machu picchu (1460-1470) machu picchu, peru ınka imparatoru pachacutec 15. yüzyılda manchu picchu olarak bilinen dağda bulutlar içinde bir ş...
machu picchu (1460-1470) machu picchu, peru
ınka imparatoru pachacutec 15. yüzyılda manchu picchu olarak bilinen dağda bulutlar içinde bir şehir inşa ettirmiştir. bu muhteşem yerleşim merkezi and platosundan başlayarak balta girmemiş amazon ormanlarının urubamba nehrine kadar uzanmaktadır. inkalar tarafından çiçek hastalığı salgınından dolayı terkedilmiştir. ispanyolların inka imparatorluğu’nu ele geçirmelerinden sonra şehir 300 yıl boyunca âkayıpâ olarak kalmış ve 1911 yılında hiram bingham tarafından tekrar bulunmuştur.
- - - - - - - - - - - - - - - -
cusco’dan dünyaca ünlü machu picchu’ya gitmek için bir kaç gün önce tren bileti almak gerekiyor. oldukça fakir olan ülkenin en önemli gelirini inkaların izlerini sürmeye gelen turistlerin bıraktığı dövizler oluşturuyor. bu nedenle kayıp kente machu picchu’ya gitmek oldukça pahalı. (170 dolar ile 400 dolar arasında değişiyor.)
andların yüksek dağlarında bulunan bu antik kente ulaşmak için önce cusco’daki san pedro istasyonu' ndan kalkan turist trenine binmek gerekiyor. fakat bir çok gezgin arkadaşla birlikte trende yer bulamadığımız için özel bir minbüsle iki saatlik bir yolculuğun ardından urubamba vadisi’ndeki tarihi inka kentlerinden biri olan ollantaytampo’ya varıyoruz. burası 2.800 metre yüksekliğinde, taş bloklarla teraslamanın en güzel örneklerinin görülebileceği bir başka inka kenti. kısa bir mola’nın ardından cusco’dan gelen machu picchu trenine biniyoruz.
virajlı yollardan ilerleyerek karlı and dağları manzarası eşliğinde bir saat daha gidip son durak olan termal kaplıcalarıyla ünlün aguas calientes’e ulaşıyoruz. dünyanın dört bir yanından gelen turistlerin kayıp kente bir an önce ulaşmak için duydukları heyecan yüzlerinden okunuyor. ancak yolculuk henüz bitmedi. etrafta mahşeri bir kalabalık var. tüm rehberler kendi gruplarını bir köşede tamamlayıp çıkışa hazırlıyorlar. machu picchu’yu görmeye gelenlerin hepsi öncelikle buraya gelmek zorunda. buradan sonra kayıp kente ulaşmanın iki yolu var. bunlardan ilki âinca trailâ denilen ve yerel bir acenteden alınan profesyonel destekle üç ile beş gün arasında değişen 88 km’lik bir yürüyüş yoluyla kamplar kurarak tepeler, dağlar, bayırlar çıkıp kayıp kente ulaşmak. ikincisi ise bizim de tercih ettiğimiz şekilde geri kalan yolu otobüslerle çıkıp machu picchu’yu günübirlik ziyaret etmek.
gençlik dağı anlamına gelen machu picchu, urubamba vadisi’nin yamaçlarında, 2 bin 430 metre yükseliğindeki bir tepenin tam sırtında bulunuyor. 1450 yılında inşasına kral pachacuti zamanında başlanan kent 1493'te tamamlanmış. anlatılanlara göre ispanyol işgali sonucu şehirlerini peş peşe kaybeden inka liderleri 1536 yılında etraflarındaki az sayıda insanla birlikte bu gizemli kente yerleşir ve ülkeyi 30 yıl daha buradan idare eder. inkalar, kaleleri 16. yüzyılda işgalci ispanyollardan korunmak amacıyla kullanırlar. saklı kent adıyla da bilinen yapı, inkalar tarafınan işgale direnmenin bir sembolü olarak da kabul ediliyor. şehrin tam olarak hangi nedenle yapıldığı ise hâlâ bilinmiyor.
rivayete göre güneş tanrısı inti'ye daha yakın olabilmek için, ya da tanrılar ve seçkin insanlar için inşa edildiği ysöyleniyor. işgalci ispanyollar bir efsane olarak duydukları bu büyülü şehri bulmak için çok uğraşmışlar ama başarılı olamazlar. 50 yılda binlerce işçi tarafından inşa edilen bu kentte güneşin çocukları sadece yüz yıl kadar yaşarlar. son seçkin inkalı'nın da ölümüyle şehir hala tam olarak bilinmeyen nedenle büyük bir sessizliğe gömülür. yıllar, yüzyıllar birbirini kovalarken, bu arada saklı kentin üzeri, and dağları'nın zirvelerinde yavaş ama sabırla gelişen orman tarafından sessizce örtülür. insanlık tarihinin gizemli medeniyetlerinden biri olan inkaların en görkemli şehrinin bu sessiz bekleyişi tıpkı mısır’ın gizemli piramitleri, kaboçya’nın efsane angkor’u, java’ın ünlü borabodur’u, ege’nin efes antik kenti, batı anadolu’nun truvası gibi yüzyıllar süren bir yeraltı uykusuna yatar. ta ki 1911 yılında bölgeye gelen amerikalı tarihçi profesör hiram bingham a kadar... profesör bingham, inkaların ispanyollara karşı son savaşlarını verdikleri vilcabamba kentini ararken machu picchu’yu tesadüfen bulur. hem de 9 yaşındaki küçücük bir çocuğun yardımıyla.
bingham; dünyanın en önemli arkeolojik keşiflerinden birini gerçekleştirdiğini hemen farkeder. ancak yaklaşık 500 yıllık bitki örtüsünü temizleyecek ne malzemeye ne de adama sahip olmadığı için çevrenin fotoğraflarını çekip abd'ye geri döner ve ertesi yıl tam teçhizat ve çok sayıda işçiyle gelerek arkeoloji tarihte yeni bir sayfa açmayı başarır ve tüm dünyaya inkaları tanıtır. 1983’te unesco tarafından âdünya mirasıâ kapsamına
alınır ve çevre düzenlemesi yapılarak ziyarete açılır.
bir dünya gezgini olarak geç de olsa nihayet amerika kıtasının en gizemli mekanına ayak basıyorum. inkalar’ın güneş tanrısı inti’nin bir etkisi mi yoksa sadece 2430 metre yüksekliğinden mi olacak, müthiş bir sıcaklıkla karşılıyor bizi machu picchu. her yerde olduğu gibi yine japon turistler herkesten önce gelip makinalarındaki pozları yarılamışlar bile. (sadece yogyakarta’daki prambanan tapınağı’na onlardan önce girmeyi başarmıştım.)
insanların bir çoğu henüz gitmemiş olsa da fotoğraflardan ya da belgesellerden aşina olduğu andların yüksek kesimlerindeki efsane kent machu picchu’nun bir lamanın yüküyle ancak sığabileceği şekilde yapılmış giriş kapısı inti punktu’dan (güneş kapısı) içeri giriyoruz. hepimiz bu büyüleyici görüntüyü hafızalarımıza kazımak için bir süre dış dünyayla bağlantımızı kesiyoruz. etrafı büyük taş bloklu sularla çevrili ve her birinin önünde kendi bahçesi bulunan yüze yakın saray ve tapınak kalıntılarıyla karşılaşıyoruz. yapıların büyük bir bölümü tek tarafı açık, gökyüzüne doğru giderek daralan büyük taş bloklardan oluşuyor. şimdilerde hepsinin çatısı açık olsa da eskiden göğe yükselen bu sivri çatıların bitkilerle kapatıldığı söyleniyor. kral pachacuti’nin yaptırdığı bu efsane kentte hanedan ailesi ile onun yakınları ile hizmetkarlarından oluşan bin kişiye yakın bir nüfusu barındırdığı söyleniyor. hiç bir teknik kullanmadan sadece kas gücüyle bu kadar çetin ve ücra bir arazide böylesi bir saltanat malikanesi inşa etmenin olağanüstü bir ustalık gerektirdiği ilk bakışta anlaşılıyor.
antik kenti çevreleyen surların dışındaki eğimli araziler saray çalışanları tarafından taş duvarlar örülerekteraslara dönüştürülmüş. bu teraslarda küçük tarlalar oluşturularak kentin gıda ihtiyacını karşılamak amacıyla patates, mısır ve çeşitli şifalı bitkiler yetiştirilmiş. bu terasların hiç brinde en ufak bir bozulma olmamış, hepsi hala kullanıma hazır bir şekilde sapa sağlam duruyor. dağ başındaki bu kentin su ihtiyacını karşılamak için oyma taşlarla yapılmış su kanallarıyla daha yüksekteki dağlardan su getirmeyi başarmışlar. inkaların burayı daha çok bir ibadet yeri olarak kullandığı düşüncesi hakim. güneşe taptıkları için yüksek kayalıklara yerleştirdikleri elips şeklinde altından yansıtıcılarla astronomik gözlemler yapmışlar ve önemli tarihleri kutlamayı ihmal etmemişler. güneşin yıllık döngüsünü inceleyip, en büyük törenlerini yaz gündönümü olan 21 haziran tarihlerinde büyük şenliklerle kutladıkları tespit edilmiş.
kutsal kent machu picchu için öne sürülen en önemli teorilerden biride buranın güneşin bakireleri için inşa edildiğidir. inkalar için kutsal olan azize, bakire morena anısına bu tapınaklarda da âgüneşin bakireleriâ adında kızlar bulunurmuş. saraylarda, inka hükümdarlığı altındaki dört bölgeden getirilen kızların kaldığı güzel döşenmiş birçok oda varmış. güneş tanrısının hizmetine seçilen bu güzel kızların bakireliklerinin bozulmaması için çok sıkı korunan bir yerde hep beraber yaşarlardı. sadece iki kişi birlikte dışarı çıkabilirlerdi ve genellikle bekçiler tarafindan takip edilirlerdi.
bu kızlar, kurban törenleri sırasında mayalanmış mısır içkisi chicha’yı hazırlar ve kumaş dokurlardı. bunlar yeni bir imparatorun başa geçmesi, inka’da salgın bir hastalığın olması, deprem gibi önemli olaylarda tanrılara kurban edilirdi. sadece kızlar değil çocuklar ve savaş esirleri de bozulan evrensel düzenin yeniden kurulması için kurban edilirlerdi.
dört bir yana açık olan ve kentin en yüksek noktasında yer alan güneş gözlemlerinin yapıldığı ve hala bir güneş saatinin bulunduğu intivatana sırtına çkıp bir süre oturdum ve etrafı seyrettim. bu sırada bir kaç lama biz misafirlerine karşı umursamaz bir halde antik kentin meydanındaki çimlerde otluyordu. birden pablo neruda bu büyülü kent için yazdığı mısralarını bu kez kutsal sütunların arasından haykırdı:
taş setlerin yüksek kenti,
insan uygarlığının yalçın kalesi,
çökmüş krallık işgallere ve asırlara rağmen hala dimdik ayakta...
güneş tanrısı inti’nin öğle vakti kasıp kavuran sıcağından kendimi biraz olsun korumak için antik evlerden birinin göneş görmeyen odalarından birine sığınmak zorunda kaldım. yılda beş milyona yakın turistin ziyaret ettiği machu picchu’nun bir grup uzakdoğulu ziyaretçisi antik kentin tam ortasındaki çimlerin üzerine sırt üstü yatmışlar ve el ele tutuşarak bir birinden aldıkları doğu felsefesinin mistik enerjisini buradaki kutsal güneş enerjisiyle birleştirerek nirvana’ya ulaşma telaşı içindeydiler. diğerleri ise dünyada ulaşılması çok zor olan bu mekana gelebildikleri için kendilerini adeta hacı olmuşcasına mutlu sayıp bu kutsal mekandan ayrılmadan önce onlara burayı hatırlatacak küçük bir çakıl taşı, ve yahut bir bitki ya da toprak parçası almayı ihmal etmiyorlardı. hatta çıkışta pasaportuna âmachu picchu’yu gezmiştirâ diye damga vurduranlar bile vardı.
YORUMLAR