Mülteci isim (mülteci: ) Arapça multeci Sığınmacı. sığınmacı isim 1. Başka bir ülkeye veya yere sığınmış olan kişi, sığınık, mültec...
Mülteci
isim (mülteci: ) Arapça multeci
Sığınmacı. sığınmacı isim
1. Başka bir ülkeye veya yere sığınmış olan kişi, sığınık, mülteci.
2. Yabancı bir ülkede iltica etmeden önce belirli bir süre kalan kimse.
Sığınmacı ya da Arapça'da iltica fiilinden türeyen mülteci; Irkı, dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği korkusu ve endişesi taşıyan, bu sebeple ülkesinden ayrılan/ayrıltılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen, iltica ettiği/sığındığı ülke tarafından endişeleri haklı bulunan yabancıdır.
Sığınma talebi geri çevrilen kimseler sığınmacı olarak nitelenemeyeceğinden, sığınmacı sıfatını kullanabilmek için kişi endişelerinde, korkularında haklı bulunmalıdır.
BM'nin tanımı ile, "ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönmeyen veya dönmek istemeyen kişi"dir.
İngilizcede refugee, Fransızcada refugie denilen mülteci, hukuki bir statüdür. Sığınmacı karşılığında ise İngilizcede asylum seeker ve Fransızcada demandeur d'asile kullanılmaktadır.
İHEB, iltica hakkını şöyle tanımlar: "Herkesin zulüm karşısında başka ülkelere sığınmacı ve bu ülkelerce sığınmacı işlemi görme hakkı vardır" (madde 14/1). Göçmenlere bazen ekonomik sığınmacı denilmektedir. Toplu sığınma, iç savaşlar ve çatışmalarda, yoğun baskılarda, büyük afetlerde ortaya çıkmaktadır. Bireysel sığınma daha çok siyasal sebeplerledir. Bazen yabancı elçilikler, savaş gemileri ve uçaklar kendilerine sığınanları korur. Bulgaristan Türklerinden 300.000'i, 1989'da, zulüm ve baskıdan dolayı Türkiye'ye sığınmıştır. 1991'de Körfez savaşında Irak'tan kaçan çok sayıda mülteci Türkiye'ye sığınmıştır. Yurtsuzlar (haimetlos) da bazen mülteci konumundadırlar.
Mülteci
Temel Britannica
Mülteci, siyasal, dinsel ya da etnik baskılar yüzünden ülkesini kendi isteği dışında terk etmek zorunda kalan ve yurttaşı olduğu devÂletin artık koruması altında olmayan kişidir. Mülteciler bulundukları ülkede de, o ülke yurttaşlarına tanınan birçok haktan yararlaÂnamazlar. Göçmenler de bir ülkeden kalkaÂrak başka bir ülkeye yerleşen insanlardır.
Ama çoğu, baskı sonucu değil kendi isteğiyle göç ettiği için her göçmen mülteci sayılmaz.
Tarihte, dinleri ya da etnik kökenleri yüÂzünden göç etmek zorunda bırakılmış birçok insan ya da topluluk vardır. Örneğin, 15. yüzyılın sonlarında engizisyon döneminde 300 bin Yahudi, İspanya'dan çıkarıldı. Bunlardan bazıları yollarda öldü. Büyük çoğunluğu OsÂmanlı Devleti'ne sığındı. Yunanistan'a, AvruÂpa ve Asya'daki Osmanlı topraklarına ve Filistin'e yerleşmelerine izin verildi. İspanya' dan ayrılanlardan bir bölümü de Hollanda ve İngiltere'ye sığınarak mülteci oldu. 1685'ten sonra Kral XIV. Louis Fransa'da Protestanlık'ı yasaklayınca Huguenotlar ya da Fransız Protestanları, İngiltere, Almanya ve HollanÂda'ya sığındı.
Mültecilik sorunu, daha çok devlet sınırlaÂrının belirginleştiği 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. Çağımızda, mültecilerin çoğu ülkesini siyasal nedenlerle terk etmektedir. 1917 Ekim Devrimi'nden sonra SSCB'yi terk eden 1 milyonu aşkın kişi dünyanın çeşitli yörelerine dağıldı. 1936-39 İspanya İç Savaşı' nın ardından İspanya'dan kaçan CumhuriyetÂçiler Fransa'ya ve SSCB'ye sığındı. Almanya' da Yahudiler'i ve kendileri gibi düşünmeyen herkesi yok etmeye çalışan- Nazi yönetimi döneminde binlerce kişi Almanya ve AvusÂturya'yı terk etti. Daha sonraları 1950-53 araÂsında Kore Savaşı sırasında ve 1956-57'de MaÂcaristan'da yönetime karşı olan birçok kişi baÂtıdaki ülkelere mülteci olarak sığındı. VietÂnam, Laos, Tayland ve Kampuçya'da önce Fransa, hemen arkasından ABD ile sürdürüÂlen çatışmalar on binlerce insanın yerlerini, yurtlarını terk ederek başka ülkelere sığınmaÂlarına yol açtı.
Tarihteki en büyük mülteci hareketlerinin bazıları ise ülkelerin bölünmesi sonunda ortaÂya çıktı. 1947'de Hindistan, Hindistan ve Pakistan olarak iki bağımsız ülkeye ayrılınca Batı Pakistan'da yaşayan 5 milyonu aşkın Hindu ve Sih Hindistan'a, hemen hemen aynı sayıda Müslüman da Hindistan'dan PakisÂtan'a geçti. 1948'de Filistin'in bölünmesi ve İsrail Devleti'nin kurulması, Filistinliler'in kitleler halinde ülkelerini terk ederek mülteci olmaları sonucunu doğurdu.
1950'lerden sonra, Afrika'da bağımsız devÂletlerin ortaya çıkışıyla, ülke sınırları da belirginleşti. Bu nedenle, kabileler arası çatışÂmalar ya da savaşlar sonucu yurtlarını terk etmek zorunda kalan binlerce Afrikalı başka ülkelerde mülteci olarak yaşamaya başladı. 1980'de Afrika'daki mülteci sayısı 4 milyonu bulmuştu.
1973'te askeri darbeyle Şili Devlet Başkanı Salvador Allende'yi deviren General Augusto Pinochet'nin yönetimi sırasında yurtdışına kaÂçan binlerce Şilili mülteci başka ülkelere sığındı. 1971 ve 1980 askeri müdahalelerinden sonra Türkiye'yi terk eden mülteciler çeşitli Avrupa ülkelerine yerleştiler. 1975'te VietÂnam'ın Kampuçya'yı işgalinden sonra başlaÂyan iç savaş döneminde binlerce Kampuçyalı kitleler halinde Tayland'a sığındı ya da küçük teknelerle denize açılarak başka ülkelere ulaşmaya çalıştı.
1980'lerde görülen büyük mülteci hareketÂlerinden biri de, Afganistan'da yaşandı. SSCB askerlerinin Afganistan'a girmesinin ardından 2 milyon Afganlı, Pakistan'a geçti. Ayrıca, Irak'ta başlatılan soykırım binlerce Kürt'ün İran ve Türkiye'ye mülteci olarak sığınmasına yol açtı. 1989'da Bulgaristan'da yaşayan Türk kökenlilerin adlarının değiştirilÂmesini protesto ederek kalabalık gruplar haÂlinde Türkiye'ye gelmesi de son yıllarda görülen önemli mülteci hareketlerindendir.
Birleşmiş Milletler verilerine göre, dünyaÂda Filistinli mülteciler dışında, kayıtlı yaklaşık 10.312.000 (1982) mülteci bulunmaktadır. Ayrıca, gene kayıtlı 1.900.000 (1981) Filistinli mülteci de çeşitli Ortadoğu ülkelerinde yaşaÂmaktadır.
Mültecilerle ilgili hemen her sorun birden çok ulusu ilgilendirir. Bu nedenle, mültecilere yardımcı olmak ve sığındıkları ülkelere uyum sağlamalarını kolaylaştırmak için uluslararası örgütler gerekmiştir. 1921'de, Milletler CemiÂyeti, Norveçli kâşif ve devlet adamı Dr. Fridtjof Nansen'i mülteciler komisyonu başÂkanlığına atadı. OluşÂturulan Milletler Cemiyeti Pasaportu (Nansen Pasaportu) ile mülteciler uluslararası yolculuk yapma olanağına kavuştu. II. Dünya Savaşı' nın ardından 1951'de kurulan Birleşmiş MilÂletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin (UNHCR) görev kapsamına "ırkı, dini, uyruÂğu ya da siyasal düşünceleri nedeniyle" yurtÂtaşı olduğu ülkede barınamayan kişiler girer. UNHCR, mültecilere yerleştikleri ülkenin yurttaşlığına kabul edilmelerine kadar geçen sürede siyasal ve yasal koruma sağlar. MülteÂcilerin yerleştiği ülkelerin hükümetleriyle ilişÂkiye girerek, çalışma ve eğitim olanaklarınÂdan yararlanma, kimlik ve yolculuk belgeleri alma, mahkemeye başvurabilme gibi mülteci haklarını savunur. Ortadoğu'daki Filistinli mültecilerle, UNHCR'nin dışında, Birleşmiş Milletler'e bağlı özel bir mülteci yardım kuruÂluşu ilgilenmektedir. Birleşmiş Milletler YaÂkındoğu Filistin Mültecilerine Yardım İdaresi (UNRWA), 1949'da İsrail Devleti'nin kuruÂluşundan sonra, yurtsuz kalan Filistinli mülteÂcilere yardım amacıyla oluşturulmuştur. UNRWA, açtığı kamplarda ya da kamp dışında yaşayan Filistinli mültecilere, okullar ve sağlık klinikleri açar, meslek eğitimi verir, yiyecek ve giyecek yardımı yapar.
Günümüzde, uluslararası yardım örgütleriÂnin dışında, mültecilerin daha insanca yaşama olanaklarına sahip olabilmeleri için çalışan yerel ve gönüllü örgütler de vardır.
Temel Britannica
Mülteci, siyasal, dinsel ya da etnik baskılar yüzünden ülkesini kendi isteği dışında terk etmek zorunda kalan ve yurttaşı olduğu devÂletin artık koruması altında olmayan kişidir. Mülteciler bulundukları ülkede de, o ülke yurttaşlarına tanınan birçok haktan yararlaÂnamazlar. Göçmenler de bir ülkeden kalkaÂrak başka bir ülkeye yerleşen insanlardır.
Ama çoğu, baskı sonucu değil kendi isteğiyle göç ettiği için her göçmen mülteci sayılmaz.
Tarihte, dinleri ya da etnik kökenleri yüÂzünden göç etmek zorunda bırakılmış birçok insan ya da topluluk vardır. Örneğin, 15. yüzyılın sonlarında engizisyon döneminde 300 bin Yahudi, İspanya'dan çıkarıldı. Bunlardan bazıları yollarda öldü. Büyük çoğunluğu OsÂmanlı Devleti'ne sığındı. Yunanistan'a, AvruÂpa ve Asya'daki Osmanlı topraklarına ve Filistin'e yerleşmelerine izin verildi. İspanya' dan ayrılanlardan bir bölümü de Hollanda ve İngiltere'ye sığınarak mülteci oldu. 1685'ten sonra Kral XIV. Louis Fransa'da Protestanlık'ı yasaklayınca Huguenotlar ya da Fransız Protestanları, İngiltere, Almanya ve HollanÂda'ya sığındı.
Mültecilik sorunu, daha çok devlet sınırlaÂrının belirginleştiği 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. Çağımızda, mültecilerin çoğu ülkesini siyasal nedenlerle terk etmektedir. 1917 Ekim Devrimi'nden sonra SSCB'yi terk eden 1 milyonu aşkın kişi dünyanın çeşitli yörelerine dağıldı. 1936-39 İspanya İç Savaşı' nın ardından İspanya'dan kaçan CumhuriyetÂçiler Fransa'ya ve SSCB'ye sığındı. Almanya' da Yahudiler'i ve kendileri gibi düşünmeyen herkesi yok etmeye çalışan- Nazi yönetimi döneminde binlerce kişi Almanya ve AvusÂturya'yı terk etti. Daha sonraları 1950-53 araÂsında Kore Savaşı sırasında ve 1956-57'de MaÂcaristan'da yönetime karşı olan birçok kişi baÂtıdaki ülkelere mülteci olarak sığındı. VietÂnam, Laos, Tayland ve Kampuçya'da önce Fransa, hemen arkasından ABD ile sürdürüÂlen çatışmalar on binlerce insanın yerlerini, yurtlarını terk ederek başka ülkelere sığınmaÂlarına yol açtı.
Tarihteki en büyük mülteci hareketlerinin bazıları ise ülkelerin bölünmesi sonunda ortaÂya çıktı. 1947'de Hindistan, Hindistan ve Pakistan olarak iki bağımsız ülkeye ayrılınca Batı Pakistan'da yaşayan 5 milyonu aşkın Hindu ve Sih Hindistan'a, hemen hemen aynı sayıda Müslüman da Hindistan'dan PakisÂtan'a geçti. 1948'de Filistin'in bölünmesi ve İsrail Devleti'nin kurulması, Filistinliler'in kitleler halinde ülkelerini terk ederek mülteci olmaları sonucunu doğurdu.
1950'lerden sonra, Afrika'da bağımsız devÂletlerin ortaya çıkışıyla, ülke sınırları da belirginleşti. Bu nedenle, kabileler arası çatışÂmalar ya da savaşlar sonucu yurtlarını terk etmek zorunda kalan binlerce Afrikalı başka ülkelerde mülteci olarak yaşamaya başladı. 1980'de Afrika'daki mülteci sayısı 4 milyonu bulmuştu.
1973'te askeri darbeyle Şili Devlet Başkanı Salvador Allende'yi deviren General Augusto Pinochet'nin yönetimi sırasında yurtdışına kaÂçan binlerce Şilili mülteci başka ülkelere sığındı. 1971 ve 1980 askeri müdahalelerinden sonra Türkiye'yi terk eden mülteciler çeşitli Avrupa ülkelerine yerleştiler. 1975'te VietÂnam'ın Kampuçya'yı işgalinden sonra başlaÂyan iç savaş döneminde binlerce Kampuçyalı kitleler halinde Tayland'a sığındı ya da küçük teknelerle denize açılarak başka ülkelere ulaşmaya çalıştı.
1980'lerde görülen büyük mülteci hareketÂlerinden biri de, Afganistan'da yaşandı. SSCB askerlerinin Afganistan'a girmesinin ardından 2 milyon Afganlı, Pakistan'a geçti. Ayrıca, Irak'ta başlatılan soykırım binlerce Kürt'ün İran ve Türkiye'ye mülteci olarak sığınmasına yol açtı. 1989'da Bulgaristan'da yaşayan Türk kökenlilerin adlarının değiştirilÂmesini protesto ederek kalabalık gruplar haÂlinde Türkiye'ye gelmesi de son yıllarda görülen önemli mülteci hareketlerindendir.
Birleşmiş Milletler verilerine göre, dünyaÂda Filistinli mülteciler dışında, kayıtlı yaklaşık 10.312.000 (1982) mülteci bulunmaktadır. Ayrıca, gene kayıtlı 1.900.000 (1981) Filistinli mülteci de çeşitli Ortadoğu ülkelerinde yaşaÂmaktadır.
Mültecilerle ilgili hemen her sorun birden çok ulusu ilgilendirir. Bu nedenle, mültecilere yardımcı olmak ve sığındıkları ülkelere uyum sağlamalarını kolaylaştırmak için uluslararası örgütler gerekmiştir. 1921'de, Milletler CemiÂyeti, Norveçli kâşif ve devlet adamı Dr. Fridtjof Nansen'i mülteciler komisyonu başÂkanlığına atadı. OluşÂturulan Milletler Cemiyeti Pasaportu (Nansen Pasaportu) ile mülteciler uluslararası yolculuk yapma olanağına kavuştu. II. Dünya Savaşı' nın ardından 1951'de kurulan Birleşmiş MilÂletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin (UNHCR) görev kapsamına "ırkı, dini, uyruÂğu ya da siyasal düşünceleri nedeniyle" yurtÂtaşı olduğu ülkede barınamayan kişiler girer. UNHCR, mültecilere yerleştikleri ülkenin yurttaşlığına kabul edilmelerine kadar geçen sürede siyasal ve yasal koruma sağlar. MülteÂcilerin yerleştiği ülkelerin hükümetleriyle ilişÂkiye girerek, çalışma ve eğitim olanaklarınÂdan yararlanma, kimlik ve yolculuk belgeleri alma, mahkemeye başvurabilme gibi mülteci haklarını savunur. Ortadoğu'daki Filistinli mültecilerle, UNHCR'nin dışında, Birleşmiş Milletler'e bağlı özel bir mülteci yardım kuruÂluşu ilgilenmektedir. Birleşmiş Milletler YaÂkındoğu Filistin Mültecilerine Yardım İdaresi (UNRWA), 1949'da İsrail Devleti'nin kuruÂluşundan sonra, yurtsuz kalan Filistinli mülteÂcilere yardım amacıyla oluşturulmuştur. UNRWA, açtığı kamplarda ya da kamp dışında yaşayan Filistinli mültecilere, okullar ve sağlık klinikleri açar, meslek eğitimi verir, yiyecek ve giyecek yardımı yapar.
Günümüzde, uluslararası yardım örgütleriÂnin dışında, mültecilerin daha insanca yaşama olanaklarına sahip olabilmeleri için çalışan yerel ve gönüllü örgütler de vardır.
Mülteci
MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Siyasî, dini, ekonomik vb. tehdit, baskı ve kısıtlamalar nedeniyle yurdunu terk ederek başka bir ülkede yaşayan kimse. Mülteciler, yerleştikleri ülke halkının yararlandığı statüden yararlanamazlar. Kısa ya da uzun süreli mülteciler olmak üzere iki sınıflamaya ayrılırlar. Birleşmiş Milletler'e bağlı "Uluslararası Mülteciler Örgütü"ne (1946) Türkiye de üyedir.
MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Siyasî, dini, ekonomik vb. tehdit, baskı ve kısıtlamalar nedeniyle yurdunu terk ederek başka bir ülkede yaşayan kimse. Mülteciler, yerleştikleri ülke halkının yararlandığı statüden yararlanamazlar. Kısa ya da uzun süreli mülteciler olmak üzere iki sınıflamaya ayrılırlar. Birleşmiş Milletler'e bağlı "Uluslararası Mülteciler Örgütü"ne (1946) Türkiye de üyedir.
YORUMLAR