Laiklik ne anlamına gelir? Laiklik hakkında ansiklopedik bilgiler. Türkiye’de laiklik ile ilgili bilgiler. Laiklik nedir? LAİKLİK, hukuki ...
Laiklik ne anlamına gelir? Laiklik hakkında ansiklopedik bilgiler. Türkiye’de laiklik ile ilgili bilgiler. Laiklik nedir?
LAİKLİK, hukuki açıdan devlet ile din işlerinin ayrılmış olduğu; devletin din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından yansız olması (Laisizm) anlamına gelmektedir.
Kökeni Latince laicus olan laik sözcüğü, Fransızcadaki laic ya da laique önadından (ödat) dilimize girmiş, ilk kullanıldığı garp dillerindeki “dine ve kiliseye bağlı olmayan” anlamını daha geniş bir hukuk ve anayasa terimi olarak yukarıdaki tanımıyla taşımıştır: Türkiye Cumhuriyeti; toplumun huzuru, ulusal dayanışma ve hak anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Mustafa kemal atatürk milliyetçiliğine bağlı, ilk başlarda belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve toplumsal bir hukuk devletidir” (Anayasa, madde 2, 18 Ekim 1982).
Bizdeki uygulamalar anayasayla ilgili bilimsel çalışmalarında işleyen Prof. Mümtaz Soysal, fikirlerini şu şekilde belirtir: “Türk toplumunun hususi şartları ve Kurtuluş Savaşı’ndan sonrasında geçirdiği devrim, laiklik ilkesine, sayrlar haricinde değişik bir öğenin daha eklenmesini mecburi kılıyor. Bu da dinin cemiyet işlerinden, toplumsal görevlerinden sıyrılıp “vicdanlara itilmesi”, kişilerin iç dünyalarından dışarıya taşmayan bir inançlar bütünü sayı-labilmesi. Bu, bununla birlikte dünya işleriyle çok yakıntan ilgili olan Müslümanlığın kendi içinde de bir reforma girişmek demek. Bir bakrma Mustafa kemal atatürk’ün uygulamak istediği laiklik, dini toplumsal olmaktan çıkarıp kişiselleştirmektir. Laik devlet, yalnız mezhepler içinde fark gütmeyen, resmi bir dini olmayan, dinsel kurallarla iş görmeyen bir devlet olmakla kalmamalı, bununla birlikte dinin vicdanlara itilmesi için lüzumlu önlemleri de alabilen bir devlet olmalıydı…” Anayasanın anlamı, 2.b., 171).
Türkiye’de Laiklik. Osmanlı İmparatorluğu tam bir teokratik monarşi (dinsel güce de dayalı tek şahıs yönetimi) sayılır. Padişahın din işleri için vekilliğini verdiği şeyhülislam, ulema denen medrese çıkışlı tüm din adamlarının başındadır. Bu dinsel otoriteler her işin din açısından uygun olup olmadığını belirten fetva yetkisinden başka uygar toplumlarda dört güç olarak özetlenen derhal tüm kaynaklara sahiptiler. Bu şekilde bir devlet yapısından laik cumhuriyete geçiş, tarihsel süreç açısından fakat devrim sözüyle açıklanabilecek bir hız taşır devletimizde. Türkiye’de laikliğe giden yolun apaçıklığı, saltanatla halifetin (1 Kasım 1922-3 Mart 1924), peşinden Şer’iye (Din işleri) ve Evkaf Vekâleti’nin kaldırılmasıyla şer’i mahkemelerin yerini bağımsız yargı organlarının alışıdır (8 Nisan 1924). Tahsil birliği, medreselerin ve tekkelerin kapatılışı şeklinde yan uygulamalar bu anada ilkelerin sağlanmasından sonrasında gerçekleşti. Mustafa kemal atatürk’ün anayasadaki laikliğe aykırı maddeleri işaret etmesinden sonrasında ilkin 10 Nisan 1928 tarihindeki 1222 sayılı sonrasında 5 Şubat 1937 tarihindeki 3115 sayılı yasa, anayasada eskiden kalmış tüm pürüzleri ayıklayarak laikliği Türkiye Cumhuriyeti anayasasına uygun, uygar bir uygulama şekline getirdi.
Son anayasamız şu hükmü taşır (madde 136): “Genel İdare İçinde yer edinen Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi ışığında tüm siyasal görüş ve düşünüşlerin haricinde kalmış olarak milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi gaye edinerek, hususi kanunda gösterilen görevleri yerine getirir.” “Siyasal partilerin tüzük ve programları, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olması imkansız.”
YORUMLAR