KANLAMAK g. f. Bir şeyi kanlamak, onu kana bulamak, kanla lekelemek, ona kan sürmek: Gömleğinin kolunu kanlamışsın. Ellerini kanlam...
KANLAMAK g. f. Bir şeyi kanlamak, onu kana bulamak, kanla lekelemek, ona kan sürmek: Gömleğinin kolunu kanlamışsın. Ellerini kanlamamak için eldiven kullanmak.
♦ kanlanmak dönşl. f.
1. üstüne kan bulaşmak: Çocuğun üstü başı kanlanmış.
2. Bir kimse sözkonusuysa, kanı çoğalmak: Sağlığına itina gösterince bir ayda tekrardan kanlanıp canlandı.
3. Bir organ, bilhassa göz sözkonusuysa, kanla kaplanmak, kanlı duruma gelmek: Gözleri kanlanmak.
♦ kanlandırmak ettirg. f. Kanlanmasını sağlamak, kanlanmasına niçin olmak: Almış olduğu ilaçlar ve gıdalar hastayı kısa zamanda kanlandırdı, canlandırdı. Duman gözlerini kanlandırmış.
♦ kanlanmak dönşl. f.
1. üstüne kan bulaşmak: Çocuğun üstü başı kanlanmış.
2. Bir kimse sözkonusuysa, kanı çoğalmak: Sağlığına itina gösterince bir ayda tekrardan kanlanıp canlandı.
3. Bir organ, bilhassa göz sözkonusuysa, kanla kaplanmak, kanlı duruma gelmek: Gözleri kanlanmak.
♦ kanlandırmak ettirg. f. Kanlanmasını sağlamak, kanlanmasına niçin olmak: Almış olduğu ilaçlar ve gıdalar hastayı kısa zamanda kanlandırdı, canlandırdı. Duman gözlerini kanlandırmış.
Kaynak: Büyük Larousse
kanlamak ingilizcesi
- to stain (something) with blood; to smear (something) with blood
YORUMLAR