Geçirmek (-i) 1 . Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak. 2 . (-e) Bir şeyi bir yandan öbür yana götürmek: "Kalanımız...
Geçirmek
(-i)
1 . Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak.
2 . (-e) Bir şeyi bir yandan öbür yana götürmek:
"Kalanımızı peşine takarak Murat Suyu'nun karşı kıyısına geçirdi."- K. Bilbaşar.
3 . (-i, -e) Bir şeyi bir yerden başka yere taşımak, nakletmek:
"Odanın eşyasını öbür odaya geçirmek."- .
4 . (-i, -e) Tespit etmek, yazmak, kaydetmek:
"Merkez, kadının dosyasına vefat kaydını geçirdi."- R. H. Karay.
5 . (-i, -e) Bir şeyi kendisine ayrılmış olan yere yerleştirmek, takmak:
"Yem torbalarını hayvanların boyunlarına geçirdikten sonra arkadaşına sordu."- O. C. Kaygılı.
6 . (-i, -e) Yola çıkan birini uğurlamaya gitmek, selametlemek, teşyi etmek:
"Arkadaşımı geçirmeye gittim."- .
7 . (-i, -de) Bir süre yaşamak, oturmak, kalmak:
"Oralarda geçirdiğim günleri daima bir endişe, bir nevi hüzün ile derhatır ediyorum."- H. S. Tanrıöver.
8 . (-e, nsz) Giymek, giyinmek:
"Sırtına pembe, kolları tamamen çıplak bir bluz geçirmişti."- S. F. Abasıyanık.
9 . (-den) Bir işi birden çok kişi üzerinde uygulamak:
"Kılıçtan geçirmek. Dayaktan geçirmek."- .
10 . (-i, -den) Herhangi bir durumu yaşamış olmak:
"Ne yapar ne eder, günde iki üç saatini at üstünde geçirirdi."- N. Cumalı.
11 . Etmek, yapmak.
12 . (-i, -e) Hastalık bulaştırmak:
"Nezleyi bana geçirdin."- .
13 . Zaman harcamak:
"Benim bu işlerle geçirecek vaktim yok."- .
14 . Bir gereksinimi eldeki imkânla karşılamak.
15 . (-e) Vurmak.
16 . mecaz Alışverişte aldatmak, kötü mal satmak, kazıklamak.
17 . (-e), argo Birine kötü söz söylemek.
Birleşik Sözler
(-i)
2 . (-e) Bir şeyi bir yandan öbür yana götürmek:
"Kalanımızı peşine takarak Murat Suyu'nun karşı kıyısına geçirdi."- K. Bilbaşar.
3 . (-i, -e) Bir şeyi bir yerden başka yere taşımak, nakletmek:
"Odanın eşyasını öbür odaya geçirmek."- .
4 . (-i, -e) Tespit etmek, yazmak, kaydetmek:
"Merkez, kadının dosyasına vefat kaydını geçirdi."- R. H. Karay.
5 . (-i, -e) Bir şeyi kendisine ayrılmış olan yere yerleştirmek, takmak:
"Yem torbalarını hayvanların boyunlarına geçirdikten sonra arkadaşına sordu."- O. C. Kaygılı.
6 . (-i, -e) Yola çıkan birini uğurlamaya gitmek, selametlemek, teşyi etmek:
"Arkadaşımı geçirmeye gittim."- .
7 . (-i, -de) Bir süre yaşamak, oturmak, kalmak:
"Oralarda geçirdiğim günleri daima bir endişe, bir nevi hüzün ile derhatır ediyorum."- H. S. Tanrıöver.
8 . (-e, nsz) Giymek, giyinmek:
"Sırtına pembe, kolları tamamen çıplak bir bluz geçirmişti."- S. F. Abasıyanık.
9 . (-den) Bir işi birden çok kişi üzerinde uygulamak:
"Kılıçtan geçirmek. Dayaktan geçirmek."- .
10 . (-i, -den) Herhangi bir durumu yaşamış olmak:
"Ne yapar ne eder, günde iki üç saatini at üstünde geçirirdi."- N. Cumalı.
11 . Etmek, yapmak.
12 . (-i, -e) Hastalık bulaştırmak:
"Nezleyi bana geçirdin."- .
13 . Zaman harcamak:
"Benim bu işlerle geçirecek vaktim yok."- .
14 . Bir gereksinimi eldeki imkânla karşılamak.
15 . (-e) Vurmak.
16 . mecaz Alışverişte aldatmak, kötü mal satmak, kazıklamak.
17 . (-e), argo Birine kötü söz söylemek.
Birleşik Sözler
- kurşungeçirmez
- görmüş geçirmiş
YORUMLAR