İstanbul'un nüfusunun fazla olmasının sebepleri nedir? Sanayileşmenin hız kazanması,gecekondulaşmayı direkt etkiledi.1960-65 ...
İstanbul'un nüfusunun fazla olmasının sebepleri nedir?
Sanayileşmenin hız kazanması,gecekondulaşmayı direkt etkiledi.1960-65 içinde Türkiye'de gerçekleşen iç göçün yüzde 36'sı,1965-70 içinde ise yüzde 22'si İstanbul'a yönelikti. 1960'lann sonunda İstanbul nüfusunun yüzde 25'i,son beş yıl içinde göç edenlerden oluşuyordu.1962'de 78 bin olan gecekondu sayısı,10 yıl sonrasında 195 bine çıktı.Aynı yıl gecekonduda oturanların şehir nüfusu içindeki oranı yüzde 40 düzeyindeydi.
1970'lerde gömü arazisinde meydana getirilen gecekondulara, belediye sınırları dışındaki ziraat alanlarına her türlü denetimden uzak şekilde meydana getirilen tapulu gecekondularda eklendi.
1960'lann başlangıcında 1,5 milyona yaklaşan,1970'lerde 2 milyonu aşan nüfusuyla,kentsel işlevlerin devamlı ve yaygın olması ve tesir alanının genişliğiyle, sanayinin şehir dışına kayması ve aniden çok merkezin ortaya çıkmasıyla İstanbul,geriye kalan metropol olarak tanımlanabilecek bir ölçeğe ulaştı.
1970'lerde İstanbul,büyük bir nüfus yığılmasının da etkisiyle konut ve ulaşım şeklinde temel altyapı gereksinmelerinde büyük boyutlara varan sorunlarla karşı karşıya kaldı.Bu yıllarda İstanbul'da mekânsal yapı açısından en mühim olgu,Boğaz'ın iki yakasının bir köprüyle bağlanmasıydı. Kentin transit taşımacılık işlevini güçlendiren Boğaziçi Köprüsü ve çevre yolları,süratli gelişme sonucunda kısa sürede şehir içi ulaşım ağının omurgası haline geldi.
1970'lerin bir başka mühim olgusu da,yerli otomobil üretiminin başlaması ve hususi oto sayısında görülen büyük artıştı.İstanbul'da 1950'de toplam otomobil sayısı 2 bin iken, bu sayı 1970'lerin başlangıcında 80 bini,1980'lerin başlangıcında ise 300 bini aştı.Hususi oto sahipliğinin sağlamış olduğu hareketlilik,kentin merkezden uzak kesimlerinin yerleşime açılmasını hızlandırdı.Hususi oto sayısının artması ve Boğaziçi Köprüsü'nün yapımı, kentin iki yakası arasındaki nüfus dengesini etkiledi.1970'te şehir nüfusunun yüzde 23'ü Asya,yüzde 77'si Avrupa yakasında yaşarken,1990'da Asya yakasında yaşayanların şehir nüfusu içindeki oranı yüzde 34'e terfi etti.
Şehir doğuda Bostancı-Maltepe- Kartal-Pendik-Gebze yönünde hızla yayıldı,avrupada ise D-100 karayolu süresince Silivri'ye ulaştı.
Anadolu yakasındaki bir başka mühim gelişme de Bostancı-Erenköy Bölgeleme bayındır planının yapılmasıydı.Bu plan,organik dokusunu 1970'lere değin korumuş olan bu bölgenin Bağdat Caddesi çevresi ve kıyı haricinde kalan kesimlerine,kat sınırlaması yerine,inşaat alanı sınırlaması getiriyordu. Uygulama sonunda Kızıltoprak ile Bostancı arasındaki yapı alanı kısa sürede ortalama iki kat arttı.
1970'lerde hız kazanan bir başka olgu,kentin iki yakası süresince Marmara kıyılarında ortaya çıkan ikinci konut sahipliği oldu.Eskiden yazlığa gidilen alanlar avrupada Yeşilköy,kuzeyde Büyükdere ve Sarıyer,avrupada da Suadiye,Bostancı ve Adalarla sınırlıyken,bu yıllarda avrupada Kumburgaz ve Silivri,doğuda ise Dragos ve Bayramoğlu ile Yalova ve Çınarcık'a kadar uzanan kesim yazlık konut,site, motel ve türlü dinlenme tesisleriyle doldu.
1980'e gelindiğinde şehir nüfusu 3 milyona varmıştı. Kentte çizgisel gelişmenin ve metropolitenleşmenin yapısına uygun olarak aniden çok alt merkez ortaya çıktı.Bununla beraber aslolan şehir merkezi ya da metropoliten merkez olarak tanımlanabilecek üç bölge güneybatıda tarihsel yarımada,onun kuzeyinde Karaköy ve Beyoğlu, doğuda da üsküdar ve Kadıköy çekirdekleriydi.Bu tür durumlar su yollarıyla birbirlerinden ayrılıyordu.
>
1970'lerde gömü arazisinde meydana getirilen gecekondulara, belediye sınırları dışındaki ziraat alanlarına her türlü denetimden uzak şekilde meydana getirilen tapulu gecekondularda eklendi.
1960'lann başlangıcında 1,5 milyona yaklaşan,1970'lerde 2 milyonu aşan nüfusuyla,kentsel işlevlerin devamlı ve yaygın olması ve tesir alanının genişliğiyle, sanayinin şehir dışına kayması ve aniden çok merkezin ortaya çıkmasıyla İstanbul,geriye kalan metropol olarak tanımlanabilecek bir ölçeğe ulaştı.
1970'lerde İstanbul,büyük bir nüfus yığılmasının da etkisiyle konut ve ulaşım şeklinde temel altyapı gereksinmelerinde büyük boyutlara varan sorunlarla karşı karşıya kaldı.Bu yıllarda İstanbul'da mekânsal yapı açısından en mühim olgu,Boğaz'ın iki yakasının bir köprüyle bağlanmasıydı. Kentin transit taşımacılık işlevini güçlendiren Boğaziçi Köprüsü ve çevre yolları,süratli gelişme sonucunda kısa sürede şehir içi ulaşım ağının omurgası haline geldi.
1970'lerin bir başka mühim olgusu da,yerli otomobil üretiminin başlaması ve hususi oto sayısında görülen büyük artıştı.İstanbul'da 1950'de toplam otomobil sayısı 2 bin iken, bu sayı 1970'lerin başlangıcında 80 bini,1980'lerin başlangıcında ise 300 bini aştı.Hususi oto sahipliğinin sağlamış olduğu hareketlilik,kentin merkezden uzak kesimlerinin yerleşime açılmasını hızlandırdı.Hususi oto sayısının artması ve Boğaziçi Köprüsü'nün yapımı, kentin iki yakası arasındaki nüfus dengesini etkiledi.1970'te şehir nüfusunun yüzde 23'ü Asya,yüzde 77'si Avrupa yakasında yaşarken,1990'da Asya yakasında yaşayanların şehir nüfusu içindeki oranı yüzde 34'e terfi etti.
Şehir doğuda Bostancı-Maltepe- Kartal-Pendik-Gebze yönünde hızla yayıldı,avrupada ise D-100 karayolu süresince Silivri'ye ulaştı.
Anadolu yakasındaki bir başka mühim gelişme de Bostancı-Erenköy Bölgeleme bayındır planının yapılmasıydı.Bu plan,organik dokusunu 1970'lere değin korumuş olan bu bölgenin Bağdat Caddesi çevresi ve kıyı haricinde kalan kesimlerine,kat sınırlaması yerine,inşaat alanı sınırlaması getiriyordu. Uygulama sonunda Kızıltoprak ile Bostancı arasındaki yapı alanı kısa sürede ortalama iki kat arttı.
1970'lerde hız kazanan bir başka olgu,kentin iki yakası süresince Marmara kıyılarında ortaya çıkan ikinci konut sahipliği oldu.Eskiden yazlığa gidilen alanlar avrupada Yeşilköy,kuzeyde Büyükdere ve Sarıyer,avrupada da Suadiye,Bostancı ve Adalarla sınırlıyken,bu yıllarda avrupada Kumburgaz ve Silivri,doğuda ise Dragos ve Bayramoğlu ile Yalova ve Çınarcık'a kadar uzanan kesim yazlık konut,site, motel ve türlü dinlenme tesisleriyle doldu.
1980'e gelindiğinde şehir nüfusu 3 milyona varmıştı. Kentte çizgisel gelişmenin ve metropolitenleşmenin yapısına uygun olarak aniden çok alt merkez ortaya çıktı.Bununla beraber aslolan şehir merkezi ya da metropoliten merkez olarak tanımlanabilecek üç bölge güneybatıda tarihsel yarımada,onun kuzeyinde Karaköy ve Beyoğlu, doğuda da üsküdar ve Kadıköy çekirdekleriydi.Bu tür durumlar su yollarıyla birbirlerinden ayrılıyordu.
>
İzmir'in nüfusu yoğunluğu niçin fazladır?
Bayburt'un nüfus yoğunluğu niçin azdır?
Nüfus ve nüfus yoğunluğu hakkında bilgi verir misiniz?
Nüfusumuz ülkemizin her yerine eşit dağılmamıştır. Bir takım bölgeler çok kalabalık, bir takım bölgeler tenhadır. Ekime, dikime, yerleşmeye ve ulaşıma elverişli alanlar, nüfusun yoğunlaştığı yerlerdir. Bununla birlikte madenciliğin, sanayinin ve ticaretin geliştiği bölgeler ile kıyılarımızın bir takım kesimleri de nüfusun yoğun olduğu alanlardır..
Yurdumuzda nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölgeler, Marmara Bölgesi'ndedir. Bunun başlıca sebepleri; başta endüstri olmak suretiyle, bölgenin ulaşım, tecim ve hizmet sektörleri ile ziraat üretiminde büyük gelişme göstermesidir.
Nüfusumuz ülkemizin her yerine eşit dağılmamıştır. Bir takım bölgeler çok kalabalık, bir takım bölgeler tenhadır. Ekime, dikime, yerleşmeye ve ulaşıma elverişli alanlar, nüfusun yoğunlaştığı yerlerdir. Bununla birlikte madenciliğin, sanayinin ve ticaretin geliştiği bölgeler ile kıyılarımızın bir takım kesimleri de nüfusun yoğun olduğu alanlardır..
Yurdumuzda nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölgeler, Marmara Bölgesi'ndedir. Bunun başlıca sebepleri; başta endüstri olmak suretiyle, bölgenin ulaşım, tecim ve hizmet sektörleri ile ziraat üretiminde büyük gelişme göstermesidir.
İstanbul'un Nüfus Yoğunluğu niçin Fazladır ?
1. İş Olanakları Fazladır.
2. Endüstri Gelişmiştir .
3. Marmara ve çevresinden yer altı ları çıkmaktadır.
4. Eğitim Olanakları iyidir.
5. Zamanı ve Turistlik bölgeleri vardır .
6. Ekonomisi gelişmiştir .
1. İş Olanakları Fazladır.
2. Endüstri Gelişmiştir .
3. Marmara ve çevresinden yer altı ları çıkmaktadır.
4. Eğitim Olanakları iyidir.
5. Zamanı ve Turistlik bölgeleri vardır .
6. Ekonomisi gelişmiştir .
Bu ileti 'en iyi yanıt' seçilmiştir.
Sanayileşmenin hız kazanması,gecekondulaşmayı direkt etkiledi.1960-65 içinde Türkiye'de gerçekleşen iç göçün yüzde 36'sı,1965-70 içinde ise yüzde 22'si İstanbul'a yönelikti. 1960'lann sonunda İstanbul nüfusunun yüzde 25'i,son beş yıl içinde göç edenlerden oluşuyordu.1962'de 78 bin olan gecekondu sayısı,10 yıl sonrasında 195 bine çıktı.Aynı yıl gecekonduda oturanların şehir nüfusu içindeki oranı yüzde 40 düzeyindeydi.
1970'lerde gömü arazisinde meydana getirilen gecekondulara, belediye sınırları dışındaki ziraat alanlarına her türlü denetimden uzak şekilde meydana getirilen tapulu gecekondularda eklendi.
1960'lann başlangıcında 1,5 milyona yaklaşan,1970'lerde 2 milyonu aşan nüfusuyla,kentsel işlevlerin devamlı ve yaygın olması ve tesir alanının genişliğiyle, sanayinin şehir dışına kayması ve aniden çok merkezin ortaya çıkmasıyla İstanbul,geriye kalan metropol olarak tanımlanabilecek bir ölçeğe ulaştı.
1970'lerde İstanbul,büyük bir nüfus yığılmasının da etkisiyle konut ve ulaşım şeklinde temel altyapı gereksinmelerinde büyük boyutlara varan sorunlarla karşı karşıya kaldı.Bu yıllarda İstanbul'da mekânsal yapı açısından en mühim olgu,Boğaz'ın iki yakasının bir köprüyle bağlanmasıydı. Kentin transit taşımacılık işlevini güçlendiren Boğaziçi Köprüsü ve çevre yolları,süratli gelişme sonucunda kısa sürede şehir içi ulaşım ağının omurgası haline geldi.
1970'lerin bir başka mühim olgusu da,yerli otomobil üretiminin başlaması ve hususi oto sayısında görülen büyük artıştı.İstanbul'da 1950'de toplam otomobil sayısı 2 bin iken, bu sayı 1970'lerin başlangıcında 80 bini,1980'lerin başlangıcında ise 300 bini aştı.Hususi oto sahipliğinin sağlamış olduğu hareketlilik,kentin merkezden uzak kesimlerinin yerleşime açılmasını hızlandırdı.Hususi oto sayısının artması ve Boğaziçi Köprüsü'nün yapımı, kentin iki yakası arasındaki nüfus dengesini etkiledi.1970'te şehir nüfusunun yüzde 23'ü Asya,yüzde 77'si Avrupa yakasında yaşarken,1990'da Asya yakasında yaşayanların şehir nüfusu içindeki oranı yüzde 34'e terfi etti.
Şehir doğuda Bostancı-Maltepe- Kartal-Pendik-Gebze yönünde hızla yayıldı,avrupada ise D-100 karayolu süresince Silivri'ye ulaştı.
Anadolu yakasındaki bir başka mühim gelişme de Bostancı-Erenköy Bölgeleme bayındır planının yapılmasıydı.Bu plan,organik dokusunu 1970'lere değin korumuş olan bu bölgenin Bağdat Caddesi çevresi ve kıyı haricinde kalan kesimlerine,kat sınırlaması yerine,inşaat alanı sınırlaması getiriyordu. Uygulama sonunda Kızıltoprak ile Bostancı arasındaki yapı alanı kısa sürede ortalama iki kat arttı.
1970'lerde hız kazanan bir başka olgu,kentin iki yakası süresince Marmara kıyılarında ortaya çıkan ikinci konut sahipliği oldu.Eskiden yazlığa gidilen alanlar avrupada Yeşilköy,kuzeyde Büyükdere ve Sarıyer,avrupada da Suadiye,Bostancı ve Adalarla sınırlıyken,bu yıllarda avrupada Kumburgaz ve Silivri,doğuda ise Dragos ve Bayramoğlu ile Yalova ve Çınarcık'a kadar uzanan kesim yazlık konut,site, motel ve türlü dinlenme tesisleriyle doldu.
1980'e gelindiğinde şehir nüfusu 3 milyona varmıştı. Kentte çizgisel gelişmenin ve metropolitenleşmenin yapısına uygun olarak aniden çok alt merkez ortaya çıktı.Bununla beraber aslolan şehir merkezi ya da metropoliten merkez olarak tanımlanabilecek üç bölge güneybatıda tarihsel yarımada,onun kuzeyinde Karaköy ve Beyoğlu, doğuda da üsküdar ve Kadıköy çekirdekleriydi.Bu tür durumlar su yollarıyla birbirlerinden ayrılıyordu.
>
İzmir'in nüfusu yoğunluğu niçin fazladır?
Bayburt'un nüfus yoğunluğu niçin azdır?
Nüfus ve nüfus yoğunluğu hakkında bilgi verir misiniz?
YORUMLAR