Bir insanın beyninin nekadarı çalışır?Hepsi çalışsa nolur? İnsan beyninin ne kadarını kullanır İnsan beyninin ne kadarını kullanır...
Bir insanın beyninin nekadarı çalışır?Hepsi çalışsa nolur?
İnsan beyninin ne kadarını kullanır
İnsan beyninin ne kadarını kullanır? İnsan beyninin kullanılan kısmı artırılabilir mi?
Çeşitli araştırmalara göre insan beyninin ya % 5 ya da % 10 kadarını kullanmaktadır. Bilim insanlarının bir türlü ortak karara varamama nedeni bu ölçümün çok zor olmasındadır. Ancak tüm bu araştırmaların bize söylediği gerçek normal insan beyin kapasitesinin yalnızca çok küçük bir kısmını kullanmaktadır. 5 ana lob yani bölümden oluşan insan beyninin her bir bölümü farklı bir işleve sahiptir. Çok basit şekilde bu lobların işlevleri şöyledir;
Frontal lob : Bilinçli düşünme burada olur. Şu an düşündüğünüz şeyler gibi.
Parietal lob : Nesnelerin kullanımı gibi işler bu bölge tarafından idare edilir.
Oksipital lob : Görme duyusuyla gelen bilgileri işler.
Temporal lob : Ses, koku algılanması, yüz ve mekan gibi şekillerin işlenmesi. Sevdiğiniz birini gördüğünüzde veya beğendiğiniz bir şarkıyı duyduğunuzda gülümsemeniz gibi.
Serebellum : Duyu organlarından gelen bilgileri hareketlerle ilişkilendirir, bu şekilde dengeyi düzenler. Kapıyı açmak için ayağa kalkmak gibi.
Beyin, insanın varlığıdır. Büyük düşünür Descartes'ın dediği gibi Latince “Cogito ergo sum†veya Türkçesi “Düşünüyorum öyleyse varım†düşünebilme yeteneği ile var olmayı doğrudan ilişkilendirir. Düşüncenin yok olduğu durumda varlık söz konusu olamaz.
Ağır koma halinde, bitkisel hayat dediğimiz durumlarda kişi bir anlamda artık var değildir.
Ortalama % 5-10 olarak kulandığımız beyin kapasitesi artırılabilir mi?
Çok zor da olsa artırılabilir ancak tam kapasiteye ulaşması insan bünyesinin bu olağanüstü gelişime ayak uyduramayacağından uzun süre mümkün olamayacaktır. Bu gerçekten çok uzun ve zor bir evrim sürecidir.
Beyin kapasitesinin artırılmasının çok zor olduğu bu durumda öncelikle mevcut kapasitenin daha verimli kullanılmasına çalışmamız gerekir. Zaten var olan kapasitenin daha verimli çalışması demek kapasiteyi giderek artıracaktır. Beyin kapasitesinin daha verimli kullanılması öğrenme ile gerçekleşir. Tecrübe etmek de öğrenmenin vazgeçilmez desteğidir.
Beyninizi bir bahçe olarak düşünün. Bir bahçeniz var. Bahçenizde gelişigüzel biten otların size hiçbir faydası olmaz ancak bahçenin tamamını kaplayarak toprağın gücünü de harcar. Oysa bahçenizi bölümlere ayırarak buralara temel ve geçici bitkiler ektiğinizde toprağı ve bahçeyi verimli kullanırsınız. Hatta elde ettiğiniz verimle ileride bahçeyi genişletme şansınız da olabilir. Yani zemine diktiğiniz çubuklarla bir kat çıkar ve bir üst boyuta ulaşırsınız.
Seçici olup okuduğunuz kitaplar, gezdiğiniz yerler, konuştuğunuz insanlar değişikse size katkı yapar. Sürekli aynı yere gidip, aynı yazıyı okur ve aynı kişiyi dinlerseniz bahçenizden hayır beklemeyin. Farklılıklar beyninizin gelişimine katkıda bulunur.
Günümüzde baskıcı yönetimlerin toplum üzerinde kullandığı en büyük silahı televizyonlardır. Sürekli aynı konuların işlendiği diziler yeterince tekrarlandığında izleyende akıl tutulmasına yol açar. Bu yöntem, tekrar ve tekrar verilen faydasız bilgiyi beyne kalıcı olarak işler ve o kadar bir kapasiteden mahrum kalırsınız. Beyninizi gereksiz bilgilerle doldurmamanız gerekri aksi takdirde size faydası olacak bir bilgiyi alacak yeriniz kalmaz. Türk Milletinin meşhur balık hafızası bu şekilde yönlendirildiği gibi aynı durum tüm tutucu toplumlar için geçerlidir. Karşınızdaki kişi öncelikle sizi güvenilir olduğuna inandırır. Bir sonraki aşamada siyah dediğine beyaz der ve bunu o kadar çok tekrar eder ki bir süre sonra beyninizde kımıldayacak yer kalmaz ve bu akıl tutulmasıyla artık sizi hiçbir şey ikna edemez. Son dönemde yükselen zombi “yaşayan ölü†filmlerindeki çekiciliğin temelinde izleyenlere zombilerin artık çok tanıdık gelmesidir.
Kafanızı boş şeylerle doldurmayınız. Gelişemezsiniz, bir bitkiden farkınız kalmayacağı gibi başkalarına da zarar verirsiniz. Size güven aşılamış birine bağımlı olursunuz. Zihinsel anlamda, öğrenme dışında hiçbir insan bir başkasına bağımlı olmamalıdır. Bağımlı olduğunuz anda sevdiğiniz kişinin yalanını, kötülüğünü göremez veya kabul edemezsiniz. Yaşamınızı etkileyenlerin sözlerini bir yabancı gibi okuyun.
Ettiği yeminin arkasında durmayan birinin peşinde gidiyorsanız akıl tutulması yaşıyorsunuz demektir.
Kontaktörler nasıl çalışır?
Gemi nasıl çalışır?
Yazıcı nasıl çalışır?
İnsan beyni
Hayvan anatomisinde beyin, veya ensefalon (yunanca), merkezi sinir sisteminin yönetim merkezidir. Birçok hayvanda beyin, kafanın içinde, birincil duyu organlarının ve ağzın yakınında yerleşmiştir. Tüm omurgalılarda beyin olduğu gibi, omurgasızlarda da merkezileşmiş bir beyin veya birbirinden bağımsız ganglionlar topluluğu vardır. Beyin, şaşırtıcı derecede karmaşık ve komplike olabilir. Örneğin insan beyni 100 milyar'dan fazla nöron içerir ve bu nöronların her biri, kendi gibi 10.000 tanesiyle bağ yapar.
devamı için
İnsanların beyninin sadece %10 unu kullandığı iddiası araştırmacıların gözünde artık sadece nereden landığı merak edilen bir söylenceden başka birşey değil..
Gelinen nokta beynimizin tümünü kullandığımız ama işleyişi ya da ayrıntıları hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğumuz kesiminin görece azlığı...
Beynimizdeki sinir hücreleri sayısının 100 milyardan fazlatoplam sinaps sayısının da 100 trilyondan fazla olduğunu düşünülürse ( bazı lar 240 trilyon olduğunu söyler ) beynimizin yalnızca yüzde şu kadarını kullanırız demek gerçekten büyük bir iddia gibi görünüyor...
İnsan Beyni Nedir- İnsan Beyninin Çalışma Yapısı
Bir canlı hele hele bir insan doğumla yeryüzüne düştüğünde, yüz yıldan fazla bir süre yaşayabilecek şansa sahiptir. Bu süreç dünyadaki her canlı için zorlu bir süreçtir. İnsan için ise çok daha zorludur.
Bilim adamları beynimizin tüm fonksiyonlarını-nasıl çalıştığını hala tam olarak ortaya koyabilmiş değillerdir.Yetişmiş bir insanın beyni ortalama 1.350 gr. civarındadır.
Yaşamı boyunca ancak kapasitesinin % 8 -13 oranını genel olarak kullanabilmektedir.
Beynimiz yüzmilyar civarında bir hücre yapısına sahiptir ve bilgi alışverişi nöronlar sayesinde ışık hızınada beynimiz verileri incelemekte ve neticelendirmektedir.
Vücudumuzun en fazla oksijen ve glikoz tüketen organıdır.
Beynimiz iki yarıküreden müteşekkil olup bir de küçük beynimiz vardır.
İki yarıküreden oluşan beynimiz bize kumanda eder ve uykumuzda dinlenme ihtiyacı duyar yani kısmi olarak bizle birlikte o da uyur. Küçük beynimiz ise doğum-ölüm süresince asla uyumaz.
Beynimiz: Bilgi depolar ve hatırlar, İleriye programlar yapabilir, Duygu-üzüntü-sevinç yaşar, Zeka kapasitesi oluşturur, Zaman'ı algılar ve yorumlar, Rüya görür, Bilinç oluşturur, Mukayese üretebilir doğruyu arar.
Benimde bugüne kadar okuduklarımdan çıkarabildiklerim aşağıdakilerdir.
Beynimizi kısmi olarak bilgisayarımızın hard diskine benzetebiliriz. Bilgisayarımız bir operatör tarafından girilen bilgileri işlevsel hale getirir ve sorguladığımızda tekrar önümüze koyar. Beynimiz ise beş duyu organımız dahil otomatik (farkında olmadan) sürekli etkileşim halinde kayıt halindedir ve ortaya konulmasında bir operatöre ihtiyaç duymaz.
İnsan doğduğunda beynindeki ön bilgiler hariç içi boştur. Yaşamı boyunca aldığı eğitim neticesinde şekillenir ve bilgiler depolanır. Bilgisayarınızı da yeni aldığınızda ön çalıştırma bilgileri hariç boştur. Kullanıcısı tarafından şekillenir ve bilgiler depolanır.
İnsan beyni önce beş duyu organı yardımıyla ve beynin sorgulaması yöntemiyle öğrenir. Öğrenme süreci ömrü boyunca devam eder fakat bu grafik ilk yirmi yaş süresince özellikle 0-7 yaş arası en yüksek seviyededir kırk yaşından sonra çeşitli etkilerle önce durgunluğa sonrada düşüşe geçer. Hard disk'te de öğrenme yaşı-süresi yoktur. Dolana kadar bilgi alabilir sadece bazı hatalardan dolayı kayıt yavaşlaması söz konusu olabilir.
İnsan beyninde bilgi alışveriş hızı ışık hızındadır fakat bilgiler eskidikçe-dosyalar fazlalaştıkça bu geri getirme-hatırlama hızında yavaşlama söz konusu olabilir. Bilgisayar hard diskinde de dosyalar çoğaldıkça dosya bulma ve dosya açılması benzer özellik gösterir.
Bugünkü bilgisayarlar dolayısıyla henüz insansı özellikler taşımaktan çok uzaktırlar. Mekanik ezberletilenleri önümüze koyar. İnsan ise süreci içinde oğrenir, yorumlar, neticelendirir. İnsan ayrıca; sevinir-üzülür-rüya görür-bilinç oluşturur. Uzmanlar ileride insansı özellikler gösteren bilgisayarlar yapılabileceğini ve neticede insanlığı esir alıp bizlerle savaşacağını düşünmektedirler.
Oysa bana göre hiçbir zamanda hiçbir bilgisayar insan zekasını geçebilmesi söz konusu değildir. Geri toplumlarda cahil halktan ileri zekaya sahip robot bilgisayarlar geliştirilebilecektir fakat kumanda daima insanın elinde olacaktır. Hatta yarı insansı, yarı veri yüklü canlılar yapılabileceği yıllardır sibernetik adıyla işlenmektedir fakat insan beyni yenilemez olarak yaratıldığını benimsemekteyim.
İnsan; beyni sayesinde, zamanı sorgular, doğruyu bulmaya çalışır, sürekli yeni bilgiler edinir, beyindeki luzumlu jamperları açmaya-kapamaya çalışır bu anı yakalama savaşıdır. İnsandan başka hiçbir canlıda bu özellik yoktur.
İnsan beyni kapasitesi sınırsızdır. Sınırsız kapasitede bir harddisk üretilemez.
İnsan beyni günümüzde ortalama %10'unu kullanmaktadır ama beynimiz zamanla bu oranı yavaş da olsa yükseltmektedir. İnsan beyninde kısa ve açık devreler vardır. Yaşamı boyunca bu jamper'lar (bağlantılar) açık-kapalı devre haline gelmektedir. Taş devri - İsa dönemi - Fatih dönemi ve bugün insan beyni sürekli gelişim halinde devinim üretmiş o dönemlerde açık olmayan beyin devrelerimiz bugün çalışır hale gelmiştir.
İnsan beyninde binlerce jamper söz konusudur (belki çok daha fazla) bunlar tespit edilebilse ve gerekli işlemler yapılabilirse beyin çok daha fazla çalışabilir hale bir anda gelebilecek çalışma kapasitesi %100'e yaklaşabilecektir.
Çalışması %100'e yakın hale gelen bir beyin neticesi tam olarak hesaplanamamakla birlikte, mevcut duyu organlarımıza ihtiyacımızın olmayacağı ve yaşam gereksinimleri söz konusu olan atmosfer, zaman kavramı, doğum-çoğalma kavramlarının da artık gereksiz kalacağıdır.
Bir oranlama-genelleme yaparsak insanın %90'ı beyindir geri kalan %10 buna hizmet etmek için yan kuruluşlardır diyebiliriz. Ellerimiz-ayaklarımız, iskeletimiz, gözlerimiz, yeme ihtiyacımız, ve diğerleri beynin mekanik uzantılarıdır bu uzantılar sayesinde ortamında hayatta kalmayı ve hayatı yenmeyi başarır.
Yaşama düştüğü andan itibaren beynin geçirmesi gereken bir süreci-devinimi vardır. Her nefes alışında deviniminden an tüketir ve durmakta olan zamanı yakalar. Her an'ı yakaladığında rezonansını korumak zorundadır. Rezonansının optimize olması beyninin şekillenmesiyle de doğru orantılıdır. Nefes almadığı anda an'ın gerisinde kalmaya başlar… ve neticede; yani beyin, yani insan denen canlı ölmüş olur.
Beyin; insan öldüğünde, yaşamı boyunca edindikleri bilgileri derler-toparlar sadece bunları yanında alır götürür. Bu dünyadan götürülebilen beyin deposundaki birikimlerin ve kayıtlarının dışında başka hiçbir şey yoktur.
alinti...
Bir canlı hele hele bir insan doğumla yeryüzüne düştüğünde, yüz yıldan fazla bir süre yaşayabilecek şansa sahiptir. Bu süreç dünyadaki her canlı için zorlu bir süreçtir. İnsan için ise çok daha zorludur.
Bilim adamları beynimizin tüm fonksiyonlarını-nasıl çalıştığını hala tam olarak ortaya koyabilmiş değillerdir.Yetişmiş bir insanın beyni ortalama 1.350 gr. civarındadır.
Yaşamı boyunca ancak kapasitesinin % 8 -13 oranını genel olarak kullanabilmektedir.
Beynimiz yüzmilyar civarında bir hücre yapısına sahiptir ve bilgi alışverişi nöronlar sayesinde ışık hızınada beynimiz verileri incelemekte ve neticelendirmektedir.
Vücudumuzun en fazla oksijen ve glikoz tüketen organıdır.
Beynimiz iki yarıküreden müteşekkil olup bir de küçük beynimiz vardır.
İki yarıküreden oluşan beynimiz bize kumanda eder ve uykumuzda dinlenme ihtiyacı duyar yani kısmi olarak bizle birlikte o da uyur. Küçük beynimiz ise doğum-ölüm süresince asla uyumaz.
Beynimiz: Bilgi depolar ve hatırlar, İleriye programlar yapabilir, Duygu-üzüntü-sevinç yaşar, Zeka kapasitesi oluşturur, Zaman'ı algılar ve yorumlar, Rüya görür, Bilinç oluşturur, Mukayese üretebilir doğruyu arar.
Benimde bugüne kadar okuduklarımdan çıkarabildiklerim aşağıdakilerdir.
Beynimizi kısmi olarak bilgisayarımızın hard diskine benzetebiliriz. Bilgisayarımız bir operatör tarafından girilen bilgileri işlevsel hale getirir ve sorguladığımızda tekrar önümüze koyar. Beynimiz ise beş duyu organımız dahil otomatik (farkında olmadan) sürekli etkileşim halinde kayıt halindedir ve ortaya konulmasında bir operatöre ihtiyaç duymaz.
İnsan doğduğunda beynindeki ön bilgiler hariç içi boştur. Yaşamı boyunca aldığı eğitim neticesinde şekillenir ve bilgiler depolanır. Bilgisayarınızı da yeni aldığınızda ön çalıştırma bilgileri hariç boştur. Kullanıcısı tarafından şekillenir ve bilgiler depolanır.
İnsan beyni önce beş duyu organı yardımıyla ve beynin sorgulaması yöntemiyle öğrenir. Öğrenme süreci ömrü boyunca devam eder fakat bu grafik ilk yirmi yaş süresince özellikle 0-7 yaş arası en yüksek seviyededir kırk yaşından sonra çeşitli etkilerle önce durgunluğa sonrada düşüşe geçer. Hard disk'te de öğrenme yaşı-süresi yoktur. Dolana kadar bilgi alabilir sadece bazı hatalardan dolayı kayıt yavaşlaması söz konusu olabilir.
İnsan beyninde bilgi alışveriş hızı ışık hızındadır fakat bilgiler eskidikçe-dosyalar fazlalaştıkça bu geri getirme-hatırlama hızında yavaşlama söz konusu olabilir. Bilgisayar hard diskinde de dosyalar çoğaldıkça dosya bulma ve dosya açılması benzer özellik gösterir.
Bugünkü bilgisayarlar dolayısıyla henüz insansı özellikler taşımaktan çok uzaktırlar. Mekanik ezberletilenleri önümüze koyar. İnsan ise süreci içinde oğrenir, yorumlar, neticelendirir. İnsan ayrıca; sevinir-üzülür-rüya görür-bilinç oluşturur. Uzmanlar ileride insansı özellikler gösteren bilgisayarlar yapılabileceğini ve neticede insanlığı esir alıp bizlerle savaşacağını düşünmektedirler.
Oysa bana göre hiçbir zamanda hiçbir bilgisayar insan zekasını geçebilmesi söz konusu değildir. Geri toplumlarda cahil halktan ileri zekaya sahip robot bilgisayarlar geliştirilebilecektir fakat kumanda daima insanın elinde olacaktır. Hatta yarı insansı, yarı veri yüklü canlılar yapılabileceği yıllardır sibernetik adıyla işlenmektedir fakat insan beyni yenilemez olarak yaratıldığını benimsemekteyim.
İnsan; beyni sayesinde, zamanı sorgular, doğruyu bulmaya çalışır, sürekli yeni bilgiler edinir, beyindeki luzumlu jamperları açmaya-kapamaya çalışır bu anı yakalama savaşıdır. İnsandan başka hiçbir canlıda bu özellik yoktur.
İnsan beyni kapasitesi sınırsızdır. Sınırsız kapasitede bir harddisk üretilemez.
İnsan beyni günümüzde ortalama %10'unu kullanmaktadır ama beynimiz zamanla bu oranı yavaş da olsa yükseltmektedir. İnsan beyninde kısa ve açık devreler vardır. Yaşamı boyunca bu jamper'lar (bağlantılar) açık-kapalı devre haline gelmektedir. Taş devri - İsa dönemi - Fatih dönemi ve bugün insan beyni sürekli gelişim halinde devinim üretmiş o dönemlerde açık olmayan beyin devrelerimiz bugün çalışır hale gelmiştir.
İnsan beyninde binlerce jamper söz konusudur (belki çok daha fazla) bunlar tespit edilebilse ve gerekli işlemler yapılabilirse beyin çok daha fazla çalışabilir hale bir anda gelebilecek çalışma kapasitesi %100'e yaklaşabilecektir.
Çalışması %100'e yakın hale gelen bir beyin neticesi tam olarak hesaplanamamakla birlikte, mevcut duyu organlarımıza ihtiyacımızın olmayacağı ve yaşam gereksinimleri söz konusu olan atmosfer, zaman kavramı, doğum-çoğalma kavramlarının da artık gereksiz kalacağıdır.
Bir oranlama-genelleme yaparsak insanın %90'ı beyindir geri kalan %10 buna hizmet etmek için yan kuruluşlardır diyebiliriz. Ellerimiz-ayaklarımız, iskeletimiz, gözlerimiz, yeme ihtiyacımız, ve diğerleri beynin mekanik uzantılarıdır bu uzantılar sayesinde ortamında hayatta kalmayı ve hayatı yenmeyi başarır.
Yaşama düştüğü andan itibaren beynin geçirmesi gereken bir süreci-devinimi vardır. Her nefes alışında deviniminden an tüketir ve durmakta olan zamanı yakalar. Her an'ı yakaladığında rezonansını korumak zorundadır. Rezonansının optimize olması beyninin şekillenmesiyle de doğru orantılıdır. Nefes almadığı anda an'ın gerisinde kalmaya başlar… ve neticede; yani beyin, yani insan denen canlı ölmüş olur.
Beyin; insan öldüğünde, yaşamı boyunca edindikleri bilgileri derler-toparlar sadece bunları yanında alır götürür. Bu dünyadan götürülebilen beyin deposundaki birikimlerin ve kayıtlarının dışında başka hiçbir şey yoktur.
alinti...
insan beyninin tamamı çalışsa ne olur
Teknoloji ve bilimdeki son gelişmelere rağmen ve 1990 - 2000 yılları arasının beynin on yılı ilan edilmesine rağmen beynimizi hale çözümsüz bir sır olmakta, araştırmacıların dikkatini çekmekte.
Yaklaşık olarak 1400 gram ağırlığındadır. Yumuşak bir doku olduğundan, desteksiz olarak katı bir yüzeye bırakıldığında yayılır. Beynimiz vücudumuzun idare merkezi şoför mahallidir.
Vücudumuzdaki en önemli ve hassas organımız hiç kuşkusuz beynimizidir. Bu yüzden en iyi korunan organımız yine beynimizdir. Beynimiz kendisi için tasarlanmış koruyucu kafatasının içinde bedenin diğer kısımlarından ayrı durmaktadır. Bu kafatası ona gelecek zararları en az seviyeye çekmektedir. Yapılan bir araştırmada; baş yararlanmalarının pek çoğunda beynimizin zarar görmediği tespit edilmiştir.
İngiliz Birmingham ilkyardım hastanesine baş yaralanmaları için getirilen her 5 hastadan 4'ünün hemen evine gönderildiği tespit edilmiştir. Bir yıl içinde gönderilmeyip hastaneye yatırılan 1000 yaralıdan yalnızca 70'i bir gün, yüzde 20'si ise bir hafta süreyle hastanede kalmıştır.
Görüldüğü gibi insan oğlunun vücudu beynini koruyabilecek şekilde yaratılmıştır. Bizler ise korunması gereken beynimizi köreltmekteyiz. Beynimizi körelten temel nedenler nelerdir ?, beynimizi bu kadar önemli kılan özellikleri nelerdir ? bunlara cevap bulabilmemiz için şu istatistiklere dikkat etmeliyiz ve üzerinde düşünmeliyiz. Beynimizi incelerken beynimizi mutlaka kullanmalıyız.
*Beynimiz yaklaşık olarak 1,4 kg. ağırlığında (1369 gram), cevizi andırır şekildedir.
*85 yıllık bir süre boyunca saniyede 600 birimlik bilgiyi hafızamıza kaydedip işlemek ve programlamak kapasitesine sahiptir. Bu da dakikada 3600, saat de 2.160.000 ve günde 51.840.000 bitlik (Bilgisayar alan birimi olarak. 1000 bit = 1 mb.)
*İnsan beynine benzeyen bir makinanın yapılabilmesi için 300 trilyar dolardan fazla paraya ihtiyaç vardır. Böyle bir makinanın çalışabilmesi için de 1 trilyon watlık elektrik enerjisine ihtiyaç vardır. Yinede yapılacak makine insan beyninin potansiyelini aşamayacaktır.
*Herkesin beyni, sıkıştırılmış iki yumruğu kadardır.
*Beynimizden geçen, milyarlarca gerçek ve hayal, doksan milyon kalın kitabı doldurur.
*Bir insan beyninde çalışan 100 milyardan fazla hücre vardır.
*Beynimizde 10 ila 14 milyar civarında sinir hücresi bulunmaktadır. Bilgi saklama kapasitesi ise 1 ila 2 milyon bit arasındadır.
*Beynin bilgi saklama kapasitesi ömrü boyunca, saniyede 10 yeni bilgi birimidir. Bu demek oluyor ki, bir dakikada 600 yeni bilgi, saat de ise 36.000 bitlik bilgi saklayabilmektedir. Normal bir ömür süresince bir insan beyni 100 trilyon bitlik bilgiyi depolama kapasitesine sahiptir.
*Ortalama bir yetişkin beyni Britennica Ansiklopedisinde içerilmiş olan bilginin 500 katı kadar bilgi saklayabilmektedir.
*Dünyadaki tüm telefon sistemlerinin ağının, eğer beyninizle doğru kıyaslanırsa, sıradan bir bezelye tanesinin büyüklüğünde bir parçayı işgal edeceği hesaplanmıştır.
*Beynimiz bir evren büyüklüğündedir. Keşfedilmeyi bekleyen bir çok gizemi içinde saklamaktadır.
Bu kadar muhteşem özelliklere sahip olan beynimizin ne kadarını kullanabiliyoruz ?
Bilimde ve teknolojideki değişiklikler ve insan beyninizin inceleme araştırmaları arttıkça, insan beyninden istifade etme oranın düştüğü bir gerçektir. Daha önceleri yapılan araştırmalarla insan beyninin % 10 ‘unu kullandığı ileri sürülürken artık son araştırmalarla % 0,5 ile 1,5 arasında bir kullanım kapasitesine sahip oluğu belirtiliyor.
Beyinle ilgili bu araştırmalar sürdükçe belki de beynimizin daha azını kullandığımız gerçeğiyle karşılaşacağız. Ancak bilim artık beynimizi nasıl daha etkin kullanırız şeklindeki araştırmalara da önem vermektedir.
Bu nedenle yeni teknikler ve beyni geliştirici taktikler artmakladır. Önümüzdeki yıllar beyni teknik ve taktiklerle en üst seviyede kullananların olacaktır. Çünkü 10 km hızla giden bir araba 100 km. hızla giden bir arabanın yanında kaplumbağa ve tavşan misali kalacaktır. Ancak biz üzerimizdeki kabuğu çıkarıp yarışa girersek kazanma oranımız daha yüksek olacaktır.
Beynimizi daha etkin kullanmak yani üzerimizdeki kabuğu çıkarmak için şunlara dikkat etmeliyiz;
• Beyni geliştirmek için egzersizler bayın,
• Bol bol kitap okuyup yorumlamaya çalışın. Pasif değil aktif okuyucu olun.
• Beyni tembelleştiren televizyondan mümkün olduğunca uzak durun. Televizyon seyretme planı yapın.
• Kendinize güvenin,
• Konsantrasyon egzersizlerine önem verin,
• Fazla uyumayın. Uyku beyni tembelleştiriri.
• Hafıza tekniklerini öğrenin ve uygulayın
• Korku, stres, telaş, zaman baskısı, şüphe istatistik ve değerlendirme yoksunluğundan uzak durun vb..
Bir atasözü vardır â€œİşleyen demir pas tutmaz†diye. Bizde beynimizi tembelliğe değil çalışmaya düşünmeye analiz etmeye göre programlayalım ki pas tutmasını engellemiş olalım.
Kaynak:
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
İnsan beyninin ne kadarını kullanır? İnsan beyninin kullanılan kısmı artırılabilir mi?
Çeşitli araştırmalara göre insan beyninin ya % 5 ya da % 10 kadarını kullanmaktadır. Bilim insanlarının bir türlü ortak karara varamama nedeni bu ölçümün çok zor olmasındadır. Ancak tüm bu araştırmaların bize söylediği gerçek normal insan beyin kapasitesinin yalnızca çok küçük bir kısmını kullanmaktadır. 5 ana lob yani bölümden oluşan insan beyninin her bir bölümü farklı bir işleve sahiptir. Çok basit şekilde bu lobların işlevleri şöyledir;
Frontal lob : Bilinçli düşünme burada olur. Şu an düşündüğünüz şeyler gibi.
Parietal lob : Nesnelerin kullanımı gibi işler bu bölge tarafından idare edilir.
Oksipital lob : Görme duyusuyla gelen bilgileri işler.
Temporal lob : Ses, koku algılanması, yüz ve mekan gibi şekillerin işlenmesi. Sevdiğiniz birini gördüğünüzde veya beğendiğiniz bir şarkıyı duyduğunuzda gülümsemeniz gibi.
Serebellum : Duyu organlarından gelen bilgileri hareketlerle ilişkilendirir, bu şekilde dengeyi düzenler. Kapıyı açmak için ayağa kalkmak gibi.
Beyin, insanın varlığıdır. Büyük düşünür Descartes'ın dediği gibi Latince “Cogito ergo sum†veya Türkçesi “Düşünüyorum öyleyse varım†düşünebilme yeteneği ile var olmayı doğrudan ilişkilendirir. Düşüncenin yok olduğu durumda varlık söz konusu olamaz.
Ağır koma halinde, bitkisel hayat dediğimiz durumlarda kişi bir anlamda artık var değildir.
Ortalama % 5-10 olarak kulandığımız beyin kapasitesi artırılabilir mi?
Çok zor da olsa artırılabilir ancak tam kapasiteye ulaşması insan bünyesinin bu olağanüstü gelişime ayak uyduramayacağından uzun süre mümkün olamayacaktır. Bu gerçekten çok uzun ve zor bir evrim sürecidir.
Beyin kapasitesinin artırılmasının çok zor olduğu bu durumda öncelikle mevcut kapasitenin daha verimli kullanılmasına çalışmamız gerekir. Zaten var olan kapasitenin daha verimli çalışması demek kapasiteyi giderek artıracaktır. Beyin kapasitesinin daha verimli kullanılması öğrenme ile gerçekleşir. Tecrübe etmek de öğrenmenin vazgeçilmez desteğidir.
Beyninizi bir bahçe olarak düşünün. Bir bahçeniz var. Bahçenizde gelişigüzel biten otların size hiçbir faydası olmaz ancak bahçenin tamamını kaplayarak toprağın gücünü de harcar. Oysa bahçenizi bölümlere ayırarak buralara temel ve geçici bitkiler ektiğinizde toprağı ve bahçeyi verimli kullanırsınız. Hatta elde ettiğiniz verimle ileride bahçeyi genişletme şansınız da olabilir. Yani zemine diktiğiniz çubuklarla bir kat çıkar ve bir üst boyuta ulaşırsınız.
Seçici olup okuduğunuz kitaplar, gezdiğiniz yerler, konuştuğunuz insanlar değişikse size katkı yapar. Sürekli aynı yere gidip, aynı yazıyı okur ve aynı kişiyi dinlerseniz bahçenizden hayır beklemeyin. Farklılıklar beyninizin gelişimine katkıda bulunur.
Günümüzde baskıcı yönetimlerin toplum üzerinde kullandığı en büyük silahı televizyonlardır. Sürekli aynı konuların işlendiği diziler yeterince tekrarlandığında izleyende akıl tutulmasına yol açar. Bu yöntem, tekrar ve tekrar verilen faydasız bilgiyi beyne kalıcı olarak işler ve o kadar bir kapasiteden mahrum kalırsınız. Beyninizi gereksiz bilgilerle doldurmamanız gerekri aksi takdirde size faydası olacak bir bilgiyi alacak yeriniz kalmaz. Türk Milletinin meşhur balık hafızası bu şekilde yönlendirildiği gibi aynı durum tüm tutucu toplumlar için geçerlidir. Karşınızdaki kişi öncelikle sizi güvenilir olduğuna inandırır. Bir sonraki aşamada siyah dediğine beyaz der ve bunu o kadar çok tekrar eder ki bir süre sonra beyninizde kımıldayacak yer kalmaz ve bu akıl tutulmasıyla artık sizi hiçbir şey ikna edemez. Son dönemde yükselen zombi “yaşayan ölü†filmlerindeki çekiciliğin temelinde izleyenlere zombilerin artık çok tanıdık gelmesidir.
Kafanızı boş şeylerle doldurmayınız. Gelişemezsiniz, bir bitkiden farkınız kalmayacağı gibi başkalarına da zarar verirsiniz. Size güven aşılamış birine bağımlı olursunuz. Zihinsel anlamda, öğrenme dışında hiçbir insan bir başkasına bağımlı olmamalıdır. Bağımlı olduğunuz anda sevdiğiniz kişinin yalanını, kötülüğünü göremez veya kabul edemezsiniz. Yaşamınızı etkileyenlerin sözlerini bir yabancı gibi okuyun.
Ettiği yeminin arkasında durmayan birinin peşinde gidiyorsanız akıl tutulması yaşıyorsunuz demektir.
Peki beynimizin sadece % 10'unu mu kullanıyoruz ? Beynimizin % 10'unu kullandığımız efsanesi Albert Einstein'ın yanlış anlaşılması ya da Piere Flourens'in çalışmasını yanlış yorumlaması nedeniyle ortaya atılmış olabilir. Ya da William James 1908'de yazdığı “The Energies of Men†araştırmasında ,†Aklımızın ve fiziksel larımızın sadece çok küçük bir kısmını kullanıyoruz,†demesinden ileri gelebilir. Belki de Karl Lashley'in 1920 ve 1930'larda ortaya attığı çalışmayla alakalı olabilir. Bu çalışmada sıçanların serebral kortekslerinden büyük miktarlar alındığında halen spesifik görevleri yeniden öğrenebildiğini göstermişti.Fakat bugün bilinen çalışmalar beynimizi ufacık bölgelerinin bile hasar görmesinin beyinde kalıcı hasarlar bırakabileceğini gösteriyor. Fakat bugün bazılarımız halen beynimizin % 100'ünü kullandığımızda cisimleri hareket ettirebileceğimizi ve pek çok şeye hükmedebileceğimizi düşünüyor. Fakat bunun destekleyen bir veri yok. Fakat savant ismi verilen insanlar beyinlerinin çok büyük bir kısmını kullanarak normal insanların yapamayacağı sadece bilgisayarların hesaplayabildiğini verileri hesaplayabiliyor. Bununla ilgili haberimiz için burayı tıklayın. Beynimizin % 10 ‘unu kullanmakla kastedilen nedir ? Peki % 10 sayısı nerden geliyor? Bunun anlamı beynimizin %90'ı kaldırıldığında halen çalışmaya devam edebilir mi? Normalde ortalama insan beyni 1400 gramdır , % 10 demek sadece 140 gram beyin dokusu demek. 140 gram beyin ise koyun beyniyle nerdeyse aynı büyüklükte. Fakat % 90 değil, çok daha küçük bir kısım bile hasar görme inme gelebiliyor. Parkinson hastalığı gibi hastalıklarda , beyninden %90' ından çok daha az ve spesifik bir bölüm etkilenerek hasara neden oluyor. Belki de insan beyninin % 10'unun kullanılmasından kasıt her 10 beyin hücresinden sadece birinin özelliklesahip olması olabilir mi? Peki böyle bir ölçüm nasıl yapılabilir? Aslında ateşlenmeyen nöronların bile diğer nöronlardan sinyal alma potansiyeli vardır. Yapılan çalışmalar beynimizin uyurken bile, aktif olduğunu gösteriyor. Çalışmalarda beyindeki nöronlar sürekli ateşlenmese de , nörologlar tarafından çekilen beyin görüntüleri beynin 24 saat boyunca kaslar gibi pek çok kısmı kontrol etmek için sürekli aktif olduğunu gösteriyor. Uykuda bile frontal korteks çalışarak, yüksek düzeyde düşünme farkındalık ya da somatosensori bölgeleri uyararak, insanların çevrelerine karşı aktif olmalarına neden oluyor. Nörologlar beyin fonksiyonlarının nasıl işlediğini halen anlamaya çalışıyorlar. Bu gibi araştırmalarda beyindeki farklı hücrelerin ne gibi bir rol aldığı belirlemeye çalışıyor. Beynimizdeki hücrelerin % 10'u nöronlar iken % 90'ı glial yani astrositlerden oluşuyor. Bu hücrelerin nöronların birbirine bağlanmasında etkili olduğu belirtiliyor. Son araştırmalar bu hücrelerin fonksiyonlarının çok önemli olabileceğini, hafızanın oluşmasında etken olduğunu düşünüyorlar. Bilim insanları halen bu kompleks makinanın işlevini keşfetmeye çalışıyorlar. Son olarak beyinde “Kullan ya da Kaybet†denilen sinir sistemleri kullanılıyor gibi gözüküyor. Bu gelişim sürecinde pek çok yeni sinaps oluşuyor. Bu gelişmede bazı sinapslar gelişim sürecinin sonrasında eleniyor. Bu periyotta sinaptik gelişim ve eleme devam ederek sinir sistemi ağına ince ayar çekiyor. Çoğu araştırma gösterdi ki, nöral sistemin özel bir kısmı elimine olursa nöral sistemde fonksiyon bozuklukları baş göstermeye başlayabilir. Yapılan araştırmada görme kaybının çarpıcı bir şekilde , gözlerin beyinle iletişimi engellenerek görsel bilgi kaybı yaşandığını gösterdi. Bu bağlamda beynin %90'ının kullanılmadığını önermek mantıklı görünüyor. Sonrasında ise pek çok nöral yol dejenere olacaktır. Diğer taraftan, çocukların beyninin daha adaptasyonlu olduğu biliniyor. Hasarlı çocuk beyin dokusu kalan sağlam beyin dokusuyla onarılabiliyor. Buna benzer beynin büyük kısmı alınsa da yaşayan çocuklara dair inanılmaz örnekler var. Ayrıca büyük beyin ameliyatlarında kurtulan yetişkinlerde mevcut. Eğer biri size beyninizin % 10'unu kullandığınızı söylerse, ona % 100'ünü kullandığımızı söyleyin.
Kontaktörler nasıl çalışır?
Gemi nasıl çalışır?
Yazıcı nasıl çalışır?
YORUMLAR