IŞILDAMAK gçz. . 1. Kendi ışığıyla parlamak: Güneş ışıldıyor. 2. Işıklı yansımaları olmak, ışık yaymak, parıldamak: Güneşte ışılday...
IŞILDAMAK gçz. .
1. Kendi ışığıyla parlamak: Güneş ışıldıyor.
2. Işıklı yansımaları olmak, ışık yaymak, parıldamak: Güneşte ışıldayan çakıltaşları.
3. Bir duyguyu, ruhsal bir durumu, bilhassa de bir doygunluk duygusunu kuvvetli bir halde belirtmek; parıldamak: Sağlıkla ışıldayan yüz. Yüzü neşeyle ışıldıyordu.
* ışıldatmak ettirg. f. Bir şeyin ışıldamasını sağlamak; parıldatmak.
1. Kendi ışığıyla parlamak: Güneş ışıldıyor.
2. Işıklı yansımaları olmak, ışık yaymak, parıldamak: Güneşte ışıldayan çakıltaşları.
3. Bir duyguyu, ruhsal bir durumu, bilhassa de bir doygunluk duygusunu kuvvetli bir halde belirtmek; parıldamak: Sağlıkla ışıldayan yüz. Yüzü neşeyle ışıldıyordu.
* ışıldatmak ettirg. f. Bir şeyin ışıldamasını sağlamak; parıldatmak.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR