İlk Türk Müslüman devletleri kimlerdir?

İlk Müslüman Türk devletleri kimlerdir? İlk Müslüman Türk Devletleri ve Boyları Karluk Boyu Yağma Boyu Çiğil Boyu Karahanl...

İlk Müslüman Türk devletleri kimlerdir?

İlk Müslüman Türk Devletleri ve Boyları
  • Karluk Boyu
  • Yağma Boyu
  • Çiğil Boyu
  • Karahanlılar (840-1212)
  • Gazneliler (962-1183)
  • Tolunoğulları (868-905)
  • İhşidoğulları (935-969)








Sebep: Sual düzenlendi.






  • İlk müslüman Türk devleti hangisidir?


  • Türk - İslam Devletleri (İlk Müslüman Türk Devletleri)


  • İlk Türk devletleri hangileridir?




Bu ileti 'en iyi çözüm' seçilmiştir.
İlk Müslüman Türk Devletleri ve Boyları
  • Karluk Boyu
  • Yağma Boyu
  • Çiğil Boyu
  • Karahanlılar (840-1212)
  • Gazneliler (962-1183)
  • Tolunoğulları (868-905)
  • İhşidoğulları (935-969)













ilk islam devleti?









Çözüm: İLK MüSLüMAN-TüRK DEVLETİ

İTİL-BULGAR DEVLETİ

İlk Müslüman-Türk Devleti hangisidir diye sorulduğunda çoğunlukla verilen çözüm Karahanlılar oluyor. Ne var ki bu çözüm bilimsel emekler ışığında doğru görünmüyor. Doğru çözüm için bakışlarımızı kuzeye, bugünkü Rusya topraklarına çevirmemiz gerekiyor.


Tarih yoruma açık bir alandır ve bilgide çarpıtma yapılmadıkça yorum ve kabullerde farklılık normaldir. İlk Müslüman-Türk devletinin hangisi olduğu mevzusu da bu şekilde tartışılmıştır. Günümüzde ağırlık kazanan görüş, ilk Müslüman-Türk Devleti ünvanının İtil-Bulgar Devleti'ne ilişik olması gerektiği yolundadır. Bu görüşün kabul görmesinin sebebi, müslüman oldukları malum İtil Bulgarlarının Türk olduklarının da artık ispatlanmış olmasındandır.


Aslında Mısır'da kurulan Tolunoğulları ile Azerbaycan ve İran topraklarının bir kısmında kurulan Sacoğulları devletleri, hem Karahanlılar hem de İtil-Bulgar devletlerinden ilkin Müslüman-Türk idareciler tarafınca yönetilmiş devletler olarak tarihe geçmişlerdir.


Ne var ki statüleri ve yapıları ilk Müslüman-Türk Devleti ünvanını almaları için kafi görülmemektedir. Abbasi Halifeliği'nin vilayetleri durumundaki topraklarda kurulmuş yarı-bağımsız ve halklarını da ağırlıklı olarak Türk olmayan unsurların oluşturduğu devletlerdir.


Avrupa'nın karışmış Türkleri


İmparator Attila'nın 453 senesinde vefatıyla Avrupa Hunları bir dağılma sürecine girer. En ufak oğul İrnik, artık Orta Avrupa'da tutunmanın imkansızlığını görerek kalabalık bir Hun topluluğuyla birlikte Karadeniz'in kuzeyindeki steplere, bugünkü Ukrayna'ya yönelir. Aynı dönemde bir başka topluluk da doğudan gelmiş olarak bölgeye giriş yapar. Bunlar başka Türk boylarının baskıları sonucu yurtlarını terk etmek zorunda kalmış Ogurlardır.


Aslen her ikisi de Türk kökenli olan Hunlar ve Ogurlar bir araya geldikleri Karadeniz'in kuzeyindeki steplerde birbirlerine karışırlar ve zamanı serüvenlerine Bulgar isminde kaynaşmış tek bir cemiyet olarak devam ederler. Bulgar adı bugüne dek Türkçe'den başka hiçbir dille izah edilememiştir ve ifade etmiş olduğu şey de son aşama açıktır; “karışmakâ€, karışmış anlamında “bulamakâ€, “bulgamak†fiilinden türemiştir. Bu isim kayıtlarda ilk kez Doğu Romalılarca 482 senesinde Bulgarlara meydana getirilen askeri ortaklaşa iş teklifiyle ilgili olarak zikredilmiştir.


Bu Bulgar Türkler, Göktürk ve Avar hakimiyetinin gevşediği 635 senesinde kendi devletlerini kurmuşlardır. Bulgar başbuğu Kurt'un kurduğu devletin adı tarihte “Büyük Bulgarya†olarak anılır. Bu devlet uzun ömürlü olamamış ve Kurt'un ölümünden sonrasında dağılma sürecine girmiştir.


Tuna boyuna yerleşenler


Büyük Bulgarya'nın dağılma sürecinde Kurt'un oğullarından Esperüh, tarafındaki Bulgar kitlesiyle batıya yönelir. Bizanslılarla meydana getirilen mücadelelerden sonrasında Dobruca'ya egemen olur ve 681'deki antlaşma ile kendisini Bizans'a resmen tanıtır. Tuna-Bulgar Devleti bundan sonrasında bölgede etkin bir siyasal güç olur ve Balkanlar'da büyük ilerlemeler kaydeder.


Bilhassa Kurum Han zamanındaki İstanbul'u zaptetmeye yönelik faaliyetler Bizanslıları bunaltır. 864 senesi ise Tuna Bulgarları için bir dönüm noktası olur. Bu yıl içinde Tuna-Bulgar Devleti'nin başındaki Boris Han, Hıristiyanlığı kabul eder ve vaftiz olarak Mikhael adını alır. Sonrasında da han ünvanı terkedilir ve bunun yerine çar ünvanı kullanılmaya başlanır.


Esasen sonradan geldikleri Tuna havzası ve yayıldıkları Balkanlar'da Türk olmayan geniş kitlelerin ve bilhassa Slavların içinde yönetici bir azınlık olarak yaşamış olan Bulgar Türkleri, Hıristiyanlığı kabul ettikten sonrasında Slav-Bizans etnik ve kültürel çevresi içinde dejenere olmuşlardır. Dolayısıyla bugünkü Bulgarların Türk olduklarını ileri sürmek fazla uç bir yorumdur.


Ne var ki son zamanlarda meydana getirilen çalışmaların, Karadeniz'in kuzeyinden Tuna havzasına gelen ve adı Bulgar olan kitlenin esasen Türk bulunduğunu açıkça ortaya koymuş bulunmasının günümüz Bulgar milletini fazlasıyla rahatsız etmiş olduğu de bir gerçektir.


Bugüne dek doğudan gelen atalarıyla övünen Bulgarlar artık bunu fazla umursamamakta ve şu anda tamamen değişik bir millete dönüştüklerini söylemektedirler. Artık bilim çevrelerince münakaşaya bile gerek görülmeyen bir gerçek olarak kabul edilmiş eski Bulgarların Türklüğü meselesini zorlama yorumlarla çürütmeye çalışmaktadırlar.


İtil Bulgarları


Esasen yukarıda yaptığımız açıklamalar Bulgar meselenin daha açık bir surette anlaşılması için yapılması mecburi açıklamalardı. Fakat bizi esas ilgilendiren Büyük Bulgarya'nın dağılma sürecinde kuzeye yönelen öteki Bulgar kitlesidir. Zira onlar İslâm coğrafyasının fazlasıyla uzağında olan ve o günün müslümanları tarafınca pek bilinmeyen bir bölgeye göç etmiş olmalarına karşın İslâm'la şereflenmiş ve tarihte resmi dinini İslâm olarak değiştiren ilk bağımsız Türk devleti olma ünvanına da haiz olmuşlardır.


Dağılma sürecinde Karadeniz'in kuzeyinden daha da yukarılara hareket eden bu Bulgar topluluğu Orta İtil'e yerleşmiş ve burada bir devlet kurmuşlardı. Yeni yurtta yazın geceler, kışın da gündüzler son aşama kısalıyor, Vikinglerle karşılıklı tecim yapılıyor ve kışın kaskatı olan yeryüzü sebebiyle ölüler bile gömülemiyordu. Fakat zaman içinde kuzeyden ve güneyden gelen tüccarların bir buluşma merkezi haline gelen bölge zenginleşmeye de yol açmıştır. Bu zamanda güneyden gelen müslüman tüccarların telkinleri Bulgarlar içinde İslâmiyet'in yayılmasını da elde etmiştir.


Müslümanlaşmakta olan bu devlet ile ilgili en önemli yazılı İbn Fadlan'ın seyahatnamesidir. İbn Fadlan, bugün İtil Bulgarlarına dair haiz olduğumuz çok mühim detayları-bilgileri bizim için kaydetmiştir. Peki, Bağdat'ta yaşamakta olan İbn Fadlan o günün şartlarında neredeyse dünyanın bir ucu sayılabilecek Orta İtil bölgesine niçin gitmiştir?


Uzaklardan bir elçi


Karahanlılar Devleti'nin İslâm'ı resmi din olarak kabul etmiş olduğu 944 senesinden tam 23 yıl ilkin 921 senesinde Abbasi Halifeliği'nin merkezi Bağdat'a çok uzaklardan bir elçi geldi. Elçiyi Bağdat'a İtil-Bulgar hanı göndermişti. İbn Fadlan elçinin geliş sebebini ve görüşmelerin sonucunu şöyleki açıklıyordu:


“Bulgar hükümdarı Almış bin Şilkî İlteber'in, müminlerin başkanı Muktedir'e İslâm dinini anlatacak, şeriatın hükümlerini öğretecek, ülkesinde ve tüm memleketinde kendi adına hutbe okunması için minber ve cami meydana getirecek bir kurul göndermesini ve düşman hükümdarlardan korunabilmek için bir kale yaptırmasını isteyen mektubu ulaştığında, bu mevzuda isteği kabul edildi.â€


Halife, Bulgarlar'a istedikleri şeyleri götürecek bir kurul kurulmasını emretti. İbn Fadlan da Bulgar hanına halifenin mektubunu okumak, armağanları teslim etmek, fakih ve öğretmenlere nezaret etmek vazifeleriyle heyete dahil oldu. Elçiler Bağdat'tan 21 Haziran 921'de yola çıktı ve bir çok ülke geçerek ortalama bir yıl sonrasında 12 Mayıs 922'de İlteber'in karşısına çıkabildiler. Buluşma anını İbn Fadlan şöyleki anlatır:


“Bizi görünce, Tanrı'a şükürler olsun diye secdeye kapanmış oldu. Yeninde saklamış olduğu gümüş paraları üzerimize saçtı. Bizim için kubbeli çadırlar kurdurdu. Bu çadıra indik.â€


İlteber'in teslimiyeti


Birkaç günlük dinlenme müsaadesinden sonrasında İlteber, tüm beyleri, kumandanları ve aile fertlerini biriktirerek elçilerle buluşur. Halifenin gönderilmiş olduğu eyerle İlteber'in atı eyerlenir ve kendisine de siyah hilatlar giydirilir. Sarık sarılmış olur. Sonrasında İbn Fadlan halifenin mektubunu çıkarır ve İlteber'i mektup okunurken ayakta durması için uyarır. Bunun üstüne han ile birlikte hepimiz ayağa kalkar. Bu sahneyi İbn Fadlan şöyleki konu alıyor:


“Mektubu okumaya başladım. Giriş kısmını okuyup ‘Sana merhaba olsun. Kendisinden başka ilâh olmayan Tanrı'a hamd ederim' cümlesine erişince ‘Müminlerin Başkanının selamını al' dedim. O ve yanındakiler hep beraber selamı aldılar. Mektubun okunmasını bitirince, oradakiler hep bir ağızdan tekbir getirdiler. Bölgeler sarsıldı.â€


İlteber'in dinî teslimiyetinin en çarpıcı misallerinden biri de hutbede meydana getirilen değişiklikle ilgilidir. Gene İbn Fadlan konu alıyor:


“Benim adıma hutbe okunması iyi mi caiz olur?' dedi. Ben de ‘Senin ve babanın adı ile' dedim. Hükümdar ‘Babam kâfirdi. Onun adının minberde söylenmesini istemem. Benim adımı da bir kâfir verdiğine bakılırsa, adımın da hutbede zikredilmesini arzu etmem. Acaba efendim Müminlerin Başkanının adı nedir?' dedi. Ben, ‘Cafer' dedim. Hükümdar ‘Benim onun adını almam doğru olur mu?' dedi. Ben de ‘Evet, olur' dedim. Bunun üstüne ‘Kendi adımı Cafer, babamın adını Abdullah şeklinde değiştirdim' dedi. Hatibe, hutbeyi bu isimle okumasını emretti. O da bu emri yerine getirdi.â€


Halife parasının bereketi


Abbasi halifesinin gönderilmesini emrettiği para, vazifeyi üstlenenlerin hatalarından dolayı Bulgar hanına götürülememişti. Elçilerden şüphelenen eski adıyla İlteber yeni adıyla Cafer bin Abdullah onları para hususunda sıkıştırmış fakat gerginlik uç noktalara gitmemiş ve üzücü vakalara sebebiyet vermemiştir. Aslında Cafer bin Abdullah'ın halifeden gelecek paraya ihtiyacı da yoktu.


İbn Fadlan bunu Cafer bin Abdullah'a sormuştur. Bunca zenginliğine karşın niçin ısrarla halifeden gelmesini ummuş olduğu paranın peşine düşmektedir? Bulgar hanının cevabı çok ilginçtir:


“Halifenin devletinin bahtı açık bulunduğunu, vergilerinin helalinden alındığını gördüğüm için bu teşebbüste bulundum. Ben kendi mallarımla altından ya da gümüşten bir kale yaptırmak istersem bir güçlük çekmem. Halifenin malının uğur getirmesini arzu ettiğim için ondan bu parayı istedim.â€


İbn Fadlan seyahatnamesinde ek olarak Bulgarlar içinde beş bin hanım ve erkekten müteşekkil, Barancer diye tanınan büyük bir aileden de bahseder. Barancerler'in hepsi de müslüman olmuş ve namaz kılacak ahşap bir cami yapmışlardır. Fakat Kur'an okumasını bilmemektedirler. İbn Fadlan şöyleki diyor:


“İçlerinden bir kısmına namaz kılacak kadar Kur'an öğrettim. Benim elimle Talut isminde biri müslüman oldu. Ona Abdullah adını verdim. Bunun üstüne, ‘Bana senin kendi adını vermeni isterim' dedi.


Adını derhal Muhammed olarak değiştirdim. Bu insanın karısı, anası ve evlatları hepsi müslüman oldular. Ona Fatiha ve İhlâs surelerini öğrettim. Bu iki sureyi öğrenmekten dolayı duyduğu luk, Bulgar hükümdarı olsa duyacağı luktan daha çok idi.â€


Müslümanlık coşkusu ve bilgisizlik


İbn Fadlan'ı Bulgarlar içinde sıkıntıya düşüren bir çok sorun de oldu. Örnek olarak hanım ve adamların nehirde bir arada yıkanmalarını önlemek için yapmış olduğu tüm girişimler sonuçsuz kalmıştır. Bununla birlikte herhangi bir halde zina etmediklerini belirtir. Fakat azca sayıda da olsa, zina yapanların hanım ya da adam, kim olursa olsun baltayla iki bölüme ayrılıp parçalardan her birinin bir ağaca asıldığını ifade eder. Hırsızlık yapanın cezası da ölümdür. Gene bir eve yıldırım isabet ederse, evi içindeki ahaliyle birlikte kendi kendine bıraktıklarını ve “Bu evin sakinleri Tanrı'ın gazabına uğramış kimselerdir†dediklerini kaydeder.


İtil-Bulgar müslümanları İslâm'ı kavramaya çalışırken bu tür cahillikler de yaşanmıştır. Fakat İbn Fadlan'ın anlattıklarından çıkan netice, İtil Bulgarlarının İslâm'ı yürekten benimsemiş bir cemiyet olduğudur ki, bazı İslâm tarihçileri de onların dini yaymaya çalışan ve gaza eden bir topluluk bulunduğunu vurgulamışlardır. Gecelerin son aşama kısaldığı zamanlarda sabah namazına kalkamama endişesiyle uykuya direndikleri de kayıtlara geçmiştir.


İbn Fadlan'ın resmi ziyaretinden 21 yıl sonrasında 943'de Bulgar hanının oğlu hacca gitmiş ve yolculuğu esnasında Bağdat'ta Abbasi halifesini ziyaret ederek çeşitli hediyeler takdim etmiştir. Daha sonraki yıllarda da tarihçiler hacca gelen Bulgarlardan bahsederler.


920'li yıllarda İslâm'la tanışan İtil-Bulgarları çok uzun bir süre refah içinde yaşadılar. 1236 yılındaki Moğol saldırısından sonrasında ise tüm şehirleri harabeye döndü ve büyük bir katliama maruz kaldılar. Yine toparlandılarsa da, 1361'de Altınordu Devleti'nin, 1391'de de Timur'un seferleri sonucu şehirleri tekrardan tahrip oldu.


Bulgarlar bundan sonrasında Kazan Hanlığı'na bağlı olarak yaşadılar. Bu hanlığın nüfusunu Bulgar-Kıpçak karışımı müslüman halk oluşturuyordu. İtil-Bulgarların nesillerini ve dillerini bugün Çuvaşların sürdürdükleri kabul edilmektedir.









müslüman olan ilk türk boyu





  • İlk müslüman Türk devleti hangisidir?


  • Türk - İslam Devletleri (İlk Müslüman Türk Devletleri)


  • İlk Türk devletleri hangileridir?


 

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: İlk Türk Müslüman devletleri kimlerdir?
İlk Türk Müslüman devletleri kimlerdir?
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/ilk-turk-musluman-devletleri-kimlerdir.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/ilk-turk-musluman-devletleri-kimlerdir.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content