Canlıların atalarına çekmelerinin sırrını açıklayan bir bilim dalı olan ve artık genetik bilimi olarak yoluna devm eden kalıtım (soyaçekim) ...
Canlıların atalarına çekmelerinin sırrını açıklayan bir bilim dalı olan ve artık genetik bilimi olarak yoluna devm eden kalıtım (soyaçekim) ile ilgili bilgiler.
KALITIM (soyaçekim), bir canlı varlığın ana-babasına, ya da daha önceki atalarına çekmesidir.
Yeryüzünde her gün milyonlarca canlı dünyaya gelmektedir. Bunlardan kimisi doğdukları dakikadan beri ana-babalarına benzerler; kimisi de hayatlarının çeşitli safhalarında çeşitli değişimler, özellikler gösterebilirler. Mesela kelebek, doğduğunda tırtıl özelliğindedir; insan ise küçücük bir bebektir. Bu şekilde olmasına rağmen gene de tüm canlılar, sonunda, her bakımdan, onları üreten ana – babaya benzerler. Bu benzerlik, bir canlıya ilişik genel yapının, hususi karakterlerin ana – babadan yavruya geçmesiyle olur. İşte, gerek dış görünüş, gerekse yaşama şekli bakımından, yeni dölün eski döle benzemesine, bu benzerliği elde eden etkenlerin ana – babadan yavrulara geçmesine «kalıtım-soyaçekim» (irsiyet, kalıtım) denir.
Kalıtım mevzusu, tabiat bilginlerini, filozofları çok eskiden beri uğraştıran en mühim konulardan biridir. Hücreler hangi etkilerle farklılaşıp birleşerek belli bir biçim ve yapıda bir canlı meydana getirirler. Bir canlıda görülen genel yapı, hususi karakterler iyi mi olup da o canlının ürettiği ikinci dölde de ortaya çıkar? Çeşitli karakterler taşıyan canlılar birleşince meydana gelen ikinci dölde bu karakterler ne biçim olur? İşte bunlar tabiat ile ilgilenen bilim insanlarını öteden beri üstünde çalışmış oldukları başlıca mevzular olmuştur.
Bilim tarihinde bu mevzunun iki bakımdan ele alındığını görüyoruz. Bunlardan ilki, Buffon, Spencer, Darwin şeklinde tabiat bilginlerinin, filozofların kuramlar durumundaki emekleri; ikincisi ise Mendel ve Naudin şeklinde bilginlerin deneysel çalışmalarıdır.
Daha sonraki çağlarda ise tabiat bilginleri, bilhassa, Avusturyalı Mendel, kalıtımı deneylere dayanan yeni bir anlayışla ele aldı. 1822-1884 yılları*içinde yaşamış olan bu Avusturyalı alim 1853 – 1864 arasındaki 11 yıl içinde bahçesinde fasulye ve bezelye yetiştirmiş, bunlar üstünde kalıtım bakımından bilimsel emekler yapmıştır. Bu deneylerin sonunda Mendel, kalıtsal karakterlerin bir dölden ikinci döle geçmesinde yargı devam eden esasları kati kanunlarla belirtmiştir.
Bakınız Mendel Kanunları
Genetik Bilimi
Mendel deneylerinin yapılışından ortalama olarak 40 yıl sonrasında tekrardan ele alınması, kalıtım üstündeki bilimsel çalışmaların bir düzene girmesini elde etmiştir. 1900 yılına gelinceye kadar tabiat bilginleri, karakterlerin bir dölden ötekine geçişini çeşitli şekillerde yorumlamışlar, kati, bilimsel bir netice elde edememişlerdi, hatta bazı bilginler karakterlerin bir kurala gore değil de tesadüfen meydana çıktığına inanıyorlardı. Mendel kanunlarının ortaya koyduğu gerçekler yardımıyla bugün, dünyaya yeni gelen bir canlıda ortaya çıkan karakterler aslında bir matematiksel kanunu kesinliğiyle açıklanabilmektedir. İşte kalıtımı böylece yeni bir açıdan ele alan bilime «genetik» denir.
İnsanlarda Kalıtım
Kalıtım bilgilerinin insanoğlu bakımından incelenmesi oldukça güç bir mevzudur; bu sebeple, insanoğlu üstünde yapılacak gözlemler bir gözlem kesinliğinde olması imkansız. Ek olarak, çeşitli ırklar arasındaki birleşmelerden dolayı saf ırk bulmak kolay değildir. Bununla birlikte, insanlarda da kalıtım kanunlarına uygun olarak ana – babalardan yavrulara geçen bazı düzgüsel ve anormal karakterlerin bulunmuş olduğu birçok olaylardan anlaşılmaktadır. Vücudun genel biçimi, boy, yüz hatları, deri rengi, kan grupları şeklinde karakterler kalıtım kanunlarına gore ana – babadan yavrulara geçer.
İnsanlarda ana-babadan yavrulara geçen anormal karakterler içinde bazı hastalıklar da vardır. Deride, kıllarda, gözün damar tabakasında rengin kısmen, ya da tamamen kaybolması hali olan albinizm bunlardan biridir. Bu anormallik başattır şu demek oluyor ki baskındır.
Ana – babadan çocuğa derhal daima geçer. Trombin yokluğundan kanın ağır pıhtılaşmsaı anormalliği olan «hemofili» ise çekinik bir karakterdir, anneden çocuğa geçer, yalnız adam çocuklarda görülür. Yeşille kırmızıy ayırd edememe anormalliği olan «daltonizm» de hemofili şeklinde çekinik bir karakterin sebep olduğu kalıtsal bir hastalıktır. Bunlardan başka, kimi zaman çekinik, kimi zaman de başat hareketlerin sebep olduğu hastalıklar içinde, guatr, şeker hastalığı kalıtsal anemi (kansızlık), bir çeşit sarılıkla bir çeşit sara vardır.
Aynı aileden gelen birçok fertlerin, belli bir alanda üstün başarı sağlamalarından ise, zihne ilişik özelliklerin de kimi zaman kalıtsal olabileceği anlaşılmaktadır. Buna, iki yüz yıl süresince meşhur müzisyenler yetiştirmiş olan Bach ailesi örnek olarak gösterilebilir.
Bazı ırkların fena karakterler taşıdıkları, aptal oldukları, katliam işleyen kimselerin çocuklarında da bu eğilimin ortaya çıkabileceği birçok kimseler tarafınca ileri sürülmüş, buna karşı yersiz tedbirler alındığı olmuştur. Nazi Almanya’daki tutum bu davranışın bir örneğidir. Bu görüşlerin bilim bakımından yanlış olduğu görülmüştür. Bugün cemiyet üstündeki bilimsel incelemeler yardımıyla insanların kalıtsal bünyelerine karışarak değil, onlara iyi yaşam seviyesi, kafi eğitim imkanları sağlayarak mükemmelleştirilebileceği kabul edilmektedir.
Nebat ve Hayvanların Islahı
Kalıtım mevzusundaki bilgilerin hayata uygulanabilecek değerleri de vardır. İnsanlar, bu yoldan birçok nebat ve hayvan türlerini ıslah ederek, istedikleri özellikleri taşıyan, kendileri için daha verimli olan değişik türler elde etmeyi başarmışlardır.
Bitkiler ıslah edilirken fazla ürün almak, ürünün iyi kaliteli olmasını sağlamak; hayvanlar ıslah edilirken de, mesela koyunsa kıllarının uzun, kıvırcık olmasını, inekse fazla süt vermesini sağlamak göz önünde bulundurulur. Bunlar saf ırktan olanların üretilmesiyle sağlanır.
YORUMLAR