İstihareye yatınca geceyarısı uyanıp başkasıyla konuşunca istihare bozulur mu? İstişareyi zedeleyen hallerden uzak duralım Cenâb...
İstihareye yatınca geceyarısı uyanıp başkasıyla konuşunca istihare bozulur mu?
İstişareyi zedeleyen hallerden uzak duralım
Cenâb-ı Hak istişareyi mü'minlerin bir vasfı olarak saydıktan sonrasında Peygamber Efendimize (asm) de ashabıyla istişare etmesini emretmiştir. Bu meyanda Efendimiz (asm) de, ashabına, istişarenin önemini ve gerekliliğini anlatmış ve lüzumlu görmüş olduğu mevzularda onlarla istişarelerde bulunmuştur.
Bununla birlikte, istişarenin ne şekilde yapılacağı, istişare yapılırken riâyet edilmesi ihtiyaç duyulan kural ve kurallar da âyet ve hadislerle izah edilmiştir. Tanım edilen bu kural ve kurallara ilk olarak Efendimiz (asm) uymuş; sonrasında Sahabe-i Kiram uymuştur. Çünkü istişare, gelişi güzel, rastgele yapılabilecek bir etkenlik değildir. Kur'ân'ın tavsiye etmiş olduğu, Efendimizin (asm) önemseyerek uyguladığı istişarelerden beklenen neticenin alınabilmesi de, ama belirtilen usûllere, kaidelere uymakla mümkündür.
İstişarede göz önünde bulundurulacak hususların başlangıcında, istişareyi zedeleyecek, onu gölgeleyecek, onu hedefinden saptıracak her türlü söz ve davranışlardan kaçınmak olmalıdır. Bu durumda en küçük tahriklere, tahkirlere, suçlamalara, ithamlara girmeden; nezaket ve görgü kuralları etrafında, tatlı ve yumuşak bir üslûpla düşünce ve düşünceler serdedilmelidir. Çünkü uygun olmayan ifadelerle, karşılıklı itham ve suçlamalarla meydana getirilen istişarelerden doğru ve sıhhatli kararların çıkması beklenemez.
İstişareyi zedeleyecek, onu akamete uğratacak hususlardan biri de ‘peşin yargı'dür. Peşin yargı, kişinin öncesinden kafasında tasarladığı düşünce ve fikirlerini bir biçimde muhataplarına kabul ettirme plânıdır. Başka bir ifade ile, kişinin doğru zannettiği fikir ve kanaatlerini cemaate kabul ettirme çabasıdır. O şekilde bir niyet ve çabanın içinde olan kişide, kayıtsız şartsız galip gelme hissi ön plandadır. Galip gelme hissi, başta ihlâsı, sonrasında yardımlaşma ve dayanışmayı sekteye uğratır. Bu şekilde bir vaziyet, istişarenin ruhunu ve maksadını altüst eder.
İstişarenin ruhunu ve maksadını zedeleyen “peşin hükmün†sonucu inattır. İnadın gözü kör olduğundan, kendi görüş ve düşüncelerinden başka tüm düşünce, fikir ve kanaatlara kapalı olan, değişik teklif ve fikirleri inatla reddeden insanlarla, doğru ve isabetli istişarelerin yapılması oldukça zor olsa gerek. Oysa istişare, değişik kanaat ve düşüncelere kıvanç ve tahammül ile hedefine ulaşır.
Mevzu ile alâkalı olarak, Bediüzzaman'ın Lem'alardaki şu tesbitlerine kulak verelim: “Eğer bir meselenin münâzarasında kendi sözünün haklı çıktığına yandaş olup ve kendi haklı çıktığına sevinse ve hasmının haksız ve yanlış olduğuna memnun olsa, insafsızdır. Hem zarar eder. Çünkü haklı çıkmış olduğu zaman, o münâzarada bilmediği birşeyi öğrenmiyor. Olurya gurur ihtimaliyle zarar edebilir. Eğer hak, hasmının elinde çıksa, zararsız, bilmediği bir meseleyi öğrenip menfaattar olur, nefsin gururundan kurtulur. Demek insaflı hakperest, hakkın hatırı için nefsin hatırını kırıyor. Hasmının elinde hakkı görse, gene rıza ile kabul edip yandaş çıkar, memnun olur.â€
Muhalifine galip gelmeyi ve bundan dolayı ihlâs ve adaleti ortadan kaldırmayı netice veren “inat†şeklinde çirkin bir hâletin, istişarenin ruhunu zedeleyen, lekeleyen bir hâl bulunduğunu göz ardı etmemek gerekir.
Bununla birlikte inadın, bununla beraber gurur ve hased şeklinde iki çirkin hasleti getirdiğini de unutmamak lâzım. Çünkü muannit bir insan, kendi fikirlerinin başkaları tarafınca savunulmasından memnun olup kibir ve gurura girer. Karşı kanaat ve fikirlerin beğenilmesinde de hased eder. Gurur ve hased, istişarenin aslını ve ruhunu bozan iki çirkin haslettir. Bu sebeple istişareye katılanların, peşin yargı, gurur ve hased şeklinde fena hasletlerden uzak durmaları elzemdir.
İstişarelere gölge düşüren peşin hükmün bununla beraber getirmiş olduğu başka bir çekince de dedikodu ve gıybettir. Zira, yalnızca kendi düşünce ve düşüncelerinin doğruluğuna inanan, değişik kanaat ve düşüncelere peşinen karşı çıkan şahıs, muhalifini gözden düşürmek için, onun gizli saklı hata ve kusurlarını bulup deşifre etmeye yönelir. Hatta, aslı olmayan iftiralarla onu karalamaya yeltenir. Bu şekilde bir duruma düşmekten Allah'a sığınmak gerekir.
Cenâb-ı Hak istişareyi mü'minlerin bir vasfı olarak saydıktan sonrasında Peygamber Efendimize (asm) de ashabıyla istişare etmesini emretmiştir. Bu meyanda Efendimiz (asm) de, ashabına, istişarenin önemini ve gerekliliğini anlatmış ve lüzumlu görmüş olduğu mevzularda onlarla istişarelerde bulunmuştur.
Bununla birlikte, istişarenin ne şekilde yapılacağı, istişare yapılırken riâyet edilmesi ihtiyaç duyulan kural ve kurallar da âyet ve hadislerle izah edilmiştir. Tanım edilen bu kural ve kurallara ilk olarak Efendimiz (asm) uymuş; sonrasında Sahabe-i Kiram uymuştur. Çünkü istişare, gelişi güzel, rastgele yapılabilecek bir etkenlik değildir. Kur'ân'ın tavsiye etmiş olduğu, Efendimizin (asm) önemseyerek uyguladığı istişarelerden beklenen neticenin alınabilmesi de, ama belirtilen usûllere, kaidelere uymakla mümkündür.
İstişarede göz önünde bulundurulacak hususların başlangıcında, istişareyi zedeleyecek, onu gölgeleyecek, onu hedefinden saptıracak her türlü söz ve davranışlardan kaçınmak olmalıdır. Bu durumda en küçük tahriklere, tahkirlere, suçlamalara, ithamlara girmeden; nezaket ve görgü kuralları etrafında, tatlı ve yumuşak bir üslûpla düşünce ve düşünceler serdedilmelidir. Çünkü uygun olmayan ifadelerle, karşılıklı itham ve suçlamalarla meydana getirilen istişarelerden doğru ve sıhhatli kararların çıkması beklenemez.
İstişareyi zedeleyecek, onu akamete uğratacak hususlardan biri de ‘peşin yargı'dür. Peşin yargı, kişinin öncesinden kafasında tasarladığı düşünce ve fikirlerini bir biçimde muhataplarına kabul ettirme plânıdır. Başka bir ifade ile, kişinin doğru zannettiği fikir ve kanaatlerini cemaate kabul ettirme çabasıdır. O şekilde bir niyet ve çabanın içinde olan kişide, kayıtsız şartsız galip gelme hissi ön plandadır. Galip gelme hissi, başta ihlâsı, sonrasında yardımlaşma ve dayanışmayı sekteye uğratır. Bu şekilde bir vaziyet, istişarenin ruhunu ve maksadını altüst eder.
İstişarenin ruhunu ve maksadını zedeleyen “peşin hükmün†sonucu inattır. İnadın gözü kör olduğundan, kendi görüş ve düşüncelerinden başka tüm düşünce, fikir ve kanaatlara kapalı olan, değişik teklif ve fikirleri inatla reddeden insanlarla, doğru ve isabetli istişarelerin yapılması oldukça zor olsa gerek. Oysa istişare, değişik kanaat ve düşüncelere kıvanç ve tahammül ile hedefine ulaşır.
Mevzu ile alâkalı olarak, Bediüzzaman'ın Lem'alardaki şu tesbitlerine kulak verelim: “Eğer bir meselenin münâzarasında kendi sözünün haklı çıktığına yandaş olup ve kendi haklı çıktığına sevinse ve hasmının haksız ve yanlış olduğuna memnun olsa, insafsızdır. Hem zarar eder. Çünkü haklı çıkmış olduğu zaman, o münâzarada bilmediği birşeyi öğrenmiyor. Olurya gurur ihtimaliyle zarar edebilir. Eğer hak, hasmının elinde çıksa, zararsız, bilmediği bir meseleyi öğrenip menfaattar olur, nefsin gururundan kurtulur. Demek insaflı hakperest, hakkın hatırı için nefsin hatırını kırıyor. Hasmının elinde hakkı görse, gene rıza ile kabul edip yandaş çıkar, memnun olur.â€
Muhalifine galip gelmeyi ve bundan dolayı ihlâs ve adaleti ortadan kaldırmayı netice veren “inat†şeklinde çirkin bir hâletin, istişarenin ruhunu zedeleyen, lekeleyen bir hâl bulunduğunu göz ardı etmemek gerekir.
Bununla birlikte inadın, bununla beraber gurur ve hased şeklinde iki çirkin hasleti getirdiğini de unutmamak lâzım. Çünkü muannit bir insan, kendi fikirlerinin başkaları tarafınca savunulmasından memnun olup kibir ve gurura girer. Karşı kanaat ve fikirlerin beğenilmesinde de hased eder. Gurur ve hased, istişarenin aslını ve ruhunu bozan iki çirkin haslettir. Bu sebeple istişareye katılanların, peşin yargı, gurur ve hased şeklinde fena hasletlerden uzak durmaları elzemdir.
İstişarelere gölge düşüren peşin hükmün bununla beraber getirmiş olduğu başka bir çekince de dedikodu ve gıybettir. Zira, yalnızca kendi düşünce ve düşüncelerinin doğruluğuna inanan, değişik kanaat ve düşüncelere peşinen karşı çıkan şahıs, muhalifini gözden düşürmek için, onun gizli saklı hata ve kusurlarını bulup deşifre etmeye yönelir. Hatta, aslı olmayan iftiralarla onu karalamaya yeltenir. Bu şekilde bir duruma düşmekten Allah'a sığınmak gerekir.
Stephenie Meyer'in Geceyarısı Güneşi adlı kitabı Türkiye'de ne vakit çıkacak?
Pekmez ne vakit bozulur?
Geceyarısı Güneşi
Bu bildiri 'en iyi yanıt' seçilmiştir.
İstişareyi zedeleyen hallerden uzak duralım
Cenâb-ı Hak istişareyi mü'minlerin bir vasfı olarak saydıktan sonrasında Peygamber Efendimize (asm) de ashabıyla istişare etmesini emretmiştir. Bu meyanda Efendimiz (asm) de, ashabına, istişarenin önemini ve gerekliliğini anlatmış ve lüzumlu görmüş olduğu mevzularda onlarla istişarelerde bulunmuştur.
Bununla birlikte, istişarenin ne şekilde yapılacağı, istişare yapılırken riâyet edilmesi ihtiyaç duyulan kural ve kurallar da âyet ve hadislerle izah edilmiştir. Tanım edilen bu kural ve kurallara ilk olarak Efendimiz (asm) uymuş; sonrasında Sahabe-i Kiram uymuştur. Çünkü istişare, gelişi güzel, rastgele yapılabilecek bir etkenlik değildir. Kur'ân'ın tavsiye etmiş olduğu, Efendimizin (asm) önemseyerek uyguladığı istişarelerden beklenen neticenin alınabilmesi de, ama belirtilen usûllere, kaidelere uymakla mümkündür.
İstişarede göz önünde bulundurulacak hususların başlangıcında, istişareyi zedeleyecek, onu gölgeleyecek, onu hedefinden saptıracak her türlü söz ve davranışlardan kaçınmak olmalıdır. Bu durumda en küçük tahriklere, tahkirlere, suçlamalara, ithamlara girmeden; nezaket ve görgü kuralları etrafında, tatlı ve yumuşak bir üslûpla düşünce ve düşünceler serdedilmelidir. Çünkü uygun olmayan ifadelerle, karşılıklı itham ve suçlamalarla meydana getirilen istişarelerden doğru ve sıhhatli kararların çıkması beklenemez.
İstişareyi zedeleyecek, onu akamete uğratacak hususlardan biri de ‘peşin yargı'dür. Peşin yargı, kişinin öncesinden kafasında tasarladığı düşünce ve fikirlerini bir biçimde muhataplarına kabul ettirme plânıdır. Başka bir ifade ile, kişinin doğru zannettiği fikir ve kanaatlerini cemaate kabul ettirme çabasıdır. O şekilde bir niyet ve çabanın içinde olan kişide, kayıtsız şartsız galip gelme hissi ön plandadır. Galip gelme hissi, başta ihlâsı, sonrasında yardımlaşma ve dayanışmayı sekteye uğratır. Bu şekilde bir vaziyet, istişarenin ruhunu ve maksadını altüst eder.
İstişarenin ruhunu ve maksadını zedeleyen “peşin hükmün†sonucu inattır. İnadın gözü kör olduğundan, kendi görüş ve düşüncelerinden başka tüm düşünce, fikir ve kanaatlara kapalı olan, değişik teklif ve fikirleri inatla reddeden insanlarla, doğru ve isabetli istişarelerin yapılması oldukça zor olsa gerek. Oysa istişare, değişik kanaat ve düşüncelere kıvanç ve tahammül ile hedefine ulaşır.
Mevzu ile alâkalı olarak, Bediüzzaman'ın Lem'alardaki şu tesbitlerine kulak verelim: “Eğer bir meselenin münâzarasında kendi sözünün haklı çıktığına yandaş olup ve kendi haklı çıktığına sevinse ve hasmının haksız ve yanlış olduğuna memnun olsa, insafsızdır. Hem zarar eder. Çünkü haklı çıkmış olduğu zaman, o münâzarada bilmediği birşeyi öğrenmiyor. Olurya gurur ihtimaliyle zarar edebilir. Eğer hak, hasmının elinde çıksa, zararsız, bilmediği bir meseleyi öğrenip menfaattar olur, nefsin gururundan kurtulur. Demek insaflı hakperest, hakkın hatırı için nefsin hatırını kırıyor. Hasmının elinde hakkı görse, gene rıza ile kabul edip yandaş çıkar, memnun olur.â€
Muhalifine galip gelmeyi ve bundan dolayı ihlâs ve adaleti ortadan kaldırmayı netice veren “inat†şeklinde çirkin bir hâletin, istişarenin ruhunu zedeleyen, lekeleyen bir hâl bulunduğunu göz ardı etmemek gerekir.
Bununla birlikte inadın, bununla beraber gurur ve hased şeklinde iki çirkin hasleti getirdiğini de unutmamak lâzım. Çünkü muannit bir insan, kendi fikirlerinin başkaları tarafınca savunulmasından memnun olup kibir ve gurura girer. Karşı kanaat ve fikirlerin beğenilmesinde de hased eder. Gurur ve hased, istişarenin aslını ve ruhunu bozan iki çirkin haslettir. Bu sebeple istişareye katılanların, peşin yargı, gurur ve hased şeklinde fena hasletlerden uzak durmaları elzemdir.
İstişarelere gölge düşüren peşin hükmün bununla beraber getirmiş olduğu başka bir çekince de dedikodu ve gıybettir. Zira, yalnızca kendi düşünce ve düşüncelerinin doğruluğuna inanan, değişik kanaat ve düşüncelere peşinen karşı çıkan şahıs, muhalifini gözden düşürmek için, onun gizli saklı hata ve kusurlarını bulup deşifre etmeye yönelir. Hatta, aslı olmayan iftiralarla onu karalamaya yeltenir. Bu şekilde bir duruma düşmekten Allah'a sığınmak gerekir.
Stephenie Meyer'in Geceyarısı Güneşi adlı kitabı Türkiye'de ne vakit çıkacak?
Pekmez ne vakit bozulur?
Geceyarısı Güneşi
YORUMLAR