Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonrasında meydana gelen gelişmeler nedir? Mondros Mütarekesi'nin 7. maddesine dayanılara...
Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonrasında meydana gelen gelişmeler nedir?
Mondros Mütarekesi'nin 7. maddesine dayanılarak 15 Mayıs 1919' da bölgede Yunan işgali adım atar. İşgal esnasında Manisa Merkezde İstihlâs-ı Vatan, Cemaat-i Müderrisîn, Demirci'de Müdafa'a-i Hukûk-u Osmânî, Gördes'de Hareket-i Milliye Teşkilatı, Kırkağaç'da İstihlâs-ı Vatan, Kula'da Redd-i İlhak, Soma'da Müdafa'a-i Hukuk ve Turgutlu'da Müdafa'a-i Hukûk-u Osmâni adlı Cemiyetler kurularak Yunan işgaline karşı mücadeleler verilmiştir.
30 Ağustos 1922'deki Dumlupınar Meydan Muharebesi'nin zaferle neticelenmesi üzerin Fahreddin Paşa komutasındaki kolordu İzmir'e doğru ilerleyerek Yunan direnişini kırmıştır. İzmir'e doğru kaçan Yunanlılar ve yerli Rumlar kenti ateşe vermiş, günlerce devam eden yangında tarihin Manisa'ya kazandırdığı büyük kültürel mirasın mühim bir kısmı yok olmuştur. Ortalama üç yıl Yunan işgalinde kalan kent 8 Eylül 1922 tarihinde kurtarılmıştır.
İtilaf Devletleri'nin desteğiyle süregelen Yunan genel taarruzu, siyasal anlamda da netice verdi. 1920 tarihinde imzalanan Sevr Anlaşması hükümlerine gore Saruhan Sancağı 5 yıllığına Yunanistan'a bırakılıyordu. Yunan genel taarruzu, 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihlerinde Ulusal Mücadelenin dönüm noktası olan Sakarya Savaşı ile noktalandı.
26 Ağustos 1922 sabahı Büyük Saldırı başladı. 30 Ağustos 1922'de Başkumandanlık Savaşı'nı kaybeden Yunan ordusu İzmir istikametinde çekilmeye başladı. Yunan ordusunun Saruhan sancağı sınırları içinde ilk terk etmek zorunda kalmış olduğu yer Demirci oldu. İkinci sırada ise Gördes, Eşme ve Selendi yer aldı.
Türk birlikleri durmaksızın ilerleyerek ve çarpışarak Ordumuz 4 Eylül'de Alaşehir ve Kula'ya girdi, 5 Eylül'de Salihli,6 Eylül'de Kırkağaç,Soma ve Akhisar, 7 Eylül'de Turgutlu, 8 Eylül'de Manisa'ya askerimiz girdi. Yunanlılar kaçarken her yeri yakmışlardı. iki gün sonrasında bile dumanlar ve kül yığınları duruyordu. 11.337 evden 10.700'ü içindeki eşyalar ile tamamen yanmıştı.13 camii,2.728 dükkan,19 han,3 yapınak,5 çiflikte yananlar içinde idi. İşgali en uzun süre yaşayan Manisa şehri, Ermeni ve Rumlardan oluşan yangın müfrezelerinin çıkardığı yangınla alevler içinde iken, 8 Eylül 1922 tarihinde işgalden kurtuldu.
Saruhan sancağının kurtuluşu en geç yaşayan ilçeleri Kırkağaç ve Soma oldu. Bu iki ilçe 10 Eylül 1922'de Yunanlılar tarafınca boşaltılmakla birlikte, Türk ordusunun kontrolüne 13 Eylül'de geçmiştir.
Yangından, katliamdan ve türlü zulümden kaçmak için şehri boşaltan halk, iki gün süresince yüzyılların mirası şehrin kül oluşunu, dağlardan acıyla izledikten sonrasında kolordu eşliğinde Manisa'ya girdi.
Başta Manisa olmak suretiyle yanan ve yıkılan kasabalarıyla Saruhan sancağı Batı Anadolu'nun en mamur beldelerine sahipti. Zamanı yapılar ve mimari eserler bakımından Bursa'dan sonrasında geliyordu. Saruhanoğulları'nın başkenti, şehzadeler şehri, bir ilim ve kültür merkezi olan Manisa'da, yalnızca insanoğlu ve binalar yanmamış, yüzyılların birikimi de yok olmuştur.
1923'de Saruhan adıyla vilayet olan şehrin adı, 1927 senesinde Manisa olarak değiştirilmiştir.
BAKINIZ
Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonrasında nereleri işgal edilmiştir?
Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonrasında Antalya'da kurulan cemiyetler nedir?
Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonrasında İngilizler nereleri işgal etmiştir?
Mondros Ateşkes Antlaşması ve Sonrası
Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918)
Gösterim: 3568
Boyut: 35.7 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
Osmanlı Devleti'nin I. Dünya savaşı sonunda İtilaf Devletleriyle imzaladığı ateşkes antlaşmasıdır.Antak kalma, Limni Adasının Mondros Limanında Osmanlı Devleti adına Bahriye Nazırı Rauf Bey ile İtilaf Devletleri adına Amiral Calthorpe tarafınca imzalanmıştır. 1. Dünya savaşı deman ederken İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya Osmanlı Devleti'nin topraklarını kendi aralarında paylaşmışlardı.
Anlaşmanın maddeleri Osmanlı Devleti için çok ağır şartlar içermektedir.
Mondros Ateşkes Antlaşması'nın maddeleri
- Boğazlar açılacak ve geçiş güvenliği için Çanakkale ve İstanbul boğazlarındaki istihkâmlar itilâf devletleri tarafınca işgal edilecek.
- Osmanlı ordusu derhal terhis edilecek ve bunların silâh, cephane ve teçhizat, araç-gereç itilâf kuvvetlerine teslim edilecek. Amaç: İtilaf Devletleri işgallere karşı Osmanlı Devleti'ni savunmasız bırakmak istemiştir.
- Osmanlı Devleti' nin tüm liman ve tersaneleri itilâf devletleri gemilerinin faydalanmasına açık bulundurulacak. Amaç: İşgallere karşı Osmanlı Devleti'nin savunmasız bırakmak.
- Toros tünelleri itilâf devletlerince işgal edilecekti.
- Tüm komünikasyon, ulaşım vasıta ve gereçleri itilâf devletlerince denetlenecek. Amaç: Türk halkının haberleşmesini engellemek. İşgalleri kolaylaştırmak.
- İtilâf devletleri güvenliklerini tehlikede gördükleri herhangi bir stratejik bölgeyi asker çıkarmak suretiyle işgal edebilecek.(7. madde) Amaç: İtilaf Devletleri yapacakları işgallere zemin hazırlamışlardır.
- Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Elazığ, Van, Bitlis'te (Vilayet-i Sitte) herhangi bir kargaşalık çıkacak olursa, İtilâf devletleri bu bölgede mühim gördükleri bölgeleri işgal edebilecek.(24. madde) Amaç: Doğu Anadolu'da Ermeni Devleri oluşturmak.
- Suriye, Irak, Hicaz, Yemen, Trablus ve Bingazideki Türk kuvvetleri en yakin itilâf kumandanına teslim olacak.
Mondros'tan sonrasında meydana getirilen işgaller şunlardır;
- İngilizler: Musul, Urfa, Antep ve Maraş
- Fransa : Adana ve çevresi
- İtalya : Antalya ve Konya
Paris Barş Konferansı (18 Ocak 1919)
İtilaf Devletleri yenilen devletlerle yapacakları sulh görüşmeleri için Paris'te bir konuşma topladı. Konuşma'a Yunanlılar da katıldı. Düzmece belgeler ileri sürerek Ege Bölgesi'nde hak iddia eden Yunanlılar İngilizler tarafınca desteklendi.İngiltere, Batı Anadolu'yu cenk esnasında meydana getirilen gizli saklı görüşmelerle İtalya'ya vermesine karşın kendi sömürgeleri tehlikeye girebilir düşüncesiyle daha zayıf olan ve kolayca denetim altında tutabileceği Yunanistan'ı desteklemiş ve Batı Anadolu'nun Yunansitan'a verilmesini elde etmiştir. İzmir'in Yunanlılar tarafınca işgal edilmesine karar verildi.n devletlerle imzalanacak sulh anlaşmaları hazırlandı.
Paris Sulh Konferansında yenilen devlerle şu anlaşmalar imzalandı:
- Almanya ile Versay Antlaşması (28 Haziran 1920)
- Avusturya ile Saint Germain Antlaşması (10 Eylül 1919)
- Macaristan ile Triyanon Antlaşması (4 Haziran 1920)
- Bulgaristan ile Nöyyi Antlaşması (27 Kasım 1919)
İzmir'in İşgali (15 Mayıs 1919)
Paris Sulh Konferansı'nda Batı Anadolu'nun Yunanlılara verilmeis kararlaştırılmıştı. İngilizlerin dersteğini alan Yunanlılar 15 Mayıs sabahı İzmir'e asker çıakrdı.İşgale karşı Türk halkı tepki gösterdi. Yunan işgaline karşı ilk kurşunu Hukuk-i Beşer gazetesi yazarı Hasan Tahsin sıktı.Yunanlılar İzmir'in işgalinde çok sayıda Türk'ü şehit ettiler.
İzmir'in işgali, Türk halkında ulusal bilincin uyanmasını elde etmiştir.
Bu ileti 'en iyi yanıt' seçilmiştir.
30 Ağustos 1922'deki Dumlupınar Meydan Muharebesi'nin zaferle neticelenmesi üzerin Fahreddin Paşa komutasındaki kolordu İzmir'e doğru ilerleyerek Yunan direnişini kırmıştır. İzmir'e doğru kaçan Yunanlılar ve yerli Rumlar kenti ateşe vermiş, günlerce devam eden yangında tarihin Manisa'ya kazandırdığı büyük kültürel mirasın mühim bir kısmı yok olmuştur. Ortalama üç yıl Yunan işgalinde kalan kent 8 Eylül 1922 tarihinde kurtarılmıştır.
İtilaf Devletleri'nin desteğiyle süregelen Yunan genel taarruzu, siyasal anlamda da netice verdi. 1920 tarihinde imzalanan Sevr Anlaşması hükümlerine gore Saruhan Sancağı 5 yıllığına Yunanistan'a bırakılıyordu. Yunan genel taarruzu, 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihlerinde Ulusal Mücadelenin dönüm noktası olan Sakarya Savaşı ile noktalandı.
26 Ağustos 1922 sabahı Büyük Saldırı başladı. 30 Ağustos 1922'de Başkumandanlık Savaşı'nı kaybeden Yunan ordusu İzmir istikametinde çekilmeye başladı. Yunan ordusunun Saruhan sancağı sınırları içinde ilk terk etmek zorunda kalmış olduğu yer Demirci oldu. İkinci sırada ise Gördes, Eşme ve Selendi yer aldı.
Türk birlikleri durmaksızın ilerleyerek ve çarpışarak Ordumuz 4 Eylül'de Alaşehir ve Kula'ya girdi, 5 Eylül'de Salihli,6 Eylül'de Kırkağaç,Soma ve Akhisar, 7 Eylül'de Turgutlu, 8 Eylül'de Manisa'ya askerimiz girdi. Yunanlılar kaçarken her yeri yakmışlardı. iki gün sonrasında bile dumanlar ve kül yığınları duruyordu. 11.337 evden 10.700'ü içindeki eşyalar ile tamamen yanmıştı.13 camii,2.728 dükkan,19 han,3 yapınak,5 çiflikte yananlar içinde idi. İşgali en uzun süre yaşayan Manisa şehri, Ermeni ve Rumlardan oluşan yangın müfrezelerinin çıkardığı yangınla alevler içinde iken, 8 Eylül 1922 tarihinde işgalden kurtuldu.
Saruhan sancağının kurtuluşu en geç yaşayan ilçeleri Kırkağaç ve Soma oldu. Bu iki ilçe 10 Eylül 1922'de Yunanlılar tarafınca boşaltılmakla birlikte, Türk ordusunun kontrolüne 13 Eylül'de geçmiştir.
Yangından, katliamdan ve türlü zulümden kaçmak için şehri boşaltan halk, iki gün süresince yüzyılların mirası şehrin kül oluşunu, dağlardan acıyla izledikten sonrasında kolordu eşliğinde Manisa'ya girdi.
Başta Manisa olmak suretiyle yanan ve yıkılan kasabalarıyla Saruhan sancağı Batı Anadolu'nun en mamur beldelerine sahipti. Zamanı yapılar ve mimari eserler bakımından Bursa'dan sonrasında geliyordu. Saruhanoğulları'nın başkenti, şehzadeler şehri, bir ilim ve kültür merkezi olan Manisa'da, yalnızca insanoğlu ve binalar yanmamış, yüzyılların birikimi de yok olmuştur.
1923'de Saruhan adıyla vilayet olan şehrin adı, 1927 senesinde Manisa olarak değiştirilmiştir.
BAKINIZ
Mondros ateşkes antlaşması'nı kolaylaştıran gelişmeler nedir?
Balkan Savaşı'nı izleyen 1. Dünya Savaşı, 1 Ağustos 1914 günü başladı. Avrupa'nın en güçlü ülkesi durumunda bulunan İngiltere'ye karşı Almanya büyük bir silahlanma yarışına girmiş, kara ordusunu ve donanma enerjisini çoğaltmıştı. Her iki ülke de bir cenk için ortam bekliyordu.
Bu muharebede, bir yanda Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Bulgaristan, Osmanlı İmparatorluğu, diğer yanda İngiltere, Fransa, İtalya, Rusya, ABD, Japonya, Çin, Brezilya ve daha başka minik devletler yer aldı.
Almanya'nın önderliğini yapmış olduğu gruba İttifak Devletleri (Bağlaşık Devletler), İngiltere'nin yapmış olduğu gruba İtilaf Devletleri (Antak kalma Devletleri) adı verildi.
Avusturya-Macaristan Veliahtının Saraybosna'da öldürülmesi, savaşın başlamasına niçin oldu. Avusturya-Macaristan'ın Sırbistan'a cenk açması üstüne Almanya, Fransa'ya ve cenk hazırlığı içinde bulunan Rusya'ya karşı cenk açtı.
Ilkin Almanya ve Avusturya-Macaristan ile İngiltere, Fransa, Rusya ve Sırbistan içinde süregelen cenk Osmanlı Devletinin ve Bulgaristan'ın katılmasıyla yaygınlık gösterdi.
I. Dünya Savaşı başladığı süre Osmanlı Devleti'nin ne benzer biçimde bir tavır alacağı merak edilmekteydi. Şundan dolayı Osmanlı Devleti coğrafî bakımdan mühim bir mevkideydi. Rusya'nın Akdenize inebileceği tek yol olan boğazları elinde tutması sebebiyle büyük devletlerin ilgisini çekiyordu. Bu sırada ülkeye İttihat ve Terakki Partisi hakim olup bu partinin liderleri olan Enver, Talat ve Cemal paşalar iktidarı ellerinde tutmaktaydılar. Enver Paşa derhal Almanya'nın yanında muharebeye katılmak arzusunda, Talat Paşa ise tereddüt içinde idi. Almanya'nın savaşı kazanacağından güvenilir olan Enver ve arkadaşları cenk sonunda Balkan harbinde ve 93 Harbinde kaybettiğimiz toprakları geri almayı ummaktaydılar.
Başlangıçta Osmanlı Devletini üçlü ittifaka kabul etmeyen Almanya, sonradan boğazları denetim altında tutmak ve cenk cephesini genişleterek rakiplerinin enerjisini dağıtmak niyetiyle Türkiye'nin kendi yanında muharebeye girmesi için yoğun bir çaba içine girdi. Bu çabalarının semeresini almakta gecikmedi ve 2 Ağustos 1914'te Enver Paşa Almanya ile gizli saklı bir antlaşma imzaladı. Antlaşmadan yalnız Sadrazam Said Halim Paşa, Dahiliye Nazırı Talat Paşa ve Meclis Başkanı Halil Bey'in haberi vardı. Bunların haricinde ne meclis ne padişah ve ne de öteki hükümet üyeleri haberdardı.
Bu antlaşmanın ikinci maddesine gore, Almanya'nın muharebeye girmesi halinde Osmanlı Devleti'nin de muharebeye iştirak etmesi gerekiyordu. Sadece Osmanlı hükümeti derhal muharebeye girmeyip, yalnız seferberlik duyuru etti.
Osmanlı Devleti'nin muharebeye girmesi birbirini takip eden iki oldu bitti ile gerçekleşecekti. Bu cümleden olarak İngilizler'den kaçan 2 Alman cenk gemisi Çanakkale Boğazı'nı geçerek Türkiye'ye sığındı. İngilizler tarafsızlığını duyuru etmiş olan Osmanlı Devleti'nden bu gemilerin Türk sularından çıkarılmasını istediler. Sadece 11 Ağustos sabahı gemilerin Marmara Denizi'ne girmesine müsaade eden Osmanlı Hükümeti bu gemileri satın alınmış olarak gösterdi. Nitekim çeşitli ve hatıratlarda değişik şekilde anlatılmasına karşın bir süre sonrasında bu gemiler Türk bayrağı altında Karadeniz'e açılarak Rus limanlarını topa tuttular. (29 Ekim 1914) vakadan yalnız Enver, Talat ve Cemal Paşaların haberi vardı. Böylece Osmanlı Devleti fiilen muharebeye girmiş oldu.
Enver Paşa I. Dünya harbinde Almanlar yanında yer alıp, yeryüzündeki son Türk İmparatorluğunun başını yemiştir. Dünya görüşünden ve düşünce çilesinden yoksun olan ittihatçıların Almanlara olan yakınlığı ve yansız kalabilmemiz imkanı varken Almanlar yanında muharebeye katılmaları mevzuu incelenirken Almanya'nın İmparatorluğumuzla ilgili niyetlerinin bilinmesinde yarar vardır. Bu husus çeşitli Alman gazete ve dergileriyle kitaplarında bilahare açıklanmıştır ki, bu yazılanlar tek kelime ile korkunçtur. Ve bu korkulu ifşaat, Almanya İmparatoru'nun Enver'e gösterdiği yakın alakanın sebeplerini tüm açıklığı ile ortaya koymaktadır.
Devlet-i Aliyye'yi Balkan komitacılarından öğrendikleri usullerle idareye kalkan İttihat ve Terakki başındaki gafiller Almanların bu korkulu niyetlerinden habersiz bir halde 14 Aralık 1913 Pazar günü “Alman Heyeti Askeriyye-i Islahiyyesiâ€ni yurda getirmişler ve İtilaf-ı Müselles†denilen İngiltere, Fransa, Rusya devletlerinin protestolarına karşın, zaman içinde bu askeri mütehassısları daha da artırarak orduyu Alman subayları eline teslim edivermişlerdir. Ordunun ıslahı gayesiyle yapıldığı yazılıp söylenen bu hareketin gaflet mi, ihanet mi, yoksa iddia edilmiş olduğu benzer biçimde hizmet mi olduğu geleceğin gerçek tarihçisinin himmetine kalmıştır.
Devlet-i Âliyye'nin başına çöreklenen İttihatçı üç çılgından kabul edilen Enver Paşa, I. Dünya Savaşı'nın mesulleri arasındadır ve bu insanın askerî kıymeti, bizzat dostlarınca da itiraf edilmiş olduğu benzer biçimde sıfırdır. Deneyim ve tahsilden yoksun olan bu haline karşın Napolyonluğuna inanıp almış olduğu çılgınca kararlarla nice büyük felaketlere neden olan Enver Paşa adlı gafilin müthiş çılgınlıklarından biri de Kafkas Cephesindeki meşhur Sarıkamış harekatıdır. Yüzbin kişilik ordumuzun Ardahan-Sarıkamış hattına taarruzu, Onbirinci Kolordumuzun geri püskürtülmesine, Dokuzuncu Kolordunun geri çekilmeyerek tutsak olmasına yol açmış, Onuncu Kolorduyu zorla Sarıkamış'a sevk eden Enver Paşa'nın bu çılgınlığı 90 bin Türk evladının hayatına mal olmuştur.
I. Dünya Savaşı'nda Moskof ordusuna Doğu Anadolu kapılarını açan adam Sarıkamış harekatının kahramanı (!!!) Enver Paşa, harekat sonunda Moskof'un karargahımıza çok yaklaştığını yaralı bir askerden duyduğu an, son hızlıca kaçıp soluğu ilk olarak Erzurum'da, sonrasında da İstanbul'da almıştır.
Rusları yeni bir cephede oyalamak ve böylece Almanlar'ın işini kolaylaştırmak gayesiyle girişildiği söylenen Enver Paşa'nın Sarıkamış Harekatı tarihimize “facia†olarak geçmiş ve Napolyonluğuna inanan Enver'in “çılgınlığı†şeklinde yazılagelmiştir.
Neticede cenk 4 yıl sürdü. Karada, havada ve denizde çok şiddetli çarpışmalar oldu. Çok insan öldü. Kan döküldü. Birçok şehirler yıkıldı.
Dünya Savaşı, Almanya'nın önderliğini yapmış olduğu ittifak devletlerinin yenilgisi ile sonlandı.
Bulgaristan, 30 Eylül 1918'de imzaladığı antlaşmayla bitmeden ilkin savaştan çekildi. Kral ülkesinden firar etti.
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, iç kargaşalıklar sebebiyle parçalandı. Bu imparatorluğu oluşturan uluslar, bağımsızlıklarını duyuru ettiler. Ayrıca Almanya da muharebeye dayanamayacağını anlamış oldu. Bu durumlar sonucu Almanya ve Avusturya 4 Ekim 1918 senesinde cenk bırakma önerisinde bulundular.
Ayrıca Avusturya ve Almanya'da rejim değişikliği oldu. Cumhuriyet diye deklare edildi. Hükümdarları ülkesinden kaçtılar. Her iki devletle cenk bırakışması 11 Kasım 1918'de imzalandı.
Osmanlı Devleti de savaşı sürdürmenin güçlüklerini ve yararsızlığını görerek 30 Ekim 1918'de acı bir satmaca ile Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzalayarak savaştan çekildi. Bu antlaşma Avrupalıların vatan bütünlüğümüzü parçalama ve Türk yurdunu tamamen işgal etme niyetlerini açıkça gösteriyordu.
Neticeleri:
Dünya Savaşı bir yıkımdı. Osmanlı devleti parçalandı. Bir çok İslam ülkesi esarete düştü. İslam kültürünün yok edilmesi için her şey yapılmış oldu.
Yeni bir cenk çıkarsa, müslüman ülkeler bu muharebede zararı dokunan mı, kazançlı mı olur? sorusu, sorulmaya kıymet bir sorudur. Bu probleminin yanıtını müslümanlar sıhhatli verirlerse bu şekilde bir savaşın çıkmasına sebep olacak davranışlardan kaçınacaklardır. Müslümanlar cenk arzu etmeyecektir. Fakat bir savaşın çıkışından da korkmayacaklardır ve savaştan en kazançlı çıkacak olan müslümanlar olduğu umudunu hiçbir süre yitirmeyeceklerdir. İster bir cenk çıksın, ister çıkmasın. Müslümanlar bir cenk hem de en yakıcı bir cenk çıkacakmışcasına hazır olmak zorundadır. Müslümanlar birbirlerine yaklaşmak, birbirlerini idrak etmek, dinlemek, anlaşmak zorundadır. Birbirinin gerçek kardeşleri yalnız onlardır.
Sulhta da, muharebede da müslümanların ilk düşüneceği şey Hz. Peygamberin benzeri olmayan hadisinde denildiği benzer biçimde, görkemli bir yapıdaki taşlar örneği, birbirlerine sıkı sıkıya kaynaşmak olmalıdır.
Balkan Savaşı'nı izleyen 1. Dünya Savaşı, 1 Ağustos 1914 günü başladı. Avrupa'nın en güçlü ülkesi durumunda bulunan İngiltere'ye karşı Almanya büyük bir silahlanma yarışına girmiş, kara ordusunu ve donanma enerjisini çoğaltmıştı. Her iki ülke de bir cenk için ortam bekliyordu.
Bu muharebede, bir yanda Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Bulgaristan, Osmanlı İmparatorluğu, diğer yanda İngiltere, Fransa, İtalya, Rusya, ABD, Japonya, Çin, Brezilya ve daha başka minik devletler yer aldı.
Almanya'nın önderliğini yapmış olduğu gruba İttifak Devletleri (Bağlaşık Devletler), İngiltere'nin yapmış olduğu gruba İtilaf Devletleri (Antak kalma Devletleri) adı verildi.
Avusturya-Macaristan Veliahtının Saraybosna'da öldürülmesi, savaşın başlamasına niçin oldu. Avusturya-Macaristan'ın Sırbistan'a cenk açması üstüne Almanya, Fransa'ya ve cenk hazırlığı içinde bulunan Rusya'ya karşı cenk açtı.
Ilkin Almanya ve Avusturya-Macaristan ile İngiltere, Fransa, Rusya ve Sırbistan içinde süregelen cenk Osmanlı Devletinin ve Bulgaristan'ın katılmasıyla yaygınlık gösterdi.
I. Dünya Savaşı başladığı süre Osmanlı Devleti'nin ne benzer biçimde bir tavır alacağı merak edilmekteydi. Şundan dolayı Osmanlı Devleti coğrafî bakımdan mühim bir mevkideydi. Rusya'nın Akdenize inebileceği tek yol olan boğazları elinde tutması sebebiyle büyük devletlerin ilgisini çekiyordu. Bu sırada ülkeye İttihat ve Terakki Partisi hakim olup bu partinin liderleri olan Enver, Talat ve Cemal paşalar iktidarı ellerinde tutmaktaydılar. Enver Paşa derhal Almanya'nın yanında muharebeye katılmak arzusunda, Talat Paşa ise tereddüt içinde idi. Almanya'nın savaşı kazanacağından güvenilir olan Enver ve arkadaşları cenk sonunda Balkan harbinde ve 93 Harbinde kaybettiğimiz toprakları geri almayı ummaktaydılar.
Başlangıçta Osmanlı Devletini üçlü ittifaka kabul etmeyen Almanya, sonradan boğazları denetim altında tutmak ve cenk cephesini genişleterek rakiplerinin enerjisini dağıtmak niyetiyle Türkiye'nin kendi yanında muharebeye girmesi için yoğun bir çaba içine girdi. Bu çabalarının semeresini almakta gecikmedi ve 2 Ağustos 1914'te Enver Paşa Almanya ile gizli saklı bir antlaşma imzaladı. Antlaşmadan yalnız Sadrazam Said Halim Paşa, Dahiliye Nazırı Talat Paşa ve Meclis Başkanı Halil Bey'in haberi vardı. Bunların haricinde ne meclis ne padişah ve ne de öteki hükümet üyeleri haberdardı.
Bu antlaşmanın ikinci maddesine gore, Almanya'nın muharebeye girmesi halinde Osmanlı Devleti'nin de muharebeye iştirak etmesi gerekiyordu. Sadece Osmanlı hükümeti derhal muharebeye girmeyip, yalnız seferberlik duyuru etti.
Osmanlı Devleti'nin muharebeye girmesi birbirini takip eden iki oldu bitti ile gerçekleşecekti. Bu cümleden olarak İngilizler'den kaçan 2 Alman cenk gemisi Çanakkale Boğazı'nı geçerek Türkiye'ye sığındı. İngilizler tarafsızlığını duyuru etmiş olan Osmanlı Devleti'nden bu gemilerin Türk sularından çıkarılmasını istediler. Sadece 11 Ağustos sabahı gemilerin Marmara Denizi'ne girmesine müsaade eden Osmanlı Hükümeti bu gemileri satın alınmış olarak gösterdi. Nitekim çeşitli ve hatıratlarda değişik şekilde anlatılmasına karşın bir süre sonrasında bu gemiler Türk bayrağı altında Karadeniz'e açılarak Rus limanlarını topa tuttular. (29 Ekim 1914) vakadan yalnız Enver, Talat ve Cemal Paşaların haberi vardı. Böylece Osmanlı Devleti fiilen muharebeye girmiş oldu.
Enver Paşa I. Dünya harbinde Almanlar yanında yer alıp, yeryüzündeki son Türk İmparatorluğunun başını yemiştir. Dünya görüşünden ve düşünce çilesinden yoksun olan ittihatçıların Almanlara olan yakınlığı ve yansız kalabilmemiz imkanı varken Almanlar yanında muharebeye katılmaları mevzuu incelenirken Almanya'nın İmparatorluğumuzla ilgili niyetlerinin bilinmesinde yarar vardır. Bu husus çeşitli Alman gazete ve dergileriyle kitaplarında bilahare açıklanmıştır ki, bu yazılanlar tek kelime ile korkunçtur. Ve bu korkulu ifşaat, Almanya İmparatoru'nun Enver'e gösterdiği yakın alakanın sebeplerini tüm açıklığı ile ortaya koymaktadır.
Devlet-i Aliyye'yi Balkan komitacılarından öğrendikleri usullerle idareye kalkan İttihat ve Terakki başındaki gafiller Almanların bu korkulu niyetlerinden habersiz bir halde 14 Aralık 1913 Pazar günü “Alman Heyeti Askeriyye-i Islahiyyesiâ€ni yurda getirmişler ve İtilaf-ı Müselles†denilen İngiltere, Fransa, Rusya devletlerinin protestolarına karşın, zaman içinde bu askeri mütehassısları daha da artırarak orduyu Alman subayları eline teslim edivermişlerdir. Ordunun ıslahı gayesiyle yapıldığı yazılıp söylenen bu hareketin gaflet mi, ihanet mi, yoksa iddia edilmiş olduğu benzer biçimde hizmet mi olduğu geleceğin gerçek tarihçisinin himmetine kalmıştır.
Devlet-i Âliyye'nin başına çöreklenen İttihatçı üç çılgından kabul edilen Enver Paşa, I. Dünya Savaşı'nın mesulleri arasındadır ve bu insanın askerî kıymeti, bizzat dostlarınca da itiraf edilmiş olduğu benzer biçimde sıfırdır. Deneyim ve tahsilden yoksun olan bu haline karşın Napolyonluğuna inanıp almış olduğu çılgınca kararlarla nice büyük felaketlere neden olan Enver Paşa adlı gafilin müthiş çılgınlıklarından biri de Kafkas Cephesindeki meşhur Sarıkamış harekatıdır. Yüzbin kişilik ordumuzun Ardahan-Sarıkamış hattına taarruzu, Onbirinci Kolordumuzun geri püskürtülmesine, Dokuzuncu Kolordunun geri çekilmeyerek tutsak olmasına yol açmış, Onuncu Kolorduyu zorla Sarıkamış'a sevk eden Enver Paşa'nın bu çılgınlığı 90 bin Türk evladının hayatına mal olmuştur.
I. Dünya Savaşı'nda Moskof ordusuna Doğu Anadolu kapılarını açan adam Sarıkamış harekatının kahramanı (!!!) Enver Paşa, harekat sonunda Moskof'un karargahımıza çok yaklaştığını yaralı bir askerden duyduğu an, son hızlıca kaçıp soluğu ilk olarak Erzurum'da, sonrasında da İstanbul'da almıştır.
Rusları yeni bir cephede oyalamak ve böylece Almanlar'ın işini kolaylaştırmak gayesiyle girişildiği söylenen Enver Paşa'nın Sarıkamış Harekatı tarihimize “facia†olarak geçmiş ve Napolyonluğuna inanan Enver'in “çılgınlığı†şeklinde yazılagelmiştir.
Neticede cenk 4 yıl sürdü. Karada, havada ve denizde çok şiddetli çarpışmalar oldu. Çok insan öldü. Kan döküldü. Birçok şehirler yıkıldı.
Dünya Savaşı, Almanya'nın önderliğini yapmış olduğu ittifak devletlerinin yenilgisi ile sonlandı.
Bulgaristan, 30 Eylül 1918'de imzaladığı antlaşmayla bitmeden ilkin savaştan çekildi. Kral ülkesinden firar etti.
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, iç kargaşalıklar sebebiyle parçalandı. Bu imparatorluğu oluşturan uluslar, bağımsızlıklarını duyuru ettiler. Ayrıca Almanya da muharebeye dayanamayacağını anlamış oldu. Bu durumlar sonucu Almanya ve Avusturya 4 Ekim 1918 senesinde cenk bırakma önerisinde bulundular.
Ayrıca Avusturya ve Almanya'da rejim değişikliği oldu. Cumhuriyet diye deklare edildi. Hükümdarları ülkesinden kaçtılar. Her iki devletle cenk bırakışması 11 Kasım 1918'de imzalandı.
Osmanlı Devleti de savaşı sürdürmenin güçlüklerini ve yararsızlığını görerek 30 Ekim 1918'de acı bir satmaca ile Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzalayarak savaştan çekildi. Bu antlaşma Avrupalıların vatan bütünlüğümüzü parçalama ve Türk yurdunu tamamen işgal etme niyetlerini açıkça gösteriyordu.
Neticeleri:
- I. Dünya savaşı tahminleri aşan büyüklükte askeri kuvvetleri karşı karşıya getirdi. Her iki tarafın da büyük kuvvetleri siper savaşlarında eridi. Zayiat korkulu oldu. Bu yüzden muharebede insan kaybı da çok olmuştur ve 10 milyona yakın sivil ve asker yaşamını yitirmiştir.
- I. Dünya savaşı sonunda İmparatorluklar parçalandı. Romanof (Rus), Habsburg (Avusturya) Hohenzoller (Almanya) ve Osmanlı Hanedanları ortadan kalktı ve dünyanın siyasal haritası değişti.
- Dünya Devletler dengesi değişerek, İngiltere ve Fransa dünyanın yarısını sömürge haline getirdiler. Sadece savaştan çok yıpranmış olduklarından güçlerini koruyamadılar ve sömürgelerde yaptıkları yırtıcı davranışlarıyla toplumların nefretini kazandılar.
- Harp sonunda ABD dünya siyasetinde büyük bir güç olarak ortaya çıkarak, Avrupa ve Asya'da mühim rol oynamaya başladı.
- I. Dünya Savaşı sonunda yeni fikirler ortaya çıktı. Rusya'da 1917 senesinde çıkan Bolşevik ihtilali ile sosyalizm iktidara geldi ve tarihin görmüş olduğu en kanlı diktatörlüklerden biri kuruldu. İtalya, Almanya ve İspanya'da ise faşist diktatörlükler ortaya çıktı.
- Savaşın milletlerin terbiye ve karakterleri üstünde negatif tesirleri de çok büyük oldu. Birçok ülkede nüfus geriledi. Anane ve adetler terk edildi.
- Birinci Dünya Savaşı Türkiye içinde mühim sonuçlar doğurdu. 1 milyona yakın asker kaybeden Türkiye savaştan toplumsal ve ekonomik olarak perişan bir vaziyette çıktı. Tarihin, en ağır şartları haiz anlaşmalarından kabul edilen Mondros Mütarekesi'ni imzalamak mecburiyetinde bırakıldı. Bu Türklerin tarihte uğradıkları en büyük felaketti.
Dünya Savaşı bir yıkımdı. Osmanlı devleti parçalandı. Bir çok İslam ülkesi esarete düştü. İslam kültürünün yok edilmesi için her şey yapılmış oldu.
Yeni bir cenk çıkarsa, müslüman ülkeler bu muharebede zararı dokunan mı, kazançlı mı olur? sorusu, sorulmaya kıymet bir sorudur. Bu probleminin yanıtını müslümanlar sıhhatli verirlerse bu şekilde bir savaşın çıkmasına sebep olacak davranışlardan kaçınacaklardır. Müslümanlar cenk arzu etmeyecektir. Fakat bir savaşın çıkışından da korkmayacaklardır ve savaştan en kazançlı çıkacak olan müslümanlar olduğu umudunu hiçbir süre yitirmeyeceklerdir. İster bir cenk çıksın, ister çıkmasın. Müslümanlar bir cenk hem de en yakıcı bir cenk çıkacakmışcasına hazır olmak zorundadır. Müslümanlar birbirlerine yaklaşmak, birbirlerini idrak etmek, dinlemek, anlaşmak zorundadır. Birbirinin gerçek kardeşleri yalnız onlardır.
Sulhta da, muharebede da müslümanların ilk düşüneceği şey Hz. Peygamberin benzeri olmayan hadisinde denildiği benzer biçimde, görkemli bir yapıdaki taşlar örneği, birbirlerine sıkı sıkıya kaynaşmak olmalıdır.
Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonrasında nereleri işgal edilmiştir?
Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonrasında Antalya'da kurulan cemiyetler nedir?
Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonrasında İngilizler nereleri işgal etmiştir?
YORUMLAR