El -1- isim, anatomi 1 . Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş hayata geçirmeye yarayan kısmı: "El var, tit...
El -1-
isim, anatomi
1 . Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş hayata geçirmeye yarayan kısmı:
2 . Iyelik, iyelik:
3 . Kez, kez.
4 . İskambil oyunlarında oynama sırası.
5 . İskambil oyunlarında her bir tur.
6 . Yönetim, baskı, tesir:
7 . Bazı nesne ve araçların tutmaya yarayan kısmı:
isim, anatomi
1 . Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş hayata geçirmeye yarayan kısmı:
"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk."- Z. O. Saba.
2 . Iyelik, iyelik:
"Elden çıkarmak. Elimdeki tüm parayı bu eve yatırdım."- .
3 . Kez, kez.
4 . İskambil oyunlarında oynama sırası.
5 . İskambil oyunlarında her bir tur.
6 . Yönetim, baskı, tesir:
"Bu topraklar düşman elinden kurtarıldı."- .
7 . Bazı nesne ve araçların tutmaya yarayan kısmı:
"Kapı eli."- .
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- el açmak
- el almak
- (bir işe) el atmak
- (bir şeyden)
- el ayak çekmek
- el ayak (ya da el etek) çekilmek
- el bağlamak
- el basmak
- el bebek gül bebek
- el bende!
- el çekmek
- el çektirmek (ya da çektirilmek)
- el çırpmak
- elde avuçta (bir şey) kalmamak
- elde avuçta (ne var ise)
- elde etmek
- (bir şey) el değişiklik yapmak
- elde kalmak
- eldeki yara, yarasıza duvar deliği
- elden ağza yaşamak
- elden ayaktan düşmek (ya da kesilmek)
- elden bırakmamak (ya da düşürmemek)
- elden çıkarmak
- elden çıkmak
- elden geçirmek
- elden gel!
- elden geldiği kadar
- elden gelmemek
- (bir şey) elden gitmek
- elden kaçırmak
- elden kaçmak
- elden ne gelir?
- elde olmamak
- elde tutmak
- el dokunulmamak
- ele alınır
- ele alınmaz
- ele almak
- ele avuca sığmamak
- ele bakmak
- ele geçirmek
- ele geçmek
- ele gelmek
- el elde baş başta
- el elden kalmaz, dil dilden kalmaz
- el elden üstündür
- (ta arşa kadar)
- el el ile, değirmen yel ile
- el eli yıkar, iki el yüzü
- el el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz
- el el üstünde oturmak
- el ense çekmek (ya da etmek)
- el ermez, güç yetmez
- el etek öpmek
- el etek tutmak
- el etmek
- ele vermek
- eli alışmak
- (bir şey) eli altında olmak
- eli armut devşirmek
- eli ayağı buz kesilmek (ya da tutmamak)
- eli ayağı dolaşmak
- (birinin) eli ayağı (olmak)
- eli ayağı titremek
- eli ayağı tutmak (ya da tutmamak)
- eli ayağı (ya da eli kolu) bağlı olmak
- eli aza varmamak
- eli boş çıkmak
- eli boş dönmek (ya da çevrilmek ya da geri gelmek)
- eli boş gelmek
- eli değmek
- eli dursa ayağı durmaz
- eli ekmek tutmak
- eli eline değmemek
- eli ermek (ya da ermemek)
- eli ermez gücü yetmez
- eli genişlemek
- eli gitmek
- eli harama uzanmak
- eli işe yatmak
- eli kalem tutmak
- (bir işe) eli kırılmak
- eli kırılsın!
- eli kolu bağlı kalmak (ya da durmak ya da olmak)
- eli kurusun!
- elimi sallasam ellisi, başımı sallasam tellisi
- elinde avucunda nesi var ise
- (bir şey) elinde bulunmak (ya da olmak)
- elinde büyümek
- elinde kalmak
- elinden almak
- elinden bir iş (ya da şey) gelmemek
- elinden bir kaza (ya da sakatlık) çıkmak
- ... elinden çıkmak
- elinden geleni ardına (ya da arkasına) koymamak
- elinden geleni yapmak
- elinden gelmek
- elinden hiçbir şey kurtulmamak
- elinden iş çıkmamak
- elinden iyi iş gelmek
- elinden kan çıkmak
- elinden kurtulmak
- elinden tutmak
- elinde olmak
- (bir iş) elinde olmak
- elinde olmamak
- elinde patlamak
- elinde tutmak
(birinin) elinde ... var- eline almak
- eline ayağına kapanmak (ya da sarılmak ya da düşmek)
- eline ayağına üşenmemek
- (birinin) eline bakmak
- (biri ötekinin) eline doğmak
- eline düşmek
- eline adam eli değmemiş olmak
eline eteğine doğru eline eteğine sarılmak- eline fırsat geçmek
- eline geçmek
- (birinin) eline kalmak
- (birinin) eline su dökemez
- eline tutuşturmak
- eline (ya da elinize ya da ellerinize) sıhhat
- eline yüzüne bulaştırmak
- elini arı kovanına sokmak
- (bir yerden) elini ayağını kesmek (ya da çekmek)
- elini ayağını öpeyim
- elini belli etmek (ya da göstermek)
- elini acele tutmak
- (bir şeyden) elini eteğini çekmek (ya da kesmek)
- elini kalbine (ya da vicdanına) koyarak
- elini kana bulamak (ya da bulaştırmak)
- (birinin) elini kolunu bağlamak
- elini kolunu sallaya sallaya gelmek
- elini kolunu sallaya sallaya dolaşmak
- elini kulağına atmak
- elinin altında (olmak)
- elinin hamuruyla adam işine karışmak
- elinin tersiyle çarpmak
- elinin tersiyle itmek
- elini oynatmak
- elini sallasa ellisi (başını sallasa tellisi)
- elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
- elini sürmemek
- elini taşın altına koymak (ya da sokmak)
elini uzatmak (birine)- elini veren kolunu alamaz
- elinle ver, ayağınla ara
- (bir işte) eli olmak
- eli para görmek
- eli tabanca tutmak
- eli varmamak (ya da gitmemek)
- (bir işe) eli yatmak
- eliyle koymuş şeklinde
- el kadar
- el kaldırmak
- el katmak
- el koymak
- ellerde dolaşmak
- ellerim yanıma gelsin
- ellerin dert görmesin
- eller yukarı!
- elle tutulacak tarafı (ya da yanı) kalmamak
elle tutulur elle tutulur gözle görülür (ya da dille anlatılır)- elle tutulur tarafı olmamak
- el öpenlerin çok olsun!
- el öpmek
- el öpmekle ağız aşınmaz
- el pençe divan (durmak)
- el pençe durmak
- el sıkmak
- el sürmemek
- el tazelemek
- el terazi göz mizan
- el tutmak
- el uzatmak
- (birini) el üstünde tutmak
- el vergisi, gönül sevgisi
- el vermek
- el vurmamak
- el yarası onulur, dil yarası onulmaz
- (bir işten) el yıkamak
Birleşik Sözler
- el alışkanlığı
- el altında
- el altından
- el otomobili
- el ayası
- elbasan tavası
- el bezi
- el birliği
- el bombası
- el çabukluğu
- el çantası
- el değirmeni
- el değmemiş
- el duşu
- el ele
- el emeği
- el erimi
- el erki
- elezer
- el falı
- el feneri
- el freni
- el havlusu
- el ilanı
- el işçiliği
- el işi
- el kantarı
- el keseri
- el kılavuzu
- el kiri
- el kitabı
- el oltası
- elöpen
- el sabunu
- el sanatları
- el sözlüğü
- el esprisi
- el tası
- el telefonu
- el telsizi
- el topu
- el ulağı
- el uzluğu
- el yatkınlığı
- el yazısı
- el yazması
- el yordamı
- elde bir
- eli açık
- eli ağır
- eli ayağı muntazam
- eli bayraklı
- elibelinde
- eli belinde
- eli bolca
- eli boş
- eliböğründe
- eli böğründe
- eli acele
- eli dar
- eli geniş
- eli hafifçe
- eli koynunda
- eli kulağında
- eli mahkûm
- eli maşalı
- elimsende
- eli nimetli
- eli selek
- eli sıkı
- eli sopalı
- eli şakağında
- eli yatkın
- eli uz
- eli uzun
- eli yatkın
- eli yordamlı
- eli yüzü muntazam
- eline ağır
- eline ayağına acele
- eline acele
- elinin körü
- azel
- bir el
- art elden
- havvaanaeli
El -2-
isim
Yakınların haricinde kalan kimse, yabancı:
isim
Yakınların haricinde kalan kimse, yabancı:
"Kâtip benim ben kâtibin el ne karışır!"- Halk türküsü.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- el ağzına bakan, karısını sav boşar
- el arı düşman gayreti
- el beğenmezse yer beğensin
- elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz
- elden vefa, zehirden şifa
- el elin aynasıdır
- el elin eşeğini türkü çağırarak arar
- el elin nesine, gülerek gider yasına
- el eliyle yılan tutulur
- ele verir talkını (ya da telkini), kendi yutar salkımı
- el için ağlayan gözden olur
- el için kuyu kazan, ilk olarak kendisi düşer
- el için yanma nara, yak çubuğunu bak keyfine
- el ile gelen düğün, bayram
- elin ağzı poşet değil ki büzesin
- el iyisi olmak
- el kazanıyla aş kaynamaz
- el kazanıyla aş kaynatmak
- el yumruğu yemeyen kendi yumruğunu değirmen taşı sanır
Birleşik Sözler
- el adamı
- el âlem
- elgün
- el kapısı
- elkızı
- eloğlu
- yedi kat el
El -3-
isim
1 . ülke, yurt, il:
2 . Halk, ahali.
3 . halk ağzında Oba, aşiret:
isim
1 . ülke, yurt, il:
"Çöller, Yemen ellerinden betermiş."- A. Gündüz.
2 . Halk, ahali.
3 . halk ağzında Oba, aşiret:
"Kalktı göç eyledi Afşar elleri / Ağır ağır giden eller bizimdir."- Dadaloğlu.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- elde bulunan beyde bulunmaz
- el mi yaman bey mi yaman? el yaman!
Birleşik Sözler
- yad el
- gurbet eli
- Türk eli
- yad eller
YORUMLAR