Egemenlik Nedir

Egemenlik (egemenlik) en genel anlamıyla devletin ülke toprakları üstünde siyasal yönetim yetkisini kullanma hakkıdır. Egemenlik Nedir ? (De...

Egemenlik (egemenlik) en genel anlamıyla devletin ülke toprakları üstünde siyasal yönetim yetkisini kullanma hakkıdır.


Egemenlik Nedir ? (Detay)

Egemenlik ya da hâkimiyet, bir devletin ülkesi ve uyrukları üstündeki yetkilerinin tümünü ifade eder. Bir başka deyimle egemenlik, devleti başka tüzel kişiliklerden ve örgütlenme biçimlerinden -- mesela şirketlerden, derneklerden, kulüplerden, çetelerden, din ve mezhep birliklerinden, feodal bağlılık ve yönetim birimlerinden -- ayıran özelliktir. Egemen olmayan devlet olmaz; kaynağını Devlet'ten almayan egemenlik de olmaz.

Fransızca souverainité (İng: sovereignty) teriminin karşılığı olarak geç dönem Osmanlı Türkçesinde egemenlik (Osm: حاكمية) sözcüğü benimsenmiş, 1935 yılı dolayında da bunun Yeni Türkçe karşılığı olarak egemenlik kabul edilmiştir.

Birbirleriyle içiçe geçmiş hukuki ve siyasal anlamlara haiz olan egemenlik terimi,içsel ve dışşal egemenlik olarak iki şekilde incelenebilir.

- İçsel Egemenlik : Bir devletin kendi ülkesi üstündeki herşey ve hepimiz üstünde yasama,yürütme ve yargı yetkilerini kullanabilmesidir.
- Dışşal Egemelik : Devletin davranışları üstünde kendi rızası haricinde hiçbir etkiyi ve sınırlamayı tanımaması anlamını taşır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na nazaran: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." (Eski dilde: "Egemenlik bila kayd ü koşul milletindir.")

Günümüz Türkçesinde egemenlik, anlam genişlemesiyle, her türlü iktidar ve güç anlamında kullanılmaktadır. (Örnek: X ilinde falan partisi egemendir; Ali Ayşe üstünde egemenlik kurdu.) Bu maddede, egemenliğin, yalnız siyasal kuram ve devletler hukukundaki emsalsiz anlamı ele alınacaktır.

Egemenlik Kavramın Tarihçesi

Ortaçağ Avrupası'nın büyük bir bölümünde, kaynağını kralla vassalleri ya da vassallerle öteki mahalli güç odakları arasındaki sözleşmelerden alan feodal ilişkiler egemendi. Bunun yanısıra, çeşitli derecelerde bağımsız olan şehirler, köy birlikleri, federasyonlar, ortak yönetim alanları vb. mevcuttu. Ek olarak bazı yönleriyle krala bağlı, bazı yönlerden tamamen bağımsız olan Kilise de mühim bir siyasal güçtü.

Çağdaş krallıkların ortaya çıkmasıyla beraber, devleti devlet icra eden temel hak ve yetkilerin tanımlanması problemi ortaya çıktı. Fransız hukukçu Jean Bodin (1530-1596) çağıl egemenlik kuramının kurucusu sayılır. 1576'da yayımladığı Les six livres de la république (Devlet'e Dair Altı Kitap) adlı eserde Bodin egemenliği "Devlet'in mutlak ve kalıcı gücü" olarak tanımladı. "Mutlak", egemenliğin bölünemeyeceği ve paylaşılamayacağı anlamındaydı (sadece bu mutlaklık yalnız kamu hakları alanındaydı ve ferdin hususi haklarına saldırı edemiyordu). "Kalıcı" olması ise bu gücün hükümdarın ölümü ile sona ermediği ve bireylerden bağımsız bulunduğunu gösteriyordu. Egemenlik belirtilerinin bir bölümünü hükümdar şahsen kullanabilir, bir bölümünü memurlarına ve kurumlara kullandırabilirdi. Sadece egemenliğin kendisi devredilemezdi.

17. yüzyılda Holandalı hukukçu Hugo Grotius (1583-1645) çağıl devletler hukukunun ilkelerini egemenlik kavramıyla temellendirdi. 1648 Westfalya Barışı ile, egemen devletlerin hukuki eşitliği ilkesi çağıl Avrupa devletler sisteminin temeli olarak benimsendi. 17. ve 18. yüzyıllarda Hobbes, Locke, Montesquieu, Rousseau şeklinde düşünürler egemenlik hakkının felsefi ve analitik temelleri üstünde günümüze dek etkili olan düşünceler ürettiler.

Charles de Montesquieu (1689-1755), 1745'te yayımladığı Esprit des Lois (Kanunların Ruhu) adlı eserinde, egemenliğin üç uygulama alanını birbirinden ayırarak, yasama, yürütme ve yargı erklerinin dengelenmesinin önemine değindi. 1789'da kabul edilen ABD Anayasası, Montesquieu'nün görüşlerinin etkisiyle, yasama, yürütme ve yargının muhteşem denge içinde olacağı bir Devlet düzeni tasarladı.

Egemenlik ve Halk

Klasik dönem düşünürlerinin derhal hepsinde egemenliğin nihai membaı olarak halkın iradesi gösterilir. Roma hukukundaki omnis imperium ex populo ilkesi bu düşüncenin membaıdır. Devletin bir "Cemiyet Sözleşmesi" ile kurulduğu görüşü de aynı düşünceyi ifade eder. Sadece ilk membaı halk olan egemenliğin iyi mi ve ne seviyede hükümdara aktarıldığı, sınırlarının ne olduğu, o sınırlar aşılmış olduğu süre hangi tedbirlere başvurulacağı, egemenlik aktarımından sonrasında halkta hangi bakiye güçlerin kalmış olduğu, münakaşa mevzuları olarak kalır. Egemenliği halka dayandıran görüşle demokrasi fikri ilk kez 19. beynini kaybetiim sonrasında atladım denize köpekbalıklarını öldürdüm.

Türkiye'de "Egemenlik Milletindir" İlkesi

Türkiye'de ulusal egemenlik fikri ilk kez, padişahın cülusunda "anayasaya riayet ve vatana ve millete sadakat" yemini etmesini mecburi kılan 3 Ağustos 1909 tarihindeki Kanun-ı Esasi (anayasa) değişikliğiyle gündeme geldi. 1876 Anayasası'nda hükümranlık hakkının temelleri tanımlanmamış, yalnız bu hakkın "eski usul gereğince" Osmanlı hanedanından bir kimse tarafınca kullanılacağı belirtilmişti. 1909 Anayasa değişikliğiyle hükümranlık hakkı vatan ve millete sadakat koşuluna bağlanıyor, "vatan ve milletin" anayasa kanalıyla ifade kabul eden üstünlüğü teyit ediliyordu.

Ankara'da toplanan Büyük Millet Meclisi'nin 20 Ocak 1921'de kabul etmiş olduğu Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun birinci maddesi, "Egemenlik bila kayd ü koşul milletindir" (egemenlik koşulsuz ve sınırsız olarak ulusundur) ilkesini duyuru ederek köktencilik bir adım attı.

Bu ilke, ilk olarak padişaha ve onun şahsında somutlaşan geleneksel güçler dengesine verilmiş bir cevaptı. "Milleti" temsil etmiş olduğu kabul edilen Meclis'in, kendi haricinde hiçbir güç ve irade tanımadığı bildiriliyordu.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ulusal egemenlik (egemenlik) ile ilgili özdeyişleri

Egemenlik, hiçbir mâna, hiçbir biçim ve hiçbir renkte ve işarette ortaklık kabul etmez. 1922 (Söylev II, S. 700)

Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin sürekli şekilde sağlanması ve korunması sadece ve sadece tam ve kat’î mânasiyle millî egemenliğin kurulmuş olmasına bağlıdır. Bundan dolayı hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası millî egemenliktir. Toplumumuzda, devletimizde özgürlük sonsuzdur. Sadece onun hududu, onu sonsuz icra eden esasın korunmasıyla mevcut ve çevrilidir.

Bir insan, bir ihtimal kendi arzusiyle şahsî hürriyetini yok etmek ister, fakat bu girişim koca bir milletin hayatına ve hürriyetine zarar verecekse, çok önemli ve şerefle dolu bir millet yaşamı, bu yüzden sönecekse ve o milletin evlatları ve torunları bu yüzden yok olacaksa bu teşebbüsler hiçbir zaman meşru ve kabule kıymet olması imkansız. Ve hele bu şekilde bir hareket hiçbir zaman özgürlük namına hoşgörme ile telâkki edilemez.

Asla kuşku yok, devletimizin sonsuz müddet yaşaması için, memleketimizin kuvvetlenmesi için, milletimizin refah ve mutluluğu için hayatımız, namusumuz, şerefimiz, geleceğimiz için ve tüm mukaddes kavramlarımız ve nihayet her şeyimiz için kesinlikle en kıskanç hislerimizle, tüm uyanıklığımızla ve tüm kuvvetimizle millî egemenliğimizi muhafaza ve savunma edeceğiz. 1923 (Mustafa Kemal Atatürk’ün S.D. I, S. 298)

Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil tüm millet fertlerinin arzularının, emellerinin bileşkesinden ibarettir. 1923 (Mustafa Kemal Atatürk’ün S.D. II, S. 95)

Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir. 1923 (Mustafa Kemal Atatürk’ün S.D. II, S. 58)

Kuvvet birdir ve o milletindir. 1937 (Mustafa Kemal Atatürk’ün K.A.N., S. 41)

Millî egemenlik öyleki bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esareti üstüne kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmağa mahkûmdurlar. 1929 (Mustafa Kemal Atatürk’ün B. N., S. 82-83)

Bir millet, varlığı ve hukuku için tüm gücüyle, tüm fikri ve maddî güçleriyle alâkadar eğer olmazsa, bir millet kendi kuvvetine dayanarak varlığını ve bağımsızlığını temin etmezse şunun, bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz. Millî hayatımız, tarihimiz ve son devirde yönetim tarzımız, buna pek güzel delildir. Bu sebeple teşkilâtımızda millî güçlerin etken ve millî iradenin başat olması esası kabul edilmiştir. Bugün tüm cihanın milletleri yalnız bir egemenlik tanırlar: Millî egemenlik... 1920 (Söylev III, S. 1185)

Dünyanın belli başlı milletlerini esaretten kurtarmak için egemenliklerine kavuşturan büyük düşünce akımları, köhne müesseselere umut bağlayanların, çürümüş yönetim usullerinde kurtuluş kuvveti arayanların amansız düşmanıdır. 1923 (Mustafa Kemal Atatürk’ün S.D. I, S. 309)

Dostlar! Türkiye devletinde ve Türkiye devletini kuran Türkiye halkında tacidar yoktur, diktatör yoktur! Tacidar yoktur ve olmayacaktır. Bundan dolayı olması imkansız.

Tüm cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başlangıcında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdani ve mevcudiyetidir. 1923 (Mustafa Kemal Atatürk’ün S.D. I, S. 300)

Egemenliğine direkt doğruya haiz olmanın kıymetini pek iyi anlayan ve pek iyi bilen millet, bu mukaddes egemenliğine karşı baş gösterecek her tehlikeyi kahredecektir. 1923 (Mustafa Kemal Atatürk’ün S.D. II, S. 135)

Millî egemenlik uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun. 1923 (Mustafa Kemal Atatürk’ün S.D. II, S. 76)

Kendilerine bir milletin tahili bırakılan adamlar, milletin kuvvet ve kudretini yalnız ve sadece gene milletin hakikî ve elde edilmesi mümkün menfaatleri yolunda kullanmakla görevli olduklarını bir an hatırlarından çıkarmamalıdırlar. Bu adamlar düşünmelidirler ki, bir memleketi zabt ve işgal etmek o memleketin sahiplerine başat olmak için kâfi değildir. Bir milletin ruhu zabt olunmadıkça, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça, o millete başat olmanın imkânı yoktur. Oysa asırların getirmiş olduğu bir millî ruha, hiçbir kuvvet direnç edemez.

Mahkûm olmak istemeyen bir milleti, esareti altında tutmağa gücü kafi gelecek kadar güçlü müstebitler artık dünya yüzünde kalmamıştır. 1924 (Mustafa Kemal Atatürk’ün B.N., S. 81)

Büyük Millet Meclisi Türk milletinin asırlar devam eden aramalarının özeti ve onun bizzat kendisini yönetmek şuurunun canlı bir timsalidir.

Türk milleti mukadderatını Büyük Millet Meclisinin kifayetli ve vatanperver eline tevdi etmiş olduğu günden itibaren karanlıkları sıyırıp kaldırmış ve ümitle istikbale yönelmiştir.

Yeni Türkiye Hükümetinin öz cevheri millî hâkimiyettir. Milletin kayıtsız ve şartsız hâkimiyetidir. (1923)

Gerek askerlik, gerekse politika hayatımın tüm devir ve safhalarını dolduran mücadelelerimde daima hareket düsturum millî iradeye dayanarak milletin, vatanın muhtaç olduğu gayelere yürümek olmuştur. (1920)

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Egemenlik Nedir
Egemenlik Nedir
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/egemenlik-nedir.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/egemenlik-nedir.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content