KANMAK gçz. f. 1. Bir kimseye, bir şeye kanmak, ona, o şeye inanmak: Ona kanıp peşinden gitmeseydin, bunlar başına gelmezdi. Dedi...
KANMAK gçz. f.
1. Bir kimseye, bir şeye kanmak, ona, o şeye inanmak: Ona kanıp peşinden gitmeseydin, bunlar başına gelmezdi. Dedikodulara, söylentilere kanmak.
2. Bir kimseye, bir şeye, bir şeyine kanmak, bir kimsenin anlattığı bir olayın, söylediği bir sözün vb. doğru olduğuna inanarak aldanmak: Bu boş vaatlere kanmam.
3. (Bir şeye) kanmak, soyut ya da somut bir şey sözkonusuysa, artık onu istemeyecek kadar doygun duruma gelmek: Suya, paraya, zenginliğe, sevgiye kanmak.
4. Bir şeyle kanmamak, onunla yetinmemek, daha fazlasını istemek: O bu parayla kanmaz.
5. Kana kana, doyuncaya dek, bol bol: Su bol, kana kana iç.
♦ kandırmak ettirg. f.
1. Bir kimseyi (bir şey yapmaya) kandırmak, onun o şeye inanmasını sağlamak, bir şey yapmaya ikna etmek; inandırmak: Onu da kandırdık, hep birlikte sinemaya gideceğiz.
2. Bir kimseyi kandırmak, onu şu ya da bu biçimde aldatmak: Bütün bu sözler beni kandırmak için söylenmiş.
3. Bir kimseyi kandırmak, içme, yeme isteğini, gereksinimini gidermek.
♦ kandırılmak edilg. f. Kandırmak eylemine konu olmak.
Kaynak: Büyük Larousse
1. Bir kimseye, bir şeye kanmak, ona, o şeye inanmak: Ona kanıp peşinden gitmeseydin, bunlar başına gelmezdi. Dedikodulara, söylentilere kanmak.
2. Bir kimseye, bir şeye, bir şeyine kanmak, bir kimsenin anlattığı bir olayın, söylediği bir sözün vb. doğru olduğuna inanarak aldanmak: Bu boş vaatlere kanmam.
3. (Bir şeye) kanmak, soyut ya da somut bir şey sözkonusuysa, artık onu istemeyecek kadar doygun duruma gelmek: Suya, paraya, zenginliğe, sevgiye kanmak.
4. Bir şeyle kanmamak, onunla yetinmemek, daha fazlasını istemek: O bu parayla kanmaz.
5. Kana kana, doyuncaya dek, bol bol: Su bol, kana kana iç.
♦ kandırmak ettirg. f.
1. Bir kimseyi (bir şey yapmaya) kandırmak, onun o şeye inanmasını sağlamak, bir şey yapmaya ikna etmek; inandırmak: Onu da kandırdık, hep birlikte sinemaya gideceğiz.
2. Bir kimseyi kandırmak, onu şu ya da bu biçimde aldatmak: Bütün bu sözler beni kandırmak için söylenmiş.
3. Bir kimseyi kandırmak, içme, yeme isteğini, gereksinimini gidermek.
♦ kandırılmak edilg. f. Kandırmak eylemine konu olmak.
Kaynak: Büyük Larousse
kanmak
(-e durum ekiyle kullanılan fiil)
1 . Söylenilen sözün, anlatılan konunun doğruluğuna inanmak.
2 . (tatlı sözlere) Aldanmak.
3 . (soyut veya somut olarak) Bir ihtiyacını, bir isteğini yeteri kadar karşılamış olmak, doymak:
"Siz bile bu şekil, renk, koku zenginliğine kanmış ve yorulmuş ruhunuzla..."- R. N. Güntekin.
4 . Yetinmek, iktifa etmek:
"Odalarının keçeleri üstüne serilmiş seccadelerde bazen namaz kılmakla kanmayarak, çoraplarını çıkarır."- A. H. Tanpınar.
(-e durum ekiyle kullanılan fiil)
1 . Söylenilen sözün, anlatılan konunun doğruluğuna inanmak.
2 . (tatlı sözlere) Aldanmak.
3 . (soyut veya somut olarak) Bir ihtiyacını, bir isteğini yeteri kadar karşılamış olmak, doymak:
"Siz bile bu şekil, renk, koku zenginliğine kanmış ve yorulmuş ruhunuzla..."- R. N. Güntekin.
4 . Yetinmek, iktifa etmek:
"Odalarının keçeleri üstüne serilmiş seccadelerde bazen namaz kılmakla kanmayarak, çoraplarını çıkarır."- A. H. Tanpınar.
kanmak ingilizcesi
1. /a/ to be fooled, be taken in (by).
2. /a/ to believe.
3. /a/ to have had one´s fill (of).
4. /la/ to be contented (with), be satisfied (with). kana kana içmek to drink one´s fill.
1. /a/ to be fooled, be taken in (by).
2. /a/ to believe.
3. /a/ to have had one´s fill (of).
4. /la/ to be contented (with), be satisfied (with). kana kana içmek to drink one´s fill.
YORUMLAR