Mecaz TDK, Türk Dil Kurumu isim, edebiyat (meca:zı) Arapça mecÂ¥z 1 . Bir ilgi ya da benzetme sonucu gerçek anlamından başka mea...
Mecaz
TDK, Türk Dil Kurumu
isim, edebiyat (meca:zı) Arapça mecÂ¥z
1 . Bir ilgi ya da benzetme sonucu gerçek anlamından başka mealde kullanılan söz.
2 . Bir kelimeyi ya da terimi kabul edilenin haricinde başka anlamlara gelecek şekilde kullanma, metafor.
Birleşik Sözler
TDK, Türk Dil Kurumu
1 . Bir ilgi ya da benzetme sonucu gerçek anlamından başka mealde kullanılan söz.
2 . Bir kelimeyi ya da terimi kabul edilenin haricinde başka anlamlara gelecek şekilde kullanma, metafor.
Birleşik Sözler
mecazımürsel
isim, edebiyat Arapça mecÂ¥z + mursel
Benzetme ilgisi bulunmaksızın, niçin netice şeklinde türlü ilişkilerle bir sözcüğün başka bir sözcük yerinde kullanılması sanatı, isim aktarması.
Mecaz - Mecâz-ı Mürsel Sanatı
Bu kelimelerin mecaz anlamları nedir?
Gerçekleşme kelimesinin mecaz anlamı nedir?
MECAZ a. (ar. cevâz'dan mecaz). Esk.
1. Gerçek olmayan.
2. Geçecek yer, yol.
*-*Ed. Bir sözün gerçek anlamından başka mealde kullanılması. (Bk. ansikl. böl.) || Mecaz-ı mürsel, bir sözün benzetme gayesi güdülmeden başka bir söz yerine kullanılması. (Bk. ansikl. böl.)
*-*ANSİKL. Ed. Sözcükler ya da sözcük öbekleri edebiyat yapıtlarında olduğu şeklinde konuşmada da ara sıra kendi anlamlarından başka anlamlarda, mecazlı anlamlarla kullanılır. Örn. “burnu havada†(mağrur, kendini beğenmiş); "eli sıkı" (hasispinti); “yüreksiz†(korkak). Teşbih", istiare" şeklinde sanatlarda benzetmeye dayanan birer mecaz vardır. Örn. "Bizim vapur martı şeklinde pek oynak" (E. B. Koryürek) mısrasında vapur martıya benzetilerek teşbih yapılmış; "Gözlerimiz bulutlandı otomobile binince" mısrasında gözyaşı buluta benzetilerek istiare yapılmıştır. Bu tür şeyler birer mecazdır.
*Mecazı mürsel, mecazın benzetmeye dayanmayan türüdür. Burada mesela parçanın yerine bütünün, niçin yerine sonucun, hususi yerine genelin sözü edilir; ya da bunların tersi yapılır. Örn. "Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı" (F. N. Çamlıbel) mısrasında bir ocağın çevresinde gurbet acısı çeken bir grup insan olduğu anlatılırken “insanlar" sözcüğü yerine "gönüller" sözcüğü kullanılmış, burada bütünün yerine parça anılarak mecazı mürsel yapılmıştır. Bu edebi sanatta sözcük gerçek anlamında kullanılmaz. Sözcüğün diğeri anlamının düşünülmesini önleyen ipucuna karinei mania denilir. Mecazın bir türü olan kinayede ise mecaz-ı mürselde olduğu şeklinde benzetmeye başvurulmamış ama karinei maniaya da yer verilmemiştir. Bu şekilde sözcüğün gerçek anlamıyla beraber diğeri anlamı da düşünülmektedir. Ama kastedilen, gerçek anlamın dışındaki mecazlı anlamdır. Örn. ' 'Bu ne kudret ki elifbayı okur ezberden" (Eşref) mısrasında kendisinden söz edilen şahıs, abeceyi ezbere okuyabildiği için sözde övülür Aslolan amaçlanan ise onun bilgisiz bulunduğunu belirtmektir. Dizeyi okuyan, bu ters anlamı kolayca farkına varır.
1. Gerçek olmayan.
2. Geçecek yer, yol.
*-*Ed. Bir sözün gerçek anlamından başka mealde kullanılması. (Bk. ansikl. böl.) || Mecaz-ı mürsel, bir sözün benzetme gayesi güdülmeden başka bir söz yerine kullanılması. (Bk. ansikl. böl.)
*-*ANSİKL. Ed. Sözcükler ya da sözcük öbekleri edebiyat yapıtlarında olduğu şeklinde konuşmada da ara sıra kendi anlamlarından başka anlamlarda, mecazlı anlamlarla kullanılır. Örn. “burnu havada†(mağrur, kendini beğenmiş); "eli sıkı" (hasispinti); “yüreksiz†(korkak). Teşbih", istiare" şeklinde sanatlarda benzetmeye dayanan birer mecaz vardır. Örn. "Bizim vapur martı şeklinde pek oynak" (E. B. Koryürek) mısrasında vapur martıya benzetilerek teşbih yapılmış; "Gözlerimiz bulutlandı otomobile binince" mısrasında gözyaşı buluta benzetilerek istiare yapılmıştır. Bu tür şeyler birer mecazdır.
*Mecazı mürsel, mecazın benzetmeye dayanmayan türüdür. Burada mesela parçanın yerine bütünün, niçin yerine sonucun, hususi yerine genelin sözü edilir; ya da bunların tersi yapılır. Örn. "Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı" (F. N. Çamlıbel) mısrasında bir ocağın çevresinde gurbet acısı çeken bir grup insan olduğu anlatılırken “insanlar" sözcüğü yerine "gönüller" sözcüğü kullanılmış, burada bütünün yerine parça anılarak mecazı mürsel yapılmıştır. Bu edebi sanatta sözcük gerçek anlamında kullanılmaz. Sözcüğün diğeri anlamının düşünülmesini önleyen ipucuna karinei mania denilir. Mecazın bir türü olan kinayede ise mecaz-ı mürselde olduğu şeklinde benzetmeye başvurulmamış ama karinei maniaya da yer verilmemiştir. Bu şekilde sözcüğün gerçek anlamıyla beraber diğeri anlamı da düşünülmektedir. Ama kastedilen, gerçek anlamın dışındaki mecazlı anlamdır. Örn. ' 'Bu ne kudret ki elifbayı okur ezberden" (Eşref) mısrasında kendisinden söz edilen şahıs, abeceyi ezbere okuyabildiği için sözde övülür Aslolan amaçlanan ise onun bilgisiz bulunduğunu belirtmektir. Dizeyi okuyan, bu ters anlamı kolayca farkına varır.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR