melodram 1. (Eskiden) Bazı yerlerinde müzik çalınan fakat sözleri ezgili olmıyan sahne eseri. 2. (Şimdi) Pek acıklı raslantılar üze...
melodram
1. (Eskiden) Bazı yerlerinde müzik çalınan fakat sözleri ezgili olmıyan sahne eseri. 2. (Şimdi) Pek acıklı raslantılar üzerine kurulmuş halk dramı.
Fr.: Mélodrame
melodram
Sinem. Sinemanın en yaygın, gelişmemiş izleyicinin en çok tuttuğu, ağlatı ile dramın bozulmuş, karikatürleştirilmiş biçiminden ortaya çıkan tür. Melodram da ağlatı gibi insanlığı öteden beri ilgilendiren büyük sorunları, insanı alt üst eden derin duyguları ele alır, Ancak bunu yaparken son derece yalınç, çizemsel bir yol izler. Melodram, her şeyi kalıplar içinde ele alır: İnsanlar, olaylar, durumlar, duygular hep kalıplaşmıştır. Dünya iyiler ile kötüler olarak kesinlikle ikiye ayrılmıştır. İyiler ile kötüler arasındaki uğraşının sonu daha başlangıcından bellidir: İyilerin başına gelmedik şey, kalmaz; ama yine çoğunlukla, beklenmedik bir kurtarıcı, beklenmedik bir anda ortaya çıkıp her şeyi tatlıya bağlar. İster acıklı ister sevinçli olsun, bütün durumlar birbirini çizemsel bir yoldan, nöbetleşe izler. Bütün bunlardan dolayı, melodram bir tür adı olmaktan çok, kötüleyici bir nitelik diye kullanılmaktadır: İzleyiciyi en kolayından etkilemek amacıyla en ucuz yollara başvuran; olağanüstü durumlar, olağanüstü rastlantılar, çapraşık olaylar düzenleyen; yalınç, kaba çizgilerle özyapı çizmeye kalkışan; kişileri kukla gibi kullanan yapıtların niteliği.
İng.: melodrama Fr.: mélodrame Alm.: Melodram
melodram
1. Eski anlamıyla, kimi yerlerinde müzik çalınan, ama sözleri ezgili olmayan sahne yapıtı. 2. Bugünkü anlamıyla, pek acıklı rastlantılar üzerine kurulmuş, kolay etki olanaklarına baş vuran aşırı duygulu acıklı oyun.
İng.: melodram Fr.: mélodrame Alm.: Melodrama
1. (Eskiden) Bazı yerlerinde müzik çalınan fakat sözleri ezgili olmıyan sahne eseri. 2. (Şimdi) Pek acıklı raslantılar üzerine kurulmuş halk dramı.
Fr.: Mélodrame
melodram
Sinem. Sinemanın en yaygın, gelişmemiş izleyicinin en çok tuttuğu, ağlatı ile dramın bozulmuş, karikatürleştirilmiş biçiminden ortaya çıkan tür. Melodram da ağlatı gibi insanlığı öteden beri ilgilendiren büyük sorunları, insanı alt üst eden derin duyguları ele alır, Ancak bunu yaparken son derece yalınç, çizemsel bir yol izler. Melodram, her şeyi kalıplar içinde ele alır: İnsanlar, olaylar, durumlar, duygular hep kalıplaşmıştır. Dünya iyiler ile kötüler olarak kesinlikle ikiye ayrılmıştır. İyiler ile kötüler arasındaki uğraşının sonu daha başlangıcından bellidir: İyilerin başına gelmedik şey, kalmaz; ama yine çoğunlukla, beklenmedik bir kurtarıcı, beklenmedik bir anda ortaya çıkıp her şeyi tatlıya bağlar. İster acıklı ister sevinçli olsun, bütün durumlar birbirini çizemsel bir yoldan, nöbetleşe izler. Bütün bunlardan dolayı, melodram bir tür adı olmaktan çok, kötüleyici bir nitelik diye kullanılmaktadır: İzleyiciyi en kolayından etkilemek amacıyla en ucuz yollara başvuran; olağanüstü durumlar, olağanüstü rastlantılar, çapraşık olaylar düzenleyen; yalınç, kaba çizgilerle özyapı çizmeye kalkışan; kişileri kukla gibi kullanan yapıtların niteliği.
İng.: melodrama Fr.: mélodrame Alm.: Melodram
melodram
1. Eski anlamıyla, kimi yerlerinde müzik çalınan, ama sözleri ezgili olmayan sahne yapıtı. 2. Bugünkü anlamıyla, pek acıklı rastlantılar üzerine kurulmuş, kolay etki olanaklarına baş vuran aşırı duygulu acıklı oyun.
İng.: melodram Fr.: mélodrame Alm.: Melodrama
MELODRAM a. (fr. melodrame)
1. Müzik eşlikli ya da müzikle desteklenen dramatik yapıt. (Bk. ansikl. böl. Müz.)
2. Eski yunan tiyatrosunda, bir oyun kişisiyle koryphaios (koro başı) arasındaki şarkimsi diyalog.
*-*Müz. Müzikal melodramın ilk örnekleri, İtalya'da Metastasio'nun Didone abbandonata'sı (1724), Fransa'da J.-J. Rousseau'nun Pygmahon'udur (1770). Beethoven, Fidelio'nun hapishane sahnesinde ve Weber, Freischütz'üe melodramdan yararlandı. XIX. yy.'da bu terim, sahne müziği (Bizet, lArlĞsienne; Grieg, Peer Gynt) ya da pantomim için kullanılmaya başladı. Stravinski'nin Askerin öyküsü, Berg'in Wozzeck, Honegger'in Jeanne d'Arc au bûcher adlı yapıtları, birer melodram sayılabilir. Melodram, estetik açısından, kurucu öğelerinin türdeş olmaması nedeniyle, melez bir türdür.
*Türkiye'de. XIX. yy.'ın ikinci yarısında, "haile†ya da "facia†olarak adlandırılan trajedinin ve duygusal dramın yanı sıra gelişen melodram, daha çok Rougemont, Ducange, Souliö gibi fazla önem taşımayan bazı transız yazarlarından yapılan çeviri ve uyarlamaların etkisiyle tiyatro edebiyatımıza girdi. Olağandışı ve abartılmış heyecan uyandırıcı, kolay duygulandırıcı, eyleme ve dolantılara dayalı nitelikleri, özellikle de yerleşik değer yargılarına (kötülerin, ezenlerin cezasını bulması, iyilerin, mazlumların ödüllendirilmesi vb.) ters düşmeyen yanlarıyla halk tarafından tutuldu, hemen hemen ikinci meşrutiyetin ilk yıllarına değin gözde yerini korudu.
Delile yahut kanlı intikam (Osmanlı tiyatrosu, 1874/1875) ve Kölemenler adlı yapıtlarında melodram öğeleri oldukça başarıyla kullanılmıştır, Mehmet Ziya'nın Eden bulur yahut merhametsiz valide, A. Nuri' nin Hilekâr karı yahut hilekârın mumu yatsıya kadar yanar, Ahmet Tahir Mûnif'in ibret yahut hak yerini bulur, Ahmet Mithat Efendi'nin Gönül hikâyesinden sahneye uyarladığı Hükmi dil de aynı dönemin melodram denemeleridir. Reoaizade Ekrem'in Afite Anjelik, M. Rifat'ın Pâkdamen'(Hayalhanei osmani kumpanyası, 1881), Geneviöve de Brabant adlı bir transız efsanesine dayanır. Ali Rıza'nın Fedakâr hoca yahut üç mehçul kardeşler, Ahmet Fahri'nin Sevda kurbanları yahut hamiyetsiz vicdan, Mehmet Şakir'in Zavallı Gilbert yahut bir mahkûmun zevcesi vb. yapıtlarda ise kahramanların adları yabancı dillerdendir ya da olaylar Avrupa'da geçmektedir.
1. Müzik eşlikli ya da müzikle desteklenen dramatik yapıt. (Bk. ansikl. böl. Müz.)
2. Eski yunan tiyatrosunda, bir oyun kişisiyle koryphaios (koro başı) arasındaki şarkimsi diyalog.
*-*Müz. Müzikal melodramın ilk örnekleri, İtalya'da Metastasio'nun Didone abbandonata'sı (1724), Fransa'da J.-J. Rousseau'nun Pygmahon'udur (1770). Beethoven, Fidelio'nun hapishane sahnesinde ve Weber, Freischütz'üe melodramdan yararlandı. XIX. yy.'da bu terim, sahne müziği (Bizet, lArlĞsienne; Grieg, Peer Gynt) ya da pantomim için kullanılmaya başladı. Stravinski'nin Askerin öyküsü, Berg'in Wozzeck, Honegger'in Jeanne d'Arc au bûcher adlı yapıtları, birer melodram sayılabilir. Melodram, estetik açısından, kurucu öğelerinin türdeş olmaması nedeniyle, melez bir türdür.
*Türkiye'de. XIX. yy.'ın ikinci yarısında, "haile†ya da "facia†olarak adlandırılan trajedinin ve duygusal dramın yanı sıra gelişen melodram, daha çok Rougemont, Ducange, Souliö gibi fazla önem taşımayan bazı transız yazarlarından yapılan çeviri ve uyarlamaların etkisiyle tiyatro edebiyatımıza girdi. Olağandışı ve abartılmış heyecan uyandırıcı, kolay duygulandırıcı, eyleme ve dolantılara dayalı nitelikleri, özellikle de yerleşik değer yargılarına (kötülerin, ezenlerin cezasını bulması, iyilerin, mazlumların ödüllendirilmesi vb.) ters düşmeyen yanlarıyla halk tarafından tutuldu, hemen hemen ikinci meşrutiyetin ilk yıllarına değin gözde yerini korudu.
Delile yahut kanlı intikam (Osmanlı tiyatrosu, 1874/1875) ve Kölemenler adlı yapıtlarında melodram öğeleri oldukça başarıyla kullanılmıştır, Mehmet Ziya'nın Eden bulur yahut merhametsiz valide, A. Nuri' nin Hilekâr karı yahut hilekârın mumu yatsıya kadar yanar, Ahmet Tahir Mûnif'in ibret yahut hak yerini bulur, Ahmet Mithat Efendi'nin Gönül hikâyesinden sahneye uyarladığı Hükmi dil de aynı dönemin melodram denemeleridir. Reoaizade Ekrem'in Afite Anjelik, M. Rifat'ın Pâkdamen'(Hayalhanei osmani kumpanyası, 1881), Geneviöve de Brabant adlı bir transız efsanesine dayanır. Ali Rıza'nın Fedakâr hoca yahut üç mehçul kardeşler, Ahmet Fahri'nin Sevda kurbanları yahut hamiyetsiz vicdan, Mehmet Şakir'in Zavallı Gilbert yahut bir mahkûmun zevcesi vb. yapıtlarda ise kahramanların adları yabancı dillerdendir ya da olaylar Avrupa'da geçmektedir.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR