IŞIK a. 1. Düzgüsel insan gözünün duyarlılık bölgesinde yer edinen ve dalga boyu 400 ile 780 nm içinde değişim gösteren elektromany...
IŞIK a.
1. Düzgüsel insan gözünün duyarlılık bölgesinde yer edinen ve dalga boyu 400 ile 780 nm içinde değişim gösteren elektromanyetik ışıma. (Bk. ansikl. böl. Ûlçbil. ve Opt.)
2. Güneşin, nesneleri aydınlatarak onları görünür kılan ve gün boyu algılanabilen aydınlığı: Perdeleri aç, içeri ışık girsin. Bu oda ışık almıyor. (Bk. ansikl. böl. Bot. ve Fizyol.)
3. Suni aydınlatma: Gece perdelerin arasından sızan ışık.
4. Aydınlatmada kullanılan ışık membaı (lamba, ampul vb.): Işığı açık bırakmışsın.
5. Aydınlatmak ya da işaret vermek için (çoğu zaman bir kurala uygun olarak) kullanılan ışık: işaret ışığı. Işıklarını yakmadan giden bir otomobil.
6. Bir yol üstünde taşıtların özgür (yeşil), dikkatli (sarı) geçişlerini ya da durmalarını (kırmızı) bildiren ışıklı işaret; bu işaretleri taşıyan i- şaret direği ya da kemeri: Yeşil, sarı, kırmızı ışık. Kırmızı ışık yandı. Işıktan sağa dönün.
7. Gözlerde ya da yüzde bir duyguyu, bir şartları açığa vuran parıltı: Luk ışığı. Gözlerinde bir ümit ışığı parıldıyordu.
8. Yol gösteren, ruhu ve zihni aydınlatan kimse, yapıt ya da fikir: O bizim ışığımızdı. Işık saçan bir kitap.
9. Işık tutmak, bir yeri, bir kimsenin yolunu aydınlatmak; bir mevzuyu ya da problemi aydınlatıcı düşünceler öne sürerek çözümleyici yolu göstermek: Bizlere ışık tutacağınıza, bizi bu çıkmazdan kurtaracağınıza inanıyoruz. || Bir şeyin ışığı altında, bir vaziyet ya da düşüncenin verilerinden yararlanarak, onu göz önünde bulundurarak: Araştırmanın ışığı altında mevzuya bakarsak, kimi ipuçları çıkarabiliriz.
*Astrol. Yeryüzünü aydınlatmaları açısından Güneş ve Ay için kullanılır.
*Aydınlt. Işık oyunları, durağan ya da devingen ışık demetlerinin, durağan ya da devingen yüzeyler ve hacimler üstünde oluşturdukları etkisinde bırakır. || Işık siperi, lamba ışığının belirgin bir açı altında direkt göze gelmesini maskelemeye yarayan ekran. (Işık siperi geometrik olarak, hatlar petekler şeklinde dizilmiş yarı saydam ya da mat, üstten ve alttan açık, düşey bölmeli öğelerden oluşur. Halkamsı ışık siperi, eşmerkezli halkalardan meydana gelir. Işık siperi ışığı yukarıdan aşağıya doğru geçirirken, eğik ışınları engeller.)
*Balıkç. Işık balıkçılığı, ya da ışıkla avlan ma, teknenin elverişli bir yerine ışığı denize düşecek şekilde bir fener ya da başka bir ışık membaı takılarak meydana getirilen balık avı; ışığın parlaklığı balıkların toplanma sini ve kolayca yakalanmasını sağlar. || Aynalı ışıkla balıkçılık, balıkların dikkatini çekmek için tekne yanına bir meşale ya da lamba takılarak ve ışık aynadan denize yansıtılarak meydana getirilen balık avı.
*Bayınd. Işık siperi, bir tünelin giriş ya da çıkışında dışardan gelen ışığın yeğinliğini azaltmaya yarayan ekran.
*Bilş. Işık kalemi, bir görüntüleme ekranının ışıklı tarama işaretine hassas bir unsur taşıyan ve bu konuyu elinde tutarak ekranın bir noktasına yönelten bir kullanıcı ile bir bilgisayar içinde, bu aşamada görüntülenen detayları seçerek ve belirleyerek diyalog elde eden kalem şeklinde düzenek.
*Denize. Işık kaportası, geminin üst güvertesine, kamaraların, salonun, makine dairesinin üstüne yerleştirilen ve metal bir kafesle korunan camlı kapak. || Vapur ışığı, geceleri geminin bulunmuş olduğu mevkiyi söylemek için yakılan fener.
*Dy. işaretlemede kullanılan ak ya da renkli (kırmızı, yeşil, sarı, mor) elektrik ışığı birimi. (Mekanik işaretler, gece görüle- bilmeleri için az güçte ışık birimleriyle donatılır; bir siyah fon üstünde gruplanmış daha kuvvetli [kesiksiz ya da yanıp sönen] ışık birimleri ise gündüz ve gece aynı detayları veren ışık işaretlerini oluşturur.)
*Esk. sil. MiöFER'in eşanlamlısı.
*Fels. Tabii ışık, Descartes'a bakılırsa, doğuştan haiz olduğumuz bir takım şeyleri bilme olanağı. Descartes şu şekilde der: "Bu nedenle, Tanrı'nın bizlere vermiş olduğu ve tabii ışık dediğimiz bilme yetisi, algıladığında, şu demek oluyor ki açık ve seçik olarak bildiğinde hiçbir süre doğru olmayan bir şey algılamaz†[Felsefenin ilkeleri, 30].)
*Fiz. Işık üreten, ışık oluşturan bir unsur için kullanılır.
*Fota Yüksek ışıkla aydınlatma, ışıltı farkları az, açık renklerde bir mevzuyu zayıf kontrastla gösterme. (Eşanl. HİGH KEY).
*Gökbil. Işık eğrisi, değişken bir yıldızın parlaklığını zamana bakılırsa gösteren grafik. || Işık yılı, ışığın boşlukta bir yılda geçmiş olduğu uzaklığa eşdeğer uzunluk birimi. (Kıymeti ortalama 9,461 x 1012 km'dir [simge: ıy].)
*Havc. Seyrüsefer ışıklan, tüm tıavataşıt- larının gün batmış olduğu andan başlayarak yakmak zorunda oldukları ışık işaretleri. (Bk. ansikl. böl.)
*Masonl. Işığa kavuşmak (Nura kavuşmak), mason derneğine kabul edjlmek. (Daima büyük harfle yazılır.) || Ûç Büyük Işık, Mukaddes Kitap, Gönye ve Pergel. (Yemin kürsüsü üstünde bulunurlar.)
*Nörol. Işık irkiltmen cevap, elektroense- falografide, ışıkla uyarım yapıldığında sara tipinde elektriksel bir etkinliğin (dikenler ya da dikendalgalar) ortaya çıkması. || Işık refleksi, muayene edilen göze direkt bir ışık demeti tutulduğunda göz- bebeğinde ortaya çıkan birdenbire ve enerjik daralma (direkt refleks). [Bu tek taraflı uyan öbür gözbebeğinde de bir daralmaya yol açar (eşduysal refleks).]
*Opt. Morötesi ve kızılaltı ışınım bölgesinde (görünmez ışıklar) yer edinen ve dalga boyu 400 nm'nin çok az altında ya da 780 nm'nin çok az üstünde olan elektromanyetik ışıma. || Işık ölçmek, ışıkla ilgili büyüklükleri ölçmek. || Siyah ışık, çok az görünür ışık içeren ya da asla içermeyen morötesi A ışını. || Soğuk ışık, çök az kızıl-altı ışın (elektroışıldama, biyoışıldama vb.) içeren ya da asla içermeyen ışık.
*Ormanc. Işık ağacı, büyümek ve iyi koşullarda yenilenmek için ışığa gereksinmesi olan orman ağacı (mesela meşe, sahil çamı). [Karşt. GÖLGE AĞACI ]
*Ota Işık anahtan, motorlu bir taşıtın aydınlatma aygıtlarını çalıştırmaya yarayan anahtar. || Otomobil ışıklan, karayolu taşıtlarında aydınlatmada, işaretlemede ve işaretleşmede kullanılan türlü ışık aygıtlarına verilen genel isim.
*Zool. Işık organı, kafadanbacaklı yumu- şakçalarda (batipelajik kalamarlar), kabuklularda (Euphausiaceae) ve bir takım ke- miklibalıklarda gövde örtüsü üstünde bulunan, ışık veren organ. (Eşanl. föidfor.) || Işıktan kaçan, ışıkta kalmamaya dikkat hayvanıar için kullanılır (Gececi hayvanlar, toprak altında yaşayanlar, bilhassa de böcekler.)
*ANSİKL. Balıkç. Işığa bağımlılık. Dip balıkları ve dibe yakın yaşayan balıklar besinlerini bulabilmek için güneş ve ay ışığından yararlanırlar Gene yaşam koşulları gereği 100-150 m derinliğe inen balıklar ve bir çok mantar türü haricinde kalan tüm canlılar, bazen da olsa, yaşamsal etkinliklerini gerçekleştirebilmek için ışığa gereksinim duyarlar. Hatta bir takım omurgalı ve omurgasızlar uzun devam eden çok bulutlu karanlık günlerden sonrasında yüzeye iyice yaklaşarak güneş ya da ay ışığı altında hareketsiz yatarlar. Işığa bağımlılık kuramını amerikalı J. A. Knight geliştirdi. Bu ilim adamına bakılırsa günde dört etkinlik periyodu vardır: ekranda görülen pencereden ikisi uzun, ikisi kısa sürer. Knight, gelgit tablolarıyla büyük benzerlik sergileyen ve yıldaki tüm günler için uzun ve kısa etkinlik dönemlerini veren tablolar hazırlamıştır.
*Bot. Işık, yeşil bitkiler için enerji membaı ve bazı tepkimeleri başlatan bir uyarıcı olarak tesir gösterir.
*Enerji membaı olarak ışık, çoğu zaman yapraklarda bulunan, yeşil renkli klorofildi yüzeyler tarafınca emilir. Bitkiler bu yüzeyleri ışığa doğru çevirirler. Yeşil ışık bir tek emilmekle kalmaz, yansır ve yapraklara yeşil bir görünüm verir. Başka ışıklar, kloroplastların içinde gerçekleşen bir takım süratli endotermik tepkimeyle glusit ve protein bireşimine katılır. (FOTOSENTEZ.)
* Etkili uyana olarak ışık, bir takım türlerin (marul, sinirotu, huş, kılıçotu) filizlenmesini kolaylaştırırken bir takım bitkilerinkini (hezaren) güçleştirir. Işık, tüm organların büyümesini de etkisinde bırakır: ışıkta kalan saplar, karanlıkta yetişenlerden daha kısa, daha kalınca ve daha dayanıklı olur. Işık, bununla birlikte değişik gelişme (ışığayönelim) yardımıyla türlü organların yönelmesini de etkisinde bırakır (hatta yeşil ve morötesi ışık dahi). Klorofilin oluşması için devamlı gereklidir; nitekim karanlıkta kalan organlar beyazlaşır (marul göbeği). Gözeneklerin açılıp kapanmasında rol oynayarak solunum ve terlemeyi de uyarır. Günlük ışık değişmelerinin ritmiyle çiçek açmayı etkisinde bırakır (fotoperiyot'luk). Hücre düzeyinde, kloroplastların uyarlanmasını sağlar: ışık zayıf olduğu süre onu alabilmek için açılıp yayılır, ışık şiddetli olduğu süre onun zararı dokunan etkisinden sakınmak için yön değiştirir.
*Fizyd. Işık yokluğu insanda niktalofobiye kadar varan direkt ruhsal etkisinde bırakır yaratabilir. Hatta bir takım durumlarda, organizma kendini korumak için çaba sarfetmek için, bünyesinde porfirin şeklinde ışıkduyariaştırıcı öğeler oluştururken bazı fizyolojik bozukluklara da uğrayabilir. Işık fazlalığı ise, tersine göz kamaşması, ten yanıkları ya da güneş çarpması ve kızarıklık şeklinde fizyolojik (LüSİT), fotofobi şeklinde ruhsal, melanin artışı şeklinde organizmanın kendini savunmasına yönelik ya da içsalgı işlevleriyle ilgili olgulara neden olur.
Başka canlılarda olduğu şeklinde insan için de bir gereksinim olan ışık, durağan bir kıymet değildir; tabii yasalara uygun olarak etkinlik için ışığı, şu demek oluyor ki gündüzü, dinlenme için karanlığı, şu demek oluyor ki geceyi öngören günlük bir çevrim izler. Aktinoterapi, aktinoloji ve daha geniş olarak fotobiyoloji etrafında de ışığın işleviyle ilgili sayısız araştırma sürdürülmekte ya da geliştirilmektedir.
*Havc. Seyrüsefer ışıkları. Gece uçuşu icra eden uçaklar, diğeri uçaklara bakılırsa konumlarını oluşturmak ve kaçınma manev- ralannı kolaylaştırmak için, üç ışık yakmak zorundadır; arkada bir ak ışık, sol kanadın ucunda bir kırmızı ışık, sağ kanadın ucunda da bir yeşil ışık bulunmaktadır; bununla birlikte yerde bulunan ve gece yola çıkan tüm uçaklar çoğu zaman kuyruk takımının tepesine yerleştirilen, kırmızı çakan bir ışık taşımak zorundadır. Kimi zaman bu ışığın yerini sisli havalarda daha iyi görülen ve kanatların ucuna yerleştirilen ak çakan ışıklar alır.
*Mit. Işığın türk mitolojisinde mühim bir yeri vardır. Gökten ışık inmesi daha çok Uyguriar'da, bilhassa VIII. yy.'da engel dininin kabulünden sonrasında yaygınlaşan bir motiftir. Şamanlıkta da gökten ışık inmesi motifine rastlanırsa da, bu Uygurlar'daki kadar mühim ve yaygın değildir Bu sebeple engel dinine "ışık dini†de denilmiştir. Kimi mitoloji kahramanlarının, gökten inen ışıkla annelerinin hamile kalması sonucu doğduklarına inanılır (Alankova efsanesi). Aynı temaya Çin efsanelerinde de rastlanmaktadır. K. Çin'de Liao sülalesini kuran çitan asıllı Abaoci de annesiyle birleşen bu şekilde bir ışıktan doğmuştur denirdi.
*Opt.
*Işık kuramları. Işık XIX. yy.'a değin optikte, parçacık kuramı ve dalga kuramı şeklinde ortaya çıkan tartışmaların odak noktası oldu; XX. yy. başlangıcında uygar fiziğin iki kuramının oluşmasında mühim rol oynadı: Einstein'in görelilik kuramı ve kuvantum fiziği. Birinci kuramda, ışık boşlukta yayım kaynağının deviniminden bağımsız olarak değişmez c hızıyla yayılır. İkinci kuramda ışığın iki görünümü (tanecik ve dalga) W = hv bağıntısıyla (h Planck değişmezi) birbirine bağlıdır; bu bağıntı bir fotonun W enerjisini ona birlikte rol alan dalganın v frekansının bir fonksiyonu olarak verir. Günümüzde kuvantum fiziği, bilhassa alanların kuvantum kuramı (Dirac, Feynman), ışıktan yararlanarak türlü vakaları hassas bir şekilde açıklamayı sağlar.
* Işık üretimi. Işık genel anlamda ya akkorluğa (yalnızca ısıl kökenli ışıma) ya da ışıldamaya başvurularak üretilir. Bu iki yöntem bilhassa aydınlatmada kullanılır. İlgi çekici özellikte bir başka ışık membaı türü de laserdir.
* Işığın ayıriedici özellikleri. Işık çoğu zaman karmaşıktır, şu demek oluyor ki her birisi boşluktaki dalga boyuyla nitelenen pek çok ya da sonsuz ışınımdan oluşur. Güneş'ten gelen ışığın prizmayla aynştırılmasının sebebi işte bu dur. Her dalga boyu ya da eşdeğeri olan her frekans, Güneş ışığı için mordan kızıla kadar yayılan rahat ya da tekrenkli bir ışınımı karşılar Işığın türlü bileşenleri ışık tayfını oluşturur. Tayf kesiksiz olmasıyla birlikte tersine belirgin sayıda çizgi ya da şerit içerebilir. Güneş ışıkları şeklinde ak ışıklar görünür bölgenin tüm dizisini taşıyan rahat ışınımlardan oluşur. Bazı lar ya da filtrelerle tekrenkli ışıklar elde edilebilir. Karmaşık bir ışığın tekrenkli bileşenlerini belirleme tayfölçümün, bunların göreli yeğinliklerini saptama spektrofotometrinin, renkli karmaşık ışıkların incelenmesi ise renkölçümün konusunu oluşturur. Bir ışık, daha doğrusu bir ışık demeti göze belirgin bir tesir icra eden, belirgin bir enerji iletir. Bu enerjinin tesirini ve enerjiye bağlı büyüklükleri (enerji akışı ve ışık akışı, aydınlatma, yeğinlik, ışıltı) araştırma ve ölçme, algılanışlarına bakılırsa ışıkları niceliksel olarak karşılaştırma ışınölçüm ve ışıkölçüm alanına girer.
•Işık fiziği. Işık insan için olmasıyla birlikte genel mealde tüm diri varlıklar için de temel bir vakadır. Her şeyden ilkin enerji ve bilgi taşıyan bir etkendir. Mesela Güneş'in ışıma enerjisi, ısıl enerjiye (atmosferi, karaları ve denizleri ısıtma, Güneş toplayıcıları ve fırınları vb.), kimyasal enerjiye (fotosentez, bilhassa fotoğrafçılıkta fotokimyasal tepkimeler) ya da elektrik enerjisine (fotoseller, fotopiller) dönüştürülebilir. Işık bilgiyi türlü biçimlerde taşır. Aydınlatılan nesnelerin yaymış olduğu ışımayı alan optik sistemler (göz, ayna, mercekler, büyüteç, dürbün, mikroskop vb) yansıma ya da kırılmayla büyütülmüş, küçültülmüş ya da yaklaştırılmış görüntüler verir. Öte taraftan bir kaynağın yayımladığı ve belirgin bir ortamla etkileşen ışık, cam bir prizma ya da bir ağ kullanılarak dağılımla bileşenlerine ayrıştırılabilir. Böylelikle oluşan tayf çok kez hem kaynağın ışık yayımını (alev, elektrik boşalması), hem de ışığın geçmiş olduğu ortamca soğurulmasını belirleyen tayf çizgileri ihtiva eder ve her ikisi üstünde bilgi verir: atomların, moleküllerin, iyonların meydana getirilen ve halleri üstüne mühim bilgiler veren tayfgözlem işte bu olguya dayanır. Işığın yararlanılan diğeri özellikleri şunlardır: kimi ortamlardan geçen ışık demetinin polarma değişimi (döndürme gücü); ölçübilimde ışık girişimleri; hareket halindeki bir kaynağın yayımladığı ışımanın frekans değişimi (Doppler-Fizeau tesiri) vb. Işık bununla birlikte bilgi iletmede de kullanılır (optik lifler).
*Ölçbil. Işığın yayılma hızı (boşlukta). 300 bin km/sn'ye yakın olan bu hız en mühim fizyolojik değişmezlerden biridir. Işığın hızını ilk kez 1676'da Römer ölçtü; Römer bu ölçümde gökbilimsel gözlemlere (Jüpiter' in uydularının tutulmaları) dayanıyordu ve ortalama 210 000 km/sn'lik bir kıymet buldu. Bir süre sonra dişli çark (Fizeau, 1849) ve döner ayna (Foucault 1850) yöntemleriyle daha dolaysız ölçümler yapılmış oldu. 1940'a doğru boşlukta ışık hızının 299 774 ± 5 km/sn olduğu tahmin ediliyordu. Bir süre sonra ilerleyen radar dalgaları ya da durağan dalgalar halinde radyoelektrik frekansında elektromanyetik dalgaların hızı girişimöl- çüm tekniğiyle ölçüldü. Tekrenkli bir ışınımın boşluktaki X dalga boyu ve f frekansı ölçüldüğünde, X/ çarpımı, c yayılma hızını verir; bu özellik direkt doğruya X ve t niceliklerinin tanımlarından lanır. K. D. Froome 1958'den sonrasında benimsenen kıymeti bu yolla ölçtü:
K. D. Froome bu ölçümde bir klistronun verdiği ortalama 4 mm dalga uzunluğunda 72 GHz frekanslı hertz ışımasından yararlandı; 4 m'lik bir yol üstünde ortalama 1 000 dalga boyunu X/1 000'lik bir duyarlıkla ölçtü; ortalama 10-6 düzeyinde göreli belirsizliğin sebebi buydu. 1971-72 içinde National Bureau of Standarts ın, Joint institute for Laboratory Astrophysics'in (her ikisi de Colorado'da Boulder'dedir) ve Internasyonal tartılar ve ölçüler bürosu'nun oluşumlarına dayanan yeni bir belirlemede ise, bu hız c =299 792 458 ± 1 m/sn olarak tanımlandı. Bu belirlemede emin bir laserin sağlamış olduğu X=3,39 um dalga boyundaki kızılaltı ışınımı kullanıldı. Bu yöntemde X'yı bir girişimölçerle 10~8'in altında göreli belirsizlikle ölçmek için 34 santimetre'lik, şu demek oluyor ki 100 000 X'lık bir yol kafi görüldü. 88,4 THz'e yakın frekansın ölçümü ise, uzun seneler devam eden araştırmalar gerektirdi. Bu ölçmede, 10 GHz ile 100 THz içinde sıralanmış emin frekanslar veren laser ve klistron dizisinden, bununla birlikte bu frekanslarda çalışabilen nokta kontaklı diyotlardan yararlanıldı. Bu şekilde bir diyot 1 mm uzunluğunda ve 5 um çapında bir tungsten telden oluşur ve telin çok ince ucu hassas şekilde nikel bir yüzeye dokunur; bu diyot bununla birlikte anten, armonik üreteci, frekans karıştırıcısı ve algılayıcı (doğrultucu) görevi yapar: diyot birisi ('frekanslı, öbürü f nün tam katı n' f çarpımına yeterince yakın f" frekanslı iki ışınımla aynı anda ışınlanırsa, frekansı A f" = f" - n'f olan ve direkt ölçülebilen bir işaret verir. Frekanslarla armonikleri karıştırılarak, 88,4 THz'lik en yüksek frekans ile ortalama 10 GHz düzeyindeki sezyum etalonu frekansı içinde bir bağ kurulur; bu yöntemde ara frekansların kararsızlığıyla sınırlanan 10-'° düzeyinde göreli bir belirsizlik görülür. Bilhassa, metrenin günümüzdeki en iyi tanımlarının dahi yetersizliği yüzünden dalga boyunun ölçümünde iyi bir duyarlık elde edilemez; bu vaziyet kuşkusuz metre tanımının gözden geçirilmesini gerektirir. Metrenin yeni tanımı ışığın boşluktaki hızının büyük bir olasılıkla 299 792 458 m/sn bulunduğunu ortaya koyacaktır; kaldı ki bu kıymeti son olarak deneyler'de doğrulamaktadır.
*Zool. iki tür ışık organı var ise da bunların her ikisi de salgı bezi yapısındadır. Ekranda görülen pencereden bir kısımı lüsiferin denen bir protein salgılar ve bunun bir lüsiferaz tarafınca oksitlenmesi ile ışık saçar; işleyişleri sinirlerin denetimi altındadır. Diğeri ışık organları, ışık verici ortakyaşar bakteriler barındırır ve onları besler. Işık organlarında ek yapılar bulunmaktadır: çıkarılan ışığı yönlendiren boyarmaddeli bir ekran; ışığı odaklamak için bir “billursu mercek"; ortak yaşar bakteri barındıran organlarda kimi zaman ışığı kesici "gözkapağıâ€na çok benzeyen bir perde.
1. Düzgüsel insan gözünün duyarlılık bölgesinde yer edinen ve dalga boyu 400 ile 780 nm içinde değişim gösteren elektromanyetik ışıma. (Bk. ansikl. böl. Ûlçbil. ve Opt.)
2. Güneşin, nesneleri aydınlatarak onları görünür kılan ve gün boyu algılanabilen aydınlığı: Perdeleri aç, içeri ışık girsin. Bu oda ışık almıyor. (Bk. ansikl. böl. Bot. ve Fizyol.)
3. Suni aydınlatma: Gece perdelerin arasından sızan ışık.
4. Aydınlatmada kullanılan ışık membaı (lamba, ampul vb.): Işığı açık bırakmışsın.
5. Aydınlatmak ya da işaret vermek için (çoğu zaman bir kurala uygun olarak) kullanılan ışık: işaret ışığı. Işıklarını yakmadan giden bir otomobil.
6. Bir yol üstünde taşıtların özgür (yeşil), dikkatli (sarı) geçişlerini ya da durmalarını (kırmızı) bildiren ışıklı işaret; bu işaretleri taşıyan i- şaret direği ya da kemeri: Yeşil, sarı, kırmızı ışık. Kırmızı ışık yandı. Işıktan sağa dönün.
7. Gözlerde ya da yüzde bir duyguyu, bir şartları açığa vuran parıltı: Luk ışığı. Gözlerinde bir ümit ışığı parıldıyordu.
8. Yol gösteren, ruhu ve zihni aydınlatan kimse, yapıt ya da fikir: O bizim ışığımızdı. Işık saçan bir kitap.
9. Işık tutmak, bir yeri, bir kimsenin yolunu aydınlatmak; bir mevzuyu ya da problemi aydınlatıcı düşünceler öne sürerek çözümleyici yolu göstermek: Bizlere ışık tutacağınıza, bizi bu çıkmazdan kurtaracağınıza inanıyoruz. || Bir şeyin ışığı altında, bir vaziyet ya da düşüncenin verilerinden yararlanarak, onu göz önünde bulundurarak: Araştırmanın ışığı altında mevzuya bakarsak, kimi ipuçları çıkarabiliriz.
*Astrol. Yeryüzünü aydınlatmaları açısından Güneş ve Ay için kullanılır.
*Aydınlt. Işık oyunları, durağan ya da devingen ışık demetlerinin, durağan ya da devingen yüzeyler ve hacimler üstünde oluşturdukları etkisinde bırakır. || Işık siperi, lamba ışığının belirgin bir açı altında direkt göze gelmesini maskelemeye yarayan ekran. (Işık siperi geometrik olarak, hatlar petekler şeklinde dizilmiş yarı saydam ya da mat, üstten ve alttan açık, düşey bölmeli öğelerden oluşur. Halkamsı ışık siperi, eşmerkezli halkalardan meydana gelir. Işık siperi ışığı yukarıdan aşağıya doğru geçirirken, eğik ışınları engeller.)
*Balıkç. Işık balıkçılığı, ya da ışıkla avlan ma, teknenin elverişli bir yerine ışığı denize düşecek şekilde bir fener ya da başka bir ışık membaı takılarak meydana getirilen balık avı; ışığın parlaklığı balıkların toplanma sini ve kolayca yakalanmasını sağlar. || Aynalı ışıkla balıkçılık, balıkların dikkatini çekmek için tekne yanına bir meşale ya da lamba takılarak ve ışık aynadan denize yansıtılarak meydana getirilen balık avı.
*Bayınd. Işık siperi, bir tünelin giriş ya da çıkışında dışardan gelen ışığın yeğinliğini azaltmaya yarayan ekran.
*Bilş. Işık kalemi, bir görüntüleme ekranının ışıklı tarama işaretine hassas bir unsur taşıyan ve bu konuyu elinde tutarak ekranın bir noktasına yönelten bir kullanıcı ile bir bilgisayar içinde, bu aşamada görüntülenen detayları seçerek ve belirleyerek diyalog elde eden kalem şeklinde düzenek.
*Denize. Işık kaportası, geminin üst güvertesine, kamaraların, salonun, makine dairesinin üstüne yerleştirilen ve metal bir kafesle korunan camlı kapak. || Vapur ışığı, geceleri geminin bulunmuş olduğu mevkiyi söylemek için yakılan fener.
*Dy. işaretlemede kullanılan ak ya da renkli (kırmızı, yeşil, sarı, mor) elektrik ışığı birimi. (Mekanik işaretler, gece görüle- bilmeleri için az güçte ışık birimleriyle donatılır; bir siyah fon üstünde gruplanmış daha kuvvetli [kesiksiz ya da yanıp sönen] ışık birimleri ise gündüz ve gece aynı detayları veren ışık işaretlerini oluşturur.)
*Esk. sil. MiöFER'in eşanlamlısı.
*Fels. Tabii ışık, Descartes'a bakılırsa, doğuştan haiz olduğumuz bir takım şeyleri bilme olanağı. Descartes şu şekilde der: "Bu nedenle, Tanrı'nın bizlere vermiş olduğu ve tabii ışık dediğimiz bilme yetisi, algıladığında, şu demek oluyor ki açık ve seçik olarak bildiğinde hiçbir süre doğru olmayan bir şey algılamaz†[Felsefenin ilkeleri, 30].)
*Fiz. Işık üreten, ışık oluşturan bir unsur için kullanılır.
*Fota Yüksek ışıkla aydınlatma, ışıltı farkları az, açık renklerde bir mevzuyu zayıf kontrastla gösterme. (Eşanl. HİGH KEY).
*Gökbil. Işık eğrisi, değişken bir yıldızın parlaklığını zamana bakılırsa gösteren grafik. || Işık yılı, ışığın boşlukta bir yılda geçmiş olduğu uzaklığa eşdeğer uzunluk birimi. (Kıymeti ortalama 9,461 x 1012 km'dir [simge: ıy].)
*Havc. Seyrüsefer ışıklan, tüm tıavataşıt- larının gün batmış olduğu andan başlayarak yakmak zorunda oldukları ışık işaretleri. (Bk. ansikl. böl.)
*Masonl. Işığa kavuşmak (Nura kavuşmak), mason derneğine kabul edjlmek. (Daima büyük harfle yazılır.) || Ûç Büyük Işık, Mukaddes Kitap, Gönye ve Pergel. (Yemin kürsüsü üstünde bulunurlar.)
*Nörol. Işık irkiltmen cevap, elektroense- falografide, ışıkla uyarım yapıldığında sara tipinde elektriksel bir etkinliğin (dikenler ya da dikendalgalar) ortaya çıkması. || Işık refleksi, muayene edilen göze direkt bir ışık demeti tutulduğunda göz- bebeğinde ortaya çıkan birdenbire ve enerjik daralma (direkt refleks). [Bu tek taraflı uyan öbür gözbebeğinde de bir daralmaya yol açar (eşduysal refleks).]
*Opt. Morötesi ve kızılaltı ışınım bölgesinde (görünmez ışıklar) yer edinen ve dalga boyu 400 nm'nin çok az altında ya da 780 nm'nin çok az üstünde olan elektromanyetik ışıma. || Işık ölçmek, ışıkla ilgili büyüklükleri ölçmek. || Siyah ışık, çok az görünür ışık içeren ya da asla içermeyen morötesi A ışını. || Soğuk ışık, çök az kızıl-altı ışın (elektroışıldama, biyoışıldama vb.) içeren ya da asla içermeyen ışık.
*Ormanc. Işık ağacı, büyümek ve iyi koşullarda yenilenmek için ışığa gereksinmesi olan orman ağacı (mesela meşe, sahil çamı). [Karşt. GÖLGE AĞACI ]
*Ota Işık anahtan, motorlu bir taşıtın aydınlatma aygıtlarını çalıştırmaya yarayan anahtar. || Otomobil ışıklan, karayolu taşıtlarında aydınlatmada, işaretlemede ve işaretleşmede kullanılan türlü ışık aygıtlarına verilen genel isim.
*Zool. Işık organı, kafadanbacaklı yumu- şakçalarda (batipelajik kalamarlar), kabuklularda (Euphausiaceae) ve bir takım ke- miklibalıklarda gövde örtüsü üstünde bulunan, ışık veren organ. (Eşanl. föidfor.) || Işıktan kaçan, ışıkta kalmamaya dikkat hayvanıar için kullanılır (Gececi hayvanlar, toprak altında yaşayanlar, bilhassa de böcekler.)
*ANSİKL. Balıkç. Işığa bağımlılık. Dip balıkları ve dibe yakın yaşayan balıklar besinlerini bulabilmek için güneş ve ay ışığından yararlanırlar Gene yaşam koşulları gereği 100-150 m derinliğe inen balıklar ve bir çok mantar türü haricinde kalan tüm canlılar, bazen da olsa, yaşamsal etkinliklerini gerçekleştirebilmek için ışığa gereksinim duyarlar. Hatta bir takım omurgalı ve omurgasızlar uzun devam eden çok bulutlu karanlık günlerden sonrasında yüzeye iyice yaklaşarak güneş ya da ay ışığı altında hareketsiz yatarlar. Işığa bağımlılık kuramını amerikalı J. A. Knight geliştirdi. Bu ilim adamına bakılırsa günde dört etkinlik periyodu vardır: ekranda görülen pencereden ikisi uzun, ikisi kısa sürer. Knight, gelgit tablolarıyla büyük benzerlik sergileyen ve yıldaki tüm günler için uzun ve kısa etkinlik dönemlerini veren tablolar hazırlamıştır.
*Bot. Işık, yeşil bitkiler için enerji membaı ve bazı tepkimeleri başlatan bir uyarıcı olarak tesir gösterir.
*Enerji membaı olarak ışık, çoğu zaman yapraklarda bulunan, yeşil renkli klorofildi yüzeyler tarafınca emilir. Bitkiler bu yüzeyleri ışığa doğru çevirirler. Yeşil ışık bir tek emilmekle kalmaz, yansır ve yapraklara yeşil bir görünüm verir. Başka ışıklar, kloroplastların içinde gerçekleşen bir takım süratli endotermik tepkimeyle glusit ve protein bireşimine katılır. (FOTOSENTEZ.)
* Etkili uyana olarak ışık, bir takım türlerin (marul, sinirotu, huş, kılıçotu) filizlenmesini kolaylaştırırken bir takım bitkilerinkini (hezaren) güçleştirir. Işık, tüm organların büyümesini de etkisinde bırakır: ışıkta kalan saplar, karanlıkta yetişenlerden daha kısa, daha kalınca ve daha dayanıklı olur. Işık, bununla birlikte değişik gelişme (ışığayönelim) yardımıyla türlü organların yönelmesini de etkisinde bırakır (hatta yeşil ve morötesi ışık dahi). Klorofilin oluşması için devamlı gereklidir; nitekim karanlıkta kalan organlar beyazlaşır (marul göbeği). Gözeneklerin açılıp kapanmasında rol oynayarak solunum ve terlemeyi de uyarır. Günlük ışık değişmelerinin ritmiyle çiçek açmayı etkisinde bırakır (fotoperiyot'luk). Hücre düzeyinde, kloroplastların uyarlanmasını sağlar: ışık zayıf olduğu süre onu alabilmek için açılıp yayılır, ışık şiddetli olduğu süre onun zararı dokunan etkisinden sakınmak için yön değiştirir.
*Fizyd. Işık yokluğu insanda niktalofobiye kadar varan direkt ruhsal etkisinde bırakır yaratabilir. Hatta bir takım durumlarda, organizma kendini korumak için çaba sarfetmek için, bünyesinde porfirin şeklinde ışıkduyariaştırıcı öğeler oluştururken bazı fizyolojik bozukluklara da uğrayabilir. Işık fazlalığı ise, tersine göz kamaşması, ten yanıkları ya da güneş çarpması ve kızarıklık şeklinde fizyolojik (LüSİT), fotofobi şeklinde ruhsal, melanin artışı şeklinde organizmanın kendini savunmasına yönelik ya da içsalgı işlevleriyle ilgili olgulara neden olur.
Başka canlılarda olduğu şeklinde insan için de bir gereksinim olan ışık, durağan bir kıymet değildir; tabii yasalara uygun olarak etkinlik için ışığı, şu demek oluyor ki gündüzü, dinlenme için karanlığı, şu demek oluyor ki geceyi öngören günlük bir çevrim izler. Aktinoterapi, aktinoloji ve daha geniş olarak fotobiyoloji etrafında de ışığın işleviyle ilgili sayısız araştırma sürdürülmekte ya da geliştirilmektedir.
*Havc. Seyrüsefer ışıkları. Gece uçuşu icra eden uçaklar, diğeri uçaklara bakılırsa konumlarını oluşturmak ve kaçınma manev- ralannı kolaylaştırmak için, üç ışık yakmak zorundadır; arkada bir ak ışık, sol kanadın ucunda bir kırmızı ışık, sağ kanadın ucunda da bir yeşil ışık bulunmaktadır; bununla birlikte yerde bulunan ve gece yola çıkan tüm uçaklar çoğu zaman kuyruk takımının tepesine yerleştirilen, kırmızı çakan bir ışık taşımak zorundadır. Kimi zaman bu ışığın yerini sisli havalarda daha iyi görülen ve kanatların ucuna yerleştirilen ak çakan ışıklar alır.
*Mit. Işığın türk mitolojisinde mühim bir yeri vardır. Gökten ışık inmesi daha çok Uyguriar'da, bilhassa VIII. yy.'da engel dininin kabulünden sonrasında yaygınlaşan bir motiftir. Şamanlıkta da gökten ışık inmesi motifine rastlanırsa da, bu Uygurlar'daki kadar mühim ve yaygın değildir Bu sebeple engel dinine "ışık dini†de denilmiştir. Kimi mitoloji kahramanlarının, gökten inen ışıkla annelerinin hamile kalması sonucu doğduklarına inanılır (Alankova efsanesi). Aynı temaya Çin efsanelerinde de rastlanmaktadır. K. Çin'de Liao sülalesini kuran çitan asıllı Abaoci de annesiyle birleşen bu şekilde bir ışıktan doğmuştur denirdi.
*Opt.
*Işık kuramları. Işık XIX. yy.'a değin optikte, parçacık kuramı ve dalga kuramı şeklinde ortaya çıkan tartışmaların odak noktası oldu; XX. yy. başlangıcında uygar fiziğin iki kuramının oluşmasında mühim rol oynadı: Einstein'in görelilik kuramı ve kuvantum fiziği. Birinci kuramda, ışık boşlukta yayım kaynağının deviniminden bağımsız olarak değişmez c hızıyla yayılır. İkinci kuramda ışığın iki görünümü (tanecik ve dalga) W = hv bağıntısıyla (h Planck değişmezi) birbirine bağlıdır; bu bağıntı bir fotonun W enerjisini ona birlikte rol alan dalganın v frekansının bir fonksiyonu olarak verir. Günümüzde kuvantum fiziği, bilhassa alanların kuvantum kuramı (Dirac, Feynman), ışıktan yararlanarak türlü vakaları hassas bir şekilde açıklamayı sağlar.
* Işık üretimi. Işık genel anlamda ya akkorluğa (yalnızca ısıl kökenli ışıma) ya da ışıldamaya başvurularak üretilir. Bu iki yöntem bilhassa aydınlatmada kullanılır. İlgi çekici özellikte bir başka ışık membaı türü de laserdir.
* Işığın ayıriedici özellikleri. Işık çoğu zaman karmaşıktır, şu demek oluyor ki her birisi boşluktaki dalga boyuyla nitelenen pek çok ya da sonsuz ışınımdan oluşur. Güneş'ten gelen ışığın prizmayla aynştırılmasının sebebi işte bu dur. Her dalga boyu ya da eşdeğeri olan her frekans, Güneş ışığı için mordan kızıla kadar yayılan rahat ya da tekrenkli bir ışınımı karşılar Işığın türlü bileşenleri ışık tayfını oluşturur. Tayf kesiksiz olmasıyla birlikte tersine belirgin sayıda çizgi ya da şerit içerebilir. Güneş ışıkları şeklinde ak ışıklar görünür bölgenin tüm dizisini taşıyan rahat ışınımlardan oluşur. Bazı lar ya da filtrelerle tekrenkli ışıklar elde edilebilir. Karmaşık bir ışığın tekrenkli bileşenlerini belirleme tayfölçümün, bunların göreli yeğinliklerini saptama spektrofotometrinin, renkli karmaşık ışıkların incelenmesi ise renkölçümün konusunu oluşturur. Bir ışık, daha doğrusu bir ışık demeti göze belirgin bir tesir icra eden, belirgin bir enerji iletir. Bu enerjinin tesirini ve enerjiye bağlı büyüklükleri (enerji akışı ve ışık akışı, aydınlatma, yeğinlik, ışıltı) araştırma ve ölçme, algılanışlarına bakılırsa ışıkları niceliksel olarak karşılaştırma ışınölçüm ve ışıkölçüm alanına girer.
•Işık fiziği. Işık insan için olmasıyla birlikte genel mealde tüm diri varlıklar için de temel bir vakadır. Her şeyden ilkin enerji ve bilgi taşıyan bir etkendir. Mesela Güneş'in ışıma enerjisi, ısıl enerjiye (atmosferi, karaları ve denizleri ısıtma, Güneş toplayıcıları ve fırınları vb.), kimyasal enerjiye (fotosentez, bilhassa fotoğrafçılıkta fotokimyasal tepkimeler) ya da elektrik enerjisine (fotoseller, fotopiller) dönüştürülebilir. Işık bilgiyi türlü biçimlerde taşır. Aydınlatılan nesnelerin yaymış olduğu ışımayı alan optik sistemler (göz, ayna, mercekler, büyüteç, dürbün, mikroskop vb) yansıma ya da kırılmayla büyütülmüş, küçültülmüş ya da yaklaştırılmış görüntüler verir. Öte taraftan bir kaynağın yayımladığı ve belirgin bir ortamla etkileşen ışık, cam bir prizma ya da bir ağ kullanılarak dağılımla bileşenlerine ayrıştırılabilir. Böylelikle oluşan tayf çok kez hem kaynağın ışık yayımını (alev, elektrik boşalması), hem de ışığın geçmiş olduğu ortamca soğurulmasını belirleyen tayf çizgileri ihtiva eder ve her ikisi üstünde bilgi verir: atomların, moleküllerin, iyonların meydana getirilen ve halleri üstüne mühim bilgiler veren tayfgözlem işte bu olguya dayanır. Işığın yararlanılan diğeri özellikleri şunlardır: kimi ortamlardan geçen ışık demetinin polarma değişimi (döndürme gücü); ölçübilimde ışık girişimleri; hareket halindeki bir kaynağın yayımladığı ışımanın frekans değişimi (Doppler-Fizeau tesiri) vb. Işık bununla birlikte bilgi iletmede de kullanılır (optik lifler).
*Ölçbil. Işığın yayılma hızı (boşlukta). 300 bin km/sn'ye yakın olan bu hız en mühim fizyolojik değişmezlerden biridir. Işığın hızını ilk kez 1676'da Römer ölçtü; Römer bu ölçümde gökbilimsel gözlemlere (Jüpiter' in uydularının tutulmaları) dayanıyordu ve ortalama 210 000 km/sn'lik bir kıymet buldu. Bir süre sonra dişli çark (Fizeau, 1849) ve döner ayna (Foucault 1850) yöntemleriyle daha dolaysız ölçümler yapılmış oldu. 1940'a doğru boşlukta ışık hızının 299 774 ± 5 km/sn olduğu tahmin ediliyordu. Bir süre sonra ilerleyen radar dalgaları ya da durağan dalgalar halinde radyoelektrik frekansında elektromanyetik dalgaların hızı girişimöl- çüm tekniğiyle ölçüldü. Tekrenkli bir ışınımın boşluktaki X dalga boyu ve f frekansı ölçüldüğünde, X/ çarpımı, c yayılma hızını verir; bu özellik direkt doğruya X ve t niceliklerinin tanımlarından lanır. K. D. Froome 1958'den sonrasında benimsenen kıymeti bu yolla ölçtü:
c=299 792,5 ± 0,5 km/sn.
*Zool. iki tür ışık organı var ise da bunların her ikisi de salgı bezi yapısındadır. Ekranda görülen pencereden bir kısımı lüsiferin denen bir protein salgılar ve bunun bir lüsiferaz tarafınca oksitlenmesi ile ışık saçar; işleyişleri sinirlerin denetimi altındadır. Diğeri ışık organları, ışık verici ortakyaşar bakteriler barındırır ve onları besler. Işık organlarında ek yapılar bulunmaktadır: çıkarılan ışığı yönlendiren boyarmaddeli bir ekran; ışığı odaklamak için bir “billursu mercek"; ortak yaşar bakteri barındıran organlarda kimi zaman ışığı kesici "gözkapağıâ€na çok benzeyen bir perde.
Kaynak: Büyük Larousse
Işık Yılı Nedir? Işık Yılı Hakkında
Işık Nedir? Işık Yasaları ve Kuramları Hakkında
Işık Işını Nedir?
YORUMLAR