Mideden fena koku gelmesinin sebebi ne olabilir? Fena ağız kokusunun sebepleri ve önlemek için yapılması gerekenler Beslenme sonr...
Mideden fena koku gelmesinin sebebi ne olabilir?
Fena ağız kokusunun sebepleri ve önlemek için yapılması gerekenler
Beslenme sonrasında ve sabah uyandığımızda oluşan ağız kokusu, fizyolojik ağız kokusu olarak tanımlanır ve bir hastalık emaresi değildir. Bunun haricinde meydana gelen ağız kokusu başka hastalıkların emaresi olarak karşımıza çıkar ve patolojik ağız kokusu olarak tanımlanır. Sinüs ve akciğer lı enfeksiyonlar, şeker hastalığı (aseton kokusu şeklinde) ve karaciğer yetmezliği şeklinde bir sürü sistemik hastalık, ağız kuruluğu, yetersiz ağız hijyeni, tütün ve alkol ürünleri, dişeti hastalıkları ve diş çürükleri ağız kokusunun başlıca nedenleridir. Ağız kokusu; %90 oranında ağız lı sebeplerden bunun dışındaysa, %8 üst solunum lı, %1 oranında sindirim sistemi, %1 oranında metabolik sebeplerden lanır.
Patolojik sebepli ağız kokusu için diş hekiminin yönlendirmesi ile hastaların uygun tedaviyi olması altta yatan hastalığın da tespitini elde edecektir. Bunun haricinde fizyolojik lı olarak meydana gelen geçmeyen ağız kokusunun sebepleri ve ağız kokusunu gidermek için yapılması gerekenler ise şu şekilde:
Ağız kokusunun sebepleri
- Diş aralarında, dil üstünde ve başka çevre dokularda kalan yiyecek artıklarının ağız içindeki bakteriler aracılığı ile fena kokulu bileşiklerin oluşmasına sebep olmaktadır.
- Bununla birlikte; ağız bakımı eksikliğine bağlı olarak oluşan bu ortamda, diş çürükleri ve dişeti hastalıkları da meydana gelmiş olarak tabloyu ağırlaştırmaktadır.
- Karaciğer yetmezliği ve benzeri karaciğer hastalıkları ağız kokusuna niçin olabilir.
- İyi temizlenmeyen protezler de benzer şekilde ağız kokusunun daha şiddetli hissedilmesine niçin olmaktadır.
- Tükürük ağızda kokuya yol açan besin artıklarının temizlenmesinde mühim rol oynamaktadır. Bir takım ilaçların devamlı kullanımında, tükürük bezleri ile ilgili hastalıklarda ya da devamlı ağız solunumu meydana getiren kişilerde, tükürük azlığına bağlı olarak ağız kokusu gelişebilir.
- Sinüs ve akciğer lı enfeksiyonlar sonucunda ağız kokusu meydana gelebilir.
- Ağzınızda aseton kokusuna benzer bir ağız kokusu var ise bunun olası sebebi şeker hastalığıdır.
- Yediğimiz bir takım yiyecekler de (soğan, sarımsak, et, balık, peynir vb.) nefesimizin fena kokmasına niçin olabilir. Dişlerin ve dilin temizlenmesi ile bu koku ortadan kalkmaz. Kokuya yol açan yiyecek vücuttan bütünüyle atılana dek koku devam edecektir.
- Böbrek yetmezliği rahatsızlığı balık kokusuna benzer bir ağız kokusuna niçin olabilir.
- Benzer şekilde tütün ürünleri ve alkol de ağız kokusuna niçin olurlar.
Tiplerine nazaran ağız kokusunun sebepleri
Tip 0 : Fizyolojik ağız kokusu:
Sabahları meydana gelen ve uyandıktan ilk bir kaç saat içinde kendiliğinden kaybolan bir ağız kokusu var ise bu tipe girer. Tip 0 denmesinin sebebi her insanda az çok ağız kokusunun mevcut olmasındandır. Uyku esnasında tükrük akışı azalır ve fena kokunun çıkmasından görevli ağızdaki bakterilerin etkinliği artar. ağız kokusuna niçin olabilecek ne spesifik hastalık ne de patolojik bir bulgu bulunmaz. Tedavi gerektirmez ve gereksizdir, çünkü tedavi edilse dahi yine ortaya çıkacaktır.
Tip 1: Dil kokusu:
Dil, volatil aromatik gazlar üretilerek ağız kokusuna niçin olur, dil sırtında koku membaı var ise, dil kokusu tedavisine yanıt veriyorsa, çinko ile ya da dil temizliği ile bastırılabiliyorsa, bu sınıfa girer. Dilin derin çukurlarına yerleşen bakteriler, salyadan ve gıdalardan gelen proteinleri uçucu kükürtlü bileşiklere parçalar. Ağız kokusunun sebebi uçucu kükürtlü bileşiklerdir.
Tip 2: Boğaz-sinüs nedenli ağız kokusu:
farenks, tonsiller, paranazal sinüsler, burun mukozası ve çevre dokularda her hangi bir koku membaı bulunuyorsa bu tipe girer. Çoğu zaman bu tip ağız kokusu olan hastalardan teşhis için Paranasal sinüs MR ya da BT istenir.
Tip 3: Sindirim kanalı sebepli ağız kokusu:
Özefagustan anüse kadar sindirim kanalının her hangi bir yerinde aromatik gaz membaı bulunuyorsa ve ağıza ulaşıyorsa bu tipe girer. Midede H. pylori gastriti bulunmuş olduğu durumda hem yiyecek borusu ve ağıza gaz sızıntısı olur hem de nefeste bu bakteriye bağlı siyanit ve nitrat kokusu vardır. İnce barsakta çok fazla bakteri üremesi, kolon divertiküliti, laktoz intoleransı- pankreas ekzoenzim defektleri ağız kokusu sebebidir.Bu grup ağız kokusu da büyük seviyede dil sırtından gelir fakat bakteri membaı ağzın içinde değildir. Sindirim enzim ya da organları gıdaları gereği şekilde sindiremediği süre besinler bakterilerin çürütmesine terk edilmiş anlamına gelir.
Sindirim kanalında açığa çıkan gazlar kişinin isteği ve bilgisi haricinde ağıza yükselir. Ferdin geğirmesine gerek kalmamıştır. Bu tip ağız kokusunda mide ile yiyecek borusu arasındaki gastroözofageal kapak gevşemişse daha çok çirkin kokulu gaz ağıza dolacaktır. Özellikle ilerleyen yaş ile orantılı olarak bu tip ağız kokularının görülmesi artar. Özellikle çocuklarda Tip 2 ile beraber görülür. Toplumda en sık rastlanan ağız kokusu sebebidir. Bu hastalardan teşhis için dışkı sindirim testi, istenebilmektedir.
Tip 4: Nefes kokusu:
Akciğerden gelir. Ağız kokusu değildir. Nefes kokusudur. İki şekilde meydana gelir. Birincisi akciğerde ya da alt solunum yolunda bir infeksiyon (pnömoni, plörit, adenit, bronşit vs…) bulunmakta ise buradan açığa çıkan çirkin kokulu gazlar direkt nefese karışır. İkinci yolu ise kimyası farklılık gösteren kan gazlarının nefese karışarak aromatik bileşiklere dönüşmesidir.
Solunumla dışarı atılan 1200'den fazla gaz vardır. Bu gazların bir bölümü çirkin kokuludur. Bunun en diri örneği şeker ya da gut hastalarında, diyaliz hastalarında, narkozdan çıktıktan derhal sonrasında, gebelikte görülen ağız kokusudur. Bu tip nefes kokusu hastaları ağız kokusu tedavisi ile iyileşmez, ağız içinde ne yapılırsa yapılsın hiçbir iyileşme göstermez. Çünkü ne koku membaı, ne de sebebi ağızdadır.
Tip 5: Psikojenik ağız kokusu:
Ağızları kokmadığı halde bu hastalar titizlikleri sebebiyle ağızlarının koktuğunu düşünürler. Tip 0 bulunduğunu bilmeyen ve bu konuyu bir ağız kokusu zanneden hastalar da bu tipe girerler. Tedavisi psikiyatristler tarafınca yapılmalıdır.
Ağız kokusu tedavisi
Tip 0 ve Tip 1 ağız kokusunun tedavisi:
Tip 1 ağız kokusu en kolay tedavi edilendir. Ağız içindeki sorun bir köprü gövdesi ya da perikoronit (gömülü diş- örneğin çıkmamış 20'lik diş şeklinde) ya da gingivit (dişeti iltihabı) ise ihtiyaç duyulan müdahale yapıldığında ağız kokusu tekrardan ortaya çıkmamak suretiyle yitik olur. Diş temizliğine dahi gerek kalmayabilir. Günde 2 kez arkadan öne doğru bir diş fırçası ile dil fırçalanmalıdır. Bu sırada çinko içeren bir diş macunu (Signal integral, Colgate sensetif çok yönlü koruma, Signal Nutriaktif, İpana expert 7 diş eti koruma) kullanılması, dil yüzeyinin bu şekilde bir macunla fırçalanması isabet olur. Her fırçadan sonrasında çinkolu alkolsüz ve antiinflamatuarsız bir gargara (PharmolZn) kullanabilir. Eğer CHX içeren gargara kullanılacaksa en fazlaca 1 hafta kullanılabilir.
Gün içinde çinkolu sakız (Vivident karbonatlı) çiğneyebilir. Ağız hijyeni yükseltilmelidir. Tesiri yeterince ispatlanmamış bitkisel ürünler (ot, nebat suyu, nebat kökü), hayvansal ürün ya da toprak benzeri kimyasallar satılmaktadır. Buruna damlatılan çinkolu ürünler zararlıdır. Dünya pazarlarında satılan bu şekilde bir ürün piyasadan toplattırılmıştır. Çünkü buruna uygulanan çinko koku alma duyusunu bozar. Yutulan kolloidal gümüş solüsyonları sakıncalıdır. Geceleri ağızına açık kalmış olduğu durumlarda tok karnına yüksek yastıkla uyuması ağız kokusuna iyi gelen bir öneridir.
Başka Tip ağız kokusunun tedavisi:
Her gün aynı besinler yenmemelidir. Devamlı kullanılan ilaçlar doktorunun bilgisi dahilinde bir haftalığına ara verilmeli ve ağız kokusunun ilaçlardan ortaya çıkan Tip 4 ağız kokusu olup olmadığı yoklanmalıdır. Yediğinde ağız kokusu meydana getiren bir gıda var ise tespit edilmelidir. Postnasal akıntı, mevcut ya da geçirilmiş sinüzit kbb doktoruna bildirilmelidir. Concha bullosa ve concha paradoxica bir ağız kokusu sebebidir. Allerjiye yatkınlık tip 2 ağız kokusunu artırır.
Reflünün en sadık emaresi mide yanmasıdır. Bu hastalar gastroenteroloji doktoruna başvurmalıdırlar. En zor tedavi olanlar ya da hiç bir zaman tedavi olamayanlar Tip 5 ağız kokusu hastalarıdır. Her hangi bir tip ağız kokusu vakası kılığında müracaat eden titiz, duygulu, içe dönük insanlardır. Hekime zor anlamış olur yaşatabilirler. Aslına bakarsak ağız kokuları yoktur.
Fizyolojik ağız kokusunu önlemenin yolları
- Gece yatmadan ilkin ve sabah kalkınca dişler kesinlikle minimum iki dakika fırçalanmalıdır.
- Dil yüzeyine yerleşen bakteriler, tükürük ve gıdalardan gelen proteinleri ağız kokusunun sebebi olan bileşiklere parçalar. Bu yüzden mümkün olabildiği kadar dışarıya çıkarılan dilin arka kısmından başlayarak öne doğru süpürme hareketi ile dil fırçalanmalıdır. Bununla birlikte dil kazıyıcılarıyla da dil temizliği sağlanmaktadır. Dilin fırçalanması ağız kokusunu azaltmada diş fırçalamaktan iki kat fazla etkilidir.
- Ağız gargaraları tek başlarına ağız kokusunu önleyemezler. Bilhassa alkol içeren gargaraların ağız kuruluğuna niçin olarak ağız kokusunu artırabileceği ileri sürülmektedir.
- Diş fırçalama ve gargara işleminden sonrasında “diş ipi - diş arası fırçası†ile fırçalamaya yardım olunmalıdır.
- Çinko içeren macunların, gargaraların ve sakızların kullanılması ağız kokusunu önleyebilir.
- Ak un, ak şeker, glukoz /früktoz şurubu ile tatlandırılmış tüm hazır gıdalar ağız içindeki bakteriler için uygun bir ortam oluştururlar. Bakteriler söz konusu şekerleri çok kolay kullanarak hızla artarlar. Rahat şekerler diş çürüklerine niçin olur ve ağız sağlığını büyük bir hızlıca bozarlar. Bundan dolayı kolay şeker tüketiminizi azaltmalısınız.
- Lokmaları iyi çiğneyin. Böylece yiyeceklerle tükürük salgısı iyice karışır ve ağızda yiyecek parçası kalma olasılığı düşer. İyi çiğnenen besinler daha iyi sindirileceği için mide lı ağız kokusununda önüne geçilmiş olur.
- Diş ipi yardımıyla fırçanın çıkaramadığı yerlerdeki bakteri ve yiyecek artıklarını sökebilirsiniz.Bilhassa köprü gövdeleri alt kısmındaki dar bölgelerde biriken yiyecek artıkları hızla bakteri çoğalmasına niçin olabilir.
- Bilhassa yaşla artan vücut kuruması bir çok yönden dikkat edilmesi ihtiyaç duyulan bir durumdur. Çok su içmek onlarca yararının yanında dilinizin kurumasınıda önleyerek ağız kokusu ile mücadelede mühim bir tabanca olarak kullanılabilir.
- Sinüzit şeklinde havayolu hastalıkları ve burun tıkanmasına yol açan başka durumlar geceleri ağızdan nefes almamıza niçin olur.Bu vaziyet ağız ve boğazı kurutarak bakterilerin üremesi için ideal bir ortam oluşturur.Azalan tükrük salgısı şartları daha fena hale getirir.Bu yüzden kesinlikle burnunuz tıkalı uyumamalısınız.
- Ağız kokusuna karşı bitkisel çay ve limon kullanmak: Ağız kokusunu önlemek için biberiye çiçeklerini sıcak suda demleyerek içine limon sıkarak hazırlayabilirsiniz. Bu konuyu sabahları aç karnına ve yiyeceklerden sonrasında içebilirsiniz.
- Elma ve havuç yiyecek: Dişlerin daha sıhhatli olmasının yanında diş içinde plak oluşmasını engelleyerek kokuyu gidermekte destek sağlar.
- Maydonoz çiğnemek: Sigara içenlerin sık sık başvurduğu bir yöntem olan maydonoz ağız kokusunu gidermekte de etkilidir.
- Yoğurt tüketmek: Yoğurt ağız kokusuna sebep olan hidrojen sülfür kokusunu yok etmekte etkilidir.
- Ağız kokusunu gideren türlü baharatlar: Anason, kişniş, kakule, rezene, karanfil, tarçın şeklinde kokulu baharatlar ağız kokusunu bastırmanın yanında önleyicidir de.
- Tüm bu aşamaları izleyen fakat gene de ağız kokusundan kurtulamayan kişilerin muhakkak halitosis merkezlerinde muayene olarak ağız kokusu sebeplerinin belirlenmesi gerekir.
: medikalakademi.com
Koyu renkli balgam gelmesinin sebebi ne olabilir?
İdrarda akıntı gelmesinin sebebi ne olabilir?
Ağızdan kan gelmesinin sebebi ne olabilir?
Mideden fena koku gelmesinin sebepleri
Son dönemde yaygınlaşıp ismi duyulan mide hastalıklarından reflünün teşhisi iyi mi konuluyor, sonrasında iyi mi bir tedavi uygulanıyor?
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Gastroenteroloji Ilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kadir Bal, reflü ile alakalı açıklamaları:
Reflüye bağlı olarak kişinin gırtlak kanseri olması mevzusunda kati bir bulgu yok. Reflü ile kanser oluşumu daha çok yiyecek borusunun alt kısmında görülür. ‘Her reflüsü olan kanser olur' diye bir kaide yok. Ama reflüsü olan insanlarda kanser daha fazladır. Bu konuyu çok yanlış algılamamak lazım. Reflüler esnasında midenin teni yiyecek borusunun alt kısmına doğru ilerler ve bu bölümde süre içinde farklılaşmalar olabilir. Bu farklılaşma da kişiyi kimi zaman kansere götürebilir.
Reflü şikâyeti olan şahıs hastanelerin hangi servisine, hangi uzman doktora başvurmalı?
Hasta çoğu zaman şikâyetleri ışığında bir doktora başvurur. Reflüsü olmasına karşın astıma benzer emareler yaşamış olduğu için akciğer uzmanına ya da ses kısıklığı, boğazda gıcık hissi, batma ve yanma şeklinde şikâyetleri olan bir şahıs kulak-burun-boğaz uzmanına gidiyor. Bu uzmanlar kendi alanlarıyla ilgili bir bulgu belirleyemeyince hastayı bir gastroenteroloğa, şu demek oluyor ki sindirim sistemi uzmanına yönlendiriyorlar. Aslına bakarsak reflü hastalığıyla ilgili şikâyeti olan bir hastanın direkt bir gastroentroloğa gitmesi gerekiyor.
Reflünün teşhisi iyi mi konuluyor?
Ilk olarak doktorun hastayı dinlemesi gerekiyor. Hastanın öyküsü alındıktan sonrasında muayene aşamasına geçiliyor. Fizik muayene bulgusu olarak halk içinde inanç tahtası denen kemiğin arkasında bir bası hissi, ağrı-sancı olabiliyor. Kişinin midesinde reflüye birlikte rol alan ülserle ilgili bulgular da bulunabilir. Bunun haricinde oldukça fazla belirleyici bir muayene bulgusu yoktur. En kıymetli tanı araçlarından birisi endoskopidir. Endoskopik incelemeyle kati sonuçlar elde edilebilir. Yiyecek borusu ile midenin baryumlu grafisi çekilebilir.
Yiyecek borusunun alt kapısının bulunmuş olduğu yerde kimi zaman mide fıtığı olabilir. Fıtığın olması durumunda reflünün oluşması daha sık görülür. Grafide fıtık ya da geriye kaçış var mı bu saptanır.
Bunların yanı sıra hastaya gerek endoskopik olarak gerek grafi olarak net bir bulgu ortaya konulamadıysa sintigrafi yapılabilir. Sintigrafide midedeki gıdaların ve sıvıların yiyecek borusuna kaçtığı görülebilir. PH ölçümü de çok kıymetli bir bulgudur. Hastanın walkman aleti şeklinde taşıyabildiği bir cihazdır. Burnundan girilerek yiyecek borusunun alt kısmına bir sensör yerleştirilir. Hastanın günlük kaydı yapılır. Uyurken, yiyecek yerken, çalışırken ve her konumda midesindeki yukarıya gelmeler, sıklığı ve süreleri belirlenir.
Reflünün olduğu her an belirgin olur. Bu da tanıda çok önemlidir. Bununla birlikte yiyecek borusunun alt kapısının basıncı ölçülebilir. Tazyik düşükse reflü daha kolay ortaya çıkar. Bu işlem yiyecek borusuna kateter yerleştirilerek yapılır. Tazyik düşükse reflü rahatlıkla ortaya çıkabilir. Bu tür durumlar çoğu zaman her hastada yapılmaz ve bir takım hastalarda ve belli başlı merkezlerde yapılıyor. Fakülte hastanelerinde gastroenteroloji servislerinde yapılabiliyor.
AĞIZ KOKUSU (Halitosis)
Halitosis (fena ağız kokusu), konuştuğunuzda ya da nefes alıp verdiğinizde karşınızdaki insanların farkına vardığı istenmeyen, rahatsız edici fena koku anlamına gelir. Fena ağız kokusu, pek çok süre mahcubiyete, sosyo-psikolojik problemlere sebep olur; hatta evliliğin sonlanmasına dahi neen olablir. Toplumdaki halitosis sıklığı net olarak bilinmese de bu durumun insanoğlu içinde yaygın bir sorun olduğu düşünülmektedir.
Fena ağız kokusundaki temel problemlerden birisi de bu kokunun farkına varmayan tek insanoğlunun ağzı kokan kişinin kendisi olmasıdır. Çoğu zaman kişinin ağzının koktuğunu öğrenmesini elde eden bir arkadaşının ya da tanıdığının koku hakkında yapmış olduğu yorumdur ama insanoğlu nezaket gereği söz konusu mevzular hakkında konuşmamayı tercih ederler. Bu sebeple bu durumun aile fertleri ya da güvenilir bir dost tarafınca dile getirilmesi daha ihtimaller içindedir. Eğer herhangi bir biçimde ağız kokusundan şüpheleniliyorsa bu vaziyet için ilk olarak bir diş hekimine danışılabilir . Diş hekimleri kişinin ağız kokusunun tabii olup olmadığı mevzusunda çoğu zaman kafi bilgilere sahiptirler ya da en azından ağız kokusundan diş ya da dişeti hastalıklarının görevli olup olmadığı mevzusuna bir izah etme getirebilir ve teşhis ve tedavide destek olabilir. Kişinin kendi ağız kokusunun fena olup olmadığını anlaması için kolay bir kontrol önerilebilir; El bileğinin iç yüzü ya da el sırtı yalanır ve tükrüğün kuruması için bir çok saniye beklendikten sonrasında yalanan kısım koklandığında ağız kokusunun iyi mi olduğu anlaşılabilir.
AĞIZ KOKUSUNUN NEDENLERİ
Meydana getirilen araştırmalar halitosisin büyük oranda (%85) ağız içindeki bir patolojiden landığını göstermiştir. Bununda büyük bir kısmını diş ve diş eti problemleri oluşturur.
Ağız lı fena koku
Fena ağız kokusu şikayetlerinin çoğunluğunu oluşturan durumlar ağız lıdır. Buna da ağız içindeki bakterilerin besin artıklarını sindirmeleri, parçalamaları neden olur. Bakterilerin bu kokuyu yaymasında hemen aşağıdaki faktörler yardımcıdır;
Dişlerin içinde yiyecek artıklarının birikmesi: Düzgüsel diş fırçalama dişleri tamamiyle temizleyemez. Dişlerin içinde küçük yiyecek parçacıkları kalır. Bilhassa minik et parçalarının bakteriler tarafınca çürümeye maruz bırakılması fena kokunun oluşmasını katkıda vardır . Diş fırçalamanın yanından diş ipi kullanmak bu probleminin çözümünü sağlar.
Plak, diş taşı, diş eti hastalıkları: Plaklar ve diş taşları da fena ağız kokusuna niçin olabilen durumlar içinde sayılır. Bilhassa diş eti hastalıkları ağızda fena kokuya niçin olurlar. Bu problemler diş hekimleri tarafınca rahatlıkla giderilebilirler.
Dilin kaplanması: Bir takım insanlarda sebebi bilinmeyen bir biçimde dilin üstü bir tabakayla kaplanmaktadır. Bu tabakada bulunan ve bilhassa sülfür bileşikleir oluşturan bakterilerin de ağız kokusu yapmış olduğu düşünülür. Bu probleminin giderilmesi için dilin mekanik olarak temizlenmesi gerekir.
Sabahları oluşan fena koku
Bir sürü insan sabah uyandığında ağzında fena bir koku olur . Bu düzgüsel vakadır . Ağzın gece süresince kuruması ve bakteri faaliyetleri sonucu meydana gelir ve kahvaltıdan sonrasında ağızda artan tükürükle birlikte bu koku kaybolur.
Yiyecek, içecek ve ilaçlar
Yiyeceklerin içindeki kimyasal maddeler kana karışır ve sonrasında akciğerler vesilesiyle vücuttan atılırken kendilerine özgü kokularını yayarlar. Nerede ise hepimiz herhangi bir insanoğlunun sarımsak, soğan ya da alkol tükettiğini ağız kokusundan anlayabilir. Söz konusu kokular geçicidirler ve tüketilen yiyecek, içecek ya da ilacın kesilmesiyle kaybolurlar . İlacı kesmek ya da değiştirebilmek için bir doktora danışılması gerekir.
Sigara
Sigara içenlerin ağzı fena kokar. Bundan dolayı yapılması ihtiyaç duyulan tek şey sigarayı bırakmaktır . Sigara kendi kokusunun yanında diş eti hastalıklarına yol açmak suretiyle de ağızda fena bir kokuya niçin olur.
Açlık, rejim ve oruç
Açlık vücutta keton bileşikleri olarak adlandırılan yağ yıkım ürünlerinin ortaya çıkmasına niçin olur ve bu da ağızda aseton kokusuna neden olur .
Mide hastalıkları
Bir sürü insanoğlunun inandığının aksine mide ağız kokusunun ender larındandır. Mide ile yiyecek borusu arasındaki geçiş normalde kapalıdır ve buradan hava ve sıvı kaçışını önler . Bu sebeple geğirme şeklinde buranın açıldığı durumlar hariç koku gelmez. Bir takım ender hastalıklar haricinde mide koku yapmaz. Yiyecek borusunda oluşan divertiküller, darlıklar, midenin boşalmasını güçleştiren mide çıkışı darlıkları, mide kanseri ve bir takım gastrit türleri bu tür şeyler içinde sayılabilir. Fakat bu hastalıklarda kişinin ağız kokusundan epey mühim olabilecek başka şikayetleri de olacaktır.
Hastalıklar
Başka hastalıklara bağlı ağız kokularıdır ve bu tür şeyler ağız kokusunun daha ender görülen sebeplerini oluştururlar. Sinüzit şeklinde üst solunum yolu hastalıkları, kulak-burun-boğaz hastalıkları ve akciğer hastalıkları bu tür şeyler içinde sayılabilir. Ekranda görülen pencereden başka karaciğer koması ve diyabetik ketoasidoz şeklinde yaşamsal önemi olan durumlarda da teşhiste destek olabilen hususi ağız kokuları oluşur.
ÖNERİLER
Ağız kokunuzun olduğuna inanıyorsanız ilk olarak bir yakınınızdan bu konunuvarlığı doğrulamak için yardım alınız. İnsanların büyük bir kısmında sabah aç karına ağız kokusu olabileceğini unutmayınız. Ağız kokusuna neden olan sebeplerin büyük bir çoğunluğunu (%90) ağız içinden lanan sebepler, fakat minik bir kısmını (%10) sindirim ve solunum sisteminden lanan sebepler oluşturur.
Ağız kuruluğu olanların sık aralıklarla su içmesi, ağız kuruluğuna yol açabilecek ilaçların kullanılmaması, sigara, alkol ve kokulu yiyeceklerden kaçınılması, yiyeceklerden sonrasında karanfil ve şekersiz sakız çiğnenmesi ağız koksunu azaltabilir.
Ağız hijyenin sağlanması bir sürü ağız kokusu vakasında çoğu zaman iyi netice alınmasını sağlar. Kafi bir ağız hijyeni için dişlerin yiyeceklerden sonrasında günde 3 kez fırçalanması ve gerekirse diş ipi kullanılması gerekir. Bununla birlikte dilin arkasının da günde 1 kez diş fırçası kullanarak temizlenmesi de yararlı olabilir. Diş çürüklerini, diş taşı ve plaklarını ve diş eti hastalıklarını bir diş hekimine başvurmak suretiyle tedavi ettirmek de ağız kokusundan kurtulmak için gereklidir. Sigara içenlerin sigarayı bırakmaları gerekir . Ağzı anti bakteriyel gargaralarla yıkamayı da önerenler vardır ama içerdikleri alkol sebebiyle kimi zaman ağız mukozasında ve dilde hasarlanmaya yol açabilirler. Yatmadan ilkin olmak suretiyle günde bir kez kullanılmaları önerilebilir. Ağız florasında kokuya niçin olmayan bakterilerin üremesini elde eden probiyotik gargaralar önerilebilir.
Ağız hijyeni ve diş problemi olmadığında bir kulak burun boğaz uzmanına danışılarak üst solunum sistemi denetim ettirilmeli, bir mesele var ise tedavi ettirilmelidir. Buna karşın mesele devam ediyorsa bir sindirim ve solunum sistemi hastalıkları uzmanlarına başvurmak gerekebilir.
Ergonomik bir tavsiye: Yarım çay fincanı limon suyu ile bir kaç kez gargara yaptıktan sonrasında fazla tatlı olmayan bir çok kaşık yoğurt yiyecek ve 45 dk. sonrasında dişlerin fırçalanması şeklinde bir uygulama ağız kokusuna bir süre çare olabilir.
Prof.Dr.Ahmet Dobrucalı
yalnız bilgilendirmek amaçlı kesinlikle doktora başvurunuz
Son dönemde yaygınlaşıp ismi duyulan mide hastalıklarından reflünün teşhisi iyi mi konuluyor, sonrasında iyi mi bir tedavi uygulanıyor, reflü hastaları iyi mi yastıklarda yatmalı, iyi mi oturmalı? Reflü ile kanserin ilişkisi var mı? Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Gastroenteroloji Ilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kadir Bal, reflüyü anlatmaya devam ediyor:
Reflün uzun süre tedavi edilmezse gırtlakta oluşan tahribat kansere neden olur mı?
Reflüye bağlı olarak kişinin gırtlak kanseri olması mevzusunda kati bir bulgu yok. Reflü ile kanser oluşumu daha çok yiyecek borusunun alt kısmında görülür. 'Her reflüsü olan kanser olur' diye bir kaide yok. Ama reflüsü olan insanlarda kanser daha fazladır. Bu konuyu çok yanlış algılamamak lazım. Reflüler esnasında midenin teni yiyecek borusunun alt kısmına doğru ilerler ve bu bölümde süre içinde farklılaşmalar olabilir. Bu farklılaşma da kişiyi kimi zaman kansere götürebilir.
Reflü şikâyeti olan şahıs hastanelerin hangi servisine, hangi uzman doktora başvurmalı?
Hasta çoğu zaman şikâyetleri ışığında bir doktora başvurur. Reflüsü olmasına karşın astıma benzer emareler yaşamış olduğu için akciğer uzmanına ya da ses kısıklığı, boğazda gıcık hissi, batma ve yanma şeklinde şikâyetleri olan bir şahıs kulak-burun-boğaz uzmanına gidiyor. Bu uzmanlar kendi alanlarıyla ilgili bir bulgu belirleyemeyince hastayı bir gastroenteroloğa, şu demek oluyor ki sindirim sistemi uzmanına yönlendiriyorlar. Aslına bakarsak reflü hastalığıyla ilgili şikâyeti olan bir hastanın direkt bir gastroentroloğa gitmesi gerekiyor.
Hıçkırık da bir reflü emaresi mi?
Reflü hastalarında hıçkırık da olabilir. Yalnız hıçkırık şikâyetiyle bizlere gelen hastalar olmaktadır. Bu hastalar uzun süre hıçkırık nöbetine tutulur ve başka reflü hastalığı emaresi de göstermez. Bu hastaların reflüsü tedavi edildiği süre hıçkırık da geçiyor. Herkesi ara sıra hıçkırık tutabilir ama reflüsü olan hastalarda daha sık ve uzun soluklu görülür. Doğal ki her hıçkırık tutan kişinin reflüsü vardır denemez. Bununla birlikte hıçkırığın değişik sebepleri de mevcuttur.
Reflünün teşhisi iyi mi konuluyor?
Ilk olarak doktorun hastayı dinlemesi gerekiyor. Hastanın öyküsü alındıktan sonrasında muayene aşamasına geçiliyor. Fizik muayene bulgusu olarak halk içinde inanç tahtası denen kemiğin arkasında bir bası hissi, ağrı-sancı olabiliyor. Kişinin midesinde reflüye birlikte rol alan ülserle ilgili bulgular da bulunabilir. Bunun haricinde oldukça fazla belirleyici bir muayene bulgusu yoktur. En kıymetli tanı araçlarından birisi endoskopidir. Endoskopik incelemeyle kati sonuçlar elde edilebilir. Yiyecek borusu ile midenin baryumlu grafisi çekilebilir.
Yiyecek borusunun alt kapısının bulunmuş olduğu yerde kimi zaman mide fıtığı olabilir. Fıtığın olması durumunda reflünün oluşması daha sık görülür. Grafide fıtık ya da geriye kaçış var mı bu saptanır.
Bunların yanı sıra hastaya gerek endoskopik olarak gerek grafi olarak net bir bulgu ortaya konulamadıysa sintigrafi yapılabilir. Sintigrafide midedeki gıdaların ve sıvıların yiyecek borusuna kaçtığı görülebilir. PH ölçümü de çok kıymetli bir bulgudur. Hastanın walkman aleti şeklinde taşıyabildiği bir cihazdır. Burnundan girilerek yiyecek borusunun alt kısmına bir sensör yerleştirilir. Hastanın günlük kaydı yapılır. Uyurken, yiyecek yerken, çalışırken ve her konumda midesindeki yukarıya gelmeler, sıklığı ve süreleri belirlenir.
Reflünün olduğu her an belirgin olur. Bu da tanıda çok önemlidir. Bununla birlikte yiyecek borusunun alt kapısının basıncı ölçülebilir. Tazyik düşükse reflü daha kolay ortaya çıkar. Bu işlem yiyecek borusuna kateter yerleştirilerek yapılır. Tazyik düşükse reflü rahatlıkla ortaya çıkabilir. Bu tür durumlar çoğu zaman her hastada yapılmaz ve bir takım hastalarda ve belli başlı merkezlerde yapılıyor. Fakülte hastanelerinde gastroenteroloji servislerinde yapılabiliyor.
Teşhisi için ne kadar zamana gereksinim var?
Kimi zaman yalnız hastanın öyküsünü dinlerken dahi teşhis koymanız mümkün oluyor. Söz konusu hastalarda az da olsa kanser riski olduğundan tanıyı koymak kafi olmuyor. Kanser riskini ortadan kaldırmak için bu tetkikleri yapmak gerekiyor. Her hastada tüm bu tetkikleri yapmak gerekmez. Hastanın durumuna nazaran ve elimizde bulunan yöntemlere nazaran teşhiste sonuca ulaşılabilir. Her hastanede teşhis için lüzumlu aletler bulunmayabilir. Bu yüzden hekim elindeki imkânlara nazaran değerlendirme yapar ve yol çizer.
Teşhisten sonrasında tedavi iyi mi yapılıyor?
Tedavide hastanın uyması ihtiyaç duyulan bir takım kurallar var. Ilk olarak hasta şişmansa zayıflaması istenir. Yatmadan iki-üç saat ilkin bir şey yememesi gerekir. Tertipli beslenmesi ve midesini çok doldurmaması gerekiyor. Yediklerinin türleri de çok önemlidir. Bununla birlikte hastanın açılı olarak, eğik olarak yatması gerekiyor. Başını iki-üç yastıkla yükseltmek kafi değildir. Hastanın belden itibaren 10-15 aşama eğik olması gerekir. Bazıları kolay olarak yatağın kafa ucu ayağına yardım koyarak kaldırmaktadır. Bazıları yalnız belden itibaren yatağın arkasını doldurur.
Söz konusu yatışlar genel anlamda eşlerde sorun oluyor. Eğer eşlerden birinde reflü problemi var ise ve yatağını yükseltiyorsa öbürü de ona uymak zorunda kalıyor ki bu o kadar da kolay bir vaziyet değildir. Bundan dolayı hususi yataklar da var. Uzaktan kumandalı bu yataklar hastanelerdekine benzerlik gösteriyor ve vücuda istendiği seviyede bir açı veriyor.
Yolculuklarda sık mola vermek ve rahat oturmak gerekiyor. Koltuğu daha arkaya doğru yatırması gerekiyor. Dik oturmak ve öne doğru eğilmek midenin içinde olanların yukarıya doğru gelmesine niçin oluyor. Kendi aracıyla seyahat eden hastaların sık sık mola vermesini istiyoruz. Bu molalar 30-60 dakika aralıklarda olamalıdır.
Çok uzun devam eden tayyare yolculuklarında hastanın koltuğunu arkaya doğru yatırması ve sık sık gezinmesi gerekiyor. Hekim öncelikli olarak hastalığına nazaran kişiyi disipline ediyor.
Kişinin yapmış olduğu sporlar ve işi de çok mühim. Eğer önüne eğilip iş yapıyorsa ya da ev hanımı ise o süre bu tarz şeyleri yapmamasını öneriyoruz. Aynı şey spor yaparken ya da pabuç bağlarken öne eğilenler de ilgilendiriyor. Kişinin sporla güçlenen karın kasları da reflüyü tetikliyor. Karın kasları güçlendiği süre karın içine bası yapıyor ve reflüyü artırıyor. Bununla birlikte hastanın yediklerine içtiklerine dikkat etmesi gerekiyor.
Risk 40'ından sonrasında çoğalıyor
Reflü hastaları iyi mi bir rejim uygulamalı?
Sigaradaki nikotin yiyecek borusunun alt kapısının basıncını düşürüyor, bundan ötürü da mideden yiyecek borusuna geri kaçışı kolaylaştırıyor. Çay, kahve şeklinde içecekler de içinde bulunan maddeler sebebiyle bu bölümde gevşeklik yaratıyor.
Bununla birlikte asitli içecekler, kola, soda ve gazozları da reflü problemi olanlara tavsiye etmiyoruz. Baharatları da yasaklıyoruz. Çiğ soğan, sarmısak şeklinde içinde keskin kokusulu yiyeceklerden de uzak durmalarını istiyoruz. Portakal, mandalina şeklinde asitli meyveler de mideye zarar veriyor.
Bununla birlikte alkol ile yağlı yemekler ve kuruyemişlerden de uzak kalmak gerekiyor. Mesela koz, fındık ve fıstıkta büyük oranda yağ var. Kızartmalar mideye çok zararı dokunan. Çikolata da yasak. Çikolatadaki bir madde yiyecek borusu ile mide arasındaki kapının gevşemesine niçin oluyor. Bir takım ilaçlar da bu kapının gevşemesinde rol oynuyor.
İçinde östrojen, progesteron olan hormonlu ilaçlar da kapıya zarar veriyor. Bununla birlikte hastanın depresyon ve gerilim için ilaçlar kullanımı da risk teşkil ediyor. Bu ilaçlar mide ile yiyecek borusu arasındaki kapının çalışmasını bozmuş olduğu için mümkünse ilaçların bırakılmasını, azaltılmasını ya da değiştirilmesini istiyoruz. Gerilim düşürücü ve koroner arter hastalıklarında kullanılan, bilhassa de dilaltı diye malum bir takım ilaçlar da reflüyü negatif etkiliyor. Bu ilaçlarla beraber reflüyü önleyici ilaçlar da kullanılması gerekiyor.
İlaçla tedavi iyi mi yapılıyor?
Reflünün tedavisinde kullanılabilecek bir sürü ilaç var. En fazla kullanılan ilaçlar da mide asit salgısını azaltan ilaçlar. 20 yıl önceki ilaçlarla şimdikiler içinde büyük farklar var. Yeni ilaçlar asit salınımını azaltmada daha güçlü ve etkin. Hastanın şikâyetlerinin yoğun olarak yaşandığı akut dönemde 1.5-2 ay devam eden yüksek dozda ilaç tedavisi uygulanıyor. Bu dönemden sonrasında azaltıyoruz. Bununla birlikte antiasit şeklinde midedeki asidi nötralize eden ve geri kaçışları kısmen önleyen ilaçlar da kullanılıyor. Eğer hastanın midesiyle ilgili bir boşaltım problemi ya da ülseri var ise reflü ile beraber bu hastalıkların da tedavi edilmesi gerekiyor.
Tedaviye karşın iyileşmeyen ya da hastalığı çok hızlı tekrarlayan kişiler de olabilir. Çünkü bizler ilaçlarla ve hastanın uymasını söylediğimiz kurallarla vücutta bir denge kuruyoruz. Ama bu denge ara sıra kuralların dışına çıkılmasıyla bozulabiliyor. O süre da reflü tekrarlayabiliyor. Reflü bir kutu ilaçla geçmez.
İlacın bırakıldığı anda reflü tekrarlar mı?
Hastanın ilacı bırakması gene doktorunun nezarete altında, yavaş yavaş dozu azaltılarak olmalı. Hastanın rejimi, ilaçları ve genel durumuyla ortak bir değerlendirme yapılır. Hastanın "Dayanamadım içki içtim", "Dayanamadım çay içtim", "Stres altındayım" şeklinde sözleri midesinin yediden sinyal vereceği anlamına gelir. Reflü hastalarının tertipli yaşaması gerek.
Reflü ne kadar sürede tedavi edilir?
Hasta ilaçları kullanmaya başladıktan 1 hafta sonrasında ağrıları-sancıları, şikâyetleri yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlar. Bu vaziyet aslına bakarsak hastadan hastaya değişiyor. Bir takım hastalar 1 hafta içinde "Tamamen normale döndüm, eskisi şeklinde midem ağrımıyor" diyebilir. Ama bir takım hastalar aylarca devam eden tedaviden sonrasında dahi tam anlamıyla iyileşemediklerini belirtirler. Tüm bu tedavilerle iyileşmeyenlerde başka tedaviler uygulanır.
Nedir bu başka tedaviler?
Mesela hastada reflü ile beraber mide fıtığı da var ise, ki bu vaziyet genel anlamda ileri yaşlarda görülür, o süre hastanın fazla süre kaybetmeden ameliyat olması gerekir. Çünkü yaş ilerledikçe anestezinin riski de yükselir. Ameliyat için hastanın tedaviye karşın iyileşmemesi durumunun olması gerekir. Ameliyatla tedavi edilmesi ihtiyaç duyulan hasta sayısı 100'de 10 kadardır. Ameliyatın haricinde endoskopik tedaviler de var. Bu tedaviler mide ile yiyecek borusu arasındaki kapının onarımına yönelik.
Endoskopik tedaviler iyi mi yapılıyor?
Endoskopi aleti ile ağızdan mideye kadar giriliyor. Cihazın ucundaki klips, mide ile yiyecek borusunun birleşim noktasındaki kapağın olduğu yere takılıyor. Bununla birlikte gene endoskopi aleti ile aynı mıntıkaya yiyecek borusunun derisinin altına bir takım cisimler yerleştiriliyor. Bu cisimlerin o bölümde şişmesiyle mideden yiyecek borusuna kaçışlar engellenmiş oluyor. Fakat bu yöntemler yaygın değildir. Şu anda çabalama aşamasında.
Dar pantolon reflüye niçin olur mu?
Reflü hastalarının sıkı kemer takmasını istemiyoruz. Sıkı kemer karın içindeki basıncı artırıyor ve mideden yiyecek borusuna kaçışa niçin oluyor. Bizler hastalara kemer yerine pantolon askısı kullanmalarını öneriyoruz.
Reflü ağız kokusu yapar mı?
Evet. Çünkü yiyecek borusu ile mide arasındaki kapı açıktır ve mide ne var ise her şeyi yukarıya yansıtır. Buna içindeki fena hava da dahildir. Sindirim esnasında midede fena kokular oluşması son aşama normaldir. Fakat bu koku herkeste yukarıya yansımaz çünkü kapı bariyer görevi görür. Fakat reflü hastalarında bu bariyer gevşediği ve arızalı olduğundan koku olur.
Reflü hastalığında cinsiyetin ve yaşın risk faktörünü artırıcı bir tesiri var mı?
Hanım ve adam içinde bir fark yok ama yaşın önemi var. Bilhassa 40 yaş ve üstünde reflünün görülme oranı çoğalıyor. Çünkü 40 yaştan sonrasında bir sürü şahıs kilo alıyor ve mide ile yiyecek borusu arasındaki kapının emek harcaması da 40 yaşından sonrasında bozuluyor.
Mideden gelen fena tat reflü emaresidir!
Son dönemde yaygınlaşıp ismi duyulan mide hastalıklarından reflünün teşhisi iyi mi konuluyor, sonrasında iyi mi bir tedavi uygulanıyor, reflü hastaları iyi mi yastıklarda yatmalı, iyi mi oturmalı? Reflü ile kanserin ilişkisi var mı? Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Gastroenteroloji Ilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kadir Bal, reflüyü anlatmaya devam ediyor:
Reflün uzun süre tedavi edilmezse gırtlakta oluşan tahribat kansere neden olur mı?
Reflüye bağlı olarak kişinin gırtlak kanseri olması mevzusunda kati bir bulgu yok. Reflü ile kanser oluşumu daha çok yiyecek borusunun alt kısmında görülür. 'Her reflüsü olan kanser olur' diye bir kaide yok. Ama reflüsü olan insanlarda kanser daha fazladır. Bu konuyu çok yanlış algılamamak lazım. Reflüler esnasında midenin teni yiyecek borusunun alt kısmına doğru ilerler ve bu bölümde süre içinde farklılaşmalar olabilir. Bu farklılaşma da kişiyi kimi zaman kansere götürebilir.
Reflü şikâyeti olan şahıs hastanelerin hangi servisine, hangi uzman doktora başvurmalı?
Hasta çoğu zaman şikâyetleri ışığında bir doktora başvurur. Reflüsü olmasına karşın astıma benzer emareler yaşamış olduğu için akciğer uzmanına ya da ses kısıklığı, boğazda gıcık hissi, batma ve yanma şeklinde şikâyetleri olan bir şahıs kulak-burun-boğaz uzmanına gidiyor. Bu uzmanlar kendi alanlarıyla ilgili bir bulgu belirleyemeyince hastayı bir gastroenteroloğa, şu demek oluyor ki sindirim sistemi uzmanına yönlendiriyorlar. Aslına bakarsak reflü hastalığıyla ilgili şikâyeti olan bir hastanın direkt bir gastroentroloğa gitmesi gerekiyor.
Hıçkırık da bir reflü emaresi mi?
Reflü hastalarında hıçkırık da olabilir. Yalnız hıçkırık şikâyetiyle bizlere gelen hastalar olmaktadır. Bu hastalar uzun süre hıçkırık nöbetine tutulur ve başka reflü hastalığı emaresi de göstermez. Bu hastaların reflüsü tedavi edildiği süre hıçkırık da geçiyor. Herkesi ara sıra hıçkırık tutabilir ama reflüsü olan hastalarda daha sık ve uzun soluklu görülür. Doğal ki her hıçkırık tutan kişinin reflüsü vardır denemez. Bununla birlikte hıçkırığın değişik sebepleri de mevcuttur.
Reflünün teşhisi iyi mi konuluyor?
Ilk olarak doktorun hastayı dinlemesi gerekiyor. Hastanın öyküsü alındıktan sonrasında muayene aşamasına geçiliyor. Fizik muayene bulgusu olarak halk içinde inanç tahtası denen kemiğin arkasında bir bası hissi, ağrı-sancı olabiliyor. Kişinin midesinde reflüye birlikte rol alan ülserle ilgili bulgular da bulunabilir. Bunun haricinde oldukça fazla belirleyici bir muayene bulgusu yoktur. En kıymetli tanı araçlarından birisi endoskopidir. Endoskopik incelemeyle kati sonuçlar elde edilebilir. Yiyecek borusu ile midenin baryumlu grafisi çekilebilir.
Yiyecek borusunun alt kapısının bulunmuş olduğu yerde kimi zaman mide fıtığı olabilir. Fıtığın olması durumunda reflünün oluşması daha sık görülür. Grafide fıtık ya da geriye kaçış var mı bu saptanır.
Bunların yanı sıra hastaya gerek endoskopik olarak gerek grafi olarak net bir bulgu ortaya konulamadıysa sintigrafi yapılabilir. Sintigrafide midedeki gıdaların ve sıvıların yiyecek borusuna kaçtığı görülebilir. PH ölçümü de çok kıymetli bir bulgudur. Hastanın walkman aleti şeklinde taşıyabildiği bir cihazdır. Burnundan girilerek yiyecek borusunun alt kısmına bir sensör yerleştirilir. Hastanın günlük kaydı yapılır. Uyurken, yiyecek yerken, çalışırken ve her konumda midesindeki yukarıya gelmeler, sıklığı ve süreleri belirlenir.
Reflünün olduğu her an belirgin olur. Bu da tanıda çok önemlidir. Bununla birlikte yiyecek borusunun alt kapısının basıncı ölçülebilir. Tazyik düşükse reflü daha kolay ortaya çıkar. Bu işlem yiyecek borusuna kateter yerleştirilerek yapılır. Tazyik düşükse reflü rahatlıkla ortaya çıkabilir. Bu tür durumlar çoğu zaman her hastada yapılmaz ve bir takım hastalarda ve belli başlı merkezlerde yapılıyor. Fakülte hastanelerinde gastroenteroloji servislerinde yapılabiliyor.
Teşhisi için ne kadar zamana gereksinim var?
Kimi zaman yalnız hastanın öyküsünü dinlerken dahi teşhis koymanız mümkün oluyor. Söz konusu hastalarda az da olsa kanser riski olduğundan tanıyı koymak kafi olmuyor. Kanser riskini ortadan kaldırmak için bu tetkikleri yapmak gerekiyor. Her hastada tüm bu tetkikleri yapmak gerekmez. Hastanın durumuna nazaran ve elimizde bulunan yöntemlere nazaran teşhiste sonuca ulaşılabilir. Her hastanede teşhis için lüzumlu aletler bulunmayabilir. Bu yüzden hekim elindeki imkânlara nazaran değerlendirme yapar ve yol çizer.
Teşhisten sonrasında tedavi iyi mi yapılıyor?
Tedavide hastanın uyması ihtiyaç duyulan bir takım kurallar var. Ilk olarak hasta şişmansa zayıflaması istenir. Yatmadan iki-üç saat ilkin bir şey yememesi gerekir. Tertipli beslenmesi ve midesini çok doldurmaması gerekiyor. Yediklerinin türleri de çok önemlidir. Bununla birlikte hastanın açılı olarak, eğik olarak yatması gerekiyor. Başını iki-üç yastıkla yükseltmek kafi değildir. Hastanın belden itibaren 10-15 aşama eğik olması gerekir. Bazıları kolay olarak yatağın kafa ucu ayağına yardım koyarak kaldırmaktadır. Bazıları yalnız belden itibaren yatağın arkasını doldurur.
Söz konusu yatışlar genel anlamda eşlerde sorun oluyor. Eğer eşlerden birinde reflü problemi var ise ve yatağını yükseltiyorsa öbürü de ona uymak zorunda kalıyor ki bu o kadar da kolay bir vaziyet değildir. Bundan dolayı hususi yataklar da var. Uzaktan kumandalı bu yataklar hastanelerdekine benzerlik gösteriyor ve vücuda istendiği seviyede bir açı veriyor.
Yolculuklarda sık mola vermek ve rahat oturmak gerekiyor. Koltuğu daha arkaya doğru yatırması gerekiyor. Dik oturmak ve öne doğru eğilmek midenin içinde olanların yukarıya doğru gelmesine niçin oluyor. Kendi aracıyla seyahat eden hastaların sık sık mola vermesini istiyoruz. Bu molalar 30-60 dakika aralıklarda olamalıdır.
Çok uzun devam eden tayyare yolculuklarında hastanın koltuğunu arkaya doğru yatırması ve sık sık gezinmesi gerekiyor. Hekim öncelikli olarak hastalığına nazaran kişiyi disipline ediyor.
Kişinin yapmış olduğu sporlar ve işi de çok mühim. Eğer önüne eğilip iş yapıyorsa ya da ev hanımı ise o süre bu tarz şeyleri yapmamasını öneriyoruz. Aynı şey spor yaparken ya da pabuç bağlarken öne eğilenler de ilgilendiriyor. Kişinin sporla güçlenen karın kasları da reflüyü tetikliyor. Karın kasları güçlendiği süre karın içine bası yapıyor ve reflüyü artırıyor. Bununla birlikte hastanın yediklerine içtiklerine dikkat etmesi gerekiyor.
Risk 40'ından sonrasında çoğalıyor
Reflü hastaları iyi mi bir rejim uygulamalı?
Sigaradaki nikotin yiyecek borusunun alt kapısının basıncını düşürüyor, bundan ötürü da mideden yiyecek borusuna geri kaçışı kolaylaştırıyor. Çay, kahve şeklinde içecekler de içinde bulunan maddeler sebebiyle bu bölümde gevşeklik yaratıyor.
Bununla birlikte asitli içecekler, kola, soda ve gazozları da reflü problemi olanlara tavsiye etmiyoruz. Baharatları da yasaklıyoruz. Çiğ soğan, sarmısak şeklinde içinde keskin kokusulu yiyeceklerden de uzak durmalarını istiyoruz. Portakal, mandalina şeklinde asitli meyveler de mideye zarar veriyor.
Bununla birlikte alkol ile yağlı yemekler ve kuruyemişlerden de uzak kalmak gerekiyor. Mesela koz, fındık ve fıstıkta büyük oranda yağ var. Kızartmalar mideye çok zararı dokunan. Çikolata da yasak. Çikolatadaki bir madde yiyecek borusu ile mide arasındaki kapının gevşemesine niçin oluyor. Bir takım ilaçlar da bu kapının gevşemesinde rol oynuyor.
İçinde östrojen, progesteron olan hormonlu ilaçlar da kapıya zarar veriyor. Bununla birlikte hastanın depresyon ve gerilim için ilaçlar kullanımı da risk teşkil ediyor. Bu ilaçlar mide ile yiyecek borusu arasındaki kapının çalışmasını bozmuş olduğu için mümkünse ilaçların bırakılmasını, azaltılmasını ya da değiştirilmesini istiyoruz. Gerilim düşürücü ve koroner arter hastalıklarında kullanılan, bilhassa de dilaltı diye malum bir takım ilaçlar da reflüyü negatif etkiliyor. Bu ilaçlarla beraber reflüyü önleyici ilaçlar da kullanılması gerekiyor.
İlaçla tedavi iyi mi yapılıyor?
Reflünün tedavisinde kullanılabilecek bir sürü ilaç var. En fazla kullanılan ilaçlar da mide asit salgısını azaltan ilaçlar. 20 yıl önceki ilaçlarla şimdikiler içinde büyük farklar var. Yeni ilaçlar asit salınımını azaltmada daha güçlü ve etkin. Hastanın şikâyetlerinin yoğun olarak yaşandığı akut dönemde 1.5-2 ay devam eden yüksek dozda ilaç tedavisi uygulanıyor. Bu dönemden sonrasında azaltıyoruz. Bununla birlikte antiasit şeklinde midedeki asidi nötralize eden ve geri kaçışları kısmen önleyen ilaçlar da kullanılıyor. Eğer hastanın midesiyle ilgili bir boşaltım problemi ya da ülseri var ise reflü ile beraber bu hastalıkların da tedavi edilmesi gerekiyor.
Tedaviye karşın iyileşmeyen ya da hastalığı çok hızlı tekrarlayan kişiler de olabilir. Çünkü bizler ilaçlarla ve hastanın uymasını söylediğimiz kurallarla vücutta bir denge kuruyoruz. Ama bu denge ara sıra kuralların dışına çıkılmasıyla bozulabiliyor. O süre da reflü tekrarlayabiliyor. Reflü bir kutu ilaçla geçmez.
İlacın bırakıldığı anda reflü tekrarlar mı?
Hastanın ilacı bırakması gene doktorunun nezarete altında, yavaş yavaş dozu azaltılarak olmalı. Hastanın rejimi, ilaçları ve genel durumuyla ortak bir değerlendirme yapılır. Hastanın "Dayanamadım içki içtim", "Dayanamadım çay içtim", "Stres altındayım" şeklinde sözleri midesinin yediden sinyal vereceği anlamına gelir. Reflü hastalarının tertipli yaşaması gerek.
Reflü ne kadar sürede tedavi edilir?
Hasta ilaçları kullanmaya başladıktan 1 hafta sonrasında ağrıları-sancıları, şikâyetleri yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlar. Bu vaziyet aslına bakarsak hastadan hastaya değişiyor. Bir takım hastalar 1 hafta içinde "Tamamen normale döndüm, eskisi şeklinde midem ağrımıyor" diyebilir. Ama bir takım hastalar aylarca devam eden tedaviden sonrasında dahi tam anlamıyla iyileşemediklerini belirtirler. Tüm bu tedavilerle iyileşmeyenlerde başka tedaviler uygulanır.
Nedir bu başka tedaviler?
Mesela hastada reflü ile beraber mide fıtığı da var ise, ki bu vaziyet genel anlamda ileri yaşlarda görülür, o süre hastanın fazla süre kaybetmeden ameliyat olması gerekir. Çünkü yaş ilerledikçe anestezinin riski de yükselir. Ameliyat için hastanın tedaviye karşın iyileşmemesi durumunun olması gerekir. Ameliyatla tedavi edilmesi ihtiyaç duyulan hasta sayısı 100'de 10 kadardır. Ameliyatın haricinde endoskopik tedaviler de var. Bu tedaviler mide ile yiyecek borusu arasındaki kapının onarımına yönelik.
Endoskopik tedaviler iyi mi yapılıyor?
Endoskopi aleti ile ağızdan mideye kadar giriliyor. Cihazın ucundaki klips, mide ile yiyecek borusunun birleşim noktasındaki kapağın olduğu yere takılıyor. Bununla birlikte gene endoskopi aleti ile aynı mıntıkaya yiyecek borusunun derisinin altına bir takım cisimler yerleştiriliyor. Bu cisimlerin o bölümde şişmesiyle mideden yiyecek borusuna kaçışlar engellenmiş oluyor. Fakat bu yöntemler yaygın değildir. Şu anda çabalama aşamasında.
Dar pantolon reflüye niçin olur mu?
Reflü hastalarının sıkı kemer takmasını istemiyoruz. Sıkı kemer karın içindeki basıncı artırıyor ve mideden yiyecek borusuna kaçışa niçin oluyor. Bizler hastalara kemer yerine pantolon askısı kullanmalarını öneriyoruz.
Reflü ağız kokusu yapar mı?
Evet. Çünkü yiyecek borusu ile mide arasındaki kapı açıktır ve mide ne var ise her şeyi yukarıya yansıtır. Buna içindeki fena hava da dahildir. Sindirim esnasında midede fena kokular oluşması son aşama normaldir. Fakat bu koku herkeste yukarıya yansımaz çünkü kapı bariyer görevi görür. Fakat reflü hastalarında bu bariyer gevşediği ve arızalı olduğundan koku olur.
Reflü hastalığında cinsiyetin ve yaşın risk faktörünü artırıcı bir tesiri var mı?
Hanım ve adam içinde bir fark yok ama yaşın önemi var. Bilhassa 40 yaş ve üstünde reflünün görülme oranı çoğalıyor. Çünkü 40 yaştan sonrasında bir sürü şahıs kilo alıyor ve mide ile yiyecek borusu arasındaki kapının emek harcaması da 40 yaşından sonrasında bozuluyor.
Ağız kokusunun bir çok sebebi olmakla birlikte sık görülen başka bir takım sebepleri burada tekrarlamak isterim:
1- ilk olarak dişlerinizde ve diş etinizde bir mesele olmadığından güvenli olun. Dişçi fobisi olduğundan ağzında 5 çürük dişle dolaşıp “Doktor bey bu koku nereden geliyor anlayamadım?†diyen hastalarım olduğundan tekrar yine etmeyi uygun görüyorum, ilkin dişçinize gideceksiniz...
2- Mide ve duodenum'daki ülserler ve gastrit ağız kokusunun bir başka nedenidir. Eğer ağız kokusu şikayeti ile beraber mide şikayetleriniz de var ise o süre ifade ettiğim mikrop etken olabilir, dışkı testiniz sonucu gösterecektir.
3- Kronik tonsillit, bronşit, bronşektazi şeklinde akciğer hastalıkları koku sebebi olabilirler.
4- Sigara içenler, koku alma duyuları zayıfladığından ya da her türlü koku esasen sigaranın fena kokusu tarafınca bastırıldığından ağız kokusundan pek yakınma etmezler. Onların yerine eşleri ve arkadaşları yakınma eder. (Maalesef sırf eşinin sigara kokusuna tahammül edebilmek adına sigaraya süregelen bir çok hastam var.)
5- Şeker hastalığı, karaciğer hastalığı ve böbrek hastalığı da ağız kokusu yapabilir. Durun derhal paniklemeyin... Bu hastalıkların ağız kokusundan ilkin sizin fark edeceğiniz bir çok bulgusu vardır ve çoğu zaman ağız kokusu ilk ve tek yakınma olmaz...
6- Yukarıdaki dört şık sizde yoksa, endoskopi yaptırıp, ışıklı boru ile yiyecek borunuza ve midenize baktırıp fıtık ve divertikül araştırması yaptırmanız gerekebilir. (Ağız kokusu sebebiyle hortumu yutmayı göze alanların hep bekar olması yoksa bir rastlantı mü?)
7- İtiraf ediyorum bir takım hastalarımızda ağız kokusuna niçin olabilecek hiçbir sebep bulamıyoruz. Bana ait, belli bir miktar perfeksiyonist, titiz, kırılgan yapılı, olur olmaz her şeyi dert eden karakterlerde ağız kokusu şikayetinin sık görüldüğü şeklinde bir gözlemim var. Bu kişilerde, gerilmiş yapılarına bağlı olarak ağızda sirküle edilen tükürük salgısının azalmasının kokudan görevli olabileceğini düşünüyorum.(Sinirlenince ya da heyecanlanınca ağzımızın kuruması şeklinde).
8- Son olarak ülkemizdeki bir başka sık görülen ağız kokusu sebebi olarak “açlıktan†bahsetmeden geçemeyeceğim. Hani, “Açlıktan nefesi kokuyor.. “deriz ya! Bu hastalığın sık görülen sebebi, “sizi kurtaracağız†diyip yandaşları ve akrabaları ile halkımızı soyan asalak mikroplar. Onları yok edecek bir ilaç öneremediğim için üzgünüm. Bir kısmını haklarında açılan davalar sebebiyle TV ve basında gördükçe sizin de tüylerinizin bana ait şeklinde diken diken olduğundan inanırım. Sayın Başbakanın “Mutlaka hesap sorulacağı ve yeni asalaklara hiç bir zaman izin verilmeyeceği†şeklindeki sözünü gerçekleştireceğine inanmaktan başka çaremiz yok......
Ihmal etmeyin... Sebebi bulunsun ya da bulunmasın, ağız kokusundan daha fena olan şey insanların bu konuyu dert edip (genellikle da abartıp) yaşamı kendilerine zindan etmeleridir. Ağzının koktuğu düşüncesiyle sürekli eliyle ağzını kapatarak konuşma şeklinde bir alışkanlık oluşturan, bu endişeyle toplumsal yaşamlarında kendilerini yalnızlığa sürükleyen hastalarım oldu. İşte bu konuyu sakın yapmayın.. Gençler bilmeli ki; güler yüz ve tatlı dil, fizyolojik bir çok kusuru olduğu şeklinde bu konuyu da rahatlıkla örter.. Babannem şeklinde her gün üç diş sarımsak yeme huyunuz yoksa yanınızda taşıyacağınız bir çok karanfil tanesi, naneli ciklet ya da aromalı sakız pek ala işinizi görür...
1- ilk olarak dişlerinizde ve diş etinizde bir mesele olmadığından güvenli olun. Dişçi fobisi olduğundan ağzında 5 çürük dişle dolaşıp “Doktor bey bu koku nereden geliyor anlayamadım?†diyen hastalarım olduğundan tekrar yine etmeyi uygun görüyorum, ilkin dişçinize gideceksiniz...
2- Mide ve duodenum'daki ülserler ve gastrit ağız kokusunun bir başka nedenidir. Eğer ağız kokusu şikayeti ile beraber mide şikayetleriniz de var ise o süre ifade ettiğim mikrop etken olabilir, dışkı testiniz sonucu gösterecektir.
3- Kronik tonsillit, bronşit, bronşektazi şeklinde akciğer hastalıkları koku sebebi olabilirler.
4- Sigara içenler, koku alma duyuları zayıfladığından ya da her türlü koku esasen sigaranın fena kokusu tarafınca bastırıldığından ağız kokusundan pek yakınma etmezler. Onların yerine eşleri ve arkadaşları yakınma eder. (Maalesef sırf eşinin sigara kokusuna tahammül edebilmek adına sigaraya süregelen bir çok hastam var.)
5- Şeker hastalığı, karaciğer hastalığı ve böbrek hastalığı da ağız kokusu yapabilir. Durun derhal paniklemeyin... Bu hastalıkların ağız kokusundan ilkin sizin fark edeceğiniz bir çok bulgusu vardır ve çoğu zaman ağız kokusu ilk ve tek yakınma olmaz...
6- Yukarıdaki dört şık sizde yoksa, endoskopi yaptırıp, ışıklı boru ile yiyecek borunuza ve midenize baktırıp fıtık ve divertikül araştırması yaptırmanız gerekebilir. (Ağız kokusu sebebiyle hortumu yutmayı göze alanların hep bekar olması yoksa bir rastlantı mü?)
7- İtiraf ediyorum bir takım hastalarımızda ağız kokusuna niçin olabilecek hiçbir sebep bulamıyoruz. Bana ait, belli bir miktar perfeksiyonist, titiz, kırılgan yapılı, olur olmaz her şeyi dert eden karakterlerde ağız kokusu şikayetinin sık görüldüğü şeklinde bir gözlemim var. Bu kişilerde, gerilmiş yapılarına bağlı olarak ağızda sirküle edilen tükürük salgısının azalmasının kokudan görevli olabileceğini düşünüyorum.(Sinirlenince ya da heyecanlanınca ağzımızın kuruması şeklinde).
8- Son olarak ülkemizdeki bir başka sık görülen ağız kokusu sebebi olarak “açlıktan†bahsetmeden geçemeyeceğim. Hani, “Açlıktan nefesi kokuyor.. “deriz ya! Bu hastalığın sık görülen sebebi, “sizi kurtaracağız†diyip yandaşları ve akrabaları ile halkımızı soyan asalak mikroplar. Onları yok edecek bir ilaç öneremediğim için üzgünüm. Bir kısmını haklarında açılan davalar sebebiyle TV ve basında gördükçe sizin de tüylerinizin bana ait şeklinde diken diken olduğundan inanırım. Sayın Başbakanın “Mutlaka hesap sorulacağı ve yeni asalaklara hiç bir zaman izin verilmeyeceği†şeklindeki sözünü gerçekleştireceğine inanmaktan başka çaremiz yok......
Ihmal etmeyin... Sebebi bulunsun ya da bulunmasın, ağız kokusundan daha fena olan şey insanların bu konuyu dert edip (genellikle da abartıp) yaşamı kendilerine zindan etmeleridir. Ağzının koktuğu düşüncesiyle sürekli eliyle ağzını kapatarak konuşma şeklinde bir alışkanlık oluşturan, bu endişeyle toplumsal yaşamlarında kendilerini yalnızlığa sürükleyen hastalarım oldu. İşte bu konuyu sakın yapmayın.. Gençler bilmeli ki; güler yüz ve tatlı dil, fizyolojik bir çok kusuru olduğu şeklinde bu konuyu da rahatlıkla örter.. Babannem şeklinde her gün üç diş sarımsak yeme huyunuz yoksa yanınızda taşıyacağınız bir çok karanfil tanesi, naneli ciklet ya da aromalı sakız pek ala işinizi görür...
Bu ileti 'en iyi yanıt' seçilmiştir.
Fena ağız kokusunun sebepleri ve önlemek için yapılması gerekenler
Boyut: 29.7 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
Beslenme sonrasında ve sabah uyandığımızda oluşan ağız kokusu, fizyolojik ağız kokusu olarak tanımlanır ve bir hastalık emaresi değildir. Bunun haricinde meydana gelen ağız kokusu başka hastalıkların emaresi olarak karşımıza çıkar ve patolojik ağız kokusu olarak tanımlanır. Sinüs ve akciğer lı enfeksiyonlar, şeker hastalığı (aseton kokusu şeklinde) ve karaciğer yetmezliği şeklinde bir sürü sistemik hastalık, ağız kuruluğu, yetersiz ağız hijyeni, tütün ve alkol ürünleri, dişeti hastalıkları ve diş çürükleri ağız kokusunun başlıca nedenleridir. Ağız kokusu; %90 oranında ağız lı sebeplerden bunun dışındaysa, %8 üst solunum lı, %1 oranında sindirim sistemi, %1 oranında metabolik sebeplerden lanır.
Patolojik sebepli ağız kokusu için diş hekiminin yönlendirmesi ile hastaların uygun tedaviyi olması altta yatan hastalığın da tespitini elde edecektir. Bunun haricinde fizyolojik lı olarak meydana gelen geçmeyen ağız kokusunun sebepleri ve ağız kokusunu gidermek için yapılması gerekenler ise şu şekilde:
Ağız kokusunun sebepleri
- Diş aralarında, dil üstünde ve başka çevre dokularda kalan yiyecek artıklarının ağız içindeki bakteriler aracılığı ile fena kokulu bileşiklerin oluşmasına sebep olmaktadır.
- Bununla birlikte; ağız bakımı eksikliğine bağlı olarak oluşan bu ortamda, diş çürükleri ve dişeti hastalıkları da meydana gelmiş olarak tabloyu ağırlaştırmaktadır.
- Karaciğer yetmezliği ve benzeri karaciğer hastalıkları ağız kokusuna niçin olabilir.
- İyi temizlenmeyen protezler de benzer şekilde ağız kokusunun daha şiddetli hissedilmesine niçin olmaktadır.
- Tükürük ağızda kokuya yol açan besin artıklarının temizlenmesinde mühim rol oynamaktadır. Bir takım ilaçların devamlı kullanımında, tükürük bezleri ile ilgili hastalıklarda ya da devamlı ağız solunumu meydana getiren kişilerde, tükürük azlığına bağlı olarak ağız kokusu gelişebilir.
- Sinüs ve akciğer lı enfeksiyonlar sonucunda ağız kokusu meydana gelebilir.
- Ağzınızda aseton kokusuna benzer bir ağız kokusu var ise bunun olası sebebi şeker hastalığıdır.
- Yediğimiz bir takım yiyecekler de (soğan, sarımsak, et, balık, peynir vb.) nefesimizin fena kokmasına niçin olabilir. Dişlerin ve dilin temizlenmesi ile bu koku ortadan kalkmaz. Kokuya yol açan yiyecek vücuttan bütünüyle atılana dek koku devam edecektir.
- Böbrek yetmezliği rahatsızlığı balık kokusuna benzer bir ağız kokusuna niçin olabilir.
- Benzer şekilde tütün ürünleri ve alkol de ağız kokusuna niçin olurlar.
Tiplerine nazaran ağız kokusunun sebepleri
Tip 0 : Fizyolojik ağız kokusu:
Sabahları meydana gelen ve uyandıktan ilk bir kaç saat içinde kendiliğinden kaybolan bir ağız kokusu var ise bu tipe girer. Tip 0 denmesinin sebebi her insanda az çok ağız kokusunun mevcut olmasındandır. Uyku esnasında tükrük akışı azalır ve fena kokunun çıkmasından görevli ağızdaki bakterilerin etkinliği artar. ağız kokusuna niçin olabilecek ne spesifik hastalık ne de patolojik bir bulgu bulunmaz. Tedavi gerektirmez ve gereksizdir, çünkü tedavi edilse dahi yine ortaya çıkacaktır.
Tip 1: Dil kokusu:
Dil, volatil aromatik gazlar üretilerek ağız kokusuna niçin olur, dil sırtında koku membaı var ise, dil kokusu tedavisine yanıt veriyorsa, çinko ile ya da dil temizliği ile bastırılabiliyorsa, bu sınıfa girer. Dilin derin çukurlarına yerleşen bakteriler, salyadan ve gıdalardan gelen proteinleri uçucu kükürtlü bileşiklere parçalar. Ağız kokusunun sebebi uçucu kükürtlü bileşiklerdir.
Tip 2: Boğaz-sinüs nedenli ağız kokusu:
farenks, tonsiller, paranazal sinüsler, burun mukozası ve çevre dokularda her hangi bir koku membaı bulunuyorsa bu tipe girer. Çoğu zaman bu tip ağız kokusu olan hastalardan teşhis için Paranasal sinüs MR ya da BT istenir.
Tip 3: Sindirim kanalı sebepli ağız kokusu:
Özefagustan anüse kadar sindirim kanalının her hangi bir yerinde aromatik gaz membaı bulunuyorsa ve ağıza ulaşıyorsa bu tipe girer. Midede H. pylori gastriti bulunmuş olduğu durumda hem yiyecek borusu ve ağıza gaz sızıntısı olur hem de nefeste bu bakteriye bağlı siyanit ve nitrat kokusu vardır. İnce barsakta çok fazla bakteri üremesi, kolon divertiküliti, laktoz intoleransı- pankreas ekzoenzim defektleri ağız kokusu sebebidir.Bu grup ağız kokusu da büyük seviyede dil sırtından gelir fakat bakteri membaı ağzın içinde değildir. Sindirim enzim ya da organları gıdaları gereği şekilde sindiremediği süre besinler bakterilerin çürütmesine terk edilmiş anlamına gelir.
Sindirim kanalında açığa çıkan gazlar kişinin isteği ve bilgisi haricinde ağıza yükselir. Ferdin geğirmesine gerek kalmamıştır. Bu tip ağız kokusunda mide ile yiyecek borusu arasındaki gastroözofageal kapak gevşemişse daha çok çirkin kokulu gaz ağıza dolacaktır. Özellikle ilerleyen yaş ile orantılı olarak bu tip ağız kokularının görülmesi artar. Özellikle çocuklarda Tip 2 ile beraber görülür. Toplumda en sık rastlanan ağız kokusu sebebidir. Bu hastalardan teşhis için dışkı sindirim testi, istenebilmektedir.
Tip 4: Nefes kokusu:
Akciğerden gelir. Ağız kokusu değildir. Nefes kokusudur. İki şekilde meydana gelir. Birincisi akciğerde ya da alt solunum yolunda bir infeksiyon (pnömoni, plörit, adenit, bronşit vs…) bulunmakta ise buradan açığa çıkan çirkin kokulu gazlar direkt nefese karışır. İkinci yolu ise kimyası farklılık gösteren kan gazlarının nefese karışarak aromatik bileşiklere dönüşmesidir.
Solunumla dışarı atılan 1200'den fazla gaz vardır. Bu gazların bir bölümü çirkin kokuludur. Bunun en diri örneği şeker ya da gut hastalarında, diyaliz hastalarında, narkozdan çıktıktan derhal sonrasında, gebelikte görülen ağız kokusudur. Bu tip nefes kokusu hastaları ağız kokusu tedavisi ile iyileşmez, ağız içinde ne yapılırsa yapılsın hiçbir iyileşme göstermez. Çünkü ne koku membaı, ne de sebebi ağızdadır.
Tip 5: Psikojenik ağız kokusu:
Ağızları kokmadığı halde bu hastalar titizlikleri sebebiyle ağızlarının koktuğunu düşünürler. Tip 0 bulunduğunu bilmeyen ve bu konuyu bir ağız kokusu zanneden hastalar da bu tipe girerler. Tedavisi psikiyatristler tarafınca yapılmalıdır.
Ağız kokusu tedavisi
Tip 0 ve Tip 1 ağız kokusunun tedavisi:
Tip 1 ağız kokusu en kolay tedavi edilendir. Ağız içindeki sorun bir köprü gövdesi ya da perikoronit (gömülü diş- örneğin çıkmamış 20'lik diş şeklinde) ya da gingivit (dişeti iltihabı) ise ihtiyaç duyulan müdahale yapıldığında ağız kokusu tekrardan ortaya çıkmamak suretiyle yitik olur. Diş temizliğine dahi gerek kalmayabilir. Günde 2 kez arkadan öne doğru bir diş fırçası ile dil fırçalanmalıdır. Bu sırada çinko içeren bir diş macunu (Signal integral, Colgate sensetif çok yönlü koruma, Signal Nutriaktif, İpana expert 7 diş eti koruma) kullanılması, dil yüzeyinin bu şekilde bir macunla fırçalanması isabet olur. Her fırçadan sonrasında çinkolu alkolsüz ve antiinflamatuarsız bir gargara (PharmolZn) kullanabilir. Eğer CHX içeren gargara kullanılacaksa en fazlaca 1 hafta kullanılabilir.
Gün içinde çinkolu sakız (Vivident karbonatlı) çiğneyebilir. Ağız hijyeni yükseltilmelidir. Tesiri yeterince ispatlanmamış bitkisel ürünler (ot, nebat suyu, nebat kökü), hayvansal ürün ya da toprak benzeri kimyasallar satılmaktadır. Buruna damlatılan çinkolu ürünler zararlıdır. Dünya pazarlarında satılan bu şekilde bir ürün piyasadan toplattırılmıştır. Çünkü buruna uygulanan çinko koku alma duyusunu bozar. Yutulan kolloidal gümüş solüsyonları sakıncalıdır. Geceleri ağızına açık kalmış olduğu durumlarda tok karnına yüksek yastıkla uyuması ağız kokusuna iyi gelen bir öneridir.
Başka Tip ağız kokusunun tedavisi:
Her gün aynı besinler yenmemelidir. Devamlı kullanılan ilaçlar doktorunun bilgisi dahilinde bir haftalığına ara verilmeli ve ağız kokusunun ilaçlardan ortaya çıkan Tip 4 ağız kokusu olup olmadığı yoklanmalıdır. Yediğinde ağız kokusu meydana getiren bir gıda var ise tespit edilmelidir. Postnasal akıntı, mevcut ya da geçirilmiş sinüzit kbb doktoruna bildirilmelidir. Concha bullosa ve concha paradoxica bir ağız kokusu sebebidir. Allerjiye yatkınlık tip 2 ağız kokusunu artırır.
Reflünün en sadık emaresi mide yanmasıdır. Bu hastalar gastroenteroloji doktoruna başvurmalıdırlar. En zor tedavi olanlar ya da hiç bir zaman tedavi olamayanlar Tip 5 ağız kokusu hastalarıdır. Her hangi bir tip ağız kokusu vakası kılığında müracaat eden titiz, duygulu, içe dönük insanlardır. Hekime zor anlamış olur yaşatabilirler. Aslına bakarsak ağız kokuları yoktur.
Fizyolojik ağız kokusunu önlemenin yolları
- Gece yatmadan ilkin ve sabah kalkınca dişler kesinlikle minimum iki dakika fırçalanmalıdır.
- Dil yüzeyine yerleşen bakteriler, tükürük ve gıdalardan gelen proteinleri ağız kokusunun sebebi olan bileşiklere parçalar. Bu yüzden mümkün olabildiği kadar dışarıya çıkarılan dilin arka kısmından başlayarak öne doğru süpürme hareketi ile dil fırçalanmalıdır. Bununla birlikte dil kazıyıcılarıyla da dil temizliği sağlanmaktadır. Dilin fırçalanması ağız kokusunu azaltmada diş fırçalamaktan iki kat fazla etkilidir.
- Ağız gargaraları tek başlarına ağız kokusunu önleyemezler. Bilhassa alkol içeren gargaraların ağız kuruluğuna niçin olarak ağız kokusunu artırabileceği ileri sürülmektedir.
- Diş fırçalama ve gargara işleminden sonrasında “diş ipi - diş arası fırçası†ile fırçalamaya yardım olunmalıdır.
- Çinko içeren macunların, gargaraların ve sakızların kullanılması ağız kokusunu önleyebilir.
- Ak un, ak şeker, glukoz /früktoz şurubu ile tatlandırılmış tüm hazır gıdalar ağız içindeki bakteriler için uygun bir ortam oluştururlar. Bakteriler söz konusu şekerleri çok kolay kullanarak hızla artarlar. Rahat şekerler diş çürüklerine niçin olur ve ağız sağlığını büyük bir hızlıca bozarlar. Bundan dolayı kolay şeker tüketiminizi azaltmalısınız.
- Lokmaları iyi çiğneyin. Böylece yiyeceklerle tükürük salgısı iyice karışır ve ağızda yiyecek parçası kalma olasılığı düşer. İyi çiğnenen besinler daha iyi sindirileceği için mide lı ağız kokusununda önüne geçilmiş olur.
- Diş ipi yardımıyla fırçanın çıkaramadığı yerlerdeki bakteri ve yiyecek artıklarını sökebilirsiniz.Bilhassa köprü gövdeleri alt kısmındaki dar bölgelerde biriken yiyecek artıkları hızla bakteri çoğalmasına niçin olabilir.
- Bilhassa yaşla artan vücut kuruması bir çok yönden dikkat edilmesi ihtiyaç duyulan bir durumdur. Çok su içmek onlarca yararının yanında dilinizin kurumasınıda önleyerek ağız kokusu ile mücadelede mühim bir tabanca olarak kullanılabilir.
- Sinüzit şeklinde havayolu hastalıkları ve burun tıkanmasına yol açan başka durumlar geceleri ağızdan nefes almamıza niçin olur.Bu vaziyet ağız ve boğazı kurutarak bakterilerin üremesi için ideal bir ortam oluşturur.Azalan tükrük salgısı şartları daha fena hale getirir.Bu yüzden kesinlikle burnunuz tıkalı uyumamalısınız.
- Ağız kokusuna karşı bitkisel çay ve limon kullanmak: Ağız kokusunu önlemek için biberiye çiçeklerini sıcak suda demleyerek içine limon sıkarak hazırlayabilirsiniz. Bu konuyu sabahları aç karnına ve yiyeceklerden sonrasında içebilirsiniz.
- Elma ve havuç yiyecek: Dişlerin daha sıhhatli olmasının yanında diş içinde plak oluşmasını engelleyerek kokuyu gidermekte destek sağlar.
- Maydonoz çiğnemek: Sigara içenlerin sık sık başvurduğu bir yöntem olan maydonoz ağız kokusunu gidermekte de etkilidir.
- Yoğurt tüketmek: Yoğurt ağız kokusuna sebep olan hidrojen sülfür kokusunu yok etmekte etkilidir.
- Ağız kokusunu gideren türlü baharatlar: Anason, kişniş, kakule, rezene, karanfil, tarçın şeklinde kokulu baharatlar ağız kokusunu bastırmanın yanında önleyicidir de.
- Tüm bu aşamaları izleyen fakat gene de ağız kokusundan kurtulamayan kişilerin muhakkak halitosis merkezlerinde muayene olarak ağız kokusu sebeplerinin belirlenmesi gerekir.
: medikalakademi.com
Ağız kokusunun sebepleri ve en etkili cevap sistemleri,metotları
Her dört kişiden birinde ve bilhassa çocuklarda sık görülen ağız kokusu, sinüs ve akciğer lı enfeksiyonlar, şeker hastalığı, böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği, metabolizma bozuklukları, bademcik iltihabı ve diş eti hastalıkları şeklinde hastalıkların habercisi olabilir. Ağız boşluğunda yaşayan bakterilerin artıkları olan sülfürlü bileşiklerin niçin olduğu ağız kokusu toplumsal hayatta bireylerin özgüvenlerini kaybetmelerine niçin olup birliktelikleri dahi etkileyebiliyor.
Ağız kokusunun en mühim sebepleri
Ağız boşluğunda bulunan bakterilerin artıklarının oluşturduğu sülfürlü bileşikler, ağız kokusuna sebep olur. Bakteri tabakaları ve gıda artıkları dilin arkasında birikir. Dilin yüzeyinin pürüzlü olması bakteriler için lüzumlu ortamı oluşturur. Sülfür bileşikleri de genellikle burada birikir.
Eğer, diş yüzeyinin hijyeni sağlanamazsa kısa sürede bakterilerin oluşması kaçınılmazdır. İleri derecede dişeti sorunları olan hastalarda, ağız hijyeni ile temizlenmesi mümkün olmayan durumlar vardır. Derin dişeti cepleri bu alanlardandır ve ağız kokusuna yol açarlar. Ağız boşluğundan lanan ağız kokularının tedavisi kısa sürede yapılabilir ve mesele tedavi edilebilir.
Ağız kokusunun başka sebepleri
- Bilhassa sinüs ve akciğerde oluşan enfeksiyonlar
- Şeker hastalığı (aseton kokusu)
- Böbrek yetmezliği (balık kokusu şeklinde)
- Karaciğer yetmezliği
- Metabolizma bozuklukları
- Açlık, rejim, ağız kuruması, oruçlu olmak
- Kronik bademcik iltihapları,
- Kronik sinüzit, burun polipleri,
- Kronik faranjit,
- Sindirim sisteminde darlık,
- Mide ülseri, helikobakter plori varlığı,
- Reflü hastalığı,
- Sindirim kanalındaki iltihabi hastalıklar,
- Akciğerin iltihabi hastalıkları (bronşektazi, apseler)
Ağız boşluğu lı fena kokuların tedavi sistemleri,metotları
- Diş sorunlarının ve başka patolojik durumların tedavinin yapılması gerekir. Tam bir ağız muayenesi yaptırmak gerekir. Bu probleminin tedavisi için koku testleri uygulanabilir. Bu testler yardımıyla uçucu sülfür gazları ve ağız kokusu hastalığının ne boyutta olduğu saptanır.
- İleri dişeti hastalıkları ya da diş çürükleri tedavi edilirse ağız kokusu giderilebilir.
- Ağız kokusunu gidermek için; ağız enfeksiyonları iyileştirilmeli ve gömük dişler çekilmelidir.
- Ağız hijyeni dikkatsizlik edilmemelidir. Dişler tertipli olarak fırçalanmalı, diş ipi ve gargara kullanılmalıdır. Dil sırtının temizliğine itina gösterilmelidir.
- Ağız kuruluğuna için bol miktarda su içilmesi gerekir.
- Tükürük salgısının hareketlenmesi bakteri oluşumun önüne geçerek ağız kokusuna engel olur. Şekersiz sakız çiğnemek bu sebeple en kolay alternatifir. Naneli sakızlar ağız kokusunu daha fena hale getirir. Bu sebeple şekersiz sakızlar tercih edilmelidir.
- Sulu sebze ve meyveler bilhassa de elma tüketmek ağız kokusunu önlemek ve gidermekte oldukça faydalıdır.
- Maydonoz bazlı kapsüller de ağız kokusunu yok etme oldukça etkilidir. Eczanelerden temin edilebilir.
- Sarımsak, soğan ve baharat şeklinde besinler de ağız kokusuna niçin olduğundan bunlardan biride kaçınmak gerekir.
- Dilinizin üstünde biriken bakterileri temizlemek ağız kokusunu giderir. Dişler fırçalanırken dil de süpürülerek temizlenmeli ya da bir dil raspası kullanılmalıdır.
- Alkol ve sigara da ağız kokusuna sebep olur. Bu sebeple bunlardan biride uzak durulmalıdır.
- Ağızda mevcud protez ve köprüleri denetim ettirmeniz gerekir. Ağız içindeki eskimiş köprü ve diş protezleri süre içinde gıda birikmesine sebep olur. Bu da ağız kokusuna neden olur. Bu durumlarda tedavinin yenilenmesi gerekir.
- Tarçın kullanımı ağız kokusunu önler. İçeceklerinizde ve uygun yiyeceklerinizde tarçın kullanmak oldukça etkili bir silahtır.
- Rahat şeker tüketimi azaltılmalıdır. Ak un, ak şeker, glukoz/fruktoz şurubu ile tatlandırılmış tüm hazır gıdalar ağız içindeki bakteriler için oldukça elverişli ortamı yaratır. Rahat şekerler, diş çürüklerine neden olur. Bu sebeple kolay şeker tüketimi en üye indirilmelidir.
- Lokmaların çok çiğnenmesi gerekir. Böylece besinlerle tükürük salgısı çokca karışmış olacak ve ağızda yiyecek parçası kalmayacaktır.
- Ağız boşluğu lı olmayan Ağız Kokusu: Halitosis
- Oral olmayan sebeplerle görülen ağız kokusudur. Bu ağız kokularının görülme sıklığı %13'tür. Bu oranın; %4'ü kulak-burun-boğaz, %3'ü hem oral hem kulak-burun-boğaz, %1'i ise sindirim sistemine aittir. Kimi zaman barsak gazları ağız kokusuna yol açabilir.
- Psikosomatik Ağız Kokusu
- Bu şeklinde hastalarda ağız kokusu yoktur. Fakat kişiler ağız kokusu korkusuna haizdir. (Halitofobi). Bu şeklinde hastaların tedavisi için dişhekimi ve psikiatristin beraber emek harcaması gerekir.
Ağız kokusu tedavisi ve ağız kokusundan kurtulmanın yolları
- Ağızdaki tüm diş çürükleri, kırık dolgu ya da kron-köprü tedavi edilmeli, gömük, sorunlu dişler çekilmelidir.
- Diş ve diş eti hastalıkları ağız kokusunun en mühim sebeplerinden olduğundan ağız muayenesi ve bakımı için diş hekimi tertipli olarak ziyaret edilmelidir.
- Protez, dolgu, diş köprüleri aralarına kaçan ve orada kalan yiyecekler fena kokuya sebep olur. Her gece protezleri çıkarmak ve temizlemek, sabah yine takmak gerekir.
- Bakteri plakları ve yiyecek artıklarını temizlemek için dişlerinizi günde minimum iki kez fırçalamak ve her gün diş ipi kullanmak esastır.
- Ağız kokusunun sebeplerinden birisi de dildeki tabakalaşmadır. Bakteri tabakaları ve yiyecek atıkları dilin arka tarafında birikir, kısa süre de bakterilerin yaşamasına elverişli bir duruma gelirler. Bu yüzden dilimizi fırçalamayı alışkanlık haline getirmemiz gerekmektedir.
- Tükürük ağız kokusu ile savaşmanın en iyi yollarından birisi olduğundan sakız çiğnemek ağız kokusunu azaltmaktadır. Şekersiz sakız çiğnemek tükürük salgımızı arttırarak ağız temizliğine destek sağlar.
- Ağız kuruluğundan dolayı ağız kokusu olur. Ağız kuruluğuna sebebiyet vermemek için kesinlikle bol miktarda su içilmelidir. Su içinde ne olduğu olan meyve ve sebzeler (domates, pırasa, çilek, karpuz) tüketilmelidir. Maydanoz nefesimizi tabii olarak temizlemede etkilidir. Kahve taneleri, limon kabukları ağız kokusunu gidermektedir.
- Sigaranın ağız kokusuna niçin olduğu aşikardır. Sigara kullanımını azaltmamız gerekmektedir.
: medikalakademi.com
10 aşamada ağız kokusundan kurtulun
1. Dişlerinizi ve dişetlerinizi koruyun!
Diş çürükleri ve dişeti iltihapları ağız kokusunun mühim nedenlerindendir. Ağız içindeki enfeksiyon, bakteri üremesini artırdığı için daima ağız kokusuna niçin olur. Bu yüzden kesinlikle diş sağlığı ve bakımına ehemmiyet verilmelidir. Tertipli olarak günde minimum iki kez (sabah kahvaltı sonrası ve akşamları yatmadan ilkin) dişlerin fırçalanması ve ağız garagarası kullanılması büyük ehemmiyet taşır. Dişeti sağlığı da çok önemlidir. Yılda minimum iki kez tertipli diş hekimi kontrolünde olarak dişeti sağlığınızı denetim ettirmelisiniz. Çünkü dişeti problemleri fakat çok ileri seviyeye ulaştığında kişinin kendisine bir takım emareler vermektedir. Bu şekilde durumlarda da tedavi süreci hem uzamakta hem de daha karışık hale gelebilmektedir.
2. Ağzınızda bulunan protez ve köprüleri denetim ettirin!
Ağız içindeki eskimiş köprü ve diş protezleri zaman içinde besin birikmesine yol açarak fena kokulara niçin olabilir. Bu yüzden protez ve köprüleri tertipli aralıklarla denetim ettirmek; yenilenmesi gerekenleri değişiklik yapmak, noksan olan dişlerin bölgeleri için lüzumlu tedavileri yaptırmak gerekir.
3. Sakız çiğneyin!
Tükürük akış hızını arttırmak, ağız kokusu ile savaşmanın en kuvvetli yollarından biridir. Tükürük akış hızını arttırmanın en kolay yolu da uygun sakızların çiğnenmesidir. Şeker hastalığı şeklinde bir takım hastalıklarda, bir çok ilacın yan tesiri olarak ortaya çıkan ağız kuruluğu ağız kokusuna niçin olur. Şekersiz sakız çiğnemek tükürük salgınızı artırarak ağız temizliğinize destek sağlar. Sakızların içinde yiyecek parçacıklarını yerinden söküp mideye gönderecek kuvvetli enzimler, kuvvetli bakteri öldürücü antibiyotikler vardır. Fakat nane şekerleri ve tatlı sakızlar yerine Xylitol içeren sakızlar bu mevzuda destek olabilir. Şekerli sakızlar diş çürüğüne niçin olabildiğinden tüketilmemelidir.
4. Daha çok su için!
Bilhassa yaşla artan vücut kuruması bir çok yönden dikkat edilmesi ihtiyaç duyulan bir durumdur. Çok su içmek onlarca başka yararının yanında dilinizin kurumasını da önleyerek ağız kokusu ile mücadelede mühim bir tabanca olarak kullanılabilir.
5. Hiç bir zaman burnunuz tıkalı uyumayın!
Sinüzit şeklinde hava yolu hastalıkları ve burun tıkanmasına yol açan başka durumlar geceleri ağızdan nefes almamıza niçin olur. Bu vaziyet ağız ve boğazı kurutarak bakterilerin üremesi için ideal bir ortam oluşturur. Azalan tükürük salgısı şartları daha fena hale getirir. Bu yüzden kesinlikle burun tıkalı uyumamaya dikkat edilmelidir.
6. Rahat şeker tüketimini azaltın!
Ak un, ak şeker, glukoz/fruktoz şurubu ile tatlandırılmış tüm hazır gıdalar ağız içindeki bakteriler için hazinedir. Bakteriler, söz konusu şekerleri kullanarak hızla artarlar. Rahat şekerler (atıştırmalık tüm şekerli gıdalarda olduğu şeklinde) diş çürüklerine niçin olur.
7. Lokmaları iyi çiğneyin!
Lokmaların iyi çiğnenmesi, yiyeceklerle tükürük salgısının iyice karışmasını ve ağızda yiyecek parçası kalma olasılığını düşürür. Daha çok çiğneme hareketi daha çok bakterinin yerinden koparak mideye gitmesine destek sağlar.
8. Peynir ve Tarçın tüketin!
Öğün sonrası ağız içindeki asidik ortamı bazik hale çevirecek peynir vb ürünler tüketin. Bu hem ağız kokusunun önlenmesinde hem de çürük oluşumun önlenmesinde mühim rol oynar. Bununla birlikte içeceklerinizde ve uygun yiyeceklerinizde tarçın kullanmak da ağız kokusunu yok etmede destek sağlar. Tarçın ağız içi bakterilerle mücadelede mühim bir silahtır. Eğer var ise tarçınlı şekersiz sakızlar da uygun bir tavsiye olabilir.
9. Diş ipi kullanın!
Diş ipi yardımıyla fırçanın çıkaramadığı yerlerdeki bakteri ve yiyecek artıkları sökülür. Bilhassa diş gövdeleri arasındaki dar bölgelerde biriken yiyecek artıkları süratli bakteri çoğalmasına niçin olabilir.
10. Sigara içmeyin!
Sigara içmek ağız kuruluğuna niçin olduğundan ağız kokusuna sebep olur. Bununla birlikte başka bir ağız kokusu sebebi olan diş eti hastalıklarına da zemin hazırlar.
Bu önerilere uyulmasına karşın ağız kokusu devam ediyorsa bir uzmana başvurmak gerekir.
Koyu renkli balgam gelmesinin sebebi ne olabilir?
İdrarda akıntı gelmesinin sebebi ne olabilir?
Ağızdan kan gelmesinin sebebi ne olabilir?
YORUMLAR