İstiklal Marşı ile ilgili kompozisyon çalışması nasıl yapılır?

İstiklal Marşı ile ilgili kompozisyon emek harcaması nasıl yapılır? İSTİKLAL MARŞI İstiklâl Marşı'nın yazıldığı tarihte Anado...

İstiklal Marşı ile ilgili kompozisyon emek harcaması nasıl yapılır?

İSTİKLAL MARŞI

İstiklâl Marşı'nın yazıldığı tarihte Anadolu'nun pek çok şehri işgal altındaydı. Çok önemli bir devleti dört yıl benzer biçimde kısa bir sürede kaybeden Türk milletinin bağımsızlığı tehlikedeydi.





Âkif'in İstiklâl Marşı'nı yazması kolay olmamıştır. Bu güçlük, şairin sanatçılığı yönünden değildi. Şairi bu marşı yazmaktan alıkoyan sebep, bu sebeple para mükafatının konmuş olmasıydı. Türk milletinin istiklâl ve vatanseverliğini para için terennüm etmek ona ters geliyordu. Bu yüzden açılan yarışmaya katılmadı. Yarışmaya yüzlerce şiir gelmesine karşın bunların hiçbiri beğenilmedi. Dönemin Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver istenilen marşın yazılamadığı kanaatindeydi. Ona gore bu marşı ama M.Âkif yazabilirdi. Para ödülünün kaldırıldığını söyleyerek marşı yazmasını rica etti. 724 yaratı arasından seçilen 7 şiir Büyük Millet Meclisi'nde okundu ve Âkif'in şiiri arka arkaya üç kez okunarak kabul edildi.


Burada İstiklâl Marşı'nın belirtilmesi ihtiyaç duyulan bir yönü de gerek söz, gerekse şiir kalitesi bakımından yeryüzündeki millî marşların hiçbiriyle ölçülemeyecek kadar üstün ve varlıklı mânalı bir şiir olmasıdır. Bu marş, Türk milleti benzer biçimde dünyaya başat olmuş bir milletin bigün istiklâlini kurtarmak zorunda kalışındaki çelişkiyi de dile getirmektedir.

Mehmet Âkif, tüm şiirlerinde toplumsal mevzulara yer veren, söylediklerini hakkaten duyan bir şairdir. İstiklâl Savaşı'na katılanların his ve inançlarına bizzat haiz olduğundan onlara en iyi şekilde tercüman olmuştur.

Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın

Kim bilir beliki yarın olurya yarından da yakın

mısraları gelecekten ümidini kesmediğini ve Allah'ın Türk milletine göstereceği mutlu günlere olan inancını gösterir. Bu mısralarda anlatılan inanç yardımıyla askerin morali yükselmiş ve zaferin kazanılmasında katkısı büyük olmuştur.

İstiklâl Savaşı Türk milletinin hayatta kalma savaşıdır. Bu şekilde yıllarda milletler kendilerini yaşatan temel değerlerin farkına varırlar. Vatan, millet, özgürlük, bağımsızlık ve din benzer biçimde kavramların önemi sulh ortamlarında pek anlaşılmaz. Hatta onları umursamayanlar dahi vardır. Milleti ölümle burunu buruna getiren savaşlar bu değerlerin ne m^na ifade ettiğini anlamalarına yol açarlar. Bu tür durumlar o şekilde güçlü kavramlar haline gelir ki onlar olmadan yaşanamaz. Bundan dolayıdır ki millet onlar uğruna ölümü göze alır.

Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten son olarak ocak.

O, bana ait milletimin yıldızıdır, parlayacak,

O, benimdir; o, bana ait milletimindir ama!

Bu kıtada söz mevzusu olan “al sancakâ€tır. Al sancak Türk milletinin sembolüdür. Türk bayrağının al rengi, şairde alevi çağrıştırır. Türk milletinden bir aile yaşamaya devam etmiş olduğu müddetçe bu bayrağın alevi bu şafaklarda sönmeyecektir.

Gökteki yıldıza kimsenin elini dokunduramayacağı benzer biçimde Türk milletinin yıldızı olan bayrağa da kimse el süremez. Bayrak için “o, bana ait milletimindir†diyerek onu sahiplenir.

Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!

Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu sertlik, bu celâl

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonrasında helâl...

Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!

Bu mısralarda Türk bayrağını kendisini imrenen sevgiliye benzetir. Yurdumuzu işgal eden Yunanlılar'ın, Fransızlar'ın, İngilizleri'in bayraklarının varlığı Türk bayrağını üzmüş ve kaşlarını çatmasına yol açmıştır. Ozan bunun askerin moralini bozacağını düşünerek ondan kaşlarını çatmaması icap ettiğini, başka bayrakların oluşuna kendi rızasının olmadığını anlatmaya çalışır.


"Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklâl" mısraında “Hak†kelimesi mealde kullanılmıştır. Bunlardan biride birisi Allah, öbürü adalettir. Âkif bu sözleriyle istiklâl ve hak terimi içinde ilgi kurar. Allah'a ve adalete inanan Türk milletinin ebediyyen bağımsız yaşama hakkına haiz bulunduğunu düşünür.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

Bana ait inanç dolu göğsüm benzer biçimde serhaddim var.

mısralarında milletimiz ile düşmanlar karşılaştırılmıştır. Garp maddî silahlarının üstünlüğüne güvenerek Türkiye'ye saldırmıştır. Düşmanların tabanca üstünlüğüne karşı Türkler'in hiçbir şey ile sarsılmayan “imanâ€ları vardır. İnsanı üstün kılan şey maddî gücü değildir, imanıdır. Manevî değerlere dayanmayan güç insanî bir kıymet taşımaz. Tarih, inanan insanların buna benzer sayısız zaferleriyle doludur.

Ulusun, korkma! Nasıl bu şekilde bir imanı boğar,

“Medeniyyet!†söylediğin tek dişi kalmış canavar?


mısraları da çok vakit yanlış anlaşılıyor. Buradaki “ulusun†kelimesinin büyüksün manasından ziyade “Medeniyet söylediğin tek dişi kalmış canavar bırak ulusun dursun†anlamındadır. Fakat Avrupa ile ilişkilerin düzelmesinden sonrasında büyüksün anlamının olduğu da düşünülmeye başlanmıştır. ülkemize hücum eden, hanım, çoluk çocuk demeden insanımızı öldüren düşmanlara harp hemen “canavar†denmesi aslen acayip bir ifade değildir. Canavarların dahi yapmayacağı vahşeti yapanlara, üstelik bu konuyu barbar olduklarını iddia ettikleri Türk milletine uygarlık götürüyoruz iddiasıyla gerçekleştirenlere ozan ne demeliydi? Garp, o devirlerde Türkler'i barbarlıkla suçlamıştır, vatanımıza saldırmalarında bu saçma düşüncelerinin oranı büyüktür. Maalesef bir takım Türk aydınları da barışseverlik adına bu mısralara bakarak bir ara Âkif'i uygarlık düşmanı olarak göstermeye çalışmışlardır. Bu mevzuda sağ duyu galip gelmiş, bu iddialardan vazgeçilmiştir. Ozan uygarlığı değildir uygarlık adına yurdumuzu işgal edenleri suçlamaktadır. Maddî kuvvet ne kadar zalim olursa insanlık nazarında o denli alçalır. Hiçbir kuvvet zulmü ve saldırganlığı meşru kılamaz.


"Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı" mısraında ozan Türk Devleti'nin kurucusu Mustafa Kemal Mustafa kemal atatürk'ün Gençliğe Hitabe'de dile getirmiş olduğu “Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini müstevlîlerin siyâsî emelleriyle birleştirme edebilirler†sözlerine benzer bir uyarıda bulunmakta. Türk insanına maddî çıkar için vatanını satmamasını öğütlüyor.

İstiklâl terimi vatan terimi ile yakından ilgilidir. Her millet için üstünde yaşamış olduğu toprak onun için hayatî öneme haizdir. Vatan, tarih, din ve milletin kaynaştığı yerdir. Milletler yüzyıllar süresince yaşadıkları vatanla öylesine kaynaşırlar ki onları birbirlerinden ayırmak büyük sıkıntılara sebep olur.

Rûhumun senden, İlâhî şudur ama emeli:

Değmesin mâbedimin göğsüne nâ-mahrem eli

Bu ezanlar -ki şehâdetleri dinin temeli-

Ebedî yurdumun üstünde bana ait inlemeli.

Sekizinci kıtada “dinâ€in önemi ve yüceliği anlatılmıştır. Âkif'in bir müslüman olarak Allah'tan istediği en büyük şey mabedine yabancıların el dokunmaması ve dinin temeli olan ezanların yurdu üstünde ebedî olarak inlemesidir.

Şu ezanlar -ki şahadetleri dinin temeli-

mısraında “şahadet kelimesi şahitlik mânasına geldiği benzer biçimde ezanda geçen “Eşhedü en lâ ilâhe illallah, eşhedü enne Muhammeden resulullah†sözleri de kelime-i şehadeti karşılar. Bir kimsenin müslüman olmasının ilk şartı bu sözleri söylemesi ve bunlara inanmasıdır. devletimizde beş zaman okunan ezanlar milletimizin müslüman oluşuna şahadet etmektedir.

Başparmaktan sonrasında gelen parmağa şehadet parmağı denir. Şairane bir ifade ile göklere uzanmış minareler de şehadet parmağına benzer.

Türk tarihinde “dinâ€, “vatanâ€, “millet†ve “istiklâl†duyguları yüzyıllar süresince birbirine bağlı olarak yaşamış ve gelişmiştir. Türk milletinin varlığını bugünlere kadar getirmede ve bütün ülkelerde söz sahibi olmasında bu değerlerin görevi tahminlerin ötesinde çok olmuştur.

O vakit vecd ile bin secde eder -varsa- taşım;

Her cerîhamdan İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır, rûh-ı mücerred benzer biçimde yerden na‘şım

O vakit yükselerek arşa kıymet olurya kafam!

Bu dörtlükte konuşan şehittir. Türkler din ve vatan uğrunda canlarını her vakit seve seve vermişlerdir. İnancımıza gore şehitlerin direkt cennete gidecek olmaları da bunda etkili olmuştur. Uğruna can verdiği vatan kurtulursa naaşının Hz. İsa'nın göğe yükselmesi benzer biçimde arşa ulaşacağını, Allah'ın katında mevkiinin oldukça yüksek olacağını düşünüyor. (İstiklâl Marşı'nı izah etmek için kaleme alınan kitaplarda yazmayan, âdeta görmezden gelinip açıklanamayan üçüncü mısranın açıklamasıyla ilgili olarak kısa bir not vurgulamak isterim. Hz. İsa'ya eski edebî eserlerde "ruh-ı mücerret" de denirdi; bk. Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, XXII, s. 473)


İstiklâl Marşı Türkiye'de almış senedir nerede ise her gün söylenilmektedir. Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyeti'nde yetişmiş nesillerin en mühim toplumsal bağlarından birisini oluşturmaktadır. Okullarda, kışlada, meydanlarda, statlarda her insanın bir ağızdan saygı ve heyecanla söylediği ve dinlediği bir marştır. O, bundan sonra bizim millî birliğimizin yaşanmış olan sembolü haline gelmiştir.

Şanlı tarihimiz Kurtuluş Savaşı benzer biçimde yüzlerce zaferle doludur. Yeryüzündeki milletlere baktığımızda esarete hayır diyen, bağımsızlık mücadelesini canı pahasına icra eden toplumlar içinde Türk milleti ilk sıralarda yer almaktadır.


Çağımızda ön planda olan soğuk savaşlardır. Teknolojide, fikirde, sanatta bir yarış söz mevzusudur. Vatan, millet, bayrak söz mevzusu olunca inanılmaz bir çaba içine giren Türk insanı bilimde, sanatta, siyasette, sanayide, ekonomide aynı azmi ne yazık ki gösterememektedir. Türk milleti Kıbrıs Sulh Harekatı'nı saymazsak yetmiş senedir harp yüzü görmediği halde yapması ihtiyaç duyulan atılımları gerçekleştirememiştir. Tam bağımsızlıktan söz edebilmek için aydınlarımızın, sanatçılarımızın, ilim adamlarımızın, mühendislerimizin, siyasetçilerimizin de bağımsız düşünmeleri, “Avrupa ne der†endişesini bir tarafa bırakmaları gerekir.


İstiklâl Marşı'ndaki manevî hisleri bugün için de önemini korumaktadır. Onları korumada gösterilecek ihmalkârlık milletimizin varlığına kastetmek olacaktır. Bu düşüncelerle marşımızı dinlemek, tekrardan marş yazılmasına gerek duyulacak şartlarla karşılaşmamak için daima uyanık bulunmalıyız.

Âkif'in ölümünden kısa bir süre önce şairi ziyaret edenlerden birinin, İstiklâl Marşı için:

- Acaba, tekrardan yazılsa daha iyi olmaz mı? demesi üstüne şairin:

-Allah tekrar bu millete İstiklâl Marşı yazdırmasın! duasına katılıyor, marşımızın milletimizin bağımsızlığına kavuşmasına olan katkısının varlığının devamına da vesile olmasını temenni ediyorum.

BAKINIZ





  • Çanakkale, Mehmet Akif ve İstiklal Marşı temalı kompozisyon emek harcaması nasıl yapılır?


  • Azim ile ilgili kompozisyon emek harcaması nasıl yapılır?


  • Dostluk ile ilgili kompozisyon emek harcaması nasıl yapılır?




Bu bildiri 'en iyi çözüm' seçilmiştir.
İSTİKLAL MARŞI

İstiklâl Marşı'nın yazıldığı tarihte Anadolu'nun pek çok şehri işgal altındaydı. Çok önemli bir devleti dört yıl benzer biçimde kısa bir sürede kaybeden Türk milletinin bağımsızlığı tehlikedeydi.





Âkif'in İstiklâl Marşı'nı yazması kolay olmamıştır. Bu güçlük, şairin sanatçılığı yönünden değildi. Şairi bu marşı yazmaktan alıkoyan sebep, bu sebeple para mükafatının konmuş olmasıydı. Türk milletinin istiklâl ve vatanseverliğini para için terennüm etmek ona ters geliyordu. Bu yüzden açılan yarışmaya katılmadı. Yarışmaya yüzlerce şiir gelmesine karşın bunların hiçbiri beğenilmedi. Dönemin Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver istenilen marşın yazılamadığı kanaatindeydi. Ona gore bu marşı ama M.Âkif yazabilirdi. Para ödülünün kaldırıldığını söyleyerek marşı yazmasını rica etti. 724 yaratı arasından seçilen 7 şiir Büyük Millet Meclisi'nde okundu ve Âkif'in şiiri arka arkaya üç kez okunarak kabul edildi.


Burada İstiklâl Marşı'nın belirtilmesi ihtiyaç duyulan bir yönü de gerek söz, gerekse şiir kalitesi bakımından yeryüzündeki millî marşların hiçbiriyle ölçülemeyecek kadar üstün ve varlıklı mânalı bir şiir olmasıdır. Bu marş, Türk milleti benzer biçimde dünyaya başat olmuş bir milletin bigün istiklâlini kurtarmak zorunda kalışındaki çelişkiyi de dile getirmektedir.

Mehmet Âkif, tüm şiirlerinde toplumsal mevzulara yer veren, söylediklerini hakkaten duyan bir şairdir. İstiklâl Savaşı'na katılanların his ve inançlarına bizzat haiz olduğundan onlara en iyi şekilde tercüman olmuştur.

Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın

Kim bilir beliki yarın olurya yarından da yakın

mısraları gelecekten ümidini kesmediğini ve Allah'ın Türk milletine göstereceği mutlu günlere olan inancını gösterir. Bu mısralarda anlatılan inanç yardımıyla askerin morali yükselmiş ve zaferin kazanılmasında katkısı büyük olmuştur.

İstiklâl Savaşı Türk milletinin hayatta kalma savaşıdır. Bu şekilde yıllarda milletler kendilerini yaşatan temel değerlerin farkına varırlar. Vatan, millet, özgürlük, bağımsızlık ve din benzer biçimde kavramların önemi sulh ortamlarında pek anlaşılmaz. Hatta onları umursamayanlar dahi vardır. Milleti ölümle burunu buruna getiren savaşlar bu değerlerin ne m^na ifade ettiğini anlamalarına yol açarlar. Bu tür durumlar o şekilde güçlü kavramlar haline gelir ki onlar olmadan yaşanamaz. Bundan dolayıdır ki millet onlar uğruna ölümü göze alır.

Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten son olarak ocak.

O, bana ait milletimin yıldızıdır, parlayacak,

O, benimdir; o, bana ait milletimindir ama!

Bu kıtada söz mevzusu olan “al sancakâ€tır. Al sancak Türk milletinin sembolüdür. Türk bayrağının al rengi, şairde alevi çağrıştırır. Türk milletinden bir aile yaşamaya devam etmiş olduğu müddetçe bu bayrağın alevi bu şafaklarda sönmeyecektir.

Gökteki yıldıza kimsenin elini dokunduramayacağı benzer biçimde Türk milletinin yıldızı olan bayrağa da kimse el süremez. Bayrak için “o, bana ait milletimindir†diyerek onu sahiplenir.

Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!

Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu sertlik, bu celâl

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonrasında helâl...

Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!

Bu mısralarda Türk bayrağını kendisini imrenen sevgiliye benzetir. Yurdumuzu işgal eden Yunanlılar'ın, Fransızlar'ın, İngilizleri'in bayraklarının varlığı Türk bayrağını üzmüş ve kaşlarını çatmasına yol açmıştır. Ozan bunun askerin moralini bozacağını düşünerek ondan kaşlarını çatmaması icap ettiğini, başka bayrakların oluşuna kendi rızasının olmadığını anlatmaya çalışır.


"Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklâl" mısraında “Hak†kelimesi mealde kullanılmıştır. Bunlardan biride birisi Allah, öbürü adalettir. Âkif bu sözleriyle istiklâl ve hak terimi içinde ilgi kurar. Allah'a ve adalete inanan Türk milletinin ebediyyen bağımsız yaşama hakkına haiz bulunduğunu düşünür.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

Bana ait inanç dolu göğsüm benzer biçimde serhaddim var.

mısralarında milletimiz ile düşmanlar karşılaştırılmıştır. Garp maddî silahlarının üstünlüğüne güvenerek Türkiye'ye saldırmıştır. Düşmanların tabanca üstünlüğüne karşı Türkler'in hiçbir şey ile sarsılmayan “imanâ€ları vardır. İnsanı üstün kılan şey maddî gücü değildir, imanıdır. Manevî değerlere dayanmayan güç insanî bir kıymet taşımaz. Tarih, inanan insanların buna benzer sayısız zaferleriyle doludur.

Ulusun, korkma! Nasıl bu şekilde bir imanı boğar,

“Medeniyyet!†söylediğin tek dişi kalmış canavar?


mısraları da çok vakit yanlış anlaşılıyor. Buradaki “ulusun†kelimesinin büyüksün manasından ziyade “Medeniyet söylediğin tek dişi kalmış canavar bırak ulusun dursun†anlamındadır. Fakat Avrupa ile ilişkilerin düzelmesinden sonrasında büyüksün anlamının olduğu da düşünülmeye başlanmıştır. ülkemize hücum eden, hanım, çoluk çocuk demeden insanımızı öldüren düşmanlara harp hemen “canavar†denmesi aslen acayip bir ifade değildir. Canavarların dahi yapmayacağı vahşeti yapanlara, üstelik bu konuyu barbar olduklarını iddia ettikleri Türk milletine uygarlık götürüyoruz iddiasıyla gerçekleştirenlere ozan ne demeliydi? Garp, o devirlerde Türkler'i barbarlıkla suçlamıştır, vatanımıza saldırmalarında bu saçma düşüncelerinin oranı büyüktür. Maalesef bir takım Türk aydınları da barışseverlik adına bu mısralara bakarak bir ara Âkif'i uygarlık düşmanı olarak göstermeye çalışmışlardır. Bu mevzuda sağ duyu galip gelmiş, bu iddialardan vazgeçilmiştir. Ozan uygarlığı değildir uygarlık adına yurdumuzu işgal edenleri suçlamaktadır. Maddî kuvvet ne kadar zalim olursa insanlık nazarında o denli alçalır. Hiçbir kuvvet zulmü ve saldırganlığı meşru kılamaz.


"Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı" mısraında ozan Türk Devleti'nin kurucusu Mustafa Kemal Mustafa kemal atatürk'ün Gençliğe Hitabe'de dile getirmiş olduğu “Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini müstevlîlerin siyâsî emelleriyle birleştirme edebilirler†sözlerine benzer bir uyarıda bulunmakta. Türk insanına maddî çıkar için vatanını satmamasını öğütlüyor.

İstiklâl terimi vatan terimi ile yakından ilgilidir. Her millet için üstünde yaşamış olduğu toprak onun için hayatî öneme haizdir. Vatan, tarih, din ve milletin kaynaştığı yerdir. Milletler yüzyıllar süresince yaşadıkları vatanla öylesine kaynaşırlar ki onları birbirlerinden ayırmak büyük sıkıntılara sebep olur.

Rûhumun senden, İlâhî şudur ama emeli:

Değmesin mâbedimin göğsüne nâ-mahrem eli

Bu ezanlar -ki şehâdetleri dinin temeli-

Ebedî yurdumun üstünde bana ait inlemeli.

Sekizinci kıtada “dinâ€in önemi ve yüceliği anlatılmıştır. Âkif'in bir müslüman olarak Allah'tan istediği en büyük şey mabedine yabancıların el dokunmaması ve dinin temeli olan ezanların yurdu üstünde ebedî olarak inlemesidir.

Şu ezanlar -ki şahadetleri dinin temeli-

mısraında “şahadet kelimesi şahitlik mânasına geldiği benzer biçimde ezanda geçen “Eşhedü en lâ ilâhe illallah, eşhedü enne Muhammeden resulullah†sözleri de kelime-i şehadeti karşılar. Bir kimsenin müslüman olmasının ilk şartı bu sözleri söylemesi ve bunlara inanmasıdır. devletimizde beş zaman okunan ezanlar milletimizin müslüman oluşuna şahadet etmektedir.

Başparmaktan sonrasında gelen parmağa şehadet parmağı denir. Şairane bir ifade ile göklere uzanmış minareler de şehadet parmağına benzer.

Türk tarihinde “dinâ€, “vatanâ€, “millet†ve “istiklâl†duyguları yüzyıllar süresince birbirine bağlı olarak yaşamış ve gelişmiştir. Türk milletinin varlığını bugünlere kadar getirmede ve bütün ülkelerde söz sahibi olmasında bu değerlerin görevi tahminlerin ötesinde çok olmuştur.

O vakit vecd ile bin secde eder -varsa- taşım;

Her cerîhamdan İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır, rûh-ı mücerred benzer biçimde yerden na‘şım

O vakit yükselerek arşa kıymet olurya kafam!

Bu dörtlükte konuşan şehittir. Türkler din ve vatan uğrunda canlarını her vakit seve seve vermişlerdir. İnancımıza gore şehitlerin direkt cennete gidecek olmaları da bunda etkili olmuştur. Uğruna can verdiği vatan kurtulursa naaşının Hz. İsa'nın göğe yükselmesi benzer biçimde arşa ulaşacağını, Allah'ın katında mevkiinin oldukça yüksek olacağını düşünüyor. (İstiklâl Marşı'nı izah etmek için kaleme alınan kitaplarda yazmayan, âdeta görmezden gelinip açıklanamayan üçüncü mısranın açıklamasıyla ilgili olarak kısa bir not vurgulamak isterim. Hz. İsa'ya eski edebî eserlerde "ruh-ı mücerret" de denirdi; bk. Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, XXII, s. 473)


İstiklâl Marşı Türkiye'de almış senedir nerede ise her gün söylenilmektedir. Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyeti'nde yetişmiş nesillerin en mühim toplumsal bağlarından birisini oluşturmaktadır. Okullarda, kışlada, meydanlarda, statlarda her insanın bir ağızdan saygı ve heyecanla söylediği ve dinlediği bir marştır. O, bundan sonra bizim millî birliğimizin yaşanmış olan sembolü haline gelmiştir.

Şanlı tarihimiz Kurtuluş Savaşı benzer biçimde yüzlerce zaferle doludur. Yeryüzündeki milletlere baktığımızda esarete hayır diyen, bağımsızlık mücadelesini canı pahasına icra eden toplumlar içinde Türk milleti ilk sıralarda yer almaktadır.


Çağımızda ön planda olan soğuk savaşlardır. Teknolojide, fikirde, sanatta bir yarış söz mevzusudur. Vatan, millet, bayrak söz mevzusu olunca inanılmaz bir çaba içine giren Türk insanı bilimde, sanatta, siyasette, sanayide, ekonomide aynı azmi ne yazık ki gösterememektedir. Türk milleti Kıbrıs Sulh Harekatı'nı saymazsak yetmiş senedir harp yüzü görmediği halde yapması ihtiyaç duyulan atılımları gerçekleştirememiştir. Tam bağımsızlıktan söz edebilmek için aydınlarımızın, sanatçılarımızın, ilim adamlarımızın, mühendislerimizin, siyasetçilerimizin de bağımsız düşünmeleri, “Avrupa ne der†endişesini bir tarafa bırakmaları gerekir.


İstiklâl Marşı'ndaki manevî hisleri bugün için de önemini korumaktadır. Onları korumada gösterilecek ihmalkârlık milletimizin varlığına kastetmek olacaktır. Bu düşüncelerle marşımızı dinlemek, tekrardan marş yazılmasına gerek duyulacak şartlarla karşılaşmamak için daima uyanık bulunmalıyız.

Âkif'in ölümünden kısa bir süre önce şairi ziyaret edenlerden birinin, İstiklâl Marşı için:

- Acaba, tekrardan yazılsa daha iyi olmaz mı? demesi üstüne şairin:

-Allah tekrar bu millete İstiklâl Marşı yazdırmasın! duasına katılıyor, marşımızın milletimizin bağımsızlığına kavuşmasına olan katkısının varlığının devamına da vesile olmasını temenni ediyorum.

BAKINIZ




 

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: İstiklal Marşı ile ilgili kompozisyon çalışması nasıl yapılır?
İstiklal Marşı ile ilgili kompozisyon çalışması nasıl yapılır?
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/istiklal-mars-ile-ilgili-kompozisyon.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/istiklal-mars-ile-ilgili-kompozisyon.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content