, kızıl tugaylar, symbiones kurtuluş ordusu, japon kızıl ordusu bu kitabın etkisiyle kurulan örgütlerdir. ama bakunin sonuçta bir özgürlükçü iken, neçayev bir otoriter ve jakoben'dir. anahtar kitap ise işte bu karşıt görüşlerin acayip bir bileşimidir.
bakunin, hayatinin son yıllarım düşkün, sefil ve yalnız olarak geçirecek ve 1876 senesinde ölecektir. o, ününü kuramcılığından ziyade eylemci kişiliğine borçludur. bununla birlikte bakunin başka anarşistlerden daha çok sosyalizme yakındır. o, tüketim araçlarımn hususi mülkiyette kalmasına karşı çıkmamakta, ama üretim araçlarımn, toprağın, çabalama araçlarımn ve sermayenin ortak mülkiyette kalmasım istemektedir. onun sosyalizminin değişik yanı ise otoriteden yoksunluğu, bireysel özgürlüğü önplana çıkarmasıdır. ona nazaran taban tavanı belirleyecektir. şöyleki söyler: "ben toplumun ya da ortaklaşa ya da toplumsal mülkiyetin herhangi bir otoritenin vesilesiyle yukardan aşağıya doğru değildir, özgür ortaklık yöntemiyle aşağıdan yukarıya doğru dü-zenlenmesini isterim. (96)
bakunin de başka anarşistler şeklinde devlete ve otoriteye saldırır. gene devletle özdeş görmüş olduğu dine de karşı çıkar. dini eleştirmesinde alman materyalisti feuer-bach'ın hristiyanlığın aslı adlı eserinin tesiri önemlidir. hegelci diyalektiği olumlama ve yadsıma anlamında benimseyerek çatışkıyı çözümsüzleştiren bakunin, toplumsal anlammda da çatışmanın aşılması anlamına gelen devleti reddeder. gene hegelci yabancılaşma kuramım da yabancılaşmanın kaynağının devlet oluşunu ileri sürerek yorumlar. ona nazaran yukarıdan gelen her buyruk insanları yozlaştıracak ve özgürlüğü engelleyecektir. devlet statik bir kurum olduğundan toplumun ilerleme ve gelişmesinin de önünde duracaktır, öte taraftan verilen yetkiler de yönetici sınıfın ahlakım bozacak ve onları daha da müstebit hale getirecektir.
(90) ana britanica, sh. 220.
(91) anarşist portreler, paul avrich, sh. 16.
(92) a.g.e., sh. 17.
(93) a.g.e., sh. 24.
(94) schapiro a.g.e., sh. 102.
(95) anarşist portreler, sh. 63.
(96) arvon, sh. 67.
YORUMLAR