Mardin

MARDİN'İN TARİHİ Mardin, mimari, etnografik, arkeolojik, tarihi ve görsel değerleri île zamanın durduğu izlenimini veren Güneyd...

MARDİN'İN TARİHİ

Mardin, mimari, etnografik, arkeolojik, tarihi ve görsel değerleri île zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğu'nun şiirsel kentlerinden biridir. Bölgede yapılan kazılarda MÖ.4500'den başlayarak klasik anlamda yerleşim gören Mardin; Subari, Hurri, Sümer, Akad, Mitani, Hitit, Asur, İskit, Babil, Pers, Makkedonya, Abgar, Roma, Bizans, Arap, Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı dönemine ilişkin bir çok yapıyı bünyesinde harmanlayabilmiş önemli bir açık hava müzesidir. Şehirde bilimsel kazı yapılacak pek çok önemli alanı vardır. Bunun sonucunda şehrin tarihinin daha iyi ortaya konulması imkanı yaratacaktır.





tarih1



Mardin'in ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmiyorsa da kuruluşu eski yakın doğu tarihine göre Subariler zamanına kadar dayanmaktadır. Alman Arkeologu Baron Marva Oppenheim'in 1911-1929 yılları arasında yaptığı kazılardan elde edilen sonuçlara göre: Subariler'in Mezopotamya da (MÖ.4500- 3500) yaşadıklarını bu tespite sebep olarak da Sümer ve Babil katları arasında buldukları kiremitleri göstermiştir. Gırnavaz örenyerinde 1932 yılında başlayıp 1991 yilina kadar sürdürülen Arkeolojik kazı ve araştırmalar sonucunda Gırnavaz'ın MÖ.4000'den M.Ö 7. yüzyıla kadar sürekli olarak yerleşme alanı olduğu anlaşılmaktadır.MÖ.4000 sonlarına tarihlenen Geç Uruk Devri, Gırnavaz kalıntılarının en alt kültür tabakasını oluşturmaktadır.Bu Kültür tabakasının üzerinde yer alan Er Hanedanlar Devri Mimari tabakaları daha çok ölü gömme adetleri açısından araştırılmış ve değerlendirilmiştir. Tespit edilen mezarlara göre ölüler bu devirde eski Mezopotamya geleneklerine göre açılan çukurlara dizler karınlarına çekik olarak yatırılmakta daha sonra yakılan hafif ateşle manevi temizlik sağlanarak dünyevi ilişkiler kesilip çukurlar kapatılmaktadır.Mezar içinde şahsi eşya olarak metal silahlar, Metal süs eşyaları ve mühürler kült ve seramik kap örnekleri çok sayıda tespit edilmiştir.


cografi2



Sümer Kralı Lugarzergiz MÖ.2850 yılında Akdeniz'e kadar uzandığı seferinde Mardin'i hükmü altına almıştır. Şehircilik,sulama ve tarım alanında ileri bir seviyeye ulaşan Sümerler, geniş fetihler sonucu güçlerini kaybedince 30 yıl sonra Mardin'i Akadlar'a bırakmışlardır (MÖ.2820). Akadlar,MÖ.2500 yıllarında Sümerler'le anlaşarak Akad-Sümer Devletini kurmuşlardır. Prof..Dr Ekrem Memiş'in "Eski Çağ Türkiye Tarihi" adlı kitabında: "Mezopotamya'da büyük imparatorluk vücuda getiren Sami Kökenli Akadlar'ın vesikalarından anlaşıldığına göre,MÖ.3000 sonlarında Mardin Merkez olmak üzere Güneydoğu Anadolu bölgesi ile Kuzey Mezopotamya'daki Musul ve Kerkük dolaylarında Hurriler adı ile anılan bir kavim oturuyordu" diye yazar. Mardin,MÖ.2230'lu yıllarda Elam şehri oldu. Amuri ailesinin altıncı ferdi olan Hamurabi, Sümer topraklarınıı Babil'in idaresi altına alınca bu kez de Babil Devleti'ni kurmuş, ardından Yukarı Mezopotamya'ya saldırınca Mardin'i istila ederek topraklarına katmıştır (MÖ.2200-1925).

MÖ. 1925 yıllarında Mardin'i işgal eden Hititler bir vıl sonra şehri terketmişlerdir. İran dolaylarından gelen Ari Irkından Midiller, Mardin ve çevresini ele geçirmiştir. 500 yıl hüküm süren Midiller bilinmeyen bir sebepten Mısır'lılara vergiye bağlanmışlar ve bir Midil prensesini de Mısır Firavunu île evlendirmişlerdir. MÖ. 1367 yılında Midiller arasında iç savaş çıkmış, bunu fırsat bilen Asur Kralı Asuri Balit Mardin ve çevresini topraklarına katmıştır. MÖ. 1190'da Anadolu'dan gelen bazı Ari ırk kavimleri Mardin'i almışlardır. 60 yıl sonra I.Tıplalpalasır, Sincar, Nusaybin ve Mardin'den geçerek 20 bin Maşiki kuvvetinin Koruduğu Kemecin'e' saldırıp onları yendikten sonra Mardin ve çevresini tekrar ele geçirmiştir. MÖ.1060'da I.Asurnasırbal zamanında Hititler birleşerek Gılganuş yakınlarında Asurlular'ı yenmişlerdir.Asurluların tekrardan kuvvetlenmeleri üzerine, Mardin Asur hakimiyetine girmiştir.MÖ.800 yılına kadar Asurluların elinde kalan Mardin daha sonra Urartu Krallığı egemenliğine geçmiştir.Urartu Kralı Mimes zamanında Mardin 50 yıl Urartu idaresinde kalmıştır.

MÖ.612 yılına kadar Sityaniler, MÖ.618 yılında ise İran'dan gelen Midiler buraları ele geçirmiştir. MÖ.335 yıllarmda Büyük İskender Mısır'ı aldıktan sonra Mezopotamya'ya gelerek İran'a gitmek için Mardin'den geçer. Buraları da istila eden İskender'in MÖ.323 yılının 28 Mayıs'ında Babil'de ölümünden sonra komutanları arasında devlet pay edilir ve Mardin doğu bölümünde kaldığı için Nikanır denilen General Slevkos'un payına düşer. (MÖ.311) MÖ. 131'de Mardin ve çevresi Urfa Krallığı (Abgarlar) topraklarına katıldı. MS.249'da Roma Hükümdarı Filibos saltanatının 5.yılında bir isyan başlatıp IX. Abgar'ı memleketten kovmuştur. Şehrin Valiliğine de Hapsioğlu Uralyonos tayin edilmiştir..Bu arada Mardin'de Urfa'ya bağlı olduğu için Roma egemenliğine girmiştir. MS.250 yılında Dakiyos, Pers ülkesini zaptetmiştir.Bu sırada tahribat gören Nusaybin'i onarmıştır. 330 yılında ateşe ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral Mardin Kalesinde rahatsızlığı nedeniyle kalır. Kalede kaldığı süre içerisinde iyi olunca kendisine kasır yaptırıp 12 yıl boyunca burada yaşar. Daha sonra Kral, memleketi Pers'ten birçok asker ve sivil getirip onları Mardin'e yerleştirir.442 yılına kadar getirilen insanlar vasıtasıyla şehirde birçok gelişme olur. 442 yılında halkı kasıp kavuran amansız bir veba salgını şehri yaşanmaz hale getirir. Yaklaşık 100 sene sonra Ursiyanos adlı Romalı bir; kumandan büyük bir ekiple Mardin'i 47 yılda inşa etmeyi başarır ve halkın tekrar buraya gelmesini sağlar. Bu süre içinde Persler'in ünlü merkezleri olan Dara yeniden inşa edilmiştir. Mardin'e Bizanslar 640 yılında Hz-Ömer'in kumandanlarından İlyas Bin Ganem'in işgaline kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir. Mardin ve çevresi, 692'de Emeviler'in, 824'te Halife Memnun zamanında Abbasilerin hakimiyetine girmiştir.Bu dönemde islamiyet hızla yayılmıştır. 885-978 yılları arasında buralarda hüküm süren Hamdaniler'in kaleyi kesin olarak zaıptedişleri 895 yılına rastlar. Doğal olan kalenin bazı yerlerine surlar yaptırarak bazı yerlerini de onararak günümüze kadar dimdik kalmasını sağladılar. 990 yılında ancak Musul'da tutunabilen Hamdaniler'in topraklarını birer birer ele geçiren Mervaniler, Mardin'i zapt ederler. Mardin ve çevresinde çarşılar, camiler yaparak onarımlarla ipek yolu üzerinde bulunan bu önemli şehri ticari açıdan canlandırırlar.. Alparslan'ın Malazgirt zaferinden sonra Türkler'in Anadolu'ya ulaşan akınları neticesinde gittikçe zayıflayanı Mervaniler Devleti Nusaybin'de 1089'da Selçuklular'a yenilerek onların hakimiyeti altına girer. Artuklular'dan İl Gazi Bey Mardin'i l105'te ele geçirerek devletin başkenti yapar.Halep'i aldığı gibi Haçlılara karşı giriştiği mücadeleler dolayısıyla İl Gazi Bey büyük ün kazanır. Antakya Haçlı Prensi Roger'i yenerek Silvan'ı ele geçirir, İl Gazi' nin ölümünden sonra oğulları ve yeğenleri devletin basına geçerek Diyarbakır, Harput Kalesi ve civarına hakim olup, Haçlıları, Frankları, Urfa Kontu'nu, Bilecik Haçlı Senyör'ünü ve Kudüs Kralı Bodven'i yenerek büyük başarı kazanırlar. Böylece Artuklular bölgede büyük devlet kurarlar. Bu devletin 304 yıllık egemenliği sürecinde çok sayıda tarihi camii, Medrese, hamam ve kervansaray yapılmış, birçok cami, medrese ve manastır onarılmıştır.

Timur, Artuklular döneminde 1393'te Mardin Kalesini kuşatıp işgal etmeye çalışsa da başarılı olamaz. Timur 1395 yılının Ramazan ayında Mardin'i almak için yeni bir kuşatma hazırlıklarına Kızıltepe'de otağı kurarak başlar. Mardin halkı kaleye sığınarak Timur'un şiddetli hücumlarına karşı koymak suretiyle o zamanın en büyük ordusu ve hükümdarlarını başarısızlığa uğratmıştır. Artuklular halkın bu başarısından dolayı Mardin'i onarma faaliyetine girişirler.15.yüzyılda güçlenen Karakoyunlular'ın bu devleti ortadan kaldırmak için Mardin'i 2 ikili kuşatması bu girişimleri aksatır. 1409'da halk bu kuşatmaya daha fazla dayanamayarak yapılan anlaşma gereği şehrin kalesini Karakoyunlulara teslim eder. Mardin Karakoyunlular'ın egemenliğinde 61 yıl kalır. Bu süreç içerisinde aşiretler ayaklanarak Karakoyunluların rejimine karşı koyarlar ve devleti zaman zaman ele geçirirler. Karakoyunluları 1462 yılında yenen Akkoyunlular kalenin egemenliğini de ele geçirirler. Bu dönemde Mardin'e Paşa olarak gelen Kasım Bey, Timur'un yakıp yıktığı şehri ve kaleyi onarmaya girişir. Bu çalışmasının ve başarısını taçlandıran bu güne kadar ihtişamla ayakta durmayı başaran ve tarihe meydan okuyan Kasın Paşa Medresesini yaptırır. 16.yüzyılın başında Akkovunlular'ı egemenliğine alan Şahı İsmail güçlü bir Şii devleti kurmayı başarır. Bu dönemde Anadolu'ya girip Şiiliği kabul etmeyenleri zalimce öldürmekten geri kalmaz. Bu durumu gören Mardin hakimi, şehri zulme ve yağmaya karşı, halkı korumak için kalenin anahtarını kan dökmeden Şah İsmail'e teslim eder. . Mardin'in kesin olarak Osmanlılar'ın eline geçmesi Mısır seferini düzenleyen Yavuz Sultan Selim döneminde gerçekleşmiştir. Diyarbakır (Amid) Valisi Bıyıklı Mehmet Paşa ve Kürt Bilgini İdris-i Bitlisi, Yavuz Sultan Selim'in emriyle 1516'da Mardin ve kalesini dokuz aydan fazla kuşatmış, çeşitli illerden gönderilen Osmanlı takviye kuvvetleri, Doğu Anadolu'dan gelen Kürt Beylerinin kuvvetleriyle birleşerek kaleye defalarca saldırılar düzenlemiştir. Ancak halkın kahramanca karşı koyması iki tarafında zor günler geçirmesine neden olmuştur. Kartal Yuvasına yardım beklentisi boşa çıkınca Bıyıklı Mehmet Paşa ve İdris-i Bitlisi 7 Nisan l5l7"de Mısır'da bulunan Yavuz Sultan Selim'e kaleye girmiş olduklarının müjdesini vererek Osmanlı Devletinin ilk halifesini çok sevindirmişlerdir. 1517 yılında Mardin ve yöresi Osmanlı topraklarına katılmış, bir sancak durumunda Diyarbakır Beylerbeyliğine bağlanmıştır. 1518''de Mardin Sancağı: Merkez kazası ile Savur ve Nusaybin nahiyelerinden oluşuyordu. Mardin, uzun müddet Diyarbakır-Bağdat ve Musul'un Sancağı durumunda kalmıştır. Mardin sancağında halk: Göçebe ve yerleşik olarak iki bölüme ayrılmaktaydı. Yerleşik halk inançları açısından: Yahudiler, Hıristiyanlar (Ermeniler, Süryaniler ve Keldaniler),Müslümanlar ve bir kısım Şemsilerden (Güneşe tapanlar) oluşuyordu.

Mardin'de Süryani Cemaatinin Doğuş bayramını kutlayan Mardin Belediye Başkanı Metin Pamukçu, bütün dinlerde bayram günlerinin geleceği güvene bakmalarını sağladığı günler olduğunu söyledi.

Mardin'deki Süryani Cemaati Noel (Doğuş) Bayramı kutlamalarını Kırklar Kilisesi'nde düzenlediği ayinle başladı. Ortodoks Mezhebine bağlı Hıristiyan Süryani cemaatinin büyük ilgi gösterdiği 569 tarihinde Mardin'de inşa edilen tarihi Kırklar Kilisesi'ndeki ayini Mardin-Diyarbakır Metropoliti Saliba Özmen yönetirken Hz. İsa'nın doğuşu olan Noel için Kilise içinde ateş yakıldı ve cemaat etrafında tur atarak kutsandı. Noel Bayramı kutlamasında, Suriye'den getirilen özel kokulu tütsü, gümüş tütsülükler içinde yakılarak ayine katılanlara koklatıldı. Ayinde özel giysili kızlardan oluşan koro Süryanice, Arapça ve Türkçe ilahiler okudular.
Metropolit Özmen, ayinden sonra cemaat ile diğer konukların bayram tebriklerini kabul etti. Törene katılan Mardin Belediye Başkanı Metin Pamukçu, burada Süryanilerle Doğuş Bayramı'nı kutlamaktan memnun olduklarını belirterek, Mardin'de ikisi Hıristiyanların ikisi de Müslümanların olmak üzere yılda dört dini bayram kutladığını söyledi. Başkan Pamukçu, Mardin'de yaşadıkları saygı ve sevginin herkese örnek olduğunu vurgulayarak, Doğuş Bayramı'nın tüm Süryanilere kutlu olması için iyi dileklerini sundu. Bütün ilahi dinlerde sevgi, hoşgörü ve barış ortamının hakim olmasının esas olduğunu dikkat çeken Başkan Pamukçu, bütün dinlerde bayram günlerinin geleceği güvene bakmalarını sağladığı günler olduğunu sözlerine ekledi.

Mardin'in sahip olduğu kültürel, dinsel, tarihsel ve dilsel değerlerin değerlendirilebilmesi için bu sesin duyulması ve duyurulması gerektiğini belirten Metropolit Özmen,
“Bu ses yürekli ve şefkatli bir insanın sesi gibidir. Bu kutsal günün derinliği, ne alabilirimden çok, insanlarına ne verebilirim sorumluluğunu öğretiyor. Bu yaklaşımda yaklaşılırsa tam sahiplenmenin olmadığı bu dünyada sosyal ve kültürel katmanları ile yaşamın daha çok zenginleşeceğini düşünüyoruz. Sosyal dokusu, zengin ve otantik bir kentte bir arada yaşamın hazzı bambaşkadır. Mardin erdemli bir yürek gibi hepimizi bağrına baslarken, yüreği sorumluluğu çarpana duyarlı insanlara hüznünü ve umudunu aynı anda haykırıyor. Mardin'in tarihsel kimliğinde ve kodlarında yatan değerle üstü örtülmüş bir hazineyi andırıyor.â€

dedi.


B
unları biliyor muydunuz?


- Mardin'in Venedik'ten sonra yapı dokusu bozulmamış 2. şehir konumunda olduğunu;
- 1600 yıllık mabet olduğunu,
- Mardin halkının eski zamanlarda mangal ateşi etrafında “Kürsü†denilen düzenekle ısındıkları,
- Eski zamanlarda mutfak eşyalarının temizliği için kül, kil ve toprak kullanıldığı,
- Bağımsızlıklarını savaşarak değilde kıvrak zekaları ile kazandıklarını,
- İlk üniversite eğitiminin Kasım Padişah Medresesinde gerçekleştiğini,
- Mardin Müzesinin ilk zamanlarda Patrikhane olarak kullanıldığını, seçim binası, kooparatif binası, sağlık ocağı, çarşı karakolu aşamalarından sonra müzeye dönüştürüldüğünü,
- Gümüş işçiliğinin Türkiye merkezi olduğunu ve bu işçiliğe “Telkari†adı verildiğini,
- Yemek kültürünün Fransız mutfağından esintiler aldığını,
- Sasani kumandanlarından Mardius'un kendi imar ettiğini,
- Mardin'in gecelerinde gerdanlığı andırdığını,

Mardin'i ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmiyorsa da kuruluşu Yakın Doğu tarihine göre Subariler zamanına kadar dayanmaktadır. Subariler, MÖ 4500-3500 arasında Mezopotamya'da yaşıyorlardı. Gırnavaz Örenyerindeki kazılar Gırnavaz'ın MÖ 4000'den MÖ 7. yüzyıla kadar sürekli olarak yerleşme alanı olduğu anlaşılmaktadır.
Sümer Kralı Lugarzergiz MÖ 2850 yılında Akdeniz'e kadar uzandığı seferinde Mardin'i hükmü altına almıştır. Sümerler, geniş fetihler sonucu güçlerini kaybedince 30 yıl sonra Akadlar'a bırakmışlardır. Mardin, MÖ 2230'lu yıllarda Elam şehri oldu. Amuri Ailesi'nin altıncı ferdi olan Hamurabi, Sümer topraklarını Babil'in idaresi altına alınca bu kez de Babil Devletini kurmuş, ardından Yukarı Mezopotamya'ya saldırınca Mardin'i de istila ederek topraklarına katmıştır. (MÖ 2200-1925) MÖ 1925 yıllarında Mardin'i işgal eden Hititler, bir yıl sonra şehri terk etmişlerdir. İran dolaylarından gelen Ari Irkından Midiller, Mardin ve çevresini ele geçirmiştir. MÖ 1367 yılında Midiller arasında iç savaş çıkınca bunu fırsat bilen Asur Kralı Asurobalit, Mardin ve çevresini topraklarına katmıştır. MÖ 1190'da Anadolu'ya gelen bazı Ari ırk kavimleri Mardin'i almışlardır. 60 yıl sonra 1.Tıplatpalasır; Sincar, Nusaybin ve Mardin'den geçerek 20 bin Maşiki kuvvetinin koruduğu Kemecin'e saldırıp onları yendikten sonra Mardin ve çevresini tekrar ele geçirmiştir. MÖ 1060'da 1.Asurnasırbal zamanında Hititler birleşerek Gılgamış yakınlarında Asurlular'ı yenmişlerdir. Asurluların tekrardan kuvvetlenmeleri üzerine, Mardin Asur hakimiyetine girmiştir. MÖ 800 yılına kadar Asurlular'ın elinde kalan Mardin, daha sonra Urartu Krallığı egemenliğine geçmiştir. Urartu Kralı Mimes zamanında Mardin 50 yıl Urartu idaresinde kalmıştır. MÖ 612 yılına kadar Sityaniler, MÖ 618 yılında ise İran'dan gelen Midiller buraları ele geçirmiştir. MÖ 335 yıllarında Büyük İskender, Mısır'ı aldıktan sonra Mezopotamya'ya gelerek İran'a gitmek için Mardin'den geçer. Buraları da istila eden İskender'in MÖ 323 yılının 28 Mayıs'ında Babil'de ölümünden sonra komutanları arasında devlet pay edilir ve Mardin doğu bölümünde kaldığı için Nikanır denilen General Slevkos'un payına düşer. (MÖ 311) MÖ 131'de Mardin ve çevresi Urfa Krallığı (Abgarlar) topraklarına katıldı. MS 249'da Roma Hükümdarı Filibos saltanatının 5. yılında bir isyan başlatıp 9. Abgar'ı memleketten kovmuştur. Şehrin Valiliğine de Hapsioğlu Uralyonos tayin edilmiştir. Bu arada Mardin de Urfa'ya bağlı olduğu için Roma egemenliğine girmiştir.




TARİHTE ALDIĞI İSİMLER

Sihirli bir kürede gibi pembe bir hayal, tarihin geçmiş rüzgarlarının estiği Mardin Kalesindeki gerçek...

Mardin, tarihin beşiğine tutulan en anlamlı mercek...
Tarihte Mardin için birçok isim kullanılmıştır. Bunlar: Erdobe, Tidu, Merdin, Merdo, Merdi, Merda, Merde, Kartal Yuvası, Kuşlar Yuvası, Maridin ve Mardin.
Mardin adı hakkında pek çeşitli söylenceler vardır. J. A. Dupre ve J. Von Hammer Mardin kelimesinin savaşçı bir kavim olan Mardeler'le ilgili olduğunu, Mardeler'in İran hükümdarlarından Ardeşir (226-241) tarafından buraya yerleştirildiklerini anlatır. Şehir ve kavim isimleri arasındaki benzerlik, Mazıdağı yöresinde oturan Yezidilerin şeytana tapmaları, eski bir İran ananesinin devamı olarak şerre (kötülüğe) ibadet eden Mardeler'in bu bölgeye yerleştirildiklerinin delilidir. C.Ritter her ne kadar bu ifadeyi naklederse de bu ifadeye şüpheli bakar.
Çoğu larda Mardin'in gerçek adı "Merdin" diye geçer. Zira halkın çoğu da bugün böyle demektedir. Bu ad "Kaleler" anlamına gelir. Şehirde bir çok kalenin varlığı, şehrin bu şekilde isimlendirilmesini sağlamıştır. Mardin'in kale kavramlarıyla adının bu kadar sık geçmesinin en önemli nedeni de birbirini koruyup kollayan doğal savunma ve gözetleme faaliyetlerini icra eden korunaklı yapıların varlığındandır. Bunlardan bir kaçı: Mardin Kalesi(Kuşlar Yuvası, Kartal Kalesi veya Kartal Yuvası), Eskikale Köyünde bulunan Kalat'ül Mara, Deyrü'zzafaran Manastırının kuzeydoğusundaki Arur Kalesi ve Erdemeşt Kalesi'dir.
Arap Tarihçilerinden Vakidi ise, Mardin adının Mate Dinden geldiğini ifade eder. Din isminde Mardin Kalesinde yaşayan ünlü bir rahip, kale komutanı ile dost olur. Komutanla dostlukları uzun sürmeyen rahip, Heraklüs tarafından gönderilen bir kumandan tarafından öldürülür. Kaleye Din öldü anlamına gelen "Mate Din" adı verilmiştir. Vakidi'nin bir başka rivayetine göre, İran Hükümdarlarından birinin Mardin ismindeki hasta oğlunun hava değişimi için geldiği bölgede iyleşmesi nedeniyle Mardin isminin bölgeye verildiğini ifade etmektedir. Bilgilere göre şehrin isminin doğrusuna en yakın rivayet budur. Süryaniler'in elde mevcut el yazma larında da bunlara yakın söylemler mevcuttur.
VII. yüzyılda İmparator Maoricius (1582-602) devrinin tarihçileri: Theophilaktas, Simotkattes, Procopius ve aynı devir coğrafyacısı Georgius Cyprius başta olmak üzere Mardin adının tarihteki gelişimi için benzer ifadeler kullanmışlardır. Bunların dışında Ermenice larda şehrin isminin Merdin, Süryanice larında Merdo, Merdi, Marda ve Mardin okunuşlarına rastlanıldığı, Süryani imla farklarının bu kelimenin belirli belirsiz ve çoğul şekillerindeki ayrılıklarından doğduğu ifade edilmektedir. Arap larında ise şehir Maridin olarak anılır.





  • Mardin - Merkez - Mardin Kız Meslek Lisesi


  • Ömerli - Mardin


  • Savur - Mardin







Mardin şehri iki bölümden meydana gelmiştir. Bunlardan biri kale içerisinde, diğeri de kalenin eteklerinde bulunan yerleşim alanlarıdır. Kale dışındaki yerleşim alanı Dış Mahalle olarak isimlendirilmiş ve bugünkü şehir de burada kurulmuştur.




Kaleleri

Mardin Kalesi
Mardin Kalesi doğuda 1.200 m., batıda da 1.180 m. yüksekliğindeki bir tepenin üzerindeki düzlükte kurulmuştur. Kale içerisindeki yerleşim de doğudan batıya doğru 800 m, kuzeyden güneye 30 m. ile 150 m. arasında değişen düzlükte yer almıştır. Bu yerleşim alanı kale yamacının bittiği noktalarda sarp kayalıklarla ayrılmıştır. Bu yüzden Kartal Yuvası ismi verilen kalenin duvarları ile burçları kayalıkları da kapsayacak biçimde yapılmıştır. Bundan ötürü de kale, doğal bir görünümdedir.
Kalenin girişi güneyde olup, bu giriş rampa şeklinde yükselir ve bir merdivene ulaşır. Tarih boyunca ele geçirilemez olarak ün yapan Mardin Kalesi'nden ilk defa IV.yüzyılda Bizans tarihçisi Ammianus Marcellinus söz etmiştir. Ardından İmparator İustinianus dönemi tarihçilerinden Prokopios'tan başka uzun süre bu kaleden söz edilmemiştir. VII.yüzyılda Arap akınları sırasında Arap tarihçileri arasında bu kaleden söz edenler olmuştur. XIX.yüzyılda Fransız Dupré bu kalenin çok eski tarihlere indiğini, Bizans imparatorları tarafından da onarıldığını belirtmiştir.
Mardin Kalesi X.yüzyılda Al-Bâz (Şahin Kalesi), XIV.yüzyılda Kal'at al Şahba, Kal'at-ı Kuh, Kal'at Gurâb (Karga Kalesi) olarak isimlendirilmiştir. 1471 yılında Mardin'e gelen Barbaro şehirden yüksekte bulunan ve merdivenlerle çıkılan kale içerisinde yoğun bir nüfusun ve 300 evin bulunduğunu belirtmiştir. Evliya Çelebi'ye göre de, kalenin altındaki mağara ve mahzenlerde hububatın saklandığı ve sarnıçlarında su biriktirilmiştir. XVIII.yüzyılda Niebuhur bu kalenin oldukça sağlam ancak, tahrip gördüğünü belirtmiş, içerisinde 80'i oturulabilir 200 kadar ev olduğunu belirtmiştir. XIX.yüzyılın başlarında Olivier Bağdat paşasının kaleyi tamir ettirdiğinden söz etmiştir. Bundan sonra Mardin Kalesi'nden 1891'de Cuinet, 1930 yılında Gabriel değinmiştir.
Mardin Kalesi'nin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber bazı larda bu kalede Subari, Sümer, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Roma, Bizans, Emevi ve Abbasilerin de hâkim olduğu yazılıdır. Bazı larda ise; kalenin X.yüzyılda Hamdaniler tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Kalede bulunan kitabe ve kabartma parçaları ise kesin bir tarihleme vermekten çok uzaktır. Söylentiye göre; MS.330 yılında ateşe ibadet eden ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral gelip Mardin kalesinde kalır. Rahatsız olan kral, kalede kaldığı süre içerisinde iyi olunca, kendisine bir kasır yaptırıp, 12 yıl burada yaşar. Daha sonra kendi memleketi Pers ve Babil'den birçok asker ve sivil getirip, onları Mardin'e yerleştirmiştir. M5.442'da veba salgınından dolayı kaledeki halkın birçoğu ölmüş ve Mardin Kalesi MS. 542'e kadar boş kalmıştır. M.S.975-976'da Hamdaniler'den Hamdan Bin El Hasan Nasır El Devle Bin Abdullah Bin Ham binlerce yıldır hâkim bir konumda bulunan bu doğal kaleyi bir takım eklemelerle, daha korunaklı bir hale getirmiştir. Sonraki yıllarda Selçuklular, Artuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safaviler ve Osmanlılar da bu kaleyi savunma amaçlı olarak kullanmışlardır.
Mardin

Kalenin ovadan yüksekliği 1.000 m. kadardır. Kalenin bir kısmı sarp kayaların üzerine oturmuştur. Meyilin fazla olduğu yerlerde ise surlar eklenmiştir. Kalenin güney kesiminde bir kule günümüze sağlam bir şekilde gelebilmiştir. Kalede daha önceleri mesken olarak kullanılmaya yarayan kalıntılar bulunmaktadır. IX.yüzyılın ilk yarısında mevcut olan surların, bugün bazı yerlerde yalnız temellerine rastlanmaktadır. Birçok kez kuşatılan kale, saldırılara karşı direnişini, bünyesinde barındırdığı su sarnıçları ve ambarlarındaki bolluk ile sağlamıştır.
Kalenin altı kapısı bulunuyordu. Bunlar; İlin batısında Diyarbakır Kapı, Doğuda Savur Kapısı, Kuzeyde Bab-ı Şavt, Kuzeybatıda Bab-ı Hamara, Güneybatıda, Bab-ı Zeytun, Güneyde Bab-ı Cedid (Yeni kapı) dir. Bu kapıların ve sur duvarlarının sağlamlığı ve topoğrafik konumu kalenin uzun yıllar ele geçirilemeyişinde önemli bir etkendir.
Güney yönündeki basit ve yuvarlak kemerli ana kapıdan içerisine girilen kalenin duvarları yer yer kayalarla desteklenmiş olup, kesme taş ve tuğladan yapılmıştır. Güney yönünde kesme taş ve yuğla örgülü bir burç dikkati çekmektedir. Beşgen planlı olan bu burç dışa doğru çıkıntılıdır.

Kız Kalesi (Kal'at ül al Mara-Lorna-Jurekm) (Merkez)
Mardin il merkezinin 5 km. doğusunda bulunan Kız Kalesi gözetleme ve karakol kalesi niteliğinde bir yapıdır. Kalenin ne zaman ve kimler tarafından yaptırıldığı konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Kale, yöreye özgü kesme taştan yapılmıştır. Kale içerisinde Kral kızına ait olduğu söylenen bir taht, su sarnıçları, kuyular, çeşitli yapı kalıntılarının temelleri ile mağaralar bulunmaktadır. Günümüze harap bir durumda gelebilmiştir.

Dara Kalesi (Daras Anastasiupolis) (Merkez)
Mardin il merkezinin 30 km. doğusunda, Dara Harabelerinin bulunduğu yerdeki yığma bir tepede bulunan bu kalenin yapım tarihi kesinlik kazanmamıştır. Bazı lara göre de Pers Hükümdarı Darius tarafından yaptırılmıştır. Tarih boyunca Perslerle Romalılar arasında sürekli el değiştirmiştir.
Kalenin bulunduğu yerleşim alanı Yukarı Mezopotamya bölgesinin en önemli merkezlerinden birisi idi. Çağının önemli bir eğitim merkezi de burada kurulmuştur. Günümüze kale dışında tiyatro kalıntıları, su sarnıçları gelebilmiştir. Kale yöresel kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmıştır.

Anır Kalesi (Merkez)
Mardin il merkezine 5 km. uzaklıkta, Deyrulzaferan Manastırı'nın arkasındaki tepe üzerinde bulunan kalenin kitabesi günümüze gelememiştir. Ayrıca larda da yeterli bilgiye rastlanmamıştır. Bu bakımdan yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.
Savunma ve gözetleme amaçlı yapılan kale, yöresel kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Oldukça harap durumda olduğundan planı çıkarılamamıştır.

Zarzavan Kalesi (Merkez)
Mardin-Diyarbakır Karayolu üzerinde bulunan bu kalenin yapım tarihi bilinmemektedir. Yapımı ile ilgili bir kitabesi günümüze gelemediği gibi larda da yeterli bilgiye rastlanmamıştır.
Tarihi İpek Yolunu koruma amaçlı olarak 50 m. yüksekliğindeki bir tepe üzerindeki kaleyi Timur ele geçirmiş, yakıp, yıkmıştır. Günümüze kalenin kesme taştan yapılan kalıntıları gelebilmiştir.

Rabat Kalesi (Derik)
Mardin Derik ilçesinin 15 km. batısında Hisaraltı Köyü'nde bulunan Rabat Kalesi'nin kitabesi günümüze ulaşamamış olup, larda da yeterli bir bilgiye rastlanmamıştır. Bu bakımdan kalenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.
Kale Artuklular döneminde onarılmış, bu dönemde de bir takım ilavelerle genişletilmiştir. Artuklu dönemi öncesi hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Günümüze gelebilen kalıntılarından kalenin yöresel kesme taştan ve yer yer de moloz taştan yapıldığı anlaşılmaktadır. Oldukça büyük ölçüde olan kale 15 burcu olup, dikdörtgen planlıdır. Köşelerinde dört gözetleme kulesi bulunmaktadır. Buradaki burçlar ve kuleler 15 m. yüksekliğe kadar ulaşmaktadır. Kalenin doğu ve batısında iki kapısı vardır. Kale içerisinde, yeraltında depolar ve birtakım barınaklar olduğu kalıntılardan anlaşılmaktadır. Kale içerisindeki kalıntılardan bir bölümünün kale komutanına ait bir köşke ait olduğu da iddia edilmiştir.

Dermetinan Kalesi (Mazıdağı)
Mardin Mazıdağı ilçesinin 20 km. kuzeybatısında Gümüşyuva Köyü'nde bulunan bu kalenin de yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Kaynaklardan öğrenildiğine göre Anadolu'yu istila eden Timur Mezopotamya'yı ve Karadağ'a hâkim olmak, Mardin ile Diyarbakır'ın yolunu kesmek amacı ile bu kaleyi ele geçirmekte zorlanmıştır.
Dermetinan Kalesi 150 m. yüksekliğinde bir tepe üzerindeki düzlükte kurulmuştur. Yöresel kesme taş ve moloz taştan yapılmış olan kalenin 8 burcu ve gözetleme kuleleri bulunmaktadır. Kalenin giriş kapısı kuzey yönündedir. İçerisinde su sarnıçları ve yapı temel kalıntıları bulunmaktadır. Burada yapılan yüzey araştırmalarında Bizans dönemine ait mezarlar ve küçük buluntular ele geçirilmiştir. Ayrıca duvarlarında kabartmalar bulunmaktadır.

Savur (Sauras) Kalesi (Savur)
Mardin Savur ilçesinde, yüksek bir tepe üzerindeki düzlükte bulunan bu kaleyi MS.II.yüzyılda Romalılar yaptırmıştır. Stratejik yönden yöreye hâkim bir yerde olan kale, Romalılar ile Araplar arasında sürekli el değiştirmiştir. İpek Yolunun korunması yönünden de önemli bir konumdadır.
Bu kale üzerinde yeterli bir araştırma yapılmamıştır. Günümüze gelebilen kalıntılarından yöresel kesme taş ve moloz taştan yapıldığı anlaşılmaktadır. Mimari yönden planını çıkarmak mümkün olamamıştır.

Aznavur Kalesi (Nusaybin)
Mardin Nusaybin ilçesinin 14 km. kuzeydoğusunda, geniş bir vadi üzerindeki bu kale Hamdan Bin A1 Hasan Hasır Al-davla Bin Abdullah Bin Hamdan tarafından 970 yılında yaptırılmıştır.
Kale yöresel kesme taş ve moloz taştan yapılmış olup, doğudan batıya 400 m. uzunluğundadır. Genişliği ise 30-60 m. arasında değişmektedir. üzerinde kurulduğu düzlük alan doğuda 800 m., batıda da 300 m. yüksekliğindedir. Kalenin güneydeki kapısı dışında başka bir girişi bulunmamaktadır. Kalenin 14 burcu ile 2 gözetleme kulesi bulunmaktadır. Bunlardan Suriye Ovası'na hâkim olan kule iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir.

Rahabdium (Hafemtay) Kalesi (Nusaybin)
Mardin Nusaybin ilçesinin 20 km. kuzeydoğusunda, bugünkü Suriye sınırına yakın bir tepe üzerinde bulunan kale, MS.II.yüzyılda Romalılar tarafından yaptırılmıştır. Doğusundaki Nusaybin-Midyat kervan yolunu kontrol altında tutmak amacıyla yapılmıştır. Ayrıca Suriye'den gelecek Arap akınlarına karşı karakol görevini de üstlenmiştir. Tarihi lardan öğrenildiğine göre Araplar ile Romalılar arasında sürekli savaşlar bu kale için yapılmıştır.
Kale yöresel kesme taş ve moloz taştan yapılmış olup, güneyden kuzeye kadar uzanan sur duvarları 14 burç ve 2 gözetleme kulesi ile desteklenmiştir. Uzunluğu 1.500 m.yi bulan surların yüksekliği 10 m., burç ile gözetleme kulelerinin yüksekliği de 20 m. yi bulmaktadır. Kalenin güney yönünden tek bir girişi vardır. Kale içerisinde su sarnıçları, erzak depoları, mahzenleri ve ne oldukları anlaşılamayan yapı temel kalıntıları bulunmaktadır.

Merdis (Marin) Kalesi (Nusaybin)
Mardin

Mardin Nusaybin ilçesinin 15 km. kuzeydoğusunda bulunan bu kale, eski Merdis kentinin üzerindeki kayalık alanda yapılmıştır. Kalenin yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber, duvar işçiliğinden Bizans döneminde yapıldığı veya onarıldığı anlaşılmaktadır.
Kalenin çevresi 1.500 m. genişliğinde olup, 12 kule ve burçla desteklenmiştir. Güneyde demir bir kapısı bulunmaktadır. Kalenin sur ve burçları iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir. Kalenin doğusunda Merdis Kralının şatosu yer almaktadır. Kayalar üzerindeki bu şato 5.00x18.00 m. ölçüsünde olup, derinliği de 5.00 m.dir. Şatonun altında ayrıca kayalara oyulmuş mahzenler ve bir sarnıç vardır.

Haytam Kalesi (Turabdin-Dimitriyus) (Nusaybin)
Mardin Nusaybin ilçesinde Günyurdu ve Dibek köyleri arasındaki deniz seviyesinden 1.254 m. yükseklikteki İzlo Dağı'nın doğusunda bulunan bu kale, MS.351 yılında Büyük Constantinius'un oğlu Custas tarafından yaptırılmıştır.
Kalenin yakınında Deyrul Umur Manastırı bulunmaktadır. Kale Akkoyunlular ile Bizanslılar arasında birkaç kez el değiştirmiş, 1462'de de Uzun Hasan tarafından ele geçirilmiştir. Yöresel kesme taş ve moloz taştan yapılan kale günümüze harap bir durumda gelebilmiştir. Planı ve duvar işçiliği günümüze gelen kalıntılarından tam olarak anlaşılamamaktadır.

Yeni Kale (Saçlı Ali) (Nusaybin)
Mardin, Midyat-Nusaybin kervan yolu üzerindeki boğazın dar geçidinde, dağın bittiği yerde, derin vadide, tek parça bir kayalık düzlükte kurulan bu kaleyi Bizans İmparatoru II.Constantinius'un emri ile Dimitrios yaptırmıştır. Kaleye halk arasında yakıştırılan Saçlı Ali isminin nereden landığı bilinmemektedir.
Kale Midyat-Nusaybin kervan yolunu kontrol amacıyla kayalık bir alanda yapılmıştır. Kale oldukça geniş bir alana yayılmış olup, çevresi 1.000 m.yi bulmaktadır. Surlarının yüksekliği de 10 m. den fazla olduğu duvar kalıntılarından anlaşılmaktadır. Moloz taş ve kayalardan yapılan kalenin kalıntılarından bazı mekânlar, su sarnıçları ve duvarları destekleyen burç kalıntıları günümüze kadar ulaşabilmiştir.

Sirvan Kalesi (Nusaybin)
Mardin Nusaybin ilçesi, Günyurdu Köyü'nün kuzeydoğusunda, Turgutlu ile Değirmencik köyleri arasında bulunan bu kale V.yüzyılda Sasaniler tarafından Bizanslılara karşı korunmak amacı ile yapılmıştır.
Kale kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Günümüzde harap bir durumda olduğundan ve kalede yeterince bir araştırma yapılmadığından planı ve yapı şekli hakkında bilgiler yetersizdir.

Erdemeşt Kalesi (Yeşilli)
Mardin Yeşilli ilçesi, Bülbül Köyü ile Arur Kalesi arasındaki bir tepe üzerinde bulunan kalenin yapım tarihi bilinmemektedir. Tarihi larda da ismine rastlanmamıştır.
Kalenin yöresel kesme taş ve moloz taştan yapıldığı temel kalıntılarından anlaşılmaktadır.


Kilise ve Manastırlar

Mardin

Mardin'in 3 km. doğusunda bulunan Daru'z-Zaferan Manastırı Yukarı Mezopotamya'ya bakan yamaçlarda bulunmaktadır. Manastırın güney kısmı dışında çevresi dağlarla çevrilmiştir.
Manastır IV. Yüzyılda kurulmuş Süryani cemaatinin önemli bir dini merkezi olmuştur.IX-X. Yüzyıllarda en parlak dönemini yaşamış, 1293-1932 yılları arasında da patriklikmerkezi olmuştur.
Bizans'ın baskısına karşılık Antakya merkez kilisesinde bulunan temel taşı da Dayr'uz-Zaferan'a taşınmıştır. Süryani havarilerinden Petrus adına dikilen bu taşın Hz. İsa'dan lanan bir de kutsal önemi vardır. Hz. İsa'nın Petrus'a “Temel kaya sensin, senin üzerinde kilisem inşa olunacaktır†dediği ve bu taşın da dikildiği kilisenin merkez olduğu kabul edilmiştir. Yapımındaki harçta yörede yetişen zaferan çiçeği kullanıldığı için de bu temel taşından ötürü kiliseye Deyru'z-Zaferan Kürsüsü Kilisesi denilmiştir. Bu olaydan sonra da kilise Süryanilerin haç merkezi konumuna gelmiştir.
Her yıl dünyanın çeşitli yörelerinden Süryaniler, 700 yıla yakın bir süre bu manastırı görmek için Mardin'e gelmektedir.
Manastırın ne zaman kurulduğu konusunda kesin bir tarihlendirme yapılamamaktadır. Bununla beraber manastırın Mardin ili ile birlikte kurulduğu sanılmaktadır. Bu manastır ilk defa XIX.yüzyılda dikkati çekmiştir. Manastırın en büyük özelliklerinden birisi de süryani patriklerinden elli ikisinin burada gömülü ve özel şekilde korunmakta oluşudur.

Mardin

Çevresi yüksek duvarla çevrili olan manastırın çevresinde çok eski tarihlere inen mahzenler, kemerler ve burçlar bulunmaktadır.
Manastır iki katlı büyük bir bina olup, duvarlarının alt kısmında 1.00x3.00 m. boyunda blok taşların harçsız olarak birbiri üzerine oturtulduğu görülmektedir. Bunun üzerine yöresel taşlardan manastırın duvarları örülmüştür. Manastırın mimari yönden en büyük özelliği tavanlarıdır. Manastırın mozaikli mihrabı orijinal halini korumuştur. Ayrıca mabedin her iki tarafında kurban sunulan kemerli bölümler bulunmaktadır. Yapının içerisindeki kubbe ve sütunlar ile ahşap el işlemeli kapıları da orijinalliğini korumaktadır.
Manastır çeşitli dönemlerde yapılan eklerle genişletilmiş, ayrıca farklı dönemlere ait Mor Hanonya, Meryem Ana, Mor Petros kiliseleri ile bir şapel burada yapılmıştır. Ayrıca kuzeyindeki dağda kayalara doyulmuş olarak, belirli aralıklarla Meryem Ana, Thedoros, Mor Yakub, Mor İzozoli, Mor Behnam manastırlarıyla Mor Yusuf Savmaası yapılmıştır.

Mar Barbara Manastırı (Merkez)
Mardin il merkezinde bulunan Mar Barbara Manastırı, XVII.yüzyılda yapılmıştır. Kaynaklarda bu manastır ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır.
Kesme taştan dikdörtgen planlı kilisenin yanında manastırın müştemilat yapıları bulunuyordu. Günümüzde bu manastır harabe halindedir.

Mor Efram Manastırı (Merkez)
Mardin'de bulunan bu manastırı Patrik Cercis Şelhet 1884 yılında yaptırmıştır. Kesme taştan yapılan kilise, çevresinde papaz odaları ve çeşitli yapılardan oluşmuştur. Günümüzde harap bir durumdadır.

Meryem Ana Manastırı (Midyat)
Mardin Midyat ilçesi Anıtlı Köyü'nde bulunan bu manastır, Süryanilere aittir. Süryani inancına göre üç aziz gelerek bu manastırı kurmuştur.

Mor Dimet Manastırı (Savur)
Mardin Savur ilçesi Dereiçi Köyü'nde bulunan bu manastırın ne zaman yapıldığı konusunda larda bir bilgiye rastlanılmamıştır.
Manastır, kilise ve onun çevresindeki yapılardan meydana gelmiştir. Kesme ve moloz taştan yapılmıştır. İnanışa göre bu manastıra gelen romatizma hastaları burada şifa buluyorlarmış. Bu nedenle de manastıra Romatizma Manastırı ismi de verilmiştir.

Mor Cırcıs Manastır (Derik)
Mardin, Derik ilçe merkezinde bulunan Mor Cırcıs Manastırı'nın yapım tarihi ile ilgili bir bilgiye larda rastlanmamaktadır.
Manastır, kesme taştan yapılmış bir kilise ile çevresindeki müştemilattan meydana gelmiştir. Dikdörtgen planlı kilise kesme taştan yapılmıştır. Kilisenin özellikle yüksek tavanı ve apsisine yönelik U şeklindeki koro balkonunun oluşturduğu, kendisine özgü bir mimarisi vardır.

Deyrulumur Manastırı (Midyat)
Mardin, Midyat ilçesinin 18 km. doğusunda bulunan Deyrulumur Manastırı, Savurlu Mor Samuel ile Kartminli Mor Şemun tarafından 397 yılında yaptırılmıştır. VII. Yüzyılda, metropolitlik merkezi olmuş ve bu durum 1049 yılına kadar sürmüştür.
Manastıra Mor Şemun tarafından barınma ve dua yerleri, İmparator Theodosius zamanında içerisine lahitlerin konacağı anıtsal bir yapı, Meryem Ana Kilisesi, Resuller Kilisesi, Kırk Şehit Kilisesi, Mor Şamuel kilisesi yapılmıştır. Söylentiye göre İmparatorun kızı Theodora'nın Mor Şamuel tarafından iyileştirilmesinden ötürü de manastıra Theodara Kubbesi eklenmiştir.

Mor Yakup Manastırı (Nusaybin)
Mardin Nusaybin ilçesinde bulunan bu manastır Yukarı Mezopotamya bölgesindeki kiliselerin en eskisi sayılmaktadır. Mor Şabo ve on bir öğrencisinin öldürülmesinden ötürü yaptırılmıştır. Manastır Mor Yakup'un 328 yılında öldürülmesi üzerine aynı yerde bulunan bir mecusi mabedi üzerine yaptırılmıştır.
Manastır kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. İbadet mekânının üzeri ana kubbeyi destekleyen yarım kubbelerle örtülmüştür. Manastır kilisesinin batı cephesinin duvarları sonradan yıkılmış ve 872 yılında yenilenmiştir. Manastır içerisinde Mor Yakup'un Türbesi bulunmaktadır.
Episkopos Mor Yakup ile öğrencisi Mor Efram Nikeia'da Hıristiyanlığın konsil toplantılarına katıldıktan sonra Nusaybin'e döndüklerinde burada Nusaybin Okulunun yapımına başlamışlardır. Bu okulu 326'da açmışlar ve Mor Efram 38 yıl boyunca bu okulu yönetmiştir. Bu okul putperestlik döneminden kalan bir yapı üzerine kurulmuştur. Bu okulda felsefe, mantık, edebiyat, geometri, astronomi, tıp, hukuk eğitimi verilmiştir. Aynı zamanda bu okuldaki çalışmalar sonunda Grekçe'den birçok yazma eser Süryanice'ye çevrilmiştir.
Bu okulun en büyük özelliği o dönemde Nusaybin'in ileri düzeyde bir eğitim merkezi oluşunu göstermesidir. Mor Yakup'un 338'de ölümünden sonra kilisenin bodrum katına gömülmüştür. Ondan sonra Episkoposluğa Mor Babo (338-343), Mor Logos (343-361), Mor Abraham (361-?) getirilmiştir. Bu dini merkezin son Episkoposu Rahip Hanna olmuştur. Nusaybin okulu Sasanilerin 363'de Nusaybin'i almasına kadar öğretime devam etmiştir. Bundan sonra okulun öğretim kadroları dağılmış ve Suriye'de öğretime devam edilmiştir. Sonraki yıllarda Bizanslılar Nasturilere karşı baskı kurunca Urfadaki (Edessa) okul Nusaybin'e nakledilmiş ve burası Nasturilerin dini merkezi olmuştur. Okulun yönetimindeki Narsay ve Episkopos Barsavmo'nun yerine geçen II. Mor Huşoh döneminde okul büyük ün yapmıştır. Bu nedenle de Nusaybin “İlimlerin beşiği, eğitim şehri ve öğretmenlerin annesi†olarak isimlendirilmiştir.
Manastır XIX yüzyıla kadar işlevini sürdürmüştür. Mor Yakup Kilisesinin restorasyonunu Nusaybin Belediyesi ÇEKüL Vakfı ve Mor Yakup Kilisesi Süryanı Kadim Cemaati Midyat Metropolitliği, Deydülzaferin Kilisesi Vakfı tarafından restore edilmiştir.

Mor Evgin Manastırı (Nusaybin)
Mardin Nusaybin ilçesi, Girmeli Bucağının 7 km. kuzeyinde, Tûr Abidin Dağı yamacında ovadan yaklaşık 500 m. yüksekliğinde kurulmuştur. Manastırın çevresinde bazı mabet ve yapı kalıntıları bulunmaktadır. Mor Evgin'in Hıristiyan azizlerinden olduğu bilinmektedir.
Manastırın kurulduğu dönem kesinlik kazanamamıştır. Halk arasında bu manastır “Deyr-Marog†ismiyle de tanınmıştır.

Mor Abraham Manastırı (Nusaybin)
Mardin Nusaybin ilçesinde Bagok Dağı'nda kayalar arasında kurulmuş olan bu manastırın yapım tarihi bilinmemekle beraber geçmişinin çok eskiye indiği bilinmektedir. Buradaki yapı topluluğu Hıristiyanlığın ilanından sonra manastıra çevrilmiştir. Yapı olarak yüksek duvarları ile manastırdan çok bir kaleyi andırmaktadır.

Mar Petrus ve Paulus Kilisesi (Merkez)
Mardin Gül Mahallesi'nde bulunan bu kilise, Patrik II. Abdullah döneminde Papaz Abdülmesih'in çabaları ile Aziz Petrus ve Paulus adına 1914 yılında yapılmıştır.
Kesme taştan yapılmış olan kilise dikdörtgen planlı olup, üzeri çatı ile örtülüdür. Taş işçiliğinde dikkati çeken bir bezemeye rastlanmamaktadır. Kilisenin en büyük özelliği kök boyalarla el işinden yapılmış olan baskı perdeleridir.

Mor İliyo Kilisesi (Merkez)
Mardin Kalesi'nde bulunan bu kilise III.yüzyılda yapılmıştır. Kesme taştan yapılan kalenin mimari yapısını tam olarak tespit edebilmek mümkün olamamıştır.

Mor Behnam (Kırklar) Kilisesi (Merkez)
Mardin Şar Mahallesi'nde bulunan bu kilisenin V.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
Kırk din şehitlerine ait kemiklerin 1170'de bu kiliseye getirilmiş olmasından ötürü aynı zamanda Kırk Şehitler Kilisesi ismiyle tanınmıştır. Günümüzde Mardin Metropolitlik Kilisesi'dir.
Kilise yöresel kesme taştan, geniş bir avlu içerisinde yapılmıştır. Duvar işçiliğinde son derece ince bir işçilik uygulanmıştır. üç ayrı girişi olan kilisenin cephelerinde dantel gibi işlenmiş taş örgüler dikkati çekmektedir. Apsisi, çan kulesi ve 1500 yıllık kök boya perdeleri ile dikkat çekici bir yapıdır.

Surp Kevork (Kırmızı) Kilisesi (Merkez)
Mardin Ermeni cemaatinin kullandığı bu kilise, kayıtlarından öğrenildiğine göre 420 yılında yapılmıştır. Ancak değişik zamanlarda yapılan onarımlar sonucunda özelliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır.
Kesme taştan yapılmış olan kilisenin ibadet mekânı 10 payenin taşıdığı bir çatı ile örtülmüştür. Apsisindeki geometrik taş süslemeleri ile dikkati çekmektedir.

Protestan Kilisesi (Merkez)
Mardin il merkezinde bulunan bu kilise oldukça geniş bir alan üzerine 569 yılında yapılmıştır. Kesme taştan yapılmış olan kilisede geometrik ve çeşitli bitkisel motiflere yer verilmiştir.

Mor Hırmıs Kilisesi (Merkez)
Mardin il merkezinde bulunan bu kilise 430 yılında yapılmıştır. Başlangıçta Hıristiyanların kullandığı kiliseyi 1552 yılından sonra Nasturiler kullanmıştır.
Kesme taştan yapılmış olan ve yer yer geometrik taş bezemelerin bulunduğu kilise de iki metropolitin mezarının bulunması daha da önem kazanmasına neden olmuştur.

Mor Yusuf Kilisesi (Merkez)

Mardin

Mardin il merkezinde bulunan bu kilise Ermeni Meclis-i Mebusan üyesi Hovsep Kazasyan'ın önderliğinde ve Ermeni Katolik cemaatinin katkılarıyla Patrik VIII.Grigoryus tarafından Mardin Metropolitliğine getirilen Melkun Nazaryan tarafından yaptırılmıştır. Mimari Lole'dir. Kilisenin yapımına 1864 yılında başlanmış ve 1894 yılında da ibadete açılmıştır. Ayrıca kilisenin yanına ruhbanların ikametine ayrılan bir bina ile ruhban okulu da eklemiştir.
Kilisenin yapımı sırasında temellere rutubeti önlemek için tuzlar dökülmüş ve bundan sonra da temeller atılmıştır. Kilise kesme taştan bazilika planında olup, üzeri düz bir dam ile örtülüdür. İbadet mekânının içerisinde 21 sütun bulunmaktadır. Ayrıca altı apsisi ve koro balkonuna yer verilmiştir.

Meryem Ana Kilise ve Manastırı (Merkez)
Mardin

Mardin il merkezinde bulunan bu kilisenin cemaati yeterli olmadığından uzun süre kendi halinde kalmış, l958 yılında ana caddenin genişletilmesi sırasında yıkılmıştır. Kilise, Patrik Antuan Semheri tarafından 1860 yılında yaptırılmıştır.
Kesme yöresel taştan yapılan kilise dikdörtgen planlı olup, ibadet mekanı 21 sütun ile üst örtüyü taşımaktadır. Kilise, patriğin oturduğu yer ve İncil okunan bölümlerdeki üzüm salkımı motifleri ile dikkati çeken bir yapı görünümündeydi.
Kilisenin yanında bulunan ve Antakya Patrigi İğnatios Benham Banni tarafından 1895 yılında yapılan patrikhane günümüzde Mardin Müzesi olarak kullanılmaktadır.

Meryem Ana Kilisesi (Merkez)
Mardin Savur Kapı Mahallesi'nde bulunan kilisenin kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. 1857'de ibadete açılmıştır.
Kesme taştan yapılmış, üzeri dam ile örtülü kilise uzun süre terkedilmiş ve günümüze yıkık bir durumda gelmiştir.

Mor İvennis Kilisesi (Merkez)
Mardin, Eski Kale Köyü'nün güney doğusunda bulunan bu kilise 793 yılında Mor Circis Kilisesi ile birlikte yaptırılmıştır.
Kilise kesme taştan olup üzeri düz bir dam ile örtülmüştür.

Mor Circis Kilisesi (Merkez)
Mardin Eski Kale Köyü'nün kuzeybatısında bulunan bu kilise Mor İvennis Kilisesi ile birlikte 793 yılında yaptırılmıştır.
Kilise kesme taştan olup üzeri düz damla örtülmüştür.

Mor İliye Kilisesi (Merkez)
Mardin Çiftlik Köyü'nde bulunan bu kilisenin yapım tarihini belirten bir kitabe veya belgeye rastlanılmamıştır.
Kesme taştan, dikdörtgen planlı olarak yapılan kilisenin yanında ayrı bir bölüm halinde, alçak tavanlı iki oda bulunmaktadır. Bu bölümün ruh ve sinir hastalıkları tedavisinde yararlanıldığına inanılmıştır. Kilisenin Taka diye isimlendirilen bu bölümü ziyaret edilmektedir.

Mor Yakup (Mor Kuryakus) Kilisesi (Merkez)
Mardin Bülbül Köyü'nde bulunan bu kilisenin kitabesi bulunmadığı gibi larda da yapım tarihini gösteren bir bilgiye rastlanılamamıştır. Bununla beraber III.yüzyılda manastır kilisesi olarak yapıldığı söylenmektedir.
Kesme taştan düz damlı olarak yapılan kilisede bezeme elemanlarına rastlanılmamıştır.

Meryem Ana Kilisesi (Merkez)
Mardin Göllü Köyü'nde bulunan bu kilisenin yapım tarihi bilinmemektedir. Kesme taştan yapılmış olan kilise yıkık durumdadır.

Mor Yuhanna Kilisesi (Merkez)
Mardin Dereiçi (Kıllıt) Köyü'nde bulunan bu kilise 370 yılında yapılmıştır. Kesme taş ve moloz taştan yapılan kilise dikdörtgen planlıdır. üzeri düz bir dam ile örtülüdür.

Mor Babi Kilisesi (Nusaybin)
Mardin Nusaybin ilçesi Günyurdu Köyü'nün kuzeybatısında bir tepede bulunan bu kilisenin yapım tarihi bilinmemektedir.
Kilise, kayaların yontulmasıyla yapılmıştır. Bu nedenle de Mağara veya Yeraltı Kilisesi olarak da tanınmaktadır.

Mor Aho Kilisesi (Nusaybin)
Mardin Nusaybin İlçesi Günyurdu Köyü'nün kuzeyinde bir tepe üzerinde bulunan kilisenin yapım tarihi bilinmemektedir. Patrik III.Yakup döneminde kiliseye bazı ilaveler yapılmıştır.
Kilise moloz taştan ve dikdörtgen planlı olarak yapılmış, üzeri düz bir dam ile örtülmüştür.

Mor Şemun Kilisesi (Nusaybin)
Mardin Nusaybin İlçesi Günyurdu Köyü'nün kuzeyinde bulunan bu kilisenin yapım tarihi bilinmemektedir. Kitabesi günümüze gelememiştir. Kaynaklarda da onunla ilgili yeterli bir bilgiye rastlanamamıştır. Bununla beraber yapı üslubundan IIIV.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
Kesme taştan yapılmış olan kilise dikdörtgen planlıdır ve üzeri de düz bir damla örtülmüştür.

Mor Yuhanna Kilisesi (Nusaybin)
Mardin Nusaybin ilçesinde Turabdin Dağı'nın kayalık yamacında yer alan kilisenin yanında müştemilat yapıları bulunmaktadır. Halk arasında “Deyr-Gazel†diye bilinmektedir. Mar Evgin Manastırı'na 5 km uzaklıktadır.
Kilisenin yapımında kesme taş ve kayalardan yararlanılmış olup, dikdörtgen planlıdır. üzeri düz bir damla örtülmüştür. Kilise içerisinde bezeme elemanlarına rastlanılmamıştır.

Mor Sumuni Kilisesi (Nusaybin)
Mardin Nusaybin ilçesi Eski kale Köyü'nün güneyinde bulunan bu kilise lardaki bilgilerden öğrenildiğine göre, 793 yılında yapılmıştır.
Yapımında kesme taş kullanmıştır. Dikdörtgen planlı olup, üzeri düz bir damla örtülmüştür.




Kenthaber Kültür Kurulu
Fotoğraflar, adresinden alınmıştır.





Mardin Mardin Medreseleri


Hatuniye (Sitti Radviyye) Medresesi (Merkez)


Mardin il merkezinin kuzeyindeki Gül Mahallesi'nde bulunan bu medreseyi Artuklu Sultanlarından Necmeddin Alpi'nin eşi Sitti Razviye (Radviyye) yaptırmıştır. Yapının kitabesi bulunmamakla beraber 1177-1185 arasında yapıldığı sanılmaktadır.

Günümüze gelen kalıntılarından medresenin iki eyvanlı, revaklı avlulu ve iki katlı olduğu, köşelerine de kubbeli türbe kısımlarının yerleştirildiği anlaşılmaktadır. Bu plan tipi Anadolu medrese mimarisinin gelişiminin XIII.yüzyılda belirlenmeye başladığını da göstermektedir.

Medrese çeşitli dönemlerde yapılan eklerle özgün biçiminden kısmen de olsa uzaklaşmıştır. Yapının asıl girişi bilinmemektedir. Medresenin solundaki girişten önce eyvan mescide ve sonra da revaklı, üzeri açık bir avluya girilmektedir. Güney eyvanının kuzeyindeki bölüm sonradan cami olarak kullanılmıştır. Bu arada mihrap duvarının solundaki mekânlar bozulmuş ve buraya bir de balkon eklenmiştir. Nitekim kuzeydeki giriş eyvanının kemer izleri bugün görülebilmektedir. Avlunun batısında çapraz tonozlu revakların arkasında üzerleri beşik tonozlu bir bölüm günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir. Avlunun doğusundaki kemerlerden burada bir takım medrese hücrelerinin olduğu anlaşılmaktadır. Revaklar üzerindeki aralara örülmüş kemerler bunların üzerinde ikinci bir katın olduğuna işaret etmektedir. Bu kata nereden çıkıldığı ise anlaşılamamıştır.

Ana eyvanda bulunan mihrabın bezemeleri dikkat çekicidir. üzerleri sıvanmış ve badanalanmış olmasına rağmen bunların altında zengin bir taş işçiliği olduğu da dikkati çekmektedir. Mihrap nişinin iki yanında iki sütunçe bulunmakta olup, bunlar birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmış, aralarında kalan bölüm altıgen yıldızlarla doldurulmuştur. Bu yıldızlar Artuklu döneminde çok sık kullanılmış olan kartal armalarına benzemektedir. Mihrap kubbesine frizler ve üç sıra silme ile geçilmektedir.

Ana mekândaki kare planlı türbe eyvanın doğusunda olup, üzeri tromplu bir kubbe ile örtülüdür. Bu yapıda baklava bezemeli taştan kafesli iki pencereye yer verilmiştir. Türbe mihrabı da sıvandığından altında kalan bezemeler bozulmuştur. Ancak izlerinden burada iki sütunçenin taşıdığı dilimli kemer, zikzaklı silmeler ve kufi yazıya benzeyen çerçeveler içerisine alınmış iç içe altıgenler olduğu görülmektedir.

Türbe içerisinde yan yana iki sanduka bulunmakta olup, bunlardan birisinin üzerinde çiçekli bir kitabeye yer verilmiştir.


Zinciriye Medresesi (Merkez)

Mardin

Mardin Medrese Mahallesi'nin kuzeyinde bulunan Zinciriye Medresesi Melik Necmeddin İsa Bin Muzaffer Davut Bin El Melik Salih tarafından 1385 yılında yaptırılmıştır.

Medrese geniş bir alanı kaplamakta olup, cami, türbe ve ek yapılardan meydana gelmiştir. Bu medresede avlu çevresinde sıralanan mekân düzeninden uzaklaşılmıştır. Medresenin doğu ve batısındaki kenarlarında dilimli kubbeleri olan anıtsal giriş kapıları bulunmaktadır. Bunlardan güneydekinde dilimli kubbenin altında türbe, doğudakinde ise yine dilimli kubbenin altında camiye yer verilmiştir. Bu iki mekân arasında dışarıya açık dört revak kemeri ile kubbelerin altındaki dilimli yarım kubbeli duvar payandaları yapıyı görkemli bir şekle sokmuştur. Revak kemerlerinin altında sivri kemerli bir de çeşme görülmektedir.

Birkaç basamak merdivenle çıkılan medresenin giriş kapısı iki sıra mukarnasla dikdörtgen bir çerçeve içerisine alınmıştır. Burada kufi bordürlü bezeme, iki yandaki sütunçelerin taşıdığı üç dilimli niş kemeri ile çevrelenmiştir. Buradaki mukarnas dolgunun altında nişi çepeçevre dolaşan bir kitabe kuşağı bulunmaktadır. Onun altındaki yan duvarlarda ise bitkisel motifli rozetler bulunmaktadır. Ayrıca giriş kapısının üzerindeki yazılar da madalyonlar halindedir. Bu madalyonların altında iki ayrı çeşit taş süslemenin olduğu da dikkati çekmektedir. üstteki bezemede aralarında altıgenler ve üç kollu yaprakların olduğu birbiri içerisine girmiş kıvrımlı çizgilerden örgü motiflerine yer verilmiştir. Ortadaki küçük altıgenlerde bazı sözcükler yazılıdır. Bunun altındaki bezemelerde karşılıklı palmetler varsa da bunlar kakma olarak işlendiğinden çoğu düşmüştür. Bu kapıdan üzeri tonoz örtülü bir giriş kısmına geçilir. Medresenin ikinci katına çıkılan merdivenler ise girişin sonundadır. Bunun solunda beşik tonozlu bir koridor ile zemin kattaki avluya geçilir. Bu avlu aynı zamanda dışa da açık olup, revaklarla çevrilidir. Koridorun kuzeyine beşik tonozlu küçük bir oda ile L biçimli bir mekân yerleştirilmiştir. Koridorun güneyinde cami bulunmaktadır. Koridora bakan pencerelerle aydınlanan cami ortada mukarnaslı, tromplu bir kubbe ile örtülüdür. Bu kubbenin dışında kalan bölümler de beşik tonozlu mekânlardan oluşmuştur. Caminin palmet biçimindeki kakma motiflerle bezeli mihrap nişinin üzerinde madalyonlar ve yazı frizleri bulunmaktadır. Ancak mihraptaki bezeme ve kitabelerin çoğu bozulmuş, kakmaları düşmüş veya yerlerinden sökülmüşlerdir.
Mardin

Caminin kuzeyindeki dar bir koridor sonunda dikdörtgen bir avluya ulaşılır. Bu avlunun güneyinde beş kemerli, üzerleri çapraz tonoz örtülü bir revak bulunmaktadır. Revakların güney duvarındaki küçük mihrap nişinin yanlarında da ikişer kemerli bir bölüm medresenin güney yönüne açılmaktadır. Avlunun kuzeyinde içerisinde selsebil olan beşik tonozlu bir eyvan bulunmaktadır. Bu eyvanın iki yanındaki odaların ilk yapıldığı döneme ait olmayıp sonradan buraya eklendiği anlaşılmaktadır.

Güneydeki mekânın üzerindeki kitabesinden burasının bir türbe olduğu anlaşılmaktadır. Sultan İsa'ya ait olan türbe, kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. İçerisinde bir sanduka bulunmaktadır. Türbedeki mihrabın ve giriş kapısının bezemelerinden çoğu yerlerinden düşmüştür.

Melik İsa Timur ordusu ile savaşmış ve bir süre bu medresede hapsedilmiştir.

Cami ve türbenin yüksekliği ikinci katla aynı düzeydedir. Avlunun batısı kemerli olup, çapraz tonoz örtülüdür. Bu bölümün de sonradan yapıldığı sanılmaktadır. Bu mekânla üst katın batı ve doğu bölümleri birleştirilmiştir.

Mardin Müzesi yeni binasına taşınmadan önce Zinciriye Medresesi'nde işlevini sürdürmüştür.


Kasımiye Medresesi (Merkez)
Mardin

Mardin'in güneybatısındaki tepenin altında bulunan Kasımiye Medresesi'nin yapımına Artuklu döneminde başlanmış, Sultan Kasım tarafından da 1487-1502 yıllarında tamamlanmıştır. Medresenin yapım tarihi bilinmemektedir. Akkoyunlu Hükümdarı Cihangiroğlu Kasım Mardin'i onarmak için geniş bir çalışma başlatmış, bazı yapıların yanı sıra medreseler de yaptırmıştır.

Kasımiye Medresesi XIV.yüzyıl Artuklu mimari özelliklerini yansıtmaktadır. Kesme taş ve yumuşak yöresel taştan yapılan medresenin giriş kapısı sol tarafa kaydırılmıştır. Bezemesi Zinciriye Medresesi ile yakınlık göstermektedir. Kapının dışında mukarnaslı bir kuşak, içeride köşe sütunları ve üç dilimli bir kemer bulunmaktadır. Bu kapıdan üzeri kubbe ile örtülü bir girişten beşik tonozlu koridora geçilmektedir. Bu koridordan avluya ve camiye ulaşılmaktadır.

Cami üzeri kubbeli kare bir mekân ile yanlarındaki beşik tonozlu mekânlardan meydana gelmiştir. Avlunun arkasında üç yöne doğru uzanan medrese odaları sıralanmıştır. Revakların güneyinde dilimli kubbeleri ile dikkati çeken türbeler bulunmaktadır. Ayrıca avlunun kuzeyinde içerisinde havuz bulunan bir ana eyvan vardır. Bu eyvanın iki yanına da beşik tonozlu birer oda yerleştirilmiştir.

Medresenin alt ve üst kat planları birbirinin eşidir.


Şehidiye Medresesi (Merkez)


Mardin Şehidiye Mahallesi'nde bulunan Semanin Medresesi ismi ile de tanınan bu yapının girişindeki vakfiyesinden öğrenildiğine göre Necmeddin Gazi döneminde 1239-1260 yılları arasında yaptırılmıştır. Ancak Kâtip Ferdi günümüze gelemeyen bir kitabeye dayanarak medresenin Artuk Aslan döneminde, 1201-1239 yıllarında yapıldığını ileri sürmüştür. Bu lara dayanılarak medresenin XIII.yüzyılın ilk yarısında yapıldığı kabul edilmelidir.

Medrese değişik zamanlarda çevresine yapılan eklerle özgünlüğünü yitirmiş ve plan şekli bozulmuştur. Bugünkü durumunda dikdörtgen bir avlu çevresinde sıralanmış yapılardan meydana gelmiştir. Günümüzde sokak seviyesinin altında kalan, yüksek ve derin bir niş içerisine alınmış ana kapı balıksırtı sütunçeler ve palmetlerle bezelidir. Bu kapıdan beşik tonozlu bir koridorla avluya geçilir. Koridorun solundaki kapı, avlunun solunda karşılıklı sıralanmış iki sıra halindeki medrese odasının bulunduğu başka bir koridora açılmaktadır. Avlunun kuzeyinde selsebilli bir eyvan, batısında da revaklı bölümler bulunmaktadır.

Medresenin camisi enine iki nefli olup, doğu ve batısında çatılı iki girişi vardır. Caminin minaresi 1916-1917 yılında yapılmıştır. Taş kaide üzerindeki minarenin gövdesi yivler ve burmalı sütunlarla karışık bir görünümdedir. Ayrıca medresenin günümüze çok bozulmuş olarak gelmesine rağmen taş işçiliğinin güzel örneklerini yansıttığı da kalıntılarından anlaşılmaktadır.


Altunboğa Medresesi (Merkez)

Mardin Tekke Mahallesi'nde bulunan Altunboğa Medresesi Kâtip Ferdi'nin kayıtlarına göre Melik Mansur'un veziri Altunboğa tarafından yaptırılmıştır. Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Ancak, Melik Mansur'un hüküm sürdüğü dönem ve medresenin mimari yapısı XIII.yüzyılın sonu ile XIV.yüzyılın başında yapıldığını göstermektedir.

Medrese günümüze harap bir durumda gelmiş, yalnızca çeşmesi iyi durumdadır. Çeşmenin bulunduğu bu bölümün selsebilli bir eyvan olduğu sanılmaktadır. Çeşmenin arkasında deposu, yanlarında da sivri kemerli nişler vardır. Eyvanın güneyindeki mukarnas ve bitkisel bezemeli kapıya dayanılarak da yapının oldukça geniş bir alana yayıldığı anlaşılmaktadır. Bunun dışında medrese ile ilgili başka bir bilgiye ulaşılamamıştır.


Melik Mansur Medresesi (Merkez)

Mardin Gül Mahallesi'nin kuzeydoğusunda bulunan bu medrese larda Şeyh Aban Şeyh Libben ve Haliliye Medresesi olarak da geçmektedir.

Medresenin kitabesi bulunmamakla beraber Artukoğullarından Melik Mansur'un yaşadığı dönem ve mimari yapısından ötürü Medresenin XIII.yüzyılın sonu veya XIV.yüzyılın başında yapıldığı anlaşılmaktadır.

Medrese günümüze harap bir durumda gelebilmiş olup, bu nedenle de planı tam olarak anlaşılamamıştır. Yalnızca güneydeki sağlam durumda olan bölümünün mescit olduğu anlaşılmaktadır. Burada mihrap önünde çapraz tonozlu bir bölüm, yanlarda da beşik tonozlu mekânlar bulunmaktadır. Kuzeydeki cephesi kapı ve pencerelerle dışa açılmakta olup, mekânın içerisinde bazı lahitler de vardır.


Marufiye Medresesi (Merkez)

Mardin Şar Mahallesi'nin kuzeyinde bulunan bu medrese Beyt il Artuki veya Hacı Maruf Medresesi ismi ile tanınmaktadır. Kitabesi günümüze gelememiştir. Mimari yapısına dayanılarak medresenin XIII.yüzyılın başlarında yapıldığı sanılmaktadır.

Medrese günümüze harap bir durumda gelmiş, kalıntıları oldukça geniş bir alana yayıldığından yapının büyük ölçüde planı olduğu anlaşılmaktadır. Cephe kalıntıları oldukça zengin olup, aynı zenginlik medresenin içerisine de yansımıştır. Medresenin kuzey bölümü selsebilli bir eyvana sahip, doğu ve batısı eyvanlarla genişleyen kubbeli bir mekânı yansıtmaktadır. Buradaki selsebil taş ve mermer mozaiklerle bezenmiştir. Selsebilden çıkan sular mozaik kanallarla kubbeli bölüme, oradan da avluya ulaşmaktadır. Selsebilli mekânın solundaki kalıntıların çapraz tonozla örtülü olduğu görülmektedir.

Medresenin doğu eyvanı oldukça geniş bir plan göstermektedir. Bunun kuzeyinde, avludan içerisine girilen, altı çapraz üstü beşik tonozla örtülü bir başka mekân daha dikkati çekmektedir. Bunun güneyindeki beşik tonozlu oda ile mescidin değişik dönemlerde eklendiği anlaşılmaktadır.

Marufiye Medresesinin planı Mardin'deki Sultan İsa ve Sultan Kasım medreselerinde de aynen tekrarlanmıştır. Büyük olasılıkla bu medrese, cami ve türbe ile bütünleşerek iki katlı açık medreselerin öncülerinden bir örnek olduğu anlaşılmıştır.


Şah Sultan Medresesi (Merkez)

Mardin Tekke Mahallesi'nde bulunan bu medreseyi Akkoyunlu İbrahim Bey ismi ile tanınan caminin önünde, İbrahim Bey'in eşi Şah Sultan yaptırmıştır. Kitabesi bulunamadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. İbrahim Bey'in eşi Şah Sultan'ın yaşadığı dönem ve medresenin mimari yapısı dikkate alındığında bu yapının XV.yüzyıl sonu veya XVI.yüzyılın başında yapıldığı anlaşılmaktadır.

Günümüze harap bir durumda gelen bu medresenin kalıntı ve bölümlerinden açık avlulu, iki katlı medrese planında olduğu anlaşılmaktadır. Medresenin batı ve doğusunda revakların arkasında medrese hücreleri sıralanmıştır. Medresenin kuzeyinde selsebilli bir eyvanı vardır. Ana eyvanın yanlarında ise üzerleri tonozla örtülmüş iki odaya yer verilmiştir. Kuzey ve batı yönünde ise, ikinci kata ait izler dikkati çekmektedir.


Savur Kapı Medresesi (Merkez)

Mardin'de Bab es Sur Camisi'nin yakındaki dar bir sokak içerisinde bulunan bu medresenin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve yaptıran bilinmemektedir. Kaynaklarda da bu medrese ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır.

Medrese günümüze harap bir halde gelmiştir. Bu yapının Artukoğulları döneminde, XIII.-XIV.yüzyıllar arasında yapıldığı sanılmaktadır. Kalıntılarından medresenin avlulu ve iki katlı olduğu anlaşılmaktadır. Zemin katta dükkânlara ve ahırlara yer verilmiştir. üzerindeki ikinci kat iki mekâna ayrılmış ve bunların üzeri de yan yana ikişer çapraz tonozla örtülmüştür. Birbirleri ile aralarında geçişler olan bu mekânların sonradan araları örülmüştür.


Muzafferiye Medresesi (Merkez)

Mardin'de Kale eteğinde bulunan bu medresenin Artukoğullarından Melik Muzaffer Karaaslan tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Medresenin kitabesi günümüze gelemediği gibi larda da onunla ilgili yeterli bir bilgiye rastlanmamıştır. Bununla beraber XIII.-XIV.yüzyıllar arasında yapıldığı sanılmaktadır.

Yapımında yöresel siyah ve beyaz taşlar kullanılmıştır. Medreseden günümüze herhangi bir iz gelememiştir.


Hüsamiye Medresesi (Merkez)

Mardin'de bulunan Hüsamiye Medresesi Kâtip Ferdi'den öğrenildiğine göre; Hüsameddin Timurtaş tarafından yaptırılmıştır. Hüsameddin Timurtaş'ın 1121'de tahta çıkıp, 1150'de öldüğü dikkate alınacak olunursa, yapı XII.yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmelidir.

Hüsamettin Timurtaş medreseden başka karşısına bir de cami yaptırmıştır. Günümüze gelemeyen bu medrese hakkında fazla bir bilgi bulunmamaktadır.


Harzem Taceddin Mesud Medresesi (Kızıltepe)

Mardin Kızıltepe ilçesinin 8 km. kuzeydoğusunda Zerkan Suyu kıyısında bulunan bu medresenin iç kapı kitabesinden öğrenildiğine göre; Artukoğullarından Melik ül-Mansur Nasireddin Artuk Arslan'ın Azatlı kölesi Taceddin Mesud bin Abdullah tarafından yaptırılmıştır.

XIII.yüzyıl eseri olan bu yapı sonraki dönemlerde yapılan ilavelerle plan düzeninde büyük değişiklikler meydana gelmiştir. Bu nedenle medresenin tam bir planını çıkarmak mümkün olamamıştır. Yalnızca günümüzde mescit olarak kullanılan türbesi ile cami mekânı birbirinden ayrılabilmektedir.





Kenthaber Kültür Kurulu

Fotoğraflar, ve adreslerinden alınmıştır.




cograf1





MARDİN'İN COĞRAFYASI


Mardin Güneydoğu Anadolu Böigesinde 39 56°- 42 54 doğu boylamları ve 36 55° - 38 51 arasında yer alır.
Doğuda Sırnak ve Siirt, batıda Şanlıurfa, kuzeyde Diyarbakır ve Batman, Güneyde Suriye topraklarıyla çevrilidir.

Mardin'in yüzölçümü 8.891 km2 denizden yüksekliği 1.082 metredir. Mardin İli'nin iklimi üzerinde kuzeydeki yüksek dağlar etkili olmaktadır. Bölgede kış döneminde oluşan yüksek basınç alanı,kış aylarının soğuk geçmesine yol açar.

Bir yanda güneydeki çöl ikliminin etkisi altında bu!unması,bir yandan kuzeydeki yüksek dağların serin hava kütlelerinin bölgeye girişini engellemesi nedeniyle ilin genelinde yazlar çok sıcak geçerken karasal iklimin tipik özelliği görülür. Ancak; Derik.Nusaybin ve Savur ilçelerinde pamuk, fındık ve zeytin gibi ürünlerin yetişmesi Mikru iklim özelliğinin yörede hüküm sürdüğünü göstermektedir.

Mardin ili'nin meteorolojik verilerine göre; Mardin'e yağışın en fazla Mart ayında 115.8 m olarak düştüğü, en yüksek sıcaklığın 42.5 °C ile Temmuz ayında, en düşük sıcaklığın Şubat aynıda -2,6 C olduğu tespit edilmiştir. En yüksek nem oranı % 76.1 ile Ocak ayında ölçülmüştür.

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Dicle ve Fırat havzalarında yer alan Mardin ilinde çok çeşitli yeryüzü şekillerine rastlanılır.







Mardin, bütün jeolojik zamanları temsil eden kristal ve tortul kütle çeşitlerinden iç püskürük mahsullerine ve bunların değişmesinden meydana gelen sahalara varıncaya kadar çeşitli formasyonlarla temsil edilmiştir.

İlin yeryüzü şekilleri temelini I.zamanda kayaları teşkil eder. Jeolojinin II.zamanında kuzeydoğuda kalkerli yerler tebeşir devrinde teşekkül etmiştir. III.zamanda Toros kıvrımları oluşurken, volkanlar teşekkül ederek faaliyet göstermiştir. Eski volkanların biriktirdiği lavlar Turabdin, Karacadağ gibi kümeler oluşturmuştur. IV.zamanın alüvyon topraklarım ortadan bölmekte ve Diyarbakır havzasıyla Suriye çölü arasında bir eşik oluşturmaktadır.

Mezopotamya Ovasına ve Suriye çölüne egemen bir konumda olan Mardin Dağları, geceleri uçsuz bucaksız bir denizi andıran ovasından yaklaşık 600-1000 m, yükseklikte çok geniş bir kütle oluşturmaktadır. Bu yükselti Mardin Eşiği'dir.

Mardin Dağlarının, Mazıdağı, Derik,Midyat, Savur ve Nusaybin yörelerine sokulan yüksekkesimlerde meşe ağaçlarmdan oluşan topluluklara raslanılır. Bu orman parçalarında yer yer Sakız Ağacı, Dişbudak,Söğüt ve Çınar ağaçları da vardır.

Nusaybin ve Savur yöreleriyle Mardin Dağlarınm vadi boylarında yöre halkınca yetiştirilen Kavak, Badem, Bıtım, Ceviz, Sumak, Kiraz ve Mahleplerin dışında il alanına bozkırlar egemen olur.

Büyükdere Vadisi ile Gümüş Çayı Vadisinin birleşmesiyle genişleyen taban üzerinde yer alan Kızıltepe Ovası en geniş alandır. Akarsuların taşıdığı alüvyonlarla kaplı Derik,Kızıltepe,Mardin ve Nusaybin Ovaları yakın bir tarihte GAP'la birlikte bolluk ve berekete kavuşmayı beklemektedir. Suriye sınırı boyunca Mardin ve Nusaybin Ovaları (Mezopotamya) uzanır.




MARDİN İLİNİN METEOROLOJİK DURUMU



A-Mardin İlinin Jeolojik Yapısı:
Mardin 8891 Km.2 yüzölçümü ile 36 55 - 38 51 Kuzey Enlemleri ve 39 56 - 42 54 Doğu Boylamları arasında yer alır.

Mardin İl topraklarının% 4.8 ini kaplayan dağlar doğu-batı istikametinde uzanır ve ovadan ortalama 600 metre yükseklikte çok geniş bir kütle oluşturur. Yükselti bazı kesimlerde 1000 metre üzerine çıkar. Dağlar genellikle çıplaktır. Büyük bölümü kalkerli olduğundan çatlaklar ve yarıklar oluşmuştur. Yüzey suları çatlaklardan dibe çekilmekte ve ovalara yakın platolarda yüzeye çıkmaktadır. Killi ve kireçli yapılı topraklarda Mardin, Mazıdağı, Derik, Midyat, Savur ve Nusaybin'in yükseklerinde meşe ağaçlarına rastlanır. Dağların kalkerli kesimleri Hızla aşınarak platolara dönüşmüştür.Bu platolar yer yer yüzeye çıkan lavlarla kaplıdır. Mardin'de Gümüş Çayı. Çağçağ suyu ve Savur Çayı yanı sıra Seyhan Deresi ve Yeşilli Gülzar Deresi bulunmaktadır. Dicle ve Fırat nehirlerinin kolları il topraklarında koridor oluşturmuştur. Dicle Vadisi ile Kızıltepe, Mardin ve Nusaybin Ovaları mevcuttur.


B- Mardin İlinin İklim Yapısı:
Akdeniz iklimine benzer özellikler taşır.Yazlar çok kurak ve sıcak kışları ise bol yağışlı ve ılımandır.


ozgunaydin2043


Mardin'de kış mevsiminde oluşan yüksek basınç alanı kış aylarının soğuk geçmesine yol açar. Bir yandan güneydeki Çöl İkliminin etkisi altında bulunması ( Basra Alçak Basıncı), diğer yandan kuzeydeki yüksek dağların serin hava kütlelerinin bölgeye girmesine mani olması sebebiyle ilin ovalık kesiminde yazlar çok sıcak geçer. İlin kuzey kesiminde zaman zaman kara iklimine benzer özellikler görülür. Mardin'in iklimini ova ve dağ kesimi olarak iki şekilde değerlendirmek mümkündür. İki Kesimdeki farklılık yağış, sıcaklık ve rüzgar değerlerinde ortaya çıkar. Ova kesiminde yazlar çok sıcak geçer, kışlar ise ılıman ve yağmurludur. Bu kesimde az miktarda ve kalıcı olmayan kar yağışları görülür. Dağ kesiminde ise yazları ovaya nispeten daha serin , kışlar ise şiddetli rüzgar, bol yağmur ve kar yağışlı geçer.
Mardin, ilçeleri ve komşu illerden rüzgar hızının ve yağış miktarının yüksekliği; nem ve sıcaklık değerlerinin düşüklüğü ile dikkat çekici bir farklılık gösterir.


Mardin İli Meteorolojik Parametreleri

  • Sıcaklık Ortalaması: 15.9 C

    Nem Ortalaması: % 49

    Hakim Rüzgar Yönü: NNE (Kuzey - Kuzeydoğu)

    Yağış Ortalaması: 696.5 mm

    Basınç Ortalaması: 895.0 Mb

    Max Sıc. Ortalaması: 19.9 C

    Min Sıc. Ortalaması: 12.0 C

    Ölçülen E Yüksek Sıcaklık: 42.5 C (31 Temmuz 2000)

    Ölçülen En Düşük Sıcaklık: -14.0 C (22 Şubat 1985)

    Ortalama En Yüksek Yağış Ayı: Ocak (121.9 mm)

    Ortalama En Yüksek Nem Oranı: % 70 (Ocak)

    Ortalama En Düşük Nem Oranı: %28 (Temmuz)




KURTULUŞ SAVAŞI'NDA MARDİN


ata



Mardin, kurtuluşunu politik zekasıyla kan dökmeden ve acı günler yaşamadan elde etmiştir. Dünya tarihine damgasını vuran Kartal Kalesini önce İngilizler sonra da Fransızlar zaptetmek istemiştir.

İngiltere yönetimindeki Irak Valisi Nüel halkın ileri gelenlerinden şehri istemiş ancak, halkın bu duruma karşı durması sebebiyle şehri terk etmiştir.

Fransızlar tarafından şehrin işgal edileceğini duyan Mardinliler milis kuvvetlerini oluşturarak Mustafa Kemal'in hızlandırdığı Erzurum Kongresine iki temsilci gönderdiler. Büyük önderle görüşüp moral ve manevi destek aldıktan sonra, kuvvetlerini daha da güçlendirdiler.

Fransız Norman, Mardin'e gelince, güvenliği sağlayan silahlı milisler Norman'a saldırmaya çalışan halkı durdurmaya çalışıyorlardı. Fransız Komutan bu tepki karşısında ne yapacağını şaşırmıştır. Mardin Belediyesinde halkın yöneticilerine Mardin'i teslim etmeleri halinde Avrupa'nın en büyük şehirleri arasına gireceklerini, işsizliği ortadan kaldıracaklarını ve yönetimi yerli halktan oluşturacaklarını anlatmıştır. Ancak şehrin ileri gelenleri binlerce asker tarafından şehrin korunduğunu, gitmemeleri durumunda kan döküleceğini bildirmişlerdir. Durumun ciddiyetini anlayan Norman kendisine istasyona kadar eşlik edilmesini istemiş ve trene binerek şehri terk etmiştir.

Atatürk'ün önerileri halkın tepkisi ve tek yürek olması şehri düşman işgalinden kurtarmıştır.


İnsanların iletişim vasıtası, bir insan topluluğuna özgü olan, o topluluktaki bireylerin duygu ve düşüncelerini anlatmak ve birbirleriyle iletişim kurmak için kullandıkları sesli ve kimi zaman da yazılı göstergeler dizgesi..." olduğuna göre Mardin'de de konuşulan dilin tortusu incelendiğinde Süryanice, Arapça, Farsça ve nihayeten Türkçe'nin yapısal belirleyiciliği olduğu bir hakikat olarak göze çarpar. Türkçe'mizin bugün kullanılan şeklinin geçirdiği süreç de dikkate alındığında Proto-Türkçe birliğinden konuştuğumuz bugünkü Türkçe'ye kadar aşılan merhalelerin yatay ve dikey gelişimi gibi Mardin'de konuşulan yerel halk dilinin çeşitli katmanlardan oluştuğu arkaik Arapça'dan uzak Türkçe ve Farsça unsurlar taşıdığı çeşitli kitaplarda yer bulmuştur. Çok zengin bir folklorik yapıya sahip olan çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış, İpek yolunun önemli geçiş noktası olan, Dicle ve Fırat bereketinin odak noktası, Mezopotamya'nın engin coşkusunu barındıran Mardin'in nüfus değişimi ve dil yapısının zenginliğinin kaynağı da bu olsa gerek ...
Mardin de konuşulan dili Osmanlı Türkçe'sinin Cumhuriyet öncesi dil çeşnisine benzetmek bizce olasıdır. Dilin geçirdiği evrelerin, dil akrabalıklarının, kelime alış-verişlerinin, göçler, savaşlar, kervan ticaretinin İnsanları ve iletişim vasıtalarını ne denli etkilediği bilinmekle birlikte "Dilbilimci" ağırlıklı bir incelemeye ve araştırmaya daha fazla inmeden medeniyet katmanlarının artılarının kazandırdığı bugünkü sevecen konuşma tarzını, ağır ama vurgulu tonlamayı Mardinli'ye has bir güzellik olarak kabul etmek gerekir. Burada konuşulan yerel dilin hançerede seslere verdiği ezgi melodik bir dışa vurumdur. 1989 yılında yayınlanan Fars lı bir kitapta -sözlük- 4000 ortak Türkçe-Farsça kelime bulunduğu vurgulanmaktadır. Yerel dil de bundan nasibini almıştır.
Gırtlak ağırlıklı konuşma; ağıtları yakıcı bir lav, Türkülere hasret örgülü bir çağrı olarak gökyüzüne taşır.
Eğitim düzeyinin artmasıyla Mardin'de konuşulan yerel dilin kullanım sıklığındaki azalma, bilimsel yargıları paylaşmadaki kısırlığı dikkate alındığında bu dil dokusunun 10-20 yıl sonra çokça değişeceği kanaatini yaygınlaştırmıştır...


MEZOPOTAMYA
Fırat'ta, Dicle'de köhne bir salım,
Deftersiz, kitapsız, sözlü masalım,
Kâh zulümden kaçak, kâh da yasalım,
Dertli, bağrı yanık Mezopotamya…

Tarihim, tanığım birçok döneme,
Nice kavim geldi, bastım sineme,
Çoğu ateş oldu, düştü haneme,
Zalimlere yenik Mezopotamya…

Tanrılar yarattım kendi elimle,
Beyinler parlattım birçok âlimle,
Şehirler donattım usta halimle,
Boynu bükük, sönük Mezopotamya…

Nice barbar geldi, geçti üstümden,
Haraç saldı, aldı fakir dostumdan,
Kan emdi etimden, hem de postumdan,
Gam yüküne binik Mezopotamya…

Ağla Cantekin'im, bahtı karayım,
Sızlayan, kanayan eski yarayım,
Birlik olun, gelin yaram sarayım,
Güzel güne dönük Mezopotamya…

MAHMUT CANTEKİN



Geçmişten bu yana farklı dini inançlar ile gelenek ve göreneklerini çağdaş bir anlayış içinde sürdürmekte olan Mardin, bu çeşitliliğin bir yansıması olarak el sanatlarının da beşiği olmuştur.

Testicilik, demircilik, bakırcılık, kalaycılık, kuyumculuk, gümüşçülük (telkâri), iğne oyası, Midyat el nakışı, tohum iğnesi, yorgancılık, oyacılık, boyacılık (sibbeğ), dericilik (debbağ), sabunculuk, dokumacılık, şalüşapik (özel bir kumaş dokumasıdır), kilimcilik, halıcılık (yün ve ipek), semercilik, keçecilik, tahta oymacılığı (kakmacılık), sedef işlemeciliği, halburculuk (gürgen ağacı işlemeciliği) ve taş oymacılığı gibi yöreye has el sanatları eski çağlardan beri yapılmaktadır.

Telkâri


Telkâri, tel haline getirilmiş gümüşü veya altını tahta üzerinde açılmış oyuklara kakarak ve gömerek yapılan bir süsleme sanatıdır. Tel haline getirilen altın ve gümüş kanaviçe zarafetinde ilmek ilmek işlenerek süs ve ziynet eşyalarına dönüştürülür. Bu ince el sanatı Mardin ve Midyat ilçesine özgü olup, başka bir yerde görmek mümkün değildir.

Testicilik- Çömlekçilik


Testicilik ve çömlekçilik (bardak, çömlek, küp, saksı vb. ürünler) merkez ve Midyat ilçelerinde çok eski yıllardan beri devam eden sanat dallarıdır. Yörenin kırmızı toprağının küp yapımcılığına elverişli olması, söz konusu sanat dallarının bu ilçelerde gelişme göstermesinin en önemli nedenidir. Aynı zamanda testi ve küplerin evlerin kubbeli tavanlarında kullanılması, Mardin'e özgü bir mimari tarzının gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Bakırcılık
Bakırcılık, şehrin özel dokusunda yer bulan ve kendi adıyla anılan çarşısında yüzyıllardan beri varlığını sürdürmekte olan bir sanattır. Yörede bir çok sofra takımı, çanak, kaşık, kepçe, kevgir, sini, leğen, kazan, ibrik ve su güğümü gibi mutfak eşyaları üretilmektedir.


Oyacılık- Basmacılık


Çok köklü bir geçmişe sahip olan iğne oyası, müstesna bir sanat dalıdır. Masa örtüleri, oda takımları, kırlentler, yazma çevreleri, mendiller ve benzeri aksesuarda motifle nen bu sanat dokusu, günümüzde de, yöre kadınları arasında önemini kaybetmeden devam ettirilmektedir.

Kök boya ile, el yapımı tahta kalıpları kullanmak suretiyle şekillenen basmacılık ise, daha çok nevresim, perde, masa örtüsü, bohça ve tablo gibi ürünlerin yapılmasında kullanılmaktadır.




TANITIM VİDEOSU-1






BEN MARDİN




Sit alanları Kültür ve Turizm Bakanlığının Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu'nun1425 sayılı kanunu ile 1985 yılında belirlenmiştir. Taşınmaz Kültürel Varlıkların kayıtlarının devamı 2863 sayılı kanunla sağlanmıştır.
Mardin Müzesi yetkililerinden edilen bilgilere göre Mardin'de kayıtlı sit alanları şunlardır:

Evler:
  • Diyarbakırkapı Mahallesi'nde 18 ev
  • Çabuk Mahallesi'nde 2 ev
  • Şar Mahallesi'nde 37 ev
  • Medrese Mahallesi'nde 18 ev
  • Gül Mahallesi'nde 53 ev
  • Eminettin Mahallesi'nde 5 ev
  • Şehidiye Mahallesi'nde 46 ev
  • Savur Kapı Mahallesi'nde 24 ev
  • Teker Mahallesi'nde 21 ev
  • Ulucami Mahallesi'nde 25 ev
  • Yeni Kapı Mahallesi'nde 6 ev
  • Latifiye Mahallesi'nde 14 ev
  • Necmettin Mahallesi'nde 11 ev
Resmi Binalar:
  • Kız Meslek Lisesi
  • PTT Binası (Medrese Mahallesi)
  • Halı Sanayi Okulu
  • Hükümet Konağı
  • Jandarma Komutanlığı
  • Gazipaşa İlköğretim Okulu
  • Ticaret Lisesi
  • Halk Eğitim Merkezi (Necmettin Mahallesi)
  • Gençlik ve Kültür Merkezi (Diyarbakır Kapı Mahallesi)
  • İl Jandarma Alay Komutanlığı Askeri Gazinosu
  • İl Jandarma Alay Komutanlığı Askeri Koğuşu
Zaviyeler:

Sırta Zaviye (Medrese Mahallesi)
Hazma İsapir Zaviyesi
Cihangir Bey Zaviyesi
Tekke(Gül Mahallesi).
Kervan Saray (1. cadde), İşyeri (1. cadde)

Hamamlar:
  • Emir Hamamı (1. cadde)
  • Sırta Zaviye Hamamı (Gül Mahallesi)
  • Ulu Cami Hamamı



Tarihi

Mardin'i ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmiyorsa da kuruluşu Yakın Doğu tarihine göre Subariler zamanına kadar dayanmaktadır. Subariler, MÖ 4500-3500 arasında Mezopotamya'da yaşıyorlardı. Gırnavaz Örenyerindeki kazılar Gırnavaz'ın MÖ 4000'den MÖ 7. yüzyıla kadar sürekli olarak yerleşme alanı olduğu anlaşılmaktadır.

Sümer Kralı Lugarzergiz MÖ 2850 yılında Akdeniz'e kadar uzandığı seferinde Mardin'i hükmü altına almıştır. Sümerler, geniş fetihler sonucu güçlerini kaybedince 30 yıl sonra Akadlar'a bırakmışlardır. Mardin, MÖ 2230'lu yıllarda Elam şehri oldu. Amuri Ailesi'nin altıncı ferdi olan Hamurabi, Sümer topraklarını Babil'in idaresi altına alınca bu kez de Babil Devletini kurmuş, ardından Yukarı Mezopotamya'ya saldırınca Mardin'i de istila ederek topraklarına katmıştır. (MÖ 2200-1925) MÖ 1925 yıllarında Mardin'i işgal eden Hititler, bir yıl sonra şehri terk etmişlerdir. İran dolaylarından gelen Ari Irkından Midiller, Mardin ve çevresini ele geçirmiştir. MÖ 1367 yılında Midiller arasında iç savaş çıkınca bunu fırsat bilen Asur Kralı Asurobalit, Mardin ve çevresini topraklarına katmıştır. MÖ 1190'da Anadolu'ya gelen bazı Ari ırk kavimleri Mardin'i almışlardır. 60 yıl sonra 1.Tıplatpalasır; Sincar, Nusaybin ve Mardin'den geçerek 20 bin Maşiki kuvvetinin koruduğu Kemecin'e saldırıp onları yendikten sonra Mardin ve çevresini tekrar ele geçirmiştir. MÖ 1060'da 1.Asurnasırbal zamanında Hititler birleşerek Gılgamış yakınlarında Asurlular'ı yenmişlerdir. Asurluların tekrardan kuvvetlenmeleri üzerine, Mardin Asur hakimiyetine girmiştir. MÖ 800 yılına kadar Asurlular'ın elinde kalan Mardin, daha sonra Urartu Krallığı egemenliğine geçmiştir. Urartu Kralı Mimes zamanında Mardin 50 yıl Urartu idaresinde kalmıştır. MÖ 612 yılına kadar Sityaniler, MÖ 618 yılında ise İran'dan gelen Midiller buraları ele geçirmiştir. MÖ 335 yıllarında Büyük İskender, Mısır'ı aldıktan sonra Mezopotamya'ya gelerek İran'a gitmek için Mardin'den geçer. Buraları da istila eden İskender'in MÖ 323 yılının 28 Mayıs'ında Babil'de ölümünden sonra komutanları arasında devlet pay edilir ve Mardin doğu bölümünde kaldığı için Nikanır denilen General Slevkos'un payına düşer. (MÖ 311) MÖ 131'de Mardin ve çevresi Urfa Krallığı (Abgarlar) topraklarına katıldı. MS 249'da Roma Hükümdarı Filibos saltanatının 5. yılında bir isyan başlatıp 9. Abgar'ı memleketten kovmuştur. Şehrin Valiliğine de Hapsioğlu Uralyonos tayin edilmiştir. Bu arada Mardin de Urfa'ya bağlı olduğu için Roma egemenliğine girmiştir...MS 250 yılında Dakinos, Pers ülkesini zaptetmiştir. Bu sırada tahribat gören Nusaybin'i de onarmıştır. 330 yılında ateşe ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral, Mardin Kalesi'nde rahatsızlığı sebebiyle kalır. Kalede kaldığı süre içerisinde iyi olunca kendine kasır yaptırıp 12 yıl boyunca burada yaşar. Daha sonra kral, memleketi Pers'ten birçok asker ve sivil getirtip, onları Mardin'e yerleştirir. 442 yılına kadar getirilen insanların vasıtasıyla şehirde birçok gelişme olur. 442 yılında halkı kasıp kavuran amansız bir veba salgını şehri yaşanmaz hale getirir. Yaklaşık 100 sene sonra Ursiyanos adlı Romalı bir kumandan büyük bir ekiple Mardin'i 47 yılda inşa etmeyi başarır ve halkın tekrar buraya gelmesini sağlar. Bu süreç içerisinde Persler'in ünlü merkezleri olan Dara yeniden inşa edilmiştir. Mardin'de Bizanslar 640 yılında Hz. Ömer'in kumandanlarından İlyas Bin Ganem'in işgaline kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir. Mardin ve çevresi 692'de Emeviler'in, 824'te Halife Memnun zamanında Abbasiler'in hakimiyetine girmiştir. Bu dönemde İslamiyet hızla yayılmıştır. 990 yılında ancak Musul'da tutunabilen Hamdaniler'in topraklarını birer birer ele geçiren Mervaniler, Mardin'i de zaptederler. Mardin ve çevresinde çarşılar, camiler yaparak onarımlarla İpek Yolu üzerinde bulunan bu önemli şehri ticari açıdan canlandırırlar. Alparslan'ın Malazgirt zaferinden sonra Türkler'in Anadolu'ya ulaşan akınları neticesinde gittikçe zayıflayan Mervaniler Devleti, Nusaybin'de 1089'da Selçuklular'a yenilerek onların hakimiyeti altına girer. Artuklular'dan İlgazi Bey Mardin'i 1105'te ele geçirerek devletin başkenti yapar. Artuklular bölgede büyük devlet kurarken, bölgedeki 304 yıllık egemenlikleri sürecinde çok sayıda tarihi cami, medrese, hamam ve kervansaray yapılmış birçok cami, medrese ve manastır onarılmıştır. 15. yüzyılda güçlenen Karakoyunlular şehri kuşattılar ve 1409'da şehri ele geçirdiler. Karakoyunları 1462 yılında yenen Akkoyunlular kalenin egemenliğini de ele geçirirler. 16. yüzyılın başında Akkoyunlular'ı egemenliğine alan Şah İsmail güçlü bir Şii devleti kurmayı başarır. Mardin hakimi, şehri zulme ve yağmalamaya karşı korumak için kalenin anahtarını kan dökmeden Şah İsmail'e teslim eder. Mardin kesin olarak Osmanlılar'ın eline geçmesi Mısır seferini düzenleyen Yavuz Sultan Selim döneminde gerçekleşmiştir. 1517 yılında Mardin ve yöresi Osmanlı topraklarına katılmış, bir sancak durumunda Diyarbakır Beylerbeyliği'ne bağlanmıştır. Mardin uzun müddet Diyarbakır - Bağdat ve Musul'un sancağı durumunda kalmıştır. Mardin sancağında halk; göçebe ve yerleşik olarak 2 bölüme ayrılmaktaydı...Yerleşik halk inançları açısından; Yahudiler, Hrisitiyanlar, (Ermeniler, Süryaniler ve Keldaniler) Müslümanlar ve bir kısım Şemsiler'den (Güneşe tapanlar) oluşuyordu.

Kültür

"Kültürlerin Buluşma Noktası"

Binlerce yıldır farklı uygarlıkların yaşadığı ve İpek Yoplu güzergahı üzerinde farklı dil, din, ırktan insanların buluştuğu Mardin, farklı din, renkli bir kültürel yapının ortaya çıkmasına yol açmıştır. 16. yüzyılda Mardin'de Şemsiler, Yahudiler ve Yezidiler de yaşamaktaydı. Mardin, yüzyıllar boyunca Türk, Kürt ve Araplar'ın Müslüman, Süryani, Hıristiyan ve Yezidiler'in bir arada yaşadıkları bir merkez olageldi. Bugün de bir kültürler ve dinler mozayiği özelliğini koruyan Mardin, Süryaniler'in dini merkezi durumundadır; ancak Avrupa ülkelerine göçler nedeniyle günümüzde Süryani nüfusu oldukça azalmış bulunuyor.

El Sanatları

Eski çağlardan beri testi, çanak-çömlek, demircilik, bakırcılık, kalaycılık, kuyumculuk, gümüşçülük (telkari), iğne oyası, Midyat el nakışı, tohum iğnesi, yorgancılık, oyacılık, boyacılık (sibbeğ), dericilik (dabbağ), sabunculuk, dokumacılık, şal ü şapik (özel bir kumaş dokumasıdır) kilimcilik, halıcılık (yün ve ipek), semercilik, keçecilik, tahta oymacılığı, geçmişten günümüze kadar yapılan el sanatlarıdır. Bunların bir kısmı ne yazık ki kaybolmak üzeredir.

Telkari diye adlandırılan altın ve gümüş işleme sanatı Mardin'in el en önemli el sanatlarından biridir. Telkari, tel haline getirilmiş gümüşü veya altını tahta üzerinde açılmış oyuklara kakarak ve gömerek yapılan süslemedir. Bir el çekici ve ayak körüncen ibaret basit bir düzenle, tel halindeki gümüş ve altından güzel motiflerle süslü tabak, kaşık, vazo, tespih, bilezik, yüzük, kolye, kemer, küpe, gondol, şekerlik, sigaralık, kibritlik, tepsi, mücevharat kutusu, takunya, ve daha pek çok malzemeler üretilmekteidr. Bu alandaki ustalıklarından ötürü Süryaniler için "kumaşın ve altının sihirbazı" derler. Bakırcılık ve kalaycılık ise hala yaşayan el sanatlarındandır.

Hamur ve yumurta olan Zingil, isfire, ıpsise gibi tatlı çeşitleri vardır.

Müzekent Mardin
GAP turunda ikinci durak Diyarbakır'dan 90 kilometre uzaklıktaki Mardin. Tarihi M.Ö. 4500 yıllarına dayanan kentte Hititler, Medler, Persler, Romalılar, Araplar, Türkmenler, Artuklular ve daha nice medeniyet yaşamış.
Mardin

Mardin Müzesi'nde bölgede yaşayan medeniyetlere ait paralar ve eşyayar sergileniyor.

Mardin Müzesi
Mardin eski adıyla Erdoba, geleneksel Mardin evleri, dar sokakları ile adeta bir açık hava müzesi durumunda. Mardin, Venedik'ten sonra mimari dokusu bozulmamış ikinci şehir konumunda bulunuyor. Kent, Mardin Kalesi, tarihi evleri, kiliseleri, camileri ve medreseleri ile turizm açısından bir cazibe merkezi.
Mardin

Kentin en eski camisi Ulu cami Artuklular döneminde inşa edilmiş. Şehidiye Cami de çift merdivenli helezonik minaresi ile diğerlerinden ayrılıyor. Mardin kent merkezinde Latifiye Cami, Kadiriye Medresesi, Zinciriye Medresesi ve Kırklar Kilisesi de mutlak görülmesi gereken yapılar arasında.

Gece vakti gerdanlık

Kent geceleyin de görülmeye değer. Mardin ışıkları geceleyin bir gerdanlık biçimini alıyor. Şehir ışıklarını görebileceğiniz Erdoba Konakları'nda elmalı nargile ve mırra keyfi yapabilirsiniz. Mardinli gençlerin geceleri tercih ettiği bir başka mekan Cafe Ms. Donald. Mekanda yöresel Türkçe ve Kürtçe canlı müzik yapılıyor.

Mardin


Mardin, Hıristiyanlar ile Müslümanların son derece hoşgörü içinde kaynaştığı bir kent olması bakımından da örnek gösteriliyor. Bu nedenle Mardin, inanç turizm açısından önemli bir yere sahip.

Mardin


Tarihte Hıristiyanlığın yasak olduğu dönemlerde, ibadetler için mağaralar kullanılmış. Şu anda ise bölgede çok sayıda kilise ve manastır bulunuyor. Bunun en önemli örneği de Mardin'in 3 kilometre doğusunda bulunan Deyrulzafaran Manastırı. Deyrulzafaran tarihte bir dönem dünya Süryanilerinin patriklik merkezi olmuş. Deyrulzafaran Manastırı mimarisiyle bölgedeki diğer manastırlara örnek teşkil ediyor.
Deyrulzafaran'dan sonra mimari açıdan ikinci önemli manastır ise Mardin'in Midyat ilçesinde bulunan Deyrul Umar. Morgabriel Manastırı adıyla da bilinen Deyrul Umar M.S. 493'te kurulmuş.
Mardin telkari sanatı ile de ün yapmış. Mardin merkezi ve Midyat'ta telkari sanatının örneklerini uygun fiyatlara bulmak mümkün.

Hasankeyf Zeugma olmasın

Midyat yakınlarında mutlaka görülmesi gereken bir başka yer de Batman'a bağlı Hasankeyf antik kenti. Ilısu barajının suları altında kalma tehlikesiyle karşı karşıya olan Hasankeyf, Ortaçağ sonlarına kadar Mezopotamya ile Anadolu'nun kesişim noktasında ticaretin merkezi olmuş.

Mardin


Hasankeyf Kalesi'nde Ulu Cami, Büyük ve Küçük Saraylar görülebilir. Kale'nin üzerinde akrep ve yılan figürleri bulunan kapısının tarihi 1416 yılına dayanıyor. Kale'de binlerce mağara bulunuyor. Mağaralar kışın sıcak yazın serin olmaları bakımından tarih boyunca insanlara sığınak olmuş. Bölgedeki mağaralardan bazılarında şu anda da yaşayanlar var.

Mardin


Kale, Dicle üzerindeki taş köprü ve evler görmek açısından harika bir manzaraya sahip. Hasankeyf'i gezerken bir mola vermek için Dicle'nin kıyısındaki çardak restoranlara da gidilebilir.
Mardin yemeklerine gelince; içli köfte ve sembusek denilen kapalı lahmacunu meşhur. Ayrıca şeker leblebisi, fıstıklı pestili ve badem şekerini her yerde bulamazsınız.





Taşlarla örülmüş toprak
Umutla serpilmiş başak
Bir yanda yıldızlar bir yanda vadi
Eteklerinde yüksek yamaçlı mermer taşlar
Dudaklarında reyhanî
Gündüzü mezarlık gecesi gerdanlık
Bir masal kahramanı gibi
Başı dumanlı Mardin
Bir sahile benzer Mezopotamya
Köyler bir yelken olur akşamları
ümitle yeşeren mabetler
Sevgi ile yoğurmuş
İnsanı cana yakın kadir şinas
Vefalıdır dostları
Bir yalanım yok gittim geldim gördüm o yuvaları
Ne bereketlidir sofraları
İşte benim bir gün ayrılacağım Mardin sokakları…







  • Mardin - Merkez - Mardin Kız Meslek Lisesi


  • Ömerli - Mardin


  • Savur - Mardin


Kaynak:msxlabs.org

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Mardin
Mardin
http://www.muhteva.com/wp-content/uploads/2017/04/tarih1.jpg
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/mardin.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/mardin.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content