ISLAMAK ıslatmak: Çamaşırları ıslamak. * ıslanmak edilg. f. 1. Suyu içine çekmiş, emmiş olmak; ıslak duruma gelmek: Çiçeklik devril...
ISLAMAK ıslatmak: Çamaşırları ıslamak.
* ıslanmak edilg. f.
1. Suyu içine çekmiş, emmiş olmak; ıslak duruma gelmek: Çiçeklik devrilince masa örtüsü ıslandı. Yastığı gözyaşlarıyla ıslanmıştı.
2. üstünde su birikmek, su yayılmak: Gözyaşlarıyla ıslanan yüzünü mendilimle kuruladım. Islanmış saçlarından sular damlıyordu.
3. Bir kimseden söz ederken, üstü başı ıslak duruma gelmek: Şemsiyesi olmadığından yağmurda sırılsıklam ıslandı.
* ıslatmak ettirg. f.
1. Bir şeyi (bir sıvıyla) ıslatmak, onu ıslak duruma getirmek: Mendilini kolonyayla ıslatmak. Bir bezi ıslatıp ellerini silmek.
2. Bir kimseyi ıslatmak, onun üstünü başını ıslak duruma getirmek: Beni su tabancasıyla bir güzel ıslattı.
3. Tkz. Mutlu bir vakası, yeni alınan bir şeyi içkiyle kutlamak: Şampiyonluğu ıslatmak. Yeni arabanı ne vakit ıslatıyoruz?
4. Arg. Bir kimseyi ıslatmak, onu dövmek.
5. Altını, külotunu, yatağını ıslatmak, işemek: Çocuk gene altını ıslatmış.
*Ev. ekon. Çamaşır ya da bulaşığı, yıkamadan ilkin içine temizleyici bir madde katılmış suda bekletmek.
*Fıçıc. Fıçıları ıslatmak, fıçı tahtalarının şişmesi için fıçıları suyla doldurmak. Bu işlem sonunda fıçıların su sızdırması önlenmiş olur.
*Fiz. Bir yüzeye dokunan bir sıvı için, yüzeyle dar açı meydana getiren bir kavuşum arayüzeyi oluşturmak. (Kavuşum açısı geniş olduğunda, sıvı yüzeyi ıslatmaz.)
*Tekst, ipeği ıslatmak, kolay dokunabilmesi için ipeği nemlendirmek.
* ıslatılmak edilg. f. Islatmak eylemine mevzu olmak
* ıslanmak edilg. f.
1. Suyu içine çekmiş, emmiş olmak; ıslak duruma gelmek: Çiçeklik devrilince masa örtüsü ıslandı. Yastığı gözyaşlarıyla ıslanmıştı.
2. üstünde su birikmek, su yayılmak: Gözyaşlarıyla ıslanan yüzünü mendilimle kuruladım. Islanmış saçlarından sular damlıyordu.
3. Bir kimseden söz ederken, üstü başı ıslak duruma gelmek: Şemsiyesi olmadığından yağmurda sırılsıklam ıslandı.
* ıslatmak ettirg. f.
1. Bir şeyi (bir sıvıyla) ıslatmak, onu ıslak duruma getirmek: Mendilini kolonyayla ıslatmak. Bir bezi ıslatıp ellerini silmek.
2. Bir kimseyi ıslatmak, onun üstünü başını ıslak duruma getirmek: Beni su tabancasıyla bir güzel ıslattı.
3. Tkz. Mutlu bir vakası, yeni alınan bir şeyi içkiyle kutlamak: Şampiyonluğu ıslatmak. Yeni arabanı ne vakit ıslatıyoruz?
4. Arg. Bir kimseyi ıslatmak, onu dövmek.
5. Altını, külotunu, yatağını ıslatmak, işemek: Çocuk gene altını ıslatmış.
*Ev. ekon. Çamaşır ya da bulaşığı, yıkamadan ilkin içine temizleyici bir madde katılmış suda bekletmek.
*Fıçıc. Fıçıları ıslatmak, fıçı tahtalarının şişmesi için fıçıları suyla doldurmak. Bu işlem sonunda fıçıların su sızdırması önlenmiş olur.
*Fiz. Bir yüzeye dokunan bir sıvı için, yüzeyle dar açı meydana getiren bir kavuşum arayüzeyi oluşturmak. (Kavuşum açısı geniş olduğunda, sıvı yüzeyi ıslatmaz.)
*Tekst, ipeği ıslatmak, kolay dokunabilmesi için ipeği nemlendirmek.
* ıslatılmak edilg. f. Islatmak eylemine mevzu olmak
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR