çerkez, karadeniz`den hazar denizine kadar olan şimal kafkasya topraklarında yaşayan halkların ortak adıdır.slında bu tanımlanan bölgelerde ...
çerkez, karadeniz`den hazar denizine kadar olan şimal kafkasya topraklarında yaşayan halkların ortak adıdır.slında bu tanımlanan bölgelerde yaşayan
halklardan hiçbiri kendine "çerkez" ismini vermiyor. çerkez daha çok şimal kafkasya halklarına onların dışındakilerin verdiği isim durumunda. fakat vakit
içinde türlü çerkez topluluklar bu ismi da benimsemişler. mesela devletimizde şimal kafkasya kökenli halk kesimleri kendine genellikle çerkez
demektedir.
çerkez grubunu oluşturan halklar kendi içlerinde adiğe, abaza, çeçen, lezgi, karaçay, balkarlar benzer biçimde türlü isimler alırlar. çerkez halkı içinde hem
müslüman, hem hıristiyan kesimler vardır. ülkemizdeki çerkezler genellikle müslüman kesimdendir. fakat ortak dilleri, kültürleri, din farklılığından daha
önde gelir. çerkez gelenekleri dini geleneklerden ağır basar.
bir çok halk benzer biçimde çerkezler de tarih süresince savaşlar, sürgünler, yer değişimleri yaşamışlardır. çerkezlerin en büyük göçleri balkanlar, anadolu ve
arabistanÃadır. anadolu`daki çerkezlerin mühim bir bölümü 1880`lerde balkanlardan mecburi göçe doğal olarak tutulup gelenlerdir. esasında göç şimal
kafkasya`nın ruslar tarafınca ele geçirildiği 1860`lardan başlar. ve yüzbinlerce çerkez osmanlı topraklarına gelir. çerkezlerin anadolu topraklarındaki ilk
örgütlenmesi 1908 senesinde kurulmuştur. "çerkez teavün cemiyeti" adlı bu kurum istanbul`da çerkezce eğitim meydana getiren bir okul açmış, bir de adiğece bir
gazete çıkarmıştır.
çerkezler kurtuluş cenginde da etken şekilde yer alırlar. hüseyin rauf orbay`dan çerkez ethem`e kadar kurtuluş savaşı`nın kafkas kökenli bir çok önde
gelen siması vardır. müdafa-i hukuk cemiyetleriÃnin yöneticileri içinde çerkezler vardır. Mustafa Kemal kurtuluş savaşı`nın "türk, kürt, laz, çerkez tüm
anasır-ı islamiye`nin ortak savaşı" bulunduğunu belirtirken bu gerçeği de teslim eder.
ama cumhuriyetin ilanından sonrasında bu gerçek ters yüz edilmeye başlanır. bundan sonra başka uluslardan, milliyetlerden halkların yok sayılması zamanıdır. "ne mutlu
türküm diyene" zamanıdır.
1934 soyadı kanunu ile çerkezlerin geleneksel aile adlarını soyadı olarak kullanmaları yasaklanmıştır. çerkezce köy isimleri değiştirilmiş,
"türkçeleştirilmiştir".
1965 sayımına bakılırsa Türkiye`de çerkezce, abhazca konuştuğunu belirten ortalama 130 bin şahıs var. fakat `75`li ve `80`li yıllarda meydana getirilen türlü
araştırmalarda tüm Türkiye genelinde yaşayan çerkezlerin sayısının ortalama bir milyon olduğu belirtilmektedir. (bkz. p.a.andrews, Türkiye`de etnik
gruplar, s. 237)
Türkiye`de türlü anketlere bakılırsa 900 kadar çerkez köyü vardır. fakat yıl yıl bu köylerin sayısı azalıp nüfusları küçülmektedir. çünkü asimilasyon süreci
çok türlü boyutlarıyla işlemeye devam etmektedir. olurya yüze yakın da kafkas kültür derneği ya da benzeri isimler altında kurulmuş örgütlenmeler vardır.
ama gerçekte bu derneklerin pek pek çok ne ulusal bir kimlik savaşı vermekte, ne de halk geleneklerinin, kültürünün korunması için uğraş göstermektedir.
en olumluları, en genel mealde bir dayanışma, "hemşehrilik" örgütlenmeleridir.
ortadoğu`da çerkezlerin yoğun olarak bulunmuş olduğu üç ülke vardır; Türkiye, suriye ve ürdün. her üçünde de çerkezlerin kendi dillerinde tahsil görme,
gösterim yapma olanakları yoktur. bu kiminde açık yasaklarla sağlanmıştır, kiminde de asimilasyon ve örtülü baskılarla. (burada derhal ortadoğu`daki
çerkezlerin durumuna ilişkin israil`deki bir çok çerkez köyünde adiğe dilinde eğitim veren okul bulunduğunu, bununla birlikte kavkaz adlı bir adiğe dergi
çıkardıklarını belirtebiliriz.)
kültür ve toplumsal yaşam açısından da varlıklı bir halktır çerkezler. zenginlikleri tarih süresince şark`dan garp`ya bir çok yere göç etmiş, değişik ulusların
kültürlerini de kendi kültürlerine katmış olmalarından doğar. fakat çerkezlerin aslolan kültürü toprağa bağlı bir kültürdür. kendi kendine yeten, yetmesi
ihtiyaç duyulan bir yaşam kültürü oluşmuştur çerkezlerde. bu yüzdendir ki eski çerkezler, örneğin hem bir ziraatçi, hem bir marangoz, hem demircidirler.
yiğitlik, kahramanlık, insanlık erdemlerinin de hususi bir yeri vardır çerkez kültüründe. bir çerkez atasözünde "en kıymetli mal insanlıktır" denir. "bu yaşam
şeklinde kuvvetli olan kıymet yargısı nam`dır. şahıs burada iki yolun ağzındadır; isim ve onur. adilik ölüm anlamına gelir. çerkez mantığında en kıymetli şey,
haiz olunan iyi bir isimdir."
feodal yapıda yaşın, tecrübenin, aşiret ileri gelenlerinin toplumsal yaşamda belirgin bir yeri vardır. ve bu, bugüne dek türlü biçimlerde gelmiştir. çerkez
topluluklarında "halk arasındaki anlaşmazlıklar yaşlı bir yönetici; aileler ve köyler arasındaki anlaşmazlıklar ise cemaat ismi verilen köy meclislerince
çözümlenip karara bağlanırdı."
konukseverlik çerkezler`de de hususi bir haslet. aslen incelendiğinde görülür ki, tüm halklar tabii nitelikleri içinde konukseverdir, yardımlaşmacıdır. problem
bir taraftan kapitalizmin yarattığı ekonomik koşulların, bir taraftan burjuvazinin yoz kültürünün bu özelliği yok etmesindedir. bakalım örneğin çerkezlere;
"düzgüsel odalar tek ampulle, konuk odaları ise üç-dört ampulle aydınlatılır. konuk odasındaki tüm eşyalar konukların kullanımına ayrılmıştır, günlük
yaşamda kullanılmazlar." son aşama güzel bir anane ve anlayış. ama günümüzde ne kadar geçerli olduğu, olabildiği tartışmalıdır.
çocuk yetiştirme mühim ve "saygı duyulan" bir iştir çerkezlerde. bir abhaz atasözünde "çocuk iyi yetişirse, hem ailesinin hem toplumun çocuğudur; ama fena
yetişirse yalnızca ailesinin çocuğudur" denir.
derhal her halk benzer biçimde güzel gelenekleri var çerkezlerin de. tarihlerinde isyanlar, zulme karşı direnişler var. anadolu`da dağılmışlar, anayurtlarından
kopmuşlar. bu onları halkın mücadelesinden de belirgin ölçülerde koparmış. 1980`lerde, `90`larda şimal kafkasya`daki gelişmeler, halkımızın bu kesimine
faşistlerin milliyetçilik temelinde yönelimini bununla beraber getirmiş. ama hala o güzel geleneklerini, mücadeleci yanlarını anadolu topraklarında yaşayan tüm
halkların ortak mücadelesine taşıyanlar da var. recai dinceller, avni turanlar, umut doğan gönüller, yusuf bağlar, ismet erdoğanlar benzer biçimde çerkez
milliyetinden cephe saflarında harbe giren, bu muharebede komutanlık ve şehitlik rütbesine ulaşan yiğitler, kahramanlar var. çünkü anadolu topraklarında
yaşayan çerkezlerin de, bu düzenden sorulacak hesapları var; bir milliyet olarak ulusal haklarına, halk olarak özgürlüğe gereksinimleri var.
YORUMLAR