Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinden örnekler verir misiniz? Seyahatnameden Seçmeler Viyana'da Bîr Hastanın Ameliyatı...
Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinden örnekler verir misiniz?
Seyahatnameden Seçmeler
Viyana'da Bîr Hastanın Ameliyatı
Viyana'da bir hastanın şakağına mermi girmişti. Hekim ve yardımcısı bu mermiyi çıkarmak için ameliyata başladılar. Ben de izin istedim ve sükunet içinde onları izledim. Hekim öncelikÂle hastanın alnının ortasından adım atmak suretiyle baştaki deriyi iki tarafa doğru soydu. Arkasından başının yan tarafınca bir delik açtı. Sonrasında bir demir parçasıyla kafatasını kaktırarak a-yırdı. Kafatasının tam ortası keserin dişleri şeklinde birbirine geçÂmiş olduğundan tam ortadan ikiye bölündü. Ben hastaya daÂha yakından bakmak için yaklaştım, ayrıca mendille ağzıÂmı kapattım. Hekim bana niçin ağzını bu şekilde kapattın deÂyince: “Belki hapşırırım ve hastaya zarar verebilirim.†deyinÂce hekim: “Sen hekim olmalıymışsın.†dedi. Arkasından dokÂtor kurşunu çıkardı, kurşunun yerini de bir süngerle temizleÂdi. Sonrasında da kemikleri eskisi şeklinde birleştirdi. Deriyi de kapattı. Arkasından yüzlerce iri at karıncası getirdiler. Hekim karıncaları tek tek derinin bitiştiği bölgelere yaklaştırıyordu. Karınca bu biÂtişen deriyi ısırır ısırmaz, hekim karıncayı belinden kesiyordu. Böylece deriyi baştan başa kapattılar. Birkaç hafta sonrasında adam iyileşti, karınca parçaları da kendiliğinden döküldü.
Erzurum'un Soğuğu
Halkın ağzında şu şekilde bir fıkra vardır: Bir dervişe “NereÂden geliyorsun?†demişler. O da “Kar rahmetinden geliyoÂrum.†demiş. Bunun üstüne “O ne diyardır?†demişler. DerÂviş “Soğuktan insana zulüm olan Erzurum'dur.†demiş. “OraÂda yaz olduğuna rast geldin mi?†demişler. Derviş “Vallahi 11 ay, 29 gün sakin oldum. Halk hep yaz gelecek dedi. Ben göremedim.†demiş. Bir öteki fıkra da şudur: Kedinin biri kara kışta bir damÂdan öteki dama sıçrarken havada donup kalmış. Sekiz ay sonrasında don çözülünce miyavlayarak yere düşmüş. Hakkaten de bir insanın eli yaş iken bir demir parçasına yapışsa derhâl donar. Elini demirden koparmak ihtimali olÂmaz. Sadece bir miktar derisi yüzülerek demirden kurtulabilir.
İstanbul Hastaneleri'nden Fatih Hastanesi
70 oda, 80 kubbe ve 200 memuru vardır. İpek altın işleÂmeli, bürümcük gecelikleri vardır. Birisi hasta olsa hastaneye götürüp ona bakarlar ve ilaç verirler. Günde iki kere türlü türlü güzel yemekler verilir. Vakıf kuralları öylesine sağlamdır ki şu şekilde denilmiştir: “Eğer mutfakta keklik, turaç ve sülün kuşÂlarının eti bulunmazsa bülbül, serçe ve güvercin pişirilip hasÂtalara kucak kucak verilsin.†diye yazılıdır. Hastanelerde, akıl hasÂtalarının hastalıklarının geçmesi için müzikçiler ve okuyucular atama edilmiştir.
İstanbul'daki Marifet Sahibi üstadlar
Hezarfen Ahmed Çelebi
Ilkin Ok Meydanı'nın minberi üstünde, rüzgârın sert olÂduğu sırada kartal kanatlarıyla sekiz dokuz kere havada uçaÂrak talim etmiştir. Sonrasında Murad Han, Sarayburnu'ndaki Sinan Paşa Köşkü'nde boğazı seyrederken Galata Kulesi'nin ta tepeÂsinden lodos rüzgârıyla uçarak üsküdar'a kadar uçabilmiştir.
Lagarı Hasan Çelebi ve Bir Nükte
Murad Han'ın kızı dünyaya geldiği gece kurban keserek bayram ettiler. Bu Lagarı, elli okka barut macunundan yedi kollu bir fişek yapmış oldu. Sarayburnu'nda hünkârın huzurunda fiÂşeğe bindi. Çırakları fişeği ateşlediler.
Lagarı: Padişahım Tanrı'a ısmarladık! İsa Peygamberle konuşmaya gidiyorum, diyerek göğe terfi etti. Yanında olan fişekleri ateşleyip deniz yüzünü aydınlattı. En yukarı çıkıp da barutu bitince kartal kanatlarını açıp denize indi. Oradan yüzerek padişahın huzuruna geldi ve: “Padişahım İsa PeyÂgamber size slm söylemiş oldu.†diye şakaya başladı.
DEVAMI
Evliya Çelebi
Asaf Hâlet Çelebi'nin yazınsal kişiliği hakkında bilgi verir misiniz?
Evliya Çelebi nereleri gezmiştir?
Bu ileti 'en iyi çözüm' seçilmiştir.
Viyana'da Bîr Hastanın Ameliyatı
Viyana'da bir hastanın şakağına mermi girmişti. Hekim ve yardımcısı bu mermiyi çıkarmak için ameliyata başladılar. Ben de izin istedim ve sükunet içinde onları izledim. Hekim öncelikÂle hastanın alnının ortasından adım atmak suretiyle baştaki deriyi iki tarafa doğru soydu. Arkasından başının yan tarafınca bir delik açtı. Sonrasında bir demir parçasıyla kafatasını kaktırarak a-yırdı. Kafatasının tam ortası keserin dişleri şeklinde birbirine geçÂmiş olduğundan tam ortadan ikiye bölündü. Ben hastaya daÂha yakından bakmak için yaklaştım, ayrıca mendille ağzıÂmı kapattım. Hekim bana niçin ağzını bu şekilde kapattın deÂyince: “Belki hapşırırım ve hastaya zarar verebilirim.†deyinÂce hekim: “Sen hekim olmalıymışsın.†dedi. Arkasından dokÂtor kurşunu çıkardı, kurşunun yerini de bir süngerle temizleÂdi. Sonrasında da kemikleri eskisi şeklinde birleştirdi. Deriyi de kapattı. Arkasından yüzlerce iri at karıncası getirdiler. Hekim karıncaları tek tek derinin bitiştiği bölgelere yaklaştırıyordu. Karınca bu biÂtişen deriyi ısırır ısırmaz, hekim karıncayı belinden kesiyordu. Böylece deriyi baştan başa kapattılar. Birkaç hafta sonrasında adam iyileşti, karınca parçaları da kendiliğinden döküldü.
Erzurum'un Soğuğu
Halkın ağzında şu şekilde bir fıkra vardır: Bir dervişe “NereÂden geliyorsun?†demişler. O da “Kar rahmetinden geliyoÂrum.†demiş. Bunun üstüne “O ne diyardır?†demişler. DerÂviş “Soğuktan insana zulüm olan Erzurum'dur.†demiş. “OraÂda yaz olduğuna rast geldin mi?†demişler. Derviş “Vallahi 11 ay, 29 gün sakin oldum. Halk hep yaz gelecek dedi. Ben göremedim.†demiş. Bir öteki fıkra da şudur: Kedinin biri kara kışta bir damÂdan öteki dama sıçrarken havada donup kalmış. Sekiz ay sonrasında don çözülünce miyavlayarak yere düşmüş. Hakkaten de bir insanın eli yaş iken bir demir parçasına yapışsa derhâl donar. Elini demirden koparmak ihtimali olÂmaz. Sadece bir miktar derisi yüzülerek demirden kurtulabilir.
İstanbul Hastaneleri'nden Fatih Hastanesi
70 oda, 80 kubbe ve 200 memuru vardır. İpek altın işleÂmeli, bürümcük gecelikleri vardır. Birisi hasta olsa hastaneye götürüp ona bakarlar ve ilaç verirler. Günde iki kere türlü türlü güzel yemekler verilir. Vakıf kuralları öylesine sağlamdır ki şu şekilde denilmiştir: “Eğer mutfakta keklik, turaç ve sülün kuşÂlarının eti bulunmazsa bülbül, serçe ve güvercin pişirilip hasÂtalara kucak kucak verilsin.†diye yazılıdır. Hastanelerde, akıl hasÂtalarının hastalıklarının geçmesi için müzikçiler ve okuyucular atama edilmiştir.
İstanbul'daki Marifet Sahibi üstadlar
Hezarfen Ahmed Çelebi
Ilkin Ok Meydanı'nın minberi üstünde, rüzgârın sert olÂduğu sırada kartal kanatlarıyla sekiz dokuz kere havada uçaÂrak talim etmiştir. Sonrasında Murad Han, Sarayburnu'ndaki Sinan Paşa Köşkü'nde boğazı seyrederken Galata Kulesi'nin ta tepeÂsinden lodos rüzgârıyla uçarak üsküdar'a kadar uçabilmiştir.
Lagarı Hasan Çelebi ve Bir Nükte
Murad Han'ın kızı dünyaya geldiği gece kurban keserek bayram ettiler. Bu Lagarı, elli okka barut macunundan yedi kollu bir fişek yapmış oldu. Sarayburnu'nda hünkârın huzurunda fiÂşeğe bindi. Çırakları fişeği ateşlediler.
Lagarı: Padişahım Tanrı'a ısmarladık! İsa Peygamberle konuşmaya gidiyorum, diyerek göğe terfi etti. Yanında olan fişekleri ateşleyip deniz yüzünü aydınlattı. En yukarı çıkıp da barutu bitince kartal kanatlarını açıp denize indi. Oradan yüzerek padişahın huzuruna geldi ve: “Padişahım İsa PeyÂgamber size slm söylemiş oldu.†diye şakaya başladı.
DEVAMI
YORUMLAR