İslam ve Barış konusu ile ilgili genel bilgilerin yer aldığı yazımız. İslamiyetin barışa ve savaşa bakış açısı nasıldır? İslam dini adıyla ...
İslam ve Barış konusu ile ilgili genel bilgilerin yer aldığı yazımız. İslamiyetin barışa ve savaşa bakış açısı nasıldır?
İslam dini adıyla ve ilkeleriyle baştan sona kadar barış, huzur ve selamet demektir. Üç günden fazla küs durmayı men eden, başkasını eliyle, diliyle ya da davranışlarıyla rahatsız edeni gerçek ve samimi Müslüman derecesine ulaşmamış saymaktadır. Bu iman ve anlayıştan dolayıdır ki “incinsen de, başkasını incitme” veya “Bir kez gönül kırdıysan, kıldığın namaz, namaz değil!” hikmetli sözler nesilden nesile söylene gelmiştir. Barış olmayan bir yerde, ilim olmaz, ekonomi olmaz, üretim olmaz, huzur olmaz ve inançlar rahat ve güven içerisinde yerine getirilemez.
Barış İçinde Yaşamak Bir İhtiyaçtır
Her insan mutlu, huzurlu ve güven içerisinde yaşamayı arzular. Aslında bu tabii bir ihtiyaçtır. Çünkü düşmanı olan kişi, rahat uyumaz, kendisini, ailesini ve malını güvende hissetmez. Bütün antlaşmaların nihai hedefi, huzuru bulmak ve güvende olmaktır. Peygamber efendimiz adı “Savaş ya da acı” anlamına gelen “Harb” ve “Mürre” isimleri alan kişilerin adlarını değiştirmiştir. Dinde hoşgörünün hedefi de barışı devamlı kılmak içindir.
İslam Barışa ve Birlikte Yaşamaya Önem Verir
Hz. Muhammed (sav)’in Medineli Yahudilerle antlaşma yapması ve birlikte aynı şehirde yaşamaları, bir arada yaşamanın gerekliliğini ve mümkün olduğunu göstermektedir. Kusursuz dost arayan, dostsuz kalır. Farklılıklar birer zenginlik olarak görülmelidir. Asgari müştereklerde birleşmeli, anlaşarak, karşılıklı sevgi, saygı ve anlayış göstererek bir arada yaşamanın hazzını duymalıdır.
*Yaşama hakkı doğuştan Allah tarafından verildiğine göre, O’na müdahale etmek veya son vermek, ilahî murada karşı gelmek gibidir. “Sizin en hayırlınız, insanlara yararlı olanlarınızdır” düşüncesi, bizim nasıl bir ilişki içerisinde bulunacağımızı göstermektedir.
Bir İnsanın Yaşamasını Sağlamak, Bütün İnsanlara Hayat Vermek Gibidir
İnsanın yaratılan varlıkların en şereflisi olması, onun hayatının korunmasını da o derecede önemli kılmıştır, islam’ın hedefi, insanları huzur içerisinde kardeşçe yaşatmaktır. Savaşta dahi düşman tarafından insanların ölmemesi için peygamberimiz özellikle uyarıda bulunmuştur. Nitekim Hz. Muhammed (sav.); “Düşmanlarınızın mafsallarına vurunuz ki, savaştan geri kalsınlar” diyerek, insan kaybına engel olmuştur. Bedir esirlerinden okuma yazma bilen her biri, on Müslüman’a okuma yazma öğretmesi karşılığında serbest bırakılması, O Çağ’da ve öncesinde veya modern dünyamızda eşine rastlanmayacak kadar insan hayatına önem veren bir tutumdur.
Hz. Muhammed Bir Barış Elçisidir
Hz. Muhammed (sav.), toplumların birlik ve kardeşliğine önem vermiştir. Civar kabile reisleri ile devlet başkanlarına yazdığı mektuplarında daima barış ve iyi ilişkilerden, insan hürriyetinden bahsetmiştir. Köleliğin affedilerek ortadan kaldırılması, toplum katmanları arasındaki siyasi, ekonomik ve sosyal uçurumu kaldırarak, mabette, günlük sosyal hayatta ve kanun önünde sağlanan eşit uygulama sayesinde kan davaları, öç almalar, kin ve nefretin yasaklanmış olması, üç günden fazla küs kalmanın günah sayılması gibi pek çok hususlarda barışı esas aldığını göstermektedir.
Zorunlu Olmadıkça Savaş Bir İnsanlık Suçudur
Peygamberimiz (sav.), savaşı ve ölümü temenni etmeyiniz mealinde hadisleri mevcuttur. Savaşın bir cinayet olduğunu söyleyen tarihi şahsiyetler, onu tecrübe edindikten ve yaşanan bütün acıları tattıktan sonra söylemişlerdir. Yurtta Sulh, Cihan’da sulh ilkesi öncelikli olmasının esprisinde de buna işaret vardır. Mecbur kalmadıkça hiçbir milletin yani devletin savaşı tercih etmesi akıllı bir karar olarak görülemez. Zira savaş sonucunda insanların ölümü, sakatlanması, dul, yetim, yoksul ve perişan olması demektir. Belki de savaşta mağlubiyete uğrayıp yurdunu, bayrağını, halkını ve devletini bütün değerleriyle birlikte yitirmesi söz konusu olacaktır. Savaş asla barışa, hoş görüye ve sulha tercih edilemez.
YORUMLAR