Plevne Savaşı ya da Plevne Savunması ile Türk geçmişine ismini altın harflar ile yazdırmış olan Gazi Osman paşa yaşamı, yaptıkları ve periyo...
Plevne Savaşı ya da Plevne Savunması ile Türk geçmişine ismini altın harflar ile yazdırmış olan Gazi Osman paşa yaşamı, yaptıkları ve periyodu hakkında bilgi.
Büyük bir Türk komutanıdır. Tokat’ta dünyaya geldi. Aile ismi Yağcıoğulları’dır. Babası yaşamını kazanmak için İstanbul’a erişince Osman’ı da İstanbul’daki askerî rüştiyelerden (ortaokullardan) herhangi birine vermişti.
Osman (Paşa) Beşiktaş askerî rüştiyesini, Kuleli Askerî İdadisini (lisesini) bitirip Mekteb-i Harbiye-i Şahane’ye (Harb Okulu’ na) girdi. 1852’de, 20 yaşlarında, teğmen rütbesiyle ve ikincilikle okulu tamamladı. En iyi dereceyle mezun olanlar şeklinde o da Mekteb-i Erkân-ı Harbiye-i Şahane’de (Harb Akademisi’nde) okumak suretiyle ayrıldı. Fakat Kırım Savaşı’nın başlamış olacağı anlaşıldığından derhal Tuna Cephesi’ne gönderildi. Bu cephede 4 yıl kaldıktan sonrasında 1856 Paris Barışı üstüne İstanbul’a döndü. 1857’de kolağası (kıdemli yüzbaşı) oldu. Bir ara Mekteb-i Erkân-ı Harbîye’ye devam etti; sonrasında İstanbul’da Erkân-ı Harbiye-i Umumiye (Genelkurmay Başkanlığı) nda bir göreve atandı. Bursa’daki kısa bir görevden sonrasında Teselya’daki Yenişehir’de Yunan sınırını gözlemekle görevli Türk tümeninin kurmay başkanı oldu. Bir süre sonra, türlü görevlerdeki başarıları üstüne rütbesi aşama aşama yükseltilerek ferik (orgeneral) oldu, 1875’te Niş’teki (Sırbistan) Türk kolordusu komutanı, aynı yıl sonunda Vidin’deki (Bulgaristan) kolordu komutanı atandı.
Osman Paşa, 1876’daki büyük Sırp isyanını yıldırım hızıyla bastırdı, Rusya’nın tüm ümitlerini kırdı. Rus generalleri tarafınca komuta edilen Sırp ordusunu Zayçar’da bozguna uğratması üstüne rütbesi müşir (mareşal) liğe yükseltildi. Bu sırada 44 yaşlarında bulunuyordu.
Plevne Savaşlarında
1877’de büyük Doksanüç Savaşı başladı. Savaşın en ünlü komutanı Osman Paşa’dır. Tuna Cephesi kuzeydoğu kesimindeki Ordular Grubu’nun başına getirilen Osman Paşa, birbiri arkasından değiştirilen, üç başkomutanın tüm cepheyi tek elden idareyi başaramaması üstüne, nispeten az sayıdaki birliklerle, Plevne Kalesi’ne çekildi. Düşman ordularının oran kabul etmez üstün güçleriyle her taraftan çevrildi. Dünya cenk tarihinin müdafa harbinde yeni bir devir açan, müdafa stratejisine yeni ilkeler getiren Plevne savaşları başlamıştı. Tüm dünyanın gözleri Osman Paşa’nın üzerindeydi. Osman Paşa’nın taktik dehası tüm dünya askerlik uzmanlarınca kabul edilmiştir. Çar II. Aleksander’in Osman Paşa’ya karşı Plevne’ye gelmiş olarak kendisinin yönetim etmiş olduğu askerî harekat, Çar’ın hassa alayları dahil, bir çok Rus ordusunun toplanmasına karşın, Ruslar tarafınca hedefinize götürülemedi.
Osmanlı’ya isyan eden Romanya kuvvetleri de Çar’ın kişisel ricası üstüne Plevne’ye yığıldı. Ruslar pek büyük insan yitirilmesine uğrayıp çözülme alâmetleri görtermekle birlikte, Türk kuvvetleri de güçlerinin sonuna gelmişler, cephane kıtlaşmış, tabyalar kötü halde yıkılmıştı. Bunun üstüne, Osman Paşa bir çıkış teşebbüsünde bulunmak istedi. Düşmanı yarıp kurtulmak ihtimali son aşama zayıftı. Fakat başka çare de yoktu. Tabyaların daha çok karşı koyabilmesi askerlik bakımından imkânsızlaşmıştı. Diğeri Türk mareşallerinin birbirleriyle post kavgasına tutuşmaları yüzünden Osman Paşa hiçbir yardım alamamıştı. Plevne zaferleri üstüne II. Abdülhamit’ten «Gazi» unvanını ve altın kılıç alan Paşa, çıkma teşebbüsünde yaralandı, düşmana tutsak düştü.
Osman Paşa’nın Kılıcı
Çar, ünü cihanı tutmuş büyük askeri görmek istedi. Yanında grandükler (imparatorluk prensleri), Romanya Prensi I. Karol, generallerin ileri gelenleri olmasına rağmen, Paşa’ yı kabul eden Çar, onu selamladı, elini sıkıp tebrik etti. Osman Paşa kılıcını çıkarıp Çar’a teslim etmek isteyince, askerlik kurallarına aykırı olarak, Çar kılıcı Paşa’ya iade etti.
— «Asla kimse bu kılıcı sizden alabilmek hakkına haiz değildir» dedi. «Bu kılıç, dünya durdukça, adınıza onur verecektir; belinize takmama müsaade edin.»
Osman Paşa, Rusya’nın en yüksek askeri nişanı ile taltif edildikten Sonrasında, Çar’ı askerce selamlayıp ayrıldı.
Osman Paşa,’Rusya’da Çar’ın izniyle, serbestçe dolaştı; askeri tutsak muamelesine doğal olarak tutulmadı. Bir sürü şehirleri gezdi, ayrılmış olduğu şehirlerde Rus askeri birlikleri tarafınca şerefine merasim yapılarak uğurlandı.
Barıştan sonrasında Gazi Osman Paşa, İstanbul’a döndü. Pek büyük gösterilerle karşılandı. Serasker (müdafa bakanı), sonrasında mabeyn müşiri oldu. Mabeyn müşiri, Türk imparatorluk sarayının en yüksek rütbeli adamıydı. Törenlerde padişahın otomobilinde karşısında otururdu.
Osman Paşa’nın büyük oğlu Nurettin Paşa 1889’da, II. Abdülhamit’in büyük kızı Zekiye Sultan’la, ortanca oğlu Kemalettin Paşa da, 1898’de, II. Abdülhamit’in ikinci kızı Naime Sultan’la evlendiler. Her ikisine de mareşallik rütbesi verildi. Nurettin Paşa ( 1865-1953), 1903’te müşir oldu. Fransa’ da Pau’da büyük sefalet içinde öldü. Eşi Zekiye Sultan (1872-1950) da Pau’da öldü. Kemalettin Paşa (1868-1920), 1903’te müşir oldu. 1904’te Naime Sultan’dan (1876-1945) ayrıldı. Osman Paşa’nın daha 2 dünyaya gelmiştir; onlar da askerdi. Osman Paşa’nın eşi Zât-i-gül Hanım, 1940’ta öldü.
Beşiktaş’ta Cumhuriyet’ten önceki Gazi Osman Paşa Sultanisi, sağlığında, Osman Paşa’nın konağıydı.
Osman Paşa, 5 nisan 1900’de 68 yaşlarında göğüs darlığından öldü. Fatih Camisi avlusundaki türbesine gömüldü.
XIX. yüzyıl Türk komutanlarının en büyüğü olan Osman Paşa, hatta bu yüzyılda yetişen Türk komutanları içinde gerçek bir askerlik dehasına haiz olan tek simadır. Ne Serdâr-ı Ekrem Ömer Paşa, ne Gazi Muhtar Paşa, ne de başkaları, bu bakımdan onunla ölçülemez. Osman Paşa’nın fiilen ortaya koyduğu müdafa savaşının dünya askerlik ilkelerinde bir devrim yarattığı, yeni bir devir açtığında, tüm dünya askeri tarihçileri birleşmektedir.
YORUMLAR